• Sonuç bulunamadı

TÜRK ve ÇİN EĞİTİM VE ÖĞRETİM SİSTEMLERİ ÜZERİNE BİR KARŞILAŞTIRMA

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "TÜRK ve ÇİN EĞİTİM VE ÖĞRETİM SİSTEMLERİ ÜZERİNE BİR KARŞILAŞTIRMA"

Copied!
134
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TC.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

DOĞU DİLLERİ VE EDEBİYATLARI (SİNOLOJİ) ANABİLİMDALI

TÜRK ve ÇİN

EĞİTİM VE ÖĞRETİM SİSTEMLERİ ÜZERİNE BİR KARŞILAŞTIRMA

YÜKSEK LİSANS TEZİ

M. Fatih SEZGİN

Ankara -2008

(2)

TC.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

DOĞU DİLLERİ VE EDEBİYATLARI (SİNOLOJİ) ANABİLİMDALI

TÜRK ve ÇİN

EĞİTİM VE ÖĞRETİM SİSTEMLERİ ÜZERİNE BİR KARŞILAŞTIRMA

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman: Prof. Dr. Bülent Okay Hazırlayan: M. Fatih SEZGİN 04910511

Ankara -2008

(3)

TC.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

DOĞU DİLLERİ VE EDEBİYATLARI (SİNOLOJİ) ANABİLİMDALI

TÜRK ve ÇİN

EĞİTİM VE ÖĞRETİM SİSTEMLERİ ÜZERİNE BİR KARŞILAŞTIRMA

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Tez Danışmanı: Prof. Dr. Bülent Okay

Tez Jürisi Üyeleri

Adı ve Soyadı İmzası

... ...

... ...

... ...

... ...

... ...

Tez Sınavı Tarihi ...

(4)

ÖNSÖZ

Çağdaş bilimsel anlayışa göre eğitim; bireyin bedensel, duygusal, düşünsel ve sosyal yeteneklerinin kendisi ve toplumu için en uygun şekilde gelişmesi oluşumudur. Bu çalışmada Türkiye ve Çin Halk Cumhuriyeti’ndeki eğitim ve öğretim sistemleri karşılaştırmalı eğitim modeli ile genel bir bakış açısı kazandırmak amaçlanmıştır. Bu sebeple Türkiye ile Çin Halk Cumhuriyeti’nin tarih boyunca eğitimde izledikleri yol, bu esnada kaşılarına çıkan problemler ve ülkelerin karşılaştırmalı eğitimleri araştırmalarımız dâhilinde incelenmiştir.

Bu çalışmada, Türkiye ve Çin Halk Cumhuriyeti için eğitimin önemi vurgulanarak bu alandaki gelişmeler, eğitim sistemleri’nde uygulanan modeller ortaya konulmaya çalışılmıştır.

“Türk ve Çin eğitim ve öğretim sistemleri üzerine bir karşılaştırma” isimli tez çalışmasında karşılaştığım problemlerin çözümünde yardımcı olan ve beni sürekli destekleyip yol gösteren tez danışmanım Prof. Dr. Bülent Okay’a teşekkürlerimi sunarım.

Ankara, 2008 M.Fatih SEZGİN

(5)

İÇİNDEKİLER

İÇİNDEKİLER ... V  KISALTMALAR ... VI  TABLOLAR ... VII 

GİRİŞ ... 8 

1.  BÖLÜM ... 26 

TÜRKİYE’DE İLKÖĞRETİM SİSTEMİ ... 26 

2.1  İLKÖĞRETİM SİSTEMİ ... 26 

2.1.1. Okul Öncesi Eğitim ... 26 

2.1.2.  İlkokul ve Ortaokul Eğitimi ... 27 

2.1.2.1.  Meslekî ve Teknik Ortaöğretim Türleri ... 29 

2.1.3.  Sekiz Yıllık Zorunlu Eğitim Uygulaması ... 30 

2.1.4.  Öğretim’de Temel Esaslar ve Eğitim Kanunu ... 33 

2.1.5.  Öğretmenlerin Yetiştirilmesi ... 34 

2.2. GELECEĞE YÖNELİK EĞİTİMDE STRATEJİK PLAN ... 37 

2.3. EĞİTİM ALANINDAKİ GELİŞİM VE YATIRIMLAR ... 40 

2.4. EĞİTİM SİSTEMİNDEKİ REFORM ... 41 

2.4. EĞİTİM ALANINDAKİ İSTATİSTİK BİLGİLERİ ... 44 

2.5. İLKÖĞRETİM VE EĞİTİM KANUNU ... 47 

II. BÖLÜM ... 69 

3.  ÇİN’DE İLKÖĞRETİM EĞİTİM SİSTEMİ ... 69 

3.1.  İLKÖĞRETİM SİSTEMİ ... 69 

3.1.1.  Okul Öncesi Eğitim ... 70 

3.1.2.  İlkokul ve Ortaokul Eğitimi ... 71 

3.1.3.  Dokuz Yıllık Zorunlu Eğitimin Uygulaması ... 71 

3.1.4.  Öğretim’de Temel Esaslar ve Eğitim Kanunu ... 72 

3.1.5.  Öğretmenlerin Yetiştirilmesi ... 75 

3.2. GELECEĞE YÖNELİK EĞİTİMDE STRATEJİK PLAN ... 80 

3.3. EĞİTİM ALANINDAKİ GELİŞİM VE YATIRIMLAR ... 82 

3.4. EĞİTİM SİSTEMİNDEKİ REFORM ... 86 

3.5. EĞİTİM ALANINDAKİ İSTATİKSEL BİLGİLER ... 91 

3.6. ÇİN HALK CUMHURİYETİNİN İLKÖĞRETİM EĞİTİM KANUNU ... 100 

ÖZET ... 125 

SUMMARY ... 127 

KAYNAKÇA ... 129 

(6)

KISALTMALAR

AB : Avrupa Birliği ……….18

ABD : Amerika Birleşik Devleti ………25

CPC : Çin Devlet Konseyi Merkez Komitesi………..…. 46

ÇPL : Çok Programlı Lise ……….29

HEI : Yüksek Eğitim Enstitüsü “High Education Institue” ….………... 55

LGS : Liselere Giriş Sınavı ……….…………...14

MEB : Milli Eğitim Bakanlığı ……….23

MOE : Çin Milli Eğitim Bakanlığı “Ministry of Education The People’s Republic of China” ………..…………...……… 75

OKS : Ortaöğretim Kurumları Sınavı ……...………. 17

ÖSS : Öğrenci Seçme Sınavı ………. 18

PİO : Pansiyonlu İlköğretim Okullarında ………. 31

TBMM : Türkiye Büyük Millet Meclisi ………. 27

T.C. : Türkiye Cumhuriyeti………...17

TÜİK : Türkiye İstatistik Kurumu ………27

YİBO : Yatılı İlköğretim Bölge Okulları………...31

YÖK : Yüksek Öğretim Kurumu ……… 22

YTL : Yeni Türk Lirası ………. 26

(7)

TABLOLAR

Tablo 1 : Yıllara Göre Okul Öncesi Eğitimde Okullaşma Oranları…...………...27 Tablo 2 : Yıllara Göre Ortaöğretimde Okullaşma Oranları……...……..……… 28 Tablo 3 : Öğretim yılı ve eğitim (8 yıllık zorunlu eğitim)

seviyesine göre okullaşma oranı……,,,,,………... 45 Tablo 4 : Okul türü ve öğretim yılına göre okul / birim, öğretmen,

öğrenci ve mezun olan öğrenci sayısı ………..………..46 Tablo 5 : Eğitim Nüfusu toplam öğrenci ve öğretim görevlisi sayısı ………….. 92 Tablo 6 : İlkokulların Net Kayıt Oranı (Birim: %) (Stats,2000) ………. .92 Tablo 7 : Brüt Kayıt Oranı (Birim: %) (Stats,2000) ………..….…93 Tablo 8 :Mezunların Seviyesi ve Çeşidine Göre Okulların Yükselme

Oranı(Birim:%) ………....94 Tablo 9 : Her 100000 ikamet eden içinde seviyelerine göre öğrenci sayıları (Birim: kişi) ….………...95 Tablo 10 : Çin’de Seviye ve Çeşitlerine Göre Normal Okulların 2002’deki Temel

İstatistikleri Stats,2000) ………...99

(8)

GİRİŞ

İnsanların diğer insanlarla ve çevreleriyle etkileşimlerinin maddi ve manevi ürünlerine kültür dendiği dikkate alınırsa, insanın, çevresiyle etkileşimi sonucunda kültürlenmeye uğradığı söylenebilir. Çevresiyle etkileşerek öğrendiklerini, diğer insanlara da öğretmeye kalkışan kimse ise, belli bir amaca yönelik olarak o insanları kültürlemeye çalışıyor demektir. ”İnsanların diğer insanları belli bir maksatla kültürlemelerine yada kasıtlı kültürleme sürecine ise eğitim denilmektedir.”

Bilmediğini öğrenmek, daha faydalı hale gelebilmek, ürün ve hizmetlerde kaliteye ulaşabilmek için devamlı eğitimle uğraşılmıştır. Çünkü cehalet karanlığından aydınlığa ancak eğitimle çıkılabilir. İnsan eğitimle şekillenir, eğitimle kendisinde bulunan bir yığın kabiliyetleri ortaya çıkarılarak beceri kazandırılabilir. Bilgi, davranış ve yeteneklerin geliştirilmesi ancak eğitim faaliyetleriyle mümkündür.

Bunun için eğitim önemlidir. Bilhassa mesleki eğitim, emeğin niteliğini iyileştirerek ondan sağlanacak kazancı artırdığından son derece önemli olmuştur. Esasen insandaki araştırmacılık ruhu, bilmediğini öğrenme merakı kendisini devamlı eğitim- öğretim olayının içine atmıştır. Medeniyetler eğitilmiş insan topluluklarının omuzlarında yükselmiştir. Diğer taraftan iyi eğitilmiş topluluklar devamlı bilim, teknoloji ve ekonominin hâkimi olduklarından iyi eğitilmemiş topluluklara hükmetmişlerdir.

