• Sonuç bulunamadı

1 Numaralı Sivrihisar Kadı Sicili`nin 81 - 162. sayfalarının çeviri yazısı ve tahlili

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "1 Numaralı Sivrihisar Kadı Sicili`nin 81 - 162. sayfalarının çeviri yazısı ve tahlili"

Copied!
350
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1 NUMARALI SİVRİHİSAR KADI SİCİLİNİN 81-162. SAYFALARININ ÇEVİRİ YAZISI VE TAHLİLİ

GÖZDE KALAYCI T.C.

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yeniçağ Tarihi Anabilim Dalı

YÜKSEK LİSANS TEZİ ESKİŞEHİR

(2)

1 NUMARALI SİVRİHİSAR KADI SİCİLİNİN 81-162. SAYFALARININ ÇEVİRİ YAZISI

VE TAHLİLİ

Gözde KALAYCI

T.C.

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

Yeniçağ Tarihi Anabilim Dalı YÜKSEK LİSANS TEZİ

ESKİŞEHİR 2015

(3)

T.C.

ESKİŞEHİR OSMANGAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTİSÜ MÜDÜRLÜĞÜNE

Gözde KALAYCI tarafından hazırlanan 1 Numaralı Sivrihisar Kadı Sicilinin 81-162. Sayfalarının Çeviri Yazısı ve Tahlili başlıklı bu çalışma 10/04/2015 tarihinde Eskişehir Sosyal Bilimler Enstitüsü Lisansüstü Eğitim ve Öğretim Yönetmeliğinin ilgili maddesi uyarınca yapılan savunma sınavı sonucunda başarılı bulunarak, Jürimiz tarafından Yeniçağ Tarihi Anabilim Dalında Yüksek Lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

Başkan ……….

Üye ……….

(Danışman)

Üye ……….

Üye ……….

Üye ……….

ONAY

…/ …/ 20.…

Doç. Dr. Hasan Hüseyin ADALIOĞLU Enstitü Müdürü

(4)

13/04/2015 ETİK İLKE VE KURALLARA UYGUNLUK BEYANNAMESİ

Bu tezin/projenin Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Bilimsel Araştırma ve Yayın Etiği Yönergesi hükümlerine göre hazırlandığını; bana ait, özgün bir çalışma olduğunu; çalışmanın hazırlık, veri toplama, analiz ve bilgilerin sunumu aşamalarında bilimsel etik ilke ve kurallara uygun davrandığımı; bu çalışma kapsamında elde edilen tüm veri ve bilgiler için kaynak gösterdiğimi ve bu kaynaklara kaynakçada yer verdiğimi; bu çalışmanın Eskişehir Osmangazi Üniversitesi tarafından kullanılan bilimsel intihal tespit programıyla taranmasını kabul ettiğimi ve hiçbir şekilde intihal içermediğini beyan ederim. Yaptığım bu beyana aykırı bir durumun saptanması halinde ortaya çıkacak tüm ahlaki ve hukuki sonuçlara razı olduğumu bildiririm.

Öğrenci Adı Soyadı:

Gözde KALAYCI İmzası

(5)

T.C

ESKİŞEHİR OSMANGAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TARİH ANABİLİM DALI

ÖZET

1 NUMARALI SİVRİHİSAR KADI SİCİLİNİN 81-162. SAYFALARININ ÇEVİRİ YAZISI VE TAHLİLİ

GÖZDE KALAYCI Yüksek Lisans-2015 Yeniçağ Tarihi Anabilim Dalı Danışman: Doç. Dr. Mehmet TOPAL

Osmanlı Devleti’nde kadıların verdiği hükümlerle, devlet merkezinden gelen ferman, emir ve tebliğlerin tutulduğu defterlere şer’iye sicili denir.

Bu çalışma Osmanlı Devleti’nin mahkeme kayıtlarını kapsayan şer’iye sicillerinden Sivrihisar’a ait bir numaralı defterin çeviri yazısı hazırlanıp değerlendirilmesi amacıyla yapılmıştır. Ayrıca çalışmada şer’iye sicilleri ışığında yöre halkının sosyal, kültürel ve ekonomik durumu anlatılmıştır. Araştırmada şer’iye sicilleri hakkında kısa bilgiler verilerek bu serinin Osmanlı Tarihi’ndeki önemi de vurgulanmıştır. Çalışmaya destek olması bakımından Sivrihisar’ın kısa tarihi araştırılmış ve kültürel değerleri hakkında bilgi verilmiştir.

Bir numaralı Sivrihisar şer’iye sicili toplam 237 sayfa olup 81–162. sayfaları arasında 227 adet hüküm bulunmaktadır. Bu hükümler arasında tereke, vasi tayini, vekâletname, vakfiye, borç ve alacak davaları, hırsızlık, adaletname, buyruldu ve şahitlik gibi konular yer almaktadır.

(6)

T.C.

UNIVERSITY OF ESKİŞEHİR OSMANGAZİ INSTITUTE OF SOCIAL SCIENCE DEPARTMENT OF HISTORY ABSTRACT

TRANSCRIPTION AND ANALYSIS OF SİVRİHİSAR KADI REGİSTER RECORD NO:1

GÖZDE KALAYCI MASTER–2015

DEPARTMENT OF EARLY MODERN HİSTORY

SUPERVISOR: Assos. Prof. Dr. Mehmet TOPAL

In Ottoman Empire, Kadıs’ Judgements and fermans, commands that come from center of the state where recorded in notebooks which are called sharia register.

This study aims to transcribe and evaluate the notbook no:1 which contains sheriah judical records of Sivrihisar City of Osmanlı Empire. Also In this study, our aim is to investigate; social, cultural and economic lives of Sivrihisar’s people, with the help of Sivrihisar sharia registers. this registers evaulated in terms of our historical background. Also try to gave information about Sivrihisar City’s history and it’s cultural estate shortly.

There are totally 237 verdicts in that notebook, 81- 162. pages about 227;

inheritance, guardian, power of atterney, Wakfiyye, deptand owing suits, warning, theft, justice and witnessing Sertifica.

(7)

ÖZET ………. ı ABSTRACT ……….. ıı İÇİNDEKİLER ………. ııı KISALTMALAR ………. ıv

EKLER LİSTESİ ……….. v

ÖNSÖZ ………. vı GİRİŞ ………. 1

BİRİNCİ BÖLÜM OSMANLI DEVLETİ’NDE KADI SİCİLLERİ, ŞER’İYE MAHKEMELERİ, KADILAR VE SİVRİHİSAR TARİHİNE KISA BİR BAKIŞ 1.1. Osmalı Devleti’nde Kadı Sicilleri ve Şer’iye Mahkemeleri ………. 3

1.1.1. Kadı Sicilleri ………. .3

1.1.2. Şer’iye Mahkemeleri ve Kadılar ……… …6

1.2. Sivrihisar ve Tarihine Kısa Bir Bakış ………..11

1.2.1. İlkçağlarda Sivrihisar ………... ...11

1.2.2. Sivrihisar’da Türk yerleşmesi ve Selçuklu Dönemi’nde Sivrihisar...12

1.2.3. Osmanlı Dönemi Sivrihisar ………...14

1.2.4. Sivrihisar’ın Yetiştirdiği Ünlüler ……….16

1.2.5. Sivrihisar’ın Tarihi Yerleri ………...17

İKİNCİ BÖLÜM 1 NUMARALI SİVRİHİSAR KADI SİCİLİNİN 81-162 SAYFALARININ TANITIMI 2.1. Defterin Fiziksel Özellikleri ve İçeriğinin Tanıtım ve Değerlendirilmesi ………..16

2.1.1. Defterin Fiziki Özellikleri….………...16

2.1.2. Defterin İçeriği …………. ……….16

2.1.2.1. 1 Numaralı Sivrihisar Şer’iye Sicilinde Geçen Konular………...17

2.1.2.1.1. Terekeler ……….…………....17

2.1.2.1.2. Vasi – Vekalet ………... 21

2.1.2.1.3. Alım Satım ve Hibeler ………...……22

2.1.2.1.4. Sınır ve Hak İhlalleri ………..23

2.1.2.1.5. Mehir Feragati ………...23

2.1.2.1.6. Vakıflarla İlgili Hükümler ………...………...24

2.1.2.1.7. Beytülmala İntikal Eden Terekeler ……..………..……….24

2.1.2.1.8. Sosyal Düzeni Bozan Davalar ………..………..25

(8)

2.1.2.1.9. Diğer Makamlardan Gelen Belgeler ….……… .26

2.1.2.1.10. Diğer Davalar ………..………...26

2.1.2.2. 1 Numaralı Sivrihisar Şer’iye Sicili Belgelerinin Tahlili …...….…...27

2.1.2.2.1. Belgelerde Adı Geçen Mahalleler ……….………...………27

2.1.2.2.2. Belgelerde Adı Geçen Köyler ………..……….…..…….28

2.1.2.2.3. Belgelerde Adı Geçen İsimler ……….………...…..28

2.1.2.2.4. Belgelerde Sıkça Adı Geçen Giyim Eşyaları ve Ortalama Fiyat Listesi …………..………..28

2.1.2.2.5. Belgelerde Sıkça Adı Geçen Ev Eşyaları ve Ortalama Fiyat Listesi ………29

2.1.2.2.6. Belgelerde Sıkça Adı Geçen Yiyecekler ve Ortalama Fiyat Listesi ………29

2.1.2.2.7. Belgelerde Sıkça Adı Geçen Hayvanlar ve Ortalama Fiyat Listesi………...29

2.2. 1 Numaralı Sivrihisar Şer’iye Sicili Hükümlerinin Konulara Göre Tasnifi ………..30

