• Sonuç bulunamadı

T.C. ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ VETERİNER FAKÜLTESİ FARMAKOLOJİ VE TOKSİKOLOJİ ANABİLİM DALI. İlaçların Etki Şekilleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "T.C. ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ VETERİNER FAKÜLTESİ FARMAKOLOJİ VE TOKSİKOLOJİ ANABİLİM DALI. İlaçların Etki Şekilleri"

Copied!
90
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ VETERİNER FAKÜLTESİ

FARMAKOLOJİ VE TOKSİKOLOJİ ANABİLİM DALI

İlaçların Etki Şekilleri

(2)

Genel Bilgiler

• İlaçların canlı yapıda etkilerini kendilerine özel bazı noktalara bağlanarak yada etkileyerek

oluştururlar.

• Bu yapılara hedef noktalar denir.

(3)

İlaçlar hedef noktalarda

• Enzim veya enzimin bir parçası olma

• Enzimlerin aracılık ettiği bir tepkimede antimetabolit olarak görev yapma

• Reseptörlerin işgali (hormon-reseptör, NM-

reseptör, agonist-reseptör, antagonist-reseptör)

• İyon kanallarını etkileme ve

• Taşıt proteinlerini etkileme yolu ile etkilerini gösterirler.

(4)

Reseptörler

• Hücrelerde;

• Özel bir büyük molekülün belli bir kısmını oluşturan;

• İlaç, zehir yada fizyolojik maddeleri seçici olarak yüksek ilgi ile bağlayan;

• Ve böylece etkinin başlamasına aracılık eden yapılara reseptör;

• Reseptörü taşıyan büyük moleküle de reseptör molekülü adı verilir.

(5)

Reseptörler

• İlaç vb maddelerin etkilerine aracılık eden yapılar yanında;

• Enzimler (AkE, dihidrofolat redüktaz, transpeptidaz)

• Taşıt proteinleri (Na, K, ATPaz)

• DNA yazımı veya

• Yapısal proteinler (tubulin) olabilir.

(6)

Reseptör molekülleri

• Sitoplazma zarının dış yüzeyinde

• Katekolaminler,

• Aminler,

• Peptidler,

• Peptid hormonlar

• Sitoplazma içinde

• Steroid hormonlar,

• Vitamin D ve

• Çekirdekte

• Tiroksin yerleşmişlerdir.

(7)

7-241

Reseptörler

(8)

Reseptörler

• Sitoplazma zarında bulunan reseptör proteinleri genellikle diğer büyük moleküllerden oluşan alt birimlerle (enzim ve iyon kanalları gibi)

kenetlenmişlerdir.

• Reseptörler ilaç moleküllerini tanıyan ve onlarla geçici olarak birleşmeleri sırasında oluşan

kimyasal enerjiyi biyolojik görev yapan enzim ve iyon kanalları gibi effektör yapılara uyarı şeklinde aktaran yerlerdir.

• Kimyasal enerjiyi biyolojik uyarıya dönüştürür.

(9)

Reseptörler

• Uyarının aktarılması her basmakta şiddetlenir.

•-reseptörlerin uyarılması ile ilk basamakta 1 adet asenilat siklaz (AS) etkinlerir.

• 1 AS molekülü 100 ATP molekülünden 100

siklik adenozin monofosfat (sAMP) şekillendirir.

• 1 sAMP molekülü 100 proetin kinaz molekülünü etkinleştirir. Böylece ilk uyarı 10 000 kat

artırılmış olur.

(10)

Uyarının

aktarılması

(11)

Reseptörler

• İlaçların reseptörlere bağlanması genellikle dönüşümlüdür.

• Bazı dokularda ilaçlarla bağlanan ancak cevap oluşturmayan noktalar da bulunur. Bunlara

sessiz reseptör adı verilir.

• Başlıca sessiz reseptörler arasında;

• Plazma proteinleri

• Doku proteinleri ve

• Hücre zarı proteinleri sayılabilir.

