• Sonuç bulunamadı

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ANTROPOLOJİ (SOSYAL ANTROPOLOJİ) ANABİLİM DALI BOLVADİN YÖRESİNDE YAŞAYAN KARABAĞLILAR VE ORTAKARABAĞ KÖYÜ ÜZERİNE SOSYAL ANTROPOLOJİK BİR ARAŞTIRMA Yüksek Lisans Tezi Ahmet EROĞLU Tez Danışmanı: Prof

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ANTROPOLOJİ (SOSYAL ANTROPOLOJİ) ANABİLİM DALI BOLVADİN YÖRESİNDE YAŞAYAN KARABAĞLILAR VE ORTAKARABAĞ KÖYÜ ÜZERİNE SOSYAL ANTROPOLOJİK BİR ARAŞTIRMA Yüksek Lisans Tezi Ahmet EROĞLU Tez Danışmanı: Prof"

Copied!
177
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

ANTROPOLOJİ (SOSYAL ANTROPOLOJİ) ANABİLİM DALI

BOLVADİN YÖRESİNDE YAŞAYAN KARABAĞLILAR VE ORTAKARABAĞ KÖYÜ ÜZERİNE SOSYAL ANTROPOLOJİK

BİR ARAŞTIRMA

Yüksek Lisans Tezi

Ahmet EROĞLU

Tez Danışmanı: Prof. Dr. Zafer İLBARS

(2)
(3)

ÖNSÖZ

Toplumların birlik ve beraberlik içerisinde sonsuza dek hayatta kalmasını sağlayan en temel dayanak, sahip oldukları ortak değerler, gelenek ve göreneklerdir. Bunun yanında toplumların içinde barındırdıkları farklı kültür yapılarını tanıdığı ölçüde; üyelerinin dünya görüşü ve davranışlarını anlayabilme, onlarla ortak dilde konuşabilme yetisine sahip olabileceği gerçeği, her geçen gün daha da ortaya çıkmaktadır.

Günümüzde kitle iletişim araçları, ulaşım imkânları gelişmeyi ve değişmeyi kaçınılmaz kılmaktadır. Ancak kırsal bölgede yaşayan köy toplumlarımızın gelenekçi kültür yapısının o kadar kolay değişmediği görülmektedir. Bir yandan teknolojik imkânlardan faydalanmak isterken diğer taraftan yüzyıllardır süregelen inanç, tutum ve değerlere sahip çıkmaya çalışmaları doğal karşılanmalıdır.

Yapılan araştırmalarda; Bolvadin yöresinde önemli bir kültürel zenginlik kaynağı olan Karabağlıların, günlük yaşamına dair tutum ve değerleri üzerine bugüne kadar pek fazla çalışmanın yapılmadığı gözlenmiştir. Bu nedenle Bolvadin yöresinde yaşayan Karabağ Türkmen Aşiretinin sosyal- antropolojik açıdan incelenerek Ortakarabağ Köyü’nde yaşanan kültür değişmelerini konu alan araştırmamız, daha önce yapılan

(4)

Kültürel zenginliğimizin ortaya çıkarılarak, toplumsal kalkınma projelerine fayda sağlayacağını düşündüğümüz bu çalışmanın gerçekleştirilmesinde, başından sonuna kadar önemli katkılarıyla yol göstererek beni destekleyen tez danışmanım ve değerli hocam Prof. Dr.

Zafer İlbars’ a sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.

Araştırmamın gerçekleştirilmesinde bana kapılarını sonuna kadar açarak her türlü kolaylığı sağlayan başta Ortakarabağ Köyü muhtarı Ali Sakızcı olmak üzere, Salim Yılmaz’a, Ramazan Yaşar’a ve tüm Ortakarabağ Köyü halkına teşekkür ediyorum.

Çalışmalarım sırasında beni sürekli teşvik ederek büyük fedakârlıklarda bulunan eşim Nihal Eroğlu ve kızım Defne Eroğlu’na da minnet ve teşekkürlerimi belirtmek istiyorum.

Ankara-2009 Ahmet EROĞLU

(5)

İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ ... I İÇİNDEKİLER ... III KISALTMALAR LİSTESİ ... VI TABLOLAR LİSTESİ ... VII FOTOĞRAFLAR LİSTESİ ... VIII HARİTALAR LİSTESİ ... IX

BİRİNCİ BÖLÜM

GİRİŞ ... 1

1.1. Tezin Adı ... 3

1.2. Tezin Konusu ... 3

1.3. Tezin Amacı ... 3

1.4. Tezin Önemi ... 5

1.5. Araştırma Soruları ve Hipotezler ... 6

1.5.1. Araştırma Soruları ... 6

1.5.2. Hipotezler ... 6

İKİNCİ BÖLÜM YÖNTEM ve TEKNİKLER ... 8

2.1. Yöntem ... 8

2.2. Araştırma Evreni ve Örneklem ... 8

2.3. Veri Toplama Teknikleri ... 9

2.4. Süre ... 10

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM KAVRAMSAL ÇERÇEVE ... 11

3.1. Kültür ... 11

3.1.1. Kültür Kavramı ... 11

(6)

3.2. Sosyo-Kültürel Yapı ... 18

3.3. Kültür Değişmeleri ... 22

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM ARAŞTIRMA ALANI ve KATILIMCILAR HAKKINDA GENEL BİLGİLER .. 26

4.1. Araştırma Alanı Hakkında Genel Bilgiler ... 26

4.1.1.Afyonkarahisar İli Hakkında Genel Bilgiler ... 26

4.1.1.1. Tarihçe ... 26

4.1.1.2. Konumu ... 28

4.1.1.3. İklim ve Coğrafya ... 29

4.1.1.4. Ekonomi ... 30

4.1.1.5. Nüfus ... 32

4.1.2 Bolvadin İlçesi Hakkında Genel Bilgiler ... 33

4.1.2.1. Tarihçe ... 33

4.1.2.2. Konumu ... 36

4.1.2.3. İklim ve Coğrafya ... 37

4.1.2.4. Nüfus ... 37

4.1.2.5. Ekonomi ... 40

4.1.3 Karabağlılar Hakkında Genel Bilgiler ... 41

4.1.3.1. Tarihsel Süreçte Karabağlılar ... 41

4.1.3.2. Karabağlıların İskânı ... 48

4.1.3.3. Bolvadin Yöresinde Yaşayan Karabağlılar ... 52

4.1.4. Ortakarabağ Köyü İle İlgili Genel Bilgiler ... 55

4.2. Katılımcılar Hakkında Genel Bilgiler ... 62

BEŞİNCİ BÖLÜM ARAŞTIRMAYA İLİŞKİN ALANDAN TOPLANAN BULGULAR VE YORUMLAR ... 66

5.1. Dil ... 66

5.2. Giyim-Kuşam ... 70

5.3. Din ... 73

5.4. Çeşitli İnanışlar ... 76

(7)

5.5. Eğitim ... 82

5.6. Ekonomi ... 87

5.7. Aile ve Akrabalık İlişkileri ... 93

5.8. Doğum ... 101

5.9. Sünnet... 105

5.10. Evlilik ve Düğün ... 106

5.11. Ölüm ... 120

ALTINCI BÖLÜM SONUÇ VE DEĞERLENDİRME ... 125

ÖZET ... 142

SUMMARY ... 144

KAYNAKÇA ... 146

EKLER ... 150

EK 1: Görüşme Soruları Formu ... 150

EK 2: Fotoğraflar ... 155

EK 3: Haritalar ... 166

(8)

KISALTMALAR LİSTESİ

ADNKS : Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi DPT : Devlet Planlama Teşkilatı

GSYİH : Gayri Safi Yurt İçi Hasıla M.Ö. : Milattan Önce

TÜİK : Türkiye İstatistik Kurumu

(9)

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1. Afyonkarahisar Kent Nüfus Gelişimi (1990-2008) ... 32

Tablo 2. Afyonkarahisar Kent Nüfusu Cins Durumu ... 33

Tablo 3. Bolvadin Kent Nüfusu Gelişimi(1927-2008) ... 38

Tablo 4. Bolvadin Kent Nüfusu Özellikleri(2000-2008) ... 39

Tablo 5. 2007 Yılı Bolvadin Yaş Grubu Nüfus Dağılımı ... 39

Tablo 6. Yıllara Göre Ortakarabağ Köyü Nüfusu ... 58

Tablo 7. Ortakarabağ Köyü Cinsiyete göre Nüfus Durumu ... 58

Tablo 8. Ortakarabağ Köyü Cinsiyete Göre Yaş Grubu Dağılımı ... 63

Tablo 9. Ortakarabağ Köyü Cinsiyete Göre Eğitim Durumu ... 83

Tablo 10. Ortakarabağ Köyü Hanelere Göre Yıllık Gelir Durumu ... 89

Tablo 11. Ortakarabağ Köyü Hanelere Göre Sahip Olunan Tarla Büyüklüğü ... 91

Tablo 12. Ortakarabağ Köyü Hanelere Göre Sahip Olunan Büyükbaş Hayvan Sayısı ... 92

Tablo 13. Ortakarabağ Köyü Hanelere Göre Sosyal Güvence Durumu ... 93

Tablo 14. Ortakarabağ Köyü’nde Bulunan Ailelerin Sınıflandırılası ... 94

Tablo 15. Ortakarabağ Köyünde Hanelere Göre Yaşayan Kişi Sayısı ... 95

Tablo 16. Ortakarabağ Köyü Hanelere Göre Sahip Olunan Çocuk Sayısı .... 96

Tablo 17. Ortakarabağ Köyü’nde Yaşayanların Medeni Durumu (18 yaş üzeri) ... 109

Tablo 18. Ortakarabağ Köyü’nde yapılan Evliliklerin Sınıflandırılması ... 111

Tablo 19. Ortakarabağ Köyü’nde Yapılan Evlilik Usulleri ... 112

(10)

FOTOĞRAFLAR LİSTESİ

Foto 1: Karabağlılarda “siyeç” adı verilen geleneksel başlık süsü ... 155

Foto 2: Başına “siyeç” takmış yaşlı bir Karabağlı kadın ... 155

Foto 3: Ortakarabağ Köyü mezarlığından bir görüntü ... 156

Foto 4: Üzerinde barut yakılmış bir mezarlık ... 156

Foto 5: Ortakarabağ köyü ilköğretim okulundan bir görüntü ... 157

Foto 6: Büyükkarabağ Kasabası İlköğretim okulu ... 157

Foto 7: Geleneksel kıyafeti ile Ortakarabağ Köyü’nden bir kadın ... 158

Foto 8: Eskiden kadınlar tarafından kullanılan üç etek(kaftan) kıyafeti ... 158

Foto 9: Karabağlı genç kızların eskiden düğünlerde giydiği kıyafet ... 159

Foto 10: Ortakarabağ Köyü’nden bir aile görüntüsü ... 159

Foto 11: Ortakarabağ Köyü eski camisinden bir görüntü ... 160

Foto 12: Ortakarabağ Köyü yeni camisinden bir görüntü ... 160

Foto 13: Ortakarabağ Köyü kahvehanesi ... 161

Foto 14: Ortakarabağ Köyü’nden bir görüntü ... 161

Foto 15: Eber Gölü kurumadan önce kullanılan kayıklardan bir görüntü ... 162

Foto 16: Ortakarabağ Köyü’nde yaşayan katılımcılarımızdan bir görüntü ... 162

Foto 17: Ortakarabağ Köyü’nde kullanılan su kuyularından bir görüntü ... 163

Foto 18: Ortakarabağ Köyü’nde “Kanber” taşı adı verilen dilek taşı ... 163

Foto 19: Büyükkarabağ Kasaba meydanından bir görüntü ... 164

Foto 20: Büyükkarabağ Kasabasıyla Ortakarabağ ve Derekarabağ Köylerini birbirine bağlayan yoldan bir görüntü ... 164

Foto 21: Eber Gölü’nün son halinden bir görüntü... 165

Foto 22: Hasır ve yastık yapımında kullanılan sazlardan bir görüntü ... 165

(11)

HARİTALAR LİSTESİ

Harita 1: Afyonkarahisar İli Haritası ... 166 Harita 2: Bolvadin Yöresi Haritası ... 166

(12)

BİRİNCİ BÖLÜM

GİRİŞ

Küreselleşme süreci ağırlığını her geçen gün daha fazla hissettirmekte ve yeryüzü büyük bir hızla değişim olgusunu yaşamaya devam etmektedir.