Eğitimin iki önemli işlevi vardır. Birinci işlevi millî kültürü ve kalıcı değerleri nesilden nesile aktararak milletin sürekliliğini sağlamak, ikinci işlevi ise toplumu meydana getiren bireylerin bilgi, davranış ve kabiliyetlerini geliştirerek toplumun ilerlemesini ve çağdaşlaşmasını sağlamaktır. Bu iki işlevden birincisi gerçekleşmezse nesiller arası kopukluk olacağından milletin sürekliliği tehlikeye düşer. İkinci işlev gerçekleştirilemezse millet geri kalır; sosyal gelişmeye, değişime ve yeniliklere ayak uyduramayacağından varlığı tehlikeye girer. Bu bağlamda, her ülkenin özgün bir eğitim politikası ve bu politikanın başarısına dönük bir eğitim stratejisi bulunmalıdır.1 İnsan gücü yapısını biçimleyen “eğitim sistemi” ülkelerin en önemli uğraş alanlarıdır ve bu alanda başarılı olmak için ulusal ve evrensel boyuttaki

1Erdoğan, İ.(2003)

(9)

her türlü gelişim ve değişimi izleyerek, gereksinim duyduğu uygulamaları hızla kendi içine almalıdır. Ülkenin yetiştirdiği öğretmenlere, yüksek iş performansı göstermesi için, gerekli bilgi, beceri ve tutumların etkin bir şekilde öğretilmesini sağlanmalıdır.

Eğitimin temel amacında memleketin bilim, kültür, bayındırlık alanında da yükseltmek, milletin her konuda pek verimli olan yeteneklerini geliştirmek, gelecek nesillere sağlam, değişmez ve olumlu bir karakter vermek gerekir. Karşılaştırmalı eğitim, milli eğitim sistemlerini, siyasal, sosyal ve kültürel etkenleri göz önünde bulundurarak inceleyen bir alandır. Farklı ülkelerdeki eğitim sisteminin benzerlikleri ve farklılıklarını tanımlamaya yardım eden, benzer görünen olguları açıklayan ve eğitim uygulamaları hakkında yararlı teklifler getiren bir disiplindir. Ülkelerin mev- cut eğitim sorunları ve nedenlerini, diğer ülkelerdeki benzer etkenlere değinerek saptayan ve yorumlayan bir araştırma alanıdır. Eğitim sorunlarının çözümlenmesi için farklı ülkelerdeki eğitim sistemlerini inceleyen bir alandır. Karşılaştırmalı eğitim'de herhangi bir eğitim sistemi incelenirken yalnızca eğitim kurumlarının irdelenmesi yeterli bulunmaz, eğitimi etkileyen temel ve yan faktörler de gözönünde tutulur. Bu bağlamda karşılaştırmalı eğitim, eğitim uygulamaları konusunda görünenlerin gerisinde neler bulunduğunu araştırıp eğitimi etkileyen sosyal ve siyasal etkenleri inceler. Karşılaştırmalı Eğitim "A yapılırsa B olur" şeklinde bir bakış tarzını benimsemez. Karşılaştırmalı Eğitim, eğitimi anlamaya yardım eden psikoloji, dilbilimi, ekonomi, sosyoloji, tarih ve antropoloji gibi disiplinlerle yakından ilişkili olan çok disiplinli bir çalışma sahasıdır.2

Bu Tez çalışmasında; her iki ülkenin eğitim sistemlerinin karşılaştırılması eğitim sistemlerinin hangi öğelerinin niçin bir benzeri ile karşılaştırılması gerektiği, karşılaştırmada çıkış noktalarının neler olacağı anlatılmaktadır. Özellikle her iki ülkenin ilköğretim eğitim ve öğretim sistemleri daha fazla araştırılmıştır. Eğitim ve öğretim sistemlerinin geçmişten günümüze nasıl bir yol izlediğini, hedefler, uygulanan sistem ve elde edilen sonuçlar araştırılmıştır.

2Wirt, F.M.(1980)

(10)

Eğitim sisteminde, öğretim kademeleri ve ders programları açısından önce eğitim bilimi içerisinde yer alan istatistik ölçütlerine göre ülkelerin zorunlu eğitim sistemi karşılaştırılmış, sorunlu görülen yerler, ülkelerin sistemleriyle farklılıkları ve benzeşimleri aranmıştır. Türkiye’nin ilköğretim eğitim sistemi ile Çin Halk Cumhuriyeti’nin ilköğretim eğitim sistemi yakın zamanda eğitim sistemlerinde yenilik yapmış ve ilk ve orta eğitimlerini zorunlu yapmışlardır. Türkiye’de Cumhuriyet döneminde “harf inkılâbı ile birlikte” eğitim sisteminde birden büyük bir yenilik yapmıştır. 1 Kasım 1928'de, daha önce Türkçeyi yazmak için kullanılan Arap harfleri yerine Lâtin esasından alman harfler, Türk dilinin özelliklerini belirten işaretlere yer vererek Türk harfleri adı ile 1353 sayılı kanunla kabul edilmiştir. Harf İnkılâbı yazı dilinde kullanılan Arap harflerinin yerine yeni Türk harflerinin alınmasını ifade eder. Atatürk, Harf İnkılâbını, sadece kolay okuyup yazma için bir yazı tekniği meselesi olarak ele almamıştır. Lâtin alfabesinden alınan Türk harfleri, batı uygarlığına katılma işini de kolaylaştırmıştır. Harf İnkılâbı aynı zamanda, dilde reform yolunu açacaklara bir dayanak olmuş ve onlara güç kazandırmıştır.

Tabii bu yeni Harf İnkılâbı getirmiş olduğu yeniliklerin haricinde bir takım problemlerin çıkmasına da sebep olmuştur. Arap harfleri, Arap diline çok iyi uymakla beraber, Türk dili için yetersiz ve elverişsizdir. Türkçe, Arap harfleri ile kolay yazılıp okunamamaktadır. Konuşulduğu hâlde yazılamıyor, yazıldığı gibi okunamayan bir yazı dili söz konusu olmaktadır. Okuyup yazmayı kolaylaştırmak ve yaymak, modern eğitim ve öğretimin gerçekleşmesine çalışmak ancak harf inkılâbı ile sağlanabilmektedir. Bu durumda halk birden yeni bir dile alışmaya çalışırken dönemin âlimleri ile bir kopukluk oluşturmuştur. Çin eğitim sistemi’nde ise soylulardan oluşan ve değişimini yavaş gösteren bir eğitim sistemi görülmektedir.

Tabii her iki ülkenin de geçmişten günümüze gelen tarihsel boyutu aşağıda detaylı bir biçimde ele alınmıştır. Yeniden yapılandırılan zorunlu eğitim sisteminde ilköğretim okulları bir yandan öğrenci sayısındaki artış ve buna bağlı olarak ortaya çıkan fiziki kapasite yetersizliği ve diğer taraftan da branş öğretmeni açığı ile karşı karşıya bulunmaktadır.

(11)

Türkiye’de Dünden Bugüne Eğitim ve Öğretim Sistemi;

Türk eğitim sistemi bugüne kadar birçok farklı aşamalardan geçmektedir.

Kökü oldukça eskiye dayanan bu eğitim sistemini tarihsel boyutuyla incelenirse Osmanlı dönemi ve Cumhuriyet tarihi ile devam edilebilinir. Osmanlı’nın kuruluşundan, tanzimat dönemine kadar eğitim kurumlar okulları olarak, Abbasi halifesi Me’mun (813-833) tarafından Bağdat’ta Darü’l Hikme adında ilk akademi açılmıştır. Bunu Beyt’ül İlm, Darü’l-İlm denilen yeni okullar izlemektedir. Nişabur hâkimi Emir Nasır Bin Sebüktekin( 1000’e doğru) ilk İslam medresesinin kurcusu olarak bilinmektedir. Büyük Selçuklu veziri Nizamülmülk, Nizamiye medresesini 1065 ‘de Bağdat’ta açmıştır. Bunu İsfahan, Rey, Nişabur, Merv, Belh, Herat, Basra nizamiyeleri izlemiştir. Burslu ve yatılı bu medreseler herkese açık kurumlar olmuştur. Diğer bir eğitim kurumu tekkeler, başkent ya da büyük ticaret merkezi durumundaki yerleşim yerlerinin çevresinde bu adla, daha küçük yerlerde ve köylerde de zaviye adıyla kurumlaşmış yapılar olarak görülmektedir. Farklı bir eğitim kurumu olarak mektepler vardır.3

Osmanlı Beyliği daha önce, Selçuklunun uzun süre sınırlarında tutamadığı, Türk ve Müslüman olmayan nüfusların yoğun biçimde yaşadığı kuzeybatı anadolu’da bağımsızlık elde etmişlerdir. Bu bölge Selçuklu eğitim geleneklerinin dışındadır. Bu bölgelerde pozitif bilime ağırlık veren okullara ne gerek ne de öncelik vardır. Çünkü yüzyıllarca hıristiyanlık dogmalarının tartışıldığı, dinsel kurulların toplandığı İznik’te öncelikle İslam dinini öğreten bir kuruma ihtiyaç duyulmuştur.

Kuruluş döneminde tutarlı bir düzeyde medrese hareketi olduğu görülmektedir. İlk Osmanlı sultanları bilim sever, bilim adamlarına saygılı, onları koruyan hükümdarlardır. Yıldırım’ın Bursa’daki darü’t-tıbında uygulamalı hekimlik bilgi ve becerisinin kazandırıldığı biliniyor. Kadı zade Rumi Matematik, Hacı Paşa Hekimlik alanlarında önemli bilim adamı olarak bu medreseler de ders vermişlerdir.

3 Sakaroğlu, 1991, Osmanlı Eğitim Tarihi İstanbul İletişim Yayınları

(12)

İlk Osmanlı medrese kitabı 14. yy. ortalarında Molla Şemseddin Fenari tarafından yazılan Mantık isimli eserdir. 14. yüzyılın ortalarından 15. yüzyıl sonlarına kadar sürecek bu eğitim kurumlarında öğretim kadroları, kaynakları, fıkıh kelamın yanı sıra, riyaziye, felsefe, astronomi, tıp bilimlerinin yan yana okutulması ve ehil insanların yetiştirilmesi bakımından henüz gücünü ve olgunluğunu kanıtlayamamış küçük bir beylik için gerçekten övünç kaynağı olmuştur. Eğitimdeki ikinci büyük atılım Fatih dönemi ile başlamıştır.4 Fatih; Grekçe ve Latince kitapları toplamış, sayılı filozofları, bilginleri ve sanatçıları İstanbul’a davet etmiştir. Bu yolla pozitif bilimlerin, sanatın, egemen olduğu bir kültür ve eğitim ortamı tasarlamıştır.

