• Sonuç bulunamadı

n o. 2 97

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "n o. 2 97"

Copied!
44
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

• .îSttSKâÇÜ'Kl 'illÜ1.

n o . 2 9 7

' — - - 4 — 1 9 5 9

ll l - .

XXVTI i n c i Y ı l . 1 9 5 9 İ s t a n b u l . F l i t i 8 0 0 K u r u ş

(2)
(3)

A R K Î T E K T

M İ M A R L I K , Ş E H İ R C İ L İ K V £ E L L E D > ' Y E C İ I . İ K D E R G İ S İ

Revue Irimestriele D ' a r c h ı t e c t u r e - r"1 Qııarterly p u b l i c a t i o n on A r c h i t e c - J~J D r e i m o n a t s z e i t s c h r i f t fUr D'urban sme et des arts dAcoratifs ture c i l y planning and d e c o ı a t i o n baukunst, staedtebau und dekorution

İ M T İ Y A Z S A H İ B İ V E B A Ş Y A Z A R I : Z E K Î S A Y A R . U. N E Ş R İ Y A T M Ü D Ü R Ü A B İ D İ N M O R T A Ş A D R E S : A R K İ T E K T A N A D O L U H A N N o . 33 E M İ N Ö N Ü . İ S T A N B U L T E L E F O N : 2 2 1 3 0 7

KURULUŞU: 1931

Cild : 27 No. 297

A b o n e ş a r t l a r ı :

Yıllığı 25.— T.L.

Altı aylığı 15.— T.L.

Bu sayı 8.— T.L.

Yabancı memleketler için : 30.— T.L.

ARKlTEKT'in KOLLEKSİYONLARI : 1931 — 1935 beher cildi 25.— T.L.

1936— 1940 » » 25.— T.L.

1941 — 1945 » » 25.— T.L.

1946 — 1958 » » 25.— T.L.

İlân tarifemiz talep üzerine gönderilir.

Yazı; foto; resim ve abone bedelleri ARKİTEKT'iıı adresine posta ile gönderil- melidir. Basılmıyan yazılar iade edilir.

Adreslerini değiştiren abonelerin en geç iki ay içinde idarehanemizi haberdar etme- leri lâzımdır. Aksi takdirde kaybolan der- gilerden Müdürlüğümüz mes'uliyet kabul

etmez.

Pour tout payement et demande des ren- seignements; ainsi que pour tout envoi des docııments, tels que photos, articles, annon- ces bibliographie â inserer, s'adresser â la

Direction.

Adresse: A R K İ T E K T No. 33 Anadolu Han, Eminönü

İstanbul

"1 urquie

Ankara Mümessili Y. Mimar Muzaffer VANLI

MESLEK POLİTİKASI :

ANTİKİTELERİN KORUNMASI

Mimar ZEKİ S A Y A R (G.S.A)

Gazeteler Antalya müzesi depesur- dar. çalman antik heykelcikler meselesi- ni günlerce yazdılar. Hırsızlar, tarih kıy- meti büyük bir kaç heykeli Antalja müzesi deposunda gece bekçisi bulun- mamasından faydalanara.k çalmışlar, ve ileride satabilmek için toprağa gömmüş- lerdi. Valinin ve diğer alâkalıların sıkı takibi sonunda heykeller ele geçirilmiş- miştir

Yurdumuz, antikite bakımından bir hazinedir. Yerleri belli olmayan ölü şe- hirler, belli olanlardan belki daha çok- tur. Buralarda yapılan kazılar, küçük, büyük bir çok eski eserleri meydana çı- karmaktadır. Bu itibarla yurdumuzda es- ki eser hırsızlığı yüz yıllardan beri ol- muş ve olmaktadır.

Eski eserlerle alâkalanmadığımız zamanlarda, çok kıymetli eserler mem- leketimizden kaçırılmıştı. Bunlar ara- sında politik yollarla verilenler de, var- dır. Alman hükümeti Abdülhamidin mü- saadesiyle arkeologlara Bergama mez- bahmı söktürüp sandıklarla Almanya'ya götürmüş, Fransa sefirinin de gayret- leriyle, Milos Venüsünii, «Louvre» a mal edilmişti.

Sonradan memleketimizde eski eser- lere karşı uyanan, alâka ve bilgi saye- sinde, bu gibi resmî yollarla yapılan yağmalar önlenmiş ise de, gayri resmî yapılan ve bilinmeyen hırsızlıklar de-

vam etmiş ve hâlâ da etmektedir. Son hâdise bunların bir misâlidir.

Anadolunun her köşesinde toprak al- tında sönmüş medeniyetlerin bakiye eserleri vardır. Yapılan kazılarda mey- dana çıkarılan bu eserler bulundukları yerlerde müze binalarının bulunmayışın- dan ötürü, depolarda muhafaza edil- mektedir. Maarif Vekâletinin bu çeşit depoları, müzelerinden daha çoktur. Es- ki eser depoları ekseriya bir tek memu- run hattâ bir bekçinin idaresine bırakıl- mış bir çok illerde ise, müze memuru kadrosu olmadığından, bu görev ekseri- ya bir öğretmene tevdi edilmiştir. Depo- lar ise çok yerde, Manavgat'ta olduğu gibi gece bekçisizdir.

Bu değerleri yüksek, antik sanat eserler tasnifsiz, bakımsız bir halde dur- maktadır. İşte Antalya - Manavgat de- posu da bunlardan biridir. Çalınan ese- rin değeri ise, maddeten milyonla ölçül- mektedir.

Antik eserler, el'an «Asarı Atika nizamnamesi» ve «Muhafazai Âbidat» ka- nunlariyle korunmaktadır. Bu eski mev- zuatın ne kadar yetersiz olduğu mey- dandadır. Bu mevzuatın çok hafif olan cezai hükümleri yerli, yabancı eski eser avcılarına cesaret vermektedir.

Bu hırsızlıklar Maarif Bakanlığının Müzsler ve Müze depolarının idare usul-

(Devamı 150 inci sahifede)

(4)

»BEKERCAN» Şirketi tarafından yaptırılan otel Yeşilköyde deniz kena- rında 2800 M2 lik setli bir arazi üzerine inşa edilmiştir. İnşaat sahası 9327 M2

dir. Zemin kat giriş holü resepsiyon, çarşı, bad e bar, asma kat istirahat, çay ve merasim salonları, bahçe ile aynı katta olan bodrum kat da lokanta - ga- zino, paviyon ve mutfak, çamaşırlık vesair terliplendirilmistir. Bahçe denize uzanan bir teras halinde lokantanın bir devamı olarak kullanılmıştır.

Üyi katlar otelin yatak odalarına tahsis edilmiştir. Bu kısımda 110 ban- yolu ve iki yataklı tek oda, 2 adet çift banyolu üçer odalı büyük apartıman

Denizden görünüş Foto : Othmar

ÇINAR OTELİ

Yeşilköy — İstanbul

Mimarları : Rana Zipci, Ahmet Akın Emin Ertam G.S.A.

dairesi, 8 adet tek banyolu ikişer odalı apartıman bulunmaktadır. Teras katının kısmı, personel yatak odalarına, bir kıs- mı da oyun salonuna tahsis edilmiştir.

Otelin esas girişi ön cepheden ol- makla beraber, deniz kenarında bulu- nan 14 adet kabina paviyon, snek bar ve plâj tesisleri kısmından da, denizden bir irtibat temin edilmiştir.

Otel 16.000.000 T. lirasına çıkmış- tır. Asansörler «M. A. N.» firmasının olup, elektronik kumandalıdır. Kalorifer, su tesisatı, elektrik tesisatı, «Mitrani ve Bsja» firması tarafından yapılmıştır.

Zemin kat lokanta ve gazinonun pence-

releri aluminyum olup, Münich'de «Küb- ler» firması, bütün izolasyonlar, «Kabiroit»

firması tarafından yapılmıştır. Mutfak tesisatını «Krefft» müessesesi yapmıştır.

İç dekorasyon proje mimarları ta- rafından yapılmış olup, mobilyalar muh- telif firmalara verilmiştir. Resepsiyon'- daki panoda yeni bir tekniğe göre, Kü- tahya çinisi kullanılmıştır. Kat pencere- leri ahşaptır. Oda döşemeleri linoleum, zemin kat döşemeleri travertin üzerine halı kaplıdır. Merdivenler beton üzeri sert ağaç giydirilmiş olup halı kaplan- mıştır. Otel turistik değerde olup, İstan- bul tarafının büyük bir ihtiyacına cevap vermekte ve rağbet görmektedir.

(5)

Bahçeden Lokanta görünüşü

Deniz cephesi

H F p 3 * ü i K i i ı ı ı ı ş ı ^ l E :

(6)

İstirahat salonu

Roof

(7)

Salona çıkan merdiven

Paviyon

(8)

Bahçeden görünüş

1— Hol 2— Bar 3— Ofis 4—

Gardrob 5— W.CL 6— Perso- nel 7— Avlu 8— Oyun salonu 9— Teras 10— Kış Bahçesi.

(9)

Yemek Salonunun umumî görünüşü

Kesit

(10)
(11)
(12)

i

(13)

Umumî görünüş

KERVAN OTELİ - EDİRNE

Y. Mimar Ertuğrul EĞİLMEZ ve Hüsrev T A Y L A

Tarihî bir maziye sahip bulunan Edirne, tabiî güzelliğine Türkün yapıcı elinin uzanmasiyle dünyanın san'at ha- rikalarına kavuşmuş olan sayılı âbide şehirleri arasına girmiştir.

Osmanlı İmparatorluğuna senelerce payitahtlık etmiş sonra uzun yılların ih- mali, güzellik ve kıymetinin menfi te- cellisi, bir iki defa istilâya uğramış ol- ması, Edirne'yi şaşaalı devirler yaşamış, fakat türlü hayat darbeleri neticesi mua- venete muhtaç nur yüzlü bir ihtiyar yap- mıştır. Toplu olduğu gibi ferden de ça- lışarak bu şehre bir şeyler yapabilmek, ona lâyık olduğu kıymet ve ehemmiyeti yeniden verebilmek her Türkün vazife

ve borcudur. Bu vazife ve borcu eda edebilmek fırsatı çok küçük de olsa, biz- lere nasib olmasını büyük bir şans ve bahtiyarlık sayarak, Vakıflar İdaresi ta- rafından Edirne'de inşa ettirilen 40 kişi- yi misafir edebilecek 20 odalı turistik küçük otelin mimarlık vazifesini üzeri- mize aldık ve yaptık.

