• Sonuç bulunamadı

İç sular Zoo bentozu

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İç sular Zoo bentozu"

Copied!
50
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İç sular

Zoo bentozu

Doç. Dr. Utku Güner

uguner@trakya.edu.tr 1

1.Ders

2019

(2)

Bu hafta

• Ders içeriği, kaynaklar

• Ders tekniği

• Temel kavramlar

• Kısaca İçsular zoobentoz tarihi

• Suyun özellikler Zaman kalırsa

• Bentik canlılara giriş

2

http://personel.trakya.edu.tr/uguner/#.VOMODEtwuKl

(3)

3

• Bu dersi niye aldınız ?

• Devam gerekli mi?

• Temel yaklaşımız ne?

• Bu dersin sonunda ne kazacağız ?

• Gelmesem (daha önemli işim var !)

• Ders gelmek isteyen herkese açıktır.

Genel yaklaşım

(4)

4

• Gideceğiniz yeri

bilmiyorsanız vardığınız yerin

önemi yoktur

.

Peter F. Drucker

• Başarı için plan yapmıyorsanız, o zaman hükmen başarısızlığı planlıyorsunuz demektir.

Roz Townsend

Dersin temel vizyonu…

(5)

Tüm dönem hedef ders içeriği:

• İçsular zoobentozu Tarihi ve Temel kavramlar

• Temel Molekül Su

• Göl ve Akarsular

• MakrofaunaMikroorganizmalar

• Bentoz kavramı ve Göllerdeki Zonasyon bentik Organizma Toplama Araç ve Yöntemleri

• Bentik organizmalar Mikrofauna

• Nemathelmintes, Bryozoa(mercan), Annelida, Oligochaeta ve Hirudinea morfolojisi , ekolojisi ve dağılımları

• Superphylum Arthropoda, Mysidacea , Isopoda, Amphipoda, Decapoda , Gastropoda, Bivalvia

• Bentik ekosistemler, Bentik organizma Çeşitliliği Taban büyük omurgasızları

• Biyoçeşitlilik Değişiklikleri Etkileyen Faktörler, Bazı biyolojik indeks ve matriks

• Pestisidlerin Çevreye Yayılmaları

• Biomagnifikasyon

5

(6)

• M.Ö 384-322 yılları arası Aristo’ nun

“Historia Animalum” adlı eserinde doğada sadece deniz suyu olmadığı birbirinden farklı iç suların bulunduğu kaydedilmiştir.

• Bunları gölde yaşayan ,nehirde

yaşayan , bataklıkta yaşayanlar diye ayırmışlardır

• A.W.Leeuwenhoek (1632-1723) sudaki mikroorganizmaları ilk defa inceleyen araştırmacıdır

• .Daha sonra Otto Friedrich Müller (1786) ilk defa mikroskobik canlıların sınıflandırmasını yapmıştır.

Historia Animalum

6

(7)

Hensen ( 1887) ilk defa sudaki küçük

hayvan , bitki ve suda askıda kalan artıklar için plankton terimini kullanmıştır.

Limnolojinin tarihçesinin başlangıcı

Francois Alphonsa Forel’in (1841-1912) bu konu ile ilgili yayınladığı ilk kitabında yer alır. Bu kitapta Cenova’da Leman gölünün dip faunası hakkında 30 yıldan daha fazla yaptığı araştırma sonuçlarını yayınlamıştır.

Forel’in araştırmaları 3 cilt halinde “ Le

Leman monographie Limnologique” adı ile 1892-1904 yılları arasında yayınlandı. Forel limnolojinin kurucusu olarak kabul edilir.

Forel

7

(8)

• Göller ile yapılan araştırmaların yanında 1875 lerde S.A Forbes’in nehirlerde kuş , balık ve böcekler üzerinde yapılan araştırmaları da bulunmaktadır.

• 1894-1899 da C.A Kofoid

nehirlerin hidrografi ve planktonu üzerinde çalışmıştır.

