• Sonuç bulunamadı

YÜKSEK LİSANS TEZİ T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ ANABİLİM DALI SOSYAL POLİTİKA BİLİM DALI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "YÜKSEK LİSANS TEZİ T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ ANABİLİM DALI SOSYAL POLİTİKA BİLİM DALI"

Copied!
170
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

YÜKSEK LİSANS TEZİ

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

BAHAR CANÜZMEZ

ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ ANABİLİM DALI SOSYAL POLİTİKA BİLİM DALI

BAHAR CANÜZMEZ TÜRKİYE'DE 2002-2016 ARASINDA SOSYAL YARDIM SİSTEMİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

ÇALIŞMA EK ONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ ANABİLİM D ALI SOSY AL POLİTİK A BİLİM D ALI

MART 2018

MART 2018

(2)
(3)

TÜRKİYE’DE 2002-2016 ARASINDA SOSYAL YARDIM SİSTEMİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Bahar CANÜZMEZ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ ANABİLİM DALI SOSYAL POLİTİKA BİLİM DALI

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

MART 2018

(4)
(5)
(6)

TÜRKİYE’DE 2002-2016 ARASINDA SOSYAL YARDIM SİSTEMİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

(Yüksek Lisans Tezi)

Bahar CANÜZMEZ

GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

Mart 2018

ÖZET

Yoksulluk, en genel tanımı ile kişilerin ellerinde olmayan çeşitli sebeplerden (ekonomik, siyasi ve sosyal) dolayı hayatlarını asgari şartlarda dahi devam ettirmede zorlanmaları ve temel ihtiyaçlarını karşılayamama halidir. Sosyal yardım ise toplumsal hayatta yoksulluğa düşmüş vatandaşların topluma tekrar uyum sağlamaları ve kendi kendilerine yetebilir hale gelmeleri için sunulan desteklerdir. Osmanlı döneminde bu destekler vakıflar başta olmak üzere cemaatler, hayırsever vatandaşlar ve geleneksel aile içi dayanışma ile sağlanmıştır. 1900’lü yılların başlarında Muhtacın Maaşı ile başlayan yasal düzenlemeler ise günümüze kadar hız kesmeden gelmiş 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun ile sosyal yardımlar modern sosyal güvenlik sistemi içindeki yerini almıştır. Kurumsal anlamda ise, Darülaceze ve Darülşafaka Osmanlı Döneminin en önemli yapılanmalarını oluştururken Cumhuriyet dönemi sonrası Türkiye’de merkezi yönetim kapsamında Vakıflar Genel Müdürlüğü, Sosyal Güvenlik Kurumu, Milli Eğitim Bakanlığı, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu gibi birçok kurum sosyal yardım faaliyeti sürdürmüşlerdir. Muhtaç vatandaşları daha hızlı tespit etme ve bu alanda etkinliğin arttırılması amacıyla sürece yerel yönetim ve sivil toplum kuruluşları da katılmışlardır. Bu çalışmada 2002 ve 2016 yılları arası Türkiye’de yürütülen sosyal yardım faaliyetleri ve sosyal yardım sistemi performans kriterleri anlatılmış tezde literatür tarama yöntemi kullanılmıştır. Bu değişimi tüm yönleri ile kavrayabilmek içinde Türkiye’nin ekonomik göstergeleri ve yardımlara ayrılan bütçeler incelenmiş ekonomik verilerin sosyal faaliyetlere etkileri üzerinde durulmuştur. 2002’den buyana Türkiye’de yaşanan sosyal politika alanındaki dönüşümün yardımlara etkileri çalışmanın ana gayesini oluştururken, 2011 yılında kurulan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın sosyal politika alanında Türkiye’deki dönüşümde başrol üstlendiği ve süreçte koordinasyon eksiklikleri, kaynak yetersizliği ve mükerrer uygulamalar gibi sorunları çözdüğü tespit edilmiştir.

Bilim Kodu : 113505

Anahtar Kelimeler : Yoksulluk, Sosyal Politika, Sosyal Yardım Sayfa Adedi : 151

Danışman : Doç. Dr. Erdinç YAZICI

(7)

EVALUATION OF THE SOCIAL RELIEF SYSTEM OF THE TURKEY BETWEEN 2002 AND 2016

(M. Sc. Thesis)

Bahar CANÜZMEZ

GAZİ UNIVERSITY

GRADUATE SCHOOL OF SOCIAL SCIENCES March 2018

ABSTRACT

With the most general definition poverty is the situation of people in having hardship to sustain their lives even on the minimum conditions due to various reasons (economic, politic and social) that they can't help and inability to meet their basic needs. Social assistance is the supports provided to citizens who have fallen into poverty in social life to adapt to the society again and to make them become self-sufficient. In the Ottoman period these supports were provided by communities, philanthropic citizens and traditional family solidarity, particularly foundations. The legal regulations that started with the Needy's Salary at the beginning of the 1900's came up to the present-day without slowing down and social supports took place in the contemporary social security system with the law no. 2022 on Monthly Payment to Turkish Citizens Who Are Above The Age of 65, Needy, Weak and All Alone. In institutional meaning, while Darülaceze and Darüşşafaka were forming the most important organizations of the Ottoman period, after the Republic period within the scope of centralized management in Turkey many foundations such as Directorate General of Foundations, Social Security Institution, Ministry of National Education, Social Services and Child Protection Agency have maintained the social assistance activity. Local governments and non-govermental organizations have also participated into the process in order to identify needy citizens faster and increase the effectiveness on this field.This work was described in 2002 and conducted outreach activities in Turkey between 2016 and social welfare system performance criteria, the screening method has been used in the literature thesis.Turkey's economic indicators and budgets allocated to aids have been examined and the effects of economic data on social activities have been emphasized in order to understand this change in all its aspects. While the effects of the transformation in social policy field in Turkey on aids have been forming the main goal of study since 2002, it was determined that the Ministry of Family and Social Policies established in 2011 took the leading role in the transformation in the field of social policy in Turkey and solved the problems such as lack of coordination, resource inefficiency and duplicate applications in the process.

Science Code : 113505

Key Words : Poverty, Social Policy, Social Help Page Number : 151

Supervisor : Assoc. Prof. Dr. Erdinç YAZICI

(8)

TEŞEKKÜR

Bu çalışmanın her aşamasında bilgi ve deneyimlerini benimle paylaşan, tavsiye ve yönlendirmeleri ile tezin tamamlanmasına büyük katkısı olan, emeklerini hiçbir zaman esirgemeyen, çalışmaktan onur duyduğum saygıdeğer tez danışmanım Doç. Dr. Erdinç Yazıcı’ya, tezin araştırma safhasında ve teknik konularda değerli zamanını ayırıp her türlü imkânı sağlayan Caner Çıkıkçı ve İlker Yağmur’a son olarak da hayatımın her döneminde maddi manevi yanımda hissettiğim ve bu süreçte benimle beraber sabır gösterip desteklerini esirgemeyen annem Hülya Canüzmez babam Hasan Basri Canüzmez ve ablam Gül Yağmur’a şükranlarımı sunmayı bir borç bilirim.

(9)

İÇİNDEKİLER

Sayfa

ÖZET ... iv

ABSTRACT ... v

TEŞEKKÜR ... vi

İÇİNDEKİLER ... vii

ÇİZELGELERİN LİSTESİ ... xii

ŞEKİLLERİN LİSTESİ ... xiii

KISALTMALAR ... xiv

GİRİŞ ... 1

1. BÖLÜM KAVRAMSAL ÇERÇEVE 1.1. Sosyal Devlet ve Sosyal Politika ... 3

1.1.1. Sosyal Devlet ... 3

1.1.2. Bir Sosyal Devlet Gereği: Sosyal Politika ... 4

1.2. Yoksulluk ... 6

1.2.1. Mutlak Yoksulluk-Göreli Yoksulluk ... 6

1.2.2. Objektif Yoksulluk-Sübjektif Yoksulluk ... 7

1.3. Yoksulluğun Nedenleri ... 7

1.4. Yoksullukla Mücadele ... 8

1.5. Yoksullukla Mücadelede Bir Sosyal Politika Aracı Olarak Sosyal Yardımlar ... 9

1.6. Sosyal Yardım ve Özellikleri ... 11

1.6.1. Muhtaçlık Kriterine Dayanması ... 11

1.6.2. Sosyal Güvenlik Sistemi İçerisinde Primsiz Sisteme Dâhil Olması ... 12

1.6.3. Son Başvurulacak Yöntem Olması ... 13

1.6.4. Sosyal Yardımların Şartlı Veya Şartsız Sunulabilmesi ... 13

(10)

Sayfa

1.6.5. Sosyal Yardımların Ayni Ya da Nakdi Olarak Verilmesi ... 13

1.6.6. Sosyal Yardımların Tamamlayıcı Olması ... 13

1.6.7. Sosyal Yardımların Kapsamı ... 14

1.6.8. Sosyal Yardımların Finansman Şekli ... 14

1.6.9. Sosyal Yardımların Zaman Bakımından Önemi... 15

2. BÖLÜM TÜRKİYE’DE SOSYAL YARDIM: KURUMLAR, UYGULAMALARI VE YASAL ÇERÇEVE 2.1. 2002 Sonrası Sosyal Yardım Alanında Kurumsal Anlamda Yaşanan Değişim ... 17

