• Sonuç bulunamadı

Or haniye Matbaası SELMA LAGERLÖF I D J T1H A D

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Or haniye Matbaası SELMA LAGERLÖF I D J T1H A D"

Copied!
16
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

I D J T 1H A D

SELMA LAGERLÖF

[ İÇİNDEKİLER ]

istikbalin din yokluğu

Hükümetimizin musib bir tasavvrunı Dinim ve ibadetim | Kıt‘a ]

Kuş yuvası [ Hikâye ] S. Lagerlöf den Tablo [ fantazi |

Mevlâna Oelâleddin, mütefekkir ve şa‘ir Alfabemize a'id mülâhaza

Amelî Ruhivyat Konferans] .). M. Guyau Kbubekir Hazini Dr. AR. Dj- Melek Satiri Feri d Türk < 'cağı İetihad Dr. (i. Lo Bön

Or haniye Matbaası

(2)

Yeni Neşriyyat

İçtihada gönderilen kitablar:

K I S I R L I K

Yazan:

D. Ahmed Asim

13 resim ve şekli havidir. Miindereeati Halk için yazılmışdır ve miindereeati şunlardır:

Halk arasında kısırlık hakkında mev -

cut yanliş telekkilır — Erkekte kısalığı

tevlit eden sebepler — Suni bir surette

kısır yapılan erkekler ( Harem ağaları) —

Kadında akameti mucip olan hastalıklar—

İlkahi sınaî — Gebe kalmaları caiz olmı-

yan kadınlar — Gebe kalmamayı temin

eden tedbirler ve vasıtalar — Sunî bir su­

rette ve fennî ameliyatlarla kısır yapılan

kadınlar.

Güzel yazılmış ve güzel basılmışdır. Mutaleasını tavsiye ederiz.

T O R O S

Mersin: Gençler mecmu'ası. ı inci numrusu geldi. İktisadi bahsleri eyîdir.

G A Z İ N İ N Y O L U

Memduh Necdet Beyin güzel sözle­ rinden müteşkkildir. M , N . B . eyi söz söylemektedir. Kitabı da güzel basılma­ dır. VAKİT matba'ası basmış.

MİLLÎ MECMU‘A

‘İlmi ve edebî mecmu'ayı okuyun

Glisero fosfatlı Şark Malt

Hulâsası

Eczacı Ekrem Beyin nezareti altında sureti lıususiyede imâl edilmektedir.

Deposu Ekrem Necip ecza deposu Telefon : İstanbul, 78

LAZARO FRANKO VE

MAHDUMLARI

1860 senesinde mü’esses

Ticarethanedir

MERKEZİ: İstanbulda fincancılar yokuşun­ da (Şeref hanı karşısında) No. 33 - 37

ŞUBESİ: Beyoğluııda Abbas paşa hanı tah­ tında — Oalatada Tünel ittisalinde

Tefrişat kumaşları — Mantarlı yer mu­ şambaları — Renkli duvar kâğıtları — Per­ deler — Tüller — Estorlar — Kanape ve koltuklar — Lake ve bronz karyolalar — Her cins şilteler — Yünlü battaniyeler — Yor­ ganlar — Yastıklar — Yatak çarşaflan — Yas­ tık örtüleri ~~ Sofra örtüleri v. s...

MÜ’ESSESE TARAFINDAN, OTEL VE YAZIHANELERİN TEFRİŞATI MÜKEMMELESİ TA'HÜD OLUNUR

Galatada Tünel ittisalindeki şubede : Bilhas­ sa hanımlara mahsus san‘atkârane işlenmiş, ince ve zarif çamaşır ve cihaz takımları, Tuha­

fiye levazımatı, Şapkalar ve ıtriyyat dahi bu­ lunur.

jDA’Mİ BEYAZ TAKIMLARI SERGİSİNİ ZİYARET EDİNİZ Telefon: İst 2124 - Beyoğlu: 629 - Galata: 2103

“İçtihat„ın 23 ve 24 üncü sene­

lerinin kolleksiyonlan

Birkaç tam kolleksiyon var,

her senenin kolleksiyonu için

2 12 lira gönderenlere ta‘ahud-

lü olarak gönderiyoruz.

{ 23 üncü sene kolleksiyonu 16 sahifeli 24 nüshadır; 24 üncü senenin kolleksiyonu 21 ııus- luv olarak tamdır]

(3)

AftO N XEM Ettt

Pays étrangers Pour un an: 2 Dolars

Edition spéciale: 3 Dolars.

A D R E S S E

"Idjtihad,, Constantinople Télépii: St. 865 xxvième ANNÉE 15 Décembre 1930

İ C T İ H A D

Türkçe ve Fransızca

İLMİ, EDEBİ, İKTİSADİ

No: 311

ÂBONEtoAN:

Seneliği [24Nushâ] Türki­ ye için 2 1/2, Âlâ kâğid-

lısı 5 Liradır

İDAREHANESİ

Cığaloğlunda îçtihad Evi Tarihi Tesisi: 1904 — Genève. Yirmi altıncı sene 15 Kânunievel 1930

İSTİKBALİN DİN YOKLUĞU

I /

irrelkmon de

1/

avenir

Medhal

I Dinin sociologiari temeli . T a‘ rifi.— 11 — Di­ nin « Esthétique •> ve ahlâk ile rabıtası. 111 — Her dinî nass { D ogm e] 1ar sisteminin zarurî inhilâlı: zekâ yi be­ şerin mütemayil göründüğü din yokluğu hali. Ma‘ hııd « İstikbalin dinleri » ne nisbetle din yokluğunun [ -Irré­

ligion » un ] nazara alınması iktiza eden hakiki maniası. — IV Dinlerin muvakket kıymet ve faydaları ; dinlerin niha’î Kifayetsizlikleri.

1.-- Eserimiz ta‘kib olunurken, dinin yapıl­ mış bir çok muhtelif tarifelerine tesadüf e- deceğiz. Bunların bacıları, daha ziyade fizikî metafizik! ba'zları da ahlâkî noktai nazardan alınmış ve hemati hiç biri içtima î nokta i nazardan

ahnmamışchr . Bununla beraber, dine yakın­ dan bakılırsa, insanla, kendisine fa’ik ve fakat kendisine az çok benzer melâ'ike [ Puissance ] arasında bir coıııM yye.t ra b ıta sı fikridir ki biitüıı dinî 1 elek kilerin birliğini teşkil eder.

Bizce, içinde yaşadığı beşerî eem‘ivyet üzerine, daha zi kudret ve daha yüksek bir cenı'iyyet,, eıhanî, adeta kâinata şamil [cosmi­ que ] bir cenı'iyyet vaz'ctdiği vakit insan

dindar olur. Beşerî seciyycnin evsafından biri adediimiş olan H l i m a i y v e l [sociabilité]o ze- man tevessü’ eder ve yıldızlara kadar gider. Bıı ictima'iyyet, dinî hissin müstemir esasıdır, ve dinli kimse yalnız, tecrübenin bize taıııtdı- «•ı bütün zi havai mevcudlarla değil alemi doldurduğu müfekkire mahhtklarile de çenıMy- vet halinde yaşamaya kabiliyyetli bir kimse diye ta'rif olunabilir.

Bu vech ile her din, evvelâ esatiri, sonra sirrî olan ve insanı kâinatın kuvvetlerine,

sonra bizzat, kâinata ve nihayet cevheri kâ­ inata rabt eden bir rabitaııin te’sisidir , bütün dinî tedkıklerden çikaıı netice budur; fakat bizim meydana çikarmak istediğimiz bu rabı­ tanın vazih tarzı telakkisidir.

Halbuki bu tedkikin nihayetinde daha iyi göriilecekdir ki dinî rabıta cx a n a lo t jia so- c ie tis iıu n ıa u a e Yâ‘ni beşerî cem’iyyetleru mumaseletin haricinde telakki olunmuş - dur : Evvela , ba'zan dost bazaıı düşman olarak insanlar arasındaki münasebetler fi­ zikî ma veka‘ [ Fait] lerin ve tabi‘î kuvvet­ lerin izahına, sonra cihanın mahsulunun, ciha­ nın bekasinin, nizamının, metafizikî izahına teşmil olundu. En nihayet socıologia’î kanunlar ‘aleme taşmil olundu ve insanlar , a’ileler kabileler , milletler arasında hüküm süren sulh veya harb hali tabi‘i kuvvetlerin altına veya bıı kuvvetlerin maverasına koydukları irade [Volonté] 1er arasında ınevcud imiş gibi tasavvur olundu.

Her şeyin sırrım muhtevi olarak tasavvur edilmiş efsanevi, [Mythique],sırrı [Mystique] bir s o c io lo fjie ; bizce bütün dinlerin temeli işte budur.

Dinler yalınız a n t h r o p o m o r p h is m e [*[ değildir, bahusus hayvanlar ve muhayyel mevcudlar dinlerde ‘azim roller oynamışlardır : Dinler. İradeler arasında ınevcud olabilen eyi

vey.-[*] ANTHROPOM ORPHISM E Allaha cismaııi şekiller ve insan ihtiraslarına müşabih ihtiraslar atfeden lerin systemidir.

f/î «uü Jli—

Hadisi kııdsisi «Allah insanı kendi suretinde halk eldi >» demekdir. bu ise Allahı, insan kendi şekl ve evsafında yaratdı, ya‘ni tasavvur etdi demekdir. A. D.