• Bu eserin ilk iki cildi Leman

gölünün jeolojisini , kimyasal ve fiziksel özelliklerini kapsar.1904 de yayınlanan 3.cildi ise gölün biyolojik özelliklerini tanımlar.

Forelden sonra

8

(9)

 Birinci dünya harbinden önce tüm

limnolojistler daima tek gölün fiziksel , kimyasal özellikleri ve biyolojik

görünüşlerinin tanımları ile ilgileniyorlardı.

 20.yüzyılın ilk on yılı süresince sözü geçen avrupalı limnolojistler’den Wesenberg-Lund vardı.

 Bu araştırıcılar tek değil birden fazla sucul sistem analizlerini karşılaştırmaya ihtiyaç olduğunu gördüler.

 1940-1980 yılları arası Limnoloji ve

ekolojiye hakim olan başka bir araştırıcı G.Evelyn Hutchinson (1903-1991) dır .

 Bu araştırıcı göl metabolizması ,biyojeokimya ,paleolimnoloji ,göl

sınıflandırması ve fitoplankton çeşitliliği

konularını içeren çalışmalarını üç cilt halinde

( 1957-1976) Limnoloji kitabı olarak çıkardı. 9

(10)

• 1950 yıllarına kadar Hutchinson gölün tüm özellikleri ile ilgilendi. Daha sonra yaptığı araştırmalarda göllerin fiziksel ,kimyasal ve biyolojik özelliklerini istatistik yöntem ve matematiksel modelleme ile açıklamaya çalışmıştır Akarsuların ekolojisi ile ilgili

H.B.N.Hynes (1970) Forel’in göller üzerine çıkan metinlerden 70 yıl sonra ortaya çıktı.I.ve II.

Dünya harbi arası limnoloji hızlı bir şekilde gelişti.Limnolojistler göllere giren ve çıkan

materyalleri hesapladı ,primer verimlilik ölçüldü.

Amerikalı E.A Birge Forel’in fizikokimyasal ağırlıklı limnoloji kavramını biyolojik konulara daha çok yer veren bir bilim dalı halinde

geliştirmiştir. Birge gölde yüzen mikroskobik hayvan ve bitkileri inceleyerek gölün fiziksel ve kimyasal özellikleriyle plankton arasındaki ilişkiyi ortaya çıkarmıştır.

• Birge’nin çalışmaları 70 yıl sürmüştür. Bu araştırıcının buluşları halen limnoloji biliminin

temelini oluşturmaktadır 10

(11)

Hidrobiyoloji kendi içinde alt dallara ayrılır.

- Limnobiyoloji ,

- Su biyokimyası ve mikrobiyolojisi

- Endüstriyel ve içme sularının biyolojisi - Balık biyolojisi

Hidrobiyoloji bilim dalının diğer bilim dalları ile ilişkileri var. Bunlar

Oseanografi , balık endüstrisi , su ekonomisi , çevre koruması , limnoloji ve ekolojidir.

Limne yunanca göl ,havuz ,bataklık anlamına gelir.

Hibrobiyoloji Limnoloji

11

(12)

12

• Abiotik faktör: Belli ortamdaki canlı varlıkların yaşamını etkileyen fiziksel vekimyasal faktörlerdir.

• Alg: Deniz ve tatlısularda yaşayan Thallophyta grubuna ait klorofilli bitkisel organizmalardır.

• Anaerobiont: Yaşaması için gerekli oksijeni ortamda bulunan organik maddeleri parçalayarak elde eden organizmalardır.

• Bentik bölge: Denizel ekosistemde , sahilden başlayarak en derin çukurlara kadar olan , tüm dipleri içeren bölgedir.

• Bentoloji: Bentosu inceleyen bilim dalıdır.

• Bentos: Ergin dönemde , yaşamlarını bentik bölgede sürdüren canlıların oluşturduğu topluluğa denir.

Temel kavramları hatırlayalım

(13)

13

• Biomass: Birim alan veya hacimdeki canlı organik madde miktarıdır.