Edirne gibi bir şehri ziyaret edebil- mek için uzaklardan gelenler istirahat- lerini temin edecek bir misafirhane da- hi bulamadıklarından tetkiklerini yapa- madan ve Edirneye doyamadan ayrılmak mecburiyetinde kalıyorlardı.

Şehrin İstanbul giriş yolu üzerinde

nisbeten sakin ve Meriç'in zümrüt gibi yemyeşil ovasına hâkim dinlendirici bir mevki seçilerek otelin projesi hazırlan- mıştır. Otel, Edirne'nin eski bir Türk şehri olması bakımından muhitine ya- bancı kalmaması ve âbidelere halel ge- tirmemesi düşünülerek iki katlı olarak, fakat gelecek misafirlerin her türlü ih- tiyaçlarını karşılayabilecek şekilde dü- şünülmüştür Otele ana yoldan yaya, arka tali yoldan otomobille iki giriş yapılmış- tır. İlk müracaat ve istirahat holleri iki kat üzerinde birbiri ile alâkalı olmak üzere millî yaşayış tarzımız ve zevkimiz göz önünde tutularak tertiplenmiş, fe- rahlığı temin maksadı ile ikinci kat holü

(14)
(15)
(16)

Saloııdan bsşka bir görünüş.

orta kısmı tamamen açılarak bir iç bal- kon haline getirilmiştir.

Holü zenginleştirecek rahat ve geniş bir merdivenle katlar birbirine bağlan- mıştır.

Otelin sükûn ve hu."uru temin mak- sadı ile ön odaları balkon ve banyolu olmak üzere ayrı bir blok halinde dü- şünülmüş ve koridor nihayetine yakın ayrıca bir servis merdiveni ile helâlar konmuştur. O'celin bodrum kısmı çama- şırlık, parsonel yatak odaları, banyoları, W.C. leri ve kalorifer dairesine tah-sis edilmiştir. Şehirde iyi lokantalar da kifa-

yetsiz bulunduğundan ayrıca bir gazino - lokanta bloku tertiplenerek camlı hafif bir geçitle otel holüne bağlanmıştır.

Gazinoya hariçten gelecekler için ayrı bir giriş yapılmış, vestiyer ve W.C.

ler antrede toplanmıştır. Mutbak kısmı teferruatı ve soğuk deposu ile bodrum kata alınmı; gazino katına bir ofis kon- muştur. Gazinonun bodrumunda ayrıca hariçle irtibatı olan depoda yapılmıştır.

Şehrin umumî manzarasına hâkim olan gazino ve otel müşterilerinin istifa- desini mümkün kılan, bir de yazlık te-

ras konmuştur. Sükûneti temin maksadı ile geri çekilen otel bloku ile yol arasın- da kalan sahada çay bahçesi olarak tan- zim edilmiştir. Otel ve gazinoda kalori- fer sıcak ve soğuk su tesisleri de yapıl- mış olup, halen Turizm Bankası tarafın- dan «Kervan Oteli» ismi altında işletme- ye açılmıştır.

Bu asîl şehrin Âbideleri ve silüeti ile umumî havası bakımından çok mühim ve nazik olan bu mevzu, bizleri bir hayli düşündürmüştür. Çalışmalarımızda biraz muvaffak olabildikse kendimizi mes'ut addederiz.

I

(17)

' c

ıt:

rai e e ~ B B

:

- Mirrt HÖLÜHORH *.«t1T , »W, ,Woo

(18)

ESKİ DARDANOS ŞEHRİ YAKİNİNDEKİ TÜMÜLÜS

Yazan: Rüstem DUYURAN (İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürü)

Tümülüs'ün uzaktan görünüşü

Çanakkale'nin takriben 10 Km. gü- ney - batısında, denize hâkim bir sjrt üzerinde kurulu olduğu bilinen eski Dardanos şehri yakininde üzerleri ağaç ve fundalıklarla örtülü irili ufaklı bazı tepecikler mevcuttur ki, bunlardan 25 ra- kımlısı üzerinde Çanakkale çimento fab- rikası için bir su deposu inşa etmek mak- sadiyle açılan bir çukurda bazı eski eser- lere rastlanılmış ve durum ilgili Ma- kamlar tarafından Maarif Vekâletine aksettirilmiştir. Vekâletin emirleri üze- rine buluntu yerini incelediğimizde bu- rasının, üzeri ağaç ve fundalıklarla ör- tülü olduğundan bugüne kadar ilim adamlarının dikkatini çekmemiş bir Tü- mülüs olduğu anlaşıldı ve Maarif Ve-

kâletinden temin edilen müsaade ve tahsisatla gerekli kazı yapılarak bulun- tu mahalli incelendi. 1959 yılının Ara- lık ayının ilk günlerinde başlanan ve üç hafta süren çalışmalara, yazı sahibi- nin başkanlığında olmak üzere İstan- bul Arkeoloji Müzelerinden Ergon Ata- çeri, Feyzullah Sunarman ve Çanakkale

Müze memuru Mümtaz Sarkan katılmış- lardır. Çalışmalar sırasında başta Vali sayın F. Akkutlu olmak üzere Çanak- kale'nin ilgili âmir ve memurlarından şükranla andığımız pek yakın ilgi ve yardım gördük. Mevsim icabı havaların çoğu zaman soğuk ve yağışlı olmasına rağmen sayın Vali müteaddid defalar kazı yerine gelerek ihtiyaçlarımızı tes- bit etmiş, gerekli kolaylığı göstermiştir.

Kazı sırasında Çanakkale'de bulunan bir çok yerli ve yabancı zevâtın, bu arada donanmamızın kıymetli Kumandan ve erkânının, ziyaretleri de bizleri ayrıca sevindirmiştir.

Açtığımız yarma (tranşe) den ko- layca içine girilebilen mezar anıtı: kori- dor, ön - oda v e esas mezar odası olmak üzere üç kısımdan müteşekkil bir he- yeti mecmua olup düzleştirilmiş bir sırt üzerinde inşa edilmiş ve sonra üzeri yığma toprakla örtülmüş ve böylece burada, zamanla üzeri ağaç ve fundalık- larla kaplı, bir tepecik meydana gel-

miştir. Şimdi Mezar anıtını kısaca göz- den geçirelim :

K o r i d o r : Koridor'un ağız kısmı ilk açıldığında oldukça muntazam yontul- muş bloklarla örülü idi. Yüksekliği 1,70 m., uzunluğu 5,20 m. olup aşağıdan yukarıya doğru hafifçe daralmaktadır:

Genişlik aşağıda: 1,57 m., yukarıda:

1,11 m. dir. Yan duvarları sarımtırak kum taşından yontulmuş ve üzerleri ha- fifçe pürüzlü bırakılmış, üzeri vasatı 0,50 m. genişlikte ve iki yan duvara uf- kî olarak oturtulmuş kalın plâkalarla örtülmüştür. Ön-odaya girişi temin eden kapının önüne büyük bir taş vazedil- miş ve bu taşın üst seviyesine kadar koridor zemini ince moloz ile doldurul- muştur. Bu suretle koridor zemini ile ön ve esas mezar odalarının zemin se- viyeleri arasında 0,50 m. lik bir fark mevcuttur. Koridor'dan ön-odaya geçilen kapının üzerinde duvara hakedilmiş ve mezar anıtını yaptıran veya orada yatan- lardan birisinin adını gösteren eski Yu-

(19)

Anıta girmek için açılan tranşe

nanca bir yazı mevcuttur ki M.E. IV. cü asır karakteri taşımaktadır.

Ön oda: Uzunluğu 3,23 m., genişli- ği 1,24 m. çapında bir dikdörtken olan bu kısmın zemini, birbirleriyle kenetle tutturulmuş plâkalarla örtülü olup du- varları tamamiyle esas mezar odasının duvarlarında olduğu gibi gayet munta- zam işlenmiş ve üst satıhları taraklan- mış bloklarla inşa edilmiştir. Odanın üzeri, ön ve arka duvarlarının üzerine meyilli olarak vazedilmiş, yekpare bü- yük plâkalarla örtülüdür. Döşeme sevi-

yesinden tavanın en sivri noktasına ka- dar irtifaı: 2,64 m. dir. Esas mezar odasına girilen kapının üzerinde de yi- ne M. E. IV cü asır karakterini taşıyan ikinci bir kitabe bulunmuştur.

Esas Mezar odası: 3,23 X 3'6 5 m- çapında kareye yakın bir dikdörtken şeklinde olan esas mezar odasının ze- mini de ön-odanın zemininde olduğu gibi, birbirlerine kenetle tutturulmuş plâkalarla örtülüdür. Odanın ön ve ar- ka duvarları çatıya kadar şakulî olarak yükselmekte, iki yan duvarı ise 1,48 m.

şâkulen yükseldikten sonra müteakip taş sıraları düz taşırma tekniğinde (li- neare Vorkragen) birbirleri üzerine va- zedilmek suretiyle içeriye doğru meyilli bir vaziyet almakta ve böylece odanın üzerinde sivri bir çatı teşekkül etmek- tedir (1). Odanın döşemesinden üst blokların birbirleriyle birleştikleri en sivri noktaya kadar olan yüksekliği:

3,28 m. dir. Duvar ve tavan kısımların- daki bloklar birbirleriyle demir kenet- lerle bağlanmış olmakla beraber bilhas- sa ek yerlerinde, demirin oksidasiyonu

(20)
(21)

Mezar odasının yontma taştan tavan strüktürü

neticesinde, birçok kırıkların hasıl oldu- ğu görülmektedir. Ayrıca yan sıralar- daki bazı taşlar toprak tazyiki ve zel- zele sebebiyle tehlikeli bir durum ar- zedecek şekilde yerlerinden oynamış- lardır. Bu sebeple oda içindeki çalışma- larımızın nihayetinde Vilâyetin yardı-

miyle ahşap bir i.ksaya ihtiyaç hasıl olmuş ve yan duvarlar emniyet altına alınmıştır.

Koridor ve odaların inşa teknikleri arasınki farklar yeknazarda her iki kıs- mın muhtelif tarihlerde inşa edilmiş olmaları zehabını uyandırmakta ise de,

Pişmiş topraktan bir heykelcik (boyu 27 cm dir)

Bir tunç vazo

benzerlerini gözönünde tuttuğumuz tak- dirde, bu ayrılıkların inşa tarihlerinin farklı olmasından ziyade, o devirlerde koridor ile odalara verilen ehemmiyet derecelerinin ayni olmaması ile izah edilmesi daha doğru olurdu (2).