Fatih adını taşıyan caminin çevresine planlı bir şekilde medreseler yaptırmıştır. Bu medreselerin vakfiyesinde ‘medresi-i semaniye’ (sekizli medrese) adı geçmektedir.

Dört köşedeki sekiz medreseyle bunların arkasındaki tetimme (hazırlık okulu) 1471’de tamamlanmıştır. Sekiz medresenin her birinde 19 oda vardır. Bunların 15’i danişmend denen yüksek öğrenim öğrencilerine barınma ve çalışma mekânı olarak ayrılmıştır. Ayrıca bir kütüphane, darü’t-talim denen ve okuma yazma ile temel din bilimlerinin verildiği bir mektep, darüşşifa, eczane, konuk evi vb. bu büyük öğretim sitesini tamamlar. 16 yüzyıl sonlarından başlayarak tartışamaya bir ölçüde yer veren akli metodların ve derslerin programlardan ayıklanıp salt dogmatik yöntem ve konuları ağırlık kazanması eğitimin çürüme sürecini başlamıştır. Programlar hafifletilir. Eğitmenler vergiden muaf tutulur. Bu ayrıcalık bir kötüye kullanma kapısını da araladı, bilimle eğitimle ilgisi bulunmayanlar da rüşvetle görev almaya başlamıştır. 16.yy sonu ve 17. yy. başlarında başarısız softaların, danişmentlerin Anadolu’daki Celali ayaklanmaları içersinde yer aldıklarını, çoğu zaman da taşrada sahte ayaklanması denen karışıklıkları çıkardıkları, İstanbul’da ise ‘talebe-i ulum’ adı altında kapıkulu eylemlerine destekçi oldukları sıkça görülür. Zamanla derslere devam etmeme ve ticaretle uğraştıkları da görülmektedir. 16. yüzyılda tüm ülkedeki medrese sayısı 120 bazıları usta –çırak geleneğinde hekimlik eğitimi veren hastane sayısı 89, medrese öğrencilerinin tamamı da 9 bin olarak görülmektedir.

4 Koçer, 1995 Osmanlı Dünyasında Bilim ve Eğitim

(13)

Osmanlı örgün eğitim kurumlarından özel amaçlı olanlardan biri ‘ocak’

denilen askeri eğitim kurumlarıdır. Bu ocaklar kişiye yepyeni bir kimlik ve inanç kazandıran, askerlik formasyonu veren, eğitim ve disiplin ağırlıklı kışlalardı. Türk ve Müslüman olmayan gençlere Müslümanlık ve Türk gelenekleri öğretilirdi. Acemi oğlan ocağında terbiye olunanlardan kimileri Enderun’a kabul edilirlerdi, kuvvetlileri bostancı, diğerleri yeniçeri olurlardı. Acemi ocaklarının en eskileri Gelibolu’da ve Edirne’de 14. yy ikinci yarısında faaliyete geçmiştir.15. yy. İstanbul’da Beyazıt ve Galata Sarayında, 16. yy.da at meydanında ocaklar açılmıştır. Bunlardan son ikisini daha sonra mektep adını almıştır. Programları da okuma yazmayı kapsayacak şekilde yenilenmiştir. Devşirme sisteminin işlevini yitirdiği 18. yy. da ocaklar kapatılmıştır.

Enderun mekteplerinin kurucusu Fatih’dir. Askerlikte güzel sanatlara, politikaya, diplomasiye, spora kadar sarayın ihtiyaç duyduğu her alanı kapsayan bu okulların hazırlık sınıfları acemi ocakları, galata sarayı mektebiydi. 12–14 yaş devşirmelerden seçilen adaylar, hazırlık sınıfında temel bilgiler ve din eğitimi aldıktan sonra ikinci bir seçimden geçirilerek Topkapı Sarayı’nın Enderun’u Hümayun denen iç bölümündeki büyük oda ve küçük oda adlı alt sınıflarına alınırdı. Burada medrese eğitimine yakın bir eğitim görürlerdi. Enderun mektebinin asıl sınıfları Seferli, Kiler, Hazine koğuşlarıydı. Bunların üstünde de en iyi yetişmiş ve kıdem kazanmış 40 gencin yer aldığı Has oda vardı. Günlük yaşam spor, silah eğitimi, yarışma, müzik, okuma uğraşları ile doluydu.8 yıllık yasal Enderun hizmetini dolduranlar koğuşlarının konumlarına göre ‘çıkma’ denen işlemleriyle dış göreve giderlerdi ve bir daha saray hizmetine dönmezlerdi.

17 yüzyılın sonlarına kadar devşirme kökenli zeki ve yetenekli genç kadrolara dayanan bu kurum devletin yönetim ve ordu kademelerine önemli kişiler yetiştirmiştir. Ama devşirme sisteminin körelmesi, hazırlık okullarına ve saray Enderun’una han zade, bey zade sanlı soylu çocuklarının alınması ile giderek yozlaşmıştır.5 Savaşlardan henüz çıkmış, taze bir devlet olan Türkiye’de bu 3 sınıflık köy ilkokulları 1930’lu yılların sonuna kadar yeterli düzeyde eğitim-öğretim yapabilmiş, bu süre içerisinde şehirlerdeki okullara daha da fazla önem verilerek

5 Sakaroğlu, 1991, Osmanlı Eğitim Tarihi İstanbul İletişim Yayınları

(14)

geliştirilmeye çalışılmış, kıt olan imkânlarımız dâhilinde 1940’lı yıllardan itibaren 5 yıllık eğitim-öğretime geçilmeye başlanmıştır. Aynı süreç içerisinde müfredat da geliştirilmeye çalışılmıştır.

Atatürk Dönemi Milli Eğitim Politikası Milli Mücadele hareketinin başarıyla sonuçlanmasından sonra Türk toplumunu çağdaş medeniyet seviyesine ulaştırmayı isteyen Atatürk, bu amacını gerçekleştirmek için ülkede köklü inkılâp hareketlerine girişmiştir. Bu hareketleri engelleyecek her şeyin ortadan kaldırıldığı bu dönemde, hedef alınan ana düşünce milli, çağdaş ve laik bir toplum meydana getirmektir.

Bütün bunlar ise ancak milli bir eğitim sayesinde gerçekleşebilirdi. Milli Mücadelenin kazanılmasında etkili olan milli birlik ve milli şuur anlayışı yeni devletin eğitim politikasının da esasını oluşturmuştur.6 Zira Osmanlı'dan farklı olarak üniter milli bir devlet olarak kurulan Cumhuriyet'in eğitim politikası da milli olmalıydı. Bu konu ile ilgili olarak, daha milli mücadelenin devam ettiği yıllarda 1921'de Ankara'da milli bir eğitim programının oluşturulması amacıyla Maarif Kongresi toplanmıştır. Atatürk kongrenin açılışında yaptığı konuşmasında, önceki eğitim sistemini eleştirerek, ülkenin geri kalmasında oynadığı role dikkatleri çektikten sonra, yeni devletin eğitim politikasının Osmanlı'daki gibi gayr-i milli olmayıp, doğu ve batı tesirlerinden uzak milli bir politika olacağını vurgulamıştır.

Cumhuriyet ile beraber milli eğitimin amacı, milli egemenlik ve tam bağımsızlık ilkelerini benimsemiş, milli birlik ve bütünlüğe önem veren nesillerin yetiştirilmesi olarak belirlenmiştir Bu dönemde milli eğitimin, aynı zamanda çağdaş ve laik özellikler taşıması için çalışılmıştır. O dönemde batı medeniyeti en ileri çağdaş tek medeniyettir ve temelinde akılcılık ve gerçekçiliğe dayalı bilimsel düşünce anlayışı vardır.

Türk toplumunun çağdaşlaşabilmesi için bu düşüncenin temel alınması dolayısıyla eğitimin dinin tesirinden kurtarılarak laik esaslara göre yeniden düzenlenmesi gerekiyordu ki, bu doğrultuda laikleşme hareketlerine ağırlık verildi.

Böylece, milli ve laik bir eğitim politikası ile ümmet toplumundan millet toplumuna

6 İhsanoğlu, 2002, Osmanlı Medeniyet Tarihi “Eğitim ve Bilim”

(15)

geçiş sağlanmaya çalışıldı. Bunların yanı sıra dönemin milli eğitim politikasının bir özelliği de halkçı, halka doğru olmasıdır. Daha çok ilk ve orta öğretimde belirgin olarak ortaya çıkan bu özellik, eğitimde fırsat eşitliğinin yaratılması, okulların bütün ülke çocuklarına açık ve parasız hale getirilmesi anlayışı ile kendini göstermiştir.

Atatürk eğitim ve öğretime çok önem vermiştir. Örgün ve yaygın eğitim faaliyetlerinde yoğun olarak bulunmuştur. İzmirliler 9 Eylül 1922 akşamı büyük kurtarıcılarını ağırlamaktadır. İzmir korkunç bir kâbustan çıkmıştır. Herkes mutludur, neşelidir. Türk ordusunun ilk rütbeli kadın askeri Halide Edip onbaşı, savaşın başından o güne kadar en çetin günlerde beraber çalıştığı Başkomutanına bir ara yaklaşır, kendisini kutlamak ister ve sorar: “Paşam, hayatınızın en büyük mücadelesini, nihayet tarihin kaydettiği en büyük bir zaferle, büyük başarılarla bitirdiniz, ne kadar bahtiyarsınız kim bilir?”7 En içten övgüleri taşıyan bu sözlere Mustafa Kemal Paşanın verdiği cevap, O’nun içindeki yanan ateşi gösterir: “Halide Hanım, mücadelemizin bence en küçük kısmını bitirdik. Geri kalmış halkımızın yetiştirilmesi ve milletimizin Batı medeniyeti seviyesine ulaştırılması için asıl ve büyük mücadelemize şimdi başlıyoruz.”