• Biosönoz: Bir biotopta karşılıklı olmayan eğilimlerle bir araya gelmiş ve çeşitli faktörlerin etkisiyle özel bir yapı oluşturmuş organizmaların ortaya koyduğu topluluktur.

• Boring: Sucul ortamda doğal olmayan yüzeylerin organizmalar tarafından yaşam alanı olarak kullanılmak amacıyla delinmesi olayıdır. Bu olayı oluşturan organizmalara da “Borring organizmalar” adı verilir.

• Demersal: Dipte veya dibe yakın olarak yaşayan balıklardır.

Temel kavramları hatırlayalım

(14)

14

• Detritivor: Detritusla beslenen formlardır.

• Detritus: Deniz dibindeki organik parçacıklardır.

• Endemik: Belli bir bölgede yaşamasıyla bu bölgeyi karakterize eden türdür.

• Endofauna: Substratumun içine gömülü olarak yaşayan hayvansal organizmalardır.

• Epifauna: Substratumun üst yüzeyinde yaşayan hayvansal organizmalardır.

• Epilit: Kayaların yarık , çatlak veya üzerlerinde yaşayan organizmalardır.

• Epinöston: Su filmi üzerinde yaşayan nöstonik organizmalardır.

• Euhalin: Tuzluluk derecesi ‰ 30 - ‰ 40 arasında değişen ortamlardır.

Temel kavramları hatırlayalım

(15)

15

• Euriaerobiosis: Değişik oksijen konsantrasyonlarında yaşamını sürdürebilen , oksijen konsantrasyonuna karşı hoşgörü sınırı geniş olan organizmalardır.

• Fitobentos: Bentik bölgede yaşayan bitkisel organizmaların oluşturduğu topluluktur.

• Fitoplankton: Pelajik bölgede bitkisel planktonik formların oluşturduğu topluluk.

• Fotofil: Şiddetli ışığa gereksinim gösteren organizmalardır.

• Fouling: Denizel ortamlarda doğal olmayan substratumun yüzeyinde organizmalar gelişmesi olayıdır. Bu olayı oluşturan organizmalar da “Fouling organizmalar” adını almaktadır.

Temel kavramları hatırlayalım

(16)

• Geçiş tabakası: yüzey tabakası ile derin su

tabakası arasında yer alan ve temperatürün ani değişiklik gösterdiği tabakadır. “Termoklin” adını da alır.

• İnfralittoral: Sahilde , littoral bölgenin devamlı su altında kalan kısmından 30 – 40 metreye kadar inen bölümüdür.

• Katadrom: Üreme periyodunda tatlı sudan

denize geçen balıklardır. Bunlara“Talassotok”

adı da verilir.

Temel kavramları hatırlayalım

(17)

• Nekton: Pelajik bölgede aktif olarak yer değiştiren organizmalardır.

• Nöston: Su yüzeyinde yaşantılarını sürdüren organizmalardır.

• Oligofotik: Pelajik bölgenin öfotik ve afotik tabakaları arasında yer alan az ışıklı su tabakası olup ışık

fotosentez için yetersizdir.

• Pelagos: Pelajik bölgede yaşayan bitkisel ve hayvansal organizmaların tümüdür.

Temel kavramları hatırlayalım

(18)

18

• Pelajik bölge: Bentik bölgeyi örten su kitlesidir.

• Planktoloji: Planktonu inceleyen bilim koludur.

• Plankton: Pelajik bölgede pasif olarak yer değiştirerek yaşantısını sürdüren organizmalardır.

• Polihalin: Tuzluluk derecesi ‰ 18 ile ‰ 30 arasında değişen sulardır.

• Red-tide: Bazı planktonik formların hızla gelişmesi sonucu ortamda yoğunluklarının artması nedeniyle deniz suyunun kırmızımtırak bir renk alması olayıdır.

• Salinite: 1 kg deniz suyunun içerdiği katı maddelerin gram olarak ifadesidir.

• Sesil: Substratuma tespit edilmiş halde yaşantısını sürdüren organizmalardır.