(22)

)

Altından çelenkler

Bulunan iskelet ve eşyalar:

Mezar odasının içinde yine sarımtrak kum taşından olmak üzere (zeminden 0,60 m. yükseklikte ve 0,80 x 2,05 m.

çapında) üç yatak (Kline) mevcuttud ki, bunların üzerinde yanyana ve üst üste konmuş müteaddit iskeletler bulunmuş- tur. İskeletlerin bilhassa üst sırada olanlarının iyi bir şekilde muhafaza edil- diği, bazılarının altından mamul ziynet eşyasiyle süslenmiş olduğu görülmüş- tür. Üst ve alt sıralardaki iskeletler arasında tavandan düşmüş taş parçaları ve seramik kırıntılarının mevcudiyeti yataklar üzerine vazedilen ölülerin mu- ayyen fasılalarla yerleştirildiklerini göstermektedir. Şayanı dikkat olan di- ğer bir husus da hemen bütün ziynet eşyasının üst sıralardaki iskeletler üze- rinde bulunmasına karşılık alt sıralar- daki iskeletlerin bu gibi eşyadan mah- rum oluşlarıydı. Yalnız, alt sıralardaki bir çocuk iskeletinin kalça kemiğinin altında yuvarlak bir tas bulunmuştur, ki temizlenmesini müteakip bunun gü- müşten mamul olduğu anlaşılmıştır. Alt sıralardaki ölülerin üzerinde ziynet eş- yasına rastlanmayışı keyfiyetini bun- ların üzerindeki eşyanın sonradan kul- lanılmış olmasiyle izah edebiliriz. Ya- taklar üzerindeki iskeletlerden başka madenî vazolar ve ahşap .kutular içinde yakılan cesetlerin kül ve kemik artık-

Pişmiş topraktan saplı kandil

(23)

Mezar içindeki taş yataklardan muhtelif görünüşler.

lan ve ölünün hayatta iken kullandığı küpe, bilezik gibi ziynet eşyası bulun- muştur. Böylece yakılmadan ve yakıl- dıktan sonra mezar anıtına vazedilen ölülerin yekûnu yirmibeşi bulmaktadır.

İskeletlerin üzerinde, vazolar için- de veya mezarı anıtının muhtelif yer- lerinde bulunan kabili nakil eşyanın cins ve mikdarı pek çeşitli olup mikdar itibariyle dörtyüze yaklaşmaktadır. Bun- ları yapıldıkları maddelere göre şu su- retle sıralayabiliriz :

1 — Pişmiş topraktan eserler : a) Figürinler: Bu guruptaki eser- lerden çoğuöun üzerinde orijinal boya- ların muhafaza edildiği görülmektedir.

Hemen hemen tam olarak ele geçen bir Venüs heykelciğinin gövde, kol ve ba- caklarındaki süslerin altın yaldızla bo- yanmış olması ona ayrı bir hususiyet vermektedir.

b) Gözyaşı hokkaları: Çeşitli şekil ve boyda olan bu gruba dahil eserler, mik- dar itibariyle buluntumuzun en kalaba- lık kısımını teşkil etmektedirler: 78 adet.

c) Kandiller: Boy, form ve tezyi- nat itibariyle muhtelif tâli guruplara ayrılan kandillerin mikdarı kırka yak- laşmaktadır. İçlerinde uzun saplı ve kapaklı olanlarına şimdiye kadar Mem- leketimiz müzelerinde rastlanmamıştır.

ç) Muhtelif kaplar : Testi, kâse ve tabak gibi tâli guruplara ayırabileceği- miz bu guruptaki eserlerin miktarı kır- ka yaklaşmakta olup bir kısmı sırsız, bir kısmı da sırlı ve tezyinatlıdır.

2 — Camdan mamul eşya : Renkli renksiz camdan mamul olan bu eserler-

den bilhassa üç danesinde en küçük bir kırık ve çatlaklık görülmemektedir.

3 — Madenî eserler :

a) Altından mamul ziynet eşyası:

Umumiyetle yirmidört ayar altından işlenmiş olan bu eserler, diyadem, çe- lenk,küpe, kolye, madalyon, bilezik ve yüzük., gibi çeşitli ziynet eşyasından terekküp etmektedir.

b) Gümüş eserler: Altından ma- mul eşyanın bolluğuna .karşılık gümüş eser azdır: Ortası işlemeli yuvarlak bir kap, küçük bir kaşık ve bir ayna.

c) Bronz eşya : Mikdar ve tenevvü bakımından mühim bir yekûn tutmakta olan bu grup eşya arasında içlerinde ölü- lere ait kül ve eşyaların muhafaza edil- diği büyük vazolar (İkisinin üzerinde ölülerin adlarını gösteren kitabeler mevcuttur) aynalar, bilezikler, iğneler gibi çeşitli eşya mevcuttur.

ç) Bakır sikkeler: Kyzikos, Perga- mon, Dardanos gibi eski şehirlere ait olan bakır sikkeler M.E. IV cü asır ile 1 inci asır arasında basılmışlardır.

4 — Su mermerinden yapılmış eser- ler : Su mermerinden sanatkârane bir şekilde işlenmiş parföm şişecikleri (ala- bastron) bol mikdarda bulunmuştur. Ay- ni maddeden yapılmış üç kulplu yassı ta- baklardan birisinin içinde pembe renkli allık bakiyyelerine rastlandı.

5 — Kemik eserler : Bu nevi eser- ler arasında üzerleri oymalı yüzükler, iğneler, kaşık ve halkalar dikkati çek- mektedirler.

6 — Menşeleri nebatî olan eserler:

Bilindiği gibi menşeleri nebatî olan eş-

yanın muhafazası güç olduğundan zama- nımıza kadar intikal edenlerinin cins ve mikdarı mahduttur. Bu sebeple Mezar anıtında elimize geçen ve maalesef çoğu parça halinde olan eserler kültür tarihi bakımından şüphesiz ki en fazla dikkati çeken bir grup teşkil etmektedirler.

Bunlar arasında bir müzik âletine ait parçaları, yuvarlak ve dört köşe kutula- rı, ayakkabıların taban kısımlarını, muh- telif cins ağaçlara ait tohumları, gayet ince dişli tarakları, sepet ve kumaş ba- kıyyelerini.. zikredebiliriz (3).

Netice olarak diyebiliriz k i : Mezar anıtının inşai karakteri, ve ele geçen kitabe, sikke ve diğer çeşitli eşyanın tet- kikinden anlaşıldığına göre burası M.E.

IV cü asrın sonlarında inşa edilmiş olup nesiller boyunca bir nevi aile türbesi olarak kullanıldıktan sonra M.E. I inci asırda, evvelâ koridorun ağzı büyük bloklarla muntazaman örülmüş ve dış tarafına moloz taşları konduktan sonra, toprakla iyice örtülmüş ve zamanımı- za kadar hiç açılmadan yağma ve tah- ripten kurtulmuştur. Bundan başka Me- zar anıtının eski Dardanos şehrinin ya- kininde bulunmuş olması ona ayrı bir hususiyet ve ehemmiyet vermektedir.

Filhakika Çanakkale çevresindeki arkeo- lojik araştırmalar umumiyetle Troia şeh- ri ve yakinindeki kalıntılar üzerinde teksif edilmiş (4) olmasına karşılık, bölgenin diğer eski şehirleri ve bu arada Dardanos şehri ve civarı bugüne kadar bilginlerin tetkikinden uzak kalmıştır (5). Bulunan mezar anıtı ve muhtevası bu bölge hakkındaki tarihî ve arkeolo- lojik bilgilerimizin artmasına ilk mer- hale teşkil etmektedir.

(24)

1— Kubbeli mezar odalarına nazaran ay- rı bir durum arzeden bu nevi mezar odaları için bak.: A. M. Mansel:

Trakya - Kırklareli Kubbeli mezar- ları ve sahte kubbe ve Kemer prob- lemi, 1943, sah. 23 ve d.

2— Mezar odası ve Koridoru ayrı ka- rakterde inşa edilmiş mezar anıt- ları için bak.: A.M. Mansel: Mudan- ya Mezar Odası, T.T.K. Belleten, 1946 sayı: 37 sah. 1 veya: M. Akok:

Samsun ili Havza ilçesinin Ler- düge Köyünde bulunan Tümülüsler, T.T.K. Belleten, 1948, sayı: 48, sah.

835 ve d.

3— Madenî ve nebatî menşeli eserler tetkik, tedavi ve tanzim edilmek üze- re muvakkaten İstanbul'a getirilmiş- lerdir. Tohumları İstanbul Fen Fa- kültesi doçentlerinden Dr. M. R.

Egemen, Sikkeleri Arkeoloji müze- leri nümizmatlarmdan C. Artuk tet- kik etmişlerdir. Elle tutulamıyacak derecede yumuşak ve parçalanır ha- le gelen çeşitli ahşap malzemeyi ay- ni müessesenin uzman kimyagerleri N. Akbulut ve H. Tamer tedavi ede- rek hayatiyetlerinin devamını sağ- lamışlar, yine ayni müessisenin hey- keltraşlarından M. Ertoran yüzlerce

parça halindeki altın eşyayı tertip ve tanzim etmiştir. Anıtın içinde ve vazolar üzerindeki kitabeleri de İs- tanbul Edebiyat fakültesi d o ç e n t lerinden 2. Taşlıklıoğlu incelemiştir.

Çetin ve fakat başarılı mesailerinden dolayı sayın arkadaşlarıma teşekkürleri- mi tekrarlarım.

4— Troia hakkında bak.: R. Duyuran:

Troia (İlion), Arkitekt dergisi, 1951, sayı: 3-4, sah. 60 ve d.

5— Dardanos şehrinin kısa tarihi hak- kında bak. : R. Duyuran: Tarihte Batı Anadolu, 1954, sah. 6 1 - 6 2 .

I

i

(Baştarafı 131 nci sahifada) leriyle yeniden ilgilenmesini icap ettir- mektedir.

Memleketin antik varlıklarının ida- re ve idamesini üzerine almış olan ve- kâletin, vilâyetlerdeki müze depolarını tek memur ile muhafaza edemiyeceğini idrâk etmesi koruma ve bilhassa teşhir çareleri araması icap eder. Diğer taraf- tan yeniden ışığa çıkarılan sanat eser- lerini depolarda saklamağa da hakkımız yoktur.