Eğitimde güttüğü politika ve koyduğu hedefler kalite ve kalkınmayı gerektirmektedir. İnsan eğitimle şekillenir, eğitimle kendisinde bulunan bir yığın kabiliyetleri ortaya çıkarılarak beceri kazandırılabilir.8 Bilgi, davranış ve yeteneklerin geliştirilmesi ancak eğitim faaliyetleriyle mümkündür. Bunun için eğitim önemlidir. Bilhassa mesleki eğitim, emeğin niteliğini iyileştirerek ondan sağlanacak kazancı artırdığından son derece önemli olmuştur. Esasen insandaki, araştırmacılık ruhu, bilmediğini öğrenme merakı kendisini devamlı eğitim-öğretim olayının içine atmıştır. Medeniyetler eğitilmiş insan topluluklarının omuzlarında yükselmiştir. Diğer taraftan iyi eğitilmiş topluluklar devamlı bilim, teknoloji ve ekonominin hâkimi olduklarından iyi eğitilmemiş topluluklara hükmetmişlerdir

7 Göksel, 1973, Atatürk ve Türk Çocuğunun Eğitimi ve Öğretimi

8 Karagöz oğlu, 1985 Atatürk’ün Eğitim Savaşı

(16)

Kurtuluştan sonra en önemli konusu “Millî Eğitim Meselesi” olmuştur. Daha Sivas günlerinde, devlet olabilmenin ilk adımlarını attığı sırada, Amerikalı gazeteci Mr. Brown’a şöyle der: “Türk halkı iyi bir eğitim görmeli ve iyi bir hükümete sahip olmalıdır. Eğitim okul demektir. Türk köylüsünün pek azı okuryazardır. Ama bu köylüler yeniliklere isteklidir, çocuklarının iyi bir eğitim almasını ve Müslümanlığın değerleri ile donatılmasını ister.”9 Atatürk, çocuklarımızın ve gençlerimizin kendi millî değerlerimizle yetiştirilmesini istemiştir. Bu konuda doğu ve batıyı taklit etmekten uzak durulmasından yanadır.

Bunun için eğitim dili, yöntemi ve eğitim araçlarının tamamen millîleştirilmesini istemiştir. Geleneksel eğitim modellerinin terk edilerek çağdaş bir eğitim modelinin geliştirilmesinin önemini vurgulamış ve bu modelin yabancı fikirlerden ve etkilerden uzak ve bizim millî değerlerimize uygun olmasını istemiştir.

16 Temmuz 1921’de Ankara’da toplanan Maarif Kongresini açılış konuşmasında:

“Bugüne kadar izlenen eğitim ve öğretim yöntemlerinin milletimizin gerileme tarihinde en önemli etken olduğu kanaatindeyim. Onun için bir millî eğitim programından bahsederken; eski devrin hurafelerinden, toplumsal yapımızla hiç de ilgisi olmayan yabancı fikirlerden, doğudan ve batıdan gelebilen tüm etkilerden tamamen uzak, millî özelliklerimizle ve tarihimizle bağdaşabilen bir kültür kastediyorum” diyerek yeni eğitim sisteminde, çocuklarımız ve gençlerimize özellikle kendi varlığı ve birliği ile ters düşen bütün yabancı unsurlarla mücadele gereğinin öğretilmesini ve millî değerlerimizi aksi fikirlere karşı şiddetle ve fedakârlıkla müdafaa edecek bir anlayış geliştirmelerinin sağlanmasını istemiştir.1 Mart 1922’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni açılış konuşmasında ise ilköğretimden üniversiteye kadar eğitimin her kademesinde gençlerimizin en önce ve her şeyden önce Türkiye’nin istikbaline, kendi benliğine ve ulusal geleneklerine düşman olan bütün varlıklara karşı mücadele etme bilincinin kazandırılmasının gereğini vurgulamıştır.

9 Howard E. Wilson, Dr İlhan Başgöz, 1968,Türkiye Cumhuriyetinde Eğitim ve Atatürk

(17)

Eğitimde eğitici ve vasıflı insan eksikliği, uygulamaların ve inkılapların uzun süre hayata geçirilmesini zorlaştırmış ve yer yer dünya tarihine trajik komik eğitim anlayışı şeklinde yazılacak olaylar gerçekleşmiştir. Medreselerde yetişmiş birçok âlimin ipte sallandırılması ve yüzlerce âliminin ülke dışına sürülüşü eğitimdeki vasıflı insan eksiğinin artmasına sebep olmuştur. T.C ise askerliğini onbaşı ve çavuş olarak yapanları köylerde öğretmen yapmıştır. Bu öğretmenler sadece çocukları değil yetişkinleri de eğiteceklerdir. Köy eğitmenleri adı verilen bu öğretmenler ileride köy enstitülerinin de fikir ve ilham kaynaklarıdır. Köy Enstitüleri ve halk odaları (daha sonra halk evleri) sadece köylerde eğitim faaliyeti yürütmektedirler. Batılılaşma ideali, batı mandası altında devam etmekte ve devrin imtiyazlı sınıfı İstanbul ve İzmir’de yabancı okullarda öğrenimini sürdürmektedir. 13 milyona varan Anadolu insanı ise bir anda kendini cahil bırakan harf devriminin içinden çıkmaya çalışıyor, bir yandan yenilenen giyim, ahlâk, düşünüş meselelerine uyum sağlamaya çabalanmaktadır. Çeşitli zamanlarda toplanan milli eğitim şuralarında alınan kararlar uygulanan programı değiştirmekle kalmıyor, bir önceki sistemi tamamen reddedebiliyordu. 10

5 yıllık sistemle birlikte Türk eğitim sistemi rayına otururken, okul sayısı kentlerde artmaya başlamış, devlet eliyle ve imece usulüyle okul yapımına devam edilmiştir. Köylerin ekonomik durumunun iyi olmaması nedeniyle köy okulları yerinde saymış, hatta buralarda öğretmen açığı baş göstermiştir. 1970’li yıllardan sonra hızlı nüfus artışı ve çoğalan eğitim ihtiyacı altında ezilen Türkiye, halkın onlarca yıldır alışmış olduğu “imece” usulünü ortadan kaldırmış, “merkezden icraat”

devrini başlatmıştır. Bu dönemden itibaren tüm eğitim yatırımları da devlet eliyle yapılmaya çalışılmıştır. Halkın Ankara’dan bu kadar çok beklentisi olduğu bir dönemde bu sistemin uygulanması için diretilmesi, Ankara’nın yoğun talep ve bürokrasinin altında ezilmesine neden olmuştur. Bu sistem uğruna kaybedilen süre dalıyla-budağıyla yaklaşık 10 yıldır. Kaybedilen bu zaman en basit ifadeyle 2 tam eğitim yılıdır. Bu vahim olay, Türkiye ekonomisinin çıkmaza girmesine neden olmuş, bu nedenle 1980’li yıllarda “Kendi okulunu kendin yap!” kampanyaları

10 Mengüşoğlu, Harf Inkılabı, Felsefeye Giriş

(18)

başlatılarak halk katılımı ile yeni eğitim tesisleri yapılmıştır. Bu kampanya ile elde edilen başarı göz ardı edilemeyecek derecede mühim ve gurur vericidir. Bu sayede köylerde atıl durumda kalan okullar da 5 yıllık eğitime tam olarak geçiş yapmış, tesisler geliştirilmiştir. Bu süreç içerisinde müfredat da iyileştirilmiş, Türk eğitim sistemi kıvamına gelmiştir.

1990’lı yıllarda eğitim reformları sık sık görüşülmüş, bu konuda AB üye ülkelerinin eğitim politikaları her bir ayrıntısıyla masaya yatırılmış ve bu konuda tartışmalar uzun bir zaman almıştır. Tüm bunların sonucunda mevcut Türk eğitim sistemiyle yol kat edilemeyeceği ve değil AB’ye girmek; Avrupa sınırından öteye geçmek bile mümkün olmayacağı anlaşılmış, 1997–1998 eğitim-öğretim yılı’ndan itibaren geçerli olmak üzere 5 yıl olan zorunlu eğitim 8 yıla çıkarılarak bir devrim yapılmıştır. Bu reform kafalarda birçok soru işareti oluşturmuş, fakat Ankara buna sessiz kalarak adeta “bekleyin ve görün.” demiş ve yeni sistem daha ilk yılında rayına oturmuştur. Bu yenilik dönemin şartlarına göre Türkiye’yi kurtuluşa erdirebilecek niteliktedir. Yıllardır uygulanan “ortaokullar” “ilkokullarla” birleşmiş ve tek çatı altında; “ilköğretim okulları” adıyla toplanmışlardır. Sadece tek bir sorun vardır; eğitim tesisleri.

Devlet yaşanan bu “inceleme” süreci içerisinde hazırladığı planlar doğrultusunda halk katılımını tekrar kısıtlamış, ekonomik sistemde de yeni düzenlemeler yoluna gidince bir sistemsizlik ortaya çıkmış ve eğitim binaları kıt imkânlarla tamamlanmaya çalışılmıştır. Yine bu zor durum karşısında yenik düşen Türkiye, 70 milyonu bulan nüfusu ve yaklaşık 13 milyonluk öğrenci nüfusunun ihtiyaçlarını karşılayabilmek amacıyla 11 Eylül 2003 tarihinde “Eğitime %100 Destek” kampanyası ile eski sisteme geri dönülmüştür. Bu tarihten itibaren eğitim konusunda tesis sorununu büyük oranda halleden Türkiye, eğitim sisteminin kalbine;

müfredata ağırlık vermeye başlamıştır. Bu noktaya kadar sıkıntıyı en çok ilköğretim sisteminde çeken Türkiye, artık ortaöğretimde de sıkıntı çekmeye başlamış, AB önergeleri ve hızla artan ortaöğretim nüfusu altında daha fazla direnememiştir. Bu durum, üniversiteyle ilgili çözümü zor sıkıntıları da beraberinde getirmiştir.