(12)

Reseptörler

• İlaç reseptör birleşmesinde etkinin oluşabilmesi için sadece yapısal olarak uyum yetmez.

• Bunun yanı sıra karşılıklı elektrik yüklerinin de zıt olması gereklidir.

• Ayrıca reseptöre bağlanan ilaç molekülünün bu yapıya uyarı yapması da gereklidir.

• Reseptöre bağlanarak;

• Etkinleştiren maddeye agonist,

• Etkinleştirmeyen maddeye antagonist adı verilir.

(13)

Reseptör Sayısında Değişmeler

• Agonistlerle yapılan uzun süreli sağaltımlarda reseptör sayıları azalır.

• Tersine olarak antagonistlerle yapılan uzun

süreli sağaltımlarda ise reseptör sayıları artar. Bu durumda ilacın birden bire kesilmesi şiddetli etkiye yol açabilir.

• Tiroid bezinin faaliyetleri arttığında kalpte - reseptör sıklığı artar; tersi durumda azalır.

(14)

İlaç Reseptör Etkileşmesine İlişkin Bağlar

• İlaçlar

• Van der Waals,

• Hidrojen,

• İyonik,

• İyon dipol ve

• Kovalent bağlarla reseptöre bağlanırlar.

• Bazen bu bağlardan sadece biri ile

• Bazen de Ak / AkE arasında olduğu gibi üç ayrı tür bağla da gerçekleşebilir.

(15)

Van der Waals Bağı

• Farklı iki molekülde bulunan atomların yakın

temasa geçmesi ile geçici olarak atomun bir ucu diğer ucuna göre negatif yada pozitif yük

kazanır.

• Böylece atom iki kutuplu (dipol) hale gelir.

• Dipoller arasında oluşan yakın temasla

şekillenen bağ tipine Van der Waals bağı denir.

(16)

Van der Waals Bağı

(17)

Hidrojen bağı

• Hidrojen atomu ile negatif elektrik yüklü grup arasında şekillenen bağdır.

• Hidrojen negatif elektrik yüklü gruptan bir elektron alır ve bu elektron ortak kullanılır.

(18)

Hidrojen bağı

(19)

İyonik bağ

• Zıt elektrik yüklü iki molekül arasında elektro- statik çekim sonucu oluşan bağ tipidir.

(20)

İyonik bağ

(21)

Kovalent bağ

• Organik madde moleküllerinde bulunan atomlar arsında elektron çiftlerinin paylaşılması ile

oluşan kuvvetli bir bağ tipidir.

• İlaç molekülleri ile reseptörler arasında

şekillenen bu tür bağlar geri dönüşümsüzdür.

(22)

Kovalent bağ

(23)

Enzimler

• Çok sayıda ilaç vücutta yada bakteri veya parazitlerde

• Enzimlerin etkinliğini engelleyerek;

• Seyrek olarak da artırarak etki gösterirler.

• İnsülin, çeşitli büyüme ve gelişme faktörleri ile peptid hormonların etkilerine hücre zarlarında bulunan protein kinazlar aracılık ederler.

• Bu enzimlere reseptör olarak iş gören enzimler denir.

(24)

Taşıma Sistemleri (Taşıt Proteinleri)

• Yüklü maddeler ile bazı ilaç ve fizyolojik

maddelerin hücreye girişlerinde taşıt proteinleri rol oynarlar.

• Glikoz ve aminoasitlerin hücreye girişi,

• İyon ve çeşitli organik maddelerin böbrek tubüllerinden taşınması,

(25)

Taşıma Sistemleri (Taşıt Proteinleri)

• Sodyum veya kalsiyum gibi iyonların hücre içine veya dışına taşınması

• NM maddelerin sinir ucuna geri alınması taşıt proteinleri aracılığı ile

• Bazen enerji harcamadan (kolaylaştırılmış difüzyon)

• Bazen de enerji harcanarak (aktif taşıma) ile sağlanır.

(26)

İyon Kanalları

• Hücre zarlarında çeşitli anyon ve katyonların geçişine aracılık eden iyon kanalları vardır.