(4)

5532

İÇTİHAT

kötü münasebetlerin b ü tü n ictiıııaM harb vej-a sulh münasebetlerinin, husumet veya muhabbetin,ita‘at ve ‘isyanın,himaye veya tehak- künı, inkıyad, ihtiraz, ihtiram yahud teslimiyyet münasabetlerinin alemşümul ve hayalî bir ittîsa‘ı dır: Din cihanşümul bir s o e io ıııo r - p lıis ın e dir . [*] [ ya‘ni beraber yaşamanın te’lıhidir]¡hayvanlarla beraberlik,ölülerle bera­ berlik, eyi veya fena «génie»[**j lerle beraberlik, tabi’atnı mebde’i a‘Iasîle beraberlik.Bütün bunlar, içinde, dinlerin, her şey’in,yıldırım, fırtına, hasta­ lık,ölüm gibi fizikî mayalamaların ve mebde’forigi- nej ve ma'ad [Destinée] gibi métafizikî ma veka‘ ların yahud faziletler, seyyi'eler, kanun ve mü’eyyide [ Sanction J gibi ahlâkî alakaların hikmetini aramış olduğu bu cihanşümul soeio- logianın muhtelif eşkâlinden başka bir şey de­ ğildir.

Binaen‘alevh,bu kitabın nazariyyesini ister istemez dar bir ta*rif içine sıkışdırmak mec- buriyyetinde bııluıısaydık derdik ki , din her şey'iıı, hayalî ve timsali [Symbolique ] bir şekilde cemMyyeti beşeriyye ye kıyasen, fizikî métafizikî, ahlâkî bir izahıdır. D in, iki kelime ile, « e fsa n e v i şe k ild e , c ih a n şü m u l lıir izalıı so e io lm jia 'i dir.

Bu kavravişiıı isabetini göstermek için, hissi diniye yapmaya çalışılmış olan ta'rifleri gözden geçirelim; göreceğiz ki bu ta'rifler yekdiğerile ve cümlesi içfima‘ i nokta'i nazarla ikmal olunmaya miihtaçdırlar.

Bu ta rifler içinde, İm son zamanlarda, muhtelif tahlillerle Strauss, Plciderer. Lotz, M. Reville tarafından belki en sık sık kabul edilmiş olanı Sehleiermaclıer’in dir. Ona nazaran dinin esası cümlemizin mutlak sııretde tabi*- iyyetimiz hakkında malik olduğumuz hisden ibaretdir. [**] Bu veçhile kendisine tabi* oldu­ ğumuzu his etdiğiıniz kudretleri uluhivyetler tesmiye ediyoruz.

[’ ] Kudemanın i-tikadınca herkesin hayatına riya­ set eden uluhiyyet, bizim melikussiyane mefhumu buna benzer.

[*'] Bu ta‘rif,bir çok mütefekkir şaürlerin sayhele- rıle de te’yid ohtnınuşdur . İnsan kendisini ibate eden görünür ve görünmez kuvvetlerin tabri ve tenıamen esiri his etmesidir ki dini hisse menşe' oimuşdur. AB. Dj.

Diğer tarafdan, Feuerbach'a göre, dinin ntenşe'i, asil ruhu arzudur: eğer insanın ihti­ yaçları ve arzuları olmasaydı ilahları olmazdı. Daha sonra da Hartmann , diyecekdir ki, eğer elem ve derd olmasaydı dinler uıeveud, olmazdı; bizzat ilahlar.. Tarihde, insanların ımıiik olmadıkları şeyleri kendilerinden alabi­ leceklerini zü‘ m etdikleri, kendilerinden, necat, selâmet , sa'adet bekledikleri mela'ikeden [«Puissances» dan] başka bir şey olmamışlardır.

Schleirmacher in ve Feuerbach m ta‘rifîeri ayrı ayrı alınırlarsa eksikdirler, her halde Strauss in dediği gibi bunları birbirinin üzerine

koymak lâzımdır.

[ devam edecek ] J. M. Guyau

HÜKÜMETİMİZİN MUSİB BİR TASAV­ VURU

Hükümetimizin İdarî ınühinı İslâhata teşebbüs ve vi­ lâyetler altı mıntıkaya tefrik olunarak bunlara vasi' selâ- hiyeti ha’iz umumî müfettiş veya umumî valiler ta-yin ede­ ceği yolunda gazetelerde görülen haberler memnuniyeti mucibdır.

Ebubekir Hazım Bey Efendinin Beyrut vilâyetindeki ilk valiliği esnada Süriye kıt’ asmca his etdiği muhik ve muzur arzuların, fikirlerin tevessü-ıı meydan ver­ meden bütün vilâyetlere şamil İdarî bir İslâhat ile iğbirar ve şikâyeti mucip elıval ve efkârın izalesi maksadile Beyrutdaıı Babıaliye gönderdiği layihada dahi bu umumî müftdişük, daha doğrususu umumi valilik memleketiıııizce idari İslâhat için temel makamında ve fevkalade ehem­ miyetle tavsiye ve esbabı mucibesi pek iyi izalı edilmiş olduğundan hükümetimizin şu tasavvurunu teyid eden bu tarihi ve mühim vesikadan ba’ zı fikreleri aynen İç­ tihada dere etmeyi fa id eli gördük. Tenıammı okumak isteyenler müşarıleyhim idari,içtimai sanihat) adi eserinde bulurlar.

Ozanıaıı dahiliye nezaretinde bulunan T al’at Bey bu layihadaki doğru mütalaalardan muğber olmuşdu ve bunu fi-len köstermişdi.

Mezkûr layihadan miifrez fıkralar:

Hal ve istikbalini türlü tiirlü ınusaip ve mehaiik tehdit eden bu tniilk ve millet için medari selâmet olmak üzere beklenilen idarci meşrutamn ilânından beri biri birini takip eden dahili ve harici gaileler muhtaç olduğumuz İslâhat ile iştigale meydan vermediği maltım i^ede şekli hükümet ve idarenin muhassenatım ancak filen ve maddeten görmekle takdir ede­ bilen ekseriyet dahili harici emel ve ihtiras­ lardan ııeş'et eden ahval ve hadlsatı şekli

(5)

İÇTİHAT

hükümetin icabatından zaıı ile müteessir ol­ dukları da malumdur.

Haklı, haksız bir sebeple ekseriyeti azime- ııin şekli idareden soğumaya başlaması hükü­ met için nekadar muzur olduğu meydandadır. Stınufu ehali ile daha yakından temasta bulunulan taşrada asarı ıuüessifesi görülan ahvali ruhiye, üç buçuk seneden beri İslâhata ait vaîtleriıı bundan böyle de sözle kabili izale almadığından hükümetimizin vilûyatça İslâhata mümkün sür’atle başlaması elzemdir.

Cehalet olanca kesafetile berdevam olan bir memleket halkının kuvvetten başka bir şeye arzı iııkiyat etmiyeceği ne kadar ıııüsliın bir lıakikııt ise hükümet her ne şekilde olursa olsun halkın her halde levazimi adalete tamamen mazhar, mahfuziyet can ve malı ile müsterih ve icraatı hükümetten müstefit olmadıkça mem­ nun oîmıyacakları da o kadar bfdilıidir.

Üç buçuk seneden beri vilâyatta valilerin ehliyeti zatiye veya menabiÜ hükümetten istiare ettikleri kudreti izafiye nisbetinde ibraz ede­ bildikleri faaliyet memleketimizin selâmeti için muktezi şekillere temeesiil ve lâzım olan dere­ celere tekarrüpteıı maatteessüf pek ıızakdir.

îstipdat devirlerine ait su i idarenin asırlarca devaraile türlü,türlü salâh ve terakki maniMeri peyda eden memleketimizin halinin arzu edil­ diği kadar iyileştirilmesi uzun asude zamanlara muhtaç ise de kuvvei maliye ve kabiliyyeti hazıramız nisbetiııde olsun tariki salâh ve te­ rakkiye girebilmemiz için vilâyetlerin tezyidi nüfuz ve tevsii salâhiyeti muktezidir ve bu nüfuz ve selâlıiyeti hüsnü istimal edebilecek memurlar iııtihab ve tayini vaciptir.

Babı âli ve nezaretlerden verilen emirleri mülhakata tebliğ ve devairi vilâyetin merkezi hiikûuıetde mercilerde olan muhaberatından bazılarına tavassut etmekden başka bir salâhi­ yeti bulnmmyan valilerden islâhı memleket ve tezyidi şeref hükümete müteallik muvaffakiyet­ ler iimid edilemez.

