DÜŞÜNENLERİN DÜŞÜNCELERİ
:s£.33
1
S
BİR VEDAT NEDİM
Z
AMAN oluyor ki geriye doğru sene saymak msa-1 na güç geliyor, ileriye doğru da öyle ya!-- Bilmi-1 yorum kaç sene oldu? Herhalde otuzun üstünde-. | Bir gece telefon çaldı. Cevap verdim:— Vedat Nedim beyi arıyoruz. Sizde mi? — Siz kimsiniz?
— Ben Emniyet Müdürlüğündenim... Ankara’dan | telefon ettiler. Başvekil bey arıyormuş
Vedat bizde değildi, ama ben bu aramanın sebebi- | ü derhal çaktım Vedat, Matbuat Umum Müdürü iken \ lilmem hangi Vekille radyo neşriyatından dolayı bozu- j up istifa etmişti. Vedat, o zaman da pek ele avuca \ ığar adam değildi. Telefon olayından iki gün sonra j taşvekil Recep beyin Vedat’a Matbuat Umum Müdür- j iiğünü teklif ettiğini, fakat Vedat’ın teklifi kabul et- j
ıediğini öğrendik. Vedat o tarihte hükümet kapısına \ bdestini verip pabucunu almıştı. Vedat inanmadığı : i-vden hemen kopan bir adamdır. Demek ki 40 senedir j
eylik çeşmeden su içmemiş bir aydındır.
★
Ne diye durup dururken Vedat Nedim’i yazıyorum ; yeceksiniz. Türkçede fidan ve çiçekten başka kelime- i -le bir türlü karşılığını bulamadığım tilmiz’leri, mah- i’leri, yıldızları onun 75’inci yaş yılım kutlamak işte şler E, buna da jübile demişler. Bunlar bizim meş- r hârika çocuklarımız olan müzik, resim, karikatür, hne yıldızları Beğendim bu jesti Güzel bir -reket! Hepsi bu ustalarının yahut kendi «kâşif»leri- n şerefine sahneye çıkacak, okuyacak, çalacak, çize- k veya oynayacak, ne güzel, ne medenî bir teşebbüs ıbil Vedat da bundan pek mütehassis olmuş Ama en jübile sözünü bizdeki — maalesef — yıpramış, yağa düşmüş mânasiyle almadım. Bunu frenklerin «Ju-iller = Memnunluktan bayram etmek» mânasına al ım. Çünkü Vedat 75 senedir — biraz tevatür var ama za- arı yok — olduğu gibi daha 20—25 sene dinamik, yara- cı, edih, organizatör ve fikir mucidi olarak bu ıemlekete rahat rahat hizmet edecek Ve bunu hepi- ılz alkışlayacağız
«Vedat Nedim»i bu vesile ile bir kere daha andığı- ıa ve övdüğüme ne kadar memnunum Bu yazdıkları- ıı, önce vicahen kendisine ve orada toplanmış dostla- ına söylemeyi ne kadar isterdim. Olmadı Ben o ta- ihte Münih’de Yirminci Olimpiyatların açılışında bu lamakla vazifeliyim. En iyi temennilerimle dolu gönlü- lün sesini, bu satırlarda aksettirebildiysem ne mutlu... Bir Vedat Nedim vardır, yapıcı, yaratıcı, yetiştiri- i, dinamik, biraz yaşlanmış genç bir aydındır. Daha ok yaşlanacak ve memleket kültürüne, fikriyatına ve tilhassa çocuklaV âlemine daha çook hizmetler ede- ektir. \
Politikadan sanata, ekonomiden ahlâka kadar her elden çalmasını bilir komprime bir kıymettir. Tıpkı İmanların cep kruvazörleri gibi Bir kusuru vardır! stifa etmesini bilir.
Eğitimci, düşünür, sanatçı ve ekinci nite
liğiyle Dr. Vedat Nedim Tör bir «durma
yan adam»dır.
Birçok değerli ve özgün
girişimlerin başında ya da ardında o var
dır.