• İlaçlar bu kanalları bazen doğrudan; bazen de G proteinleri aracılığı ile etkilerler.

(27)

İyon Kanalları

• İyon kanalları arasında:

• Çizgili kaslarda yerel anesteziklerle engellenen sodyum kanalları,

• Damar duvarında bulunan ve verapamille engellenen kalsiyum kanalları,

• Benzodiazepinlerle etkinleşen GABA reseptörü- klor kanalları sayılabilir.

(28)

İyon Kanalları

(29)

İlaç Reseptör Etkileşmesine İlişkin Teoriler

• Reseptör İşgali Teorisi

• Değişik Reseptör İşgali Teorisi

• Biyolojik Uyarı Teorisi

• Hız Teorisi

• Allosterik Etkileşme Teorisi

• İki Durum Kalıbı Teorisi

• Hareketli Reseptör Hipotezi

(30)

Reseptör İşgali Teorisi

• Bu teoriye göre ilaçların reseptöre bağlanması enzim-substrat bağlanmasına benzer.

• Olay enzim kinetiğine ve kitle etkisi kanununa göre gerçekleşir.

• Oluşacak etkinin şiddeti işgal edilen reseptörlerin oranı ile ilişkilidir.

• Dokudaki reseptörlerin tamamı ilaç molekülleri ile kapatıldığında doruk etki meydana gelirken;

• Reseptörlerin yarısı ilaç molekülleri ile işgal

edildiğinde oluşacak etki doruk etkinin yarısıdır.

(31)

Reseptör

İşgali

Teorisi

(32)

Değişik Reseptör İşgali Teorisi

• Bazı ilaçların, reseptörün tamamını işgal etseler de doruk etki meydana getirememesi, reseptör işgali teorisini yetersiz kılmıştır.

• Bu teoriye göre aynı reseptöre etkiyen ilaçların reseptörün tamamını kapatsalar bile etkilerinin farklı olacağı savunulur.

• İlaçların etkinliğinin gücü intirinsik etkidir ve alfa- değeri ile ifade edilir.

• Bir reseptöre etki gücü en fazla olan ilacın alfa- değeri: 1 olarak kabul edilir.

(33)

Değişik Reseptör İşgali Teorisi

• Alfa değeri 1 olan ilaç reseptör için agonist olarak kabul edilir.

• Alfa değeri 1’den küçük ilaçlar parsiyel agonist (dualist) olarak isimlendirilir.

• Alfa değeri sıfır (0) olan ilaç ise antagonist olarak kabul edilir.

• Bu teoriye göre intirinsik etkinliği yüksek olan ilaç belli şiddetteki etkiyi daha az sayıdaki reseptörü işgal ederek meydana getirebilir.

(34)

Değişik Reseptör

İşgali

Teorisi

(35)

Biyolojik Uyarı Teorisi

• Bazı ilaçların doruk etki meydana getirmeleri için kendilerine özel reseptörlerin tamamını

uyarmalarına gerek yoktur.

• Belli bir yoğunlukta herhangi bir ilacın yapmış olduğu biyolojik uyarı intirinsik etki gücünün bir ölçüsü olan efikasite değeri (e) ile bu yoğunlukta işgal ettiği reseptör sayısının çarpımına (u = e.r) eşittir.

• Efikasite değeri intirinsik etkiye benzese de 1’den büyük olabilir.

(36)

Hız Teorisi

• Bu teoriye göre ilacın etkisini oluşturması için

reseptörleri işgali değil, ilaç moleküllerinin onlara vurup ayrılmaları savunulur.

• İlacın etki şiddeti belli bir zamanda reseptörlere vuran ilaç moleküllerinin sayısı ile orantılıdır.

• İlacın etki şiddetini doğrudan etkileyen değer çözünme hız sabitesi (k2)’dir.