Atelhusus vilâyetlerde bilcümle devairi hü­ kümetin ahval ve muamelâtı valin vilâyetin vezaifi esasiyesile alâkadar olduğu ve tabiri ahirle valinin muvaffakiyeti ancak bunların mesaî ve muaveııatı rm'işterekelerindeki ahenk ile mütenasip olacağı derkâr iken bu devair memurlarlna karşı nüfuzu vilâyet oldukça rııer- iyülhatır bir valinin dahili vilâyette kâin bir müessesei ecnebiye üzerinde gösterebildiği ka­ dar olsun haizi te'sir olamaması ve (Hükümet konağı) tesmiye olunan binanın havi olduğu

odalar, her biri yekdiğerine külliyyen ecnebi birer hükümeti müstakille delegelerine karar­ gâh olmuş denecek kadar biri birile ittihatsız. . ahenksiz ve makamı vilâyete karşı da rabıtasız memurlarla doldurulmuş bulnuması gibi mak- sudi aslıya mugayir bir usul idareden memle­ ket için ne kadar hayır ve menfa1 at umula- bileceğiniu tahmini kolaydır.

Liva ve vilâyetlerde mutlaka idare’i mül­ kiye mekteb veya raeslekden yetişip biltedrie terakki etmiş,ahlâk ve ehliyeti mücerreb muta­ sarrıf ve valiler istihdamı usulünün mer‘iyeti kesbi kat'iyyet ederek mütehassıs valiler, mutasarrıflar tekessür edinceye kadar bunla­ rın tevsi‘i salahiyyeti ve hatta tevsi‘ i me’zu- niyyet ve tefrik veza’ifi esası üzerine üç senedir tertible uğraşılan ve iki sene evvel gördüğüm lâyihasında ahval vilâyete nazaran mudlıik, rnızır, garib ve fi‘ lan tatbiki müşkül bir çok ıııevadı dahi bulunan ve ahiren Babı âli ve Meclisi meb‘usanca tashih ve islâlı edilmiş olacağı tabi‘i olan ( vilâyet idaresi ) kanununun şu sırada tatbikine teşebbüs edil­ mesi bile mucibi tefekkürdür.

İçlerinde zaten uıerM usul ve ııizamat ile de ülfeti ve umur idarece miimaresesi bulun­ mayan valiler, mutasarrıflar dahi mevcut olan me’murim hazıra ile tevsii salâhiyyet esasına müsteııid bir kanunun tatbiki suretile yeniden açılacak bir tecrübe ve hükümet ve ahalice ‘umumî bir mübtedilikadevrinin idare’i vilâ­ yetçe nasıl fitretler tevlid ve bu hal Babıâli ve deva’ir merkeziye ye ne kadar iftihamı miişkil ıneşagil tahmil edeceği tahmin olunabilir. Bidayeti meşrutiyetden lıeri hükümet bu tarz idarenin mübtedisi bulunmak ve ahali haki- miyyeti nıilliyeyi hüsnü istrmale muktdir olacak derecede müstahzer olmamak seseblerile ahali­ ce ne istenileceği ve hükümetçe ne yapılacağı bilin emeyerek üç buçuk sene heder olduğu gibi şimdi de yeni bir kanunun mümaresiz ellerle tatbik ve icrası ve za‘fı hiikûmetden bilisti­ fade şımarık bir çocuk hal ve i1 tiyadını alan ahalinin çocukca taleblerine husule gelecek hata ve tereddütlerin islâlı ve izalesile zaman gayb edilmek ihtimali vardır.

Bina’eıüaleyh mezkûr kanun mevki1 icraya konulsun, konulmasın Rumeli, Anadolu,Suriye ‘İrak kiralarına birer ve yahud münasebeti mevki1 iyyelerine göre üçer dörder vilâyete taksimen vaktile Rumeli vilayat selasesi mü­ fettişliğine verilen me’zuııiyete karib bir sala- hiyyetlc müfettiş ‘umumiler ta‘yini islalıi

(6)

5534

İÇTİHAT

malikin bundan böyle olsun to'ehiirati mezaira- dan kurtulmak için yegane paredir.

Anadolu ve Rumeli vilayetleri dört ımnta- kaya taksimen iki ve Suriye ve ‘Iraka birer müfettiş gönderilmesi ve elyevuı ınevcud mül­ kiye, maliye, ma‘arif, ııafı'a müfettişlerine bi­ terde ‘adliye müfettişi ilave edilmek şartile bunların vesa’it teftiş ve tedkik olmak üzre müfettiş ‘umumiler refakatlerine ıne’muriyetle- ri bilviicuh elzemdir.

Müfettişi ‘umumilere verilecek vasi‘ sala- lıiyyet bunlara Babı ‘Aliden muvakkaten i‘are edilmiş olacağı cihetle bu suretle vilayetin mu‘amelatı yoluna koyuluk valilerin esasatı mevze‘a ve usuli miîtekarrira dairesinde tem- şiyet umura kifayetlerine kaııa‘at hasıl olduk­ tan sonra müfetrişlerin me’muriyetlerine niha­ yet verilebileceğine nazaran ilca’i hal ve mas­ lahatla bunlara verilmiş olan selâhiyet vası‘a- dan bir kişimi münsibi vilâyetlere terk edilerek fazla görülecek mıkdarı

kemakân merkez hükü­ mete alınacağı ve ma'haza müfettişler her halde mer­ kezi hükümetin emr ve ta‘iimatı tahtında hareket edecekleri için böyle mu­ vakkat müfettişlikler ih- dasile onlara verilen

salâ-hyyetin,sözü bile tefevvuh edilmekdenkorkulan ( Ademi Merkeziyyet) e doğru bir hatve atılıp buna bir esası ibtidai vaz’ edilmiş olmak gibi kılii kale de meydan vermiyeceği Aşikârdır.

Hulâsa: Valiler evsafı lâzimevi haiz olsalar bile kendileri yetişmelerine imkân olmıyacak kadar vezaifle mükellef oldukları usulü idare­ mizin icat ettiği kâğıt yığınları içinde boğol makda bulunduklara cihetle kâfi salâhiyetleri olsa bile bunu istimal ile imar ve İslaha mü - teallik işlerle uğraşmaya vakit bulamazlar. Ve tetkikata muhtaç mühim işlerle uğraşdık- lari takdirde de alelade umuru hükümeti çe­ viren bir çarkın kuvvei muharekesi tatil edil­ miş olur, valiler evelce olduğu gibi umuru adiyei vilâyat ile meşgul olmak üzere memle­ ketin muhtaç olduğu her türlü İslâhatın esba - bini istikmal için müfettişi umumi naıııile bir kaç vilâyete bir vaîi’İ hakiki nasbi elzemdir. Aksi halin yakın bir âtide vahim neticelerle devlet ve memleketi izrar edeceğini, sekizinde valilikle ve diğerlerinde muhtelif me’muriyet- lerle bulunduğum yirmiye yakın vilâyatınaz­ daki tecrübe ve müşahedelerime istinaden ve- hubbi vatan saikasile arz ediyorum.

Fi 15 Mart Sene 1328 E. HAZIM

SELMA LAGERLÖF

Selma Lagerlöf İsveçin en tanınmış hikâye yazıcıla- larmdandı. 1909 da Nobel mükâfatım kazanmış, kalemi­ nin kuvvetile bütün dünyada meşhur olmuş bir kadındır. Orta halli bir aileye mensudpur hayatının bîr kısmını muallimlik ederek geçirmişti. Başlıca eseri «Gösta Ber- lingin efsanesi» ve diğer bütün eserleri memleketinin ruhunu yaşatan birer etuddur. Aşağıdaki terceme »gö­

rünmeyeni rabıtalar» ismindeki ve ufak hikâyelerinden müteşekkil ve Nobel mükafatını kazanmış kitabından yapılnıışdır. [ * ]

Hikâye

KUŞ YUVASI

Tariki diiuya Hatto , fırtınalı bir günde sahrada Allaha dua ediyordu. Uzun ve karı­ şık saçları, bir harabenin üstünde sallanan ot j^eıııetleri gibi çehresinin etrafında dalgalanı­

yordu . Fakat Hatto gerek saçlarım yüzlerin­ den kaldırmak ve gerek uçan sakalım gemerine geçirmek için hiç bi| ha­ reket yapmıyordu. Çün­ kü Hattoıuın kolları se­ maya doğru uzanmış bu­ lunuyordu.

Bir ağacın dallarını yorulmaksızın uzattığı gibi oda ta şafaktan beri tüylü ve kuru kolla­ rını kaldırmış, akşama kadarda böyle durmak niyetinde idi.

Hatto insanların fenalığım öğrenmiş bir adamdı. Kendi de vaktile haksızlık etmiş ve iztirap vermişti. Fakat kendinin de maruz kal­ dığı zulum artık kalbinin tahammül edemeye­ ceği bir derecede idi. Nihayet ıssız kırlara çe­ kildi ve kumların içinde kendine bir in kazdı. C artık duaları Allahın ııezdinc kadar çıkan bir

aziz olmuştu.

Tarîki dünya hatto ininin önünde hayatının büyük duasını tekrarlıyordu. Allahdan kıyamet gününün mukaddes ziyasını bu ıııeFanet dünya­ sının üstünde parlatdırmasım niyaz ediyordu. Bu günah devrinin zevalini haber verecek rne- lâikeleri, haksızlıkları boğacak olan kan derya­ larım yer yüzüne da‘ vet. ediyordu.

(*] Gelecek nüshamızda SELMA LAGERLÖF hakkın da yazılmış uzunca bir mutala’a bulacaksınız.

d in im v e i b a d e t i m

Ma'bııdum fazilet fikri, nemazım Sevmekdir her canı,‘âciz,muktedir Kıblem nihayetsiz faza, yıldızlar, Teşbihimin altını daneieridir.