2.2.1. Tereke Davaları………...30

2.2.2. Tereke ve Vasi Davaları ………...…………30

2.2.3. Vasi Vekalet Davaları ………...…………30

2.2.4. Alım Satım Davaları ………...……...31

2.2.5. Hibe Davaları ………..…………..31

2.2.6. Beytülmala İntikal Eden Davalar ………..………...31

2.2.7. Vakıf Davaları ………...………...31

2.2.8. Sınır ve Hak İhlali Davaları ………...………31

2.2.9. Mehir Davaları ………..…….………31

2.2.10. Sosyal Düzeni Bozan Davalar ………...………..31

2.3. 1 Numaralı Sivrihisar Şer’iye Sicili’nin Belgelerinin Özetleri…………...……..32

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM METNİN ÇEVİRİ YAZISI 3.1. Metnin Çeviri Yazısı ………. .77

SONUÇ ………...………..306

KAYNAKÇA ………...308

EKLER ………...………..311

(9)

B. : Receb

C. : Cemaziyelahir Ca. : Cemaziyelevvel H. : Hicri

L. : Şevval M. : Miladi M. : Muharrem N. : Ramazan R. : Rebiülahir Ra. : Rebiülevvel S. : Safer Ş. : Şaban vb. : Ve benzeri Z. : Zilhicce Za. : Zilkade

a.g.e. : Adı geçen eser

(10)

EKLER LİSTESİ

EK 1: 1 Numaralı Sivrihisar Kadı Sicili sayfa 80-81 EK 2: 1 Numaralı Sivrihisar Kadı Sicili sayfa 102-103 EK 3: 1 Numaralı Sivrihisar Kadı Sicili sayfa 161-162

(11)

Şer’iye sicilleri, Osmanlı Devleti’nin taşra teşkilatının en önemli görevlilerinden olan kadıların, mahkemede tutmuş oldukları zabıtları, merkezden gelen emir ve fermanları ile mahalli kararların yanında, önemli vak’aları kaydettikleri defterleridir. Bunun içindir ki hukuk sistemini ve adli teşkilat yapısını İslam Hukuku üzerine kuran Osmanlı Devleti’nde şeriye mahkemeleri, yargı faaliyetlerinin önemli kısmını kapsar.

Sosyo-kültürel açıdan çeşitlilik arz eden Osmanlı toplumunun sosyal yaşamını tanımanın ve tespit edebilmenin yolu çağdaş dönemin arşiv kayıtlarını ve diğer kaynakları incelemekten geçmektedir. İşte yazılı tarih kaynaklarından biri olan şeriye sicilleri, Osmanlı toplumuyla alakalı pek çok konunun aydınlığa kavuşmasına katkı sağlayacak verileri içeren kıymetli bir defter serisidir.

Şer’iye sicilleri, bölge ve şehirlerin sosyal yapısının monografik olarak araştırılabilmesi için oldukça önemli ve özgün kaynaklardır. Bu mahkeme kayıtları sadece Osmanlı kanunlarının uygulanmasını değil, gündelik hayatın, sosyal ve siyasal müesseselerini en gelişmiş şekliyle yansıtabilme özelliğine sahiplerdir. Ayrıca bu defterlerde kayıtlı vakfiyeler ve tamir işlemlerine dair yapılan yazışmalar sayesinde cami, kilise, medrese, imaret, türbe gibi sanat abidelerinin halen ayakta olsun olmasın varlığını öğrenmemiz mümkün olabilmektedir. Yine bu defterlerde var olan tereke, talak, nikâh akdi gibi örneklerle de dönem içindeki nüfus, genel çalışma alanları, bölgeye ve kişiye ait mallar gibi özel konulara dair bilgi sahibi olabilmekteyiz.

Sadece Türkiye değil, Osmanlı Devleti’nin hâkim olduğu bütün şehirlerin tarihi açısından bu kadar mühim olan şe’riye sicillerinin maalesef önemli bir kısmı günümüze intikal etmediği gibi mevcutların da pek çoğu henüz yeni harflere çevrilmemiştir.

Ayrıca şer’iye sicillerinin bir kısmı Türkiye dışında, özellikle Osmanlı Devleti’nin bir parçası olan değişik ülkelerde kalmıştır. Tarih çalışmalarını sağlam bir zemine oturtabilmemiz için bu defter serisine daha fazla önem verilmesi ve akademik düzeyde ele alınmaları zaruri görünmektedir. Bu düşüncelerle Sivrihisar’a ait kıymetli bilgileri ihtiva eden 1 Numaralı Sivrihisar Sicili yüksek lisans tezimizin konusu olmuş ve adı geçen defter yeni harflere çevrilmek ve değerlendirilmek suretiyle istifadeye sunulmuştur. 1 Numaralı Sivrihisar Kadı Sicili toplam 237 sayfadan oluşmaktadır.

Defterin hacminin büyük olması sebebi ile sicil üçe ayrılıp incelenmiştir. 1-81. Sayfaları arası Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü aracılığı ile Abdülkadir Erçin tarafından çalışılmış, 81-162. Sayfaları arası ise bu yüksek lisans tezi ile incelenmiştir. 162-237 sayfaları arası ise henüz çalışılmamıştır.

Çalışma süresince desteğini görüp, tecrübelerinden faydalandığım Doç. Dr.

Mehmet Topal’a teşekkürü ve vefayı borç bilirim.

GÖZDE KALAYCI

(12)

GİRİŞ

Her ilmin amacı, insanın kendini tanıması ve bundan hareket ederek geleceğini daha iyi yaşanacak ve güvenli bir ortam oluşturacak şekilde planlamaktır. Bu ilimler arasında tarih ilmine, diğer ilimlerden daha ağır görev düşmektedir. Yine bu tarih ilminin arasında, tarih araştırmalarında birinci elden kaynak durumunda olan şerʽiye sicilleri içerdikleri önemli belge ve bilgiler nedeniyle tarihi araştırmalarda önemli bir yere sahiptirler.

Osmanlı Devleti dünyanın birçok coğrafyasında hüküm sürmüş, pek çok farklı kültüre, inanca veyaşam tarzına sahip insanları hâkimiyet altına almıştır. Bu özelliklerde bir devletin tebaasını nasıl yönettiği ve farklı toplumların birbirleri ile nasıl entegre olduğunu anlayabilmenin yollarından birisi de kadı sicillerini incelemektir.

Şer’iyye sicilleri içinde bulundukları dönemin idarî, askerî, adlî, sosyal ve kültürel konuları ile ilgili ayrıntılı bilgiler barındırmaktadır. Bu sebeple Osmanlı tarih araştırmacılarının bu sicilleri incelemeleri gerekmektedir. Bu defterler incelenmediği takdirde verilecek hükümlerin eksik kalacağı muhakkaktır.

Bu araştırma ile Sivrihisar’ın tarihi süreçleri araştırılmış, 1 Numaralı Sivrihisar Şerʽiye Sicili çeviri yazısı ve tahlili yapılmıştır. Defterde toplam 237 sayfa bulunup, bu çalışmada 81-162. sayfaları aralığı incelenmiştir.

1299 yılında Osmanlı Devleti’nin yönetimine girdiğini bildiğimiz Sivrihisar, o dönemden itibaren birçok kez el değiştirmiş, birçok önemli olaya şahit olmuş ve pek çok önemli şahsiyet yetiştirmiştir.

İncelenen defter H. 1271–1275/ M. 1855–1858 tarihleri arasındaki 1 numaralı Sivrihisar kadı siciline yansıyan olayları kapsar. Bu dönem I.Abdülmecit dönemini kapsayıp, Tanzimat devri olarak da anılır. Bilindiği üzere Tanzimat dönemi, Osmanlı’nın yenileşmeye ve Avrupa ile yarışabilmeye çalıştığı, batı hukuk normlarının Osmanlı hukuk sistemine etkilemeye başladığı ve gayr-i müslim halkın, dış güçler tarafından Osmanlı Devleti’nin iç işlerine karışma aracı olarak kullanıldığı bir dönemdir.

Çalışılan sicilde sosyal, ekonomik ve hukuki birtakım kavramların var olduğu görülmektedir. Bunlar terekeler, vasi hüccetleri, vekâlet, borç alacak davaları, hırsızlık, vakıf müessesi, buyruldu, adaletname, ikaz vb. hukuki konulardır. Bunlar

(13)

olmaktadır.

Bu çalışma üç bölümden oluşup, birinci bölümde Osmanlı Devleti’nde şerʽiye mahkemeleri, kadılar ve kadı defterleri ile ilgili kısa bir değerlendirme yapılıp, Sivrihisar tarihi hakkında genel bir bilgi verilmiştir.

İkinci bölümde 1 numaralı Sivrihisar Şerʽiye sicilinin fiziksel özelliği ve içeriğinin tanıtım ve değerlendirmesi ile birlikte konu tasnifi ve özetleri yapılmıştır.

Üçüncü bölümde ise metnin çeviri yazısı ile çalışma sonlandırılmıştır.

Metnin çeviri yazısı sırasında basit Türkçe çeviri kuralları uygulanmış, ayın, hemze, uzun sesli harfler ve apostrof işaretleri ile ses değerleri verilmeye çalışılmıştır.

Günümüz Türk alfabesine çevrilmiş, metin hazırlanırken aslına müdahale edilmemiştir.

Bu defterde hükümler tam bir kronolojik sıralama ile kayda geçirilmemiştir.

Bunun sebebinin sayfaların tek tek yazılıp daha sonra birleştirilmesi olduğu düşünülmektedir. Çalışmada hükümlerin tasnifi, sayfa numarası ve o sayfadaki hüküm sırasına göre yapılmıştır. Defterde 92, 97, 100 ve 102. sayfalar boş olup mikrofilmden çekilen cd’de 53, 58, 70, 74 pozları ise bir önceki sayfalarının tekrarıdır.