2.2. Türkiye’de Mevcut Sistemde Kamu Sosyal Yardım Faaliyeti Yürüten Kurumlar ve Uygulamaları... 18

2.2.1. Merkezi Yönetim ... 18

2.2.1.1. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ... 19

2.2.1.1.1. Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü ... 21

2.2.1.1.2. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları ... 23

2.2.1.1.3. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu ... 28

2.2.1.2. Sosyal Güvenlik Kurumu ... 30

2.2.1.3. Vakıflar Genel Müdürlüğü ... 31

2.2.1.3.1. Aşevi Hizmeti ... 33

2.2.1.3.2. Muhtaçlık Aylığı... 33

2.2.1.3.3. Ortaöğrenim Burs Hizmeti ... 34

2.2.1.3.4. Yükseköğrenim Burs Hizmeti ... 35

2.2.1.4. Milli Eğitim Bakanlığı ... 36

2.2.1.5. Gençlik ve Spor Bakanlığı Faaliyetleri ... 37

2.2.2. Yerel Yönetimlerin Yürüttüğü Sosyal Yardımlar... 37

2.2.2.1. Yerelleşme ve Sosyal Yardım ... 38

(11)

Sayfa

2.2.2.2. Belediyeler ... 38

2.2.2.3. İl Özel İdareleri ... 40

2.2.2.4. Köyler ... 41

2.3. Sosyal Yardım Alanında Yasal Çerçeve ... 41

3. BÖLÜM PERFORMANS KRİTERLERİ 3.1. Kurumsal Anlamda Tek Merkezden Yürütülebilirlik ... 45

3.2. Hak Temelli Sosyal Yardım Anlayışının Varlığı... 46

3.3. Kadının Toplumsal Konumunu Güçlendirmeye Yönelik Sosyal Yardım Anlayışı. 48 3.4. Sosyal Yardım İstihdam Bağlantısı Kurulmuş Sosyal Yardım Sistemi... 49

3.5. Mükerrer Yardımları Önleyici Sistemin Varlığı ... 51

3.6. Başvuru Değerlendirme Ölçütlerinin ve Sürecinin Somut ve Objektif Kriterlere Dayanması ... 52

3.7. Sürdürülebilir Bir Sosyal Yardım Sistemi İçin Olması Gereken Yardım Miktarı... 54

4. BÖLÜM SOSYAL YARDIM SİSTEMİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ 4.1. Sosyal Yardım Sisteminde Dönüşümü Gerekli Kılan Unsurlar ... 59

4.1.1. Kurumlar Arası Koordinasyon Sorunu ... 59

4.1.2. Mükerrerlik Sorunu ... 60

4.1.3. Muhtaçlık Tespitinde Ortaya Çıkan Sorunlar ... 61

4.1.4. Sosyal Yardım Mevzuatında Birliğin Sağlanamaması ve Hak Temelli Sosyal Yardım Sistemi Önündeki Engeller ... 64

4.1.4.1. Sosyal Yardım Mevzuatında Birliği Sağlamaya Yönelik Düşünülen ‘Sosyal Yardımlar Temel Kanunu’ ... 64

4.1.4.2. Türkiye’de Hak Temelli Arayışların Ortaya Çıkış Süreci ... 66

(12)

Sayfa 4.1.5. Sosyal Yardım Sistemi İçerisinde Dezavantajlı Kesimlere Yönelik

Tanınan Ayrıcalıkların Yarattığı Ötekileştirme Sorunu ... 69

4.1.6. Sosyal Yardımlarda Klientalizm Etkisi ve Hayırseverlik ... 70

4.2. Türkiye’de Sosyal Yardım Sistemi Sorunlarına Getirilen Çözüm Önerilerinin Performans Kriterleri Açısından Değerlendirilmesi ... 71

4.2.1. Teknolojik Yenilikler... 72

4.2.1.1. Sosyal Yardım Bilgi Sistemi ... 72

4.2.1.2. Bütünleşik Sosyal Yardım Bilgi Sistemi ... 74

4.2.1.3. Puanlama Formülü ... 76

4.2.2. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın Kurulması ... 77

4.2.3. Türkiye’de Kadının Konumunu Güçlendirmeye Yönelik Yürütülen Sosyal Yardım Faaliyetleri ... 78

4.2.3.1. Eşi Vefat Etmiş Kadınlara Yönelik Uygulanan Yardımlar ... 79

4.2.3.2. Kadınlara Yönelik Doğum Yardımı ... 80

4.2.3.3. Şartlı Nakit Transferleri ... 80

4.2.3.3.1. Şartlı Nakit Transferinden Yararlanma Şartları ... 81

4.2.3.3.2. Şartlı Eğitim Yardımı ... 82

4.2.3.3.3. Şartlı Sağlık Yardımı ... 82

4.2.3.3.4. Şartlı Nakit Transferi ve Asgari Gelir Desteği ... 83

4.2.3.3.5. Şartlı Nakit Transferlerinin Kadınlara Yönelik Verilmesinin Anlamı ... 84

4.2.4. Sosyal Yardım İstihdam Bağlantısının Sağlanmasına Yönelik Yürütülen Faaliyetler ... 87

4.2.4.1. Ulusal İstihdam Stratejisi (2014-2023) Eylem Planı Kapsamında Sosyal Yardım İstihdam Bağlantısı ... 88

4.2.4.2. İşgücü Piyasasının Etkinleştirilmesi Programı (2014-2018) Eylem Planı ... 91

4.2.4.3. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı İle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Arasında Kabul Edilen İşbirliği Protokolü ... 93

4.2.4.4. İstihdam Teşvik Yardımları ... 94

(13)

Sayfa

4.2.4.5. Özel Sektör İşverenlerine Yönelik Prim Desteği ... 95

4.2.4.6. Proje Destekleri ... 96

4.2.4.7. Türkiye’de Sosyal Yardım İstihdam Bağlantılı Yürütülen Faaliyetlerde Etkinlik ... 99

4.3. Türkiye’de Sosyal Yardım Sistemi Dönüşümü Sonrasında Sosyal Harcamalarda ve Ekonomik Göstergelerde Yaşanan Değişim ... 106

4.3.1. Sosyal Yardımların Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla İçindeki Yeri ... 106

4.3.2. Sosyal Harcamaların Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla İçindeki Yeri ... 107

4.3.3. Sosyal Yardım Sistemi İçerisindeki Kurumsal Aktörlerin Yardımlara Aktardıkları Kaynak Miktarları ... 108

4.3.4. Ekonomik Dinamiklerin Sosyal Politikaya Yansıması ... 111

4.3.4.1. Ekonomik Göstergeler ... 112

4.3.4.2. Büyüme Rakamlarındaki Değişim ... 113

4.3.4.3. 2002-2015 Yılları Arası İşsizlik Oranlarında Değişim ... 115

4.3.4.4. Yoksulluk Oranları ... 116

4.3.4.5. Gelir Dağılımı Rakamları ... 120

SONUÇ ... 123

KAYNAKLAR ... 135

ÖZGEÇMİŞ ... 151

(14)

ÇİZELGELERİN LİSTESİ

Çizelge Sayfa

Çizelge 4.1. Performans Göstergeleri ... 92

Çizelge 4.2. Gelir Getirici Proje Destekleri ... 97

Çizelge 4.3. Geçici İstihdam Proje Destekleri ... 98

Çizelge 4.4. Fonksiyonel Ayrıma Göre Merkezi Yönetim Bütçe Harcamaları ... 111

Çizelge 4.5. 2002-2014 Yılları Arası Ekonomik Gösterge Oranları ... 112

Çizelge 4.6. Çeşitli Göreli Yoksulluk Sınırları ... 119

(15)

ŞEKİLLERİN LİSTESİ

Şekil Sayfa

Şekil 2.1. Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü’nün Kurumsallaşma Süreci ... 23

Şekil 4.1. Sosyal Yardım Veren Kurumların 2012 Yılında Sosyal Yardıma Kaynak Aktarım Oranları ... 109

Şekil 4.2. Sosyal Yardım Veren Kurumların 2014 Yılında Sosyal Yardıma Kaynak Aktarım Oranları ... 110

Şekil 4.3 . 2002-2014 Yılları Arası Türkiye’nin Büyüme Oranları ... 114

Şekil 4.4. Türkiye’de 2002-2015 dönemine ait işsizlik oranları ... 115

Şekil 4.5. Harcamaya Dayalı Yoksulluk İstatistikleri ... 119

Şekil 4.6. Yüzde 20’lik Dilimlerin Toplam Gelirden Aldıkları Pay (%) ve Gini Katsayısı ... 120

(16)

KISALTMALAR

Bu çalışmada kullanılmış kısaltmalar, açıklamaları ile birlikte aşağıda sunulmuştur.

Kısaltmalar Açıklamalar

AB Avrupa Birliği

ASPB Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı

BAĞ-KUR Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigorta Kurumu

BAK Bakanlığı

ÇSGB Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı DDK Devlet Denetleme Kurumu

GSS Genel Sağlık Sigortası GSYİH Gayri Safi Yurt İçi Hâsıla İŞ-KUR Türkiye İş Kurumu

KHK Kanun Hükmünde Kararname MD Müdürlüğü

MEB Milli Eğitim Bakanlığı

OECD Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü PTT Posta ve Telgraf Teşkilatı

SGK Sosyal Güvenlik Kurumu SGP Satınalma Gücü Paritesi

SHÇEK Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu SOYBİS Sosyal Yardım Bilgi Sistemi

SRAP Sosyal Riski Azaltma Projesi SSK Sosyal Sigortalar Kurumu

SYDGM Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü SYDTF Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Teşvik Fonu SYDV Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları SYGM Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü

ŞNT Şartlı Nakit Transferi TKİ Türkiye Kömür İşletmeleri

(17)

Kısaltmalar Açıklamalar

TÜBİTAK Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu TÜİK Türkiye İstatistik Kurumu

UNICEF Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu VGM Vakıflar Genel Müdürlüğü

YURT-KUR Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu

(18)

GİRİŞ

Özgür çalışma ilişkileri, refah artışı, gelir dağılımında adalet, eşit vatandaşlık ve hak temelli sosyal yardım kavramlarına anlam katan ve amacı toplumsal riskleri ortadan kaldırmak olan sosyal politika, kapitalizmi iyileştirebilen yönü ile yoksullukla mücadelede, insanı merkeze alan bir bilim dalıdır. Küreselleşme sürecinde yoksullukla mücadelede sosyal devletin rolü, neo-liberal anlayış çerçevesinde yeniden tanımlanmıştır.