• Seston: Deniz suyunda asılı halde bulunan canlı ve cansız tüm parçacıklardır.

Temel kavramları hatırlayalım

(19)

19

• Tripton: Deniz suyunda asılı halde bulunan inorganik parçacıklardır.

• Tür: Yapısal ve işlevsel özellikleri yönünden birbirine benzeyen , aynı çevresel koşullara benzer tepki gösteren , doğal koşullarda serbest olarak birbirleriyle çiftleşip verimli yavrular oluşturabilen , bireyler topluluğudur. Bu tanıma “belli bir bölgeyi işgal eden” sözcüğü de eklenirse “ekolojik tür” tanımı ortaya çıkmaktadır.

• Vagrant bentos: Yer değiştirme yeteneğinde olan formların oluşturduğu bentik topluluktur.

• Zoobentos:

Su dibinde yaşayan

hayvanların oluşturduğu topluluktur.

• Zooplankton: Pelajik bölgede bulunan hayvansal plankterlerdir.

Temel kavramları hatırlayalım

(20)

• Hayat suda başlamış ve suda gelişmiştir,

• Canlı hücrelerin % 70 – 95’i sudur,

• Yeryüzünün ¾’ü, okyanuslar, göller ve akarsular halinde, su ile kaplıdır,

• Su gezegenimizde katı, sıvı ve gaz olmak üzere üç halde de bulunur. Hayat mutlak anlamda suyun özelliklerine bağlıdır,

• Suyun olağanüstü özellikleri yapısından ve moleküller arası etkileşiminden kaynaklanır

Su neden önemlidir?

20

(21)

Dünyadaki suyun dağlımı ?

(22)

22

Dünyadaki suyun dağlımı ?

(23)

Genel Su döngüsü

(24)

Sınırlı kaynak su

24

• Dünyada kişi başına su tüketimi yılda ortalama 800 m3 civarındadır.

• 2050 de 9,4 milyar olması beklenen dünya nüfusunun % 40'ının su sıkıntısı çekeceği anlamına gelecektir.

• Yeryüzünde her yıl çoğunluğu çocuk olmak üzere 2 milyon insan uygunsuz su kullanımı ve kötü hijyenik şartlar neticesinde ortaya çıkan barsak enfeksiyonlarından hayatını kaybetmektedir.

(25)

• Polarlığı ve H- bağı,

• Kohesyon ve adhesyonu,

• Yüksek özgül ısısı,

• +4 C’de en yüksek yoğunluğu,

• Hayatımızın eşsiz çözücüsü.

Suyun teme özellikleri

25

(26)

• Su molekülünde iki hidrojen atomu açısal (104 derece) polar kovalent bağlarla bir oksijen atomuna

bağlanmıştır.

Bu yapıda; – Oksijen atomu hidrojenden daha elektronegatif olduğundan (sırasıyla 3,5 ve 2,1), bağ elektronları daha çok

oksijen tarafından çekilmiş ve molekülün oksijen tarafı kısmi negatif yüke sahip olmuştur,

– Hidrojen atomları civarı ise kısmi pozitif yüke sahiptir.

• Bunun sonucu olarak su molekülü polar özelliktedir. İki zıt ucu pozitif ve negatif elektrikle yüklüdür.

En önemli özellik :Suyun Polarlığı

26

(27)

• Su molekülü, bir oksijen atomu ile iki hidrojen atomunun kovalent bağ yapması sonucu meydana gelir.

• Kovalent bağlar, ortak elektron kullanımı esasına dayanan bağlardır.

• Su molekülündeki kovalent bağ, söz konusu ortaklığın eşit olmaması nedeniyle polar özelliktedir.

• Bir atomun elektron ilgisine “elektronegatiflik” adı verilir.

• Su molekülünde, elektronegatifliği daha yüksek olan oksijen atomu, ortak elektronları daha fazla çekeceğinden kısmen negatif yük kazanır.