(14)

1. BÖLÜM

OSMANLI DEVLETİ’NDE KADI SİCİLLERİ, ŞER’İYE MAHKEMELERİ VE KADILAR

1.1. OSMANLI DEVLETİ’NDE KADI SİCİLLERİ VE ŞERİYE MAHKEMELERİ

1.1.1. Kadı Sicilleri

Şerʽiye sicilleri, 15. Asrın ikinci yarısından 20. Asrın ilk çeyreğine kadar uzun bir zaman dilimi içinde 472 yıllık Türk tarihini, iktisadını siyasi, sosyal, hukuki hayatını yakından ilgilendiren mahkeme kayıtları olarak Türk kültür ve tarihinin başında gelmektedir.1

Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda en büyük kadılık evvela İznik ve sonra Bursa kadılığı olup, zapt edilen yerlerde de ikinci ve üçüncü derecede kadılıklar kurulmuştur.2 Şer’i mahkemelerde mahkemenin bilgisi dâhilinde tutulan, resmi statü taşıyan her türlü kayıtların toplanmış olduğu defterlere yaygın adıyla Şer’iyye Sicili denir.

Şer’iyye sicillerine kadı defterleri, mahkeme defterleri denildiği gibi kısaca defter de denilmektedir.3 Osmanlı mahkemelerinde dava sonuçları ile mahkemeye intikal eden diğer kayıtları sicillere yazma görevi, “mukayyid” denilen görevlilere aitti. Mahkemeye intikal eden her türlü resmî yazı belirli bir disiplin içinde bunlara yazılırdı. Mahallî konulara ilişkin olarak kadıların veya naiblerin verdiği kararları sicillerin bir tarafına, merkezden gelen her türlü resmî yazılar ise öbür tarafına yazılırdı. Mahallî konuların yazıldığı bölüme “Sicil-i Mahfûz”, merkezden gelen her türlü emirlerin yazıldığı bölüme ise “Sicil-i Mahfûz Defterlü” denilirdi...4

1 Oktay Karaman, “ Şerʽiye Sicillerinin Önemi ve Hicri 1253- 1256 Tarihli Trabzon Şerʽiye Sicili Defteri”

Trabzon Tarihi Sempozyumu (6-8 Kasım 1998),Trabzon, 1998, s.395.

2 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devleti’nin İlmiye Teşkilatı, TTK Basımevi, Ankara, 1965, s.83.

3 Kenan Ziya Taş, Arşiv Malzemesi Olarak Şerʽiye Sicilleri ve Taşra Üniversitelerinde Tarih Araştırmaları,

“I.Arşiv Şurası”, Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yayınları, Ankara, 1998, s. 178.

4 Rıfat Özdemir, “Şerʽiye Sicillerinin Toplu Kataloğuna Doğru”, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi,C.I, S.I., Elazığ, 1987, s.192.

(15)

birinci derecede önemli kaynaklardır.5 Önemlerini şöyle sıralayabiliriz;

Şerʽiye sicilleri, sosyal, yönetsel, ekonomik, iktisadi, ticari, zirai, beledi, askeri, ve siyasal bakımlardan tarihimizin bilinmeyen yönlerini ve geçmiş devirlerle bağlı bulunduğumuz yaşama koşullarını doğru olarak aydınlatmak ve belgelendirmek olanaklarını veren değerli hazinelerdir.

Şerʽiye sicillerine suret olarak geçmiş bulunan çeşitli fermanlar, beratlar, mektuplar, divan tezkireleri… ve diğer resmi kayıtlar, eski nizamların iç yüzlerini ortaya koyan en müsbet belgelerdir.

Şerʽiye sicillerinde birçok devlet adamları, müderris, âlim, şair, sanatkâr, mimar adları geçer. Her ne kadar bu kalburüstü kimselerin biyografisine dair bu kaynaklarda geniş açıklamalar bulunmuyorsa da bunların özgeçmişlerini yazmak veya yazılmış bulunan kimi tanınmışlar hakkındaki bilgilerin doğruluk derecesini kontrol etmekte bu kaynaklar bize önemli ipuçları verebilir.

Kadı defterlerinin mimari tarihimiz açısından önemi çok büyüktür. Şöyle ki halen ayakta olsun veya olmasın eski sanat abidelerinin varlığını ortaya koyarlar. Hatta bu kayıtlardan kitabesiz abidelerimizin yapılış ve tamir tarihlerini saptama olanağımız vardır.

Eskiden oturulan veya oturulmayan yerleri aydınlatmaları nedeniyle kasaba, köy, mahalle, semt, çiftlik, otlak, özellikle aşiret ve cemaat isimlerini içeren resmi kayıtlar yerleşme tarihimiz için paha biçilmez belgelerdir.

Defterlerdeki narh (fiyat) kayıtları, esnaf teftişine ait kısa ama çok açık zabıtlar, vaktiyle kadıların belediye işlerine de baktıklarını kuvvetlendirmekte, o zamanki belediye tüzük ve yönetmeliklerini açıkça belirtmektedir.

Şerʽiye sicilleri, tıp tarihi ve halk tababeti bakımlarından da incelenmeye değer kaynaklardır. (doktorlarla hastalar arasında mahkemeler yolu ile düzenlenen mukaveleler ve ameliyat senetleri vs. )

Dava konularıyla eski şerʽiye mahkemelerinin çalışmalarını ve İslam Hukukunu uygulamadaki usül ve kaidelerini bize olduğu gibi aksettiren sicil zabıtlarının, bir

5 Münir Atalar, “ Şeri’ye Mahkemelerine Dair Kısa Bir Tarihçe”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam İlimleri Enstitüsü Dergisi, S.4, Ankara, 1980, s. 313.

(16)

hukukçuyu dahi ilgilendirecek önemde olduklarını söylemek mümkündür. Çok kısa olmalarına karşın bu zabıtlar, dava ve muhakeme usullerini, davacıların iddialarını, karşı tarafların red veya kabullerini, red hallerinde sübut şekillerini ve nihayet kadıların şer’i kararlarını tanıtmaları bakımından ilginçtir.

Kadı defterinde geçen Türkçe terimlerle imla özellikleri, anlatım ve üslup şekilleri, tereke zabıtlarında ve ra’ic listelerinde görülen eşya ve yiyecek maddelerinin isimleri dil ve folklor yönlerinden ayrı ayrı inceleme ve karşılaştırma konularıdır.6

Bu kadar büyük öneme sahip şerʽiye sicilleri muhteva bakımından incelendiğinde ise içeriklerinde şunlar vardır;

1. Merkezden gönderilen her türlü ferman, berat ve mektuplar,

2. Ümera denilen mahalli yöneticilerin (Beylerbeyi, vali, sancakbeyi, mutasarrıf, mütesellim vb. görevliler) çeşitli konularda sancak ve şehir sorunlarını çözmek için yayınladıkları buyruldular ile bunların icraatlarını gösterir kayıtlar,7

3. Kadıların çeşitli konularda merkeze gönderdikleri ilanlar ile şehir yönetiminde kişi ya da kurumlar arasında doğan anlaşmazlıkları çözümlemek için verdikleri hüccetler, 4. Şehrin mahalle listeleri, dinî ve sosyal yapıların inşası, bakım ve tamirlerinin yapılması, şehirde yürütülen imar faaliyetleri, imar işlerinde kullanılan inşaat malzemelerinin çeşit ve fiyatları ile ilgili vesikalar,

5. Şehir nüfusunu, nüfusun ırki ve dini yönden ayrımını, bu nüfusun zaman zaman maruz kaldıkları hastalık ile tabii afetleri anlatan belgeler, evlenme, boşanma, kız kaçırma, mehir bağlama, alım-satım, mukavele ve kefalet senetleri, hırsızlık, kalpazanlık, yaralanma ve öldürme ile ilgili belgeler,

6. Şehirdeki esnaf grupları, bunların meslekleri ile ürettikleri malların çeşitleri, çarsı ve pazarda satılan malların narh listeleri, usta ve ırgat yevmiyeleri ile ilgili kayıtları,

7. Sancak ve şehir halkından toplanan vergi miktarları, bu vergilerin toplanmasında kullanılan avârızhaneler ile ilgili belgeler,

8. Altın ve para meseleleri ile çeşitli eşya kayıtlarını gösteren kayıtlar,

9. Ölen kişilerin meslekleriyle mal varlıklarını gösteren tereke kayıtları, bu kayıtlarda yer alan etnoğrafik eşya listeleri. 8

6 Atalar, a.g.e., s. 313.

7 İbrahim Yılmazçelik, “Şerʽiye Sicillerinin Toplu Kataloğuna Doğru Diyarbakır Şerʽiye Sicilleri”, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, S.90, Ankara, 1994, s.42

8 Özdemir, a.g.e. , s. 192

(17)

muhasebe defteri, tevzi defteri, buyuruldu, telhis, şukka, müzekkire, tereke, arzuhal vakfiye, ilmuhaber ve dua kayıtları bulunmaktadır. 9

Şerʽiye sicilleri belli bir usule göre, dikdörtgen şeklinde boylu ve dar enli olmaktaydı. Kâğıdı çok sağlam, parlak ve gösterişli olup, mürekkepleri bugün bile parlaklığını korumaktadır. Genellikle defterlerin üzerinde kadıların adlarını bulmak mümkündür.10 Yazı şekillerinin çoğu talik kırmasıdır bunun yanında rika ve çeşitleri, talik, hurda talik, nestâ’lik ve çeşitleri, sülüs, sülüs kırması, divani çeşitleri ve pek nadir olarak da siyakattir. Sicillerin yazı dili ise ilk dönemlerde Arapça ve Türkçe karışıktır.