(37)

Hız Teorisi

• Bu teoriye göre agonistle antagonist arasındaki temel fark k2 değerine göre belirlenir. k2 değeri

• Büyükse agonist,

• Küçükse parsiyel agonist,

• Sıfır (0)’sa antagonist olarak isimlendirilir.

(38)

Allosterik Etkileşme Teorisi

• Bu teoride antagonist ilaç reseptörde agonist ilacın bağlandığı yere yakın olarak bağlanıp, agonistin ilgisini azaltır.

(39)

İki Durum Kalıbı Teorisi

• Bu teoride reseptörlerin birbiriyle denge halinde olan farklı iki durumda oldukları kabul edilir.

• Bunlardan birisi agonist etkin durum;

• Diğeri antagonist durumdur.

• Ortamda agonist moleküller varsa denge bu yöne kayar ve etki oluşur.

• Antagonist varsa tersi durum meydana gelir.

(40)

Hareketli Reseptör Hipotezi

• Bu hipotezde hücre zarındaki reseptör molekülü sabit olmayıp, hareketli bir yapı gösterir.

• Aynı yerdeki bazı yapılara kısa bir süre kenetlenerek onları etkinleştirir.

• Reseptörler agonist tarafından etkilendiğinde genellikle uyarı; bazen de baskı meydana gelir.

• Bu hipotezde üçlü bir sistem vardır. Bunlar:

• Reseptör,

• Düzenleyici alt birim (GTP bağımlı G proteini)

• Enzim veya iyon kanalından oluşur.

(41)

Hareketli Reseptör Hipotezi

(42)

Agonist

• Agonist maddenin;

• Reseptör noktasına ilgisi,

• İntirinsik etkinliği,

• Etki gücü,

• Efikasitesi,

• Seçicilik ve

• Özgünlük gibi pek çok özelliği bulunur.

(43)

Agonist

• İlgi sabitesi: Bir ilaç molekülünün reseptöre bağlanma yeteneğidir.

• İntirinsik etkinlik: İlacın agonist-reseptör etkileşmesinde etkiyi başlatma yeteneğidir.

• Doruk efikasite: Agonist maddenin, istenmeyen veya zehirli etkiye yol açmaksızın doz-cevap ilişkisinin üst sınırını oluşturmasıdır.

• Etki gücü: İlacın plazma yoğunluğuna göre etki şiddetidir.

• Seçicilik: Agonist maddenin sadece tek reseptör veya reseptör alt tipini etkilemesidir.

(44)

Antagonist

• Sağaltımda kullanılan antagonistlerin bazıları reseptör için agonist madde ile;

• Yarışmalı (atropin, difenhidramin, nalokson vb) veya

• Yarışmasız (süksinilkolin, dibenamin) olarak etkirler.

• Yine antagonist maddelerin

• Bazıları dönüşümlü

• Bazıları dönüşümsüz olarak reseptörlere bağlanırlar.

(45)

Antagonist

• Antagonist maddelerin reseptörler üzerine

intirinsik etkileri olmadığı için reseptör sonrası olayları başlatamazlar.

• Antagonist madde reseptöre yarışmasız veya dönüşümsüz olarak bağlanmışsa; intirinsik

etkinin meydana gelebilmesi ancak yeni reseptör molekülünün sentezlenmesi ile gerçekleşir.

• Antagonistik etkilerden biri de fizyolojik yada

görevsel antagonizmdir. Burada her madde ayrı ayrı kullanıldıklarında esasta agonist etkilidir.

(46)

Parsiyel Agonist-Antagonist

• Saf agonist yada antagonistlere göre etkileri zayıftır.

• Saf agonist maddelere karşı antagonistik etki oluştururlar.

• Dualist olarak da isimlendirilirler.

• Küçük dozlarda kullanıldıklarında agonistle sinerjistik etkileşme yapabilirler.

(47)

İlaçların Etkisine Aracılık Eden Mekanizmalar

• Fizikokimyasal özelliklerine bağlı olarak

• Reseptörler aracılığı ile

• Enzim etkinliğini değiştirerek

• Taşıma sistemleri aracılığı ile

• İyon kanalları aracılığı ile meydana getirirler.