27 Tem. 1919 A. D. 1 . ..A» -JL A. jM

(7)

İÇTİHAT

Etrafında, kırlar ıssız ve çıplak olarak uza­ nıyor. ve fırtına dehşetli bir tehdid gibi kuru dünya üzerinde ıslık çalıyordu.

Fakat bir az ötede bir söğüt ağacı biçimsiz kütügii ve tepesinde bir iki yeşillik demetile gözümün önünde dikili duruyordu. Her son. bahar ovanın sakinleri onun yapraklarını yo­ larlar, her ilk baharda ise ağaç, fırtınalı gün­ lerde llattoııun saçları ve sakalı gibi uçuşan yeni kıvrak filizler verirdi

* * *

O ağaçta yuva yapmağa alışmış olan bir çift kuş o günü yene yuvalarını yapmak iste­

mişler fakat sallanan dallardan ınuaffak ola­ mamışlardı. Getirdikleri ot parçaları hep uçu­ yordu. İşte o zaman kollanın açmış Adalıdan niyaz eden Hattciyu fark ettiler . İhtiyarın yanakları ve alın kuru bir kabuk halini almış, kurumuş adelesi artık vücuduna hiç bir mü- devver şekil veremiyordu. Güneş ve yağmur saç ve sakalına söğüt yapraklarınla yeşile benzeyen kurşun rengini vermişti.

Kuşlar Hatto yu bir ağaç zannettiler, uçtu­ lar gidip gelerek münasip bir yer intihap et­ tikten sonra bir ok gibi atılarak ihtiyarın açık elinin içine bir saz parçası bıraktılar; fakat fırtına çıktığı için saz parçası uçtu. Kuş­ lar yene yuvalarının temelini atmağa çalışmakta devam ediyorlardı. Nihayet iri ve kuru bir parmak uçan otların üzerine bastı, ve yuvanın ilk temeli atılmış oldu.

Hatto ise du'asıııa devam ediyor ve : «Rabbim, Sodomu harap eden at.eş yağmu­ runu yer yiiziine gönder. Nuhuıı gemisini Ararat tepesine yükselten sema şelâlelerini kuluna bekletme» diyordu.

15u esnada kiiçiik kuşlar çalışıyorlar, civar kırlardan neler taşılmıyorlardı neler... Akşam iizeri işleri hayli ilerlemişti. Fakat akşam gel- medende Hatto onlarla meşgul olmağa başla­ mışı ı bile. İşlerine rnaııi olan rüzgâra kızıyor güneşin seyrini durdurmak istiyordu.

*

* *

Yuva bitmiş ve ana kuş yumurtalardım üs­ tüne oturmuş idi . Hatto o günden beri yeriıı- deıı kımıldamamış, oturduğu yerde uyumuş ve köylülerin korkarak getirdikleri gıdalarla ta­ ayyüş etmiş idi. Parmakları arasında kurulmuş olan bu yuvanın mahlasını anlamış idi. Allah her halde dıFasmı kabul etmişti; bu kuşların yumurtadan çıktıkları zaman dünyanın zeval bulacağına delâlet ediyordu.

* * *

Bir gün kuş yuvanın kenarına sıçradı. Beş dakika sonra iki kiiçiik hayvan, civardan böcek aramak, cıvıltılarla dolu yuvaya ğıda getirmek için uçtular. Bu cıvıltılar Hatto yu dua e d e r - keıı rahatsız ediyordu. Nihayet ihtiyar ınimze- ir artık alışık olmadığı bir hareketle elini in­ dirdi ve yuvanın içine baktı. Ateşten nazarları hayatında bu kadar acınacak bir suretde çirkin ve garip bir şey görmemişti... hayır, katiyen görmemişti. Çıplak küçük kuşlar . . . gözsüz, kanatsız.. Fakat genişçe açılmış altı büyük gaga. Tuhaf bir his duydu . Fakat kalbinde merhamet, bunlara karşı bir şefkat his etti.

O günden beri Allaha dünyayı günahdan kurtarmak için mahvetmesini yalvardığı za inan bu müdafaasız kiiçiik mahluklar için biı du‘a ilâve etti.Ve köylüler ona ıııut*adları olan hediyeleri getirdikleri zaman daima olduğu gibi lâ'net yağdırmadı. Onu açlıktan ölmek tehlikesinde bırakmadıklarına memnun idi . Çünkü hayatı avucvnuıı içinde cıvıldaşan bu yuva halkına luzuınlu buluyordu.

Nihayet kiiçiik kuşlar uçtular . Hatto on­ lara yardım elti. Korkan kanatlarım himaye ''11 i ve bir giiıı ihtiyar miinzeinin elinde hoş bir yuva kaldı. Etrafımla kuşlar cıvıldayor an­ ne ve baba sevinçle uçuyorlardı . Hatto tebes­ süm etti ve kendi kendim; acaba Cenabı .hak­ kın vadmda durmamasının imkânı varımdır diye düşündü. Kim bilir, belki Allahda dünya­ yı böyle, avucunu içinde tutuyor o ila içindeki sakinleri sevmiş bulunuyordu ve onları mah­ vedeceği zaman münzevinin çöl kuşlarına duy­ duğu merhameti duyuyordu.

* * *

(8)

İÇTİHAT

Bir gün kuşlar temamile gittiler. İhtiyarın kalbi acı ile doldu. Kolları yavaşça yanına düştü ve o zaman aklında birden bire bir nur yandı. Hareketsiz durmayı va‘d ettiği halde kolunu indirmiş idi. Başım salladı ve gayri mer’ î birine hitab ederek:

Va‘dinde durmayabilirsin dedi. Beıı çözüm­ de durmadım. Senin de duruıane luzum kalmadı. Ona şimdi dağların titremeleri durmuş ve nehir yatağında sakin bir emniyetle akıyorıııuş

gibigelcli.

Türkceye çeviren: Melek Sabri

5536

TABLO

t Faııtazi )

Yolum denize geldi. Durdum. Etrafı

seyre daldım . Sağımdaki sahiller , solu­

mdaki tepeler ve daha uzaktaki şehir ,

donuk gözleriyle bana bakıyordu. Ne

güzel akşamdı.

Deniz kollarıyla bütün sahilleri kuca­

klamış ta yine doymamış , taşkinlık gös­

teriyordu ; çırpınmaktan , işveden yorul­

muş, ve kendini beyaz martilere vermiş,

öpüşüyorlardı . Baygın sesleri, esrarlı

uğultularıyla ihtiras veriyordu . Ne güzel

bir gkşamdı .

Büyük san’atkâr, güneşi palet yapmış,

onun üzerinden aldığı boyalarla etrafı

siyaha boyuyordu. Şehirlere siyahlar sür­

dü . Çıplak sahilleri yine siyaha boyandı.

Fakat karşiki YAKACIĞI karalamak is­

temiyordu. ona ne renkler sürüldü,ne renk­

ler! Bazan beyaz yüzlü ve kırmızı yanaklı

bir insan gibi madde ve sıhhat verdi .

Fakat yakıştırmadı ; bazan beyazlattı ve

buruşturdu.Fakat ihtiyar da görmek iste­

mediği için yine beğenemedi, ona vermek

istediği çehreyi , rengi anlamıştım; onu

sessiz ovaların üzerine oturup gamlı bir

tavr verdi . Paletindeki boyaları birden

karıştırdı .

Bir fırça, mor boyalarla çalışmağa

başlardı. Süzgün bir yüz ve hülyavî gözler

yaptı. Tenine yakıcı ve bayıltıcı nefesiyle

garip kokular üfledi. Ağustos böceklerini

terennüme getirdi, ve yine mordan yaptığı

inçe bir tül altinda olarak saklamaya

çalıştı.

Artık bu görünüş , ayrılık acısı ile

yanan A ŞK id i. ve san'atkâr eserini yap­

maya muvaffak olduktan sonra paletini

fırçalarım alarak başka diyara doğru gitti.

BÜYÜKADA : Ferit

MEVLÂNA MÜTEFEKKİR VE ŞAİR [*] Maba'd

Mehabbet,ey kadiri kül furtına, sen, ki herkese kuvvetini his ettiriyorsun,beni al, beni yak, beni öldür, şimşeklerinle beni vur! 4*

Gecenin göğsünde füsunkâr bir ney inliyor denizin dalgaları kamerin altında raks ediyor.

Bu akşam bütün cihan, mehabbet nağmeleri ve ney havaları te’sirile ürpe­ riyor.

*

Bir çehrenin güzelliği önünde niçin titriyorsun? Bir sesin te’sirile niçin sara­ rıyorsun ? oh ! kadın gözlerini temşa e- derken niçin baş dönmesi his ediyorsun? fani dudakları öperken neden ölüyor gibi oluyorsun? hüsni beşerînin şa‘şa‘ası, deme,ki müdhiş sırları faş ediyor.