XVII. yüzyılın sonlarından itibaren dil tamamen sadeleşmiş ve şerʽiye sicillerinde üslup birliği sağlanmıştır. Kayıtlar genellikle bir sayfanın yarısını geçmediği gibi, bir sayfaya en fazla sekiz kaydın yapıldığı da görülmektedir. 11

Osmanlı Devleti'nin nihayete ermesi ve Cumhuriyet'in kurulup yapılan düzenlemeler ile Şerʽiye Mahkemeleri ilga edilmiş ve şer‘iyye sicilleri yerine yeni kayıt sistemleri oluşturulmuştur. Bu defterler bir süre adliye mahzenlerinde arşiv olarak durmuştur. Milli Eğitim ve Adalet Bakanlıkları arasında yapılan anlaşma neticesinde 3 Kasım 1941'de Valilikler'e gönderilen 2182/4018 sayılı emir gereğince müzelik eşyaya karıştırılmamak ve ayrı bir yerde muhafaza edilmek kayıt ve şartı ile 1909'dan evvelki zamana ait ve Topkapı Sarayı'ndaki İstanbul ve çevresine ait olanlar hariç şerʽiye sicilleri 18 il müzesine nakledilmişlerdir. Mevcut şerʽiye sicillerinin katalog çalışmasını bulundukları yer adlarına göre alfabetik olarak düzenleyen Prof. Dr. Osman Ersoy, 2422 şerʽiye sicilini yer, tarih ve numaraları ile göstermiştir.12

1.1.2. Şerʽiye Mahkemeleri ve Kadılar

Osmanlı Devleti İslamiyeti kabul etmiş bir devletti. Bu bakımdan diğer İslam devletlerinde olduğu gibi Osmanlılarda da yöneticiler adalet dağılımını en önde gelen görevlerinden birisi olarak kabul etmişlerdi. Osmanlı Devleti’nin adalet konusunda

9 Mübahat Kütükoğlu, Osmanlı Belgelerinin Dili, İstanbul, 1988, s. 197-359.

10 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Ülkü Halk Evleri Mecmuası, C.5, S.29, 1935, s.366.

11 Ahmet Akgündüz, Şerʽiye Sicilleri, Türk Dünyası Araştırma Vakfı, İstanbul, 1988, s.18.

12 Osman Ersoy, Şerʽiye Sicillerinin Toplu Kataloğuna Doğru, DTCFD, C.21, S. 3-4, Ankara, 1964, s. 33-65.

(18)

gösterdiği hassasiyet ve adaletsiz bir devletin var olamayacağı düşüncesi devletin kurulduğu yıllardan itibaren yargı örgütünün oluşturulmasına yol açmıştır.13 Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda en büyük kadılık evvela İznik ve sonra Bursa kadılığı olup zapt edilen yerlerde de ikinci ve üçüncü derecede kadılıklar kurulmuştur.14

Osmanlı Şer’i Mahkemeleri’nin birinci dereceden vazifelisi olan kadı, kelime olarak hüküm, karar, hakimlik manaları ifade eden kaza kelimesinin ismi faili olup hakim demektir.15

Kadılar medrese eğitimi görüp diploma alanlardan tayin edilirlerdi.

Derecelerinde göre kadı atamaları da değişik biçimlerde olmuştur. Daha önce de bir sistem olduğu anlaşılmakla beraber kadılıklarla ilgili ilk düzenleme Fatih Kanunnamesi’nde görülmektedir. Kanunnamede kazaskerlikten sonra en yüksek kadılığın beş yüz akçe yevmiyeli taht kadılıkları olduğu belirtilmektedir. 16

Fatih devrindeki bu sistem bir asır sonra biraz değişikliğe uğramıştır. Dahil ve Hariç müderrislikleri daha önce beş yüz akçeli mevleviyet kadılıklarına mukabil kabul edilirken, XVI. asır ortalarında yüz elli akçelik kadılıklara eş değer sayılmışlardır. Bu uygulamanın müderris ve kadı sayısındaki artışla ilgili olduğu düşünülmektedir. 17

Bu noktada kadılıkların tasnifinden bahsetmek uygun olacaktır. Kadılıklar genel olarak kaza kadılıkları ve büyük kadılıklar (mevleviyetler) olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.

Kaza kadılıkları, Rumeli, Anadolu ve Mısır’da bulunan kadılıklar olmak üzere coğrafi alan itibariyle üçe ayrılmaktadırlar. Rumeli’de bulunan kaza kadılıkları Rumeli Kazaskerliğine, Anadolu’daki kaza kadılıkları ve Mısır’daki kaza kadılıkları Anadolu Kazaskerliğine bağlanmıştır. 18

Kadılar 16.yüzyıl ortalarına kadar kazaskerler tarafından atanırdı. 16.yüzyılın ikinci yarısından sonra mevleviyet kadılarının ta’yîn yetkisi şeyhülislâma verilmiştir.

Diğer kadıları yine kazaskerler ta’yîn ediyordu. Kaza kadılarının görev süreleri iki sene idi (sonradan 20 ay olmuştur). Mevleviyet kadılarının görev süresi ise bir sene idi.

Görev süresini dolduran kadı İstanbul’a gelirdi. Eğer kaza kadısı ise her Çarşamba günü

13 Yaşar Şahin Anıl, Osmanlı’da Kadılık, İletişim Yay., İstanbul, 1993, s. 11.

14 Uzunçarşılı, a.g.e. , 1965, s.83.

15 Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuki İslamiyye ve Islahatı FIkhiyye Kamusu, C.8, Fatih Enes Yay., İstanbul, 1980,s. 204.

16 Mustafa Şentop, Osmanlı Yargı Sistemi ve Kazaskerlik, Klasik Yay., İstanbul, 2005, s.88.

17 Uzunçarşılı, a.g.e., 1965, s.89

18 Şentop, a.g.e., s. 89.

(19)

a- İnsanlarla fazla yakınlaşma olması hasebiyle tarafsızlığını yitirmesi,

b- Kadıların uzun süre hakimlik yapmaları onların ilmi yönünün eksik kalmasına yol açıyordu.19

Kadılık makamı sıradan bir memurluk olmadığı için bu makama seçilenlerin belirli vasıfları olması gerekirdi. Bunlar;

a. Tam ehliyetli olmalı yani akıl bâlig ve hür olmalı.

b. Kadıların Müslüman olmaları şarttır. Ancak Osmanlı hukukçuları zımmiye de kadılık yapmasını caiz görmüşlerdir.

c. Erkek olmaları gerekir.

d. Dürüst, güvenilir, iradesi kuvvetli, adil, hukuka ve hukuk uygulamalarına vakıf olmaları gerekir.

e. Had ve kısas cezaları ile ilgili davalar dışında, kadıların erkek veya kadın olmaları fark etmezdi. Uygulamada kadın kadıya rastlanmamıştır20

Kadılık makamının görevlerine kısa bir şekilde bakılırsa;

Kadıların yaptıkları görevler arasında en önemlisi bir hakim olarak yaptıkları yargı görevi idi. Kadı tayin edildiği bölge hudutları içinde görevini yerine getirirdi.

Kadılar görevlerini yerine getirirken sadece şer‘i davalara değil örfi davalara da bakmakla yükümlü idiler.21

Osmanlı Devleti’nde kadıların yetki ve sorumluluğu hukuk ve ceza davalarını içine almaktadır. Şerʽiye sicilillerinde her iki tür davanın zengin örneklerine rastlanır.

Kadılar her şeyden önce bulundukları yerlerdeki halkın hukuki veya cezaya taalluk iden davalarına bakarlar husumetleri şeriat kaidelerine ve İslam hukuk prensiplerine göre hallederdi. Bununla birlikte kadıların görev ve sorumlulukları zaman içerisinde oldukça genişlemiştir.22

İslam hukukuna göre adalet dağıtımı para karşılığı yapılan bir görev olmadığından bu işin ücretsiz olarak yapılması gerekiyordu. Bu duruma göre yargılama işlerini yürüten kadılarında maaş almadan adalet dağıtması dini bir gereklilik olarak

19 Uzunçarşılı, a.g.e., 1965, s. 87-105.

20 Akgündüz, a.g.e. , s.231, Abdullah Saydam, Osmanlı Medeniyeti Tarihi, Derya Kitapevi, Trabzon, 1999, s. 284.

21 Anıl, a.g.e. , s. 34.

22 İlber Ortaylı, Osmanlı Devleti’nde Kadı, Turhan Kitapevi Ankara, 1994, s.66-67.

(20)

ortaya çıkmaktaydı. Fakat devletin büyüyüp teşkilatlanması ve kadıların üzerine binen yükün artması sebebiyle adalet işlerinin ücretsiz olmasına yönelik ilkenin uygulanma alanı kalmadı. Kadıların görevlerini suistimal etme yoluna gitmelerini önlemek için Yıldırım Bayezid zamanında kadılık teşkilatının ilk düzenlemesi oluşturuldu. Yapılan düzenlemeye göre padişahın iradesi ile Vezir-i âzâm Ali Paşa, kadılıkların yapacakları her hukuksal işlem için alacakları harçların düzeyini gösteren bir sistem meydana getirdi23

Şerʽiye mahkemeleri, Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan Tanzimat dönemine kadar geçen sürede her türlü ihtilafların çözüldüğü bir yerdi24. Devletin içerisinde farklı statülerde birçok mahkeme vardı. Bunlardan en yaygın olanı Şerʽiye Mahkemeleriydi.