Bu süreçten, toplumların kültürel yapıları da fazlasıyla nasibini almakta, dolayısıyla kültürel değişimin önüne geçmek mümkün görünmemektedir.

Nitekim İlbars, konuya şöyle açıklık getirmektedir: “Kültürel değişme sürecinin nedeni insan toplumunun değişen yaşam koşullarına kültürü uydurmaktır. Bu, bireylerin bilinçli olarak yaptıkları bir şey değildir. Değişim her zaman rahatsız edici olmakla birlikte, kaçınılmaz bir olaydır. Zira değişim; genellikle daha iyi yaşam biçimlerine uyumu zorlayan ilerici bir harekettir”(İlbars,1982; 58).

Bunun yanında yapılan araştırmalar; maddi kültür alanında yaşanan bu değişim hızının, toplumun geleneksel tutum ve değerlerini yansıtan manevi kültür alanında görülmesinin mümkün olmadığını göstermektedir.

Günümüzde toplumların ilerlemesi ve kalkınmasına yönelik çalışmalar her alanda artan bir ivmeyle devam etmektedir. Bu çalışmalarda, toplumların kültür yapılarının da göz önüne alınması büyük önem arz etmektedir. Zira toplumumuzun kalkınmasına yönelik alınacak ekonomik ve sosyal tedbirlerin, kültür yapımızla çelişmesi halinde faydadan çok zarar getirdiği görülmektedir.

Bu nedenle farklı kültür yapılarının incelenerek, ortaya konmasına olan ihtiyacın her geçen gün daha da arttığı değerlendirilmektedir.

(13)

Köy toplumlarının kültürel yapı üzerindeki etkisi büyük oranda devam etmekte ve halen belirleyici olma özelliğini korumaktadır. Bu nedenle yapılacak olan çalışmalarla, köylerin sosyo-kültürel yapılarının ortaya konularak, toplumsal kalkınma projelerine katkıda bulunulması gerekmektedir. Bu bilgilere olan ihtiyaç ancak alan araştırmalarıyla gerçekleştirilebilecektir.

Yapılan araştırmalarda, Bolvadin yöresinde yaşayan Karabağ Türkmen Aşireti’nin gelenek ve göreneklerine sıkı sıkıya bağlı kaldıkları, eski halk inanç ve değerlerini bu güne dek yaşattıkları gözlenmiştir. Bu gelenekçi yapılarını koruyabilmeleri yönüyle Karabağlılar önemli bir kültürel zenginlik kaynağı niteliğindedir. Bunun yanında nüfusunun tamamı Karabağ Aşiretinden olan Ortakarabağ Köyü’nün çeşitli nedenlerle, söz konusu aşiretin yaşadığı diğer yerleşim birimlerine oranla son yıllarda daha fazla kültürel değişim içinde olduğu gözlenmiştir. Söz konusu aşiretin kültürel zenginliğinin bilimsel yaklaşımla ortaya çıkarılarak, Ortakarabağ Köyü’nde meydana gelen değişimin kayıt altına alınmasını sağlayan araştırmamızın ulusal kültürümüze katkıda bulunacağı değerlendirilmektedir.

Bolvadin yöresinde yaşayan Karabağlıların günlük yaşamına etki eden inanç, gelenek ve göreneklerinin tespiti ve Ortakarabağ Köyü’nde yaşanan kırsal kesim kültürel değişim olgusunun nedenlerinin ortaya konularak analizi araştırmanın temelini oluşturmaktadır.

(14)

1.1. TEZİN ADI:

Tezin adı “Bolvadin yöresinde yaşayan Karabağlılar ve Ortakarabağ Köyü üzerine sosyal antropolojik bir araştırma” olarak belirlenmiştir.

1.2. TEZİN KONUSU:

Tezin konusunu Bolvadin yöresinde yaşayan ve yıllarca geleneklerini büyük ölçüde koruyarak bu güne kadar getiren Karabağ Türkmen Aşireti oluşturmaktadır. Yörede yaşayan Karabağlılar sosyal- antropolojik açıdan incelenerek kültürel değişim sürecinde Ortakarabağ Köyü ele alınmaya çalışılmıştır.

Karabağlıların günlük yaşamına etki eden tutum ve değerlerin oluşmasına neden olan inanç sistemi ortaya konularak Ortakarabağ Köyü’nün geleneksel kültür yapısında meydana gelen değişim analiz edilmiştir. Bu amaçla dil, din, halk inanışları, eğitim, ekonomi, aile yapısı, doğum, evlilik ve ölüm konuları temel inceleme alanları olarak belirlenmiştir.

1.3. TEZİN AMACI:

Her toplumun kendine özgü bir kültürü vardır, aksi halde o toplumun varlığından söz etmek mümkün değildir. Bu nedenle, insanların günlük yaşantılarına, tutum ve davranışlarına büyük etki eden kültür kavramının derinlemesine incelenmesi ve kodlarının çözülmesi gerekmektedir. Erdentuğ, konunun hassasiyetine şöyle işaret etmektedir: “Nihayet bireyin hayatı, Ruth Benedict’in dediği gibi, kuşaktan kuşağa aktarılan bir takım ölçüler ile

(15)

topluma uyumdan ibarettir. Aynı bilgine göre, insan bu göreneklerin kanunlarının değişik şekillerini anlayamadığı takdirde, hayatın çapraşık meselelerini de anlayamaz. Ancak, modern çağların önemli bilimsel gelişmelerinden biri olan “kültür” gerçeğinin tanınması, diğer bir deyimle her toplumun kendine özgü bir kültüre sahip olduğu bilincine varılması, önemli bazı sonuçları da beraberinde getirmiştir. Değişik kültürleri anlamak, kendi davranış ve düşüncelerimizi etkilemiş ve böylece birçok problemlerin de ancak birbirlerinin kültürlerini tanımak suretiyle çözümleneceği anlaşılmıştır”.(Erdentuğ,1972;6)

Toplumumuzun gelişmesi ve modernleşmesi amacıyla atılacak olan adımlarda farklı kültür yapılarının da göz önüne alınması gerekmektedir.

Özellikle kırsal bölge insanını anlayabilmek için, onun içinde bulunduğu kültürün ortaya çıkarılması büyük önem arz etmektedir. Yapılan araştırmalarda; örf, adet, gelenek ve göreneklerin en belirgin şekilde yaşandığı ve gözlemlendiği olgu aile olgusudur. Bunun için de bir insanın eğitim ve terbiyesinde en büyük rolü oynayan temel kurum olan aile yapısının çok iyi incelenmesi gerekmektedir.

Bu araştırmadaki amacımız; Bolvadin yöresinde yaşayan Karabağlıların, günümüze kadar büyük bir titizlikle korudukları inanç, gelenek ve göreneklerini ortaya koyarak, Ortakarabağ Köyü’nde çeşitli nedenlerle son yıllarda yaşanan kültürel değişim olgusunu analiz etmektir. Bu amaçla; söz

(16)

gelenek ve görenekleri, halk inanışları araştırılarak yaşama ilişkin tüm değer sistemlerinde meydana gelen değişim ortaya konulmaya çalışılmıştır.

1.4. TEZİN ÖNEMİ:

Son zamanlarda hızla kaybolmaya yüz tutmuş farklı alt kültürleri anlamak ve tanımak toplumların huzuru birlik ve beraberliği açısından büyük önem taşımaktadır. Bununla birlikte insanların dayanışmasını ve toplumların bekasını artıran bu geleneksel inanç, tutum ve değerlerin yaşatılarak devam etmesi için yazılı kültür haline getirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır.

Araştırmacılar kentsel yaşamı anlayabilmek için kırsalı bilmek gerektiğinin altını çizmektedir. Gerçekten de insanı anlayabilmek için, onun geçirdiği evreleri, kırsal aile yapısından itibaren çok iyi analiz etmek gerekmektedir. Bolvadin yöresinde yaşayan söz konusu aşiret bugüne kadar birbirlerine çok yakın yerleşim birimlerinde yaşamaları ve dışarıdan göç almamış olmaları itibariyle geleneksel kültürel yapılarını koruyabilmişlerdir.

Ortakarabağ Köyü’nün, çeşitli nedenlerle geçmişte nüfusunun büyük bir kısmının Bolvadin’e yerleştirilmesi ve son zamanlarda hemen kenarında bulunduğu Eber Gölü’nün kuruması nedeniyle, kültürel yapısında önemli değişiklikler meydana gelmiştir. Bu değişimde; köyün, Bolvadin’e yerleşen grupla ilişkilerini yoğun olarak devam ettirmesinin ve son zamanlarda yaşanan ekonomik sıkıntıların büyük rol oynadığı görülmektedir. Bu kültürel

(17)

değişim olgusunun analiz edilmesinin bundan sonraki yapılacak araştırmalara ışık tutması yönünden önem arz ettiği değerlendirilmektedir.

