T.C.
ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ VETERİNER FAKÜLTESİ
FARMAKOLOJİ VE TOKSİKOLOJİ ANABİLİM DALI
İlaçların Etki Şekilleri
Genel Bilgiler
• İlaçların canlı yapıda etkilerini kendilerine özel bazı noktalara bağlanarak yada etkileyerek
oluştururlar.
• Bu yapılara hedef noktalar denir.
İlaçlar hedef noktalarda
• Enzim veya enzimin bir parçası olma
• Enzimlerin aracılık ettiği bir tepkimede antimetabolit olarak görev yapma
• Reseptörlerin işgali (hormon-reseptör, NM-
reseptör, agonist-reseptör, antagonist-reseptör)
• İyon kanallarını etkileme ve
• Taşıt proteinlerini etkileme yolu ile etkilerini gösterirler.
Reseptörler
• Hücrelerde;
• Özel bir büyük molekülün belli bir kısmını oluşturan;
• İlaç, zehir yada fizyolojik maddeleri seçici olarak yüksek ilgi ile bağlayan;
• Ve böylece etkinin başlamasına aracılık eden yapılara reseptör;
• Reseptörü taşıyan büyük moleküle de reseptör molekülü adı verilir.
Reseptörler
• İlaç vb maddelerin etkilerine aracılık eden yapılar yanında;
• Enzimler (AkE, dihidrofolat redüktaz, transpeptidaz)
• Taşıt proteinleri (Na, K, ATPaz)
• DNA yazımı veya
• Yapısal proteinler (tubulin) olabilir.
Reseptör molekülleri
• Sitoplazma zarının dış yüzeyinde
• Katekolaminler,
• Aminler,
• Peptidler,
• Peptid hormonlar
• Sitoplazma içinde
• Steroid hormonlar,
• Vitamin D ve
• Çekirdekte
• Tiroksin yerleşmişlerdir.
7-241
Reseptörler
Reseptörler
• Sitoplazma zarında bulunan reseptör proteinleri genellikle diğer büyük moleküllerden oluşan alt birimlerle (enzim ve iyon kanalları gibi)
kenetlenmişlerdir.
• Reseptörler ilaç moleküllerini tanıyan ve onlarla geçici olarak birleşmeleri sırasında oluşan
kimyasal enerjiyi biyolojik görev yapan enzim ve iyon kanalları gibi effektör yapılara uyarı şeklinde aktaran yerlerdir.
• Kimyasal enerjiyi biyolojik uyarıya dönüştürür.
Reseptörler
• Uyarının aktarılması her basmakta şiddetlenir.
•-reseptörlerin uyarılması ile ilk basamakta 1 adet asenilat siklaz (AS) etkinlerir.
• 1 AS molekülü 100 ATP molekülünden 100
siklik adenozin monofosfat (sAMP) şekillendirir.
• 1 sAMP molekülü 100 proetin kinaz molekülünü etkinleştirir. Böylece ilk uyarı 10 000 kat
artırılmış olur.
Uyarının
aktarılması
Reseptörler
• İlaçların reseptörlere bağlanması genellikle dönüşümlüdür.
• Bazı dokularda ilaçlarla bağlanan ancak cevap oluşturmayan noktalar da bulunur. Bunlara
sessiz reseptör adı verilir.
• Başlıca sessiz reseptörler arasında;
• Plazma proteinleri
• Doku proteinleri ve
• Hücre zarı proteinleri sayılabilir.
Reseptörler
• İlaç reseptör birleşmesinde etkinin oluşabilmesi için sadece yapısal olarak uyum yetmez.
• Bunun yanı sıra karşılıklı elektrik yüklerinin de zıt olması gereklidir.
• Ayrıca reseptöre bağlanan ilaç molekülünün bu yapıya uyarı yapması da gereklidir.
• Reseptöre bağlanarak;
• Etkinleştiren maddeye agonist,
• Etkinleştirmeyen maddeye antagonist adı verilir.
Reseptör Sayısında Değişmeler
• Agonistlerle yapılan uzun süreli sağaltımlarda reseptör sayıları azalır.