Doğrudan doğruya güneşe bakamaz- sın. Fakat güneşin kamere hüsn veren ‘aksi ziyasını temaşa ediyorsun ; ‘ayni veçhile, ruhların güneşine de doğrudan doğruya bakamazsın, fakat güzel bir yüz üzerine saçılan nurunu temaşa edersin, miite’essir olur, ağlarsın ve o nurun kar­ şısında ruhun tahassür ve iştiyaklar için­ de bunalır. i*

Çölün ortasında mavi bir su tanırım; sevgilim o senin gözlerindir. Benim işti­ yaklarım kırmızı alevlerdir; orada teskini ‘atş ederler. *

Geceleyin yıldızlar, âşıkların müla­ katları için yanarlar; çiçekler giceleyin, âşıkların baş başa konuşmalarına tahas­ sürle ölürler güller, âşıkların istiğrakını [ * ] İstanbul Türk Ocağında verilmiş konferans: başı 30Vuncu nüshada .

(9)

İÇTİHAT

553?

irva etmek için ‘ıtrlarını neşr ederler.

Âşıkların musahabelerini ihlâ etmmeek için, Arz, giceleri, susar.

Ma'şukama gecenin uzun siyah saç­ larını verdin, gözlerine yıldızların hiisni ateşinini koydun; vücuduna kamerin mahzun solgunluklarını saçdın.

Ey Allah semayı dudaklarına yaklaş- dırmak istedin değil mi ?

Çölün çakıl taşları sarı develerinizin ayakları altında şıkırdayor. Deveçi teren­ nüm ediyor.

Kırmızı ufukta güneş batıyor, çöl, bir harp günü gibi tütüyor.

Dudaklar susamış, müfekkireler ha­ ya lâte dalmıştır.

Kadınlar, penbe ipekten tahtırevan­ ları içinde gözlerinin nerkislerini kapa- yorlar, neyleriu inleyeceği ve âşıkların yekdiğerine tekarriib edeceği sa'atde, ge­ celeyin tekrar açılacak olau gözlerinin aşk âlûd çiçeklerini kapayorlar.

Buselerin sam rüzgârı gibidir, temas ettiği dudakları kurutur ve yakar.

Hüsnün meş’um bir ağaçdır; gölgesi altında ruhlar ölürler.

Gözlerin soy kuşların gözleridir. Saç­ ların kum tepelerinin üstüne inen gece gibi, omuzlarının üzerine düşer. [*] göz­ lerin şimşeklerdir, ki vurup öldürdükleri­ ni görerek gülerler.

Sen bir harp günündeki ölüm gibi güzelsin.

Ayni zamanda ây ve yıldırım ışıkla- rile tenvir olunan bulutlar gibi lâtif ve müdhişsin.

Sen ne kadar âşıkları helak etdin! Güneş, ey ateşin ruh, sen, nehirleri, gölleri, şebnemleri arzın kanını, çiçek­ lerin ruhlarını, bizim hayatımızı, nefha- mızı içiyorsun.

Ey güneş, demek ki sende, âşıkların kabili tatmin olmayan iştiyakları var.

(*] Hiiseyn Siret, Beyin şu enfes beyti hatıra gelir:

Duşi nazında taşıp dalgalanan cııyı revan Gülşeni hüsnünü eyler gece vakti İska.

ALFABEMİZE A’İD MÜLÂHAZA

İhdas ve ittihaz olunmasını zaruri gördüğüm ba‘zı işaretler şunlardır :

lo: e bu işaretli e harfi etmek ve elçi keli elerinin başındaki e dir ki ne ekmek kelime­ sindeki e, 11e de içmek kelimesinde ki i değil­

dir.

Azerbaycan türkleri tiirk dilinin bu ihtiya­ cım takdir ve tatmin etmişlerdir, şu kadar ki onlar.e harfini tersine koyma suretile bu işi görmüşlerdir ; ben e üzerine bir « accent grave» koyarak busesi, hiç olmazsa, kitabımın alfebesine ilave etdim.

2o: Naf yahud sağır Kâf: Dil encümeni, bunu kabul ve bilâhere ihmal etmişdir; halbuki vu­ zuh için buna kat‘i lüzum var. Mesela

Elinin dokunduğu taşlar kızıl kor oldu... nusra'inda elinin kelimesinde ¿kj\ mi yoksa

mi demek ınurad olunduğu anlaşılmıyor; sağır kâlların yerine gelen 11 harflerinin üzeri­ ne bir küçük hat koymakla bu mahzur her ta-, raf edilir.

3o: Boş demek olan hâli keiimesile hal kelimesinin ismi mensubu olan lıâlî keli­ melerini bîri birindd tefrik eden şadalar vardır tiirk dilinde r harfi ve ouıın sesi vardır.

Kırk milyona yakın nufusa malik şimal tiirkleri r yerine X harfini almışlardır; ben Kh diftongunu kabul etdim. ancak j î4âa ve

-«sû ,kelimeleri gibi k dan sonra h harfi gelen ba‘zı kelimeler mek’hur ve nek’lıet şekillerinde

yazılır, ve kelimeleri gibi biri

birinden ayırmak ıçııı klı - i harfi kullanmak zarurî olan kelimelerden gayri kelimeler yine h ile yazılabilir.

4o: q harfi de zaruret, halinde kullanılır. Akıl J-v kelimesini JS' T - Akil okutmamak içn bir çareyi Dil Encümeni düşünür.

q harfinin ba’zı kerre kullanılmasında zaruret olduğuna ve bu harfin de alfabemize ilavesinde bir be’s olmadığına ka’ilim.

5o:foö> yerine

A poslroplıe

ve^ harfi yerine bütün Orientalistleriıı kabul etdikleri ‘ şeklini kabul ve isti'mal etdim: j,Z, kelimesini me’- mur ve kelimesini nıeöııur, kelimesini mer’î ve o v kelimesini mer‘ î şeklinde yazmayı muvafık gördüm .

Bunların ileride kabul edilmek veya daha ey iter inin bulunmak ihtiyacı kendisini göste- recekdir; bunda hiç şübhem yokdur. Kasıl ki Latin harflerini kabul edeceğimiz de otuz beş seneden beri şübiıe etmiyordum, a.D.

(10)

İÇTİHAT

‘A M E L Î RUHİ Y Y A T

Maba’ d

MEDHAL

Yeni ‘ilmi inkişaf,tarikhî devrlerin bida-

yetindenberi insanların a‘malini sevk ve

idare eden sırrı ve hissi ilcalara taban ta­

bana zıd İktisadî icabat doğurdu.

Her gün artan bu zıddıyyet,hali hazır­

daki muvazenesizliğin derin sebeblerinden

biridir. Devrimiz,, vaktile dünyanın veç-

he’i istikametini ta'yin edn irsi te’sirler ile,

yeni ‘ilmi keşfiyyatmdan sâdır olan icabat

arasında irticac etmekde,mütereddid bu-

lunmakdadır.

Meselâ, ‘ırkları mütehevvirane müca­

delelere sevk eden hirslar,rekabetler, kin­

ler ile kavmlerden birinin zârarı derhal

bütün diğerlerini de mütezarrır edecek bir

vaz‘ivetde bulunan bu kadar sıkı terabütı

akvam [Interdépendance des peuples] na­

sıl te’lif olunabilir ?

Akvam arasında bu irtibatın,tesanüdü,

yeni ‘âlemin bir kanunu mertebesine i’lâ

etmeye muvaffak olmamasının sebebi şu­

dur, ki siyretin mü’tad muhyisi olan ya‘ni

insanın harekât ve sekenatının müvellid

ve mübdi’i olan ihtiraslar,hissiyatlar, uzun

bir mazinin mirasıdırlar, halbuki İktisadî

icabat daha dün vücud bulmuş bir şeydir

ve insanları tahrik ve idare eden sebebler

terazisinde henüz az ağır basmakdadir.

*

Kavmlerin hayatını alt üst eden büyük

vak‘alarm tevellüdünü anlamak istenildği

vakit, sirrî ve hissî kuvvetlerin ‘aklî kuv­

vetlere hâkim olduğu da’ima derpiş olun­

malıdır.

Bu vekayî‘in sırf ‘aklî mantıkla vücude

getirildiğini zan etmek insanı müdhiş kha-

yallere, müdhiş serablara sevk eder.

Harbi Umumînin ‘arefesinde, Almanya

ve Fransa arasında bir muharebe vuku‘u

‘aklen gayrımümkin olduğundan ‘azim

mesarifi mucib istihzaratı askei'iyyenin

5538

fa’idesiz olduğnu, Sorbonne darülfünunu­

nun meşhur Profesörlerinden birile beraber

iddi'a etdikleri vakit, “Pacifiste,, 1er, bu

hayallerin kurbanı olmuşlardır.

Mavaka’lar bunlara isbat etdi,ki Profes-

sörlerin âlimâne, mantıkları,Tarihi, henüz

idare etmemekdedir. Tarihin veche’i isti-

tikametini ta'yin eden hissî ve sirrî man­

tıklar büsbütün başka kanunlara tabi‘dir.

Bu mantıkların tabi‘et, ve mahiyetini, bu

kitabda bildefe'at, şerh ve ta'yin etmek

için vesileler zühur edecekdîr.