• Böylece hidrojen atomları da kısmen pozitif yüklü olur ve su molekülü, artı ve eksi kutupların olduğu dipol (çift kutuplu) bir yapı arz eder

Suyun özellikleri

(28)

Etan gibi apolar (polar olmayan )

moleküllerde ise bağ elektronları atomlar arasında eşit olarak paylaşılmıştır.

Suyun özellikleri

28

(29)

Bu polar moleküller arası elektriksel çekim sonucu su bazı olağanüstü özelliklere sahip olur:

– Bir molekülün kısmi negatif yüklü ucu, komşu molekülün kısmi pozitif yüklü ucuyla etkileşerek hidrojen bağı oluşturur.

– Her su molekülü dört komşu su molekülü ile hidrojen bağları oluşturarak birbirine bağlanır.

Suyun özellikleri elektriksel çekim

29

(30)

H-bağı, su moleküllerini birbirine bağlar,

• Her su molekülü en fazla 4 H-bağı oluşturabilir,

• Su moleküllerini birbirine bağlayan H-bağları zayıftır, kovalent bağın yaklaşık 1/20’si kadar etkilidir,

• Yüksek hızlarla oluşur, kırılır ve tekrar oluşurlar.

Suyun özellikleri

30

(31)

• Yüksek buharlaşma ısısı,

• Yüksek kaynama noktası (yaklaşık -100 0C yerine +100 0C), Kohesyon özelliği (yüzey gerilimi),

• Adhesyon özelliği (kapiler etkisi),

• Yüksek özgül ısısı ve sıcaklık değişimine direnci, Donduğunda genleşmesi (yoğunluğunun azalması),

• Çok yönlü çözücü özelliği.

Buharlaşma ısısı, 1 g sıvının buharlaşması için gereken ısı enerjisi miktarıdır. Suyun buharlaşabilmesi için çok sayıda H- bağının ısı soğurarak kırılması gerekir.

Her su molekülü 4 komşusuna H-bağı ile bağlandığından suyun buharlaşma ısısı (540 cal/g) oldukça yüksektir (alkolün 210 cal/g). Bu yüzden su yavaş bir hızla buharlaşır.

Suyun özellikleri:Hidrojen bağları

31

(32)

H-bağı suyun kaynama noktasını da yaklaşık –100

0C’den +100 0C’ye çıkarır (etil alkolün 78,5 0C).

Böylece yeryüzünde sıvı su var olabilir ve bildiğimiz bitki, hayvan ve insan hayatı devam eder. Suyun buharlaşma hızı yüksek ve KN –100 0C olsaydı, tüm su buhar halinde bulunacak ve yeryüzünde bilinen hayat mümkün olamayacaktı.

Suyun özellikleri

32

(33)

33

Katı halde iken suyun hacmi genişler:

• Su katı haldeyken hacmi

genişlemeseydi; dere, göl gibi su

birikintileri donduğunda belki de tüm su kütlesi donacaktı.

• Oysa hacmi genişlediği için suyun

özgül ağırlığı sıvı fazdaki sudan daha hafif hale gelir ve buz kütleleri yüzeye doğru çıkar.

• Sadece yüzey donar ve soğuk hava tabanı dondurmaz.

• Bu sayede su altına yaşayan canlıların hayati tehlikesi ortadan kalmış olur

Suyun özellikleri

(34)

Kohesyon bitkilerde suyun köklerden yapraklara taşınmasını sağlar,

• Su molekülleri arasındaki kohesyon, bitkilerde suyun yer çekimine karşı naklinde kilit rol oynar

Suyun özellikleri kohezyon

34

(35)

• Bir sıvının yüzeyini germek veya kırmak için gereken kuvvetin bir ölçüsü demek olan yüzey gerilimi kohesyonla ilgilidir.

• • Su diğer sıvıların çoğundan daha büyük bir yüzey gerilimine (18 0C’de 73 dyn/cm) sahiptir (etanolün 0 0C’de 24 dyn/cm).

• Çünkü yüzeyde bulunan su molekülleri arasındaki H-bağları, yüzeyin gerilmesine veya parçalanmasına direnç gösterir.