• Tersine olarak antagonistlerle yapılan uzun
süreli sağaltımlarda ise reseptör sayıları artar. Bu durumda ilacın birden bire kesilmesi şiddetli etkiye yol açabilir.
• Tiroid bezinin faaliyetleri arttığında kalpte - reseptör sıklığı artar; tersi durumda azalır.
İlaç Reseptör Etkileşmesine İlişkin Bağlar
• İlaçlar
• Van der Waals,
• Hidrojen,
• İyonik,
• İyon dipol ve
• Kovalent bağlarla reseptöre bağlanırlar.
• Bazen bu bağlardan sadece biri ile
• Bazen de Ak / AkE arasında olduğu gibi üç ayrı tür bağla da gerçekleşebilir.
Van der Waals Bağı
• Farklı iki molekülde bulunan atomların yakın
temasa geçmesi ile geçici olarak atomun bir ucu diğer ucuna göre negatif yada pozitif yük
kazanır.
• Böylece atom iki kutuplu (dipol) hale gelir.
• Dipoller arasında oluşan yakın temasla
şekillenen bağ tipine Van der Waals bağı denir.
Van der Waals Bağı
Hidrojen bağı
• Hidrojen atomu ile negatif elektrik yüklü grup arasında şekillenen bağdır.
• Hidrojen negatif elektrik yüklü gruptan bir elektron alır ve bu elektron ortak kullanılır.
Hidrojen bağı
İyonik bağ
• Zıt elektrik yüklü iki molekül arasında elektro- statik çekim sonucu oluşan bağ tipidir.
İyonik bağ
Kovalent bağ
• Organik madde moleküllerinde bulunan atomlar arsında elektron çiftlerinin paylaşılması ile
oluşan kuvvetli bir bağ tipidir.
• İlaç molekülleri ile reseptörler arasında
şekillenen bu tür bağlar geri dönüşümsüzdür.
Kovalent bağ
Enzimler
• Çok sayıda ilaç vücutta yada bakteri veya parazitlerde
• Enzimlerin etkinliğini engelleyerek;
• Seyrek olarak da artırarak etki gösterirler.
• İnsülin, çeşitli büyüme ve gelişme faktörleri ile peptid hormonların etkilerine hücre zarlarında bulunan protein kinazlar aracılık ederler.
• Bu enzimlere reseptör olarak iş gören enzimler denir.
Taşıma Sistemleri (Taşıt Proteinleri)
• Yüklü maddeler ile bazı ilaç ve fizyolojik
maddelerin hücreye girişlerinde taşıt proteinleri rol oynarlar.
• Glikoz ve aminoasitlerin hücreye girişi,
• İyon ve çeşitli organik maddelerin böbrek tubüllerinden taşınması,
Taşıma Sistemleri (Taşıt Proteinleri)
• Sodyum veya kalsiyum gibi iyonların hücre içine veya dışına taşınması
• NM maddelerin sinir ucuna geri alınması taşıt proteinleri aracılığı ile
• Bazen enerji harcamadan (kolaylaştırılmış difüzyon)
• Bazen de enerji harcanarak (aktif taşıma) ile sağlanır.
İyon Kanalları
• Hücre zarlarında çeşitli anyon ve katyonların geçişine aracılık eden iyon kanalları vardır.
• İlaçlar bu kanalları bazen doğrudan; bazen de G proteinleri aracılığı ile etkilerler.
İyon Kanalları
• İyon kanalları arasında:
• Çizgili kaslarda yerel anesteziklerle engellenen sodyum kanalları,
• Damar duvarında bulunan ve verapamille engellenen kalsiyum kanalları,
• Benzodiazepinlerle etkinleşen GABA reseptörü- klor kanalları sayılabilir.
İyon Kanalları
İlaç Reseptör Etkileşmesine İlişkin Teoriler
• Reseptör İşgali Teorisi
• Değişik Reseptör İşgali Teorisi
• Biyolojik Uyarı Teorisi
• Hız Teorisi
• Allosterik Etkileşme Teorisi
• İki Durum Kalıbı Teorisi
• Hareketli Reseptör Hipotezi
Reseptör İşgali Teorisi
• Bu teoriye göre ilaçların reseptöre bağlanması enzim-substrat bağlanmasına benzer.