Örneğin, «boş zamanları değerlen
dirme» kavramının yurdumuzda yayılma
sı ve
Genel Müdürlüğünün
kurulması,
onun
girişimiyle
1963 nisanında
İs
tanbul'da Veremle Savaş Derneği'nin dü
zenlediği bir seminerle ve yayınladığı bir
kitapla olmuştur. İlkin İstanbul'da ulus
lararası bir seminerle
başlayan, dünya
ölçüsündeki «1971 Yunus Emre Vıhımın
yurdumuzda değerlendirilmesi onun ön
derliğiyle gerçekleştirilmiştir.
75 yaşında bir “ durmayan
«Şarkı yıkan bezm idi,
«Garbı yıkan «İzm » idi,
«Kurtaracak azm idi,
«İm an idi muhakkak.»
Çifteler Köy Enstitüsünde bu
dört dizi, sayısı bini aşkın öğrenci
nin belleğine bir g ü n d e __________
yayılan ve durmadan
yinelenen kısa, özlü bir
koşuk olmuştu bu dört
dizi. Bunu İkinci Dün
ya Savaşı’mn ilk yılla
rında, Dr. Vedat Nedim
T ör’ün içinde «OsmanlI
Hastalığı» başlıkb bir
yazısı da bulunan kü
çük bir kitabından al
mışlardı.
O, bu tür geniş içerikli dü şünleri böylesine uz sözle de- yimlendirebilen ve yığınlara benimsetebilen bir düşünür dür.
Düşünür, toplumunda ve dünyada gününün ve gelece ğin sorunlarını, gereksinme lerini kavrayabilen, onların çözüm yollarını gösterebilen ve olayları doğru anlamlandı- rabilen kişidir.
Vedat Nedim, düşünürlük ve eğitimcilik yeteneğini da ha 20-21 yaşlarında Berlin’ de öğrenci iken, İstanbul’daki «Muallim» dergisinde yayınla nan yazılarında muştulamış- tır. Derginin 1918 mart, hazi ran, ağustos (21, 23, 24) sayı larında: «Almanya’da Oku mak Hastalığı», «Almanlar Tetkik ve Tetebbüa Hazırla nıyorlar», «Medenî Terbiyeye Doğru: Mekteplerde Cinslerin Birleştirilmesi». Hele bu so nuncusu «Karma Eğitim» o yıllarda sade yurdumuzda de ğil, dünyada bile kolay kolay sözü edilmeyen bir konu idi.
Onun hemen bütün yapıtla rında eğitimci, düşünür ve düşündürücü yanı kendisini güçlü olarak gösterir. Sahne lerimiz için basılmış 14 tiyat ro oyunu eğitim, ekin (kül tür) ve toplum sorunları açı sından birer sanat yapıtları dır ki, vaktiyle oynandığını sandığım yedisi İstanbul’da ve İzmir’de büyük ilgi ile karşılanmışlardı. Bu yapıtlar yazıldıkları günlerdeki önem ve değerlerini bugün de taşı yorlar, gelecekte de taşıyacak lardır. Dr. Tör sanatı eğitim, ekin ve toplum sorunlarını açıklama, bunları yayma a- macmda kullanmayı başarı ile sağlayan bir sanatçı özelliği ni ortaya koymuştur.
BİR DÜŞÜNÜRÜN
EVRİMİ
Gelecek zamanda Dr. Vedat Nedim Tör üzerinde bilimsel araştırma yapacak olanların, onun etkinliğinde ve başarı sındaki gelişmesini şu üç dö neme ayıracaklarını sanırım: «Kadro» öncesi, «Kadro» sü resi, «Kadro» sonrası. 0 Kadro süresi: «Kadro»
1932 ocak ayında başla yıp, 1934 aralık, 1935 ocakta 35 - 36. sayısı ile yayınına son vermiş, ulusal düşün alanı mızda çok özgün yer tutan bir dergidir. Dr. Vedat Ne dim bu derginin hem yazarı, hem de neşriyat müdürüdür. Sahibi Yakup Kadri Karaos- manoğlu idi.