Küreselleşmenin bütünleştirici etkisi, sosyal devletin dolayısıyla sosyal politikanın araçlarını da etkilemiş, dar anlamda sosyal politika araçlarından olan sosyal sigortalar, sosyal yardım ve sosyal hizmet başta kurumsal yapıları olmak üzere, tüm süreçleri ile dönüşüme uğramıştır. 1980’li yıllar ile birlikte artan teknolojik gelişmeler, göç, hızlı nüfus artışı, şehirleşme ve ekonomik krizler yeni toplumsal aktörlerin ortaya çıkışını hızlandırmış, ülkelerin sosyal politika faaliyetlerini de gözden geçirmelerine sebep olmuştur.

Türkiye’nin geç sanayileşmesi toplumsal yapıyı etkileyen en önemli unsurlardan biridir.

Bunun yanında sosyal politika kapsamındaki hak taleplerinin belli bir sınıftan gelmemesi, çalışma hayatında sendika özgürlüğü ve toplu sözleşme hakkının zaman zaman sekteye uğraması, üçüncü sektörün sosyal dengeyi sağlamada geri planda kalan konumu, gibi sosyal hayatı etkileyen unsurlar, Türkiye sosyal politikasının özelliklerini belirlemişlerdir.

Bu özellikler aynı zamanda, sosyal politika alanında yaşanması gereken dönüşümü de tetiklemişlerdir. Yoksullukla mücadelede sosyal politikanın araçlarından biri olan sosyal yardımın, bu dönüşüme katkısını anlayabilmek içinde Türkiye’deki ortaya çıkış sürecini, kurumsal aktörlerini ve yasal dayanaklarını birlikte değerlendirmek gerekmektedir.

Çalışma, Türkiye’de yoksullukla mücadele kapsamında yürütülen sosyal yardım faaliyetlerinin, Türkiye’deki dar gelirli vatandaşlara ne ölçüde destek olabildiğini ve bu alanda dönüşümü gerekli kılan sorunlara yönelik getirilen çözüm önerilerinin, başarılı bir sosyal yardım sistemi için yeterli olup olmadığını ortaya koymayı amaçlamıştır.

Bu konular üzerinde yoğunlaşan çalışma, dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde sosyal yardım ile ilgili kavramsal çerçeveye yer verilmiştir. Bu bölümde sosyal yardım kavramı, sosyal devlet, sosyal politika, yoksulluk ve muhtaçlık kavramları ekseninde tanımlanmıştır. İkinci bölümde, Türkiye’de sosyal yardım faaliyeti yürüten merkezi ve

(19)

yerel yönetim kurumlarına ayrıntılı olarak yer verilmiştir. Türkiye’de sosyal yardım alanında faaliyet gösteren özel sektör kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, sendikalar ve sivil toplum kuruluşları çalışma kapsamına alınmamış, çalışma Türkiye’de kamu sosyal yardım faaliyetleri ile sınırlandırılmıştır. Üçüncü bölümde, başarılı bir sosyal yardım sistemi için gereken performans kriterleri sayılmıştır. Son bölümde ise, Türkiye’de sosyal yardım sisteminde hala süregelen sorunlara yer verilmiş, bu sorunlara yönelik getirilen çözümlerin performans kriterlerini sağlama noktasında sağladığı katkı değerlendirilmiştir. Dördüncü bölümde ayrıca, ülkede yürütülen sosyal yardım faaliyetlerinin yoksulluk, işsizlik, gelir dağılımı ve büyüme gibi göstergeler üzerindeki etkisine de yer verilmiştir. Çalışma, Türkiye’de sosyal yardım sisteminin etkinliğinin genel değerlendirmesini içeren sonuç kısmı ile son bulmaktadır.

(20)

1. BÖLÜM

KAVRAMSAL ÇERÇEVE

Tezin ilk bölümünde, tezde çokça karşımıza çıkacak olan sosyal devlet, sosyal politika ve yoksulluk gibi sosyal yardımla doğrudan ilgili temel kavramlara yer verilmiştir. Bu kavramlara yüklenilen anlamları açıklamak, tezin anlaşılabilirliğini arttırıp, tezle ilgili mukayese edebilirliğe imkân yaratacaktır.

1.1. Sosyal Devlet ve Sosyal Politika

İnsan sosyal bir varlıktır. Bundan dolayı insanlık tarihinin ilk dönemlerinden itibaren tüm insanlar, bulunduğu ortam, çağın getirdiği popüler eğilim, en çokta diğer insanlar ile etkileşim halindedir. Değişen dünya da çok sık tekrarlanan söylemler halini alan yalnızlık, kendine dönme, özünü tanıma isteği önem kazansa da insan doğası gereği tek başına yaşayamaz. İnsan belirli bir organizasyonun içindeyken ancak güvenli bir yaşam sürebilir.

Çağımızda Avrupa’da sık görülen ve Türkiye’de de yavaş yavaş yaygınlaşan aileden uzak tek başına yaşama isteği, kuşku yok ki kendine yetebilirlik fikrinin dışa yansımasıdır.

Fakat her şeyden önce şu unutulmamalıdır; kişi dış faktörlere ne kadar kendini kapatsa da bunu başaramaz. Bunun en basit örneği insan doğduğu andan itibaren adı her ne olursa olsun bir topluluk içinde yaşamını sürdürmeye başlar ve belirli kalıplara göre de hayatına yön verir.

Kişilerin yaşadıkları zorluklara veya kişisel krizlere; kimi zaman yakın çevreleri kimi zaman da devlet çözüm bulur. Burada önemli olan devletlerin benimsedikleri ekonomik ve sosyal politikalardır. Devletlerin bu politikalar ile sosyal kriz dönemlerinde bireylerin ne kadar yanlarında olacakları, ülkeden ülkeye değişiklik gösterir. Türkiye’de 1961 Anayasası ile benimsenen ve sosyal krizleri çözmede en aktif rolü üstlenen sosyal devlet anlayışı gereği, devlet sosyal politika üretir ve bunu sosyal politika araçları ile uygular.

1.1.1. Sosyal Devlet

Tarihin ilk dönemlerinde ilkel toplumlarda siyasi organizasyonların varlığından pek söz edemesek de bu zamana kadar, kabilelerden millete her türlü topluluk görülmüştür. Fakat

(21)

her topluluğu devlet olarak algılamamız mümkün değildir. Çünkü devlet son derece karmaşık şekilde örgütlenmiş idari, hukuki, siyasi sistemler bütünüdür. Bugünkü anlamı ile devlet, on beşinci ve on altıncı yüzyıllar içinde ortaya çıkmıştır (Çuhadar, 2007).

Sosyal Devlet ise, 19. yüzyılın ortaları ile birlikte 1848 Fransız Anayasası ve Almanya'da Weimar Anayasası ile ülke mevzuatlarına girmiştir (Akad, 1991:48).

‘Sosyal Bilimler’ kavramı topluluk bilimleri olarak yorumlanabilmesine rağmen, ‘Sosyal Devlet’ i topluma ait olan devlet şeklinde yorumlayamayız. ’Sosyal Devlet’i geleneksel devlet ile endüstri çağının devleti arasındaki toplumsal yapı farklılıklarından doğan zıtlaşmaları gidermeye çalışan devlet şeklinde yorumlayabiliriz. Dar anlamda ise, zaruret içinde kalmış kişileri ‘sosyal hak’ ‘sosyal sigorta’ ‘ sosyal politika’ gibi kavramlarla iyileştirebilen devlet anlamına gelen sosyal devlet, aslında endüstri devriminden arda kalan bir olgudur (Huber, çev.Ansay, 1970). Sosyal devlet, toplumsal çatışmaları önleyen,

‘vahşi liberalizm’ içerisinde ezilen bireyi korumaya çalışan, milli bütünlüğü önemseyen devlet anlayışıdır (Çetinkaya, 2012:24). Sosyal devlet anlayışı, ‘jandarma devlet’ anlayışı tersine, toplumun kriz dönemlerinde tedbir almayı kendine görev edinmiş devlettir (Giritli ve Bilgen, 2006:72). Bu toplumsal krizlerin birçok nedeni bulunmaktadır. Bunlardan başlıcaları; işsizlik, suça eğilimin artması, doğal afet, terör, iktisadi ve politik istikrarsızlık ve yoksulluktur. İşte bu noktada sosyal devlet ilkeleri gereği, sosyal risklerin sonuçlarını en aza indirmek amacıyla devlet, kendi politika araçları ile sisteme müdahale etmektedir. Çalışma için öne çıkacak olan sosyal risk yoksulluktur. Yoksulluk ile mücadele aracı olarak da sosyal yardımlara ayrıntılı olarak yer verilecektir.