Turizm ile ilgilendiğimiz bu, devir- de, onun icap ettirdiği yollara uymamız icap etmez mi? Maarif Vekâletinin bu işleri uygulaması için her şeyden önce büdçe ve kadro sıkıntısı çekmekte ol- duğunu tahmin ediyoruz. Maddî yeter-

sizlik, büdçenın arttırılmasiyle telâfi edi- lirse de, mütehassıs eleman meselesinin halli daha zordur. Sebep ne olursa ol- sun, Vekâletin bu mesele ile ilgilen- mesi, vilâyetlerdeki depoları başlangıç- ta birer küçük müze haline getirmesi, bunları muhafaza edecek olanların kad- rolarını arttırması, bilhassa bilgi bakı- mından yetiştirmesi lâzımdır.

Maarif Vekâletinin, müzeler, kazılar ve koruma işleriyle, bir çok sebepler- den dolayı lâyıkiyle alâkalanmaması, Hükümetin dikkatini çekmiş olduğun- dan, bu teşkilâtın bir Umum Müdürlük halinde Başbakanlığa bağlanması hakkın- da bir temayül bulunduğu ve bu husus- da çalışmalar yapıldığını memnunlukla öğrenmekteyiz.

Bu takdirde, Müzelerimiz idarî ba- kımdan belki daha iyi çalışmak imkân- larını bulacaklardır. Ancak Müzelerimi- zin ve açılmış antik şehirlerin ko- runması için en mühim noksanımız, ye- tişmiş eleman bulunmamasıdır. Milyon- larla ifade edilen değerleri, köy bekçi- lerinin muhafazasına bırakmak doğru olamaz. Bunların şimdilik hiç olmazsa kurslarda yetiştirilen bilgili elemanlar- la korunması lâzımdır. Bu sebeple anti- kiteleri koruyabilmek, hırsızlıkları ön- lemek için, böyle bir kadronun kurul- ması mutlaka lâzımdır.

Aksi takdirde, evvelce bilgisizlik yüzünden uğradığımız kayıblar şimdi de, ilgisizlikten tevalî edip gidecektir.

(25)

B A Ş K A M E M L E K E T L E R D E M E S K E N F A A L İ Y E T L E R İ

ALMANYADA YENİ ŞEHİRLER

Z O ' L L H A U S Bahçeli Mahallesi (Nuremberg)

Mimarı: G. G. Dittrich Statik: Müh. Ferstl Isıtma : Achatz Müh.

Cahiers du C.S.T.B. No. 41/331

Ölçü 1/6000

P r o g r a m :

Federal Almanya demir yolları ida- resinin memurları için inşa ettirdiği ma- halledeki yapılar Almanya inşaat neza- reti tarafından kabul edilmiş prensiplere uygun olarak yapılmıştır. Mahalle tak- riben 30 hektarlık bir arazi üzerine N ü r e n b e r g şehri şehircilik ve inkişaf projelerine uygun olarak, yeşil- lik sahaları içinde inşa edilmiştir.

Program hazırlanırken sosyolojik esas- lar, ortakların arzuları iktisadî ve ras- yonel tesirler göz önünde tutulmuştur.

Ortakların arzularını belirten ankete gö- re, inşaat şu şekilde plânlanmıştır.

Sahibli müstakil ev 86 adet = % 14.35

» kollektif daire 144 » = % 24.00 Kiralık » » 370 » = % 61.65

600 adet % 100.00

Isıtma :

Mahallede daha iktisadî olduğu için, merkezî teshin yapılmıştır. Bu suretle aylık ısıtma masrafı ikamet edilen saha- nın M2 sine 0.25 DM (1) geçmemektedir.

Merkezî ısıtma tesisat masrafları da oturulan sahanın beher M3 a 4 DM. ola- rak tahmin edilmiştir. Bu neticeye göre mahallede sıcak su ile işleyen merkezî bir ısıtma sistemi yapılmıştır.

Aydınlatma ve e n e r j i :

Ev hizmetleri için gerekli enerji etüdleri (elektrik veya gaz) şu suretle yapılmıştır. Elektrik sarfiyatı:

(Aydınlatma, radyo, ev araçları):

2 kişilik aile: 10 k W h ayda 3 kişilik a i l e : 12 kWh ayda 4 kişilik a i l e : 15 kWh ayda

Yemek pişirme sarfiyatı (elektrik veya gaz ile):

2 kişilik aile : 60 kWh veya 20 M3 ayda 3 kişilik aile : 75 k W h veya 25 M3 ayda 4 kişilik aile : 90 kWh veya 30 M3 ayda

Sıcak su sarfiyatı:

bulaşık) :

(Banyo, yıkanma,

Banyo : 130 litre 42 oC (Bir kişi bir haftada) Yıkanma : 10 litre 40 oC

(Bir kişi 1 günde) Bulaşık 10 litre 55 oC

(iki kişi 1 günde) : 15 litre 55 oC (3-4 kişi 1 günde)

(1) Bir DM 214 kuruş.

(26)

TİP D A İ R E L E R : 4 odalı ve 4 katlı binalar : 1— Oturma odası 2— Büyüklerin Y. odası 3-4— Çocuk Y. odaları

5— Mutfak 6— Banyo 7— Helâ 8— Giriş

9— Yemek köşesi 10— İş odası 11— Loca

3 ODALI DÖRT KATLI BİNALAR: 7-9 KATLI 2 ODALI ve GALERİLİ TIP:

1— O'curma odası 2— Yemek köşesi 3— Büyüklerin Y. odası 4— Çocuk Y. odası 5— Mutfak

6— Banyo 7— W.CL 8— Giriş 9— İş odası 10— Loca

1— Oturma ve yemek odası 2— Y. odası

3— Giriş

4— Banyo ve W.CL 5— Mutfak

6— İş odası 7— Loca

i

Plân :

Mahallenin sakinleri, demiryolları me- murları olduğu için bir çokları şeh- rin uzak yerlerinde görevlidirler. Bu itibarla mahallede, sakinlerinin ihtiyaç- larına cevap verecek çarşı ile diğer ti- carî ve kültür yerlerinin bulunması te- min edilmiştir. Mahalle yeşillikler ara- sında tamamiyle bir iskân bölgesi rakterini taşımaktadır.

Evler v e müşterek binalar şöyle sı- ralanmıştır :

86 münferit ev K. 1 = 40.000 M:;

24 kollektif mesken K. 3 = 65.400 » 3 » » K. 2 = 7.000 » 1 » » K. 6 = 22.000 » 2 » » K. 8 = 46.000 » 1 nokta bina K. 14 = 32.000 » ka- 60 garaj ve sair vasıtalar için yer 3.600 »

1 merkezî teshin dairesi ve

çamaşırhane 1 sinema lokanta 1 ticaret merkezi

4.750 5.250 8.500

Mecmuu 600 mesken : 234.500 M3

İnşaata tahsis edilmiş ihtiyat: 199.000 M3 Mahallenin umumî sahası 30,12 hektar Yeşil sahalar 18 hektar

Hektar başına kesafet 142.

4 katlı bir blokun plânı: bu blokta 3 odalı 75 M- lik 16 daire, 4 odalı 85 M- lik 4 daire 5 odalı 100 M2 lik 4 daire vardır.

(27)

Bitişik e v l e r :

Tip Üniteler :

Mutfaklar banyo ve tuvaletlerin sa- haları bütün aileler için ayni ölçüdedir.

600 daire için tek bir su bloku kabul edilmiştir. Mutfak, banyolardan ibaret olan bu blok tesisat iş odası ile müşte- rektir.

Mutfak bloku :

Bu mahallede kullanılmış olan mutfak bloku dikkatli bir etüd neticesinde hazır- lanmış olup daha önce yapılanlara göre bazı üstünlükleri olduğu iddia edilmek- tedir.

Mutfaktaki tezgâh 2.20 boyunda

olup nikel-krom çelikten yekparedir. Üze- rine yemek ocakları ve eviye vardır. Bu madenî tezgâhın duvara gelen kısmı ge- niş olarak yukarıya kıvrılmış olup duva- rın üzerine adapte olmaktadıtr. Tezgâhın altında kova koymak için bir yer yanında bulaşık bezleri için bir raf vardır. Ayrı- ca bir dolap içine elektrik ile işleyen bir fırın konmuştur. Bunun yanında ko- ridora kapısı olan bir çamaşır dolabı var- dır.

Bu mutfak bloku uzun etüd ve üze- rinde yapılan münakaşalardan sonra ka- bul edilmiştir.

Merdivenler :

Bütün tip binalarda sahanlıklı bir merdiven elemanı kullanılmıştır. Bu merdiven yarı kat irtifamdaki sahanlığa kadar basamaklardan ibaret saç kalıba dökülen bir elemandan ibarettir. Mer- divenler betondan olup sonradan mozaik nevinden sun'î taş ile kaplanmıştır.

Kapılar:

Bütün kapı tipleri iki ölçüde, 80, 90 cm. genişlikte tahdit edilmiştir. Açı- lan kanatlar kontrplâkeden, sabit kanat- lar camlıdır.

Evlerin ve dairelerin haricî kapıları çelik saçtan hususî bir tiptir.

Derleyen: Z,S.

İKİ KATLI BİTİŞİK EVLER :

co ıO Zeminkat: 1— Oturma odası 2— Yemek s"

köşesi 3— Mutfak 4— W.cL 5-6— Girişler 1 inci kat: 1— Yatak odası 2-3— Ço- cuk Y. odası 4— Banyo 5— Debara.

17 katlı nokta binanın normal kat plânı 30 daire l i odalı, 60 daire 2İ odalı

(28)

9 katlı, ve girişleri galerileri blok, her katta: 2 adet 3 odalı 7 adet 2 odalı iairesi vardır.

Galerili 9 katlı blokun plânı M: 1/400

"S

(29)

ESKİ ESERLERİMİZİN TAMİRİNE AİT BAZI DÜŞÜNCELER

Yazan: Y. Müh. Cahit ÇEÇEN l

Ecdat yadigârı eserlerin büyük bir kısmı bakımsızlık yüzünden harab ol- muş, elde kalanlar da tam manasiyle mu- hafaza edilememektedir. Selçuk eserle- rinden zamanımıza kadar gelebilmiş olanlar pek azdır ve perişan vaziyette- dirler.

Son zamanlarda büyük cami ve ba- zı âbidelerimizin tamirine başlanması memnuniyet vericidir. Ancak bu tamir- ler yapılırken bazı noktaların gözönün- de tutulması lâzımdır ki bu yazıda bun- lar üzerinde duracağım:

Camilerimiz esaslı bir şekilde ta- mir edilirken sonradan ilâve edilmiş sıva, tezyinat ve avizeler kaldırılmak- ta mümkün mertebe vakur, basit, temiz mimarileriyle meydana çıkmaktadırlar.

Camilerimizin kemer ve kubbe kısımları sıvanarak üzerine nakışlar yapılmıştır.