(48)

Fiziksel ve Kimyasal Etki

• Uçucu sıvı veya gaz anestezikler

• Sinir hücre zarında çözünerek zarın akıcılığını ve geçirgenliğini değiştirirler.

• Sodyum kanalları açılamayınca nöronların depolarizasyonu ve uyarılabilirlikleri zorlaşır.

• Böbrek glomerüllerinden süzülüp geri emilmeyen ozmotik işeticiler;

• Ağızdan verildikten sonra sindirim kanalından suyun emilmesini engelleyen tuzlu sürgütler bu şekilde etkirler.

(49)

Uçucu sıvı veya gaz anestezikler

(50)

Ozmotik işeticiler

(51)

Reseptörler Aracılığı ile Etki

• Reseptörler agonsitleri tarafından uyarıldığında;

reseptör sonrası iletim mekanizmaları ile

• Enzimlerin etkinleşmesine veya tersine olarak baskılanmasına

• İyon kanallarının açılmasına veya kapanmasına

• DNA yazımına sebep olarak etki meydana gelir.

(52)

Reseptörler Aracılığı ile Etki

(53)

Enzim Etkinliğinin Değiştirilmesi

• Enzim etkinliğinin önlenmesi

• Enzim etkinliğinin artırılması

• Enzimle etkinleşme

• Yalancı substrat olarak görev yapma

(54)

Enzim Etkinliğinin Önlenmesi

• Sinir sisteminde neostigmin ve fizostigmin AkE enziminin etkinliğini önleyerek sinaps aralığında Ak birikmesine ve parasempatomimetik etkinin artmasına neden olurlar.

• MAO enziminin klorjilin (MAO-A) ve deprenil

(MAO-B) ile engellenmesi sonucu katekolaminler parçalanmaz.

• Sinir ucunda fazla miktarda depolanan NM (NA) madde herhangi bir uyarıda fazla salınarak

sempatomimetik etkinin artmasına sebep olur.

(55)

Enzim Etkinliğinin Önlenmesi (AkE)

Neostigmin

(56)

Enzim Etkinliğinin Artırılması

• Hint yağı ve dokusat bağırsak epitel hücrelerinde AS’ı etkinleştirirler.

• Forskolin ve flor hücre zarında reseptör aracısız AS etkinleştirirler.

• Kolera toksini uyarıcı G proteini etkinleştirir.

(57)

Enzimle Etkinleşme

• Ön ilaç olarak vücuda alınan Vitamin D3

• Önce karaciğerde

• Daha sonra böbreklerde enzimlerle hidroksillenerek etkin şekli olan 1,25- dihidroksikolekalsiferol’e dönüşür.

(58)

Enzimle Etkinleşme Vitamin D

3

(59)

Yalancı Substrat Olarak Görev Yapma

• Vücutta enzimlere yalancı substrat olarak görev yapıp yalancı metabolitlere dönüşürler.

• Normal hormon yada NM gibi depolanırlar.

• Salındıkları zaman intrinsik etkinlikleri zayıf

olduğu için parsiyel antagonist olarak iş görürler.

• Metildopa sinir ucuna alınıp, alfa-metildopaya, bu da alfa-metil noradrenaline çevrilir.

• Alfa-metil noradrenalin adrenerjik sinir ucundan salgılandığında intrinsik etkisinin az olması

sonucu sempatik etkinin azalmasına sebep olur.

(60)

İlaçların Etkisine Aracılık Eden Mekanizmalar

(61)

Zardaki Taşıma Sistemlerinin Etkilenmesi

• Trisiklik antidepresanlar, kokain ve guanetedin sinir ucundaki pompanın;

• Rezerpin, guanetidin, bretilyum vezikül zarındaki pompanın etkinliğini engellerler.

• Hemikolium kolinin sinir ucuna alınmasını engeller.

• Tiyosiyanat, perklorat ve nitrat iyodun tiroit bezine alınmasını engeller.