1.1.2. Bir Sosyal Devlet Gereği: Sosyal Politika

Toplumsal yaşamda huzurun sağlanabilmesi için iktisadi ve mali politikaların yanı sıra, sosyal politikalara da mutlak suretle ihtiyaç vardır. Sosyal politika; devletin ve toplumdaki tüm kesimlerin muhtaç bireylere karşı sorumlu olduğu ve onların yaşam kalitelerini arttırmak için işbirliği içinde faaliyetler yürüttüğü sosyal bir alanı ifade eder. Ancak belirli grup ve kesimlere yönelik yürütülen hizmet ve yardımlar, ihtiyacı olan tüm vatandaşları kapsayacak şekilde ayarlanmalıdır. Yoksa yapılmak istenenin aksine toplumsal kriz ve huzursuzluklar baş gösterebilmektedir. Bu yüzden sosyal politika üretme görevi, vatandaşların istekleri dikkate alınarak devletin yetkili kurumlarınca yerine getirilmelidir.

(22)

Uygulanacak yardım ve hizmetler belirlenirken, üretilecek sosyal politikalar tüm kesimlerce benimsenmeli ve tüm vatandaşlara fırsat eşitliği sağlamalıdır.

Sosyal politika denilince akla sadece sosyal yardım ve hizmetler gelmemeli, eğitim, sağlık, konut, çevre, spor, kültür alanında yürütülen faaliyetler de kapsam içine alınmalıdır. Bu alanlarda sunulan kamu hizmetlerine erişimde, yararlanıcıları sistem dışına iten tüm faktörler ortadan kaldırılmalıdır. Farklılıklar yüzünden ortaya çıkan sosyal sorunlar çözülürken, üretilen sosyal politikalar; muhtaç kesimi sorunun tarafı olarak odak haline getirmeli ve istekleri mutlaka dikkate alınmalıdır. Bu yönde yürütülen faaliyetlerde bugün gelinen noktayı anlayabilmek içinde, sosyal politikanın doğuşunu ve gelişimini kavrayabilmek önemlidir.

Sosyal politika bugüne gelene kadar birçok dönüşümden geçmiştir. İlk çağlara bakıldığında, çalışanlar köle olarak algılanmaktaydı. Böyle bir yaşam tarzı ise insanca yaşamaktan çok uzaktı. Böyle bir ortamda gelişmiş bir sosyal politikadan bahsetmek mümkün değildi. Ancak o dönemde köle isyanları ve çalışanların sosyal politika istemleri, çok küçük de olsa bir farkındalık yaratmıştır (Bulut, 2011). Zamanla toplumsal yapıdaki değişimleri tetikleyen olaylar meydana gelmiştir. Bunlardan en çarpıcı olanları kuşku yok ki Birinci ve İkinci Dünya Savaşları’dır. Hem sosyal krizler hem de ekonomik krizler bireylerin yasam kalitesini düşürmüş, insanlığa zarar vermiştir. Bu büyük krizleri 1929 Büyük Buhran, 1973 Petrol Krizi, 1994 Krizi takip etmiştir. Bu krizlerin ortak özelliği, etkisinin dünya genelinde hissedilmesi (Karabulut, 2011:45) ve hangi ülkede olursa olsun toplumsal barışı sağlayabilmek için, kapsamlı sosyal politikalar üretmesi gerektiğini ortaya koymasıdır.

Toplumsal huzuru sağlamak, eşitsizlikleri gidermek, sosyal gelişmeyi sağlamak için var olan sosyal politika, temel hak ve özgürlükleri genişleterek sosyal hak ve özgürlüklerin önünü açmaktadır. Aynı zamanda sosyal politika toplumsal düzeni sağlamak için piyasaya bırakılamayacak tedbirleri içeren bir vatandaşlık hakkıdır (Öncül ve Köse, 2012:2).

Sosyal devlet ve onun bir gereği olan sosyal politikalar, toplumsal huzurun sağlanabilmesi bakımından büyük öneme sahiptir. Toplumsal ihtiyaçları karşılama konusunda kaynaklar yeterli ve devletten beklenilen hizmetler yerine getirilirken bireyler, beraber yaşamanın gereklerine son derece uyumlu davranış sergilemektedirler. Fakat toplumsal kriz

(23)

dönemlerinde, toplumda çatırdamalar, yüksek sesler ve düzene karşı çıkmaya yönelik tutumlar görülebilmektedir. Toplumsal yapının bu sosyal dalgalanmalardan etkilenmemesi için sosyal devlet ilkeleri gereği, sosyal yardım ve sosyal hizmetlerden yararlanılmalı, bu alandaki politikalar sosyal hak temeline dayandırılıp, üretilecek politikalarda toplumdaki tüm kesimlerin talepleri göz önünde bulundurulmalıdır.

1.2. Yoksulluk

Yoksulluk, uzun zamandır araştırmacıların ilgisini çeken ve üzerine yazılmış sayısız eser olan, çok boyutlu sosyal bir sorundur. Yoksulluk, kavramsal bir olgu olmasının yanında, sosyal hayatın tam içinde her an görebileceğimiz ve yaşayabileceğimiz dinamik bir süreci de ifade etmektedir. En basit tanımı ile yoksulluk, kişinin hayatını sürdürebilmesi için gerekli olan gelirden mahrum olma halidir. İktisat literatüründe de bahsi geçtiği üzere, kıt kaynaklar ile sonsuz istekler karşılanmaya çalışıldığında, bir takım isteklere erişememe hali baş göstermektedir. Toplumsal çatışmaların, sosyokültürel yapıdaki dalgalanmaların ve sosyal dışlanma gibi sosyal sorunların ortaya çıkmasında bir neden olarak gösterilen yoksulluğun, bugüne kadar yapılmış birçok tanımı bulunmaktadır. Hepsine burada yer vermek konu bütünlüğünü bozacağından, çalışma ile ilgili olan yoksulluk tanımlarına yer verilecektir.

1.2.1. Mutlak Yoksulluk-Göreli Yoksulluk

Mutlak yoksulluk, kişinin hayatını devam ettirebilmesi için tüketmesi gereken zorunlu besinleri ne ölçüde tedarik edebildiği ile ilgilenmektedir (Ünal, 2004:14). Bu açıdan mutlak yoksulluk, biyolojik bir varlık olan insanın, herkes için gerekli olan kalori miktarının karşılığı olan temel ihtiyaçlara ulaşamama hali olarak tanımlanmaktadır (Erdoğan, 1996:16; Cennet, 2010:23). Göreli yoksulluk ise, kaynaklara erişememeden daha çok, toplumdaki farklı gruplara gelir ve refahın nasıl dağıldığı ile ilgilenmekte (Aktan, 2002), ferdin bulunduğu sosyal çevre içinde diğerlerine göre sosyoekonomik durumunun daha geride olması şeklinde tanımlanmaktadır (Ünal, 2004:14).

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından hazırlanan tüketici fiyat endeks sepeti göstergelerine dayanılarak yapılan mutlak yoksulluk tanımına göre, kişilerin zorunlu ihtiyaçlarını karşılamaları için tükettikleri mal miktarı ve bu malların fiyatları yoksulluk

(24)

sınırını belirlemektedir. Mutlak yoksulluk sınırı belirlenirken TÜİK tarafından oluşturulan bu sepetin, olağan yaşam için gerekli mal ve hizmetlerin en uygun fiyatlarını yansıtan objektif bir gösterge olması önemlidir (Şenses, 2006:63). Amartya Sen, bireylerin mal ve hizmetlere sahip olamama durumlarını mutlak yoksulluk olarak tanımlarken, sahip olunanın özelliklerinin farklılık göstermesini de göreli yoksulluk olarak tanımlamaktadır.

Yani sepetteki zorunlu ihtiyaç malzemelerine sahip olamama durumu mutlak yoksulluk, kişiler arası farklı sepet bileşenlerine sahip olma durumu ise, göreli yoksulluk olarak nitelendirilmektedir (Beken, 2006:12; İncedal, 2013:19).

1.2.2. Objektif Yoksulluk-Sübjektif Yoksulluk

Objektif yoksulluk, refah ölçütü olarak asgari ihtiyaç düzeyini dikkate almakta, bu düzeyinde normatif yaklaşımla belirlenmesini savunmaktadır. Sübjektif yoksulluk ise yoksulluk ölçümünde, bireyin kendisi için oluşturduğu ihtiyaç sepetine göre ortaya çıkan öznel yoksulluk düzeyinin dikkate alınması gerektiğini savunmaktadır (Ünal, 2004:14).

Yani objektif yaklaşım, yoksulluğu ortaya çıkaran nedenler ve yoksullukla mücadelede yapılması gerekenler ile ilgili, önceden saptanan görüşleri içermektedir. Objektif yaklaşıma göre bireyler her zaman kendileri için en doğru kararı veremeyebilirler.

Örneğin, yoksulluk ölçümlerinde genellikle kullanılan bir yöntem olan asgari besin sepetinin belirlenmesi aşamasının, kişi tercihlerine bırakılması durumunda, çok çeşitli değerlendirmeler ortaya çıkacağı bir gerçektir. Yoksulluğun ölçülmesinde bu yaklaşımı savunan ve kişisel tercihleri ön planda tutmayı amaçlayan sübjektif yaklaşım, karışıklıklara yol açtığı gerekçesi ile iktisatçılar tarafından çok fazla tercih edilmemektedir (Aktan ve Vural, 2002).

1.3. Yoksulluğun Nedenleri

Yoksulluk sorununun nedenleri araştırılırken üstünde uzun süre düşünülmelidir.

