İklim Değişikliği Koşulları Altında Su
Kaynaklarının Sürdürülebilir ve
Entegre Yönetimi
Doç. Dr. G. Duygu Semiz Ziraat Fakültesi
Tarımsal Yapılar ve Sulama bölümü semiz@ankara.edu.tr
• Karbondioksit, havada en çok ısı tutma özelliği olan gazdır. İnsan faaliyetleri bu gazın atmosfer içinde artmasına neden olmaktadır. Kyoto Protokolü’nün en dikkat çekici önlemi, ülkelerin gaz salınımını düşürme zorunluluğunun olmasıdır. Ancak devletlerin protokolde
kabul ettiği fakat yürürlüğe koyamadıkları bu yükümlülük sonucunda, sınırlamaların üzerine çıkan ülkeler karbon kredisi arayışına
• Yaygın olarak kullanılmaya başlanan başka bir tabir de “Karbon ayak izi” olmuştur ki, bu da canlıların yaşamsal faaliyetlerini sürdürürken yaptığı uygulamalar sonucu doğaya verdiği tüm olumsuz etkilerin ölçüsü olarak ifade edilmektedir. Karbon ayak izi bütün karbon emisyonlarının toplamı olarak hesaplanmaktadır. Bu hesaplama
günlük, aylık ve yıllık aktivitelerin hesaba katılmasıyla genellikle yıllık sebep olunan karbon salınımı olarak yapılmaktadır.
Uzmanlar, yapılan ölçümler sonucunda Çin’in diğer
ülkelerden daha fazla CO2 yayan ülke olduğunu işaret etmiştir. En fazla karbon gazını 2005 yılına kadar zengin sanayi ülkeleri
salarken, son yıllarda karbon emisyonunun % 53’ünün
kalkınma yolundaki
ülkelerden kaynaklandığı belirtilmiştir.
• Çoğu simülasyon, 1850 ile 21. yüzyılın sonu arasındaki küresel yüzey sıcaklığındaki değişimin 1.5 oC'yi aşacağını göstermektedir. Dünya
Meteoroloji Örgütü, mevcut ısınma trendi devam ederse, sıcaklıkların bu yüzyılın sonunda 3-5 oC yükselebileceğini öngörmüştür. 2018'deki
Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) raporu, 1.5 oC
hedefinin tutması sonucunda toplumun her alanında geniş kapsamlı önlemler alınması gerektiğini öne sürmüştür. Ancak şimdi sera gazı emisyonlarını önemli ölçüde azaltsak bile, bilim insanları etkilerin
devam edeceğini bildirmektedir. Büyük su ve buz kütlelerinin sıcaklık değişimlerine yanıt vermesi yüzlerce yıl sürebilecek ve CO2'nin
İklim değişikli tedbirleri için yapılan
uluslararası sözleşmeler
• Kyoto Protokolü
• Kyoto Protokolü, küresel ısınma ve iklim değişikliği konusunda
mücadeleyi sağlamaya yönelik tek uluslararası çerçevedir. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi içinde imzalanmıştır. Protokolü imzalayan ülkeler, karbon dioksit ve sera etkisine neden olan diğer beş gazın salınımını azaltmaya veya bunu yapamıyorlarsa salınım ticareti yoluyla haklarını arttırma konusunda antlaşmışlardır.
• Protokol, ülkelerin atmosfere saldıkları karbon miktarını 1990 yılındaki düzeylere düşürmelerini gerekli kılmaktadır. 1997’de imzalanan
protokol, 2005’te yürürlüğe girebilmiştir. Çünkü, protokolün yürürlüğe girebilmesi için, onaylayan ülkelerin 1990’daki emisyonlarının
(atmosfere saldıkları karbon miktarının) yeryüzündeki toplam
emisyonun %55’ini bulması gerekmekteydi ve bu orana ancak 8 yılın sonunda Rusya’nın katılımıyla ulaşılabilmiştir
• Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi
• 3-14 Haziran 1992 yılında toplanan Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda (Rio Dünya Zirvesi) United Nations
Framework Convention on Climate Change-Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) imzaya açılmıştır.
Sözleşmenin amacı; atmosferdeki sera gazı birikimlerini, iklim sistemi üzerindeki tehlikeli insan kaynaklı etkiyi önleyecek bir düzeyde
durdurmayı başarmak, böyle bir düzeye, ekosistemin iklim
değişikliğine doğal bir şekilde uyum sağlamasına, gıda üretiminin zarar görmeyeceği ve ekonomik kalkınmanın sürdürülebilir şekilde
• Paris Anlaşması
• Kyoto Protokolü’nün 2020 yılında sona erecek olması sebebiyle, 2015 yılında Fransa’nın Paris kentinde gerçekleştirilen 21. Taraflar
Konferansı’nda (COP21), 2020’den sonra geçerli olacak Paris
Anlaşması kabul edilmiştir. Anlaşma, 5 Ekim 2016 itibariyle, küresel sera gazı emisyonlarının %55’ini oluşturan en az 55 tarafın anlaşmayı onaylaması koşulunun karşılanması sonucunda, 4 Kasım 2016
• Ülkemiz ise Paris Anlaşması’nı, 22 Nisan 2016 tarihinde, New York’ta düzenlenen Yüksek Düzeyli İmza Töreni’nde 175 ülke temsilcisiyle
birlikte imzalamış, henüz Taraf olmamıştır. Türkiye, Paris Anlaşmasına taraf olmamakla birlikte, Niyet Edilen Ulusal Katkı Beyanını 30 Eylül 2015 tarihinde Sözleşme Sekretaryasına sunmuştur. Türkiye’nin ulusal katkı beyanına göre, sera gazı emisyonlarının 2030 yılında referans
senaryoya (BAU) göre artıştan %21 oranına kadar azaltılması öngörülmüştür
• Viyana Sözleşmesi ve Montreal Protokolü
• Ozon tabakasını incelten maddelerin azaltılmasına ilişkin “Ozon
Tabakasının Korunmasına Dair Viyana Sözleşmesi” 1985 yılında kabul edilmiştir. Sözleşmeyi takiben, ozon tabakasını incelten maddelerin kullanımının ve üretiminin kontrol altına alınmasını sağlamak üzere, “Ozon Tabakasını İncelten Maddelere Dair Montreal Protokolü” 1987 yılında kabul edilmiştir.
• Protokolde öngörülen azaltım taahhütleri zaman içerisinde daha ileriye götürülmüştür (1990, 1992, 1997, 1999 ve 2016). Bu
güncellemeler, yeni maddelerin denetim altına alınmasını ve ek
önlemlerin anlaşmaya dahil edilmesini de içermektedir. 196 ülkenin taraf olduğu Montreal Protokolü, çevre konusunda oluşturulmuş en başarılı çok taraflı anlaşma olarak kabul edilmektedir.
• Montreal Protokolü, BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin
(BMİDÇS) oluşturulmasına iyi bir örnek sağlaması bakımından, keza önemli bir dönüm noktası teşkil etmiştir. Montreal Protokolü, tarihte ilk defa, o dönem henüz kesinlik kazanmamış olan bilimsel sonuçlar ışığında, insan kaynaklı ozon tabakasını incelten maddelerin çok taraflı bir anlaşma temelinde kısıtlanmasını öngörmüştür