• Olay enzim kinetiğine ve kitle etkisi kanununa göre gerçekleşir.
• Oluşacak etkinin şiddeti işgal edilen reseptörlerin oranı ile ilişkilidir.
• Dokudaki reseptörlerin tamamı ilaç molekülleri ile kapatıldığında doruk etki meydana gelirken;
• Reseptörlerin yarısı ilaç molekülleri ile işgal
edildiğinde oluşacak etki doruk etkinin yarısıdır.
Reseptör
İşgali
Teorisi
Değişik Reseptör İşgali Teorisi
• Bazı ilaçların, reseptörün tamamını işgal etseler de doruk etki meydana getirememesi, reseptör işgali teorisini yetersiz kılmıştır.
• Bu teoriye göre aynı reseptöre etkiyen ilaçların reseptörün tamamını kapatsalar bile etkilerinin farklı olacağı savunulur.
• İlaçların etkinliğinin gücü intirinsik etkidir ve alfa- değeri ile ifade edilir.
• Bir reseptöre etki gücü en fazla olan ilacın alfa- değeri: 1 olarak kabul edilir.
Değişik Reseptör İşgali Teorisi
• Alfa değeri 1 olan ilaç reseptör için agonist olarak kabul edilir.
• Alfa değeri 1’den küçük ilaçlar parsiyel agonist (dualist) olarak isimlendirilir.
• Alfa değeri sıfır (0) olan ilaç ise antagonist olarak kabul edilir.
• Bu teoriye göre intirinsik etkinliği yüksek olan ilaç belli şiddetteki etkiyi daha az sayıdaki reseptörü işgal ederek meydana getirebilir.
Değişik Reseptör
İşgali
Teorisi
Biyolojik Uyarı Teorisi
• Bazı ilaçların doruk etki meydana getirmeleri için kendilerine özel reseptörlerin tamamını
uyarmalarına gerek yoktur.
• Belli bir yoğunlukta herhangi bir ilacın yapmış olduğu biyolojik uyarı intirinsik etki gücünün bir ölçüsü olan efikasite değeri (e) ile bu yoğunlukta işgal ettiği reseptör sayısının çarpımına (u = e.r) eşittir.
• Efikasite değeri intirinsik etkiye benzese de 1’den büyük olabilir.
Hız Teorisi
• Bu teoriye göre ilacın etkisini oluşturması için
reseptörleri işgali değil, ilaç moleküllerinin onlara vurup ayrılmaları savunulur.
• İlacın etki şiddeti belli bir zamanda reseptörlere vuran ilaç moleküllerinin sayısı ile orantılıdır.
• İlacın etki şiddetini doğrudan etkileyen değer çözünme hız sabitesi (k2)’dir.
Hız Teorisi
• Bu teoriye göre agonistle antagonist arasındaki temel fark k2 değerine göre belirlenir. k2 değeri
• Büyükse agonist,
• Küçükse parsiyel agonist,
• Sıfır (0)’sa antagonist olarak isimlendirilir.
Allosterik Etkileşme Teorisi
• Bu teoride antagonist ilaç reseptörde agonist ilacın bağlandığı yere yakın olarak bağlanıp, agonistin ilgisini azaltır.
İki Durum Kalıbı Teorisi
• Bu teoride reseptörlerin birbiriyle denge halinde olan farklı iki durumda oldukları kabul edilir.
• Bunlardan birisi agonist etkin durum;
• Diğeri antagonist durumdur.
• Ortamda agonist moleküller varsa denge bu yöne kayar ve etki oluşur.
• Antagonist varsa tersi durum meydana gelir.
Hareketli Reseptör Hipotezi
• Bu hipotezde hücre zarındaki reseptör molekülü sabit olmayıp, hareketli bir yapı gösterir.
• Aynı yerdeki bazı yapılara kısa bir süre kenetlenerek onları etkinleştirir.
• Reseptörler agonist tarafından etkilendiğinde genellikle uyarı; bazen de baskı meydana gelir.