Bu mahkeme Meclis-i Şer’i, Mehakimi Şerʽiye, Meclis-i Enver gibi isimler almıştı.25 Bu mahkemeler devletin kuruluşundan Tanzimat dönemine kadar en geniş yetki alanlarıyla varlığını sürdürmüştür. Daha sonra ise yetki alanları kısıtlanarak Cumhuriyet dönemine kadar işlevini devam ettirmiştir. Tek hâkimli ve basit yargılama usulüne sahip olan bu mahkemeler, gerektiğinde bazı kişilerin yardımına başvurabilirdi. Bunlar görüşünden istifade ettikleri müftüler ile mahkemede müşahit olarak vazifeli olan şuhudü’l-hal adlı görevlilerdi26.

Şerʽiye mahkemeleri, şer’i hukuk alanına giren her türlü davayı görüp hükme bağladığı gibi noterlik görevi, vasiyetlerin düzenlenip yerine getirilmesi, vakfiyelerle ilgili düzenlemeler, sözleşme ve senetlerin hazırlanması vb. işleri de yapmıştır. Bunun yanında kadı örfi hukukun uygulanmasında da sorumlu olduğu için mali işler, kişiler ve devletlerarası taahhüt ve iltizam işlerinin düzenlenmesi, vergi mükelleflerinin belirlenmesi, vergi kanunlarının ve her türlü yasaknamenin uygulanmasını sağlamak da mahkemelerin görevleri arasında yer alıyordu.27

Osmanlı şehirlerinde anıtsal resmi bir mahkeme binası mevcut değildir.

Genellikle kadının evi mahkeme olarak kullanılmış, yahut daha kolay ulaşılabilirlik açısından sadece ev değil aynı zamanda camii, mescid veya medreselerde de mahkeme

23 Erçin, Abdülkadir, 1 Numaralı Sivrihisar Kadı Sicilinin 1-81. Sahifelerinin Transkripsiyon Ve Tahlili, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Eskişehir, 2014, s.9-10.

24 Akgündüz, a.g.e. , s.79.

25 Uzunçarşılı, a.g.e. , s.121.

26 Ekmeleddin İhsanoğlu, Osmanlı Devleti Tarihi, C.2, Zaman Gazetesi Yayınları, İstanbul, 1999, s.391-392.

Mehmet Akif Aydın, Türk Hukuk Tarihi, Beta Yay., İstanbul, 1996, s.85.

27 Halil İnalcık, “Mahkeme”, İslam Ansiklopedisi, C.7, MEB, 1993, s. 149-151.

(21)

19. yüzyıl ortalarına kadar İstanbul kadısının bile belli bir binası olmamıştır.

Kadının konağı mahkeme olarak kullanılmıştır. 1836’da İstanbul Kadılığı Mahkemesi Edirnekapı’da iken, ertesi yıl kadının değişmesi ile mahkeme binası bu kadının Ayasofya’daki konağı olmuştur. 1837’de İstanbul Kadısının makamı Bab-ı Meşihat’taki boş odalara taşınmış ve ilk kez resmi bir mahkeme binasında yargı görevi devam ettirilmiştir. 29

Tanzimat devrinde neşredilen 3 Mayıs 1940 ve 14 Temmuz 1851 tarihli iki ceza kanununda o zamana kadar yürürlükte olan cezaların uygulanmasına izin verilmekle beraber kısas’ın lüzumu üzerine durulmuş ve yeni hükümler konulmuştur. 5 Mayıs 1855’te neşredilen Şerʽiye Mahkemeleri Nizamnamesinde biri bu mahkemelerin görev ve yetkilerine diğeri de alınacak harçlara dair iki mühim nokta üzerinde durulmuş, 1856 yılında kadı yetiştirilmek maksadıyla Mekteb-i Nüvvab açılmıştır.30

Osmanlı Devleti’nde Tanzimat Fermanı ilan edilinceye kadar, Şer’i Mahkemeler esas birimlerdir. Bu mahkemeler Divan-ı Hümayun ve İkindi Divanı dışında temyiz davalarına bakmazlar. Tanzimat devrinde, Osmanlı adli düzende bazı reformlar yapılmış ve genel nitelikte 1864 yılında Nizamiye Mahkemelerinin kurulmuştur.31 Bu mahkemelerin ticaret mahkemelerinin yetkisine giren davalar ile şerʽiye mahkemelerine bırakılan aile, vakıf, miras davaları ile kısas ve diyet işleri hariç medeni hukuk ve ceza davalarına bakma görevi bu mahkemelere bırakıldı. Bu durum kadıların yetkisinin azalmasına yol açmıştır. 1867’de ceza kanunu ve 1869-1876 yılları arasında İslam dünyasının ilk medeni kanun ve borçlar kanunu olan mecelle hazırlandı.32 Mecelle, fıkha dayanan ve sözlerini şeraitten alan teşrii bir eser yani mer’i kanunlar mecmuası demektir. Mecelle, bir mukaddime, bir maddelik fıkhın tarifi, 99 maddelik genel kaideler, 16 kitap, 73 bab ve 1851 maddeden oluşur. 1869’dan 1876’ya kadar parça parça ve yedi yılda neşrolunmuştur. Mecelle’de, aile, miras hukukuna, vasiyete ve vakfa

28 Ekrem Buğra Ekinci, “ Tanzimat Devri Osmanlı Mahkemeleri”, Türkler, C.13, Yeni Türkiye Yay., Ankara, 2002, s. 771.

29 Ortaylı, a.g.e., s.90-95.

30 Atalar, a.g.e., s. 307.

31 Sedat Bingöl, “Osmanlı Mahkemeleri’nde Reform ve Ceride-yi Mahakim’deki Üst Mahkeme Kararları”

Tarih İncelemeleri Dergisi, C.20, S.1, Ankara, Temmuz 2005, s.19.

32 Ahmet Mumcu, Coşkun Üçok, Gülnihal Bozkurt, Türk Hukuk Tarihi, Savaş Yay., Ankara, 1996, s. 276- 306.

(22)

dair hükümlerle ceza hukuku yoktur.33 Cumhuriyet’in ilanından sonra, 3 Mart 1924’te halifelik ile beraber 8 Nisan’da “Mehâkim-i Şerʽiyenin İlgasına ve Mehakimin Teşkilâtına Ait Ahkâmı Muadil Kanun” ile Şerʽiye Mahkemeleri de kaldırılmış 34 ve 1926’da İsviçre Medeni ve Borçlar Kanunu ile İtalyan Ceza Kanunu kabul edilmiştir.35

1.2. SİVRİHİSAR VE TARİHİNE KISA BİR BAKIŞ

Ankara-Eskişehir-İzmir yollarının kesişme noktasında olup kilometrelerce öteden mızrak ucu gibi ucu gökleri delen sivri kayalar görürsünüz. Yaklaştıkça sivri kayalar büyür, dikleşir bulutlara uzanır. Kayaların eteğinde tarihi bir Anadolu şehri, Sivrihisar var. Adını sivri kayalardan, kayalar üzerinde kartal yuvası gibi duran sağlam bir kaleden alan Sivrihisar. Kökü derin bir çınar gibi, güngörmüş, devirler yaşamış, başı dik, alnı açık bir tarih ve kültür şehri.36

Frigya uygarlığının yerleşim alanında yer alan Sivrihisar ilçesinin kuzeyinde Mihallıçık, güney doğusunda Günyüzü, güney batısında Çifteler ile Mahmudiye, kuzey batısında Beylikova ilçeleri yer alır.37

1.2.1. İlk Çağlarda Sivrihisar

Sivrihisar’ın ne zaman kurulduğu belli değilse de bilinen en eski adı Spaleia olup38, Etiler devrinde Sallpa, Yunan ve Roma devrinde Spalya, klasik devirde Abrustula, Bizanslılar devrinde Justinyanus, Kazvini devrinde Sibrihisar, daha sonra Seferihisar denilip 39 19. yüzyıl’a kadar kayaların renginden dolayı Karahisar olarak adlandırılırken40 daha sonradan Mortman’ın kayaların biçimine dayanarak verdiği Sivrihisar ismiyle anılmaya başlanmıştır.41

33 Atalar, a.g.e., s.307-308.

34 Halil Cin, Tanzimat Döneminde Osmanlı Hukuku ve Yargılama Usülleri, “150. Yılında Tanzimat”, TTK Yay, Ankara, 1992. s. 286.

35 C. Üçok, A. Mumcu, G. Bozkurt, a.g.e., s. 306.

36 Orhan Keskin, Bütün Yönleriyle Sivrihisar, Bayrak Matbaası, İstanbul, 2001, s. 11.

37Canan Parla, Sivrihisar Bindirme Tavanlı Camiler, Anadolu Üniversitesi Yay. , Eskişehir, 2005, s. 5.

38 Parla , a.g.e.s.5.

39 Tahsin Özalp, Sivrihisar Tarihi, Tam-İş Matbaası, Eskişehir, 1960, s. 7.

40 Besim Darkot, “Sivrihisar”, İslam Ansiklopedisi, C. 10, İstanbul, 1966, s. 727.

41 Suzan Albek, Dorylaion’dan Eskişehir’e, Eskişehir, 1991, s. 111.

(23)

204’teki parlak durumunu kaybetti ve M.Ö. 25’te Roma egemenliğine geçti. Roma yolculuğundan sonra Ana Tanrıça’nın ünü imparatorluk sınırlarına yayıldı. Ayrıca Roma, Ana tanrıça’yı ülkesinde bulundurduğu için Anadolu halkları üzerinde manevi bir üstünlük kazanmış oldu. Ancak Hıristiyanlığın başlaması, gelişmesi, yayılması ve yörede kesin olarak yerleşmesinden sonra Kybele Kültü yasaklanmış, Pessinus’taki tapınak yıkılmıştır.44

Bizans döneminde İmparator Justinyanus Sivrihisar’ı 6. yüzyıl’da yeniden inşa etmiş ve bu tarihten sonra Justinyapolis adıyla anılmaya başlanmıştır.45 Fakat yeni kenti Pessinus’un olduğu yere değil, bugünkü Sivrihisar’ın bulunduğu yere kurmuştur.