(19)

1981 yılında çıkarılan 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu gereği daha önce Millî Eğitim Bakanlığı ve Üniversitelere bağlı olarak faaliyet gösteren öğretmen yetiştiren yüksekokul, enstitü, akademi ve fakülteler, 20 Temmuz 1982’de Yükseköğretim Kurulu (YÖK) çatısı altında üniversiteler bünyesinde toplanmıştır.

1989–1990 öğretim yılından itibaren öğretmen yetiştiren bütün yükseköğretim kurumlarının öğretim süresi en az dört yıllık lisans düzeyine çıkarılmıştır. Ülke gereksinimi doğrultusunda Bakanlığımız ve Yükseköğretim Kurulu (YÖK) iş birliğinde, 1998–1999 eğitim-öğretim yılından itibaren öğretmen yetiştiren yüksek öğretim kurumlarında yeniden bir yapılanmaya gidilmiştir.

1. Bu yapılanma ile

• İlköğretim alanlarına sınıf ve branş öğretmeni yetiştiren programlar 4 yıllık lisans,

• İlköğretim ve orta öğretime ortak branş öğretmeni yetiştiren programlar (Resim-iş, Müzik, Beden Eğitimi, Yabancı Dil) ile meslekî ve teknik eğitim kurumları meslek dersleri öğretmenliği programları dört yıllık lisans,

• Eğitim fakülteleri bünyesindeki orta öğretim alan öğretmenliği ile ilgili programlar 3,5+1,5=5 yıllık tezsiz yüksek lisans,

• Orta öğretim kurumlarına alan öğretmeni yetiştiren Edebiyat, Fen, Fen- Edebiyat Fakülteleri, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, İlahiyat Fakülteleri ile Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu programları ise 4+1,5=5,5 yıllık tezsiz yüksek lisans düzeyine getirilmiştir.

2. Yeniden yapılanma ile ilköğretim kurumları öğretmenliklerine yan alan zorunluluğu getirilmiştir.

3. Türk Eğitim Sistemine öğretmen yetiştiren kurumların tamamı üniversite yapısı içinde olup; eğitim, meslekî eğitim, teknik eğitim, fen, edebiyat fakülteleri ile beden eğitimi ve spor yüksek okulları adı altında gruplanmıştır.

(20)

4. Bu kurumlara merkezi sınavla genel ve meslekî teknik orta öğretim kurumları mezunlarından öğrenci alınmaktadır.

5. Yeni öğretmen yetiştirme sisteminin uygulamaya girdiği 1998–1999 eğitim-öğretim yılından itibaren orta öğretim branş öğretmenliğine yönelik Pedagojik Formasyon Programı durdurulmuştur.

6. Sınıf Öğretmenliği Bölümü mezunları gereksinimi karşılanması nedeniyle 2001–2002 eğitim-öğretim yılı başından itibaren Sınıf Öğretmenliği Sertifika Programı uygulamasına son verilmiştir.

7. Üniversitelerin ilgili Enstitülerinde sadece İngilizce Öğretmenliği Sertifika Programı sürdürülmektedir. Bu programa İngilizce öğretim yapan tüm lisans mezunları başvurabilmektedir.

8. MEB Talim ve Terbiye Kurulunun 340 sayılı Kararına göre atamada öncelik sırası eğitim fakültesi mezunlarına verilmiştir.

Çin’de Dünden Bugüne Eğitim ve Öğretim Sistemi;

Çin imparatorluğunun hemen hemen tüm kurumları, gelenekleri, eğitimi Konfüçyüs’ün erdemli birey, erdemli toplum ilkelerine göre biçimlenmiştir.

Konfüçyüs’ün düşünce yapısını anlayabilmek için, öncelikle ortaya koyduğu ilkeleri bilmek gerekmektedir. Nedir Konfüçyüs’ün hedefi? Barış ve Refah içinde bir ülke.

Mutlu insanlar. Bu hedefe ulaşmak için ne yapmak gerekiyor? Konfüçyüs’e göre öncelikle yöneticilerin birer “Chün Tzu” olmaları gerekiyor. Konfüçyüs, “Chün Tzu”

adını verdiği ideal yöneticiyi aramaktadır aslında. Bu insan, öyle biri olmalıdır ki, onun yönettiği ülkede huzur ve barış olsun. Savaş, kargaşa ve acı olmasın. İnsanlar refah içinde yaşayabilsinler.

(21)

“Chün Tzu” terimini böyle açıklayınca, Konfüçyüs’ün hedef kitlesinin öncelikle yöneticiler olduğu anlamı çıkmaktadır. Bizce, böyle bir görüş hiç de yanlış değildir. Çünkü başka beyliklerin topraklarına göz dikenler, merkezi otoriteyi dinlemeyerek savaş çıkaranlar, halkı savaşlarda telef edenler ve savaş giderlerini karşılamak için durmadan vergileri artıranlarda yöneticilerdir. Yöneticiler “Chün Tzu” olmalıdır ki, ülkede huzur ve barış olabilsin. Daha sonraki dönemlerde, Konfüçyüs’ün öğrencileri beyliklere dağıldıktan sonra, Konfüçyüs öğretileri daha geniş kitlelere ulaşmıştır.11

Konfüçyüs, Çin’de herkese açık ve herkesin yararlanabileceği bir eğitimi amaçlıyordu. Konfüçyüsten önce soylular oğullarını belirli sanatlarda eğitmek için özel hocalar tutar, devlet memurları alt kademelere gerekli teknikleri öğretirlerdi.

Konfüçyüs, Çin’de öğretme sanatını bir meslek, bir başka deyişle yaşam tarzı olarak kuran ilk kişidir. Yaşamını bütünüyle öğrenmeye ve toplumu dönüştürüp geliştirmek amacıyla öğretmeye adamıştır. Tüm insanların eğitimlerinden kendilerine yarar sağlayacağına inanmaktadır. Geleceğin potansiyel yöneticilerini insan sevgiyle tanıtıyor, eğitimin kapılarını herkese açıyor ve öğretmeyi sadece bilgi edinme olarak değil bir kişilik yapılanması olarak görmektedir. Herkese aynı eğitimi vermeye kalkıştığınızda, bir dengesizlik ortaya çıkar. Çabuk kavrayanla, yavaş kavrayanı birlikte eğitmeye kalkıştığınızda, yavaş kavrayan kişi geride kalacaktır. “Yetersiz”,

“beceriksiz”i “başarısız” duruma düşecektir. Çevresi tarafından horlanacaktır. Bu durumdan kurtulmak için, büyük bir olasılıkla eğitime devam etmek istemeyecektir.

Toplum içinde bir sorun olacaktır. Oysa o da kendi çapında başarılı olabilecek durumdadır. Böylelikle Konfüçyüs, günümüzde hala çözümlenemeyen bir sorunu, 2500 yıl önce dile getirmekte ve çözümünü göstermektedir. Bu ise bizce yanlış anlaşılmaması ve yanlış anlatılmaması gereken önemli bir konudur.12

Konfüçyüs halk arasında bir derviş gibi dolaşarak düşüncelerini halka aktarmamıştır. Daha öncede değindiğimiz gibi amacı, fikirlerini kabul edecek bir bey bulmak ve onun yanında görev almaktır. Ancak yönetimde görev aldığı takdirde

11 Okay, 2004, Konfuçyüs

12 Okay, 2004, Konfuçyüs

(22)

düşüncelerini gerçekleştirme fırsatı bulabileceklerdir. Konfüçyüs’ün öğretileri, öğrencileri ve öğrencilerinin öğrencileri tarafından yayılmıştır.13 Konfüçyüs öğrencilerine alışılmış biçimde ders vermek yerine onlarla küçük gruplar halinde ya da teker teker sohbet etmektedir. Her öğrencinin kişiliğini inceler ve onlardan bütünsel bir insan çıkarmaya çalışmaktadır. Öğrencilerin zihinlerini geliştirmek için tarih, şiir, dans, müzik öğrenmelerini zorunlu sayıyor, ayrıca toplumda etkili olabilmeleri için onları insan ilişkileri konusunda hem kuram hem de uygulama düzeyinde bilgilendiriyor, değişik durumlarda nasıl davranmaları gerektiğini söylemektedir. Eğitim sırasında dogmatik ya da otoriter değildir. Öğrencileri onunla aynı düşünceleri paylaşmayınca gücenmiyor, hatta çoğu zaman onların görüşünü kabul etmektedir.

Konfüçyüs’ün yaşamı söyleminin yarattığı görkemli etkiye karşın son derece sade ve yalındır. Konfüçyüs’ün yaşamının yalınlığı ve gerçekliği, onun insan sevgisinin hakikati öğretmekle değil, hakikati bulmayı öğretmek ve insanın kendi kaderini çizme yetisine sahip olduğunu göstermekle tanımlanabileceğinin ifadesidir.

Konfüçyüs düşüncelerini uygulaya bileceğini umduğu saygın bir devlet görevine 50 yaşında girdi. Ancak elinde gerçek bir yetki olamadığını görünce öfkeyle istifa etti.

On yılı aşkın bir süre değişik devletlere güç ve tehlikeli yolculuklar yaparak devlet yönetimini kendisine emanet edecek bir hükümdar arar ve sonunda 67 yaşında, kimi öğrencilerinin ona yaptığı ana yurdu Lu ya dönme çağrısını kabul ederek memleketine geri döner. İ.ö.479 yılında 73 yaşındayken hayata gözlerini kapar.

Konfüçyüs’ün öğretisi yaşam tarzı ve kişiliği gibi doğal, yalın ve insancıldı.

Öğretisinde ahlak ve siyaset ağır basmaktaydı. Ona göre hep hareket halinde olan yer ve gök birbirini dengeleyen güçlerdi ve otaka var oluşları bir uyum içimdeydi. Bu koşullara tabi olan insanın evreni örnek alarak ona benzemeye çalışması gerekiyordu.