Alt kısımlarda ise bazı camilerimizde sı- valar dökülünce altından ihtimamla ya- pılmış kesme taşlar çıkmaktadır. Diğer- lerinde ise, moloz taşlarından yapılmış ve üzeri sıvanmıştır. Zannımca eskiden de kesme taşlar üzerine zar şeklinde bile olsa sıvanmış, ve ekseriya bu sıva üzerin»? az veya çok nakış vurulmuş- tur.

Son devirlerde Avrupa tesiriyle ya- pılan nakışlar silindikten sonra alttan eski nakışlar çıkmaktadır ki, bu takdir- de bir mesele' ile karşılaşıyoruz: Acaba bu nakışları olduğu gibi bırakalım mı, yoksa yenileyelim mi? Camilerimiz kul- lanılan binalardır. Her kullanılan bina

tamir edilir1, sıvasiyle badanasiyle ve nakışlariyle Bazı kimseler nakışları tab- lolarla mukayese ederek bu nakışlara dokunmamak taraftarıdırlar. Tablolara elbette ki dokunulamaz «Joconde» a kaş yapmak kimsenin aklından geçmez Yah- ya Kemal'in şiirini tashih etmek de dü- şünülemez, fakat nakış öyle midir. Ca- minin her hangi bir yeri aksa, nakış ve yazılar bozuisa (ki çok olağan şeydir)

tamir etmeyecek miyiz? Tabloyu yapan imzasını atar nakışı yapan tatbikini ek-

seriya ustaya verir, aslı mevcutsa lü- zumlu titizlik gösterilirse aynı şekilde her zaman yapılabilir. Binaenaleyh kul- lanılan binalarda nakışları aslına uya- rak yenilemek gerektir.

Son Edirne seyahatimde bu husu- sun Selimiye için münakaşa mevzuu ol- duğunu duyduğum için yazıyorum. Esa- sen ecdat da bu tamiratı her zaman yapmıştır.

Selimiye'yi belirli belirsiz eski na- kışları ile olduğu gibi bırakmak kıyme- tini çok azaltır. Camii, müze diye sak- layacaksak, o zaman olduğu gibi bıra- kırız.

Burada Türk türbeleri ile hırıstıyan türbelerini, camilerle kiliseleri muka- yese etmek isterim:

Bizim türbelerin perdesi, halısı, rah- lesi, avizesi ve tezyinatı vardır, sandu- ka ahşaptır ve şalla örtülüdür, halısı vardır, bir kelime ile ev gibi döşelidir.

Halbuki hırıstıyan türbeleri soğuk ve döşenmemiştir. Müzeyyen mermer ve bronz sanduka vardır. Kilise ile caminin mukayesesi de aynı şekildedir.

Camilerimizi tamir esnasında du- varları parazit inşaat ve tezyinattan kur- tarırken yukarıki ana karakteri daima gözönünde tutmamız lâzımdır.

Clur olmaz yerlere asılmış levhalar evlerden getirilip laalettayin yerlere konmuş avize ve hattâ petrol lâmbası kaldırılmakta ve cami aslî hüviyetiyle meydana çıkmaktadır. Fakat bu temiz- lik ne kadar devam eder. Korkarım az zamanda eski haline gelir. Camilerin iç tanziminin tekrar bozulmamass için bir heyet kurulmalı ve bu heyetin izni ol- madan hiç bir ilâve yapılamamalıdır.

Camilerin tenvirine gelince : 1 — Dış tenvirat:

İyi tanzim edilmiş projektörlerle ten- vir en uygun olanıdır. Camiler esasen

yüksek yerlerde inşa edildikleri için her taraftan geceleri görünürler.

2 — İç tenvirat:

Eski tenvirat kandillerle yapılmış- tır, kandiller evvelce bir çember üzeri- ne dizilmiş iken bilâhare bazı camiler- de demir avizeler üzerine konmuştur ki, caminin iç hacmini bozmuştur. Bunlar eski haline ifrağ edilmektedir. Bu kan- dilleri eski halleriyle aynen muha- za etmeli ve tenviratı elektrikle te- min etmelidir. Bu aydınlatmayı nasıl yapmalı: Kanaatimce bol bir ziya ver- meyecek şekilde ve çok az adette, mü- sait yerlere görünmiyecek şekilde1 yer- leştirilmiş projektörlerle yapılmalıdır.

Ancak iç tenvirata karar vermeden önce bir tahsisat kabul edilmeli ve aydınlat- ma hususunda, bütün şekiller (neon, fliicressan v.s.) tecrübe edilerek bir ka- rara varılmalıdır.

Yukarıda bahsedilen meselelerle diğer bir çok hususatı havi bir talimat- namenin tanzimi zamanı gelmiş ve geç- miştir. Her bina için en ufak teferrua- tına kadar avrı ayrı kararlar vermek- tense bütün âbidelerin ne şekilde ta- mir edilmeleri lâzım geleceğine dair esas hükümleri havi bir talimatname- nin ihzarına mütehassıslardan da istifa- de ederek derhal başlanmalıdır.

Hülâsa edersek :

— Her vilâyette bir komite teşkil edilerek tefrişat ve tezyinat bakımın- dan bir disiplin kurmak,

— Tenvir tecrübeleri yaparak bir veya birkaç sistem kabul emek ,

— Âbide tamirleri için bir talimat- name hazırlamak.

Bunlar temin edilir ve titizlikle tatbik edilirse yenileme işlerinde büyük bir adım atılmış olur.

(30)

ŞEHİR NÜVELERİ, TOPLUMSAL MERKEZLER [*]

[Aşağıdaki yazıyı, Fischer Kitabevi- nin Bilim Kitapları serisinde yayınlan- mış olan, Gropius'un «Architektur» adlı eserinden naklediyoruz. Bugünkü şehir- ciliğin en can alıcı noktalarından birine temas etmekle kalmayıp, halen karşı karşıya bulunduğumuz bazı aktüel mese- lelere de çözüm tarzları ilham etmekte- dir. Bilhassa bu bakımdan, makalenin okuyucularımız için büyük bir önem ta- şıyabileceği kanaatindeyiz.]

Şehir ve iskân mahallelerinin nü- velerinde toplumsal merkezlerin kurul- ması, esas mesken inşaatı probleminden dahi daha önemli bir husustur. Zira, bu gibi merkezler, şahsın toplum içerisin- deki davranışının tam bir şekilde izhar olunduğu kültürel zeminlerdir.

Böyle bir merkezin, bu kabil bir

«şehir nüvesi» nin esas itibariyle neler- den teşekkül edebileceği sorusu, teknik gelişimlerin, coğrafî şartların ve yaşayış alışkanlıklarının yarattıkları duruma gö- re, muhtelif memleketlerde değişik şekil- lerde cevaplandırılmıştır. Meselâ, lâtin memleketleri, daha erken devirlerden iti- baren içinde toplum hayatının temerküz edip ifadesini bulduğu meydanlar (pla- za'lar) inşa etmişlerdir. Anlosakson me- deniyeti, bu kabil merkezlerden nisbeten az istifade etmiş ve toplumsal temaslar için buluşma mahalli olarak şahsî evi seçmiştir.

Tabiîdir ki, bu muhtelif alışkanlık- ları, tamamen değilse bile, kısmen iklim tayin edegelmiştir; bu suretle, yeni çö- zümlere gidilmeden önce, mahallî husu- siyetleri ve temayülleri iyice tartmak lâzım geliyor. Birçok hallerde, halkın şuurunda, toplumsal merkezlere karşı duyulabilecek ihtiyaç hissini yeniden uyandırmak gerekecektir. Zira, bu mer- kezler, bugünkü insanların görüş çev- resinden öylesine kaybolmuşlardır ki, günümüzde artık hiç kimse bunların ki-

Yazan: Walter GROPIUS Çeviren: Mimar Bülent ÖZER , İ.T.Ü

şisel ve toplumsal yaşayış alanında sahip, olabilecekleri avantajlari aklına dahi ge- tiremiyor.

Eski ve daha istikrarlı devirlerde, topluma hitap eden meydan ve merkez- ler, ya umumî arzu, ya da mutlak hüküm- darın emri üzerine kurulurlardı; fakat, bugün bilhassa teknik ve sınaî bakımdan ileri memleketlerde rastladığımız misalle- rin aksine, hiç bir suretle bu mahalleler- den sarfınazar edilme yoluna sapılamaz- dı.

Oturduğumuz evi akla hayale gele- bilecek her türlü konforla donatıyoruz da, umumun toplanmasına yarayacak meydanların sağlayabilecekleri avantaj- ları gözden uzak tutuyoruz. Bir yandan cadde ve meydanlar otomobile terkedilir- ken, öte yandan, yaya, daracık kaldırım- lara sığınmak zorunda kalıyor. Bu sonun- cu, kelimenin tam anlamı ile yolda yü- rüyebilme hakkını kaybetmiş durumda- dır. Eski şehir ve pazarların istikrarını sağlamada hayatî ehemmiyeti haiz kom- şuluk teması, motorlu trafiğin infilâk andıran gelişimi ile dumura uğramıştır.

Topluluklarımıza yeni baştan umumî mer- kezler temin edilmesi önemli bir konu teşkil etmektedir. Bu merkezler öylesine olmalıdır ki, içinde insanlar trafiğin gadrine uğramaksızın ve kendi evlerinin tesirinden uzak, tamamen tarafsız bir at- mosferde karşılaşabilsinler ve bu arada toplum mizacı da ifadesinin buralarda bulabilsin.

Asırlar boyunca kendi toplumuna bir buluşma mahalli olarak hizmet edip, bu toplumun hayatına tesirli bir renk katmış olan, eşsiz güzellikte bir şehir nüvesinin en meşhur misali, Venedik'- teki San Marco meydanıdır. Kulesi, tâ açık denizden görülebilen bir sembol- dü; katedral, ilâhî, Dojlar Sarayı ise

dünyevî kudreti aksettiriyordu; fakat, her şeyden önce, meydanın kendisi, üze- rinde türlü eğlencelerin, geçit resim-

lerinin, dinî merasimlerin yer aldığı, umuma açık bir sahne, halk için büyük bir kabul mahalliydi. Şimdide, New-York' daki Birleşmiş Milletler Binası'nın önün- deki meydanı ele alalım. Hemen hemen hiçbir şekilde toplumsal bir merkez ola- rak kullanılmadığını görürüz; bu mey- dan, binanın girişinde bir ön avlu olmak- tan ileri gidemez. Yine New-York'taki Rockefeller Center, umumî buluşma yeri olarak kabul edilen küçük bir meydanı çevreler; ne yazık ki, etrafında kükreyen trafik bu meydanın da kıymetine halel getirmektedir. İnsanlar arasındaki gün- lük temas ve mübadele, demokratik ya- şayış tarzı en iyi dayanak teşkil edebile- ceğinden modern şehirlerde yayaların is- tifadesi için meydanlar ihdas etmek hu- susu büyük önem arzetmektedir.