Justinyanus, kenti kurarken Hititlerin Paila ve Spalia adındaki yerleşim birimini seçmiş Sivrihisar’ın 16 km. güney doğusunda bulunan Pessinus kentindeki mabed, tiyatro veyapıların mermerlerini taş ocağı şeklinde kullanmıştır. Sivrihisardan başka yerleşim birimlerinin de Bizans döneminde nüfuslandığı anlaşılmaktadır. Buna rağmen Justinyapolis- Sivrihisar, bölgenin ekonomik merkezi olduğu gibi Bizans askeri yolundaki istihkâm silsilesinin de bir unsuru olmuştur.46

1.2.2. Sivrihisar’da Türk yerleşmesi ve Selçuklu Dönemi’nde Sivrihisar

Miladın 1070 senesinde Alp Arslan Kayseri’yi zabt edip İran ve Türkistan cihetlerinde Türkleri götürüp iskân etmiştir.47

Sivrihisar’a gelen ilk Oğuz boyları şöyledir;

 Kargın aşireti: Sivrihisar’a on kilometredir. Aynı adda köy oluşturmuşlardır.

 İğdir aşireti: Kınık ve Aktaş arasında bu adı taşıyan bir mevkii ve büyük bir harabe vardır.

42 Keskin, a.g.e , s. 14.

43Mehmet Fatih Becerik, Sivrihisar’ın XIX. Yüzyılda Ekonomik Durumu(Temettuat Defterlerine Göre), Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, 2002, s. 4.

44 Halime Doğru, XV. Ve XVI. Yüzyıllarda Sivrihisar Nahiyesi, Türk Tarih Kurumu, 1997, s.7.

45 Parla, a.g.e

.

, s. 6.

46 Doğru, a.g.e. , s. 8.

47 Özalp, a.g.e. ,s. 8

(24)

 Alaçat veya Alaçoi: Çandır köyünde bu adı taşıyan bir mevkii vardır.

 İğdecik köyü: İğdeönü veya İğdeli adını taşıyan bir aşiret adına kurulmuştur.

 İmralı: İmur ve Yölemir aşireti burada oturmuşlardır.

 Beydilli aşireti: Günyüzü’nde Yazır denilen yerde oturmuşlardır.

 Yazır aşireti: Günyüzü’nde Yazır denilen yerde oturmuşlardır.

 Büğdüz aşireti: Günyüzü’ndeki bu isimdeki aşiret oturmuştur. Halen Ayvalı köyünün yaylasıdır.48

Anadolu Selçuklu Sultanı I. Rükneddin Süleyman Şah’ın 1074 tarihinde Bizans İmparatoru VII. Mikail Dukas ile yaptığı, Eskişehir ve Söğüt’ün Türklere bırakıldığı anlaşmanın ardından 1075 yılında İznik’in fethedilmesiyle Sivrihisar bölgesi, Selçuklular için giderek önem kazanmıştır.49

Ancak Bizanslılar Sakarya Vadisinde bulunan birçok şehri geri almış hatta Akşehir’i yakıp yıkmışsa da bu yerler I. İzzettin Mesut tarafından tekrar feth olunmuştur. Sultan Mesut 1146’da Eskişehir yakınlarına gelen Haçlı ordusuna büyük kayıplar verdirmiş, Haçlılar bu topraklarda ilerleyemeyeceklerini anladıklarından Balıkesir-İzmir yolunu takip zorunda kalmışlardır.50

II. Kılıçaslan Anadolu Selçuklu Devletini oğulları arasında 11 eyalete ayırmıştı.

Ankara merkez olmak üzere Eskişehir, Çankırı ve Kastamonu Mesut’a verilmiştir.

Merkeze bağlı fakat bağımsız birer sultan oğullar arasında saltanat kavgası başlayınca, II. Kılıçaslan küçük oğlu I. GıyaseddinKeyhüsrev’i tahta çıkardı. Sivrihisar’daki Vali Cemaleddin Ali’nin yaptırdığı, halen Ulu Camii bitişiğindeki Sölpük mescidi ve Eskişehir’deki Alâeddin Camii bu döneme aittir. II. GıyaseddinKeyhüsrev’in emirlerinden Doğan Bey’in 1247 yılında Mülk köyünde yaptırdığı Doğan Arslan mescidi, I. Alâeddin Keykubat tahta çıktığında uç beyi olan Emir Seyfettin Kızıl’ın yaptırdığı öne sürülen 1259 tarihli camii, günümüze gelemeyen Sivrihisar merkez ilçede yer alan Seydi Mahmut ve Seydi Nurettin zaviyeleri ile İki Seydi köyündeki İki Seydi ve Kızılçeşmesi köyündeki Şeyh Abdülkerim zaviyeleri 13. yüzyıl’a tarihlenen Selçuklu eserlerindendir.51

48 Özalp, a.g.e, s. 10.

49 Parla, a.g.e. , s.7.

50 Keskin, a.g.e, s.18,

51 Parla, a.g.e., s.7.

(25)

geçtiği ve Selçukluların güç kaybettikleri görülür. Selçukluların gücünü yitirmesiyle Osmanlılar ile Germiyanoğulları arasında Eskişehir bölgesinin ele geçirilmesine yönelik mücadelelerin başladığı, 1299 yılına doğru bölge hâkimiyetinin Osmanlılara geçtiği, Orhan Bey zamanında Sivrihisar ve Sivrihisar’ın doğusunda kalan alanların Moğol güdümünde yerel beyler tarafından idare edildiği bilinmektedir. Moğol komutanlarından 1327 tarihli Alemşah için Sivrihisar ilçe merkezinde inşa edilen Alemşah Kümbeti bu döneme aittir. 52

1.2.3. Osmanlı Dönemi Sivrihisar

Osmanlı Devleti ile Karamanoğlu Beyliği Anadolu iktidarlığı için uzun yıllar çarpışmışlardır. Sivrihisar sınırda bulunan bir kent olduğu için sık sık el değiştirme durumu ile yüz yüze kalmıştır.53

Osman Gazi zamanında Osmanlı idaresinde bulunduğu kaynaklarda belirtilen Sivrihisar Karamanoğulları’nın saldırıları ile el değiştirmiştir. Orhan Bey zamanında Çobanoğlu Timurtaş’tan 1334 yılında satın alındığı bilinen Sivrihisar, Orhan Bey’in vefatından sonra Karamanoğulları’nın eline geçmişti. Öte taraftan Ankara’da ahilerin eline geçmişti. Ancak I. Murat’ın başa geçmesiyle Ankara ve Sivrihisar yeniden ele geçirilmiştir.54

Osmanlı Devleti’nde Orhan Bey zamanında başlayan genişleme siyaseti, Yıldırım Bayezid zamanında doruk noktasına ulaşmıştır. Anadolu’da toprak kaybına uğramış olan beyler doğuda kurulmuş olan Timur Devleti’nin hizmetine girerek kaybettikleri yerleri geri alma çabasına girdiler. Yıldırım Ankara Savaşı’nda yenilince Timur, Anadolu beylerine verdiği sözü yerine getirmek için hepsini kendi topraklarına göndermiştir. O sırada Bursa’da nezaret altında bulunan Karamanoğlu Alâeddin Bey’in oğulları Mehmet ve Ali Beyler de Beylik Merkezine gönderilmişlerdir. Timur kendilerine iltifat ederek babalarının mülklerinden başka Beypazarı, Sivrihisar ve

52 Parla, a.g.e., s.8.

53 Doğru, a.g.e, s.10.

54Becerik, a.g.e., s.6.

(26)

Akşehir’i de onlara vermiştir.55 1415 yılından sonra Sultanönü sancağı Osmanlı Devleti içinde savaştan uzak güvenli bir vilayet olarak kaldı. Sefere çıkan ordunun konaklaması dışında herhangi bir askeri faaliyete sahne olmadı.56

15. yüzyıl’da Osmanlıların giderek batıya yönelmeleri ile Eskişehir’in ekonomik yatırım ve ilgiden uzak bir bölgeye dönüştüğü, 20. yüzyıl’ınbaşlarında Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasına kadar süren bu durumun Sivrihisar’ı da etkilediği görülmektedir.

20. yüzyıl’ın başında İstanbul ile ticari ilişkileri demiryolu vasıtasıyla giderek artan Eskişehir’de ekonominin canlanmaya başlaması bir yandan bölgeyi ve Sivrihisar’ı olumlu etkilerken, diğer yandan Osmanlı Devleti’nin son zamanlarında kaybedilen topraklardan Anadolu’ya göçün başlaması, Eskişehir ve Sivrihisar yöresine yönelinmesine ve bölgenin toplumsal yapısının büyük ölçüde değişmesine sebep olmuştur.57

Islahat Fermanından sonra kabul edilen yeni vilayet kanununa göre yapılan uygulamada Ankara vilayetinin merkez sancağına bağlı bir kaza durumuna getirilmiştir.