1932 -1935 dünyada büyük bunalımların, çalkantıların, yurdumuzda büyük atılımla- r»n sürdüğü yıllardır. 1. Dün ya Savası, dev sanayili büyük emperyalist ülkelerin çıkar çatışmalarıyla milyonlarca gencin ve yüzyılların biriktir diği milyarlarca zenginliklerin harcanmasına, yok olmasına karşın, insanlığın en önemli sorunlarından, çelişki ve ça tışmalarından (örneğin: mil letlerarası, sınıflararası, cins- lerarası, kuşaklararası, inanç- lararası, ırklararası..) hiç bi rini çözememişti. Yalnız Tür kiye tek ba«ma ve en elveriş siz koşullar içinde bir Kurtu luş Savaşını başararak millet lerarası çelişki, haksızlık ve adaletsizliği, saldırganlığı çöz menin önderi olmuş, öteki
adam „
YAZAN :
Raui İNAN
sorunların da çözüm yollarını aramaya ve yöntemlerini de nemeye girişmişti.
Dünyayı kana ve ateşe bo ğan 4 yıl sonunda büyük kapi talist memleketlerde doğan yeni emperyalist akımlar (Fa şizm, Komünizm, Nazizm) dünyayı çeşitli yollar ve giri şimlerle etkileri ve egemen likleri altına almak çabasın da idiler ki, bu çabalar bir kaç yıl sonra 2. Dünya Sava şım doğuracaktı. Bu emper yalist ve zorbacı akımlar kar şısında —sonradan «Atatürk çülük» adını alan— Gazi Mus tafa Kemal devrimleri bütün insanlık için umut verici gi rişimler oluyorlardı. İşte «Kadro» bilimsel yöntemlerle bu devrimlerin ulusal ve ev rensel açıdan düşünsel taba nım, gerekörliğini ortaya çı karmaya, kuramsal açıklama sını yapmaya, toplumsal ve tutumsal (iktisadi) sorunlarım araştırıp saptamaya, onların çözüm yollarım bulmaya, Ga zinin ülküleri ve devrimleri doğrultusunda toplumumuzun gelecekteki yapısını plânla maya çalışıyordu. Bunun için dir ki, Gazi (Atatürk) dergi nin Ekim 1933, 22. sayısında, Cumhuriyetin 10. yıldönü münde «Kadro» için olan gö rüşünü şöyle belirtmişti:
«Hatırlıyorum ki, kadro in tişar ederken, maksadının Türk milletine has meslek ve metodun millet ve memleket te teessüs ve inkişafına hiz
met olduğunu yazmıştı. Kad roya bu maksadın da geniş muvaffakiyet temenni ede rim.»
Ve devrimin ikinci önderi İsmet Paşa da dergiye: «F ır kamızın Devletçilik Vasfı» başlığı altında özel bir yazı vermişti.
Geçmiş çağların ve son yüz yılların dünyadaki düşün akımlarına kapalı kalmış yurt ta geniş bir düşün zemini ve yüksek bir düşün düzeyi bu lunmadığından kadronun ileri sürdüğü görüşler ve kullandı ğı yöntemler, hattâ incelediği, işlediği konular tutucu çevre lerde telâş, kimi çevrelerde de şaşkınlık doğuruyordu.
Sonradan «Kadrocular» di ye adlandırılan beş kişilik sü rekli yazar kadrosunun iki üyesi, özellikle düşünürlükle rinin en verimli ürünlerini bu dergide vererek kısa sürede kendilerini bütün yurtta ta nıttılar: Şevket Süreyya (Ay demir) ve Dr. Vedat Nedim (T ör). Bunun içindir ki, özel likle bu iki düşünürümüz Kadro’suz anılmaz olmuşlar dır.