Acaba, hangi sebepten ötürü herhan- gi bir şehir nüvesini sevimli ve cazip buluyoruz da, öte yandan bir başkası üzerimizde soğuk bir tesir bırakabiliyor?

Bu sorunun izahını, çoğu kereı zor bir problem olarak karşımıza dikilen nisbet alanında aramak gerekiyor. İyi bir çö- züm, bilhassa, meydanı çevreleyen bina- ların irtifaları ile, meydanın kendi eb' adları arasında âhenkli bir nisbetin bu- lunmasına bağlı kalıyor. Meydanın esas cesameti, trafiğin en kesif anına cevap verebilecek şekilde ayarlanmalıdır. Bu cesamet muayyen bir hududu aştığında, meydan derhal boşluk tesiri verecek ve hayatiyet için gerekli müsait sosyal at- mosferi yaratmaktan uzak kalacaktır.

Devâsâ, bağlantısız, açık alanlar çoğu kimseleri tahrik edeceği yerde, onları ürkütmektedir.

Herhangi bir meydanın serbest alanı ile çevresindeki binalar arasındaki den- genin sağlanmış olduğu yerlerde, çirkin

[ * ] Die Stadtkerne, Gemeinschaf- tszentren.

(Cores, Civic Centers.)

(31)

detayların dahi bütün ahengi içerisinde eriyip gittiğini müşahede etmişimdir. Es- ki şehirlerde de, tamamen değişik stil- lere ait bulunup, muhtelif asırlada orta- ya çıkmış olan binaların dahi, organik bir bütün kısımları halinde yanyana ge- lerek kaynaştıklarını görürüz. Yalnız bu âiıenk, hiçbir zaman, stillerin birbirleri- ne benzetilmeleri hususunda girişilmiş şuurlu tecrübelerin bir neticesi olarak meydana gelmemiştir. Mevcut eski bina- ların başına inşa edilecek bir binanın projesi, her ne kadar âhenk bakımından uyması lâzım gelen bir bütünün parçası olarak tasarlanmışsa da, proje daima

«modern» kalmış ve hiçbir zaman geç- miş devirlerin stillerine ait motiflere dayanmamıştır.

Şehir nüvelerinin plânlanması ile kaçınılmaz derecede ilgili diğer bir prob- lem de, buralardaki binaların âbidevî bir karaktere sahip olup olmamaları hu- susudur. «Abidevîlik» mefhumunun tari- finden çıkan münazara ve âbidelerin

«ebedî ihtiyaç» teşkil edip etmedikleri meselesi, hep bilûmum değerlerin geçir- mekte olup bizim neslin karşı karşıya bulunduğu istihaleden doğan had safha- daki dramın bir neticesi olarak ortaya

çıkmaktadır. Babalarımızın muhayyilesi- ne hükmetmiş, nev'i şahsına münhasır, eklektik âbidevîliği bir yana bırakırsak,

«âbide» kelimesini, hatırlanmaya lâyık bir olayı temsil eden hatırı sayılır cesa- metteki bir anıt, diye anlatabiliriz, bu olay tarihî bir karakter taşıyabileceği gibi, önemli bir şahsı veya sosyal değeri büyük bir başarıyı da hatırlatabilir. Bir âbidede, fiziksel cesametten ziyade, sa- nat kalitesinin ve manevî muhtevanın ta- şıdığı önemin belirtilmesi gerekir; bu sözlerle, muhayyileyi tahrik etmede aza- mî etkiye sahip, şu ölçüye tartıya yanaş- mayan hususları kastediyorum. İtibarî form sembollerinin yardımı ile, geçmiş- te âdet olduğu üzere, âbidevî ifade ara- mak, günümüz form anlayışına uyma- maktadır. Eski devirlerin âbidesi, statik bir dünya anlayışını temsil ediyordu, ki bu anlayış, devrimizde, bilûmum değer- lerin izafî oldukları neticesine inkılâb etmiştir. Bundan ötürü de şu noktaya inanıyoruz ki, eski âbidevî ifade anlayı- şının bugünkü muadili, hayatın belirli zamanlardaki gelişim ve değişmesine ayak uydurarak insan yaşayışının kendi çerçevesi içerisinde teşekkül edecektir.

Bu hususta müşahhas bir misal verelim:

takdirimize göre, Birleşik Amerika'da büyük bir topluluğun ve ona ait idarenin organik bir tarzda islâhına dair yepyeni bir müşterek gayreti temsil eden Ten- nessee vâdisi projesinin bütün, devrimi- zin âbidevî ifadesi olarak düşünülebilir, ve bu arada, yalnızca ticarî bir başarının kemmî sembolü demek olan Empire Sta- te Building'in kütlevî cesametine nis- betle, halkın dikkat ve vatanseverliğini daha ziyade celbedebilecektir.

Haddinden fazla gayret sarfeden bir medeniyette, günlük diğer bütün mese- lelerden sıyrılıp, mimar ve san'atkârın yaratıcı çalışmasiyle gözle görülebilecek bir şekilde temsil edilmeğe hak kazanan manevî değerler, ancak çok yavaş bir tempoyla insanoğlunun şuuraltında bil- lurlaşabilmektedir. Bugün revaçta olan

«zaman paraya muadildir» felsefesi, ma- nevî bakımdan daha yüksek bir anlayış karşısında boyun eğdiği takdirde, âbi- devîlik mefhumu ile yeni baştan ünsiyet peyda edebileceğiz. Yalnız bu mefhum, statik sembollerin «donmuş müziğine»

bağlı kalmayıp, aksine, insan elinin ya- rattığı dünyanın bütününde yapıcı bir özellik olarak kendisini göstermelidir.

r

S A N A Y İ B A N K A S I A . Ş .

BÜTÜN BANKACILIK HİZMETLERİNDE EMRİNİZDEDİR.

T a s a r r u f M e v d u a t ı n d a

V a d e l i l e r d e h e r 5 0 ,

V a d e s i z l e r d e h e r 1 0 0 ,

l i r a y a b i r k u r a n u m a r a s ı

B E Y O Ğ L U - K A D I K Ö Y - İ Z M Î R

(32)

H İ R F A N L I B A R A J I ve HİDRO - ELEKTRİK TESİSLERİ

Tarihçe :

Karadeniz, Eğe ve Akdeniz ile çev- rili olan Anadolu bir çok büyük nehrin doğduğu ve içinden aktığı bir yarımada olup, bu nehirler arasında Millî hudut- larımız dahilinde en büyük mesafeyi geçeni Kızdırmaktır.

Kızılırmak Nehri Anadolu yaylâ- smda doğduktan sonra önce Batıya doğ- ru akar, sonra geniş bir dirsek çevire- rek Kuzeye yctaelir. Nehrin uzunluğu 1150 km. olup, Bafra'nın Batısında Ka- radenize dökülür.

Bu büyük nehir kontrol altında bu- lunmadığından asırlarca büyük taşkın zararlarına sebep olduğu gibi, taşıdığı büyük enerjiden de istifade edilme- miştir.

1939 senesinde bir taraftan nehrin haiz oduğu çok büyük enerjiyi öte ta- raftan havzanın geniş sınai ve zirai, ihti- yaçlarını nazarı itibara alan Nafia Ve- kâleti Elektrik İşleri Etüd Dairesi Kı-

zılırmak'ın potansiyel enerjisini faydalı enerjiye çevirecek tesisleri plânlamak üzere faaliyete geçmiştir.

İlk iş olarak azameti gözle görünen nehrin potansiyel enerjisinin hakikî de- ğerini tesbite yarıyacak rasat istasyon- ları kurulmuş ve ölçümlere geçilmiş, sonra da modern plânlama mefhumuna uygun olarak Kızılırmak havzasının Top- lu halde etüdüne başlanmıştır.

Hidrolojik, Topoğrafik, jeolojik ana donelerin toplanmasından sonra eko- nomik faktörler dikkate alınarak havza plânlanması tamamlanmıştır.

Bu plânlama sonunda Kızılırmak nehri üzerinde Hirfanlı, Kesikköprü, Köprüköy, Kapulukaya, Obruk, Kargı Barajlarının inşa edileceği ve bunların, büyük iktisadî faydalar sağlıyacağı tesbit edilmiştir.

Bundan sonra altı barajdan ibaret Kızılırmak sisteminin kilidi olan Hirfan-

lı Barajının inşasını temin için gerekli çalışmalara geçilmiştir.

Evvelâ ( K T A M ) Müşavir Firması tarafından barajin ekonomik yüksekliği ve ekonomik santral kapasitesi tesbit edilmiş ve buna göre Hirfanlı Barajı projesi hazırlanmıştır.

Bu avan p r o j e yabancı Uzmanlar ile E.İ.E. ve DSİ'nin ilgili elemanlarından kurulu bir Müşavere Hey'etince incele- nerek son şeklini almıştır.

Bundan sonra barajın inşaatına te- vessül edilerek, 30 Nisan 954 tarihinde inşaat «George W i m p e y Co. and ve En- glish Electric and Co.» Müteahhit gru- buna verilmiştir. |

İnşaat tesbit edilmiş programa göre tahakkuk ettirilmiş olup, bunun netice- sinde 1957 senesi başında su tutulmuş- tur.

Bunun neticesi olarak bu tarihten sonra, evvelce feyezana maruz bulunan Kaman ile Osmancık arasındaki saha ile

(33)

jının umum görünüşü

Karadeniz Kıyısındaki Kızılırmak delta- sı bu afetten kurtuldukları gibi nehrin taşıdığı rüsubatta kontrol altına alın- mıştır.

Barajın sulama tesislerinin tamam- lanmasından sonra 1959 senesi yazında Osmancık ovası sulaması için gerekli sulama suyu Hirfanlı Barajından temin edilmiştir. Bugün ise Hirfanlı Barajın- da üretilen elektrik enerjisi Kuzeybatı Anadolu'ya nur ulaştırmaktadır.