58 Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde Eskişehir sancak haline getirilince, Sivrihisar, Ankara vilayetinin merkez sancağından ayrılıp Eskişehir sancağına bağlanmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti ilanından sonra Eskişehir 1925 yılında vilayet merkezi olunca da Sivrihisar Eskişehir’e bağlı bir ilçe haline gelmiştir.59

Yine 1935-1945 yılları arasında Sivrihisar’la ilgili şunlar söylenmiştir;

“Sivrihisar’da hırsızlık vakası hemen hemen olmazdı. Çocuktum iyi hatırlıyorum. Yabancı bir hırsız bir karın sarı yağ (tereyağı) çalmıştı. Ağustos ayının sıcağı idi. Jandarmalar bu on beş kiloluk yağı hırsız adamın kucağına verdiler. O sıcakta yağlar erimiş üstüne başına aka aka çarşıda dolaştırmışlardı. Görün işte hırsızı yakaladık dercesine.

O tarihlerde İstanbul gazeteleri yazmışlardı. Sivrihisar Türkiye’de en iyi ilçedir diye!”60

55 Doğru, a.g.e., s.10.

56 Halime Doğru, XVI. Yüzyılda Eskişehir ve Sultanönü Sancağı, Odunpazarı Belediyesi Kültür Yayınları, Eskişehir, 2005, s. 75.

57 Parla, a.g.e. , s.9-10.

58Becerik, a.g.e., s.9.

59Şerife Özüdoğru, “ Sivrihisar Evlerinde Çıkmalar”, I. Uluslararası Dünden Bugüne Eskişehir Sempozyumu, T.C. Anadolu Üniversitesi Yayınları, Eskişehir, 2005, s. 438.

60 Ahmet Kılıçaslan, Sivrihisar Örf ve Adetleri, Burak Matbaacılık, Ankara, 1997, s.38.

(27)

Sivrihisar 1415 yılından itibaren kati olarak Osmanlı topraklarının içinde yer almıştır.61 Bundan sonra Sivrihisar Osmanlı Devleti’nin içinde siyasi yapısıyla değil kültürel ve sosyal yapısıyla katkıda bulunmuş ve birçok ünlü insan yetiştirmiştir.62

 Çandarlı Kara Halil Hayrettin Paşa: Osmanlı Devleti’nin kuruluş tarihi ile bütünleşmiş olan Çandarlı’nın, Sivrihisar’ın Candır Köyünden olduğu tezini savunmakta olan bazı bilim adamları vardır.63

 Nasrettin Hoca: 1284 yılında Hortu Köyünde doğduğu söylenmektedir.64 Aslında büyük bir âlim olan Nasrettin Hoca meseleleri nüktedan bir dille etrafına anlatan ünü dünyayı saran önemli simalardandır.65

 Hızır Bey: 1407 yılında Sivrihisar’ın Hortu Köyünde doğduğunu hatta atalarının Nasrettin Hoca’ya kadar dayandığını söyleyen bilim adamı azınmayacak derecededir. Ayrıca Hızır Bey, İstanbul’un ilk kadısıdır.66

 Sinan Paşa: Hızır Bey’in oğlu olan Sinan Paşa veziriazamlık yapmış, ardından Fatih zamanında Sivrihisar’da kadılığa atanmıştır. Fatih’in vefatından sonra II. Bayezid zamanında vezirlik rütbesi geri verilmiştir.67

 Yunus Emre: Sarıköy’lüdür. Orada doğmuş ve orada vefat etmiştir.

Şimdilerde o köyün adı Yunus Emre köyüdür.68

 Aziz MahmuduHüdayi: 1543 Sivrihisar doğumludur. Sultan Ahmet’in hocalığını yapmıştır.69

 Şeyh Baba Yusuf: Büyük evliyalardandır.70

61Darkot, a.g.e., s.727.

62Becerik, a.g.e. , s.7.

63 Doğru, a.g.e.,1997, s.11.

64 Perihan Sarıöz, Bir zamanlar Eskişehir, Esbank Yayınları, Eskişehir, 1997, s.7.

65Becerik, a.g.e., s.8.

66 Doğru, a.g.e., s. 12.

67Becerik, a.g.e., s.8.

68 Kılıçaslan, a.g.e., s.138-139.

69 Kılıçaslan, a.g.e., s.144-145.

70 Vehbi Cem Aşkun, Eskişehir ve Uluları, Akçe Halk Bilim Araştırmaları Merkezi Yayınları, Eskişehir, 1978, s. 60-61.

(28)

1.2.5. Sivrihisar’ın Tarihi Yerleri

Eskişehir’e 98. km uzaklıkta bulunan Sivrihisar ilçesinin yüz ölçümü 3038 km2, yüksekliği 1070 m’dir.71

 Ulu Camii: Selçuklu döneminden günümüze ulaşan, ahşap direkli camilerin nadir örneklerinden biridir. Şehrin merkezinde yer alır.72

 Kurşunlu Camii: ilçe merkezindedir. H.898 yılında Şeyh Baba Yusuf tarafından yapılmıştır.73

 Hamamkarahisar Camii: 1259 yılında Selçuklu kumandanlarından Emir Seyfettin tarafından yapılmıştır.74

 Satranos harabeleri, Kınık köyü, Günyüzü, Oğlakçı: Firig, Hitit, Roma ve Bizans kalıntılarına rastlanır.75

 Sogabey Kervansarayı: Aydınoğlu Umurbey’in ümerasından Soga Bey tarafından yaptırılmıştır. Yapılış tarihi H. 725’tir.76

 Sivrihisar Medresesi: hangi tarihte yapıldığı bilinmemekle beraber, Kanuni devrine ait vakıf defterinde Kadimü’z-zamandan beri devam ettiği yazılmaktadır.77

71 Fikret Çelikkanat, Eskişehir, Karaca Ofset Tesisleri, Eskişehir, 1990, s. 66.

72 Keskin, a.g.e. , s.131.

73Çelikkanat, a.g.e., s. 68.

74Keskin, a.g.e.,s.145.

75Çelikkanat, a.g.e., s. 69.

76 Özalp, a.g.e. , s. 66.

77 Doğru, a.g.e., 1997, s. 52-53.

(29)

TANITIMI

2.1. DEFTERİN FİZİKSEL ÖZELLİKLERİ VE İÇERİĞİNİN TANITIM VE DEĞERLENDİRİLMESİ

2.1.1. Defterin Fiziki Özellikleri

Adı geçen şerʽiye sicili Ankara Milli Kütüphanesi’nde bulunmaktadır. Elde bulunan envanter defterin orijinali olmayıp, kütüphaneden alınırken mikrofilmden dijital ortama aktarılmış hali olduğundan defterin gerçek ebatları hakkında bilgi sahibi olunulamamıştır. Bu sebeptendir ki defterle ilgili fiziksel özellikler bahsedilirken mikrofilm çekimleri baz alınmıştır. Defterle ilgili fiziksel özellikleri şöyle sıralaya biliriz;

İli: Eskişehir İlçesi: Sivrihisar Demirbaş no: 1 Mikrofilm no: 7672 Poz Sayısı: 130 Çekildiği yıl: 1999

Sicilin toplam sayfası: 237

Bu çalışmada kullanılan poz ve sayfa aralıkları: 44-87, 81-162

2.1.2. Defterin İçeriği

Çalışmada kullanılan sayfalara bakıldığında H. 1271-1275/ M. 1855-1858 tarihleri arasındaki hadiseler vardır. Bu tarihler Sultan Abdülmecid dönemini kapsayıp78, söz konusu dönem, Osmanlı İmparatorluğu’nda reaya anlayışının terk edilerek Müslüman ve gayrimüslimlerin eşit vatandaşlar olarak kabul edildikleri, buna

78 Kemal Arkun, Adalet Ustaları Sultan I. Abdülmecit Han, Akademisyen Yayınevi, İstanbul, 2009, s. 13.

(30)

dair birçok düzenlemenin yapıldığı ve bir arada yaşama tecrübesi bakımından önemli bir dönemdir.79

Defterde var olan davalar ayrıca bir bölümde incelenmiş olup, hükümlere bakıldığında başta tereke davaları olmak üzere alım satım hüccetleri, alacak verecek davaları, veraset davaları bulunmaktadır. Ayrıca ferman, emirname ve günlük davalar da vardır.

2.1.2.1. 1 Numaralı Sivrihisar Şerʽiye Sicilinde Geçen Konular

2.1.2.1.1. Terekeler

Osmanlı Devleti’nde miras hukuku konusu da şer’i kanunlara göre düzenlenirdi.

Ölen kişinin malları kadı tarafından defterlere kaydedilir ve mirasçılara paylaştırılırdı. 80 Tereke, ölen şahsın bıraktığı her türlü mal, eşya, para, borç, alacak, vasiyet, hibe gibi tasarruflarda meydana gelen hakların ayrıntılı bir envanteridir.81 Miras bırakana muris, miras almayı hak kazanana da varis denilmektedir. 82

Mirasçı olabilmenin üç şartı bulunmaktadır;

I. Murisin hakikaten veya hükmen ölmüş olması

II. Murisin ölümünden sonra mirasçının gerçekten hayatta bulunması veya takdiren hayatta olduğunun tesbit edilmesi

III. Muris ile varis arasındaki hısımlık derecesinin ve kimler olduğunun bilinmesi gereklidir.83

Terekenin varislere taksiminden önce, cenaze ve defin masrafları terekeden çıkarılırdı. Murisin kul hakları denen şahsi borçları yine terekeden ödenirdi. Vasiyetler yerine getirilir ve bütün bu hak ve borçların çıkarılmasından sonra kalan tereke, mirasçılar arasında paylaştırılırdı.84

79 Gazi Erdem, Islahat Fermanına Yeniden Bir Bakış, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2010, s.327.

80 Mustafa Şentop, Osmanlı Yargı Sistemi ve Kazaskerlik, Klasik yayınları, İstanbul, 2005, s. 87.

81 Kazım Karabay, 63. No’lu Tokat Şerʽiye Sicili, Kahraman Maraş Sütçü İmam Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Kahraman Maraş, 2007, s. 25.