• Bu hipotezde üçlü bir sistem vardır. Bunlar:
• Reseptör,
• Düzenleyici alt birim (GTP bağımlı G proteini)
• Enzim veya iyon kanalından oluşur.
Hareketli Reseptör Hipotezi
Agonist
• Agonist maddenin;
• Reseptör noktasına ilgisi,
• İntirinsik etkinliği,
• Etki gücü,
• Efikasitesi,
• Seçicilik ve
• Özgünlük gibi pek çok özelliği bulunur.
Agonist
• İlgi sabitesi: Bir ilaç molekülünün reseptöre bağlanma yeteneğidir.
• İntirinsik etkinlik: İlacın agonist-reseptör etkileşmesinde etkiyi başlatma yeteneğidir.
• Doruk efikasite: Agonist maddenin, istenmeyen veya zehirli etkiye yol açmaksızın doz-cevap ilişkisinin üst sınırını oluşturmasıdır.
• Etki gücü: İlacın plazma yoğunluğuna göre etki şiddetidir.
• Seçicilik: Agonist maddenin sadece tek reseptör veya reseptör alt tipini etkilemesidir.
Antagonist
• Sağaltımda kullanılan antagonistlerin bazıları reseptör için agonist madde ile;
• Yarışmalı (atropin, difenhidramin, nalokson vb) veya
• Yarışmasız (süksinilkolin, dibenamin) olarak etkirler.
• Yine antagonist maddelerin
• Bazıları dönüşümlü
• Bazıları dönüşümsüz olarak reseptörlere bağlanırlar.
Antagonist
• Antagonist maddelerin reseptörler üzerine
intirinsik etkileri olmadığı için reseptör sonrası olayları başlatamazlar.
• Antagonist madde reseptöre yarışmasız veya dönüşümsüz olarak bağlanmışsa; intirinsik
etkinin meydana gelebilmesi ancak yeni reseptör molekülünün sentezlenmesi ile gerçekleşir.
• Antagonistik etkilerden biri de fizyolojik yada
görevsel antagonizmdir. Burada her madde ayrı ayrı kullanıldıklarında esasta agonist etkilidir.
Parsiyel Agonist-Antagonist
• Saf agonist yada antagonistlere göre etkileri zayıftır.
• Saf agonist maddelere karşı antagonistik etki oluştururlar.
• Dualist olarak da isimlendirilirler.
• Küçük dozlarda kullanıldıklarında agonistle sinerjistik etkileşme yapabilirler.
İlaçların Etkisine Aracılık Eden Mekanizmalar
• Fizikokimyasal özelliklerine bağlı olarak
• Reseptörler aracılığı ile
• Enzim etkinliğini değiştirerek
• Taşıma sistemleri aracılığı ile
• İyon kanalları aracılığı ile meydana getirirler.
Fiziksel ve Kimyasal Etki
• Uçucu sıvı veya gaz anestezikler
• Sinir hücre zarında çözünerek zarın akıcılığını ve geçirgenliğini değiştirirler.
• Sodyum kanalları açılamayınca nöronların depolarizasyonu ve uyarılabilirlikleri zorlaşır.
• Böbrek glomerüllerinden süzülüp geri emilmeyen ozmotik işeticiler;
• Ağızdan verildikten sonra sindirim kanalından suyun emilmesini engelleyen tuzlu sürgütler bu şekilde etkirler.
Uçucu sıvı veya gaz anestezikler
Ozmotik işeticiler
Reseptörler Aracılığı ile Etki
• Reseptörler agonsitleri tarafından uyarıldığında;
reseptör sonrası iletim mekanizmaları ile
• Enzimlerin etkinleşmesine veya tersine olarak baskılanmasına
• İyon kanallarının açılmasına veya kapanmasına
• DNA yazımına sebep olarak etki meydana gelir.
Reseptörler Aracılığı ile Etki
Enzim Etkinliğinin Değiştirilmesi
• Enzim etkinliğinin önlenmesi
• Enzim etkinliğinin artırılması
• Enzimle etkinleşme
• Yalancı substrat olarak görev yapma
Enzim Etkinliğinin Önlenmesi
• Sinir sisteminde neostigmin ve fizostigmin AkE enziminin etkinliğini önleyerek sinaps aralığında Ak birikmesine ve parasempatomimetik etkinin artmasına neden olurlar.