• • Su sanki görünmez bir film tarafından kaplanmış gibidir

Suyun özellikleri kohezyon

35

(36)

• Bir bileşiği hidrofilik diğer bir bileşiğe (mesela cama) bağlayan adhesyon da suyun taşınmasına katkıda bulunur.

• Adhesyondan, su ile diğer bileşikler arasındaki H-bağları sorumludur.

• Su molekülleri adhesyon kuvveti ile bitki ve diğer kapiler kanal duvarlarına tutunarak yükselir (Kapiler Etki).

Suyun özellikleri Adhesyon

36

(37)

37

Suyun özellikleri

(38)

38

Suyun özellikleri kapiler kılcallık

(39)

Yüzey gerilimini kullan organizmalar

39

(40)

Özgül ısı, 1 gram maddenin sıcaklığını 1 C değiştirmek için soğurulması veya yayılması gereken ısı miktarıdır.

• Suyun özgül ısısı 1 cal/g’dır (etil alkolün 0,59 cal/g).

• Su yüksek özgül ısısı nedeniyle, ısı enerjisi soğurduğunda veya kaybettiğinde sıcaklığı önemli oranda değişmez.

• Su sıcaklık değişimlerine direnç gösterir.

Suyun Yüksek Özgül Isısı ve Yeryüzü Sıcaklığına Etkisi

40

(41)

• Su kendi sıcaklığındaki çok küçük değişiklikler için bağıl olarak büyük miktarlarda ısı enerjisi soğurur veya serbest bırakır.

Çünkü moleküler hareketliliğin artması çok sayıda H-bağının kırılmasını veya oluşumunu gerektirir.

• Su, yazın ve gündüz vakitlerinde yavaşça ısınırken, kendisinden daha ılık havadan (güneş ışığından) ısı soğurarak;

geceleyin ve kışın yavaşça soğurken, daha soğuk havaya ısı salarak hava sıcaklıklarını dengeler.

Suyun özellikleri ısı soğurma

41

(42)

Yer yüzünün % 75’i suyla kaplıdır. Su büyük bir ısı sağlayıcısı-soğurucusu olarak aşağıdaki olaylardan sorumludur:

1. Hayat için uygun dış ortam sıcaklığının aşırı şekilde değişmesinin önlenmesi

2. Sahillerin iç bölgelere oranla daha ılıman iklime sahip olması,

3. Denizel çevrenin nispeten kararlı sıcaklıkları

Suyun Dünya üzerine etkisi

42

(43)

• Suyun Yoğunluğu Sıvıların çoğu soğutulduklarında hacimleri azalır, yoğunlukları artar.

• Mesela etil alkolün yoğunluğu 39 0C’de 0,77329 g/cm3 iken, soğutulduğunda yoğunluğu düzgün olarak artar ve 0 0C’

de 0,80625 g/cm3 değerine ulaşır.

• Su da 20 0C’den 4 0C’ye kadar soğutulduğunda, yoğunluğu 0,99829 g/cm3 ’den 1,00000 g/cm3 değerine kadar artar. Ancak diğer sıvıların çoğundan farklı olarak, 4 0C’den sonra donuncaya kadar genleşir, yoğunluğu azalır ve 0 0C’de 0,99987 g/cm3 değerine ulaşır.

• Bu sebeple katı su (buz), sıvı sudan daha az yoğundur

Suyun özellikleri sıcaklık hacim

43

(44)

• Su dipten başlayarak donmaz.

• Önce suyun yüzeyinde buz oluşmaya başlar, açığa çıkan donma ısısı alttaki suya verilir, yüzeyde oluşan buz tabakası ısı yalıtımı sağlar, suyun kütle halinde donması önlenir.

• Su donarken oluşan H-bağları sebebiyle ısı yayılır, buz erirken kırılan H-bağları ise ısı soğurur.