*

S a‘eti hazırenm tahrikât ve iğtişaşatınm

da‘vet etdiği mülâhazalar, bittabi4 mü­

şahidin zihnî i'tiyadlarma göre tahavvül

eder- ‘Âlimin nokta’i nazarları ile, imanı

ufki tefekkürünü tahdid eden bir mü’mi-

nin ve icabatı ruzimerrenin mas ve bel'

etdiği ricali Devletin noktai nazarları aynı

nokta’i nazarlar olamaz. Kezalik yalnız

fırkasının menfa‘atleriie meşgul siyasî fırka

mensublarınm noktai nazarları dahi bun­

lardan ayrı noktalar olmak labüddür.

Bu gün milletlerin ruhlarının âramını bu

kadar derin bir suretde ihlâl eden mes’ele-

lerin menşe’lerini ve neticelerini görmek

için bu mani'alerm fevkine çıkmak ge-

rekdir.

&

Bilgilerimizin hali hazırında,kadim icti-

ma‘î bünyanları sarsmış olan hercmerc-

lerden sonra, medeniyetlerin seyrine reh­

berlik etmiş ve bu gün dahi rehberlik et­

melide bulunmuş olan Hukuk,Te’sisat, ba-

khusus, dinî, siyasî ve ictima'î i'tikadlar

hakkında ne fikirler edinilebilir ?

Böyle sü’allere kâfi bir cevab vermek

cildler yazmayı istilzam eder. Fakat icti­

ma'î hadiseler, fizikî hadiseler gibi, bütün

giriftliklerine rağmen, bir çok esasî prin­

cipe tabi'dirler; hususî vakı'alar bu pirin-

ciplerden sudur eder ve bunları kısa düs­

turlar halinde ifade etmek mümkindir.

Şu’unun] hakikî cevheri, hülâsası olan

bu principler, ekseriya, uzun izahlardan

(11)

İÇTİHAT

5539

daha ziyade telkmkâr [Suggestif] dir, daha

ziyade irşadkâr dır.

Bunun içindir,ki devrimizi

bi

aram eden

muazzam vekayi'den istinbat olunan mü­

lâhazaları bir def‘a daha kısa fikirler ha­

linde tekşif etmeye karar verdim.

Cihanı çok istikşaf etmiş ve laborato­

ire larm sessizliği, sükût ve sükûnu içinde

yeni hakiketler dahi taharri etmiş olan bir

filosofun nazarları belki ba‘zı mertebe alâ­

ka, ba‘zı mertebe cazibe arz edecekdir.

Aldatıcı ihtiraslardan ve ‘akim itham­

lardan münezzeh olan bu nazarlar, bu gö­

rüşler hali karartan ye istikbali pek meş­

kûk kılan sislerin açılmasına yardım ede­

cekdir.

AMELÎ RUHİYAT [*]

SİYASI HAYAT

BİRİNCİ MEBHAS

i

HARBİN YARATDIĞI SİYASÎ

VE AHLÂKÎ BOZUKLUK

Cihanşümul istikararsızlık, lıarhin en ziyade göze çarpan neticelerindendir: nıüessesatm is­ tikrarsızlığı, ittifakların istikrarsızlığı, mefku­ renin istikrarsızlığı.

&

Yalnız maddî Avrupa yt değil, ına'ııevî Avrupayı da [ya‘ ni ahlâkî Avrupayı da] yeniden bina edebilmek gerekdir. Çalışına zevki, dsiplin ve hissi vazife ‘ aleddevam zarfladığı halde ihti­ raslar, kinler ve ihtiyaçlar büyiimekdedir.

£

Biitiin eski İçtimaî, biiııyaııları cihan harbi sarsmış olduğundan kavinler deneyerek, a‘- malar gibi yoklayarak, yeni müesseseler [ Ins­ titution Iar] arıyorlar. Bunların bir dıiziye

es-[*]Bu kitabı Gustave Le Bon Hm bu yolda y a'iti kısa ve özlü mülâhazalardan müteşekkil olarak yazdığı kitab- ların üçüncüsüdür. Bunlardan birincisini bundan 17 sene evveli Asrımızın Nususı Felsefiyesi asimle Türkceye tercüme ve neşr etmişdik, İkincisini 6 sene evvel < Dün ve Yarın) unvanile tercüme ve neşr etdik. Bu üç kitab hakikaten içtima'i ve psikolocya’î ınes’elelerin heman kâffesi üzerine kâfi ve afiyet verici bir zıya tevcih etmişdir. Ait. Dj.

ki müesseselere ‘avdet etmeleri, galiba başka milesseşaün mevcud olmamasındandır.

*

Harbden evvel müteşekkil Devletler mı'iva zeneleri, mustekirdi; çtinki btlııun teşekkülü içim asırlarca çalışılımşdı. Sulhdan beri yaratı­ lan sun‘i miivazanetler paydâr değillerdir. Çüu- ki şe’niyetiere [ya‘ııi ııefs iil emirlere] yabancı nazarî principlerden sadır olmakdadırlar.

#

Avrupa, aşikâr bir suretde, yeni siyasî grup­ lar teşkiline doğru kitmekdedir, bu gruplar ne harbden evvelki grupların, ne de harbnı teşkil ettiği grupların aynı olmayacakdır. (İtalya). . (İngiltere) ye, Almanya.. İngiltere ve Rusya ya, Faansa.. Türkiye ye ve Polonyaya ve bal­ kan Devletlerine doğru müteveccihdir. Bu yeni muvazeneleri paydar ve sabit bir hale koymak için bir çok yeni mücadeleler zarurî olacakdır.

* .

Mütevassıt münevver sınıfların rnahv ol­ maları, ve eski ecirler refaha mazlıar olurken bu münevver sınıfların ecirlık haline mecburi avdetleri harbin en tehlikeli neticelerindeııdir.

İL

Büyük harbnı kurbanı olan askerlerin mık- darı maMumdur. Harbin takhrib etdiği fikirle­ rin ve Ptikadhırm ınıkdarı halâ meçhul kal- makdadır.

Siyretiniize istikamet veren ve fi‘l ü hareket- de bulunmadan evvel fazla düşümnekdeıı bizi müstağni kılan zihnî iHiyadlanmızın kısmen ziya"i ictimâH muvazenesizliğin derin sebebleri arasında bulunur.

*

Bir ceınMyetiıı üzerine istinad etdiği fikir­ ler yıkıldığı vakit bu cern'iyet «anarehie» ha­ line düşer ve kendisine yeni bir içtima.4! bünyaıı te’esisine ınüsa'id derecede kudretli diğer mı'idir fikirler bulunduğu güne kadar bu «anarehie» devamı eder. Mefkurenin her tebeddülü derin hercmercleri tazamıııün etdiğinden, bir mef­ kureden diğer bir mefkureye geçmek, da‘ima pek uzun sürer.

(12)

5540

İÇTİHAT

II

HÜKÜMETLERİN YENİ MÜŞKİLÂTI

Hakiket, insanların büyük ekseriyetince, i'tikad etdiği' şey olduğundan [ ya‘ni insan için hakiket, hakiket olduğuna i‘itikad etdiği şeylerden, ibaret olduğundanj, insanları, ez­ cümle iUikadlarile idare etmelidir.

*

Zimamdarlar için en lüzumlu psikolâeya bilgileri arasında mü‘tena bir mevki i hâ’iz olanlardan biri de, fikirleri kendi fikirlerinden başka olan insanların zihinlerine nufuz etmek ve bu, fikirlerle muhakeme etmek saıı‘atıdır.

*

Politikanın vahim müşkilâtıııdan biri de had­ di zatında klıata olduğu halde kitle’iııasın na­ zarında doğru, ‘ad olunan fikirlerle idarci hü­ kümet etmek mecburiyetidir.

*

Vaktile, Devlet adamları pek sabit te'amıiller, ‘ an'aneler üzerine istinad ederek hükümet ida­ re ederlerdi. Bu gün halkın mütelevvin ve nıü- tebeddil kana‘atlarını ta‘kib etmeye mecbur ol­ duklarından, Devlet adamları, halk tarafından kabul edilebilen ietihadlardan gayrı ictihadlar telkin etmemek ve kabili kabul olmayan icti- hadları ta'dil etmeye gayret etmek mecburiye­ tindedirler.

Bir memleket, hükümetini değişdirebilir, fakat siyasî an‘aııelerı hemen hemen hiç değiş­ mez. C o n v e n tio ıı hükümeti birçok noktalarda Louis xiv siyasetini ta‘kib etd i.B o lşev ik ler dahi,

şarkda Çarların siyasetini ihtimam ile ta'kib edivorlar.

*

insanların harekât ve sekenatına hâkim ve sa ik olması lâzım gelen ‘aklî te'sirlere çok ku­ lak asmaksızın, insanları harekete getirecek hissiyatı fark ve temyiz etmeyi zimamdarlar bilmelidirler.

İL

Hükümet şekli ne olursa olsun, darına bir

«Oligarchie» ye [ya‘ni miiteneffiz bir kaç zatın « fe’al ma yürid » liğine ] müncer olur- Bu « Oligarchie » bükütndarlı idarelerden daha paydar,Demokrat si’ar idarelerde daha az pay- dardır, daha seri‘üzzevaldır.

*

Zimamdarlar, ne istediklerini ve neye muk­ tedir olduklarını bilmelidirler; fakat basımla­ rının da ne istediklerini ve neye muktedir ol­ duklarını bilmeye mecburdurlar.