1.5. ARAŞTIRMA SORULARI VE HİPOTEZLER:

1.5.1.ARAŞTIRMA SORULARI:

1. Karabağ Aşireti, Bolvadin yöresine nasıl ve ne zaman yerleşmiştir?

2. Bölgede toplu halde yaşarken neden sonradan ayrı yerleşim birimleri kurulmuştur?

3. Karabağlıların bugüne kadar yaşattıkları inanç, gelenek ve görenekleri nelerdir?

4. Ortakarabağ Köyü’nün kültürel yapısında meydana gelen değişmeler ve sebepleri nelerdir?

5. Köydeki aile yapısı ve akrabalık ilişkileri nasıldır?

6. Köyde doğum, evlilik, ölüm ile ilgili gelenek ve görenekler nelerdir?

7. Köy halkının inanış ve törenleri nelerdir?

1.5.2. HİPOTEZLER:

1. Bolvadin yöresinde yaşayan Karabağ Türkmen Aşireti yıllardır yaşattıkları inanç, gelenek ve görenekleriyle kendilerine has kültür özelliklerini devam ettirmektedirler.

2. Bazı grupların başlangıçta yerleştirildikleri yöreden sonradan ayrılarak farklı yerleşim birimleri kurmalarına rağmen Karabağlıların, birbirleriyle olan

(18)

ilişkilerini çok yoğun olarak devam ettirmeleri ve dış göç almamaları nedeniyle gelenek ve göreneklerinde farklılaşma meydana gelmemiştir.

3. Ortakarabağ Köyü, nüfusunun büyük bir kısmının çeşitli sebeplerle Bolvadin’e yerleştirilmesi ve bu grupla sürekli etkileşim içinde olması nedeniyle kültürel değişimin en fazla yaşandığı Karabağ köyüdür.

4. Geçiminin önemli bir kısmını, hemen kenarında olduğu Eber Gölü’nden sağlayan Ortakarabağ Köyü, son yıllarda gölün kuruması ve SEKA fabrikasının kapanması nedeniyle ciddi ekonomik sıkıntı yaşamakta ve bu da kültürel değişimi hızlandırmaktadır.

(19)

İKİNCİ BÖLÜM

YÖNTEM VE TEKNİKLER

2.1. YÖNTEM:

Tez çalışması görüşme ve gözlem tekniğine dayanan alan araştırması yöntemiyle gerçekleştirilmiştir. Araştırma öncesinde söz konusu aşiretin yaşadığı bölgeye gidilerek ön çalışma yapılmıştır. Bu çalışmaya göre araştırma planı hazırlanmış ve alanda uygulanacak görüşme metodunun anket formu oluşturulmuştur.

Konuyla ilgili kapsamlı kaynak taramasının tamamlanmasını müteakip konunun inceleneceği Ortakarabağ Köyü’nün haricinde, bölgede Karabağ Aşireti’nin yaşadığı farklı yerleşim birimlerine de gidilerek gözlem ve kaynak kişilerle görüşme yapılmıştır. Kaynaklardan alınan bilgilerle var olan durum karşılaştırılarak farklılıklar ortaya konulmaya çalışılmıştır.

2.2. ARAŞTIRMA EVRENİ VE ÖRNEKLEM:

Araştırma evrenini Bolvadin yöresinde yaşayan Karabağ Türkmen Aşireti oluşturmaktadır. Bu yörede halen Karabağ adıyla anılan ve birbirine komşu olan bir kasaba ve üç köy bulunmaktadır. Bunlardan Büyükkarabağ Kasabası ile Ortakarabağ ve Derekarabağ köyleri Afyon’un Bolvadin ilçesine bağlı olmakla birlikte, Yenikarabağ Köyü sonradan Sultandağı ilçesine

(20)

Büyükkarabağ Kasabası olarak bilinen bölge iken, sonraları çeşitli nedenlerle bazı grupların ayrılmasıyla yakın civarda yeni köyler kurulmuştur.

Derekarabağ Köyü’nün büyük bir kısmını diğer köy ve kasabaların ise tamamını söz konusu aşiret oluşturmaktadır.

Bu yörede birbirlerine çok yakın kasaba ve köylerde yaşamaları ve sürekli iletişim halinde olmaları nedeniyle Karabağlıların hemen hemen aynı gelenek ve görenekleri devam ettirdikleri görülmektedir. Bunun yanında Ortakarabağ Köyü’nün son yıllarda çeşitli nedenlerle hızlı bir kültürel değişim süreci yaşadığı gözlemlenmektedir. Araştırmamızın örneklem grubu;

nüfusunun tamamını sadece Karabağ Aşireti’nin oluşturduğu Ortakarabağ Köyü’dür. Bu köyde ikamet eden tüm hane halkı reisleri ve eşleriyle mülakat yapılmış aynı zamanda söz konusu aşiretin yaşadığı diğer köy ve kasabada yaşayan kaynak kişilerle de görüşülerek gözlemlerde bulunulmuştur.

2.3. VERİ TOPLAMA TEKNİKLERİ:

Araştırma boyunca konu ile ilgili olan tüm veri kaynaklarından faydalanılmıştır. Bu maksatla söz konusu aşiretle ilgili daha önce yayınlanmış yazılı ve görsel yayınlar ile internet yoluyla ulaşılan veri tabanları araştırılmıştır. Bunların dışında araştırmaya katkı sağlayacak resmi kurum ve kuruluşlar ile daha önce yörede hedef kitleyle iç içe bulunmuş olan kişilerin gözlemlerinden de faydalanılmaya çalışılmıştır.

(21)

Araştırma süresince katılarak gözlem tekniği gerçekleştirilmiş, hazırlanan anket formu Ortakarabağ Köyü’nün tüm hane halkı reisleri ve eşlerine uygulanmıştır. Araştırmada, var olan durum aynen ortaya koyulmaya çalışılmıştır. Bu amaçla daha önceden belirlenen sosyo-kültürel özelliklerin hedef kitle için yeri ve önemi tespit edilmiştir. Ayrıca fotoğraf ve ses kayıt cihazları da kullanılarak araştırmanın belgelerle desteklenmesi sağlanmıştır.

2.4. SÜRE

Araştırmamız Ocak 2009-Nisan 2009 tarihleri arasında yapılan alan araştırmasıyla gerçekleştirilmiştir. Alan araştırmasından önce kaynak taraması yapılarak yöre ile ilgili gerekli bilgilerden faydalanılmıştır. Alandan elde edilen bulguların yorumlanarak yazıya dökülmesi Mayıs 2009-Temmuz 2009 tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir.

(22)

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

KAVRAMSAL ÇERÇEVE

3.1. KÜLTÜR

3.1.1. KÜLTÜR KAVRAMI

Sosyal antropolojinin en temel dayanağını oluşturan “kültür” kavramı, bu zamana kadar birçok farklı tanımlarla ifade edilmeye çalışılmıştır. Hatta bazı araştırmacılar, kavramın en az 164 farklı tanımının yapıldığını belirtmektedirler. Bu nedenle “kültür” kavramını tam olarak açıklayabilmek pek de kolay görünmemektedir. Bolvadin yöresinde yaşayan Karabağlıların kültürel boyutunun araştırmamızın temelini oluşturması nedeniyle bu kavramın açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Söz konusu kavram sadece sosyal antropoloji açısından ele alınarak açıklanmaya çalışılacaktır.

Kültür kavramı antropologlar tarafından ilk defa 19. yüzyılın sonlarında geliştirildi. İlk açık ve kapsamlı tanımlama İngiliz antropolog Sir Edward Burnett Tylor’a aittir. Tylor, 1871’deki yazılarında kültürü; bilgi, inanç, sanat, hukuk, ahlâk, âdet, gelenek ve toplumun bir üyesi olarak kişinin yaşayarak kazandığı huylar ve kabiliyetler bütünü olarak tanımlar. Kültürün kabul edilebilir en modern tanımlaması şöyledir: Toplum üyeleri tarafından hayata geçirildiğinde toplum üyelerinin uygun ve kabul edilebilir gördüğü aralığa

(23)

uygun düşen davranışlar üreten kurallar ve standartlar kümesidir. (Haviland, 2002;64)

Kültür; kısmen özerk, kısmen eşgüdümlü kurumlardan kurulmuş bir bütündür. Bu bütünlük, soya dayanan kan birliği, işbirliğine faaliyetlerde uzmanlaşmaya dayanan mekânsal birlik gibi bir dizi ilkeyle ve özellikle de politik örgütlenmede, güç kullanımıyla korunur. Her kültürün tamamlanmışlığı ve kendine yeterliği vardır, çünkü temel ihtiyaçlarla amaca göre belirlenmiş tamamlayıcı ihtiyaçlardan oluşan tüm bir alana yeterlidir. Bu yüzden de her kültürün, olabilecek kapsamının ancak çok küçük bir parçasını gerçekleştirdiğini ileri sürmek tamamen yanlıştır. (Malinowski,1992;69)

Kültür günümüz Türkçesinde farklı anlamlarda da kullanılmaktadır.

Turan, söz konusu kavramın yedi değişik alanda yedi değişik anlamda kullanıldığını tespit etmiştir:

• Tarımda; ekin, ürün

• Tıpta; uygun koşullarda bir mikrop ürünü üretmek

• Tarih öncesi dönemler için; insan eliyle yapılmış ve ortak nitelikleri bulunan eşyalar topluluğu ile belirlenen evreler

• Belli bir konuda edinilmiş geniş ve sistemli bilgi

• Eleştirme, değerlendirme, zevk alma yetilerinin geliştirilmiş olması durumu

• Bir topluma, ulusa ya da uluslar topluluğuna özgü düşünce,

(24)

• Tarihsel gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddesel ve tinsel değerlerle bunları yaratma ve sonraki kuşaklara aktarmada kullanılan araçların tümü(Turan, 1990;12)

Güvenç, “kültür” kelimesinin kökeni üzerinde durarak sözcüğün cultura’dan geldiğini ifade etmektedir. Latincede, colere, sürmek, ekip biçmek; cultura ise Türkçedeki ekin karşılığında kullanılıyordu. İlk kez ünlü Voltaire, culture sözcüğünü, insan zekâsının oluşumu, gelişimi, geliştirilmesi ve yüceltilmesi anlamında kullanmıştır. Sözcük buradan Almancaya geçmiş ve 1793 tarihli bir Alman dili sözlüğünde culture olarak yer almıştır.

(Güvenç,1994;96)

Kültür; bir cemiyetin sahip olduğu maddi ve manevi kıymetlerden teşekkül eden öyle bir bütündür ki, cemiyet içinde mevcut her nevi bilgiyi, alâkaları, ihtiyatları, kıymet ölçülerini görüş ve zihniyet ile her nevi davranış şekillerini içine alır. Bütün bunlar birlikte o cemiyet mensuplarının ekseriyetinde müşterek olan ve onu diğer cemiyetlerden ayırt eden hususi bir hayat tarzı temin eder. (Turhan, 2002;48) Kültür, toplumsal yaratmadır.

İnsandan ayrı bir kültür düşünülemez. Bu bakımdan kültürel değerler ferdin doğuştan sonra kazandığı faaliyet şekilleridir. Fert, kültür sistemlerini doğuşta toplumda hazır bulur. Aile, mahalle, okul ve işyerlerinde olmak üzere doğuştan ölünceye kadar toplumlaşma süreci ile kültürü kazanır. (Türkdoğan, 2006;71)

(25)

3.1.2. KÜLTÜR SÜREÇLERİ

Kültürleme, kültürleşme, kültürlenme, kültür şoku gibi kavramlar literatürde sık kullanılmakla birlikte kültür süreçlerini ifade etmektedirler.