Evrendeki denge, dünyada ki tüm insan edimlerinin çıktığı eşsiz bir köktür, dengeye uyum tüm edimlerin izlenmesi gereken everensel bir yoldur. Onda her şey yerli yerinde ve kavramlar iç içedir. Sadakati belirleyen erdem erdemi belirleyen sadakat

13 Okay, 2004, Konfuçyüs

(23)

gibi erdemi oluşturan bir öğede bağlılıktır.14 Ana babaya bağlılıktan çok fazla söz eder Konfüçyüs. Onda ki ana babaya bağlılık ilişkilerin erdeminden ve koşulsuzluğundan geçer. Ona göre düzen doğruya gitmenin ve her şeyin yolunda gitmesinin bir sonucudur. Her şeyin bir düzeni vardır düzen içinde yapılan her eylem değer kazana bilir. Mesela tören içinde düzen varsa törendeki her şey yolunda gider.15 İnsanların eğitimini o kadar çok önemser ki Konfüçyüs şöyle der’’ insanların beni tanımamaları bana üzüntü vermez. Benim onları tanıyamamam üzüntü verir bana’’ Ve insanları çıkar ilişkisinden uzak tutmaya çalışır. İnsanlığın büyüklüğü ve küçüklüğü adaleti kavramış olmasından geçer. ‘büyük insanlar adaletten küçük insanlar çıkardan anlar’ der.

1986’da yayınlanan “Çin Halk Cumhuriyeti’nin Zorunlu Eğitim Kanunu”ndan beri 9 yıllık zorunlu eğitim birçok seviyede uygulanmıştır ve önemli bir gelişme sağlanmıştır. Çin hükümeti kırsal, azınlık ve fakir bölgelerde zorunlu eğitimin genelleştirilmesine büyük önem vermektedir. 1949’da Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra, hükümet okul kitaplarının ve diğer öğretim materyallerinin hazırlanması ve üretimine büyük önem verir. 1950’de, Milli Eğitim Bakanlığı ilkokullar için müfredat standartlarını belirler. Daha sonraları, 1956, 1963, 1978 ve 1986’da ilkokullarda ve ortaokullarda öğretilen konulardan 4 set konu özetleri çıkarılır ve bu konu özetlerine uygun olarak tüm ulus çapında kullanımı olan insanların eğitim basım evi tarafından 8 set okul kitapları basılarak ve yayınlanmaktadır. Çin, farklı türlerde ve farklı düzeylerde temel eğitimin ihtiyaçlarını karşılayan öğretmen eğitim sistemini kurmuştur.

Çin'de öğretmen eğitimi, hizmet öncesi ve hizmet içi eğitim olmak üzere iki kısımdan oluşmaktadır. Hizmet öncesi eğitimi üniversiteler ve kolejler gibi dört yıllık eğitim kurumları, hizmet içi eğitimi ise eğitim enstitüleri ve öğretmenlere yönelik hizmet içi eğitim okulları tarafından verilmektedir. Hizmet içi eğitim televizyon, mektup, uydu ve akşam okulları ile verilmektedir.

14 Gökberk, 1994 Felsefe Tarihi, Ankara: Koçak Yayınevi

15 MOE, 2004

(24)

Dereceli eğitimde hizmet içi eğitimini tamamlayan öğretmenlere akademik itibarı olan sertifikalar verilmektedir. Derecesiz eğitim ise sürekli eğitimin en önemli parçası olup öğretmenlerin sürekli kendilerini iyileştirmesine yönelik bir programdır.16

Sürekli eğitim, özellikle sınıf öğretmenleri arasında yaygın olup, esasen öğretmenlerin kendi yeteneklerini geliştirmeye yönelik bir programdır. Sınıf öğretmenlerinin sürekli eğitimi iki kısma ayrılmıştır. Bunlar; yeni öğretmenlerin tecrübe kazanmasına yönelik eğitimler ile var olan öğretmenlerin eğitim sonrası ihtiyaçlarına yönelik eğitimlerdir. Çin'de uzaktan eğitim 1950'li yıllarda mektupla eğitim ile başlamıştır 1970'li yılların sonuna doğru ülke çapında radyo ve televizyon üniversite ve kolejleri kurulmuştur.1980'li yıllarda ise uydu ağı aracılığıyla uzaktan eğitim başlamıştır. Eğitim sisteminin bir ülke için önemi her geçen gün daha önemli hale gelmektedir. Eğitim sistemi sadece bir toplumun kendi kültürünü yeniden üretme aracı olarak değil, o toplumun sosyal, siyasal ve ekonomik gelişmelere ayak uydurmasının, yani toplumun varlığını devam ettirebilmesinin de çok önemli bir aracıdır. Eğitim sistemi aracılığıyla, bir yandan bireyler sosyalleştirilir, kültürel değerler yeni kuşaklara aktarılır, diğer yandan ise bireylere çağın gerektirdiği teknik bilgi birikimi verilmeye çalışılır. Kalabalık bir nüfusa sahip olan Çin’de eğitim gören insan sayısı da çok fazladır. Dünyada en büyük çaplı eğitimin yapıldığı Çin’de okullarda, eğitim görenlerin sayısı yaklaşık 200 milyonu aşmaktadır.

Çin’de eğitim kategorileri arasında anaokulu, ilkokul, ortaokul, lise ve üniversite eğitimi bulunuyor. Çin hükümeti, ilkokul ve ortaokulu kapsayan 9 yıllık zorunlu eğitim uygulamaktadır. Zorunlu eğitim gören öğrenciler okul masraflarından muaf tutuluyorlar, öğrenciler yalnızca kitap ve defter masraflarını ödüyorlar. Daha öncede belirtildiği üzere Çin’de soylulardan gelen bir eğitim sistemi oluşmuş ve bu eğitimin reformu yavaş olmuştur. Zorunlu eğitime büyük önem veren Çin hükümetinin çabalarıyla 10 yıl önce yüzde 80 olan zorunlu eğitimin yaygınlık oranı günümüzde yüzde 90’a kadar yükseldi. Çin hükümeti önümüzdeki birkaç yıl içinde, bütün çocukların okula girmeleri ve Çin’de bir an önce Dünya çapında birinci sınıf

16 MOE, 2004

(25)

üniversiteler kurulması için kırsal bölgelerdeki zorunlu eğitime ve üniversite eğitimine ağırlık verecek. Çin’deki okullar esas olarak hükümet tarafından işletilen devlet okullarıdır. Son yıllarda gelişmeye başlayan özel eğitim, henüz boyutu ve düzeyi bakımından devlet okullarıyla kıyaslanamayacak durumdadır.

Çin’de temel eğitim okul öncesi, ilkokul ve ortaokul eğitimini içermektedir.

1949 yılında Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurulmasından önce, Çin’deki temel eğitim çok geri bir durumdadır. Eğitimindeki gelişimin en fazla olduğu 1946 yılında, ülkede sadece 1300 anaokulu, 289000 ilkokul ve 4266 tane ortaokul mevcuttur. 1949’lardan sonra reform politikalarının benimsenmesi ve 1978 de eğitimin dünyaya açılması ile temel eğitim gelişmenin yeni yüzyılına ayak uydurmuş olur. 1999 yılının başlarında, Devlet Konseyi, Milli Eğitim Bakanlığı’nın oluşturduğu, “Fen, Teknoloji ve Eğitimde Çin’in Güçlenmesi” stratejisinin uygulanışını esas alan, “Çin Halk Cumhuriyeti’nin Eğitim Kanunu”nu ve “Çin’de Eğitimin Gelişmesi ve Reform Prensipleri”ni temel alan reformun ve yüzyıllarca eğitimin gelişmesinin çerçevesini çizen “21 Yüzyılı Karşılarken Eğitimsel Atılımın Uygulama Planı”nı onaylanır.

2002 yılında, 20, 360 ve 200 çocuk kayıtlı 111800 anaokulu vardır. 2002 yılı itibariyle, toplamda 121, 567, 100 öğrenci kayıtlı 456900 ilkokul vardır ve ilkokulların net kayıt oranları %98.58’lere ulaşmıştır. Anaokullarının yönetimi ve danışmanlığını geliştirmek için, devlet anaokullarının yönetiminin bilimsel ve enstitü temeline oturtacak “Anaokullarının Yönetim Tüzük”ü ve “Anaokulu İşinde Tüzük”ü içeren birçok ciddi tüzük yayınlanmıştır. Devlet aynı zamanda anaokulu öğretmenlerinin nitelikleri ve performanslarının değerlendirilmesi ile ilgili kurallar ve tüzükler oluşturmuştur.17

Her ülke hedefine uygun niteliklerle donanımlı insan gücünü istihdam etmek zorundadır. Ancak, istihdam edilen insan gücünün, niteliklerinin belirlenmesi, kurum amaçlarına uygun yetiştirilmesi ve ülkenin de değişen koşullara uygun kendi değişimini sağlayabilmesi için düzenli bir eğitime gereksinimi vardır. Bu bağlamda, bir milletin özgün bir eğitim politikası ve bu politikanın başarısına dönük bir eğitim stratejisi bulunmalıdır.

(26)

1. BÖLÜM

TÜRKİYE’DE İLKÖĞRETİM SİSTEMİ

Eğitimin temel amacında memleketin bilim, kültür, bayındırlık alanında da yükseltmek, milletin her konuda pek verimli olan yeteneklerini geliştirmek, gelecek nesillere sağlam, değişmez ve olumlu bir karakter vermek gerekir. Bilmediğini öğrenmek, daha faydalı hale gelebilmek, ürün ve hizmetlerde kaliteye ulaşabilmek için devamlı eğitimle uğraşılmıştır. Bilgi, davranış ve yeteneklerin geliştirilmesi ancak eğitim faaliyetleriyle mümkündür. Bunun için eğitim önemlidir. Bilhassa mesleki eğitim, emeğin niteliğini iyileştirerek ondan sağlanacak kazancı artırdığından son derece önemli olmuştur. Esasen insandaki araştırmacılık ruhu, bilmediğini öğrenme merakı kendisini devamlı eğitim-öğretim olayının içine atmıştır.

2.1 İLKÖĞRETİM SİSTEMİ 2.1.1. Okul Öncesi Eğitim

Okul öncesi eğitim; isteğe bağlı ve 36–72 ay arasındaki çocukların eğitimini kapsamaktadır. Okul öncesi eğitim kurumları, bağımsız anaokulları olarak kurulabildikleri gibi, kız meslek liselerine bağlı uygulama sınıfları ile diğer öğretim kurumlarına bağlı ana sınıfları olarak da açılabilmektedir.