1. Kızılırmak Havzasının İnkişafı:

A — KIZILIRMAK HAVZASI : Kuzeybatı Anadolu elektrik şebeke- sini beslemek ve merkezî Andolunun elektriklendirilmesin! sağlamak maksadı ile büyük enerji kaynaklarından biri olan aşağıda Kızılırmak havzası ele alın- mıştır. Yapılan tetkiklere göre Kızılır- mak nehri üzerinde belli başlı Hirfanlı, Kesikköprü, Kapulukaya, Obruk ve Kar- gı barajı ve hidroelektrik tesislerinin inşası suretiyle yılda 1,5 milyar kilovat saatlik enerji elde etmek mümkün ola- caktır. Hirfanlı Barajı ve hidroelektrik tesisleri aşağıda Kızılırmak havzasının

ve kilit tesisini teşkil etmekte olup baş- lıca şu faydaları sağlamaktadır:

1 — Kızılırmak akımlarını düzen- lemek

2 — Nehrin taşıdığı rüsubatı kon- trol altına almak,

3 — Mansapdaki geniş ovaların su- lanması için düzenli ve bol su temin etmek,

4 — Kızılırmak feyezanlarını Kargı mevkiine kadar tamamen önlemek ve Karadenize kadar da büyük çapta azalt- mak suretiyle, tadil etmek,

5 — Yılda 400 milyon kilovat saat enerji üretmek,

6 — Kesikköprü, Kapulukaya, Obruk ve Kargı kademelerinin inşasını mümkün kılarak ve onlara düzenli ve bol su te- min ederek Hirfanlı ile birlikte yılda 1,5 milyon kilovat saatlik enerji üretilme- sini sağlamak,

7 — Ankara, Kırıkkale ve Kırşehir gibi yakın merkez ve şehirlerin mesire sayfiye ihtiyacını karşılamak.

Diğer tesisler daha ziyade elektrik enerjisi üretilmesine yarayacaktır. Bun-

lardan Kesikköprü Barajının inşası ele alınmış olup birkaç yıl içinde ikmâl edil- miş olacaktır. Diğerlerinin etüdleri de- vam etmektedir. Bunların da yakın bir gelecekte teker teker inşasına geçilmesi beklenmektedir. Aşağı Kızılırmak Hav- zasında kurulacak bu tesislerin başlıca karakteristikleri aşağıda gösterilmiştir.

Barajın adı Havzası Göl hacmi Km 2 Milyon M2

Hirfanlı 26170 6000 Kesikköprü 26524 Kapulukaya 28604

,—

Obruk 56852

Kargı 63166 8

Tesis kapasi- Ortalama Yıllık enerji tesi 1000 Kw. düşüm Mil. Kwh.

128 63.50 400

76

50 33.00 200

75 45.00 300

70 50.00 275

(34)

r

Hirfanlı, Sulama ağzı

B — HİRFANLI PROJESİ :

Kızılırmak havzasının ana projesi olan Hirfanlı Projesi Kırıkkalenin 70 Km. Gü- neyinde Kızılırmak üzerinde 85 m yük- seklikte bir toprak ve kaya dolgu bend ile 128.000 Kw. fakatında hidroelektrik santralı ihtiva etmektedir.

Baraj arkasında 6 milyar m3 hac- minde, 280 Km2 sathında ve 75 Km.

uzunluğunda Avrupa'nın en büyük sun'î gölü teşekkül edecektir.

Bu göl ile Kızılırmak'ın 2-3 yıllık akımını toplıyarak yağışlı ve kurak yıl- ların akımlarını düzenlemek, mansapta- ki taşkınları önlemek, nehrin getireceği rüsubatı tutmak ve nehri kontrol altına almak suretiyle mansapta inşa edilecek hidroelektrik santrallara ve sulama şe- bekelerine düzenli bir akım sağlamak mümkün olacaktır.

Hirfanlı Barajı ve hidroelektrik te- sislerinin projesi için elektrik işleri Etüd idaresince gerekli rasatlar, etüdler, hid- rojik, topoğrafik, jeolojik ve ekonomik araştırmalar yapılmış ve muhtelif var- yantlar etüd edilerek bir avan proje ha- zırlanmıştır.

Ana tatbikat projelerini yapmak ve işin teknik kontrolunda İdareye yardımcı ve müşavir olmak üzere angaje edilmiş bu- lunan Amerikalı TAM S (Tippetts-Abbett- Mc Carthy-Stratton) Müşavir Mühendis- lik Firması tarafından hazırlanmıştır.

11. M U K A V E L E V E İŞİN İDARESİ:

A — MUKAVELE :

İnşaat Devlet Su İşleri Umum Mü-

dürlüğü tarafından George Wimpey and. Co. Ltd. İnşaat firması ile English Electric Co. Ltd. firmalarından müte- şekkil gruba maliyet zait sabit kâr esası üzerinden ihale edilmiş ve mukavele 30.4.1954 tarihinde Ankara'da imzalan- mıştır. İnşaat bilfiil 14.8.1954 de başla- mıştır.

Mukavele gereğince George Wimpey firması kira mukabilinde inşaatı iş prog- ramına uygun bir şekilde yürütmüştür.

English Electric firması ki kira muka- bilinde inşaat için gerekli bütün inşaat makina ve teçhizatını getirmiş ve inşaatı iş programına uygun bir şekilde yürüt- müştür. English Electric firmasını inşa- atın seyrine paralel olarak daimî teçhiza- tı temin ve monte etmiştir.

B — İşin İdaresi:

İnşaatın kontrolü için Devlet Su İş- leri Umum Müdürlüğü tarafından Hirfan- lı Barajı İnşaatı DSİ XII, Bölge Müdürlü- ğü kurulmuştur. İdare, işin bütün safaha- tında, malzeme ve makinaların seçimin- de, satın almalarda, işin sıralanmasın- da ve bütün meselelerde tam selâhiyetli kılınmıştır. Projeleri hazırlamış bulu- nan TAMS Müşavir Mühendislik firma- sı tesislerin plânlanması ve işin ifasına müteallik teknik hususlarda idarenin müşaviri ve yardımcısı olmuştur.

İdare, Müşavir ve Müteahhit teş- kilâtları sıkı bir işbirliği kurulmuşlar ve bu sayede iş programa göre ikmâl edilmiştir.

III. BEND YERİ V E GÖL JEOLO- JİSİ :

Hirfanlı bendi, Keskin - Kırşehir granıtli - granodioritli volkanik massi- finin kenarında; gabrolu sahralardan müteşekkil dar ve dik bir boğazın ba- şında bulunmaktadır.

Bend yeri ve gölün jeolojik ve topoğ- rafik durumu, baraj inşasına çok elveriş- lidir. Kayalık ve dar bir boğazın önün- de birdenbire genişleyen Kızılırmak Va- disi yağışlı ve kurak yılların akımlarını düzenliyecek kapasite ve karakterde geniş bir göl teşkiline imkân vermekte- dir.

Bend yerinde kayalar diorit-gabro cinsinden olup ihtiva ettiği mineraller, bünye ve kimyevî karakter bakımından oldukça mütecanis, ince ve daneli ve koyu yeşil ile siyah renktedir. Kayalar oldukça çatlaklıdır. Nehir yatağı ince rüsup, kum, çakıl bazı çatlaklar kalsit ile dolmuştur, bir kısmı da açık çok müessir olmuşlardır.

Yamaçlarda toprak kalınlığı yukarı- da sıfır ve eteğe doğru (5) metre kadar- dır, Nehrin yatağı yukarılarda sıfır ve ince rüsup kum, çakıl ve iri çakılla kap- lı olup kalınlığı ancak 6 m. yi bulmak- tadır. Bent yerinde boğazın dar temel kayası üstündeki toprak ve rüsubat ta- bakasının ince ve kayaların sağlam nis- beten az çatlaklı ve yüzde olması ve arkada çok büyük ve geniş bir yerde göl havuzu bulunması dolayısiyle Hir-

(35)

Hırfanlı, Sulama Vanası

fanlı Barajı ideal bir yerde kurulmuş- tur.

IV. KIZILIRMAK V E G Ö L : Kızılırnıak nehrinin yağış havzası (78, 180) km- yi bulur. Hirfanlı havza ise (26170) Km? dir. 1939- 1953 yılları ortalamasına göre Hirfanlı'daki ortala- ma akım 82, 8 m3/San. ve ortalama- sına yılda 1277 m. lik tabahhurla lm:i

San. lik sızıntı zayiatı çıktıktan sonra or- talama enerji akımı 73,5 m 3/San. dir.

Toplam akımı: 2,500 Milyar m3

İktisadî göl seviyesi: 851,00 Kotu Azamî göl seviyesi: 856,45 Kotu Asgarî göl Seviyesi: 842 Kotu

851 kotunda göl hacmi: 6,000 Milyar m3 Azamî göl hacmi: 7,650 Milyar m3

Asgarî göl hacmi: 3,950 Milyar m3

Göl enerji hacmi: 2,050 Milyar m: !

851 kotunda göl sahası: 267 K m - 842 kotunda göl sahası: 197 K m - Azamî göl uzunluğu: 75 Km.

Azamî göl genişliği: 15 Km.

V. İNŞAAT HAKKINDA UMUMİ BİLGİLER :

A — İRTİBAT Y O L U :

İlk iş olarak şantiyeyi Ankara-Kır- şehir yoluna bağlayan 9 m. genişliğin- de ve 24 Km. uzunluğundaki irtibat yo- lu inşa edilmiştir.

B — ŞANTİYE VE KAMP TESİS- LERİ :

İrtibat yolu inşaatına muvazi olarak baraj inşaatında çalışacak işçi ve per- sonel için lüzumlu işçi yatakhaneleri, yemekhaneler, evler; İdare, Müşavir ve

Müteahhitliğe ait büro binaları, toprak ve beton laboratuvarları ile daimî işlet- me binaları, servis yolları, atelyeler ve inşaat için lüzumlu tesisler inşa edil- miştir.

C — BARAJ :

Mail kil çekirdekli toprak ve taş dolgu bend olarak inşa edilmiştir. Bend gövdesine lüzumlu malzeme dolu savak kazısından; çekirdek malzemesi bendin menbaındaki killi ariyet sahasından te- min edilmiştir. Bend temeli, yataktaki alüvinyonlarla tahallül etmiş gabro te- mizlenerek, sağlam kayaya oturtulmuş;

çekirdek temelinde 4 m. kalınlıkta kap- lama ve 10-30 m. derinlikte perde en- jeksiyonu yapılmıştır.

Barajın diğer hususiyetleri aşağıda gösterilmiştir:

Tepe kotu : 860 m.

Tepe genişliği: 10 m.

Tepe uzunluğu : 365 m.

Temel genişliği: (782) 348 m.

Temelden yüksekliği : (779) 81 m.

Çekirdek temelinden yüksekliği 85 m.