Cumhuriyetin İlk yıllan 1946’ya dek düşün, eğitim ve ekin alanlarında yürekli bir girişim ve atıhm dönemidir. Ancak yazık ki, bu atılanlar da süreklilik olmadı. O üç yıl lık kadro yayım günümüze dek sünnüş olsaydı, Atatürk çülüğün, Büyük Türk Devrimi- nin dünya ölçüsünde bilimsel
açıklanması, düşünsel temeli ve kuramsal yapısı bugün im- gelenemiyecek, tasınlanamıya- cak bir yüksekliğe varmış bu lunacaktı.
Tör, eğitimci ve ekinci (kül- türcü) özelliğini Kadro’nun daha ilk sayısında da göster mişti. Altlannda V. N. harf leri bulunan: «Kitap Günü», «Ümmilikle mücadele için köy kampları», başlıklı iki yazısı ile tam 40 yıl sonra bü tün dünyada 1972’nin «Kitap Y ılı» olması «Kitap Günü» önerisindeki düşününün öne mini, değerini ve önceden gö rüşünü belirtir. Yazık ki, biz de, onun önerisindeki giri şimlerden hiç biri uygulanma dığı için «Kitap Y ılı» birkaç tören, sergi ve söylevden öte ye geçemedi. 27 Mayıs Devri- minin getirdiği «Yedek Subay Öğretmen» girişim de onun o ikinci yazısındaki önerisinin 30 yıl sonraki bir uygulama sı gibi idi; ama o da sürekli olmadı. Tör, bugün de «Çift lik Okulları» m, yazılarıyla önermektedir ki, Köy Ensti tüleri uygulamasının ve o yıl larda girişilmiş «Köy Bölge Okulları» mn tıpkısıdır.
VERİMLİ YILLAR
0 Kadro sonrası: Bu dö nemde Dr. Tör’ün sanatçı ve ekinci niteliği, girişimleri daha geniş çaptadır. «Resim Öğretmeni» kitabında —dün yanın ve yurdumuzun en el verişsiz, en sıkıntılı yılların da— Yozgat Ortaokulundaki bir resim öğretmeninin An kara’da ve Londra’da özel bir sergi açacak ölçüde öğrenci lerinde sağladığı büyük başa rılan, o yerlerin ve o yılların çok ötelerine tanıtmak amacı nı gerçekleştirmiştir.
«Hep Bu Topraktan» dergi si, taşıdığı adla ilkesini ve amacını açıkça belirtmişti. Büyük bankalanmızm ulusal sanat ve ekin alanlanndaki çok değerli girişimlerinin (halk oyunlan şenlikleri, ser diler vb. ile), yayınlarının yo lunu açan önderin Tör oldu ğunu belirtmek bir hakkı ve gerçeği deyimlendirmek olur.
GÖNÜL İSTERDİ Kİ...
O, bir «durmayan adam» dır. Birçok değerli ve özgün girişimlerin başında ya da ar dında o vardır; ancak kendi sini pek göstermek de iste mez. Örneğin, «boş zamanları değerlendirme» kavrammın yurdumuzda yayılması ve Ge nel Müdürlüğünün kurulması, onun girişimiyle 1963 nisanın da İstanbul’da Veremle Savaş Derneğinin düzenlediği bir se minerle ve yayınladığı bir ki tapla olmuştur. İlkin İstan bul’da uluslararası bir semi nerle başlayan dünya ölçüsün deki «1971 Yunus Emre Y ılı» mn yurdumuzda değerlendi rilmesi O’nun önderliği ve Akbank’ın girişimiyle oldu. Bu, «durmayan adam» niteli ği, düşünür, sanatçı, ekinci, eğitimci ve ülkücü kişiliği ile, Haşan Âli Yücel’den sonra Millî Eğitim Bakanı olarak, Yücel’in yerini dolduracak, eğitimimizde halkçı ve atılım cı, devrimci ve ülkücü çağı sürdürecek, ya da yeniden açacak adamdı. Çok yazık ki, bu gerçekleşemedi. Bu da ay dınlarımızın, bir çoğunda toplumsal lösemi (üstün ye tenek ve değer düşmanlığı) diyebileceğimiz, hastalığımız dan gelen bir talihsizliğimiz- dir.
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi