• Sonuç bulunamadı

Ortakarabağ Köyü’nde evlilik sadece ailelerin değil, aynı zamanda yakın akrabaların da zamanı geldiğinde çocuklara karşı yerine getirilmesi gereken bir görev olarak görülmektedir. Yapılan evliliklerin bir ömür boyu sürmesi gerektiği ve çiftleri sadece ölümün ayırabileceği düşüncesinin Karabağlılarda hâlâ hâkim olduğu gözlenmektedir.

Gelin alınacak kızlarda aranan saygılı, evine bağlı, çalışkan, hamarat, namuslu gibi özelliklerin eskiden beri hiç değişmediği ancak, erkeklerde önceleri fazla aranmayan zenginliğin, son zamanlarda çok önemli olmaya

artırmasının yanında, köyün ekonomik durumunun kötüye gitmesinin de, bunda etkili olduğu değerlendirilmektedir.

İlbars, Battal Köyü çalışmasında, aile içi ilişkilerde otoritenin erkekler üzerinde zayıflamakla birlikte, kızlar üzerinde değişmeden devam ettiğini vurgulamakta, evlilik konusunda kızların fikrinin alındığı ancak, son kararı babaların verdiği üzerinde durmaktadır. (İlbars, 1987;22) Ortakarabağ Köyü’nde de, erkeklerin evlenme zamanı ve eş seçiminde artık söz sahibi olduğu, ancak kızların görüşüne başvurulmakla birlikte genelde kararın babalar tarafından verildiği gözlenmektedir.

Yapılan araştırmada, ailelerin, kızlarının sürekli yanlarında olmasını istemeleri nedeniyle, genelde köy içinden birisiyle evlendirmek niyetinde oldukları tespit edilmiştir. Bununla birlikte, çok daha iyi şartlarda yaşayacakları düşüncesiyle kızlarını Avrupa’da ya da Bolvadin’de yaşayan Ortakarabağlılarla evlendirmek isteyenler de bulunmaktadır.

Köyde evlilik yaşına gelen erkeklerin eskiye oranla daha temkinli davrandıkları gözlenmektedir. Gençler, köyün önemli bir gelir kaynağı olan gölün kurumasıyla birlikte artık köyde geçimlerini sağlamalarının mümkün olamayacağını düşünmektedirler. Bu nedenle köy standartlarına göre evlilik yaşları geçmiş olmasına rağmen bazı gençlerin evlenmedikleri, akrabaları aracılığıyla ya da başka yollarla Avrupa’ya gidebilmek ve orada iş bulabilmek için gayret sarf ettikleri gözlenmektedir.

Köydeki çiftlerin evlilik yaş ortalamalarına bakıldığında, erkeklerde 21,2 kadınlarda ise 18,2 olduğu görülmektedir. Yaşlılarla gençlerin evlenme yaşları kıyaslandığında, gençlerin daha geç yaşlarda evlendikleri gözlenmekte, eskiden küçük yaşta yapılan evliliklere son zamanlarda köyde pek rastlanmamaktadır, Yapılan evliliklerin büyük bir kısmında erkekler kadınlardan büyük olmakla birlikte, 4’ünde eşlerin aynı yaşta, 6’sında da kadınların erkeklerden büyük olduğu tespit edilmiştir.

Karabağlılarda başlık parası geleneğinin yanında, gelinin annesine ödenen “süt hakkı” uygulamasının da olduğu tespit edilmiştir. Bu âdete göre, gelinin annesine istense de istenmese de köyde süt hakkı olarak düşünülen küçük bir miktar para ödenmektedir. Yapılan araştırmada, kaçırma usulü olanlar ile çok yakın akrabalar arasındaki evlilikler dışında başlık parasının verildiği görülmektedir.

Genelde altın ve para olarak ödenen başlığın eskiden çok yüksek olduğu, köyde yaşanan ekonomik sıkıntılar nedeniyle, bu miktarın azaldığı ifade edilmektedir. Köyde devam eden bu uygulamanın, verilen kızın bedelini ifade etmekten çok geleneği devam ettirmek amacıyla yapıldığı ve alınan miktarın tamamının gelinin çeyizinde kullanıldığı köylüler tarafından vurgulanmaktadır. Son zamanlarda çok az da olsa köyde başlık almayan ailelerin olduğu, bu durumda dahi gelinin annesine “süt hakkı” parasının verildiğinin altı çizilmektedir.

Köyde yaşayan 18 yaş ve üzerindeki toplam 148 kişinin medeni durumları incelendiğinde; 112’ sinin evli, 24’ünün bekâr ve 12’sinin dul olduğu görülmektedir.(Tablo 17). Yapılan araştırmada, bekâr olanlardan 2’sinin nişanlı olduğu ve yazın evlenmeyi planladıkları tespit edilmiştir.

Köyde, boşanma nedeniyle dul kalan sadece bir erkek bulunmakta, onun haricinde dul olanların çoğunluğunu eşleri ölen yaşlı kadınlar oluşturmaktadır.

Köyde bekâr olduğu tespit edilen toplan 24 kişiden, 13’ünün erkek, 11’inin kadın olduğu dikkat çekmektedir.

Tablo 17. Ortakarabağ Köyü’nde Yaşayanların Medeni Durumu ( 18 yaş üzeri)

Medeni Hali Erkek Kadın Toplam

Evli 56 56 112

Bekâr 13 11 24

Dul 3 9 12

Toplam 72 76 148

Yapılan araştırmada, Karabağlılar arasında yapılan evliliklerde, boşanma olayının hiç yaşanmadığı göze çarpmaktadır. Köyde tespit edilen tek bir boşanma olayı Ağrı’dan getirilen eşle yapılan evlilik sonucunda yaşanmıştır. Bunun dışında, bir erkeğin daha eşini Karabağlı Aşireti’nin dışından seçerek Muş’tan getirdiği tespit edilmiş ancak, bu evlilikte boşanma yaşanmamıştır. Bu iki evlilik dışında köydeki bütün çiftlerin Karabağlılar Aşireti’nden olduğu gözlenmektedir.

Yasa, Hasanoğlan Köyü’nde grup içi evlenmelerin süreklilik arz etmesinin nedenlerini başında, malın bölünmesi endişesinin geldiğini vurgulamakta, birbirlerinin “huyunu, suyunu” bilmelerinin ve aynı yere bağlı olmanın yarattığı tinsel etkinin de önemine değinmektedir. (Yasa, 1969;78) Ortakarabağ Köyü’nde de, eşlerin Karabağlılardan olmasına aynı nedenlerden dolayı büyük önem verildiği gözlenmektedir.

Evliliklerin çok büyük bir kısmının köy içinden yapıldığı, köy dışından gelen kadınların da Büyükkarabağ, Derekarabağ ya da Bolvadin’de yaşayan Karabağlılardan seçildiği tespit edilmiştir. Köyde yapılan grup içi evliliklerin, eşler arasındaki uyumu artırdığı ve boşanmayı engellediği değerlendirilmektedir.

Karabağlılarda çok sık rastlanan akraba evliliklerinin, köyde “kocayan kızı emmioğlu alır” sözünün yaygın olarak kullanılmasında etkili olduğu görülmektedir. Zira köyde yapılan 57 evlilikten 31 inin akraba evliliği olduğu karşımıza çıkmaktadır. Her ne kadar bunlardan 10’u uzaktan akraba olsa da birinci dereceden olanların azımsanmayacak kadar fazla olduğu görülmektedir.(Tablo 18). Katılımcıların büyük bir kısmı bu evlilik türünü onaylamadıklarını ancak şartların buna daha çok müsait olduğunu belirtmektedirler.

Tablo 18. Ortakarabağ Köyü’nde yapılan Evliliklerin Sınıflandırılması

Evlilik Durumu Sayı Oran

Yakın Akraba 21 %37

Uzak Akraba 10 %17

Akraba Değil 26 %46

Köyde en çok akraba evliliğini devam ettirenlerin, en büyük sülale olan Sakızcılar olduğu tespit edilmiştir. Sülalenin büyüklüğü nedeniyle gençlerin evlenmek için aday bulma imkânının fazla olmasının bunda etkili olduğu değerlendirilmektedir. Aynı zamanda bu uygulama, sülalenin daha da büyümesini ve köyde söz sahibi olmasını sağlamaktadır.

Köylüler, akraba evliliğini malların dışarıya çıkmasını engellemesi ve ilişkileri güçlendirmesi açısından faydalı görmekle birlikte, bu tür evliliğin sakıncalarının da fazla olduğuna dikkat çekmektedirler. Çocukların sakat olarak doğma riskinin yanında, çiftler arasında yaşanan çok basit geçimsizliklerin dahi akrabaların tamamına yansıdığını ve ilişkileri olumsuz olarak etkilediğini vurgulamaktadırlar. Bunun yanında köyde akraba evliliğine karşı olanlardan bazıları, kızlarını vermedikleri zaman akrabalarla ilişkilerinin bozulduğunu, bunu istememeleri nedeniyle kızlarını vermek zorunda kaldıklarına dikkat çekmektedirler.

Köyde yapılan toplam 57 evlilikten, 37’sinin görücü usulü, 6’sının konuşup anlaşarak, 11’inin kaçırma ve 3’ünün berdel usulü ile gerçekleştiği

tespit edilmiştir. (Tablo 19). Köyde anlaşarak yapılan evliliklerin son zamanlarda artmaya başlamakla birlikte, görücü usulü yapılanların çok daha fazla olduğu görülmektedir. Evliliklerin genelde köy içinden yapılması, bunların da önemli bir kısmının akraba evliliği olması, görücü usulü evlenenlerin de birbirlerini çocukluktan itibaren tanımalarına olanak sağlamaktadır.

Tablo 19. Ortakarabağ Köyü’nde Yapılan Evlilik Usulleri

Evlilik Usulleri Sayı Oran

Görücü 37 %67

Anlaşarak 6 %10

Kaçırarak 11 %19

Berdel 3 % 4

Köyde ayrıca berdel usulü olarak adlandırılan, birbiriyle aynı yaşta hem kızı hem de oğlu olan iki ailenin karşılıklı olarak kız ve oğlanlarının evlendirilmesi olayının yaşandığı 3 evlilik yapılmıştır. Köyde böyle bir geleneğin olmadığı ancak, özel durumlar nedeniyle bu tür evliliğe ihtiyaç duyulduğu vurgulanmaktadır. Bu tür evliliklerin, genelde başlık verilmeyip düğün yapılmaması ve aileler arasındaki ilişkileri güçlendirmesi nedeniyle eskiden köyde tercih edildiği ancak, son zamanlarda berdel evliliğin yaşanmadığı ifade edilmektedir.

Köyde eşlerin kaçırılması yoluyla yapılan evliliklerin, eskiye nazaran azalmakla birlikte hâlâ devam ettiği görülmektedir. Bu yola başvurulmasının en büyük nedeninin de berdel usulünde olduğu gibi, başlık parası vermemek ve düğün yapmamak olduğu ifade edilmekte, çok nadir de olsa sonradan düğün yapıldığı vurgulanmaktadır.

Köyde yapılan kaçırma usulü evliliklerin hiç birinde zorla kaçırma olayının yaşanmadığı, tamamının kızın isteğiyle gerçekleştiği tespit edilmiştir.

Bu nedenle, kızın kaçırılmasından sonra aileler arasında ciddi sorunlar yaşanmadığı, dargınlıkların kısa sürede giderildiği ortaya çıkmaktadır. Her ne kadar kaçırma usulü ile yapılanlarla, anlaşarak yapılan evlilikler birbirinden farklı olarak ifade edilse de, köyde yapılan iki tür evlilikte de eşlerin kendi aralarında anlaştıklarının altını çizmek gerekmektedir.

Köyde eşi ölenin kayınbiraderiyle ya da baldızıyla evlendirilmesi olayına rastlanmamaktadır. Köylüler böyle bir geleneklerinin olmamakla birlikte, eskiden çeşitli nedenlerle bu tür evliliğin yaşandığını ifade etmektedirler. Köyde eskiden kuma geleneğinin olduğu görülmektedir. Eşi tarafından dînî nikâhla kuma olarak getirildiğini ifade eden yaşlı bir kadın bulunmakta ancak, son zamanlarda köyde böyle bir uygulamaya rastlanmamaktadır.

Kuma olarak getirilen kadının, sonradan kocasıyla resmi nikâh yaptığı görülmektedir. Bunun yanında, köyde görüşülen hane reislerinden biri de,

kuma getirmek istemiş ancak, eşinin ve akrabalarının karşı çıkması nedeniyle bu isteğini gerçekleştirememiştir. Bu olay, köyde kadınların kendilerini ilgilendiren konularda söz sahibi olduklarını göstermektedir. Yaşlılar, daha önceden çocuğu olmayan bazı erkeklerin bu yola başvurduğunu ancak, bu uygulamanın kendi köylerinde kalktığını, Büyükkarabağ’da çok az da olsa devam ettiğini ifade etmektedirler.

Yapılan evliliklerin tamamında resmî nikâhın yanında dînî nikâh da yapılmaktadır. Eskiden resmî nikâh çeşitli nedenlerle gecikse dahi dînî nikâhın hemen kıyıldığı ifade edilmekle beraber, son zamanlarda kesinlikle ikisinin birlikte yapıldığı vurgulanmaktadır. Köyde eskiden küçükler, büyükleri evlenmeden kesinlikle evlenemezken son zamanlarda bu uygulamanın da kalktığı tespit edilmiştir.

Yapılan araştırmada, eskiden birbirini beğenen ve evlenmek isteyen gençlerin köyde birbirlerine bunu doğrudan ifade edemediklerinden ayna yöntemini kullanarak mesajlaştıkları tespit edilmiştir. Buna göre; genç bir erkek hoşlandığı kızın yüzüne ayna tutarak bunu ifade edermiş, eğer kız da ondan hoşlanıyorsa aynı şekilde karşılık verirmiş. Bunun yanında evlenmek isteyen erkeklerin eskiden babasının ayakkabısına köz koyma, çivi çakma ya da pilava kaşık saplama gibi yöntemler kullandıkları ancak, son zamanlarda bu isteklerini anneleri aracılığıyla dile getirdikleri belirtilmektedir.

Köyde kızın istenmesinden başlayarak, gerdeğe kadar giden süreçte uygulanan geleneklerde pek fazla bir değişiklik olmadığı görülmekte. Kızın gelin edilmesi Karabağlılarda “çırak çıkarılması” olarak ifade edilmekte ve evlilik her yerde olduğu gibi kızın istenmesiyle başlamaktadır. Bunun için öncelikle oğlan tarafı, kız tarafına haber gönderir. Kız tarafı kesinlikle niyetli değilse gelmemeleri cevabını verir. Eğer az da olsa niyetleri varsa oğlan tarafını kabul ederler. Daha sonra oğlanın yakın akrabaları planlanan günde kıza talip olduklarını bildirmek üzere kız tarafına giderler.

Köyde kızı istemek için “gaam ummaya geldik” denilmektedir. Kızın babası kızını vermeyi düşünmüyorsa “sana satılık kızım yok” diyerek cevap vermektedir. Eğer Kız tarafının kızlarını evlendirmeye niyetleri varsa

“düşünelim” diyerek bir kez daha gelmelerini isterler. Bu süre zarfında, annesi tarafından kızın da ağzı aranarak, verilip verilmeyeceğine karar verilir. Oğlan tarafı tekrar geldiğinde “hayırlı olsun” denilerek evliliğe onay verilir. Köyde söz kesme işlemi aynı gün oğlan tarafından getirilen lokumun yenmesiyle tamamlanmış olur.

Köyde söz kesildikten bir gün sonra damat tarafından tüm köye lokum dağıtılarak herkesin haberdar olması sağlanmaktadır. Ertesi gün oğlan tarafı kız tarafına giderek, geline aldıkları elbiseleri giydirirler. Daha sonra nişan günü ayarlanır. Nişan gününden birkaç gün önce gelin Bolvadin’e götürülerek yüzük, saat, küpe ve elbise beğendirilir. Oğlanın yüzüğünü kız tarafı, kızın yüzüğünü oğlan tarafı alır.

Köyde misafirlerin nişana davet edilmesi işlemi, damat tarafından genç kızların, türküler söyleyerek her evi tek tek dolaşmasıyla gerçekleşmektedir.

Nişan günü genelde perşembe ya da pazar günü olarak ayarlanır. Köyde nişan gününe “helva” denmektedir.

Nişan, oğlan tarafının geline takılması kararlaştırılan takıları takması, duanın okunması ve kurdelenin kesilmesiyle başlar. Daha sonra nişana katılan davetlilere yöresel yemekler yedirilir. Kız tarafı misafirlere lokum, sigara, bisküvi dağıtır. Kadınlar ve erkeklerin ayrı ayrı yerlerde müzik eşliğinde oyunlar oynamasıyla nişan sona erer. Nişandan bir gün sonra “pay”

denilen helva kız evi tarafından nişana gelen misafirlere dağıtılmaktadır.

Köyde nişanla düğün arasında “göre” denilen âdet uygulanmaktadır.

Buna göre erkek tarafı kız tarafına bayram, hıdrellez gibi özel günlerde çeşitli hediyeler götürür. Kız tarafı da erkek tarafına “dürü” denilen hediye ile karşılık verir. Gelen hediyeler çeyiz olarak saklanmaktadır. Daha sonra düğün günü belirlenir.

Köyde düğün günü de genelde perşembe ya da pazar günüdür.

Misafirlerin davet edilmesi işlemi nişanda olduğu gibi genç kızların kapı kapı dolaşmasıyla olur. Köyde “okuntu” denilen bu işlem, havlu, gömlek gibi hediyelerin verilmesi ve “şu gün bayrağımız var” denmesiyle gerçekleştirilmektedir.

Köyde düğün başlamadan önce resmi nikâh yapılmaktadır. Nikâh günü geline takılacak takı ve başlık kararlaştırılır. Düğünün başladığı gün

“bayrak dikme” günüdür. Sağdıç olarak belirlenen damadın yakın akrabalarından birinin evinden davul zurnayla alınan bayrak oğlan evine getirilerek dikilir. Bayrak dikilince havaya ateş edilir ve düğün başlamış olur.

Bayrak dikildikten sonra dua edilerek, kadınlara üzüm erkeklere lokum ve sigara dağıtılır.

Cuma günü “güvey giydirme” günüdür. Cuma namazından sonra hoca ve davetliler tekbir getirerek güveyinin elbisesini giydirirler. Daha sonra güvey herkesin elini öper. Eli öpülen yaşlılar da damadın cebine harçlık koyarlar.

Davul zurna eşliğinde herkes oyun oynayarak sağdıç evine gidilir. Giderken ertesi gün pişecek yemeğin malzemeleri götürülmektedir. Cuma akşamı düğün odasında davul zurna ile eğlence yapılır. Davetlilere çay kahve ikram edilir. Eğlence gece yarısına kadar sürmektedir.

Düğün, Cumartesi sabahı erkenden “dan davulu” denilen davulun çalmasıyla başlamaktadır. Şenliğe geç kalanlar evine davulla gidilerek uyandırılır. Eşeğe ters bindirilerek düğün evine getirilir. Sonra diğer köylerdeki davetliler gelir. Herkes toplandıktan sonra oğlan evi kendi evinde kız evi kendi evinde misafirlere yemek verir. Burada davul zurna eşliğinde çeşitli oyunlar oynanır. Akşam düğün evinde eğlence devam eder. Oğlan evinde davul zurna, kız evinde tef çalınıp oynanır. Son zamanlarda bazı

düğünlere orkestra da getirilmektedir Aynı akşam oğlan evi akrabaları kız evine giderek, kararlaştırılan başlığı verirler.

Köyde yapılan düğünlerde, bazı özel görevler üstlenen “Bey”

kavramının hâlâ kullanıldığı görülmektedir. Buna göre damadın yakın akrabalarından birisi bu görevi üstlenmekte, düğüne maddi katkıda bulunarak bazı geleneklerin devamını sağlamaktadır. Cumartesi gece yarısı damadı kaçırma oyunu oynanmaktadır. Damat bir eşeğe bindirilerek kaçırılır ve Bey’e götürülür. Bey, damadı kurtarmak için istenilen parayı kaçıranlara öder ve böylece damat serbest kalmış olur.

Köyde cumartesi akşamları geline kına yakılırken uygulanan âdetlerin de, giyilen kıyafet hariç, hiç değişmediği dikkat çekmektedir. Eskiden kına merasiminde gelinin kaftan ve sarka giyerek kuşak taktığı ancak, son zamanlarda gelinlik giymeye başladığı belirtilmektedir.

Yaşlı bir kadın gelinin başına al bir örtü örtmesi ve elindeki leğene vurarak “ağ tavası” söylemesiyle kına yakma işlemi başlar. Buna köyde “gelin övme” denmektedir. Amaç, maniler söyleyerek gelini ağlatmaktır. Gelin, söylenen sözlere fazla dayanamayarak ağlar ve kına yakılır.

Düğünün son günü olan pazar günü artık “gelin indirme” günüdür.

Sabah erkenden davul çalar ve düğün başlar. Gelinin çeyizi kız evinden

sergilemek üzere yerleştirirler. Daha sonra oğlan evi yine davul zurna eşliğinde gelin almak için kız evine gider. Eskiden atla gidilirken şimdi arabayla gidilmektedir. Gelinin babası gelini evinden çıkarır ve damadın içinde bulunduğu süslü arabaya bindirir. Bu sırada oğlan tarafı, evliliğin bereketli olması için gelinin üzerine şeker, fıstık ve bozuk para saçmaktadır.

Gelin, kız tarafından alındıktan sonra köyde konvoy yapılarak kabire gidilmekte ve dua edilmektedir. Dönerken aynı yolu kullanmak uğursuzluk sayıldığından başka bir yoldan dönülür. Oğlan evine gelindiğinde damat arabadan inerek dama çıkar ve yine gelinin üzerine şeker, fıstık saçar.

Gelinin akrabası gelini damada vermeden damadın babasından “diz dayağı”

denilen hediye ister. Baba hediyeyi verdikten sonra damat gelini arabadan indirebilir. Bu sırada dua edilir. Duadan sonra gelin, damat ve davetliler davul zurna eşliğinde biraz oynadıktan sonra hep birlikte eve girerler. Aynı gün akrabalar gelinin çeyizini görmeye gelirler. Akşam ezanından sonra düğünün bittiğinin işareti olarak bayrak indirilir. Yatsı namazından sonra da akrabalarla birlikte lokum yenmekte ve dini nikâh kıyılmaktadır. Damat gerdeğe arkadaşlarının sırtına yumruk vurmasıyla sokulmaktadır.

Köyde yapılan düğünlerde Karabağlılara özgü oyunların oynanması,

“Bey” âdetinin sürdürülmesi, “ağ tavası” söylenmesi, geline saçı saçılması gibi geleneklerin yıllardır korunarak devam ettiği görülmektedir. Bunun yanında bazı düğünlere orkestranın getirilmesi, davetlerin hediye yerine sözle yapılması, bazı oyunların artık oynanmaması gibi konularda değişiklikler

yaşandığı gözlenmektedir. Bu değişikliklerin çoğunlukla ekonomik nedenlerden kaynaklandığı, bunun yanında şehirle olan irtibatın da etkisinin olduğu değerlendirilmektedir.

Benzer Belgeler