• MAO enziminin klorjilin (MAO-A) ve deprenil
(MAO-B) ile engellenmesi sonucu katekolaminler parçalanmaz.
• Sinir ucunda fazla miktarda depolanan NM (NA) madde herhangi bir uyarıda fazla salınarak
sempatomimetik etkinin artmasına sebep olur.
Enzim Etkinliğinin Önlenmesi (AkE)
Neostigmin
Enzim Etkinliğinin Artırılması
• Hint yağı ve dokusat bağırsak epitel hücrelerinde AS’ı etkinleştirirler.
• Forskolin ve flor hücre zarında reseptör aracısız AS etkinleştirirler.
• Kolera toksini uyarıcı G proteini etkinleştirir.
Enzimle Etkinleşme
• Ön ilaç olarak vücuda alınan Vitamin D3
• Önce karaciğerde
• Daha sonra böbreklerde enzimlerle hidroksillenerek etkin şekli olan 1,25- dihidroksikolekalsiferol’e dönüşür.
Enzimle Etkinleşme Vitamin D
3Yalancı Substrat Olarak Görev Yapma
• Vücutta enzimlere yalancı substrat olarak görev yapıp yalancı metabolitlere dönüşürler.
• Normal hormon yada NM gibi depolanırlar.
• Salındıkları zaman intrinsik etkinlikleri zayıf
olduğu için parsiyel antagonist olarak iş görürler.
• Metildopa sinir ucuna alınıp, alfa-metildopaya, bu da alfa-metil noradrenaline çevrilir.
• Alfa-metil noradrenalin adrenerjik sinir ucundan salgılandığında intrinsik etkisinin az olması
sonucu sempatik etkinin azalmasına sebep olur.
İlaçların Etkisine Aracılık Eden Mekanizmalar
Zardaki Taşıma Sistemlerinin Etkilenmesi
• Trisiklik antidepresanlar, kokain ve guanetedin sinir ucundaki pompanın;
• Rezerpin, guanetidin, bretilyum vezikül zarındaki pompanın etkinliğini engellerler.
• Hemikolium kolinin sinir ucuna alınmasını engeller.
• Tiyosiyanat, perklorat ve nitrat iyodun tiroit bezine alınmasını engeller.
• Furosemid ve etakrinik asit böbrek tubullerinden klorun emilmesini engellerler.
İlaçların Etkisine Aracılık Eden Mekanizmalar
İyon Kanallarını Etkileyerek Hücre Zarı Geçirgenliğinin Değiştirilmesi
• Sodyum kanalı blokörleri
• Tetradoksin
• Saksitoksin
• Alfatoksin (akrep zehiri)
• Deniz yıldızı zehiri
• Yerel anestezikler
• Kalsiyum kanalı
• Verapamil
• Nifedipin
Tetradoksin
Kelasyon Yapma
• Metal iyonlarının organik maddelerle halka oluşturarak bağlanmasıdır.
• Organik madde molekülünde metali bağlayarak halka yapan gruba ligand denir.
• Ligandalar genellikle sülfidril (-SH) grupları içeren enzim veya proteinlerdir.
• Metaller sülfidrilli enzimleri bağlayarak hücrede hayati öneme sahip olayları aksatırlar.
Vücutta Bir Maddenin Salıverilmesine Yol Açma
• Tiramin, amfetamin ve efedrin sitoplazmik NA havuzunu boşaltırlar ve sempatomimetik etki artışına sebep olurlar.
• Avermektinler GABA’erjik sinir uçlarından GABA salıverilmesine yol açarak yumuşak tipte felç
meydana getirirler.
• Atropin, kürar, kodein, polimiksin antibiyotikler, hayvan zehirleri mast hücrelerinde histamin ve heparin gibi etkin maddeleri serbest hale
getirerek alerjik tepkimelere sebep olurlar.