Okul öncesi eğitimin amaçları:

- Çocukların sağlıklı beden, zihin ve duygu gelişiminin sağlanması, - Çocuklara iyi alışkanlıklar kazandırılması,

- Çocukların ilköğretime hazırlanması,

- Şartları elverişsiz çevrelerden gelen çocuklar için ortak bir yetişme zemininin temin edilmesi,

- Türkçenin doğru ve güzel konuşulmasıdır.

(27)

Okul öncesi eğitim isteğe bağlı olduğundan katılım oranı oldukça düşüktür.

Ancak bu dönemdeki eğitimin, daha sonraki eğitim düzeylerindeki öğrenci başarısına olumlu katkıları bilindiğinden bir taraftan kurumsal eğitime katılımı artırıcı tedbirler alınmakta diğer taraftan da anne baba eğitimi programları, mobil anaokulu, yaz okulu gibi alternatif modellerle okul öncesi eğitimi yaygınlaştırma çalışmaları sürdürülmektedir.

Okulöncesi eğitimde son yıllarda önemli gelişmeler görülmektedir.

Okullaşma oranları son dört yıl içerisinde % 113’lük bir artış göstererek 2006–2007 eğitim öğretim yılında % 25’e ulaşmış, okul öncesi eğitim kurumlarından yararlanamayan çocuk sayısını azaltmak ve mevcut okul öncesi eğitimi kurumlarında verilen eğitimin kalitesini arttırma yönünde kısa, orta ve uzun vadeli stratejiler geliştirilmektedir.18

Tablo 119: Yıllara Göre Okul Öncesi Eğitimde Okullaşma Oranları

2.1.2. İlkokul ve Ortaokul Eğitimi

İlköğretim, 6–14 yaş grubundaki çocukların eğitim-öğretimini kapsamaktadır. Kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve devlet okullarında parasızdır. İlköğretim kurumları sekiz yıllık okullardan oluşur. Bu okulları bitirenlere

18 MEB, 2004, Türkiye Milli Eğitim Bakanlığı, Erişim: www.meb.gov.tr/zorunluilkogretim

19 TÜİK, 2006,Türkiye İstatistik Kurumu Erişim: http://tuik.gov.tr/VeriBilgi.do 2006

Yıllara Göre Okul Öncesi Eğitimde Okullaşma Oranları (4-5 Yaş)

0 10 20 30

Toplam 11,7 13,2 16,1 19,9 25

Erkek 11,8 13,2 16,2 20,3 25,5

Kız 11,6 13,1 16 19,5 24,4

2002/'03 2003/'04 2004/'05 2005/'06 2006/'07

(28)

ilköğretim diploması verilir. Bu düzeydeki okullaşma oranı 2006–2007 öğretim yılında % 96,4 olarak gerçekleşmiştir. Ortaöğretim; ilköğretime dayalı, en az dört yıllık öğrenim veren 14–16 (2008–2009 eğitim öğretim yılından itibaren 14–17 yaş grubu) yaş grubu çocukların eğitimini kapsayan genel liseler ile meslekî ve teknik liselerden oluşur.20 İlköğretimi tamamlayan her öğrenci, ortaöğretime devam etme ve ortaöğretim imkânlarından ilgi, istidat ve kabiliyetleri ölçüsünde yararlanma hakkına sahiptir. Bu düzeydeki okullaşma oranı 2006–2007 öğretim yılında % 86,64 olarak gerçekleşmiştir. 21

Tablo 222: Yıllara Göre Ortaöğretimde Okullaşma Oranları

Genel Ortaöğretim Türleri:

- Genel Liseler - Anadolu Liseleri - Fen Liseleri

- Anadolu Öğretmen Liseleri - Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri - Sosyal Bilimler Liseleri

- Spor Liseleri

20 MEB, 2004

21 MEB, 1998, Türkiye Milli Eğitim Bakanlığı, Cumhuriyetin 75. Yılında Gelişmeler ve Hedefler, Ankara

22 TÜİK, 2006, Türkiye İstatistik Kurumu Erişim: http://tuik.gov.tr/VeriBilgi.do

Yıllara Göre Ortaöğretimde Okullaşma Oranları

60,00 70,00 80,00 90,00 100,00

Toplam 80,76 80,97 80,90 85,18 86,64

Erkek 93,36 90,8 89,53 95,07 96,24

Kız 67,52 70,67 71,88 74,88 76,66

2002/'03 2003/'04 2004/'05 2005/'06 2006/'07

(29)

Genel liseler dışındaki ortaöğretim kurumlarına giriş merkezi bir sınavla olmaktadır. Anadolu Güzel Sanatlar liseleri ile Spor liselerine ise yetenek sınavıyla öğrenci alınmaktadır.

2.1.2.1.Meslekî ve Teknik Ortaöğretim Türleri

Meslekî ve teknik ortaöğretim okulları; ülkemiz endüstrisinin ve hizmet sektörünün gereksinim duyduğu iş alanlarına orta kademe teknik insan gücü yetiştiren ve öğrencileri yükseköğretime hazırlayan öğretim kurumlarıdır.

Meslekî ve teknik ortaöğretim türleri:

- Erkek Teknik Öğretim Okulları - Kız Teknik Öğretim Okulları

- Ticaret ve Turizm Öğretimi Okulları - Din Öğretimi Okulları

- Özel Eğitim Okulları - Sağlık Meslek Liseleri - Tarım Meslek Liseleri - Adalet Meslek Liseleri

- Tapu ve Kadastro Meslek Liseleri - Anadolu Meteoroloji Meslek Liseleri

Erkek ve kız teknik öğretim okulları, başlangıçta geleneksel olarak kız ve erkek öğrenciler için uygun olduğu düşünülen programların izlendiği okullar olarak kurulmuştur. Ancak bu okulların bir kısmı süreç içindeki çeşitli gelişmeler doğrultusunda benzer programların izlendiği karma eğitim kurumları hâline gelmiştir. Nüfusu az ve dağınık yerleşim birimlerindeki eğitim binaları, öğretmen, yönetici ve diğer personelden azamî derecede yararlanarak kaynak israfını önlemek, ilköğretimi tamamlayan öğrencilere ilgi, istek ve yetenekleri doğrultusunda ortaöğretimden yararlanma olanağını sağlamak amacıyla çok programlı liseler (ÇPL) faaliyete geçirilmiştir.23

23 MEB, 2004

(30)

2.1.3. Sekiz Yıllık Zorunlu Eğitim Uygulaması

Dünyada yaşanan hızlı gelişmeler 2000’li yıllara “çağdaş insan”, “çağdaş- bilgi toplumu” modeliyle girmek zorunluluğunu getirmektedir. Çağdaş-bilgi toplumu olma sürecini yaşayan ülkemizde, eğitim sistemimizin önemli ve temel basamağı olan ilköğretim gelişen teknik ve bilime, evrensel değerlere paralel olarak; laik, bilimsel, akılcı, demokratik ve özgürlükçü bir anlayışla yeniden düzenlenmek istenmiştir.24

Bu amaçla, Türkiye’nin 2000’li yıllarını belirleyecek zorunlu-kesintisiz 8 yıllık bir ilköğretim reformu geliştirilmiştir. 1973 yılında 1739 sayılı yasa ile 8 yıla çıkarılması öngörülen ilköğretim 18 Ağustos 1997 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanan 4306 sayılı kanunla gerçekleştirilebilmiştir. Bu kanunla “ilköğretim kurumları 8 yıllık okullardan oluşmaktadır. Bu okullarda kesintisiz eğitim yapılmakta ve bitirenlere ilköğretim diploması verilir” hükmü getirilmiştir25. Milli Eğitim Sistemi içerisinde bulunan ilkokullar ve ortaokullar 8 yıllık ilköğretim okuluna dönüştürülerek programlarda bütünlük sağlama yoluna gidilmiştir. Böylece ilkokullar ve ortaokullar kaldırılarak tek tip programa geçilmiştir.26

Zorunlu eğitim, örgün eğitimin en fazla önem verilen bölümünü ifade etmektedir. İnsanın; belli bir çağda belli bir sürede eğitim almasını ön görür. Temel eğitim ise, hangi yaşta olursa olsun insanın; örgün ve yaygın eğitim sistemi içinde belli bir düzeyde ve nitelikte eğitim görmesini anlatan bir kavramdır.27 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Yasasında “İlköğretim her yurttaşın görmesi gereken temel eğitimdir” biçiminde tanımlanmıştır. 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Yasasında kullanılan “temel eğitim” kavramı “ilköğretim” olarak değiştirilmiş ve T.C.

Anayasasının 42. maddesinde “ilköğretim; kız, erkek bütün vatandaşlar için

24 Türkmenoğlu, 2002, Cumhuriyet Ödülü: Sekiz Yıllık Eğitim

25 Resmi Gazete, Sayı 23084 S.2

26 MEB, 2004

27 MEB, 1998 Milli Eğitim Dergisi Sayı:9) S.11

(31)

zorunludur ve devlet okullarında parasızdır” denilerek herkesin asgari ve temel seviyede eğitim almalarını zorunlu kılınmıştır.28

4306 sayılı kanunun yürürlüğe girmesiyle birlikte sekiz yıllık zorunlu ilköğretimin yaygınlaştırılması ve niteliğinin artırılması amacıyla “Eğitimde Çağı Yakalama 2000 Projesi” başlatılmıştır.

Projede;

„ Büyük merkezlerin bir kısım okullarında uygulanmakta olan ikili eğitime son vermek,

„ Sınıf mevcutlarını 2000 yılına kadar aşamalı olarak 30’a çekmek.