Tepede çekirdek kalınlığı 9 m.

Temelde çekirdek kalınlığı: 13,50 m.

Umumî dolgu h a c m i : 2000600 m3

Kil çekirdek h a c m i : 189700 m3

Taş dolgu h a c m i : 732800 m:!

Yarı geçirimli dolgu h a c m i : 1027800 m-' Filitre hacmi : 50200 m3

Temel kazısı h a c m i : 19500 m3

H — HİRFANLI BARAJINDA SARFOLUNAN MALZEMELER Çimento : 45.000 ton

Betonarme demiri : 4.700 ton Kereste (Kereste K. Plâk): 15.00 m3 Cebri boru (sulama borusu dahil): 805 ton Mazot: 1850 ton

Benzin : 1.900 ton

Gaz: 970 ton • Dinamit: 610 ton

Kapsül : 72.000 Fitil : 345.000 İksa çeliği: 407 ton.

KAZI VE İMLÂ İŞLERİ : Toplam kazı: 3.310.000 m3

Bentte sıkıştırılmış dolgu : 2.000.000 m3

Bentte sıkışmamış dolgu : 32.000 m3

Sair dolgular : 363.000 m3

Toplam dolgu : 2.455.000 m3

VI — MESİRE V E S A Y F İ Y E İHTİYACI Hirfanlı Barajı, Kızılırmak sularını biriktirip düzenlemek suretiyle Karade- niz'e kadar taşkınları önlemek, mansap- taki geniş ovalara sulama suyu temİD etmek; yılda 400 milyon kwh enerji ver- mek ve aşağıda 5 ayrı kademenin daha inşasını mümkün kılarak Hirfanlı ile birlikte yılda 1,5 milyar kwh enerji elde edilmesini sağlamak gibi ana fonksiyon- lardan başka, çok uzaklarda bulunmıyan vg düzgün yollarda Hirfanlıya bağlanmış olan Ankara, Kırıkkale ve Kırşehir gibi bellibaşlı merkezlerlerin mesire ve sayfi- ye ihtiyaçlarını karşılayacak uygun va- sıfları da haiz bulunmaktadır.

Dar boğazı tıkayan bendin arkasın- da 7 - 8 km. gibi kısa bir mesafe içeri- sinde 15 km. ye kadar genişleyen muaz-

(36)
(37)
(38)

zam bir gölün meydana gelmesini; gölün hemen kıyısında her türlü konforu haiz modern bir sitenin kurulması; Hirfanlı- da millî bir park ile modern ve geniş bir- fidanlık tesisine başlanmış ve ilk plânda bir kaç yüz kişiyi barındıracak plâj ve kamp tesislerinin kurumuş bulunması, büyük şehirlerde bunalmış kitleleri çe- kecek çok elverişli şartları Hirfanlının sinesinde toplamaktadır. Yakın bir gele- cekte mas mavi geniş gölü, kızgın Gü- neşi bakımlı parkları, ağaçları ve plâjları ile Hirfanlı, piknik ve dinlenmek için ge- len şehirli ve turistlerle dolacak; yüz-

me, kürek çekme, yelken, su kayağı ve balık avı gibi çeşitli su sporlariyle tenis, voleybol, ata binme, yürüyüş ve avlanma gibi türlü spor kollarının geliştiği ünlü bir su ve sayfiye merkezi olmağa nazır- dır.

Maliyet:

Döviz karşılığı 1— Proje ve Müşavirlik TL.

Hizmetleri 4.131.260 2— İdare giderleri — 3— Baraj inşaatı masrafları 121.781.904

4— Daimî teçhizat giderleri 33.794.347

5— İstimlâk giderleri — 6— Kredi Faizi 48.921.227

208.628.738

TL. Yekûn TL.

5.286.210 6.994.539 141.185.619

52.133.767

207.600.135 416.228.873

TRAFİK DAVAMIZ

Yazan: Y. Müh. Veysel TUN ALI

Bilhassa İkinci Cihan Harbinden sonra beşer hayatına arız olan fevkalâde bir Dinamizm hasebiyle motorlu vasıta- ların inkişaf ve tezayüdü, büyiik şehirler için halledilmesi müşkül bir dâva halini almış bulunmaktadır. Medenî memleket- ler bu isi bir ilim ve fen konusu olarak ele alıp akdettikleri kongrelerde psiko- loji ve hendese yönünden mühim mukar- rerat ittihazı ile talimatnameler ihzar ettiler. Bilginler tarafından kitaplar ya- zıldı. Hattâ bu sahada mütehassıs yetiş- tirmek üzere açılan kurs ve seminerler- de trafikçi mühendis ve memurlara ay- dınlatıcı bilgiler tedris edildi.

Bize; her şeyde olduğu gibi, ileri memleketlerde yapılanların tatbiki kalı- yordu. Tabiatiyle bunu mahallî im- kân ve içtimaî ahvalimize uydurmak mülâhazasına göre muhakeme ve amel etmemiz icap eder. Bugün büyük mik- yasta imarına girişilmiş bulunan belli başlı şehirlerimizde, belediyeciler, şehir cilik mütehassısları ve trafikçiler mu- karrerat ve icraatını tevhid ve armonize etmek mecburiyetindedirler.

Trafik hakkında, matbuatımızda bir çok tenkidler yapılmış, fakat hiç bir hal çaresi gösterilmemiştir.

Tek istikametten maksat, trafik ke- safet ve tıkanıklığını önlemek ve hiç ol- mazsa tahfif etmek olduğu herkesçe ma-

lûmdur. Bu ise kroazmanlardan kabil ol- duğu kadar içtinap suretiyle mümkün- dür. Avrupa ve Amerika'da müsait ma- hal ve ahvalde altlı-üstlii geçitler yapıla- rak kroazmanlar izale edilmektedir. Bu geçitler büyük para ve uzun zaman me- selesi olduğundan, bizim için tek isti- kamet işini ciddî olarak ele alarak kroaz- manlardan imkân dahilinde içtinab cihe- tine gitmekten başka çare kalmıyor.

Âciz kanaatime göre yapılmakta olan hatalı hareketlerden bazıları şunlardır:

1. — Halen tatbik edilmekte olan tek istikamete göre, Bankalar caddesin- den çıkmakta olan bir vasıta Divan ote- line kadar, Şişhane meydanında, Pera Palas'm alt köşesinde, yıkılan komedi tiyatrosu arkasında ve Cumhuriyet ga- zinosu önünde muhavvile merkezinin bu- lunduğu meydanda, Taksim meydanında ve Divan oteli önündeki ışıklarda olmak üzere fuzuli olarak 5 yerde kroazman yapılmaktadır. Hatta bir fuzulî kroazman da Boğazkesen yolu ile Taksim ve daha ileriye giden vasıtalar tarafından Gala- tasaray meydanında yapılmaktadır.

Vasıtalar çıkışta; Bankalar caddesi Şişhane meydanı ve Meşrutiyet caddesi üzerinden Galatasaray'da (diğer bir kol da Metro hanı arkasından) İstiklâl cad- desini takiben kroazmansız Taksim ve Harbiyeye ulaşırlar.

Avdette ise; Cumhuriyet caddesini takiben Abdülhak Hâmit, Topçu, Ayde-

de caddelerinden ve Air France önün- den Tarlabası caddesi, İngiltiz Sefareti altından, Cumhuriyet bahçesi önünden, Tozkoparan yolu ile Şişhane meydanına çıkılır. Ve işte bu suretle yukarıdanberi mahzurlarını saydığımız kroazmanlar iza- le edilmiş olur. İ.E.T.T. Otobüsleri Tar- labaşı caddesinin virajları müsaid olma- dığından bugünkü güzergâhta çalışacak- lardır. Fransız Sefareti'nin altındaki Anaçeşme, Kurabiye v.s. tali sokakları ise Trafik Müdürlüğünün takdirine göre gidiş veya dönüşe tahsis edilebilir.

2. — Geçenlerde, İstinye'de inşa edil- mekte olan yeni Kadıköy vapur iskele- sinin (Liman Müdürlüğü binası önünde) Galata rıhtımına bağlanacağına dair ga- zetelerde bir yazı ve resim görüldü. Bu- rada da asırlık hataya devam edileceği görülmektedir. Nedense ötedenberi Bo- ğaziçi vapurlarına Eminönünde; Haydar- paşa, Kadıköy, Anadolu, Adalar ve Ya- lova vapurlarına ise Galatada iskele ya- pılmıştır. Bu şekil hatalıdır. Çünkü kro- azman hasıl olmaktadır. Bu yüzden esa- sen küçük olan limanda deniz trafiği ak- samakta ve kazalar olmaktadır. Şayet işleri karıştırmak bizde, ikinci tabiat ha- lini almadı ise, yeni Kadıköy vapur is- kelesini Eminönünde yıkılan antrepolar önüne bağlamak, Boğaziçi vapurlarını ise Galata rıhtımına yanaştırmak suretiyle kroazmanı izale eder ve liman trafiğimi- zi de ferahlatmış oluruz.

Referanslar

Benzer Belgeler

Kapsül çakma işleminden sonra sayalar, tek tek kontrol edilerek perçinleme hatası olanlar manüel kapsül takma aleti.

Sağladığı fayda, evin plânında asgarî yer işgal etmesi ve seri halinde fabrika imal edildiği için çok ekonomik olmasıdır.. Bir evin, mutfak, banyo, helâ gibi

Lineer olmayan terimler çözümün küçük genlikte sal¬n¬m yapmas¬na ve denge nüfusunun kararl¬olmas¬na veya tersine büyük genlikte sal¬n¬m yapmas¬na ve denge

Bu özel çözüm para- metrelerin de¼ gi¸ simi yöntemi yard¬m¬yla

 Geometrik izomerler (cis- ve trans- izomerler) ve optik izomerler (enantiyomerler) uzaysal izomerler (stereoizomerler) olarak isimlendirilir.. Bilinen bir uzaysal izomerin,

Yüksek konsantrasyonlu asit ve alkalilere dayanım / Resistance to high concentrations of acids and alkalis Sırlı karolar / Glazed tiles. Ev kimyasallarına ve yüzme havuzu

Biz bu çal›flmam›zda Aral›k 2001-Temmuz 2002 tarihleri aras›nda klini¤imizde interne edilip endoskopi uygulanm›fl, 118 üst G‹S kanamal› hastam›z›n tan›sal ve

Özellikle sentinel lenf nodu biopsilerinde sintigrafi görüntüleri bizzat ameliyathanede cerrah tarafından kullanılması ve yorumlanması gerekmektedir1. Bu durum