Reseptörlerin Etkilenmesi ve Reseptör Sonrası Olaylar
• Merkezi ve çevresel sinir sistemindeki sinapslar
• Çizgili kas,
• Düz kas,
• Kalp kası ve
• Salgı bezleri gibi efektör yapıları ile yaptıkları kavşaklarda sinir ucundan salıverilen NM
maddelerle kendilerinin reseptörlerini bazen uyararak; bazen de baskı altına alarak etkili olurlar.
Nöromediyatör (NM) maddeler
• Noradrenalin (NA)
• Dopamin
• Serotonin
• Histamin
• Asetilkolin (Ak)
• Gama Amino Bütirik Asit (GABA)
• P maddesi
• Glutamik asit
• Endojen opioid peptitler (endorfin, dinorfin, enkefalin)
• Hormonlar (erkeklik, dişilik, vitamin D, steroid)
• Yerel hormonlar (histamin, serotonin, prostaglandin(PG)
Nöromediyatör (NM) maddeler
• Bu maddeler hedef hücrelerde kendilerinin reseptörlerini etkileyerek etkili olurlar.
• Bazı ilaçlar NM’lere benzer şekilde reseptörleri uyararak;
• Bazıları da NM veya agonist maddenin
bağlanmasını engelleyerek etkinin doğmasını engellerler.
Reseptörlerin Etkilenmesi ve Reseptör Sonrası Olaylar
• Bazı agonistler vücutta doğal olarak bulunan (endojen) maddelere yapısal olarak çok
benzerler.
• Bazıları endojen maddelerin etkisini güçlendirebilirler.
• Bazı antagonistler agonistin bağlanacağı reseptörü kapatarak etki etmesini engeller.
• Bu duruma farmakolojik etki zıtlığı yada reseptör bloğu adı verilir.
Reseptörlerin Etkilenmesi ve Reseptör Sonrası Olaylar
• Bu şekilde etkiyen ilaçlara reseptör blokörleri denir.
• Bazı antagonistler sinir ucu zarını etkileyerek NM madde salıverilmesini engellerler.
• Bu olaya nöron bloğu; böyle maddelere de nöron blokörleri adı verilir.
Farmakolojik etki zıtlığı
(Reseptör bloğu)
Reseptörlerin Etkilenmesi ve Reseptör Sonrası Olaylar
• Sitoplazmadaki steroid hormon reseptörleri ve çekirdekteki tiroid hormon reseptörleri
uyarıldıklarında hücrelerde enzim gibi özel proteinlerin sentezine sebep olurlar.
• Sitoplazmik zardaki reseptörler amin, aminoasit, peptit gibi maddelerle uyarıldıklarında kendileri ile kenetleşmiş enzim, iyon kanalları ve etkin taşıma sistemlerinde genellikle uyarıya yol açarlar.
Reseptörlerin Etkilenmesi ve Reseptör Sonrası Olaylar
• İnsülin ve polipeptit yapıdaki gelişme faktörleri hücre zarındaki protein kinazlarla kenetleşmiş reseptörlerini uyararak hedef proteinleri
etkinleştirirler.
Reseptör Tipine Göre Gelişen Olaylar
• Reseptörler başlıca;
• Tip 1 reseptörler
• Tip 2 reseptörler
• Tip 3 reseptörler
• Tip 4 reseptörler olarak dört tipe ayrılırlar.
Tip 1 Reseptörler ve Reseptör Sonrası Olaylar
• Peptit veya glikopeptit hormonlar ve yavaş-
cevap oluşturan NM maddelerin reseptörleridir.
• G-proteinleri ile reseptör altı yapılarla (enzim ve iyon kanalları gibi) kenetlenmişlerdir.
• Başlıcaları;
• Adrenerjik reseptörler
• Muskarinik-kolinerjik reseptörler ve
• Nöropeptid reseptörlerdir.
Tip 1 Reseptörler ve Reseptör Sonrası Olaylar
• Reseptörler ilaçla etkinleştiklerinde AS gibi enzimler etkinleşirler.
• Etkinleşen enzimler de hücrede sAMP, kalsiyum- kalmodulin gibi ikinci habercileri etkinleştirir.