Güvenç, kavramlara şöyle açıklık getirmektedir:

• Kültürleme; doğumdan ölüme kadar, bireyin, toplumun istek ve beklentilerine uyacak şekilde etkilenmesi ve değiştirilmesi

• Kültürleşme; kültürel yayılma süreciyle gelen maddi ve manevi öğelerle başka kültürden birey ve grupların, belli bir kültürel etkileşime girmesi ve karşılıklı etkileşim sonunda her ikisinin de değişmesi.

• Kültürlenme; belli bir toplumun alt kültürlerinden, ya da farklı toplumlardan kopup gelen birey ve grupların buluşması ve bir etkileşim süresi sonunda, asıl kültür ve alt kültürde bulunmayan yepyeni bir bileşime varılması, ulaşılması.

• Kültür şoku; bir kültürden başka bir kültüre giden bireylerin, yeni kültüre uyum yapmakta karşılaştıkları güçlükler.(Güvenç, 1994;122)

“Kültürel görelilik” kavramının açıklığa kavuşturulması kültürün diğer boyutlarını ortaya koymaktadır. Kültür kavramının ortaya çıkışının ahlâksal, felsefi ve siyasal sonuçları arasında kültürel görelilik doktrininin gelişimi de yer almıştır. İnançlarımızın, ahlâkımızın, davranışlarımızın hatta çevremizdeki dünyayı algılayışımızın kültürün ürünleri oldukları, üyesi olarak yetiştirildiğimiz toplumlarda öğrenildikleri görüşüyle işe başlamalıyız. Eğer bizim inandığımız gibi, kültürün içeriği bir halkın keyfi, tarihsel deneyiminin

(26)

tarihsel bir üründür. Kültür bizim dünya görüşümüzü böylesine derin ve geniş ölçüde belirlediğine göre, bir dünya görüşünün bir başkasına üstün olduğunu ya da bir dünya görüşünün bir başkasını değerlendirmek için ölçüt olarak kullanılabileceğini ileri sürebilmemiz için hiçbir nesnel temel kalmamaktadır.

Bu açıdan kültürler ancak birbirleriyle göreli olarak yorumlanabilirler ve belirli bir inanç ya da davranışın anlamı da öncelikle kendi kültürel bağlamı açısından anlaşılmalıdır.(Monaghan, 2007;70)

Kültürün özelliklerinin yanında fonksiyonlarına da değinen Malinowski konuya şöyle açıklık getirmektedir:

• Kültür özünde araç olan bir aygıttır; insan çevresinde ve ihtiyaçlarının giderilmesi sürecinde karşılaştığı özel, somut problemleri onun sayesinde daha iyi çözme durumunda olur.

• Kültür bir nesneler, eylemler ve zihniyetler sistemidir, bu sistem içerisinde her parça bir amaca hizmet eden bir araç olarak bulunur.

• Kültür çeşitli unsurları karşılıklı birbirine bağlı olan bir bütündür.

• Böyle eylemler, önemli yaşamsal ödevler çevresinde kurumlar halinde örgütlenmiştir, sözgelimi aile, klan, köy, kabile gibi.

• Dinamik açısından, yani etkinliğin türüne göre kültürde bazı yanlar ayırt edilir, sözgelimi eğitim, toplumsal denetim, ekonomi bilgi sistemleri, ahlâk ve inanç, yaratıcı ve sanatlı anlatım biçimleri gibi.

(Malinowski, 1992;21)

(27)

3.1.3. KÜLTÜRÜN ÖZELLİKLERİ

Kültürün, topluma ve insana kazandırdıkları konusu incelendiğinde, kavramın önemi bir kat daha artmaktadır. Toplum üyelerinin ortak olarak paylaştıkları kültür değerleri ve tutumları, diğer bir deyişle ortak davranış kalıpları aracılığı ile insanlar birbirlerinin ne amaçla hareket ettiklerini ve bunları ne biçimde cevaplandıracaklarını bilirler. Öte yandan toplumun kültürünü oluşturan bu davranış kalıpları ve kurumları, üyeleri için hayati önemi olan bir amaç etrafında bütünleşir ve toplumun kimliğini belirlerler. İşte bir Türk toplumunu bir İtalyan toplumundan ayıran şey, bir bütündür. Bu bütüne sahip olan her toplum, kendi davranışlarında açıkça görülen bir manayı, bir görüş, düşünüş ve duyuş biçimini kendi kültürüne yansıtır ve onu kuşaktan kuşağa öğrenim yolu ile aktarır.(Erdentuğ, 1977;9)

Ne kadar türdeş olursa olsun bütün kültürlerde mutlaka belirgin farklılıklar bulunur. Yani toplumun her kesim ve grubu tek bir biçim ve yapıda değildir. Bunlar adeta kültürün alt bölümleridirler. Alt kültürlerin kaynakları çok çeşitli olabilir. Bunlar, sınıf statüsü, etnik köken, bölgesel ayrımlar, kır-kent farklılaşması ve dinsel bağlılıklar olabilir.(Tezcan, 1996;10)

Kültür gerçekte davranışın soyutlanmış halidir ve davranış hareketleriyle karıştırılmamalıdır. Herhangi bir toplumda maddi eserler, maddi kültürün ürünüdürler. Başka bir deyişle bunlar o toplumda geçerli olan davranış biçimlerinin ürünüdürler. Öte yandan, o toplumdaki çeşitli insan

(28)

içinde yaşadıkları toplumda, öğretilmiş davranış, yaptıkları tarzlar üzerine ışık serptikleri için incelenmektedirler. Sonuçta kültür söz konusun toplumda bireylerin ortak olarak paylaştıkları davranış tarzlarıdır. Toplumun büyük çoğunluğu ya da hepsinin karakteristik davranışlarıdır.(İlbars, 1982;56)

Kültürün özelliklerini Güvenç şöyle sıralamaktadır:

• Kültür öğrenilir. Tarihidir ve süreklidir.

• Kültür toplumsaldır ve değişir.

• Kültür ideal ya da idealleştirilmiş kurallar sistemidir.

• Kültür ihtiyaçları karşılayıcı ve doyum sağlayıcıdır.

• Kültür bütünleştiricidir.

• Kültür bir soyutlamadır.(Güvenç,1994;100)

Uzun süreden beri yapılmış olan kültür incelemelerinin sonunda, varlığı kabul edilmiş olan kültür gerçeği yirminci yüzyılın en önemli ürünüdür.

Yapılmış olan araştırmaların verilerine dayanarak kültüre ilişkin bir takım özellikler saptanmıştır. Şöyle ki;

• Evrensel tek bir kültür yoktur, çeşitli kültürler vardır ve her kültürün kendine özgü vasıfları vardır.

• Kültür görevsel bir kültürel muhtevaya sahiptir.

• Kültür kendisini meydana getiren unsurların karmaşık bir bütünüdür.

• Kültür toplumun bir ürünüdür, bireylerin içinde bulundukları kültürlere katılma dereceleri ve biçimleri farklıdır.

(29)

• Bireyler tarafından kuşaktan kuşağa aktarılan kültür dinamik bir yapıya sahiptir. Kültürün çeşitli elemanları bir toplumdan diğer bir topluma aktarılabilir.(Emiroğlu, 1972;3)

3.2. SOSYO- KÜLTÜREL YAPI

Kültürün tam olarak neleri kapsadığını ortaya koyabilmek için onun

“toplum” kavramıyla olan ilişkisini belirtmek gerekmektedir. Nitekim birbirini tamamlayan bu iki unsuru birbirinden bağımsız olarak düşünmek imkânsızdır.

Bolvadin yöresinde yaşayan Karabağlıları konu alan araştırmamızda Karabağlıların sosyo-kültürel yapısı derinlemesine incelenmeye çalışıldığından söz konusu kavramın açıklığa kavuşturulmasına ihtiyaç duyulmaktadır.

Toplum ortak bir kültürü paylaşan, hayatta kalmak için birbirine bağlı belirli bir bölgede yaşayan insan grubu olarak tanımlanır. İnsanların birbirlerine bağımlılık şekli ekonomik sistemlerinde ve aile ilişkilerinde görülebilir; bunun ötesinde toplumun üyeleri birlikte bir grup kimliği duygusunu oluştururlar. Toplumu bir arada tutan ilişkiler bütünü sosyal yapı olarak tanımlanır. (Haviland, 2002;65)

Tüm toplumlarda bireyler toplumsal yaşamın kurallarını ve toplu yaşama ilişkin ortak davranış ve eğilimleri öğrenme, paylaşma ve toplumun bir bireyi haline gelme süreçlerini yaşarlar. Bu süreçler toplumdan topluma ve aynı toplumda zaman içinde değişmekle beraber, görece olarak tüm

(30)

kalıcı ve tüm toplumlarda ortak olan unsurlar toplu yaşamın örgütlenmesini sağlarlar ve bu şekildeki toplumsal ve örgütlü yaşama toplumsal yapı denir.

Ancak yapıyı oluşturan unsurlar toplumsal kültüre bağlı olarak farklı toplumlarda farklı nitelikler kazanırlar. Dolayısıyla, her toplumda farklı özellikler ve toplumsal yapıyı oluşturan öğeler arasında o kültüre özgü farklı ilişki biçimleri oluşur.

Toplumsal yapı ile kültür arasındaki ilişki sosyal bilimlerde, yapının mı kültürü yoksa kültürün mü yapıyı belirlediği üzerinden sürekli tartışma konusudur. Toplumsal yapıdaki ilişkiler ve bunların biçimlendirdiği kurumlar göz önüne alındığında var olan kültürün öğelerinin, sembollerin, değerlerin ve normların da bu yapısal ilişkilerden etkilendiği söylenebilir. Buna karşı kültür ve inançlar sistemi de var olan toplumsal yapıyı korumakta ve güçlendirmektedir.(Zincirkıran, 2006;6)

Yapı kavramı bir düzenin ya da bütünün parçaları ya da öğeleri arasındaki yasallılık gösteren, durağan bağlar ve karşılıklı ilişkiler diye tanımlanır. Yapı, işte bu yasallılık, zorunluluk, belli biçim gösterme özellikleri dolayısıyladır ki kendisini oluşturan parça ve öğelerdeki ve bütündeki sürekli değişmelere karşın kendisini sürdürür ve ancak bütün, bir nitelik değişimini gerçekleştirdiği zaman değişir.(Ozankaya, 1999;174)

Yapı kavramının içinde devamlılık, istikrarlılık ve düzenlilik vardır.

Hâlbuki gerek kültürel yapı gerekse toplumsal yapı hem toplumun her

(31)

kesiminde aynı değildirler hem de değişirler. Bu nedenle yapı kavramı göreli olarak istikrarlı olan ilişki ve değerler için kullanılmaktadır. Bir başka değişle toplumun çoğunluğunun kabul ettiği ilişki ve değerlere genellikle yapı denir.

Aslında birbirinden ayrılması olanaklı olmayan toplumsal yapı ve kültürel yapı, yani insan ilişkileriyle, insanların kullandıkları araçlar ile değerleri, kuralları, anlamları, bir arada sosyo-kültürel yapıyı meydana getiriler.

(Kongar, 1995;37)

Toplumu sosyo-kültürel bir olay olarak tanımladığımız zaman Sorokin’in belirlediği öğelere göre toplum, belli anlam, değer ve kurallara sahip olan belli bir çevrede bu anlam, değer ve kuralları birbirleriyle yaptıkları etkileşimlerde kullanan bilinçli kişi ve gruplardan meydana gelir.

Böylece Sorokin’e göre toplum, manevi kültür, (anlamlar, değerler, kurallar) maddi kültür (bio-fiziksel araçlar) ve toplumsal ilişkiler (anlamlı

etkileşim) bütünü olarak ortaya konmaktadır. Sorokin zaten toplumsal ve kültürel ayrımını çözümleme amacı ile yaptıktan sonra “sosyo-kültürel” terimi ile bu iki kavramın birbirinden ayrılmaz nitelikte olduğunu belirlemektedir.

Sorokin’in bilinçli terimi, belli etkileşimlerde bulunan kişi ve grupların çeşitli davranış ve eylemlerinin belli amaçlara yöneldiğini ve bu kişi ve grupların aralarındaki ortak noktaların farkında olduklarını belirler.(Kongar, 1995;42)

İnsan–doğa ve insan-insan ilişkileri toplumu oluşturan temel ilişkilerdir ve bu ilişkiler belirli bir amaca yönelik örgütsel bir yapıya ve dinamik bir öze

(32)

etkileşimi içinde oluşan örgütlenmiş grup ve kurumların tümü bir yapı içinde biçimlenir. Bu biçim toplumsal yapıdır.

T. Parsons ve K. Metron toplumsal yapıyı “sosyo kültürel” bir sistem olarak ele almaktadır. Toplumsal sistemin parçaları arasındaki bütünlüğü ifade eden bu bakış açısında toplumsal etkileşmelerden başlamak üzere sosyal ilişkiler, rol ve statüler, toplumsal süreçler vasıtasıyla yaratılan olgular ve kurumlar, kültür normları ve değer sistemleri fonksiyonel olarak bir bütün oluşturmaktadır. (İçli, 2002;68)

Toplumsal yapı kavramından, uzmanlaşmış ve karşılıklı bağımlılık içine girmiş olan kurumların düzenlenmesi anlaşılmaktadır. Radcliffe Brown, toplumsal yapıyı bir anlamda, kişiler arası bütün ilişkiler olarak görmektedir.

Bazı toplumsal bilimciler ise, kavramı, toplumdaki daha devamlı ve örgütlenmiş ilişkileri kapsayacak biçimde kullanma eğilimindedir. Örneğin;

Ginsberg, toplumsal yapıyı toplumu oluşturan temel grup ve kurumlar karmaşıklığı olarak tanımlamaktadır. Bu yaklaşıma göre toplumsal yapı, yalnızca kurumsal düzenlemeleri veya toplumsal gruplar arsındaki ilişkileri kapsamaktadır. Başka bir deyişle, ancak süreklilik gösteren ve önemli olan ilişkilerle ve gruplarla sınırlandırılmaktadır.

Böylece bu kavramla, göreli olarak sürekli ve örgütlenmiş toplumsal ilişkileri anlatmak istemişlerdir. Bu anlayışa göre toplumsal yapının kurucu

(33)

öğeleri, nüfus, çevre ve yerleşim, ekonomi, toplumsal sınıflar, eğitim, siyaset, hukuk, aile, din’dir. (Tezcan, 1991;65)

3.3. KÜLTÜR DEĞİŞMELERİ

Hayatın her safhasında var olan ve her geçen gün değerini daha da artıran “değişim” olgusu üzerine tartışmalar devam etmektedir. “Kültür değişmeleri” konusu da araştırmacıların önemle üzerinde durdukları alanlardan bir tanesidir. Araştırmamızın temelini oluşturan konulardan biri de Bolvadin yöresinde yaşayan Karabağlılarda görülen kültür değişmeleridir. Bu nedenle yapılan çalışmalardan da faydalanılarak konuya açıklık getirilmeye çalışılacaktır.

Her gelişme ya da gerileme bir tür değişme olduğu halde değişme kendi başına olumlu ya da olumsuz bir yön belirlemez, kesin bir değer yargısı taşımaz. Şu kadar ki her değişme olgusunu, onun sonuçlarını ayrı biçimlerde algılayan, değerlendiren ideolojiler, topluluklar, gruplar, sınıflar ve bireyler vardır. (Güvenç, 2000;20)

Şehirleşme, nüfusun ücretlileşmesi, işçileşmesi, yeni meslek ve iş düzeninin ortaya çıkması, aile düzeninin büyük değişime uğraması geri dönülmez yapısal değişmeyi başlatmıştır. Bu sürecin dalga dalga yayılması toplumun dipten doruğa eski yapının, ilişkiler, kurumlar, değerler, düşünceler yönünden büyük değişimini hızla oluşturmaya, diğer bir deyişle kendisini

(34)

dipten doruğa yenileyerek genel değişme süreçlerini yoğun olarak yaşamaya başlamıştır.(Kıray, 1998;7)

Tezcan’a göre sosyo-kültürel değişmeyi gerekli kılan uygun koşullar;

• İnsanlar için yeni ihtiyaçların ortaya çıkması, değişmenin meydana gelmesi, ya da etkilemesi bakımından yeni bir ortam yaratması

• Mevcut ihtiyaçları değişen koşullara göre daha iyi bir biçimde karşılama hususunda bireysel etkinlikler ve bireylerin şiddetli bir istek duyması

• Her alanda bilgi birikmesi ve bilginin pratik yaşama uygulanma kolaylığı, teknik alandaki başarının yayılması

• Toplumda egemen olan değerlerin toplumsal gelişmenin aklın ve bilginin yardımıyla hızlandırabileceği inancını telkin etmesi

• Toplumsal ve kültürel yapının karmaşıklık derecesidir.(Tezcan, 1991;10)

Kültür değişmesi yenilik olayı ile başlar. Yenilik, ekseriye ferdin yaşamış olduğu toplum üyelerinden öğrenme ve kazanma faaliyetleri neticesinde elde etmiş olduğu yeni geleneklerin bir teşkilinden ibarettir.

Yenilik veya buluş dediğimiz bu süreç öğrenme mekanizması ile ortaya çıkar.

Bir yenilik fenomeni Murdock’a göre bir değişken olarak da ifade edilebilinir.

(Türkdoğan, 2006;81)

(35)

Her kültür değişmesinde ve özellikle devamlı bir değişmede doğrudan ya da devamlı bir ilişkinin gereği yoktur. Çok eskilerde bile kültür değişmeleri için iki toplumun ya da grubun doğrudan doğruya devamlı ilişkide bulunmalarının gerekli olmadığı görülmüştür. Günümüzde radyo, televizyon, basın ve haberleşme araçları da kültür değişmelerine neden olabilmektedir.

Kültür değişmelerinde doğal ve toplumsal olaylar, teknolojik ve ekonomik gelişmeler, demografik etmenler, göçler gibi çeşitli etmenler rol oynarlar.

Bir kültür değişmesinin türü, biçimi, derecesi, çeşitli görünümleri, nedenleri, içinde oluştuğu durum öyle girift bir biçimde birbirine karışmıştır ki bunları bilimsel inceleme amacıyla ayırmak çok zordur. Kültür değişmesi sürecinde yenilik, sosyal kabullenme, seçici ayıklama, kaynaşma evrelerini gözlemleyebiliriz. Bu ayırım evreleri sıralamada kolaylık sağlamak açısından yapılmıştır. Oysaki bu evreler birbiriyle kaynaşmış olup kesin sınırlarla birbirinden ayrılamazlar. (İlbars, 1982;58)

Kültür değişmeleri, çeşitli kültürlerin teması sonucunda meydana gelir.

Günümüzde radyo, televizyon, basın gibi haberleşme araçları da dolaylı yoldan kültür değişmesine neden olmaktadır. Bundan başka, kültür değişmelerinde doğal ve sosyal olaylar, teknolojik ve ekonomik gelişmeler, nüfusta azalıp çoğalma, göçler gibi çeşitli etmenler de rol oynarlar. Ayrıca icat, yenilik, çeşitleme ve ihtiyaç gibi toplumun içinden gelen etkenlerle de kültür değişmesi oluşabilir.

(36)

Kültür değişmeleri genellikle iki çeşittir. Temasa gelen kültürlerde, karşılıklı etkilenme sonucu, birbirinden kültür unsurlarının aktarılması suretiyle serbest kültür değişmesi oluştuğu gibi, farklı kültürlerdeki iki toplumdan birinin kültürünü, diğerine zorla kabul ettirmesi sonucu zorlama kültür değişmesi olur. Örneğin savaş sonunda istilalar, sömürgeci devletlerin uygulamaları, ihtilallerde rejim değişikliği sonucu ortaya çıkan değişmeler gibi. Bunların dışında G. Foster’ın da işaret ettiği gibi, özellikle gelişmekte olan ülkelerde uygulanan planlı değişmeleri zorlama kültür değişmelerinden ayırmak gerekmektedir.

Her kültür değişmeye mütemayildir. Ancak kültür değişme bakımından, çoğunlukla daimi halini muhafaza etmez. G. Foster’a göre bu her toplum içinde var olan iki tür kuvvetin, yani değişmeyi kolaylaştıran sitimulants kuvvetlerle, değişmeye karşı koyan barriers kuvvetlerin bir arada bulunmasından ileri gelmektedir. Değişmeye karşı koyan faktörler, üç grupta toplanabilir. Toplumun kültürü ile ilgili olanlar (geleneği, değerleri, tutumları), toplumun kurumlarının yapısı ile ilişkili olanlar (aile, toplum yapısı) ve bireysel, grup motivasyonları (algılama ve öğrenme özellikleri) gibi psikolojik olanlardır. Değişmeyi kolaylaştıran faktörler de aynı yönden incelenebilir.

Çünkü her iki grup faktör aynı sürecin ürünüdür.(Emiroğlu, 1972;5)

(37)

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

ARAŞTIRMA ALANI VE KATILIMCILAR HAKKINDA GENEL BİLGİLER

4.1. ARAŞTIRMA ALANI HAKKINDA GENEL BİLGİLER

4.1.1. AFYONKARAHİSAR İLİ HAKKINDA GENEL BİLGİLER

4.1.1.1. TARİHÇE

Afyonkarahisar ilinde ilk yerleşime M.Ö. 3000-2000 yıllarını kapsayan Eski Tunç Dönemi’nde rastlanmaktadır. Bu dönemin son evresinde Afyonkarahisar’ın yerli halkı “Hatti”lerdir. Anadolu’nun Hititler tarafından yönetildiği M.Ö. 1700-1200 yıllarında Afyon’un yaşantısı hakkında fazla bir bilgi olmamakla birlikte, kazılar arasında bulunan eserlerle birlikte çeşitli kaleler, Hititler’in Afyonkarahisar’a ne derece önem verdiklerini göstermektedir. Afyonkarahisar Kalesi de yine Hititler döneminde yapılmıştır.

Hitit egemenliğinin yavaş yavaş yok olduğu yıllarda batıdan gelen Frigler’in göç dalgalarıyla 400 yıl süren karanlık bir dönem yaşanmıştır. M. Ö.

6. yüzyıl ortalarından itibaren bir dünya devleti konumuna gelen Persler, Afyonkarahisar’da da siyasi üstünlüğü ele geçirmişlerdir. Yaklaşık 200 yıl süren Pers egemenliği yerini Helenler’e bıraktıktan sonra bütün Anadolu’da olduğu gibi Afyonkarahisar’da da çeşitli kentler ortaya çıkmıştır.(Yüksel,

(38)

1071 zaferinden sonra Anadolu Türklere açılmış, Kutalmışoğlu Süleyman Şah emrindeki Türkler, tüm Batı Anadolu'yla birlikte Afyonkarahisar yöresini de fethetmişlerdir. Bizansı korumak ve kutsal toprakları geri almak isteyen Batı devletlerinin orduları, I. Haçlı seferiyle kısa bir süre yeniden Türklere katılması Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat dönemine rastlar. Keykubat, Afyonkarahisar'a ayrı bir değer vermiş, kenti onarttırıp, kalesini yeniden düzenletmiştir.

13. yüzyılın sonlarına doğru Afyonkarahisar, Türk beylikleri arasında güçlü bir durumda bulunan Germiyanoğulları'nın buyruğuna girmiştir. Yıldırım Beyazıt'ın 1390 yılında Osmanlı topraklarına kattığı Afyonkarahisar, O'nun 1402'de Timur'a yenilmesinden sonra yeniden Germiyanoğulları’na verildi.

Osmanlıların kısa sürede kendilerini toparlayıp, güçlenmeleri Germiyanoğulları'nın barışçıl yollar aramasına neden oldu. Devrim Sultan, Osmanlı sarayına gelin verildi. Germiyanoğlu 2. Yakup'un ölümünden sonra da, bu beyliğin tüm topraklarıyla birlikte Afyonkarahisar da Osmanlılara katıldı. O yıllarda adı Karahisar-ı Sahip olan Afyonkarahisar ve yöresi, İmparatorluğun 14 sancağından biri durumuna girdi. Anadolu beylerbeyliğine bağlı olan sancağın merkezi Kütahya idi. Tanzimattan sonra Hüdavendigar Valiliği kurulunca beş sancakla birlikte Afyonkarahisar'da bu merkeze bağlandı. 1871'edeğin Bursa'ya bağlı mutasarrıflık olan Afyonkarahisar, bu tarihte, bağımsız mutasarrıflığa dönüştürüldü.

(39)

17. yüzyılda Celali isyanları, 1833 yılında Kavalalı Mehmet Ali Paşa istilasıyla kara günler yaşayan Afyonkarahisar, en karanlık günleri 1921'deki I. Dünya Savaşı sonuyla, Kurtuluş Savaşı sonu arasında yaşadı. I. Dünya Savaşı sonrasında bütün Batı Anadolu kentleri gibi Afyonkarahisar da Yunanistan tarafından istila edildi. 28 Mart 1921'de kente giren Yunan birlikleri bilinemeyen bir nedenle 10 gün sonra çıkıp gittiler. 13 Temmuz 1921'de yeniden girdikleri kentte 1 yıl 1 ay 25 gün kaldılar. Afyonkarahisar, Büyük taarruzun ikinci günü 27 Ağustos 1922'de düşman işgalinden kurtuldu.

İşgal sırasında harabeye çevrilen kent, bozguna uğramış düşman ordular tarafından iyice yakılıp, yıkıldı. Büyük Taarruzun en büyük savaşları Afyonkarahisar ve Kütahya illerinin sınırlarında yapılmıştır. Mustafa Kemal'in yönettiği, Kocatepe Savaşı olarak bilinen ve Türk ordularına zaferi müjdeleyen, ünlü savaş da Afyonkarahisar ili sınırları içinde gerçekleştirildi.

Bu nedenle Afyonkarahisar, Kurtuluş Savaşımızın simgesi olmuş kentlerimizden biridir.

4.1.1.2. KONUMU

Yüzölçümü 14570 km2 olan Afyonkarahisar ilinin büyük bir bölümü Ege Bölgesinin iç batı olarak adlandırılan kesiminde bulunur. İlin doğusunda kalan topraklar İç Anadolu Bölgesinin özelliklerini gösterir. Güneybatıda kalan çok küçük bir parçada Akdeniz karakteristiğini görmek mümkündür.

Afyonkarahisar ili, kuzeyden güneye doğru uzanarak, Batı Anadolu ile İç Anadolu Bölgelerini birleştiren yüksek alanın güney parçasını

(40)

bir merkezdir. Merkez ilçe Afyonkarahisar'la birlikte, 16 ilçe, 19 Merkeze bağlı belde, 78 ilçelere bağlı olmak üzere beldeleriyle 490 köylük bir il merkezidir.

Afyonkarahisar, Çobanlar ve İscehisar bucaklarıyla 62 köyün bağlı olduğu merkez ilçeyi oluşturur. Afyonkarahisar doğuda Konya, batıda Uşak, kuzeybatıda Kütahya, güneybatıda Denizli, güneyde Burdur, güneydoğuda Isparta ve kuzeyde Eskişehir illeri ile komşudur. Afyonkarahisar ili arazisinin

% 47,5'nı dağlar, % 32,6'nı plâtolar ve %19,9' unu ovalar oluşturur. Dağlar arasında ovalar tarıma ve yerleşmeye elverişlidir. Akşehir Gölü ve Acı Göl’ün bazı bölümleri il sınırları içerisinde kalır.(Anabritanica,1993;158)

Afyonkarahisar, Türkiye'nin coğrafi bölgelerinden üçü üzerinde (Ege, Akdeniz, İç Anadolu) yayılan bir ildir. Büyük kısmı Ege bölgesinin İç Batı Anadolu bölümünde bulunur. Güneyde bulunan Başmakçı, Dazkırı, Dinar ve Evciler ilçelerinin bazı toprakları Akdeniz Bölgesi sınırları içine girer. İlin doğu ve kuzeydoğu kısımlarındaki bazı topraklar da İç Anadolu Bölgesine taşar.

Önemli merkezleri birbirine bağlayan kara ve demiryolları Afyonkarahisar'dan geçer. Bu özellikleri sebebiyle Afyonkarahisar, yolların kesiştiği, bölgelerin birbirine bağlandığı bir merkez konumundadır.

4.1.1.3. İKLİM VE COĞRAFYA

Afyonkarahisar iklimi deniz iklimleri ile kara iklimlerinin el ele verdiği karışık bir karakter gösterir. Bozulmuş Akdeniz iklimi ile bozulmuş İç Anadolu iklimleri hüküm sürer. Genel olarak yazları sıcak ve kuraktır. Yağışlar baharlardadır. Kışı yağışlı ve serttir. Bitki örtüsü, yüksekliklerle bağlantılı

(41)

olarak çeşitlenmiştir. Dağların doruklarına yakın yerlerde orman alanları vardır. Yayla ve ovalarda çayırlar, step bitki toplulukları ve ekili topraklar görülür. En geniş ormanlar Akdağ ve Ahır Dağları çevresindedir. Yıllık yağış ortalaması 460 milimetre kadardır. Su yönünden zengin değildir. Ancak kapalı havzası fazla olduğundan yer altı suları bakımından oldukça zengindir.

Çevrenin damı durumunda olan Afyonkarahisar, kuzeyde Sakarya havzasına, batıda Menderes ve Gediz havzalarına su gönderir.

Kuzeyde, İç Anadolu coğrafi bölgesi ile Batı coğrafi bölgesini ayıran kısımda alttan doğru lav takkeleri ile çevrili Emirdağları ve güneybatıya doğru uzanan parçaları üzerinde 2000 metreyi aşan yükseklikler görülür. Bu sıradağlar arasında çukur ovalar, alçak yaylalar, birbirinden ayrı parçalar halindedir. Güneyde Dinar Ovası, Acıgöl çukuru, Afyonkarahisar’dan ayrı bir yöre görünümü çizer. Sandıklı, Küçük Sincanlı çukur ovaları ile Şuhut yaylası ayrı karakter gösterir. Büyük Sincanlı Ovası ile Afyonkarahisar ve Bolvadin ovaları gittikçe alçalarak Eber, Akşehir Göllerinin işgal ettikleri kapalı havzanın uzantısı durumundadırlar.(Yüksel, 2003;11)

4.1.1.4. EKONOMİ

Afyonkarahisar il nüfusunun %54.23’ünün kırsal alanda yaşamaktadır.

Yani il ekonomisinin büyük bir bölümü tarıma dayanmaktadır. Hayvancılık alanında da birçok ilden ileri durumda olup, besicilik ve yumurta tavukçuluğu konusunda ülke çapında söz sahibidir. Besi hayvancılığının gelişmesinde en

(42)

önemli unsurlardan biri de büyük kentlerin et gereksiniminin büyük bir bölümünün Afyon ili tarafından karşılanmasıdır.

İl genelinde haşhaş, şekerpancarı, buğday, arpa, nohut gibi tarla tarımı yoğunluktadır. Sulanabilir arazilerde ise daha çok salatalık, domates, biber, fasulye gibi bahçe tarımı yapılmaktadır. Kırsal alanda yaşayan nüfusun çoğu hayvancılıkla uğraşmaktadır. Çoğunlukla sığır, koyun, keçi, manda yetiştirilmektedir. Kanatlı hayvan yetiştiricilerin çoğunluğunu yumurta tavukçuluğu oluşturmaktadır. Afyon’daki mermer ocakları sayesinde mermer sektörüyle ilgili makine sanayi Türkiye genelinde önemli hedeflere ulaşmıştır.

Gıda sektörü içinde yağ, et ürünleri, un, şekerleme, yem sanayi gelişmiş durumdadır. İlin jeotermal zenginliği hizmet sektörünün gelişmesine sebep olmuştur.(Uyan, 2004;39)

2003 yılında DPT tarafından yayınlanan illerin sosyo-ekonomik gelişmişlik sıralamasında Afyon 44. sırada bulunmaktadır. Türkiye genelinde 5’e ayrılan gelişmiş iller grubundan, orta derece gelişmişlik seviyesi olan 3.

derece gelişmiş iller grubuna girmektedir. Bunun yanında 2000 yılı itibariyle fert başına 1081milyon TL olan GSYİH, aynı tarihte 1837milyonTL olan Türkiye ortalaması ile karşılaştırıldığında çok düşük görünmektedir. (DPT 2003)

(43)

4.1.1.5. NÜFUS

Afyonkarahisar nüfusunun 1927’den 1990’a kadar gelişimine baktığımızda; 1927’de 258743 olan toplam nüfusun 1940’lı yıllarda 300, 1955’te 400, 1965’te 500, 1985’te 600 ve 1990’da 700 binler seviyesini aştığı görülmektedir. İl merkez nüfusu da 1990-2008 yılları arasında sürekli bir artış eğiliminde olup 1990 yılında 95643 iken 2008 yılında 163207’ye çıkmıştır (Tablo 1). Ancak toplam nüfus, 1990-2000 yılları arasında DPT verilerine göre yıllık binde 9,47 gibi bir hızla artmakta iken, 2000 yılından itibaren ciddi bir azalma eğilimi göstermektedir. Bu azalma, köy ve kasabalardan şehir merkezlerine doğru yaşanan göçte 2000 yılından itibaren büyük bir artış olduğunun göstergesidir. Toplam nüfus itibariyle Türkiye genelinde 1996 yılında 41. sırada bulunan Afyon 2003 yılında 42. sıraya gerilemiştir.(DPT, 2003)

Tablo 1. Afyonkarahisar Kent Nüfus Gelişimi (1990-2008)

Yıllar 1990 2000 2007 2008

Merkez 95643 128516 159967 163207

Toplam 739223 812416 701572 697365

Kaynak: TÜİK Nüfus Sayım Sonuçları (2008)

Bunun yanında 2000 yılında Afyonkarahisar şehir merkezinde; 65223 erkek, 63293 kadın yaşamakta iken, 2008 yılında yapılan sayım sonuçlarına göre 81867 kadın, 81340 erkek tespit edilmiştir.(Tablo 2). Burada erkek

(44)

tarafından çalışma amaçlı yapılan göç olduğu değerlendirilmektedir. Şehir merkezindeki nüfus yoğunluğu 1990 yılında 52 iken, 2000 yılında 57’ye çıkmıştır. 2000 yılında 88 olan Türkiye’nin nüfus yoğunluğu ile karşılaştırıldığında Afyon’un çok düşük olduğu görülmektedir. Bunun yanında Afyonkarahisar’ın 1990 yılı ortalama hanem halkı büyüklüğü 5,59 iken, bu rakam 2000 yılında 4,98’e düşmüştür. Bu rakamlar Afyon’un geniş aile yapısından çekirdek aileye doğru yol aldığını gösterse de, 2000 yılında Türkiye’nin ortalama hane halkı büyüklüğü olan 4,50 rakamı ile kıyaslandığında arada önemli bir fark olduğu görülmektedir. (DPT 2003)

Tablo 2. Afyonkarahisar Kent Nüfusu Cins Durumu

Yıllar Erkek Kadın Toplam

2000 65223 63293 128516

2008 81340 81867 163207

Kaynak: TÜİK Nüfus Sayım Sonuçları (2008)

4.1.2. BOLVADİN İLÇESİ HAKKINDA GENEL BİLGİLER

4.1.2.1. TARİHÇE

Bolvadin, Anadolu'nun en eski yerleşim yerlerinden biridir. Mevcut vesikalara göre 10.000 yıllık geçmişi vardır. Bolvadin, antik Paroreos Phrygia (Yanık Frigya) vadisinde kurulmuştur. Bu vadide M.Ö. 8000'de yerleşik hayata geçilmiştir. Antik Kral Yolu buradan geçmiştir. Asırlar boyunca doğuyu batıya bağlayan en önemli yolların tek geçiş noktasıdır.(Bayar, 2004;30)

(45)

Arkaik devirde bir site şehri olan Bolvadin, Afyon bölgesindeki 52 yerleşim biriminden birisiydi. Anadolu'daki bütün tarihi devirleri yaşamıştır.

Romalılar zamanında Polybotum isminde il merkezidir. Üç höyükler mevkisinde önemli bir yerleşim merkezi olan Kayster Pedion şehri M.Ö. 401 tarihinde Persler tarafından yakıldıktan sonra Polybotum hızla gelişmiştir.

Bolvadin yöresi sırasıyla Hitit, Frig, Lidya, Pers, Roma ve Bizans egemenliklerini yaşadı. Osmanlı egemenliğine girdikten sonra, İstanbul- Bağdat ticaret yolu üzerinde bir durak noktası olarak önem kazandı ve gelişti;

ama 19. yüzyılda demiryolu hattı dışında kalınca sönükleşti. Bu dönemde Hüdevendigar vilayetinin Karahisar-ı Sahip sancağına bağlı bir kazaydı.(Anabritanica, 1994;129)

Türklerin eline geçtikten sonra Bolvadin'e Yazır, Avşar, Karkın, Çepni boyları gelip yerleşmişlerdir. Daha sonra aşiretlerin iskânları sırasında çeşitli aşiretler, cemaatler yerleştirilmiştir. Bugünkü Bolvadin ve civarındaki halkın kökleri bu aşiretlere dayanır. Bolvadin merkezinde Yazır ve Karkın aşiretleri etkindir. Daha sonra Sarıkeçili, Karakeçili, Honamlı ve Tekeli Yörükleri gelmişlerdir. Civarda ise Morcaali Türkmenleri (Kemerkaya), Karainbeyli Türkmenleri (Çay), Karabağ Türkmenleri (Büyükkarabağ, Ortakarabağ, Derekarabağ), Tabanlı Türkmenleri (Kurucaova Köyü), Selçuklu Yörükleri (Dişli Kasabası), Avşar Yörükleri (Özburun Kasabası), Karakeçili Yörükleri (Yörükkaracaören ve civarı) yerleşmiştir.

(46)

Bolvadin, Sultan I. Murat zamanında Osmanlı topraklarına katıldı.

Osmanlı döneminde, önceleri Germiyan vilayetine (Kütahya), 1839'dan sonra Hüdavendigar vilayetine (Bursa) bağlı kaza merkezi oldu. 1850 yılında Muhassılığa yükseldi. Karahisar-ı Sahip Sancağı (Afyon) iki Muhassılığa ayrılmıştır:

1. Karahisar-ı Sahip Muhassılığı: Merkez Afyon, Sandıklı, Çal, Çivril, Sincanlı kazaları.

2. Bolvadin Muhassılığı: Merkez Bolvadin, Han, Bayat, Musluca (Emirdağ), Nevahid-i Barçınlı (Kemerkaya), İshaklı, Karamık, Çay, Şuhut, Karaadilli, Çölabat kazaları. (Bayar, 2004;31)

Bolvadin, Kurtuluş Savaşında stratejik yönden önemli bir merkez olmuştur. Büyük bir kültür merkezi olan Bolvadin'de ticari hayat ve sanat çok gelişmiştir. 1831 yılında yapılan nüfus sayımındaki istatistiklere göre 150 çeşit meslek grubu vardır. Ziraat Bankası 22. şubesini 1873 yılında Bolvadin'de açmıştır. Bunu takiben Osmanlı Bankası ve Akşehir Bankası da şube açmışlardır. Daha sonra Bolvadinliler 1 Haziran 1914 yılında, Osmanlı Döneminin ilk özel bankalarından olan "Bolvadin İktisadi Osmanlı Bankası"nı kurmuştur.

Kültür hayatını temsil eden medreselere, tekkelere, ahi kuruluşlarına Selçuklular zamanında rastlanır. Bu teşkilatlar Osmanlı zamanında gelişmiştir. Nakşibendi, Kadri, Rufai ve Şazeli tarikatlarının merkezi olmuştur.

Arşivlerdeki vesikalara göre 14 tekke vardır. 1924 yılında medreselerin

(47)

kaldırıldığı tarihte, 28 tane medrese bulunuyordu. Aynı tarihte Afyon'da 19, Sandıklı'da 6, Aziziye (Emirdağ)'de 1 medrese vardı. 1839'dan sonra medreselerin yanısıra kurulan okullardan Bolvadin'de 7 ibtidaiye (ilkokul), 1 rüştiye (ortaokul) vardır. Ayrıca 63 tane sıbyan (mahalle mektebi) bulunuyordu.

4.1.2.2. KONUM

Bolvadin, 31 derece 2 dakika doğu meridyeni ile 38 derece 43 dakika kuzey paralelinin kesiştiği noktada, derin ve uzun bir alüvyon ova üzerine kurulmuştur. Ege bölgesinin İç Batı Anadolu kesiminde yer alan Bolvadin güneyden Sultandağları, kuzeydoğudan Emirdağları ile çevrilidir. Ulaşım açısından İç Anadolu, Ege ve Akdeniz bölgelerini birbirine bağlayan kilit noktadadır. Deniz seviyesinden ortalama yüksekliği 1016 metre ve yüzölçümü 1108 km2’dir. Afyon yüzölçümünün %12.84' ünü oluşturur.

Bolvadin'in arazileri genellikle ovadır. İlçenin yüzölçümünün ortalama

%40'ı tarımsal saha olup büyük bir kısmında tahıl üretilmekte, ikinci sırayı meyvelik, bağ ve bahçe sahaları almaktadır. İlçenin dağlarında sarı meşe, ardıç ve çam ormanları vardır. İlçe topraklarının büyük bölümü dağlıktır.

Kuzey yarısını, doruğu ilçe sınırları dışında kalan Emir Dağı engebelendirir.

Eber Gölü’nün kuzey kesimi ilçe sınırları içerisinde kalır. Bu gölü besleyen Akarçay güneyde doğal sınır oluşturur.(Anabritanica, 1994;129)

(48)

4.1.2.3. İKLİM VE COĞRAFYA

Bolvadin iklim bakımından İç Anadolu Bölgesi ile Ege Bölgesi arasında yer aldığından, zaman zaman karasal, zaman zaman ılıman hava kütlelerinin tesiri altında kalmaktadır. Genel olarak yazları kurak ve sıcak, kışları soğuk ve kar yağışlı geçmektedir. Bolvadin yeraltı suları bakımından zengin bir kuşakta yer almasına rağmen akarsular bakımından fakirdir. Bölgedeki tek akarsu Ahır Dağlarından doğup, Bolvadin'in güneyinden geçerek Eber Gölü’ne dökülen Akarçay'dır. Üzerinde Altıgöz, Develi, Kırkgöz ile Sırt köprüsü gibi köprüler vardır.

Eber Gölü Bolvadin'in güneydoğusunda bulunur. Bolvadin, Çay ve Sultandağı ilçelerine kıyısı vardır. Denizden yüksekliği 967 metre ve yüzölçümü 125 km2 dir. Akarçay ve Sultandağlarından gelen sel suları ile beslenmekte olup, gölde yetişen kamış, hasırotu ile gölde bulunan sazan ve turna balıkları, göl çevresinde bulunan köylüler için geçim kaynağı sağlamaktadır. Eber Gölü de sanayileşme ve plansız aşırı kullanım sonucu, kuş cenneti ve av merkezi olma özelliğini yitirdiği gibi, balık ve kerevit canlılarının yaşama alanı olmaktan çıkmış bulunmaktadır.(Bayar, 2004;424)

4.1.2.4. NÜFUS

Bolvadin kent nüfusu 1927 yılında 7953 iken, düzenli bir artış eğilimiyle 2000 yılında 52398 seviyesine ulaşmıştır. Ancak 2007 yılı sonuçlarına bakıldığında kent nüfusunun ciddi bir azalma göstererek 31352 seviyesine gerilediği ve bu azalmanın 2008 yılı itibariyle devam ettiği

(49)

görülmektedir(Tablo 3). 2000 yılından itibaren ilçeden şehir merkezlerine doğru büyük bir göçün yaşandığı ve bunun büyük bir hızla devam ettiği değerlendirilmektedir. Bu tarihten itibaren kent merkez nüfusunda meydana gelen azalmanın belde ve köylerde de yaşandığı, ilçenin 2000 yılında 27490 olan belde ve köy nüfusunun 2008 yılı itibariyle 14997’ye düştüğü görülmektedir(Tablo 4).

Tablo 3. Bolvadin Kent Nüfusu Gelişimi(1927-2008)

Yıllar 1927 1950 1970 1990 2000 2007 2008 Nüfus 7953 10942 25417 44969 52398 31352 30754

Kaynak: TÜİK Nüfus Sayım Sonuçları (2008)

Bunun yanında, 2000 yılında, kentte yaşayan kadın nüfusuna oranla

%10 fazla olan erkek nüfusunun, 2008 yılında kadın nüfusundan daha az olarak belirlenmesinin sebebinin; çalışma amaçlı şehir merkezlerine göç eden erkek nüfusundaki artış olduğu değerlendirilmektedir. 2007 yılı sonuçlarına göre Bolvadin kent nüfusunun yaş gruplarına göre dağılımına bakıldığında ise; ilçenin Türkiye genelinde görülen genç nüfus özelliğini taşıdığı, büyük bir kısmının 20-49 yaş aralığında olduğu görülmektedir(Tablo 5).

(50)

Tablo 4. Bolvadin Kent Nüfusu Özellikleri(2000-2008)

Yıllar Erkek Kadın Toplam Belde-Köy

Genel Toplam

2000 27454 24944 52398 27490 79888

2007 15618 15734 31352 15168 46520

2008 15344 15410 30754 14997 45751

Kaynak: TÜİK Nüfus Sayım Sonuçları (2008)

Tablo 5. 2007 Yılı Bolvadin Yaş Grubu Nüfus Dağılımı

Yaş Grubu 0-19 20-49 50+

Nüfus 16200 20300 10100 Kaynak: TÜİK Nüfus Sayım Sonuçları (2007)

DPT tarafından 2004 yılında yayınlanan ilçelerin sosyo-ekonomik gelişmişlik sıralamasına göre Bolvadin 79888 toplam nüfusuyla Türkiye genelindeki 872 ilçe arasında 160. sırada yer almaktadır. Aynı rapora göre Bolvadin 72 nüfus yoğunluğuyla Türkiye geneli ilçeler sıralamasında 282.

sırada, 5,48 ortalama hane halkı büyüklüğü ile 313. sırada yer almaktadır.(DPT 2004)

(51)

4.1.2.5. EKONOMİ

Bolvadin'de ekonomik hayat tarım, hayvancılık, ticaret ve sanayiye bağlıdır. Halkın geçim kaynağındaki ana unsur tarım ve hayvancılıktır.

Buğday, arpa, mısır, nohut, fasulye, yeşil mercimek, şekerpancarı, haşhaş, ayçiçeği yetiştirilmekte; elma, armut, kayısı, vişne, kiraz gibi meyveler de üretilmektedir. Hayvancılıkta özellikle küçükbaş hayvan yetiştiriciliği yaygındır. Bolvadin, il ve ilçelere sanayi mamulleri pazarlamaktadır. Bunlar emaye ürünleri, işlenmiş kereste, teneke, demir doğrama, kaymak, sucuk, yumurtadır.

Bolvadin'deki en önemli sanayi kuruluşlarından biri olan Afyon Alkoloid Fabrikası 1981 yılında deneme üretimi ile hizmete girmiştir. Türkiye'deki tek alkoloid fabrikasıdır. Yaklaşık olarak 500 çalışanıyla yılda 50-90 ton arasında afyon (morfin, hidrat, kodein v.s.) imal edilmekte ve bu imalâtın büyük bir bölümü ihraç edilmektedir. Diğer bir önemli sanayi kuruluşlarından biri de emaye mutfak eşyaları üretimi yapan Avşar Emaye Sanayidir. Bu fabrikada yaklaşık 500 işçi çalışmakta olup, imal edilen mutfak eşyalarının %90'nı başta Avrupa ülkeleri olmak üzere Ortadoğu ve Afrika ülkelerine ihraç edilmektedir. Bunların dışında kereste, yem, un ve tuğla fabrikaları bulunmaktadır.

Bolvadin’de ticari faaliyetin geçmişi çok eskilere dayanır. Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde Orta Anadolu’nun önemli ticaret merkezlerinden olan

(52)

yüzyıldan bu yana mahalli üretime dayalı ticaret önemini yitirmiştir.(Bayar, 2004;429)

İlçe çok miktarda yeraltı jeotermal kaynağa sahiptir. Afyon-Konya yolunun üzerinde olan Heybeli Termal Tatil Köyü, Bolvadin'in önemli bir turizm merkezidir. Bolvadin Belediyesi'nin işlettiği tesis, son yıllarda yapılan çalışmalar ile tam bir turizm merkezi haline gelmiştir.

DPT tarafından 2004 yılında yayınlanan ilçelerin sosyo-ekonomik gelişmişlik sıralamasına göre Bolvadin, 0,24014 gelişmişlik endeksiyle 3.

gelişmiş ilçeler grubunda yer almaktadır. Bu konumuyla ilçeler arası gelişmişlik sıralamasında, Türkiye genelindeki 872 ilçe arasında 242. sırada yer almaktadır. İlçede sektörlere göre çalışma oranlarına bakıldığında; tarım sektöründe çalışan oran;%63,26, sanayide;%8,22, hizmetler sektöründe ise;%28,01 olduğu görülmektedir.(DPT 2004)

4.1.3. KARABAĞLILAR HAKKINDA GENEL BİLGİLER

4.1.3.1. TARİHSEL SÜREÇTE KARABAĞLILAR

Yapılan araştırmalara göre; bazı kaynaklarda Karabağlu Aşireti, bazılarında Karabağı Cemaatı, bazılarında ise Karabağlı Türkmenleri olarak adlandırılan Karabağlıların, Bozulus Türkmenlerinden oldukları ve Azerbaycan’ın Gence-Karabağ bölgesinden Anadolu’ya göç ettikleri tespit edilmiştir. Uzun süre Anadolu’da konar-göçer hayatı yaşayan Karabağlılar,

(53)

18. yüzyılın başlarında Osmanlı Devrinde uygulanan iskân siyaseti ile birlikte yerleşik düzene geçmeye başlamışlardır. Karabağlıların tarihi süreç içerisinde derinlemesine incelenmesi Muharrem Bayar tarafından yapılarak ortaya çıkarılmıştır.

Karabağ, Kafkasya’da Kür ve Aras Irmakları ile Gökçe Gül arasındaki tarihî Arran dağlık bölgesi ile bu bölgeye bağlı ovalardan ibarettir. Arran adı ile bilinen bu bölge Müslüman Türklerin gelmesinden sonra “Karabağ” adını almıştır. Gence ve Gence’nin güneye doğru dağlık bölgeleri ile Kür Irmağının güneyinde kalan yerlere Moğollar döneminde; “Karabağ-ı Aran”

denilmekteydi. Muhtelif devirlerde Karabağ üzerinden Anadolu’ya akınlar yapılmıştır. Yapılan akınların en önemlileri İslamî dönemde yapılandır. Bu akınlardan dolayı Karabağ, doğudan Anadolu’ya ilk giriş kapısı kabul edilir.

Selçuklular’ın fethinden sonra, Karabağ’a kalabalık Türkmen boyları gelmeye başladı. Karabağ’ın, Azerbaycan’ın nüfusu hızla arttı. Anadolu’ya yapılan akınlarda Karabağ basamak görevi yaptı. Alparslan devrinde

“Navakiyye” isminde önemli bir Türkmen boyu vardı. Bunlar Anadolu’ya en çok akın yapan oymak idi. Bir rivayete göre Anadolu Selçuklu Devleti’nin kurucusu Süleyman Şah, Navakiyye oymağına mensuptur. Mahiyetinde bu oymağın ileri gelenleri vardı. Devletin kuruluşunda etkin rol oynadılar.

Anadolu Selçuklu Devleti’nin asıl dayanağı Türkmenler idi. Türkmenler zamanla yerleşik hayata geçtiler. Vesikalara göre Türk diye anılmaya

Referanslar

Benzer Belgeler

Çüngüş, Müslümanlar ve gayrimüslimlerin yaşadığı bir yerleşim merkezidir. 1516 yılında Osmanlı idaresine girdiğinde şehir merkezi nüfusunun büyük

Çalışmamızdan farklı olarak; ülkemizde üniversite öğrencilerinde ortoreksiya nevroza görülme durumu ve sağlıklı yaşam biçimi davranışları arasındaki ilişkinin

Faydacılığı duygular temelinde bir soruşturmaya tabi tuttuğumuzda bu geleneğin antikiteye kadar gittiğini gözlemleriz. 411) ve Gorgias gibi Erken Dönem Sofistlerinin, Doğa

Nitekim Sarıgöl’ ün yaptığı çalışmada karaciğer nakli alıcılarına nakil sonrası uyum süreci ile ilgili eğitim verilmiş olup, deney grubu

Bunun yerine köy halkına faydalı konuşmaların yapıldığı, sohbetlerin edildiği, köy sorunlarının tartışıldığı, gelen misafirlerin ağırlandığı, “ferfene”

[13] agy, 21 Ekim 1963.. 1) 1940-41 yılları, Türkiye’de toptan ünlü “İlkokul Sefer- berliği” oldu; sayın “özel teşebbüs”ü devlet eliyle köye de sokup

Destekten yoksun kalma tazminatının en önemli özelliği yansıma zararı olmasıdır. Yansıma zararı doktrinde ve uygulamada tartışılmış ancak konunun yeni olması ile

yolsuzluğun önlenmesi, yolsuzlukla mücadele amacıyla alınan önlemlerin daha etkin ve verimli kılınması ile malvarlığının geri alınması dâhil olmak