• Furosemid ve etakrinik asit böbrek tubullerinden klorun emilmesini engellerler.

(62)

İlaçların Etkisine Aracılık Eden Mekanizmalar

(63)

İyon Kanallarını Etkileyerek Hücre Zarı Geçirgenliğinin Değiştirilmesi

• Sodyum kanalı blokörleri

• Tetradoksin

• Saksitoksin

• Alfatoksin (akrep zehiri)

• Deniz yıldızı zehiri

• Yerel anestezikler

• Kalsiyum kanalı

• Verapamil

• Nifedipin

(64)

Tetradoksin

(65)

Kelasyon Yapma

• Metal iyonlarının organik maddelerle halka oluşturarak bağlanmasıdır.

• Organik madde molekülünde metali bağlayarak halka yapan gruba ligand denir.

• Ligandalar genellikle sülfidril (-SH) grupları içeren enzim veya proteinlerdir.

• Metaller sülfidrilli enzimleri bağlayarak hücrede hayati öneme sahip olayları aksatırlar.

(66)

Vücutta Bir Maddenin Salıverilmesine Yol Açma

• Tiramin, amfetamin ve efedrin sitoplazmik NA havuzunu boşaltırlar ve sempatomimetik etki artışına sebep olurlar.

• Avermektinler GABA’erjik sinir uçlarından GABA salıverilmesine yol açarak yumuşak tipte felç

meydana getirirler.

• Atropin, kürar, kodein, polimiksin antibiyotikler, hayvan zehirleri mast hücrelerinde histamin ve heparin gibi etkin maddeleri serbest hale

getirerek alerjik tepkimelere sebep olurlar.

(67)

Reseptörlerin Etkilenmesi ve Reseptör Sonrası Olaylar

• Merkezi ve çevresel sinir sistemindeki sinapslar

• Çizgili kas,

• Düz kas,

• Kalp kası ve

• Salgı bezleri gibi efektör yapıları ile yaptıkları kavşaklarda sinir ucundan salıverilen NM

maddelerle kendilerinin reseptörlerini bazen uyararak; bazen de baskı altına alarak etkili olurlar.

(68)

Nöromediyatör (NM) maddeler

• Noradrenalin (NA)

• Dopamin

• Serotonin

• Histamin

• Asetilkolin (Ak)

• Gama Amino Bütirik Asit (GABA)

• P maddesi

• Glutamik asit

• Endojen opioid peptitler (endorfin, dinorfin, enkefalin)

• Hormonlar (erkeklik, dişilik, vitamin D, steroid)

• Yerel hormonlar (histamin, serotonin, prostaglandin(PG)

(69)

Nöromediyatör (NM) maddeler

• Bu maddeler hedef hücrelerde kendilerinin reseptörlerini etkileyerek etkili olurlar.

• Bazı ilaçlar NM’lere benzer şekilde reseptörleri uyararak;

• Bazıları da NM veya agonist maddenin

bağlanmasını engelleyerek etkinin doğmasını engellerler.

(70)

Reseptörlerin Etkilenmesi ve Reseptör Sonrası Olaylar

• Bazı agonistler vücutta doğal olarak bulunan (endojen) maddelere yapısal olarak çok

benzerler.

• Bazıları endojen maddelerin etkisini güçlendirebilirler.

• Bazı antagonistler agonistin bağlanacağı reseptörü kapatarak etki etmesini engeller.

• Bu duruma farmakolojik etki zıtlığı yada reseptör bloğu adı verilir.

(71)

Reseptörlerin Etkilenmesi ve Reseptör Sonrası Olaylar

• Bu şekilde etkiyen ilaçlara reseptör blokörleri denir.

• Bazı antagonistler sinir ucu zarını etkileyerek NM madde salıverilmesini engellerler.

• Bu olaya nöron bloğu; böyle maddelere de nöron blokörleri adı verilir.

(72)

Farmakolojik etki zıtlığı

(Reseptör bloğu)

(73)

Reseptörlerin Etkilenmesi ve Reseptör Sonrası Olaylar

• Sitoplazmadaki steroid hormon reseptörleri ve çekirdekteki tiroid hormon reseptörleri

uyarıldıklarında hücrelerde enzim gibi özel proteinlerin sentezine sebep olurlar.

• Sitoplazmik zardaki reseptörler amin, aminoasit, peptit gibi maddelerle uyarıldıklarında kendileri ile kenetleşmiş enzim, iyon kanalları ve etkin taşıma sistemlerinde genellikle uyarıya yol açarlar.

(74)

Reseptörlerin Etkilenmesi ve Reseptör Sonrası Olaylar

• İnsülin ve polipeptit yapıdaki gelişme faktörleri hücre zarındaki protein kinazlarla kenetleşmiş reseptörlerini uyararak hedef proteinleri

etkinleştirirler.

(75)

Reseptör Tipine Göre Gelişen Olaylar

• Reseptörler başlıca;

• Tip 1 reseptörler

• Tip 2 reseptörler

• Tip 3 reseptörler

• Tip 4 reseptörler olarak dört tipe ayrılırlar.

(76)

Tip 1 Reseptörler ve Reseptör Sonrası Olaylar

• Peptit veya glikopeptit hormonlar ve yavaş-

cevap oluşturan NM maddelerin reseptörleridir.

• G-proteinleri ile reseptör altı yapılarla (enzim ve iyon kanalları gibi) kenetlenmişlerdir.

• Başlıcaları;

• Adrenerjik reseptörler

• Muskarinik-kolinerjik reseptörler ve

• Nöropeptid reseptörlerdir.

(77)

Tip 1 Reseptörler ve Reseptör Sonrası Olaylar

• Reseptörler ilaçla etkinleştiklerinde AS gibi enzimler etkinleşirler.

• Etkinleşen enzimler de hücrede sAMP, kalsiyum- kalmodulin gibi ikinci habercileri etkinleştirir.

(78)

Adrenerjik reseptör (Tip I)

(79)

Tip 2 Reseptörler ve Reseptör Sonrası Olaylar

• Bunlar doğrudan iyon kanalları ile kenetlenmiş veya kanal şeklinde yapılmış hızlı NM madde reseptörleridir. Başlıcaları;

• Kolinerjik-nikotinik reseseptörler

• GABAA-reseptörleri

• 5-HT3-reseptörleri

• Aspartat reseptörleri

• Glisin reseptörleri

• Glutamat reseptörleridir.

(80)

GABA

A

-reseptörü (Tip II)

(81)

Tip 2 Reseptörler ve Reseptör Sonrası Olaylar

• Reseptörler agonistleri ile etkilendiğinde hücre zarı gerilimi veya iyon dengesi değişir.

• Nikotinik reseptörle Ak ile etkilendiğinde hücre zarının sodyum ve potasyum iyonlarına

geçirgenliği artar.

• Hücreye giren sodyum iyonları depolarizasyona ve aksiyon potansiyel dalgası (Ap)’nın

doğmasına sebep olur.

(82)

Tip 2 Reseptörler ve Reseptör Sonrası Olaylar

• GABA tarafından GABAA-reseptörünün

etkilenmesi klor kanalının açılmasına sebep olur.

• Hücreye klor girişi meydana gelir.

• Hücre içi gerilim farkı artar ve uyarılabilirliliği azalır.

(83)

Tip 3 Reseptörler ve Reseptör Sonrası Olaylar

• Hücre zarına bağımlı tirozin kinazlarla bağlantılıdırlar.

• İnsülin ve çeşitli gelişme faktörlerinin etkilerine aracılık eden reseptörlerdir.

• Reseptör, ayrıştırıcı bölge ile helezon şeklinde kıvrılmış tek zincir aracılığı ile bağlantı kuran büyük bir moleküldür.

(84)

Tip 3 Reseptörler ve Reseptör Sonrası Olaylar

• Uyarının iletilmesi ile reseptör molekülü ikiye ayrılır ve tirozin kalıntıları kendiliğinden

fosfatlanır.

• Fosfotirozin kalıntıları ise hücre içi proteinlerdeki SH2- bölgeleri için kabul edici olarak etkir.

• Böylece hücredeki birçok görev kontrol edilir.

(85)

Büyüme hormonu ve insülin reseptörleri

(Tip III)

(86)

Tip 4 Reseptörler ve Reseptör Sonrası Olaylar

• Steroid hormonlar

• Vitamin D

• Tiroid hormonları ve

• Retinoik asit gibi maddelerin etkilerine aracılık eden reseptörlerdir.

• İlaç-reseptör etkinleşmesi geçekleştiğinde o maddenin etkisine aracılık eden m-RNA yazımı sağlanır.

(87)

Tip 4 Reseptörler ve Reseptör Sonrası Olaylar

• Tiroid hormonları hariç diğerlerinin reseptörleri sitoplazmada bulunur.

• Madde-reseptör etkinleşmesi ile oluşan yapı DNA’da çözünerek hücre çekirdeğine gider.

• Kromozomda kendisini kabul eden yere (gen) tutunur.

(88)

Steroid hormon reseptörü (Tip IV)

(89)

Tip 4 Reseptörler ve Reseptör Sonrası Olaylar

• Buradaki gen, madde-reseptör bileşiğine programlı bir şekilde cevap vererek özel m- RNA’nın yazılmasına sebep olur.

• Sentezlenen m-RNA çekirdekten ayrılarak endoplazmik retikulumdaki ribozomlara gider.

• Burada gelen kalıba göre özel proteinler (enzim, taşıt proteinleri vb) sentezlenir.

• Örneğin vitamin D kalsiyum bağlayıcı proteinin sentezlenmesine sebep olur.

(90)

Azot Oksit (NO)

• Bağışıklığın düzenlenmesi

• Mikroorganizmalara karşı savunma

• Merkezi ve çevresel sinir sisteminde iletim

• Tümoral oluşumlara karşı mücadele

• Solunum sistemi düz kaslarının gevşemesi

• Damarların genişlemesi ve

• Penisin ereksiyonu ile sorumludur.

Referanslar

Benzer Belgeler

maddesine göre “Domates Hasat Atıklarından Yapılan Silaj ve Peletlerin Yem Değerinin In vivo ve In vitro Yöntemlerle Belirlenmesi ” konulu tez

d- PP.1.2.R.0001 Akran Değerlendirme Raporu (ADR), belirlenen ölçütler dikkate alınarak akran değerlendirme komisyonu tarafından ilgili program için

• Yüksek oranda asetillendiği için böbreklerde kristalleşme tehlikesi taşır. • Trimetoprimle birlikte hazırlanan müstahzarları hem sistemik hem de idrar

• Penisilin V ve diğer biyosentetik türevlerinin ağızdan biyoyararlanımı doğal penisilinlerden daha

Oğuzhan YAVUZ, OMÜ VETERİNER FAKÜLTESİ, FARMAKOLOJİ ve TOKSİKOLOJİ ANABİLİM DALI, Mart 2018.. Oğuzhan YAVUZ, OMÜ VETERİNER FAKÜLTESİ, FARMAKOLOJİ ve TOKSİKOLOJİ

• Deri, göz, sindirim yada solunumla maruz kalındığında kabarcıklara neden olarak zehirlenme meydana getirir. • Vücutta pirüvik oksidaz, alkol dehidrojenaz, süksinik

Destekli IP Telefon gibi uç cihazların QoS ve Vlan gibi ayarlarının otomatik olarak yapılabilmesi için LLDP-MED protokolü desteği bulunmalıdır.. IEEE 802.1p trafik

Biyoloji Öğretmenliğinde okuyan öğrencilerin biyokaçakçılık konusuna yönelik farkındalıkları Bitki Koruma Bölümünde okuyan öğrencilere göre anlamlı olarak