Adrenerjik reseptör (Tip I)
Tip 2 Reseptörler ve Reseptör Sonrası Olaylar
• Bunlar doğrudan iyon kanalları ile kenetlenmiş veya kanal şeklinde yapılmış hızlı NM madde reseptörleridir. Başlıcaları;
• Kolinerjik-nikotinik reseseptörler
• GABAA-reseptörleri
• 5-HT3-reseptörleri
• Aspartat reseptörleri
• Glisin reseptörleri
• Glutamat reseptörleridir.
GABA
A-reseptörü (Tip II)
Tip 2 Reseptörler ve Reseptör Sonrası Olaylar
• Reseptörler agonistleri ile etkilendiğinde hücre zarı gerilimi veya iyon dengesi değişir.
• Nikotinik reseptörle Ak ile etkilendiğinde hücre zarının sodyum ve potasyum iyonlarına
geçirgenliği artar.
• Hücreye giren sodyum iyonları depolarizasyona ve aksiyon potansiyel dalgası (Ap)’nın
doğmasına sebep olur.
Tip 2 Reseptörler ve Reseptör Sonrası Olaylar
• GABA tarafından GABAA-reseptörünün
etkilenmesi klor kanalının açılmasına sebep olur.
• Hücreye klor girişi meydana gelir.
• Hücre içi gerilim farkı artar ve uyarılabilirliliği azalır.
Tip 3 Reseptörler ve Reseptör Sonrası Olaylar
• Hücre zarına bağımlı tirozin kinazlarla bağlantılıdırlar.
• İnsülin ve çeşitli gelişme faktörlerinin etkilerine aracılık eden reseptörlerdir.
• Reseptör, ayrıştırıcı bölge ile helezon şeklinde kıvrılmış tek zincir aracılığı ile bağlantı kuran büyük bir moleküldür.
Tip 3 Reseptörler ve Reseptör Sonrası Olaylar
• Uyarının iletilmesi ile reseptör molekülü ikiye ayrılır ve tirozin kalıntıları kendiliğinden
fosfatlanır.
• Fosfotirozin kalıntıları ise hücre içi proteinlerdeki SH2- bölgeleri için kabul edici olarak etkir.
• Böylece hücredeki birçok görev kontrol edilir.
Büyüme hormonu ve insülin reseptörleri
(Tip III)
Tip 4 Reseptörler ve Reseptör Sonrası Olaylar
• Steroid hormonlar
• Vitamin D
• Tiroid hormonları ve
• Retinoik asit gibi maddelerin etkilerine aracılık eden reseptörlerdir.
• İlaç-reseptör etkinleşmesi geçekleştiğinde o maddenin etkisine aracılık eden m-RNA yazımı sağlanır.
Tip 4 Reseptörler ve Reseptör Sonrası Olaylar
• Tiroid hormonları hariç diğerlerinin reseptörleri sitoplazmada bulunur.
• Madde-reseptör etkinleşmesi ile oluşan yapı DNA’da çözünerek hücre çekirdeğine gider.
• Kromozomda kendisini kabul eden yere (gen) tutunur.
Steroid hormon reseptörü (Tip IV)
Tip 4 Reseptörler ve Reseptör Sonrası Olaylar
• Buradaki gen, madde-reseptör bileşiğine programlı bir şekilde cevap vererek özel m- RNA’nın yazılmasına sebep olur.
• Sentezlenen m-RNA çekirdekten ayrılarak endoplazmik retikulumdaki ribozomlara gider.
• Burada gelen kalıba göre özel proteinler (enzim, taşıt proteinleri vb) sentezlenir.
• Örneğin vitamin D kalsiyum bağlayıcı proteinin sentezlenmesine sebep olur.
Azot Oksit (NO)
• Bağışıklığın düzenlenmesi
• Mikroorganizmalara karşı savunma
• Merkezi ve çevresel sinir sisteminde iletim
• Tümoral oluşumlara karşı mücadele
• Solunum sistemi düz kaslarının gevşemesi
• Damarların genişlemesi ve
• Penisin ereksiyonu ile sorumludur.