82 Ali İhsan Özuğur, Medeni Yasadan Önce ve Sonra Türk Miras Hukuku, Seçkin Yay. , Ankara, 2001, s. 41.

83 Ahmet Akgündüz, Mukayeseli İslam ve Osmanlı Hukuku Külliyatı, Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, Diyarbakır, 1986, s. 281-282.

84 Halil Cin – Ahmet Akgündüz, Türk Hukuk Tarihi, Selçuk Üniversitesi Yay, Konya, 1989, s. 121.

(31)

I. Kölelik

II. Miras bırakanı öldürmek III. İhtilaf-ı dar85

IV. İhtilaf-ı din mensupları varis olamazlardı.86

Mirasbırakanın cenaze, defin ve donatım masrafları, borçları vasiyetle ilgili mal ve harcamaları çıktıktan sonra kalan tereke on iki derece üzerinden hak sahiplerine geçerdi. Mirasın paylaştırılmasında dikkat edilen en önemli husus önceki derecedeki mirasçının sonra geleni mirastan yoksun bıraktığı konusudur.

Yukarıda anlatılan on iki derece ise ; - Baba (eb)

- Babanın babası (Ceddi sahih) - Ana bir kardeş ( Ah liüm) - Koca ( zevc)

- Ana (üm)

- Ananın anası, babanın anası (Ceddi sehiha) - Öz kız (bint)

- Oğlunun kızı ve diğerleri ( bintülibin) - Ana baba bir kız kardeş ( uht le hüma) - Baba bir kız kardeş ( uht le eb)

- Ana bir kız kardeş (uht le üm ) - Karı (zevce)87 idi.

81-162 sayfaları arasının çözümlendiği sicil defterinde toplam yüz on üç adet tereke hükmü vardır. Bu defterde de şer’i hükümlere göre dava ve sonuçları uygulandığını görmek mümkündür. Sadece var olan Müslüman halkın değil aynı zamanda seçim hakkı kendilerinde olan gayrimüslim halkında şer’i kurallara göre miras paylaşımının ve davaların çözüme kavuşturulduğu söylenebilir. Örneğin 84/2, 116/3, 130/4

85İhtilaf-ı dar: Tabiiyet farklılığıda denir. Ayrı uyruktan olanlar birbirine mirasçı olamazlar. Ancak İslam dinine mensup devletlerin vatandaşları birbirine mirasçı olabilirler.

86 Akgündüz, a.g.e. s.284-285.

87 Özmen, a.g.e.,s.38.

(32)

hükümlerinde gayrimüslim olmalarına rağmen tereke paylaşımı şer’i hukuka göre yapılmıştır.

Yine Mirasbırakanın mallarının kadı tarafından yazıldığını ve gerçekten yukarda belirtilen usullere göre borçlar, defin masrafları vs. ödendikten sonra kalan terekenin paylaşımının yapıldığı, daha sonra varislerin belirlenip hısımlık ilişkilerinin de yazıya geçirilip, tarihinde yazılmasıyla kaydın tamamlandığı görünüyor. ( tüm hükümler)

Ayrıca defterde bazı ayrıntılar da göze çarpmaktadır;

Eğer varislerden birisi kayıp ise bulunana kadar hissesinin korunması vekâleten birine verilebiliyor. (162/2 buna güzel bir örnektir.)

Ya da hiçbir varisi yoksa mallar beytülmal’a devrediliyor.( 86/1, 128/3, 133/2) Buluğa ermemiş sağir çocuklar için muhakkak vasi atanması gerekiyor, ki bu vasiler genellikle annesi vefat ettiyse baba, babası vefat ettiyse anne oluyor. Aksi takdirde belirlenen vasi yine hısımlık derecesi kaydedilerek atanıyor. Örneğin; 87/2 vasi olarak dede tayin edilirken, 96/1, 106/3’te vasinin anne olduğunu görüyoruz.

Defterde görülen bir başka ayrıntı ise kayıt yapılırken on iki derecenin sıralama ile yazılmasıdır; ölenin ismi, ikamet yeri vs. belirlendikten sonra öncelikle hisse paylaşımında zevcenin (zevcin) adı, sonra sırayla baba, ana, erkek kardeş, kız kardeş, akrabalar, daha sonra büyük erkek çocuk, küçük erkek çocuk, büyük kız çocuk ve küçük kız çocuk olarak kaydedildiği genel bir çıkarım olarak yazılabilir. ( genel anlamda hükümlerin hepsi)

2.1.2.1.2. Vasi – Vekâlet

Osmanlı Devleti’nde vasi, bir kimsenin (murisin), ölümünden sonra bir veya birden fazla işleri yerine getirmek veyahut tasarrufta bulunmak üzere bir şahsı görevlendirmesidir.88 Defterde ise daha çok tereke dağıtımında görülmek suretiyle aklı baliğ olmayanların hissesini tasarruf etme işi için atanan kişileri kapsamaktadır. ( örn.

81/2, 82/1, 82/2, 102/2 …)

Defterde,vasilik görevini genelde anne veya baba yaparken, araştırılan belgelerde bazen de büyük erkek kardeş ile büyük kız kardeşin vasi tayin edildiği anlaşılıyor. Aile fertlerinden olan ninenin veya akrabalardan birinin vasi tayin edildiği

88 Akgündüz, a.g.e , s. 249.

(33)

ilkesinin göstergesidir.

Vekâlet ise, bir kimse işini başkasına tefviz etmek ve o işte onu kendi yerine ikame eylemektir. O kimseye müvekkil ve yerine ikame ettiği kimseye vekil denir. 89

Defterde vekâlet kavramı ise tam anlamıyla kullanılmış ve genelde tereke hükümlerinde görünmektedir. Örnek olarak ise 102/1 ‘de meclise gidemeyen kişi için vekil tayin edilmiş ve alacağı olan parayı kişi yerine vekil almıştır. Yine 121/1 ‘de tereke payını almak için orada bulunamayan kişi yerine vekili parayı almıştır.

Ayrıca gayrimüslimler de vasi ve vekilliği kullanmışlardır. Buna da örnek verecek olursak 142/3’te hem çocukların vasisi olarak hem de eşin vekili olarak aynı kişi atanıyor.

2.1.2.1.3. Alım – Satım ve hibeler

Bir şahsın kendine ait bir malı yine bir şahsa para veya bir mal karşılığı vermesine satış (satma eylemi) denir. O halde bir satışın geçerli olabilmesi için en az iki kişi ve ortada el değiştirecek bir mal ve karşılığında elde edilecek bir menfaate ihtiyaç vardır.

Hibe ise; yine bir şahsın kendine ait bir malı para karşılığı veya bir menfaat karşılığı olmaksızın bir kişiye vermesidir, bağışlamadır. Hem hibenin hem de satışın mu’teber olması için bağışlayanın (satanın) hür, aklı baliğ ve bağışladığı (sattığı) şeyin maliki olması gerekir.90

Defterde on dokuz adet satış akdi, sekiz adet hibe vardır. Satış konusuna bakıldığında dönem içerisinde satışlar, genellikle taşınmaz mallar üzerinden döndüğünü ve şahitler huzurunda kadı tarafından yazıya geçirildiğini görüyoruz.( 85/1, 133/1, 160/3)

Yine satış akdiyle ilgili olarak tereke paylaşımı yapıldıktan sonra anlaşmalı olarak hissesini alan varislerin aynı hüküm içerisinde satışların yapıldığını da görüyoruz. ( 116/1, 136/1, 139/2, 157/4, 139/4)

89 Akgündüz, a.g.e, s. 637.

90 Akgündüz, a.g.e., s. 265.

Referanslar

Benzer Belgeler

Çal›flmam›zda cinsiyetler aras›nda, DEHB bileflik ve dikkat eksikli¤i alt tipleri aras›nda efl tan› oranlar›- n›n anlaml› farkl›l›k göstermedi¤i ve en

Kulla- n›lan ilaçlar›n a¤r›y› azaltmak, deformiteleri dolay›s›yla dizabilite- yi s›n›rland›rmak, altta yatan inflamatuvar süreci durdurmak gibi çok önemli

Seferihisar Kazâsı kurâlarından İlyaspaşa karyesinde sâkin iken bundan akdem bi- emri'llâhi te‘âlâ vefât eden el-Hâc Veliyyüddin bin Mustafa'nın verâseti

Medîne-i mezbûr reâyâsından Karabet nâm zimmî huzûr-ı şer'a gelüb oğlakçı karyelerinden Ömer üzerine da'vâsında yüz dokuz guruş za'm olmağla

Örneğin Çilehâne Mahallesi mütemekkinlerinden vefât eden Estefan oğlu Artin’in terekesindeki mallar şunlardır; kalpak, kurt kürkü, kıymetli kaşık, çatal, bıçak,

Medine-i Seferihisâr mahâllâtından Yenice mahallesinde sâkine Kadan oğlu kızı Alîme binti Mehmed tarafından husûs-i âti'l-beyanda vekîli olduğı zât-i mezbûre

Dârü’l-cihâd ve’l-mücâhidîn Medîne-i Vidin mahallâtından Çavuş mahallesinde sâkin iken bundan akdem vefât eden Ahmed Ağa bin Alî ibn Abdullah’ın verâseti

Eğin kazâsı mahallâtından Bağçe mahallesi sâkinlerinden olup bundan akdem vefât iden Mustafa Efendi ibn-i Mehmed bin Abdullah'ın verâseti zevce-i menkûha-i