Yoksulluk, birçok nedene bağlı olarak ortaya çıkabilecek sosyal bir sorundur. Etkin bir yoksullukla mücadele yürütülebilmesi için öncelikle yoksulluğun çıkış noktalarının iyi saptanması ve o noktalara çözüm üretilmesi gerekmektedir. Yoksulluğun nedeni ne olursa olsun, geçici çözümler yerine yoksulluğu ortadan kaldırmaya odaklı politikalar geliştirilmelidir.

(25)

Yoksulluğun nedenleri ve yoksullukla mücadele yöntemleri dinamik olgular olması sebebiyle değişen ekonomik, sosyal, siyasi şartlara göre dönemsel farklılıklar gösterebilmektedir. Yoksulluğun nedenleri ülkeden ülkeye çeşitlilik gösterebileceği gibi, ülke içinde de ‘’gelir düzeyi, eğitim seviyesi, dini inanç, ırk, yaş, dünya görüşü, yerleşim yeri ve gelişmişlik düzeyi’’ gibi faktörlere dayanarak da farklılık gösterebilmektedir (İncedal, 2013).

Yoksulluk, kendi başına tez başlığı olabilecek kadar kapsamlı bir konu olmakla birlikte, Öztürk ve Çetin çok genel bir tanım ile yoksulluğu, ‘’Fazla üretememeden ve aynı zamanda üretilen değerler karşılığında elde edilen değerlerin bireyler, bölgeler ve sektörler arasında uygun bir şekilde paylaşılamamasından kaynaklanmaktadır’’ şeklinde açıklamışlardır (Öztürk ve Çetin, 2009). Yoksulluğun gelir dağılımındaki adaletsizlik nedeniyle ortaya çıkış sürecine dikkat çeken bu tanımlamanın yanı sıra, yoksulluğa sebep olan başkaca nedenlere de yer vermek gerekmektedir.

Yoksulluğun nedenlerini işgücü piyasasından kaynaklı işsizlik, yetersiz sendikalaşma ve kayıt dışı istihdam; ekonomik nedenlerden kaynaklı, enflasyon, adaletsiz vergiler ve ekonomik kriz; demografik nedenlerden kaynaklı hızlı nüfus artışı ve eğitim seviyesi son olarak da siyasi nedenlerden kaynaklı savaş, terör ve çatışma şeklinde sınıflandırmak mümkündür (İncedal, 2013).

1.4. Yoksullukla Mücadele

Yoksulluğun sosyal, kültürel ve ekonomik sonuçlarına baktığımızda, çözümlenmesi şansa bırakılamayacak bir sosyal sorun olduğunu görmekteyiz. Yoksullukla mücadelede, yoksulluğu sürdürebilir hale getiren politikalar yerine, yoksulluğun nedenlerini ortadan kaldırmaya yönelik politikalar ortaya konmalıdır. Fakat yoksulluğun onca nedeni varken, bunların hepsini çözüme kavuşturabilecek politikalar ortaya koymak, elbet ki bir süreci gerekli kılmaktadır. Bu sürecin en başında da yoksulluğu baş edilmesi gereken ciddi bir sorun olarak kabul etmek, politikaların başarısı için en önemli şarttır.

Yoksulluk, 16.yüzyıl itibarıyla mücadele edilmesi gereken bir sorun olarak algılanmaya başlamıştır. Bu tarihten günümüze gelene dek yoksulluğun çözümünde birçok görüş ortaya atılsa da bu görüşler, kabul gören temel iki farklı anlayış ekseninde şekillenmişlerdir.

(26)

Birbirine tamamen zıt bu iki görüşten ilki, ‘’yoksulu acıma nesnesi’’ olarak görüp ona merhamet duygusu ile yaklaşan ve faaliyetlerini gönüllülük esasına göre yürüten anlayıştır.

Tam karşısında ise, yoksulları toplumun tüm kesimleri ile bütünleştirmeyi amaçlayan, bu amaç çerçevesinde yoksullara diğer vatandaşlar ile eşit muamele eden ve yoksullukla mücadeleyi haklar çerçevesinde yürütmeyi öngören görüş yer almaktadır. Bu görüşler ekseninde ortaya atılan fikirlerden biride, yoksullukla mücadelede yoksulları işgücü piyasasına dâhil etme isteği ve çabasıdır. Bu çaba bazı taraflarca kabul gören mücadele yöntemlerinden biri olsa da, yoksulları işgücü piyasasına dâhil etmeden önce, yoksullara toplumun bir parçası olmalarından ötürü sunulacak olan, çeşitli haklar olduğunu savunan görüşlerde mevcuttur (Şener, 2010:4).

Yoksullukla mücadelede etkinliğin sağlanabilmesi için iki yaklaşım üzerinde durulmaktadır. Birincisi hızlı büyüme yoluyla yoksulların yaşam seviyelerini arttırmak şeklindeki dolaylı yaklaşım, diğeri ise eğitim, barınma, sağlık ve gıda gereksinimlerini karşılamak üzere devlet tarafından yoksullara nakdi yardımı öngören dolaysız yaklaşımdır.

Ancak yoksullukla mücadelede en etkin yolun, iki yaklaşımında beraber yürütülmesidir (Şenses, 2003:327).

1.5. Yoksullukla Mücadelede Bir Sosyal Politika Aracı Olarak Sosyal Yardımlar

Ülkelerin yoksullukla mücadele kapsamında yürüttüğü faaliyetler, sosyal, ekonomik, siyasi, ideolojik yapılarına bağlı olarak değişiklik gösterse de, yoksullukla mücadele politik süreçlere bırakılmadan, kamu kurum ve kuruluşları, özel sektör firmaları ve sivil toplum kuruluşları katkıları ile yürütülmelidir. Devlet bu alanda üstlendiği sorumluluk gereği, imkânları ölçüsünde kayıtsız şartsız vatandaşlara asgari bir yaşam düzeyini sunabilmelidir. Yoksullukla mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler, kişiyi pasifliğe değil, üretkenliğe teşvik etmelidir. Etkin bir yoksulluk mücadele politikası ortaya konulamadığı takdirde, kişiler geleceğe güvenle bakamamakta, bu durumda başta psikolojik çöküşler olmak üzere, toplumsal bir dizi çözülme baş göstermektedir. Bunun önlenmesi için her ülke kendi sosyoekonomik yapısına uygun bir yoksullukla mücadele modeli geliştirerek, ilgili aktörlerin katılımı ile süreci sorunsuz işletmelidir.

Koray’a göre, yoksullukla mücadele kapsamında yürütülen politikalar, ülkedeki farklı kesimler arasında gelirin adil dağılmamasından kaynaklı ortaya çıkan yoksulluğu

(27)

azaltmaya yönelik olarak yürütülmelidir. Bölüşümde adaletin sağlanması içinde, ülkedeki en zengin kesim ile en fakir kesim arasındaki gelir farklılığını kabul edilebilir bir seviyeye getirme amacıyla sosyal yardımlar devreye girmelidir (Koray, 2005:287). Kapar, sosyal yardımı kişilerin topluma uyum sağlamaları için ‘’asgari bir gelir desteği” şeklinde uygulamalar olarak tanımlamaktadır (Kapar, 2003). Sosyal yardım aynı zamanda insan odaklı olarak yürütülen ve yoksulluğun kuşaklar arası geçişini ortadan kaldırmayı amaçlayan bir hizmet alanıdır (Yeşilırmak, 2010:13).

Yoksullukla mücadelede doğrudan müdahale yöntemleri arasında sayılan sosyal yardımın hedef kitlesi, yoksul kimselerdir. Bu açıdan sosyal yardım, modern devletin yoksul kesimleri koruyucu yöndeki sosyal sorumluluklarının bir gereği olarak algılanmakta ve genellikle “yoksul programları” şeklinde nitelendirilmektedir (Taşcı, 2008a).

Yoksullukla mücadelede, sunulan hizmet ve yardımlar, üretimi ve istihdamı arttırıcı şekilde ve uzun vadede kişiyi zor durumdan çıkartarak düzenli bir gelire kavuşturmayı amaçlar nitelikte olmalıdır (Sosyal Yardımlaşma Dayanışma Genel Müdürlüğü[SYDGM]

Stratejik Plan, 2008:17; Karadoğan, 2015). Yoksulluğun çok boyutlu bir kavram olması ve yoksul kişilerin farklı yoksunluklarının bulunması, yoksullukla mücadele uygulamalarında da çeşitlilik yaratmaktadır (Boybek, 2009:35).

Aktan’a göre yoksullukla mücadelede devlete büyük sorumluluk düşse bile, muhtaç vatandaşlara doğrudan para yardımını benimseyen ‘’sosyal yardım devleti’’ anlayışı, dünyada kabul gören bir yaklaşım değildir. Paternalist anlayış içerisinde baba rolünü üstlenen devlet, yoksulluğu çözmede her zaman etkin olamamaktadır. Etkin bir mücadele için adil bir gelir dağılımı sağlayan kurumsallaşmış bir piyasa ekonomisi gereklidir (Aktan, 2002). Seyyar ise, yoksullukla mücadelede koruyucu sosyal politikalara dikkat çekmiş, aktif istihdam, mesleki eğitim politikaları ve sosyal konut politikalarını bu kapsamda değerlendirmiştir (Seyyar, 2004:57). Bunlara ek olarak, işgücü piyasasında halen istihdam edilen ya da emekli olmuş bireylerden gelir durumu düşük olanlara yönelik yürütülen sosyal yardım istihdam bağlantılı faaliyetlerde, sosyal adaleti pekiştirici politikalardır (Başlevent, 2015).

(28)

1.6. Sosyal Yardım ve Özellikleri

İnsan hayatı boyunca birçok zorlukla karşı karşıya kalmakta, kimi zaman geçici kimi zamanda sürekli olarak bir yardıma ihtiyaç duyabilmektedir. Kişinin zor bir dönemden geçtiği sırada tekrardan ayağa kalkabilmesi ve üzerinde ufakta olsa bir destek hissetmesi, gelecekte toplumsal yapıda ortaya çıkacak çok daha büyük sorunları engellemektedir. Bu noktada ise sosyal yardım ve hizmetler devreye girmektedir. Sosyal yardım, toplumun refah seviyesi ne kadar yüksek olursa olsun daima sosyal güvenlik sistemi içerisinde yer alması gereken bir sosyal politika aracıdır. Sosyal yardımın özelliklerine geçmeden önce literatürde yaygın olarak kullanılan sosyal yardım tanımlarından birine yer vermek yararlı olacaktır.

Çengelci sosyal yardımı, toplumsal yapının oluşması ile ortaya çıkan yoksunlaşma olgusunun giderilmesine yönelik, elinde olmayan sebeplerden dolayı en asgari düzeyde bile kendini ve bakmakla yükümlü olduğu kişileri dahi geçindirme olanağından yoksun kalmış kişilere, resmi veya gönüllü kuruluşlarca muhtaçlık tespitine dayalı olarak yapılan ve muhtaç kişilere asgari seviyede dahi olsa kendilerine yetebilecek düzeyde gelir elde etmelerini sağlayan, sosyal güvenlik yöntemi olarak tanımlamaktadır (Çengelci, 1993).

1.6.1. Muhtaçlık Kriterine Dayanması

Muhtaç, kişinin kendisini ve bakmakla yükümlü olduğu hane halkını, mahallin hayat şartlarına göre geçindirme olanağından yoksun olan ve yeterli malı ya da kazancı bulunmayan kişi olarak tanımlanmaktadır. Muhtaçlık ise, kişinin çalışmak isteyip de iş bulamadığı, çalışamayacak derecede malul, yaşlı ve hasta olduğu (Seyyar, 2004:87) ya da servetini elinde olmayan nedenlerden dolayı kaybettiği durumlarda ortaya çıkmaktadır.

Sosyal yardımlardan faydalanacak kişilerin gerçekten bu yardımlara ihtiyacı olmalıdır.

Yardımlar, geçimini bir süreliğine ya da hayat boyu sağlayamayacak düzeyde muhtaç olan kişilere yapılmalıdır. Seyyar muhtaç kişilere örnek olarak (Seyyar, 2004):

- Her hangi bir yerden geliri olmayan işsizler,

- Çalışmasına rağmen ihtiyaçlarını karşılayamayan çalışan yoksullar, - Çocuklarına bakamayacak durumda olan dul ya da boşanmış kadınlar, - Muhtaç yaşlılar ve engelliler,

(29)

- İş kazası veya meslek hastalığı sonucu sürekli ya da geçici olarak malul duruma gelmiş kişiler,

- Eğitim almada zorluk çeken çocuklar,

- Doğal afetler sonucu yardıma muhtaç hâle gelen kişiler olarak saymıştır.

1.6.2. Sosyal Güvenlik Sistemi İçerisinde Primsiz Sisteme Dâhil Olması

Sosyal sigorta, çalışanların ve işverenlerin yatırdıkları zorunlu sigorta primleri ile çalışanları her türlü sosyal riske karşı koruyan ve onlara ekonomik güvence sağlayan bir sosyal güvenlik yöntemidir (Akyıldız, 2013:76). Bir ülkenin sosyal sigorta sistemi ne kadar gelişmiş olursa olsun beklenmedik sosyal risklere karşı, her zaman tüm vatandaşları kapsayacak düzeyde olamamaktadır. Bu noktada devreye sosyal yardım ve sosyal hizmet girmektedir. Sosyal yardım, kişi sigortalı olsun ya da olmasın onun, sosyal giderlerindeki (Çocuk, kira gibi) artış sebebiyle yoksulluğa düşmemesi ya da yoksulluktan kurtulması için yapılan yardımlardır (Seyyar, 2004).

Sosyal yardım, sosyal sigorta kapsamında olamayan ya da kapsamında olsa bile yine de yardımlara ihtiyacı olan bireyleri, sosyal ve ekonomik risklere karşı korumayı hedefleyen sosyal güvenlik yöntemidir (Dilik, 1992:54-55). Bu açıdan bakıldığında sosyal yardımlar sosyal güvenliğin tamamlayıcı unsuru olarak görülmektedirler (Aktaş, 2014:45). Sosyal yardım, primsiz sosyal güvenlik yöntemlerden biridir. Primsiz rejimin en temel özelliği, yararlananların harcamalara katılımının söz konusu olmamasıdır. Ülkelerin gelişmişlik düzeyleri ne olursa olsun, iktisadi olanakları çerçevesinde her ülke kendi sosyal güvenlik sistemi içinde primsiz sisteme yer vermektedir (Güzel, Okur ve Caniklioğlu, 2010:805).

Sosyal harcamaların ve birey tasarruflarının etkin işleyen bir sisteme dönüşmesi için, primli ve primsiz sistemin birbiri ile bütünleşmiş biçimde yürütülerek, birbirinin açıklarını kapatması gerekmektedir. Sosyal sigortanın yeterli olmadığı kimi durumlarda sosyal devlet, kurumları ile devreye girmekte ve vatandaşları için sosyal harcama yapmaktan kaçınmamaktadır. Devlet, sosyal güvenlik faaliyetlerini ülkenin ekonomik imkânları ölçüsünde yerine getirmektedir. Devletin mali yükünü hafifletebilmek içinse, sosyal güvenliğin özellikle primsiz kısmında, devlet dışındaki aktörlerin katılımı da son derece önemlidir. Sivil toplum kuruluşlarının, gönüllü vatandaşların ve özel sektörün sürece aktif katılımı ile uzun vadede daha sağlıklı işleyen sosyal güvenlik sistemi planlanmalıdır.

(30)

1.6.3. Son Başvurulacak Yöntem Olması

Yardımlar, koruyucu başka bir tedbir kalmaması halinde devreye girmelidir. Güneş’e göre buna “son gelme ilkesi” ya da “son merci” denilmektedir. Yani sosyal yardımın sosyal güvenlik sistemi, işsizlik sigortası ve varsa işsizlik yardımı sonrasında devreye girmesi ve onları tamamlaması gerekir (Güneş, 2008:47). Bir diğer deyişle sosyal yardımlar, kişinin gelir getirici faaliyeti son bulduğunda ya da birikimleri ona yetmez hale geldiğinde gündeme gelmelidir (Eardley ve Diğerleri, 1996:122).

1.6.4. Sosyal Yardımların Şartlı Veya Şartsız Sunulabilmesi

Sosyal güvenlik sistemi içerisinde primsiz sisteme dâhil olan sosyal yardım faaliyetleri, kural olarak yararlanıcılarının herhangi bir katkısı söz konusu olmadan ve bir koşulu yerine getirme şartı aranmadan yürütülmektedir. Fakat bazı sosyal yardım sistemlerinde özelliklede Batı ülkelerinde, yardımlardan faydalanmayı sınırlandırıcı nitelikte uygulamalar görülmektedir. Şartlı olarak sunulan sosyal yardımlardan en önemlileri ise, mikrokredi uygulaması ve şartlı nakit transferleridir (Taşcı, 2007:70).

1.6.5. Sosyal Yardımların Ayni Ya da Nakdi Olarak Verilmesi

Sosyal yardımların temel özelliklerinden bir diğeri de, ayni veya nakdi olarak verilebilmesidir. Ayni yardım, yardımın para olarak değil de, diğer şekillerde verilmesi anlamına gelmektedir. Ayni yardımların, para şeklinde verilen yardımlarından farklılıkları mevcuttur. Örneğin, ayni yardımların nakdi şekilde verilen yardımlara göre amaç dışı kullanılmaları daha zordur (Özdemir, 2004:607; Boybek, 2009:32-41). Amaç dışı kullanımı engelleyebilmek içinde ayni yardımlar, sosyal yardım uygulayıcıları tarafından daha çok tercih edilmektedir.

1.6.6. Sosyal Yardımların Tamamlayıcı Olması

Sosyal yardımlar, sosyal güvenlik yöntemlerinden kaynaklı sorunları tamamlayıcı özelliği ile sosyal güvenlik sisteminin olgunlaşmasına olanak sağlamaktadırlar. Özellikle sosyal sigortalardan kaynaklı problemlerde, boşlukları kapatıcı etkisi ile işleyiş üzerinde etkinlik yaratmaktadır. Ancak burada önemli olan, ‘’güçlü bir sosyal sigorta olmadan tamamlayıcı

(31)

nitelikteki sosyal yardımın da çok fazla bir etkinliğe sahip olamayacağıdır’’ (Taşçı, 2007:43).

1.6.7. Sosyal Yardımların Kapsamı

Bilgili ve Altan sosyal yardımı, bireyin karşılaştığı nispi ya da mutlak yoksulluk durumunda, kişiye hayatını devam ettirebilecek şartları sağlamak amacıyla sunulan, genelde devlet fonlarından karşılanan tüm maddi yardımlar olarak tanımlamaktadırlar (Bilgili ve Altan, 2003:407).

Yoksul durumdaki kişinin hayatını devam ettirebilmesi için öncelikli olarak sunulması gereken yardım çeşidi, yiyecek, giyecek ve barınma ihtiyaçlarını gidermeye yönelik olan ayni yardımlardır. Bu ihtiyaçların karşılanmasının ardından sosyal yardım kapsamına, eğitim, sağlık, aile, engelli, çocuk ve doğal afet yardımları da alınabilmektedir.

Yardımların kapsamı ülkeden ülkeye değişiklik gösterebileceği gibi, ülke içinde de farklılık gösterebilmektedir. Bu durumun en önemli nedeni ise ülkede, sosyal yardım faaliyeti yürüten çok sayıda kurumun varlığıdır. Ülkelerin sosyal yardım sistemi içerisinde yürüttükleri yardımların kapsamı, ülkenin mali, siyasi ve sosyal durumuna bağlı olarak değişiklik göstermektedir.

1.6.8. Sosyal Yardımların Finansman Şekli

Toplumsal dışlanma tehlikesi ile karşı karşıya olan az gelirli kişilere veya gruplara sosyal devlet ilkeleri gereği, yaşamlarını güvence altına almak amacıyla verilen sosyal yardımlar, genelde vergiler ile finanse edilmekte ve yararlanan kişilerin yardımların finansmanına katkıları söz konusu olmamaktadır (Kalkınma Bakanlığı, 2001:51). Sosyal yardımlarda yararlanıcıların herhangi bir katkısı söz konusu olmadığı için yardımlar, devletin muhtaç durumda olanlara sunduğu bir destek mekanizması olarak nitelendirilmektedir (Şener, 2010:2).

Sosyal transferler için vergiler önemli bir finansman kaynağı iken bazen de sosyal yardım faaliyeti yürüten kamu kurum ve kuruluşları, devlet katkısı ya da kendi gelirleri ile yardımların finansmanına katkı sağlamaktadırlar. Örneğin, yerel düzeyde faaliyet gösteren sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları (SYDV), Sosyal Yardımlaşma ve

(32)

Dayanışmayı Teşvik Fonu’ndan aldıkları paydan, vakıflara yapılan fitre ve zekât yardımlarından, kurbanda kesilen hayvan derilerinden ve varsa işletme ve iştiraklerinden elde ettikleri gelirlerden, yardımlara kaynak aktarmaktadırlar.

Son olarak, sosyal transfer harcamaları, yararlanıcıların katkı sağlamadığı bir yardım mekanizması şeklinde karşımıza çıkabileceği gibi, devletin gelir durumu daha iyi olan kişileri zorunlu sosyal sigorta sistemine dâhil etmesi şeklinde de görülebilmektedir (Pehlivan, 2009:38).

1.6.9. Sosyal Yardımların Zaman Bakımından Önemi

Sosyal yardım faaliyetleri zaman bakımından yoksullar için hayati öneme sahiptir. Çünkü yoksul kişiler gıda, barınma ve giyinme gibi gereksinimlerini dahi karşılamakta zorlanan kişiler olmaları nedeniyle, olumlu sonuçları için zaman gereken yoksullukla mücadele politikalarını, çoğu zaman bekleyememektedirler (Güneş, 2008:29). Bu bakımdan sosyal yardım faydalanıcıları sosyoekonomik durumları sebebiyle, hızlı işleyen bir sürece ihtiyaç duymaktadırlar (Yeşilırmak, 2010:13).

(33)
(34)

2. BÖLÜM

TÜRKİYE’DE SOSYAL YARDIM: KURUMLAR, UYGULAMALARI VE YASAL ÇERÇEVE

Türkiye’de sosyal yardım faaliyeti yürüten çok sayıda kurum bulunmaktadır. Bu kurumsal aktörler tarafından sunulan yardım faaliyetlerini, merkezi ve yerel yönetim kurumları tarafından yürütülen kamusal sosyal yardımlar, özel sektör firmaları tarafından yürütülen sosyal yardımlar ve sivil toplum kuruluşları tarafından yürütülen sosyal yardımlar şeklinde sınıflandırmak mümkündür. Çalışma, merkezi ve yerel yönetim sosyal yardım faaliyetleri ile sınırlandırılmıştır.

2.1. 2002 Sonrası Sosyal Yardım Alanında Kurumsal Anlamda Yaşanan Değişim

Türkiye’de bu zamana kadar (2018) sosyal yardım alanında faaliyet gösteren kurum ve kuruluşların sayısı oldukça fazladır. Bu kurumsal aktörlerden bazıları, değişen şartlara uyumlu olarak zaman içerisinde kapatılmış, isim değiştirmiş ya da yetki ve görevleri başka bir kuruma aktarılmıştır. Kimileri bu kurumları dağınıklık ve düzensizlik yarattığı gerekçesiyle eleştirse de, sosyal yardım alanında atılan önemli adımlara öncülük etmeleri sebebiyle çalışmada yer vermek gerekmektedir.

Türkiye’de 1986 yılına kadar Türkiye Kızılay Derneği, Darülaceze Kurumu, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) sosyal yardım alanında en önemli çalışmaları yürüten kurumlar olmuştur (SYDGM Stratejik Plan, 2008:35). Günümüze gelindiğinde ise Türkiye’de bu anlamda sorumluluk üstlenmiş ve bu alanda faaliyet gösteren kurumlar, Sağlık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu (Yurt-Kur), Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu, Vakıflar Genel Müdürlüğü (VGM), Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü (SYDGM), belediyeler, özel sektör kuruluşları (Arpacıoğlu ve Yıldırım, 2011:60-76;

Haspolatlı, 2014) değişen adıyla Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü (SYGM) bunlara ek olarak Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ), Türkiye Taş Kömürü Kurumu, Primsiz Ödemeler Genel Müdürlüğü, Özürlü ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) sosyal yardım alanında faaliyet göstermişlerdir.

(35)

Bu kurumlar arasında misyonu, engelliler ile ilgili ulusal ve uluslararası yürütülen faaliyetleri düzenlemek, konuyla ilgilenenler arasında koordinasyonu sağlamak ve engelli vatandaşlara engel türlerine uygun hizmet sunmak olan Özürlü Bakım Hizmetleri Dairesi Başkanlığı, 2011 yılına kadar Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’na bağlı faaliyet yürütmekteydi. 2011 yılında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın kurulması ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu kapatılmış, Özürlü Bakım Hizmetleri Dairesi Başkanlığı’nın yetki ve görevleri Bakanlık bünyesinde oluşturulan Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü’ne aktarılmıştır (Yentürk, 2012:20).

Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu ise, 24.05.1983 tarih ve 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu ile Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı’na bağlı olarak kurulmuştur. 1989 yılında ise 356 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile Başbakanlığa bağlanan kurum, korunmaya muhtaç çocuk, genç, engelli, yaşlı ve kadınlara yönelik sosyal yardım ve hizmet sunmakla görevlendirilmiştir (Şener, 2010:15).

2011 yılına kadar Başbakanlığa bağlı olarak, faaliyetler yürüten Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu, 633 sayılı KHK ile Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü adıyla Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bünyesindeki yerini almıştır.

Özürlüler İdaresi Başkanlığı ve Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’na ek olarak Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü ve Sosyal Güvenlik Kurumu Primsiz Ödemeler Genel Müdürlüğü ’de 2011 yılında çıkarılan 633 sayılı KHK ile kapatılmış, görev ve yetkileri Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bünyesindeki ilgili birimlere devredilmiştir.

2.2. Türkiye’de Mevcut Sistemde Kamu Sosyal Yardım Faaliyeti Yürüten Kurumlar ve Uygulamaları

Bu başlık altında, Türkiye’de kaldırılan, adı değiştirilen ya da yetkileri bir başka kuruma devredilen kurumlar dışında kalan ve şuan(2018) aktif şekilde sosyal yardım faaliyeti yürüten merkezi ve yerel yönetim kurumlarına ve uygulamalarına yer verilmiştir.

2.2.1. Merkezi Yönetim

Dünyada ve Türkiye’de yaşanan ekonomik, sosyal ve siyasi dönüşümün izleri, toplumsal ilişkilerde de kendini göstermiştir. Sosyal yapıdaki sorunlara getirilen çözüm önerileri,

(36)

değişen şartlara uyumlu olarak çeşitlendirilmiş, sosyal aktörler ile yapılan işbirlikleri faaliyetlerdeki verimliliği olumlu etkilemiştir. Türkiye’de de sosyal yardım sisteminin verimliliğinin arttırılmasına yönelik olarak merkezi ve yerel yönetim kurumları dışında özel sektör ve sivil toplum kuruluşları da sosyal yardım alanında sorumluluk üstlenmişlerdir. Sosyal hayatta oluşan riskleri en aza indirme çabasına, devletin yanı sıra gönüllü vatandaşlar, sivil toplum kuruluşları, şirketler ve dernekler gibi toplumsal aktörlerinde katılmasına rağmen genel kabul gören ve ulaşabildiği kitle açısından önemli fark yaratan sosyal yardım aktörü, kamu kurum ve kuruluşlardır.

2.2.1.1. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı

1986 yılı öncesi dönemde, sosyal yardım alanındaki düzenlemeler, Osmanlı dönemindeki vakıf anlayışı temelinde şekillenen düzenlemeler ile benzerlik göstermekteydi. Bu dönemin sosyal yardım anlayışını, Cumhuriyet dönemi ve sonrasında yürütülen faaliyetlerde de, gönüllülük esası ve faaliyetlerin bağışlarla finansmanı, şeklinde görmek mümkündür.

1986 yılında Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Teşvik Fonu (SYDTF)‘nun kurulması ile sosyal yardım görevi devletin üstlenmesi gereken bir sosyal alana dönüşse de objektif olarak dağıtılan bir yardım sisteminin kurulması zaman almıştır (Gürsoy, 2011:61).

Türkiye’de sosyal yardım, 1990’lara kadar resmi kurumlarca çok ciddiye alınmayan bir konu olarak görülmüştür (Haspolatlı, 2014). Fakat 90’lı yıllarla beraber yoksullukla mücadele politikaları geliştirilmiş, kurumsallaşmış bir sosyal yardım ağı oluşturulmuş, böylece sosyal devlet olma yolunda önemli adımlar atılmaya başlamıştır (Şener, 2010;

Haspolatlı, 2014).

En önemli adım ise Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın kurulması olmuştur. 2011 yılında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın kurulması ile yardımlar toplumsal dayanışma ruhundan ayrılarak, kurumsal bir kimlik altında yürütülmeye başlamıştır.

Böylece kurumsal anlamda tek merkezden yürütülebilirlik sağlanmıştır. Fakat mevzuat anlamında farklı uygulamalar hala süregelmektedir (Coşkun, Güneş ve Ortakaya, 2011).

Ülkemizde sosyal yardım ile ilgili Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın kurulması, devletin sosyal yardıma bakış açısını anlamak açısından önemli bir gelişmedir (Kesgin, 2013:153). 3.6.2011 tarih ve 633 sayılı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın teşkilat ve

(37)

görevleri hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı kurulmuş aynı KHK’nin geçici birinci maddesine göre, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü, Özürlüler İdaresi Başkanlığı ile Sosyal Güvenlik Kurumu Primsiz Ödemeler Genel Müdürlüğü KHK yürürlüğe girdiği tarihte kapatılmıştır (Yentürk, 2012:18). Kapatılan kurumların görevlerini ise yeni kurulan, Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğü üstlenmişlerdir (Başlevent, 2015).

Yine aynı KHK ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na, ülke genelinde sosyal yardımla ilgili düzenleme yapma, politika üretme, önlem alma, bunları yeni gelişen şartlara uygun hale getirme ve kapsayıcı bir sosyal yardım ağı oluşturma görevi verilmiştir.

Bunların yürütülmesi ise Bakanlık içinde yer alan Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü’ne verilmiştir (Aktaş, 2014:92). Aynı hedef kitleye sunulan farklı yardım ve hizmetlerde, 2011 yılında çıkarılan 633 sayılı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile bütünlük sağlanmaya çalışılmıştır (Coşkun, Güneş, Ortakaya, 2011).

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nca yürütülen sosyal yardım uygulamaları aşağıdaki mevzuatlara dayanarak yapılmaktadır (Aktaş, 2014:93);

3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu

 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun

 Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı teşvik Fonu Kurulunun Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik

 65 yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşları ile Özürlü ve Muhtaç Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Yönetmelik

 Genel Sağlık Sigortası Kapsamında Gelir Tespiti, Tescil ve İzleme Sürecine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik

 Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarına Yapılan Şartlı Bağışlardan Yüksek Öğrenim Öğrencilerine Burs Verilmesi Hakkında Yönetmelik.

(38)

2.2.1.1.1. Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü

Türkiye’de sosyal yardım aktörleri arasında, Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü, sosyal yardım denilince akla ilk gelen ve vatandaşlara ulaşma açısından en geniş kitlelere sahip olan müdürlük olması dolayısıyla büyük öneme sahiptir. Türkiye’de mevcut durumdaki sosyal yardım sistemin büyük bölümünün kapsam ve niteliği, Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü faaliyetlerinin etkinliğine bağlıdır. Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü, bugünkü kurumsal görünümüne ulaşana kadar zaman içerisinde birçok değişikliğe uğramıştır.

Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü 01.12.2004 tarih ve 5263 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Başbakanlığa bağlı bir Genel Müdürlük olarak kurulmuştur. Müdürlük, 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu’nun uygulanmasını sağlamaktadır (Karabulut, 2011:118). 2011 yılında çıkarılan 633 sayılı KHK ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı kurulmuş, Başbakanlığa bağlı olan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü Bakanlık çatısı altında faaliyet göstermeye devam etmiş (Türkoğlu, 2013), sadece adı Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü olarak değiştirilmiştir (Haspolatlı, 2014). Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu kaynaklarını kullanarak tüm ülke genelinde kurulan vakıflar aracılığı ile yardıma muhtaç insanları yardımlarla buluşturmaktadır (Türkoğlu, 2013).

(…)633 Sayılı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin yürürlüğe girmesi ile kapatılan, Sosyal Güvenlik Kurumu Primsiz Ödemeler Genel Müdürlüğü’nün görevleri ile 2022 sayılı Kanun kapsamında yapılan ödemeler, Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü’ne aktarılmıştır. Buna ilave olarak, Aralık 2011’de Genel Sağlık Sigortası kapsamında yayınlanan, Gelir Tespiti, Tescil ve İzleme Sürecine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’e göre, gelir testi işlemleri Bütünleşik Sosyal Yardım Hizmetleri Bilgi Sistemi aracılığı ile Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları tarafından yürütülmektedir. Testler sonucunda ödeme gücü bulunmayan kişilerin sağlık primleri ise, Devlet adına Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü tarafından ödenmektedir (Yavuzkanat, 2013:39).

(39)

SYGM ’nin faaliyetlerini, proje destek programları ve sosyal yardımlar şeklinde ayırmak mümkündür. Yürütülen proje destek programlarını, Sertifikalı Tarım İşçileri Projeleri, İş Destek Projeleri, Gelir Getirici Proje Destekleri, İstihdama Yönelik Beceri Kazandırma Eğitimi Proje Destekleri, İşbirliğine Yönelik Sosyal Hizmet Proje Destekleri, Geçici İstihdam Proje Destekleri, Toplum Kalkınması Proje Destekleri şeklinde sıralayabiliriz (Çetinkaya, 2012:134). SYGM bünyesinde yürütülen proje destekleri, günümüzün en önemli sosyal sorunlarından olan yoksulluğun hafifletilmesini değil, tamamen ortadan kaldırılmasını amaçlamaktadır. Proje Desteklerinin en önemli özelliği, geleneksel sosyal yardımlardan farklı olarak, bireyleri sosyal güvenlik sistemine dâhil edebilmeleridir.

Kişilere çalışabilecek bir iş olanağı sunarak, ihtiyaç sahiplerinin düzenli bir gelire sahip olması sağlanır. Böylece hane halkının yaşam standartları ve bunun sonucu ülkenin sosyoekonomik durumu olumlu yönde etkilenmektedir (Biçer, 2010:49; Haspolatlı, 2014).

(…)Genel Müdürlük sosyal yardım ve proje destek programlarını il ve ilçelerde kurulan vakıflar aracılığıyla yürütmektedir. Vakıflar ihtiyaç sahiplerine yardım ve destekleri, kamu kaynaklı olarak kurulan fon aracılığı ile dağıtmaktadır (www.sydgm.gov.tr). Bu adı geçen kamu kaynaklı fon, 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu ile oluşturulan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu’dur (Kunduracı, 2008; Işık Erol, 2014:155). Fonda toplanan kaynak miktarı Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü’nün faaliyet kapasitesini ve sınırlarını belirlemede en büyük rolü oynamaktadır.

Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü, üstlendiği sosyal yardım ve proje destek programlarını farklı mevzuatlara dayanarak yürütmektedir. Örneğin, hiçbir şekilde sosyal güvencesi olmayan, yoksul vatandaşlara, 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Teşvik Kanunu hükümlerine göre yardım yaparken, 5510 sayılı Genel Sağlık Sigortası ve Sosyal Sigortalar Kanunu’na göre de, tüm gelirleri dikkate alındığında hane içi kişi başı düşen geliri brüt asgari ücretin üçte birinden az olan kişilerin Genel Sağlık Sigortası(GSS) primleri devlet tarafından, Müdürlük aracılığı ile karşılanmaktadır (Coşkun, Güneş ve Ortakaya, 2011).

Referanslar

Benzer Belgeler

1) Araştırmanın başlangıcında yapılan ön gözlem sonucu kontrol ve deney gruplarının okul ve sınıf kurallarını davranışa yansıtmaları bakımından

X yöneticisine göre EFQM MM’nin performans ölçümünün yanında şirkete en büyük faydası şirket için bir yönetim modeli oluşturuyor olmasıdır. Performans Karnesinin sağladığı

Bilgi iletişim teknolojilerinin, çok çeşitli uygulamalar, fonksiyonlar içerdiğinden genellikle bilişsel yönden farklı yetilere değindiği ve bu yetiler için

Bu araştırma, RRMS hastalarının kısa süreli bellek, çalışma belleği ve yönetici işlevlerin kapsamlı bir şekilde değerlendirilmesi ve bahsi geçen bu işlevlerin, hastaların

Bu çalışmanın amacı, yaşamın her alanında giderek artan bir öneme sahip enerji konusunu, sürdürülebilirlik kavramı çerçevesinde temiz ve yenilenebilir enerji

Yukarıdaki çizelgeye göre madde puanının Cronbach’s Alfa değerinin ,981 şeklinde çok yüksek çıkması araştırmada kullanılan ölçeğin yüksek düzeyde güvenilir olduğunun

Örneklem olarak ergenler seçildiği için, bölümün ilk kısmında ergenlik dönemi genel özellikleri ve dini gelişim özellikleri; ikinci kısmında görsel

Bu bölümde, Ankara Üniversitesi, Atatürk Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, Cumhuriyet Üniversitesi, Dicle Üniversitesi, Ege Üniversitesi, Fõrat Üniversitesi, İnönü