İL

Aczin tecelli edeceği hududa asla yaklaş­ mamak için insan iktidarının sinorlannı eyi bilmelidir.

*

Vak‘alar ekseriya Devlet adamlarının eseri olarak tahaddus eder; fakat vak‘alarm inkişafı önünde âciz kalırlar. Almanya alabildiğine tah- telbahr muharebeye karar verebilirdi veya ver­ meyebilirdi; fakat bu lıarb bir kerre başladık- daıı sonra Amerikanın müdahalesini ister iste­ mez da‘vet ediyordu. İngiliz baş vekili, Polon­ yalIlara payitahtlarını muhasara eden bolşevik ordusile sulh etmeyi tavsiye ederek, sözü uıesmu‘ olduğu takdirde, Avrupamıı bolşevik-

ler tarafından istidasını hazırlıyordu. *

Dinleri, ‘ırkları, lisanları muhtelif kavm- lcrden mürekkeb memleketlerde kanlı dahilî mücadelelere ancak müstebid bir idare mani‘ olabilir.Hiç bir zaman, Balkan akvamı, Türk ha­ kimiyetinden çıkdıkdan sonra olduğu kadar yekdiğerini doğramamışlardır. Beş yüz sene bunların arasında sulh ve müsalemeti muha­ faza etmeye ancak Türk haki miyyhti mutlakası muvaffak olmuşdu,

*

Bir tehlikenin önünde riic'at etmenin kat‘i neticesi bu tehlikeyi büyütıııekdir.

*

Politikada doğmakda olan bir muhalif kuv­ vete mukavemet etmemek, kendi kendisini bu kuvvetin nakabili mukavemet olduğunu

(13)

İÇTİHAT

5541

«Girondin» leri [ * ] bunun teqrübesini yap­

mışlardır. Bu ebedî kanun, bidayetde sulh­ perver olan Rusya inkilabını kanlı bir dikta­ törlüğe batmaya sevk etdi.

Peygamber [Apôtre] 1ar, ancak peygam­ berlerle mu'araza etdiğiııdeıı, pişüvalara ancak piştivalarla mukavemet ederek, galebe edilir.

4

Bir nazır iktidar mevkPı haricinde aynı adam olmaz. Mevki‘i iktidarda bizzarure umumî menafi' ile meşgul olur. Mevkii iktidar hari­ cinde yalnız şahsî menfaatlerini his ve idrâk eder. Bu menfaatlerin en esaslısı ise tekrar iktidar mevkiine çıkmak dır.

4

Muhtelif fırkalara mensub siyasî rical ara­ sında dostluk mümkindir. Aynı fırkanın adam­ ları arasında ise hased, umumiyetle, dostluk tekevvününe müsaid olmayacak derecede fazla şiddetlidir,

*

Eğer diplomatlık mesleki, muhtelif kavın- leriıı seciyeleriyle, ahvale, göre, muhtemel ak- siillamelleri ve siyretleri üzerine mu’essirane te'sir icra vasıtaları hakkında maİumatdarlığı isbat edecek bir imtihan istilzam etseydi, şiibhesiz, Avrupada, bu imtihanı muvaffakiyetle geçecek on kişi bulunmazdı.

#

Şu'un hakkında derin bir ittila4, ekseriya fi‘l ve icrayi felce uğratır.]**] Kararlarının bü­ tün avakıbım derbiş edecek kadar vasi4 bir ze­ kâya malik olan Devlet adamları pek az fi‘l ve icrada bulunur.

{ . ] Fransa inkılâbı esnasında. Convention hükümeti zamanında başlıca ( diront ) ınebüslan tarafından teşkil edilmiş fırka ve mensublarına verilen isimdir. (Montagnard) larm hasını idiler, bunlarla

olan mübarezelerinde nıağlub ve hemen cümlesı(Eclıafaud) üzerinde ya‘ni dar ağacında helak oldular. A. D.

[ * * ] «Cahil cesurolur» derler Shakspeare, ( Hamlet)e Âlemde tefekkürdür eden bizleri korkak; Her yakdığımız meş‘elı tasmimü kararı Bir sarsarı berfini tefekkür eder itfa,

dedirtmezmi? ^

Ffalinin bütün in‘ikâslannı keşf etmeye kabiliyetli bir Devlet adamı, hasmınin satranç tahtası üzerinde1 mer’ı « piece » lerin tebdili mevki4 etmelerinden mutahassıl gayri mer’i muhtemelâtı okuyan bir satranç oyuncusuna benzetilebilir.

%

Siyasî ve içtima4 î hayat, ancak barışma ve uyuşma vasıtasila mümkin olduğundan i’tilâfa yanaşmamak mesleği usullerin en teh­ likelisini teşkil eder.

4

Lâ‘aletta‘ yiıı, bir hükümet da’iına muhasım kuvvetlerle muhâtdır. Meharet uğraşmaya mecbur olmamak için bu kuvvetlere bir veçhe, bir

istikamet

vermekdir. [ * ]

%

Bir hasının iedihadları hakkında hakkaniyet ve insaf ile hüküm vermek politikada hemen

hemen gayri mümkindir.

4

Devlet adamları, nutuklarında âklî nıantikı isti‘mal etdikler.ine eyi ediyorlar, fakat asla unutmamalıdırlar ki akvamı ekseriya sevk ve idare eden şey kitabların mantıklarına yabancı kalan ihtiraslar, i‘tikadlar, menfa‘atlardır.

Bir siyasî telıdid, şükuhunu muhafaza et­ mek için, mevki‘î icraya konması anınım, mümkin olduğu kadar çok te’cil etmelidir. [**]

*

Zaman kuvvetli hükümetlere yardım eder; fakat zarif hükümetlere yardım etdiği nadirdir.

4

Kavmlerin zimamdarlariııin işleri yalnız dirileri sevk ve idare etmckden ‘ilıaret. değildir, ölülerin fermanferma iradelerini de hisaba dahil etmeleri ımıktazidir.

[ * ) Da’inıa, te’minî muhaleset, tenkili nıuhalefet- deıı evlâdır demişizdir. A. D.

[ * * ] Sulan AbdülHamid, Avrupa Devletlerine karşı Cihadı Mukaddes i’lanı tehdidinde bulunur, fakat bu tehdidi fi’len i’ka1 etmemek ve bu ikaü aleddevam te'cil etnıak fetaııetini gösterirdi. A' D,

(14)

5542

İÇTİHAT

ı ı ı

SİYASÎ İ'TİKADLAR

Siyasî i'tikatlar vè dinî i‘tikadlar, aynı esasi psikolocyaüye malikdtrler; ayni tarzda doğar ve intişar ederler.

*

Kavınlerin hayatlarına kâkîm olan i‘tikad İhtiyaci sırrısi bilinmezse, «Communisme» gibi ba‘zı siyasî 1‘tikrîların intişarı anlaşılamaz olur.

£

İlmî lıakikatlar e.ijjrnşumul lıakikatîardır; hakikat telakki olunan siyasî i'tikadlar ‘aklın alelımTtad idare etmediği ihtirasdan ve hissi- yatdan sadır muvakkat kana'atları temsil eder.

*

Dinler artık ruhlar üzerine te’sir icra etmiyor görünmekle beraber bunların şevket­ leri «gayri şu‘urî» hayatımızda mevkı‘ini mu­ hafaza eder ve ef’alimizin sâ’iki olarak kalır. T ü r k iy e ye karşı f a y il iz l e r ve Amerika­ lılar tarafından pek şedid bir suretde izhar olunan kin, Salib ile Hilâl arasında asırlar gör­ müş mlicadelatı ecdadiyyenin muammeriyeti nin temadisini temsil eder.

*

Bir siyasi i'tikad, ekseriya ‘aklî bir istinadı bulunmayan bir kelimei şahadetden, bir «Amen- tii» den başka bir şey değildir. Tahsilsiz, vahi! kimseler de bu nevi* i'tikadın menşe’i hoşnudsız- lıkdur.Danişmeııd kimselerde ise ğıbta ve hırsflır.

*

Bir siyasî i'tikad ne kadar tahripkâr olursa olsun her zaman kendisini mudafa'a etmek için, hırsları, kabiliyetlerinin hududunu teca­ vüz eden münevverler bulur.

&

Ba‘zı siyasi i'tikadlar, bu ¡‘tikadlara

terııa-( 1 ] Survivance, fazla'i rmüaınmeriyet. devamı nnırm- meriyet, sonraya kalma.

[ 2 1 Catilina, Roma a'yamtıdandır. A-yaıı 'aleyhinde tertib etdiği fesad, Çiçeıon tarafından meydana çıkarılmış ve kılıç elinde olduğu halde ölmüşdiir. Vatanının hara­ besi üzerine kendi -ümran ve refahım kurmak için her batıl! hak gibi mudafa'a edenlere bu isim ile telmih olun ur

men lâkayd fakat maksadlarımıı menfa'atına bu i’tikadları kullanabilrnekden üıııid var bir sürü nutuk perdazlar celp eder. Catilina [**] bu gün haytda olsaydı kendisini sindikalist' ya- hud bolşevist i‘lân ederdi.