• Böylece su içinde mevsimler arası ani sıcaklık değişimleri gerçekleşmemiş olur

Suyun özellikleri: erime ısısı

44

(45)

45

Suyun Yüksek Erime Isısı

• Erime ısısı; bir gram katının erime noktasında, katı halden sıvı hale geçmesi için gerekli olan ısıdır.

• Buzun 0 0C'deki erime ısısı, 79,8 cal/g gibi yüksek bir miktardır (etil alkolün 26 cal/g).

• Bir gram sıvı donduğu zaman erime ısısı kadar ısıyı çevreye verir.

Sonuçta sudaki hayat devam eder

(46)

• Suyun sıcaklığı 0 0C’ye düştüğünde her su molekülü 4 komşusuna H-bağları ile bağlanarak kristal örgüsü oluşur. Yani su donar.

• Buzda su molekülleri arasında önemli oranda boşluklar oluşmuştur.

• Su erimeye başladığında bazı H-bağları kopar, boşluklar yıkılmaya başlar ve yoğunluk artar.

• 4 0C’deki su buzdan yaklaşık % 10 daha yoğundur

Suyun özellikleri: erime donma

46

(47)

• Su, büyük dipol momenti nedeniyle, iyonik ve polar maddeler için iyi bir çözücüdür.

• Polar olmayan maddeler suda çözünmez.

• Bu nedenlerle, biyokimyasal tepkimelerin çoğu, suda çözünmüş maddeler arasında gerçekleşir.

• Canlılık suda başlamıştır ve hayat suyla devam etmektedir.

Suyun özellikleri: çözünürlük

47

(48)

Suyun özellikleri

• Işık suda emilir.

renk

• Su çözülmüş madde mikroskobik bitki ve

hayvan, askıntı madde taşıdığı için berrak

değildir.

(49)

49

• Su renksiz, kokusuz ve tatsız bir madde olarak bahsedilse de aslında suyun rengi vardır ve belli başlı koşullar altında değişiklik gösterebilmektedir.

• Bahsedilen koşullar suyun saf halde bulunup bulunmaması, bulunduğu ortamın şartları ve dış faktörlerden etkilenip etkilenmediği durumudur.

• Örnek verilecek olursa, Güneş aracılığıyla dünyaya gelen kızıl dalga boyları suyu etkilediğinde emilen bu dalgalar neticesinde suyun rengi maviye dönüşebilmektedir. Normal şartlarda renksiz denilebilecek düzeyde solgun bir renge sahip olan su, yeterli koşullar oluştuğunda mavi rengi ortaya çıkartabilmektedir.

Suyun özellikleri renk

(50)

50

Başlıca Zoobentik gruplar

Referanslar

Benzer Belgeler

Astacus leptodactylus (Tatlısu istakozu) Türkiye’de doğal olarak göl, gölet, akarsu ve baraj göllerinde bulunur.. Genellikle yağ yeşili, sarı yada

Göl suyunun rengi kirli sarı, ısık geçirgenligi düsük (kolloid madde ve humik materyalin çoklugu nedeniyle). Besin

oligochatea türleri göl verimliliğinde çok önemli olup birçok bentivor balığın temel besin maddelerindendir..  Homonom metameri ilk defa bu canlılar ile

Larva evresinde evcik oluştururlar, pupa evresini de aynı evcik içinde geçirirler... Ordo (Takım): Hemiptera (Yarım kanatlılar = Tahta kuruları,

Işık suya ulaşamadan önce absorbe edildiğinden, derin bentik ekosistemler için enerji kaynağı, çoğunlukla su sütununda derinliklere doğru sürüklenen organik

• Hastane ve senatoryumlardan gelen lağım sularında patojenik bakteriler bulunur ancak patojenik bakteriler akuatik ortamlarda yaşayamadıkları için zarar etkileri

Organik kirlenme hassas organizmaların yok olmasıyla çeşitlilikte azalmaya, besin maddesi zenginliğinden dolayı toleranslı organizmaların bolluğunda artışa ve

 Bir türün istasyon yada lokalitedeki toplam birey sayısına oranıdır. 