„ İklim ve ulaşım durumu elverişli olmayan ve elverişli olduğu halde güvenlik sorunu bulunan küçük yerleşim birimlerindeki çocuklarımıza da Yatılı İlköğretim Bölge Okulları (YİBO) veya Pansiyonlu İlköğretim Okullarında (PİO) öğrenim olanağı sağlamak ve bunların tüm masraflarını karşılamak,

„ Taşımalı eğitim uygulamasının yanı sıra YİBO’lar ile PİO’ları yaygınlaştırarak birleştirilmiş sınıf uygulamasını aşamalı olarak kaldırmak,

„ Maddi olanakları yeterli olmayan öğrencilerin okul giysisi, çanta, kitap ve defter gibi gereksinimlerini karşılamak,

„ Örgün eğitimi, uzaktan eğitim öğretim yöntemiyle desteklemek,

„ İlköğretim kurumlarında bilgisayar laboratuarları kurmak, bu laboratuarlarda Bilgisayar Destekli Eğitimin yanı sıra tüm öğrencilere bilgisayar kullanmasını öğretmek,

„ Çocuklarımıza ilköğretim kademesinde en az bir yabancı dil öğrenme olanağı sağlamak,

„ Okulları, çağın gereklerine uygun araç ve gereçlerle donatmak,

„ Akılcı ve bilimsel bir yaklaşımla “ öğrenmenin yollarını öğrenen ve sorgulayan birey” yetiştirmek yoluyla “ öğrenen toplum” olmanın gereği olan en önemli koşulu yerine getirmek,

28 MEB, Türkiye Milli Eğitim Bakanlığı, Cumhuriyetin 75. Yılında Gelişmeler ve Hedefler, Ankara

(32)

„ Çocuklarımızın zihin yeteneklerinin geliştirilmesi yanında bedensel gelişmelerini de güvence altına alacak fiziki alt yapıyı gerçekleştirmek,

„ Yaş itibariyle zorunlu eğitim dışına çıkan ilkokul mezunlarından 8 yıllık ilköğrenimini tamamlamak isteyen herkese bulundukları yerde Açık Öğretim yoluyla bu olanağı sağlamak, temel ilkeler olarak benimsenmiştir.29

Türkiye’nin zorunlu eğitim ve öğretim sisteminde bu güne kadar, eğitim alanında yenileşme ve gelişmeye dönük çeşitli adımlar atılmıştır. Her biri eğitim tarihinin önemli gelişmeleri olmakla birlikte, 18 Ağustos 1997 tarihinde 23084 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 4306 sayılı yasa bu adımların en büyüğü olmuştur.

İlköğretim kurumlarının yapısını ve işleyişini değiştiren 4306 sayılı yasada;

„ İlköğretim kurumlarının sekiz yıllık okullardan oluşması, bu okullarda kesintisiz eğitim yapılması ve bitirenlere ilköğretim diploması verilmesi,

„ 222, 1739 ve 3308 sayılı yasalarda birlikte ya da ayrı ayrı geçen “ilkokul” ile

“ortaokul” ibarelerinin “ilköğretim okulu” olarak değiştirilmesi,

„ İlköğretimin 6. , 7. , 8. sınıf öğrenimini ortaöğretim kurumları bünyesinde yapmakta olan öğrenciler ile çıraklık eğitim merkezlerindeki öğrencilerin eğitimlerini bu kurumlarda tamamlaması ve 1997–1998 öğretim yılı başından itibaren bu sınıflara hiçbir şekilde öğrenci alınmaması,

„ Bazı derslerin öğretimini yabancı dille yapan okulların hazırlık sınıflarında başarılı olan öğrenciler ile 1997–1998 öğretim yılında okumaya hak kazanan öğrencilerin zorunlu eğitimlerine bu okullarda tamamlaması,

„ Milli eğitim sisteminin öğrencilere ilgi, yeti ve yetenekleri doğrultusunda her bakımda yöneltmeyi gerçekleştirecek biçimde düzenlenmesi, bu amaçla ortaöğretim kurumlarına eğitim programlarının hedeflerine uygun düşecek şekilde hazırlık sınıflarının konulabilmesi,

„ İlköğretimin son ders yılının ikinci yarısında öğrencilere, ortaöğretimde devam edebilecek okul ve programlarının hangi mesleklerin yolunu açabileceği ve bu mesleklerin kendilerine sağlayacağı yaşam standardı ve iş hayatı konusunda

29 MEB, 1998

(33)

tanıtıcı bilgiler vermek meslek seçiminde doğru karar vermelerine yardımcı olmak üzere rehberlik servisince gerekli çalışmaların yapılması,

„ İlköğretim okulunu bitirenlerin bir mesleğe hazırlamak amacıyla çıraklık dönemine kadar iş yerlerinde aday çırak olarak eğitilmesi, çırak olabilmek için 14 yaşını doldurması ve en az ilkokul mezunu olması,

„ 8 yıllık ilköğretim giderlerinde kullanılmak üzere 01.09.1997–31.12.2000 tarihleri arasında bazı işlem ve kâğıtlardan eğitime katkı payı alınması (Kasım 2000 yılında bu kapsamda elde edilecek gelir 970,8 trilyon lira olarak gerçekleşmiştir.

2.1.4. Öğretim’de Temel Esaslar ve Eğitim Kanunu

Madde 1 — Bu kanun, Türk Milli Eğitiminin düzenlenmesinde esas olan amaç ve ilkeler, eğitim sisteminin genel yapısı, öğretmenlik mesleği, okul bina ve tesisleri, eğitim araç ve gereçleri ve Devletin Eğitim ve Öğretim alanındaki görev ve sorumluluğu ile ilgili temel hükümleri bir sistem bütünlüğü içinde kapsamaktadır.

Madde 2 — Türk Millî Eğitiminin genel amacı, Türk Milletinin bütün fertlerini, 1.(Değişik:16.06.1983/2842 K/1 md) Atatürk inkılâp ve ilkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı, Türk Milletinin millî, ahlâkî, insanî, manevî ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan, insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmektir;

2. Beden, zihin, ahlâk, ruh ve duygu bakımlarından dengeli ve sağlıklı şekilde gelişmiş bir kişiliğe ve karaktere, hür ve bilimsel düşünme gücüne, geniş bir dünya görüşüne sahip, insan haklarına saygılı, kişilik ve teşebbüse değer veren, topluma karşı sorumluluk duyan; yapıcı, yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmek;

3. İlgi, istidat ve kabiliyetlerini geliştirerek gerekli bilgi, beceri, davranışlar ve birlikte iş görme alışkanlığı kazandırmak suretiyle hayata hazırlamak ve onların, kendilerini mutlu kılacak ve toplumun mutluluğuna katkıda bulunacak bir meslek sahibi olmalarını sağlamaktır;

(34)

Böylece, bir yandan Türk vatandaşlarının ve Türk toplumunun refah ve mutluluğunu artırmak; öte yandan millî birlik ve bütünlük içinde iktisadî, sosyal ve kültürel kalkınmayı desteklemek ve hızlandırmak ve nihayet Türk Milletini çağdaş uygarlığın yapıcı, yaratıcı seçkin bir ortağı yapmaktır.

2.1.5. Öğretmenlerin Yetiştirilmesi

Öğretmen boyutu eğitim sistemimizin temel boyutlarından birisidir. Bu nedenle öğretmen niteliğinin eğitime etkisi kaçınılmazdır. Aynı zamanda eğitim sistemimiz ve eğitsel olanaklarımız düşünüldüğünde "öğretmen"in yerine başka bir şey konulması olanaklı görülmemektedir. O halde "öğretmen yetiştirme"de karşılaşılan güçlüklerin çözülmesine öncelik verme kaçınılmazdır.

Günümüzde değişen toplumsal ve ekonomik koşullar eğitimin rolünü de değiştirmektedir. Dolayısıyla öğretmene; bu koşullara ayak uydurabilecek ve koşulları geliştirebilecek esneklik, gelişme, açık olma, bu koşullarla değişen öğrencinin özelliklerini tanıyabilme, okulu öğrenci kadar kendisi içinde bir eğitim ortamı olarak görebilme becerilerinin kazandırılması gerekmektedir.30 Öğretmeni yetiştirecek nitelikli öğretim elemanının yetiştirilmesinde var olan nitel ve nicel sorunlar nedeniyle, gelişmekte olan üniversitelere öğretim elemanı alınırken ve daha sonra 2547 Sayılı Kanunun 35. maddesi kapsamında yüksek lisans ve doktora yapmak üzere gelişmiş bir üniversiteye gönderilecek olan kişilerin belirlenmesinde;

a)Kendi üniversitesi ve eğitimini yapacağı üniversite öğretim üyelerinden oluşan bir seçme komisyonu oluşturulmalı,

b)Öğretim elemanı adayının seçiminde; Türk Milli Eğitiminin genel amaç ve ilkelerine uygunluk, akademik temel beceri ve yeterliliklere sahip olma vb.

koşullar temel alınmalı,

30 YÖK, 2002 Yüksek Öğretim Kurumu ; “Eğitim Fakülteleri Öğretmen Yetiştirme Programlarının Yeniden Düzenlenmesi” Milli Eğitim Dergisi Sayı:137

Referanslar

Benzer Belgeler

• 1961 yılında kabul edilen bu kanun, ilköğretimin tanımı, zorunlu ve parasız olması, ilköğretim çağı, resmî ve özel Türk ilköğretim okullarında öğrenim

• Türk milli eğitim sistemi, örgün eğitim ve yaygın eğitim olmak üzere iki ana bölümden oluşur.. • Örgün eğitim, belirli yaş grubundaki ve aynı seviyedeki

davranmaları gerektiğini ve bu davranışların kurallarını belirleyen, kişilere belli şekillerde davranışlarda bulunması için zorlayıcı etkide bulunan, aralarında birlik

Toplumun düşünce ve eylem tarzları birey topluma girmeden önce büyük ölçüde düzenlenmiş ve planlanmıştır.... Toplam kültürün istikrarlılığı

Hizmetleri Genel Müdürlüğü görevlerinde de değişiklikler yapılmış, Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü adını almıştır... Milli Eğitim Akademisi 3797 sayılı

Milli Eğitim Temel Kanunu’na göre; Türk Milli Eğitim sisteminin bir amacı da iktisadî, sosyal ve kültürel kalkınmayı desteklemek ve hızlandırmaktadır (Md. 2/3)..

Örgüt üyeleri, örgütte meydana gelen değişmeleri fark ederler ve olumsuzdan olumluya doğru örgütten ayrılma, aktif direniş, karşı koyma, razı olma, şartlı

Öğretmenlik mesleğinin özellikleri, sınıf ve okul çevresi, eğitimin bazı alanlarla ilişkisi(psikoloji, felsefe, hukuk), türk eğitim sisteminin tartışıldığı zorunlu