*

Aklen yanlış olmakla beraber insanları yek­ diğerine mütesanidi ve merbut kılan bir i‘tikad, aklen doğru fakat onsuz akvamın feyz ve rcfalı bulamadığı tefekkür birliğini yaratmakdaıı âciz olan bir ¡‘ tikada politikada faikdir. Siyasî ve dinî i tikadlarin tarihi btı prinsipin nuru altın­ da takdir olunmalı, bu prinsipin irşadi nurilé, bu babda htikiim verilmelidir.

Dinî, siyasî ve ictima'î mevhumlara bedel şe’niyet [Réalité] lerle idare edilen bir kavinin mevcudiyeti giic tasavvur olunur. Tarih bunun misalini zikr etmez.

*

Siyasî ve dinî i’tikadlarıu istihzar olunduğu hissî ve sırrı daire [Cycle] lere akl pek az ııufuz etdiğiııden cahillerin ve âlimlerin kana­ atkarı yekdiğerleriııden pek farklı bir kıymete malik değilııirler. [yani mu'takkTâlimin mu'te- kid cahilden farkı pek azdır].

*

(Kremdin) sarayında emirlerini, bıı emir­ leri kemali ta‘zîm ile tcîekki etmek için (Tours) da kongra halinde içtima* etmiş olan iııkılabcılara gönderen bolşevist diktatör loriıı misali, her i tikaddan kurtulmuş olduğunu ztı‘m eden isyancılarda bile nas [Dogme] lara tesli­ miyet ârz etmek ihtiyacının ne kadar şedid olduğunu göstermeye yardım eder.

*

Muayyen bir dereceye vasıl olur olmaz, sırrî [Mystique], dinî valimi siyasî i‘tikadfar ister istemez tahribkâr olur.

*

Kelender sözü

Tokadı zade Şekib Beyefendinin bu unvanlı nefis manzumesi gelecek nüshada .

(15)

« İÇTİHAD» Kütübhanesi

Kuruş Akli selim(Eski harflerle) 527sahifeli 100 Aklı selim ( yeni Türk harflerile )

548 sahifeli 135

Rulıulekvam(eski harflerle)274 sahife 100 Dün ve Yarın ( » » )254 » 100 İlmi ruhi içtimaî(» » )2g7 » 50 Adabı muaşeret rehberi (Resimli, eski harflerle) 509 sahifeli 150 Dilmesti’î Mevlana ( Eski harflerle ) 50 Bir zekâyi feyyaz(Eski harf ve resimli) 25 Mekârimi ahlakiyye ve din (Eski harf­

lerle 74 sahifelik 25

Harb ve sözde eyilikleri(Eski h arf­

lerle) 219 sahifelik 100

Asırların panoramsi ( Eski harflerle,

resimli) sahifelik 100

Felsefei istibdad ( Eski harf) Alfierinin,

resimli 272 sahifeli 50

Ruba(iyyatı Khayyam ve Türkceye - tercümeleri, t Eski harflerle, resimli,

453 sahifeli 100

Avrupa harbinin psikolocyası ( Eski harflerle, resimli) 708 sahifelik 100 Bankalar ve mu’amelatı ( Eski harf­

lerle) 89 sahifelik 50

Cumhuriyet Mücellidhanesi

Babıâli caddesinde « karagöz » ittisalin­ de. Kitaplarını hem metin bir suretde, hem mutedil fiatla cildletmek isteyenle­

rine mücllidhanesidir. M. ÜTÜCİYAN

Çinkoğrafhanesi

Fincancılarda Kalifidi Hanında

KARLI DAĞDAN SES

Dr : Abdullah Djevdet Beyin son senelerde yazmış olduğu kıtalar bu unvanla yakında basılmaya başlaya­ cak. Dörtde üçü intişar etmemiş ve kitab şeklinde basılması bir çok zevat tarafından

arzu oulnmuş bu mütekâsif ma‘nalı kıtaları, takriben 200 sahifelik bir güzel cildde toplu bulacaklarını bunları takdir edenlere haber veriyoruz. Kalın ve eyi kâğıd üzerine basılacak ve fiatı bir lira olacakdır.

Tarif de publicité dans

1’« Idjtihad »

Ltq 1 pour chaüue 3 centimètre de hauteur dans les colonnes de 1' “Idjtihad«. soit 3 X 8 centimètre carrés, par insertion .

Le prix des avis et annonces est encaissé après leur insertion, contre reçu dûment établi.

Les numéros de i’ "Idjtihad« dan lesquels les avis et annonces ont paru sont envoyés aux intéressés, à titre gratuit.

Le prix des avis et annonces est de 1 Ltq au minimum, par insertinon.

« İctihad »in bulunduğu yerler: Kadı k ö y ü n d e

ııvekkitlıane caddesinde

Ttitiincii

Cafeı* Efen di,

Köprü üzerinde

M. K e m a l Efen di,

B

üıjük Ada da iskele başında Tütüncü

N iko Efendi Dükkanları.

Diş Tabibi

Mehmet Rifat B.

Cağaloğlu kapalı Furun karşısında her gün hasta kabul eder.

(16)

VÊF" Bütün

«

classique

»

kitaplarla diğer neşriyatı ne ıııekteb levazımınızı almak çin

fstaııbuhla Beyoğlu İsliklAl caddesi

nde,

4 0 9

mimer uda :

La Grande L ib rairie Mondiale

Müessesesine müracaat ediniz.

Ş a r k ı kaı ildıı en hüyiik ve ç c şid le ri en eyi in lih a b ed ilm iş k ita ıd ıa n e sid ir. Telefon: Beyoğlu: 271q

Türkiye

SANAYİ ve MAADİN BANKASI

Fabrikalarına ait

Yerli M allar P a z a rı

İstanbul, Bahçe kapu Birinci Vakıf han Telefon.* İstanbul, 517 Mağazada münlıasiren bankaya merbut fabrikalar mamulâtindan ilkler, yünlüler, battaniyeler, kostümlük kumaşlar , şallar

bezler , metin ve zarif bavul, çanta , kunduralar vesaire ♦ ♦ ♦ ♦ ♦ ♦ ♦ ♦ ♦ ♦ ♦ ♦ ♦ ♦ ♦ ♦ ♦ ♦ ♦ ♦

Keplı algiııe

kaşeleri baş ağrısı ve her nevi ağrı için müessirdir. Öksürük ve boğaz hastalıkları

Ovyıııeııdıol

P er ra ııdin

Pastillerini alınız.

Apraham Ekşiyan

Kerestecilerde No. 412

Depot de bois de construction en tous g eures

Telefon: Stanboul, 2827

Diş tabibi

Muallim

H. HAMIT II.

Muayenehanesi

Beyoğlıında Liorarire Mondiale karşısında Telefon B. 725

ipeklihr ve döşeme a ipekli mendiller, ince ve kalın topdan ve perakende olarak satılır. ♦ ♦ ♦ ♦ ♦ ♦ ♦ ♦ ♦ ♦ ♦ ♦ ♦ ♦ ♦ ♦

Osıııaıılı Bankası

Banque Ottomane

Sermayesi 10 Milyon İngiliz lirası Umumî merkez : Galata Telefon : B. 36

Türkiyenitı her şehrinde şubeleri vardır.

Adabı Muaşeret rehberi

( SAVOİU VİVUlT)

Dr. Abdullah Djevdet Beyin bu yeni kitabı mühim bir ihtiyacı tatmin ediyor. 500 küsür sahifalı ve resimlidir.Fi. 150 kuruş cildlisi 175

Dr Yorgi Fotaki Mavromatis

Emrazı dahiliye

Beyoylıı Venedik Sokayı No.

<> Cum’a ve cumartesinden başka hergün

2,5 dan 7 ye kadar. Çarşanba günleri parasızdır.

TeleJ'oıv. p. i ? 07

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

[r]

Bu yazımızda ise, lüksten vazgeçtik, en basit ve ilkel yapı tarzları hakkında bile en u f a k bir fikre sahip olmadıkları bilinen idareci ve entellektüellerimizin

Arkaik devrin sonlarında ve Hellenistik devrin ortalarına kadar görülen bu motifii sütun kaidelerin menşeini doğuda aramamız icap eder.. Daha önceki devirlere inersek, Asur,

Bütün spor mıntakasının kullanılır yeşil saha olarak tertibi doğru olup, spor sahaları ve binaları gerek mimarî ve gerek spor bakımından gayet iyi ve

YTÜ Fen Edebiyat Fakültesi Müter­ cim Tercümanlık Bölüm Başkanı Haşan Anamur, “ Haşan Âli Yücel'in başlattığı çeviri çalışması çok önemli bir

yabancı öbek yapısı %3,9; uygun öbek yapısı %93,6 oranındadır. Cümlede yer alan yeni, eski ve yabancı öbek yapısı hiç yok; uygun öbek yapısı %100 oranındadır. Türk TV

KAÇALİN Marmara University (Turkey) Professor Nevzat ÖZKAN Erciyes University (Turkey) Professor Nur Melek DEMİR Ankara Üniversity (Turkey)... Oktay AHMED Üsküp

Çeviri değerlendirmesi bulgularının olduğu bölüm göstermiştir ki yükümsüz özne içeren söylemlerin çevirilerinde Öztürk Kasar’ın (Öztürk Kasar &amp; Tuna, 2015)