İklim Değişikliği Koşulları Altında Su
Kaynaklarının Sürdürülebilir ve
Entegre Yönetimi
Doç. Dr. G. Duygu SemizZiraat Fakültesi
Tarımsal Yapılar ve Sulama bölümü semiz@ankara.edu.tr
Hidrolojik Döngü
ATMOSFERİK NEM
• Atmosferde suyla ilgili sonsuz bir döngü mevcuttur. Okyanuslar dünyamızın % 70 ini kapladığından, suyun atmosfer ve yeryüzü arasındaki döngüsünün okyanuslardan başladığı kabul edilmektedir. Burada güneş enerjisi, buharlaşma (evaporasyon) denilen bir süreçle çok fazla miktarlarda suyu su buharına dönüştürmektedir. Yoğunlaşma denilen bir süreçle bu su buharı bulutları oluşturarak tekrar sıvı hale dönüşeceği başka yerlere rüzgârlar vasıtasıyla taşınmaktadır. Bulutlardaki katı veya sıvı haldeki su belli bir büyüklüğe ulaşır ve yağış (yağmur, kar, dolu) olarak yeryüzüne düşer.
• Yağışların okyanusların üzerine düşmesi neticesinde düşen yağış hemen döngü sürecinin içine girmiş olur. Hâlbuki karalara düşen yağış daha karmaşık bir
• Su moleküllerinin sıvı halden gaz haline ve tekrardan sıvı hale bu dönüşüm ve hareket çevrimine hidrolojik
döngü denilmektedir. Hidrolojik döngünün en çok
ilgilendiğimiz şekli, su moleküllerinin okyanuslardan atmosfere, karalara ve sonra tekrardan okyanuslara geri dönen şeklidir.
• Yağmurun yeryüzüne henüz düşmeden önce bir kısmı tekrar
buharlaşabilmektedir. Düşen yağışın bir kısmı vejetasyon tarafından tutulabilmektedir. Ancak vejetasyon tarafından tutulan yağış, yağışın bitişinden sonra, ya tekrar buharlaşır veya damlalar halinde toprağa düşer. Toprağa düşen yağışın bir kısmı toprak veya kayalardaki
açıklıklardan sızarak yer altı sularını oluşturur ki bu sular kuyuları besleyebilmektedir.
• Sızmayan yağış durgun su birikintileri meydana getirmekte veya
tekrardan okyanuslara döneceği dere veya nehirlere akmaktadırlar. Yer altı suları bile yavaş şekilde ve nihai olarak buharlaşacakları
yüzeylere hareket etmekte veya nehirler vasıtasıyla denizlere doğru taşınmaktadırlar.
• Karalar üzerinde, önemli miktarda su buharı, topraklardan, göllerden ve akarsulardan buharlaşmayla atmosfere verilmektedir.
• Toprakta depolanan suyun bir bölümü ise kapilar yükselme ile yüzeye doğru hareket eder ve buradan buharlaşıp atmosfere geri döner.
• Bitkiler terleme (transpirasyon) denilen bir süreçle nem vermektedir. Bitki kök sistemi vasıtasıyla absorbe edilen su, stem borularından
yukarı doğru hareket eder ve yaprağın alt yüzeyi üzerindeki çeşitli
• Bütünüyle, kıtasal alanlardan oluşan buharlaşma ve terleme,
atmosfere giren su buharının yalnızca % 15’lik kısmını karşılamakta ve geriye kalan %85 lik kısmı okyanuslardan gelmektedir. Belirtilen bu su buharının hepsi aniden yoğunlaşıp yağmur olarak düşse, yer kürenin tümü 2.5 cm yüksekliğinde su ile kaplamak için yeterli olacaktır.
• Hidrolojik döngüyü iyi kavradıktan sonra iklim değişikliğinin su kaynakları üzerine etkisine geçebiliriz…
Yüzey akışı
• Mevcut gözlemler ve iklim tahminleri, iklim değişikliğinin en önemli etkilerinden birinin muhtemelen hidrolojik sistem ve dolayısıyla nehir akışları ve bölgesel su kaynakları üzerinde olacağını göstermektedir. İklimdeki değişkenlik mekânsal ve zamansal taşkın desenlerinde
değişikliklere neden olur. Yirminci yüzyıl boyunca çeşitli çalışmalarda farklı mekansal ölçeklerde nehir akışı ölçümlerindeki potansiyel
eğilimler incelenmiştir. Sonuç olarak çeşitli akış göstergelerinde
önemli eğilimler tespit edilmiş ve kimi sıcaklık veya yağış trendleri ile istatistiksel olarak önemli bağlantılar göstermiştir.
Ayrıca, insan müdahaleleri küresel ölçekte birçok havzadaki akış rejimlerini de etkilemiştir ve yıllık akışta geniş ölçüde bir değişim
desenine dair kanıtlar bulunmuştur. Bazı bölgelerde yüzey akışlarında bir artış görülürken (yüksek enlemlerde) ve bazı bölgelerde ise yüzey akışta bir azalma gözlenmiştir (Batı Afrika, güney Avrupa ve güney Amerika).
• Bazı araştırmacılar, Sibirya'daki en büyük arktik nehirler de dahil
olmak üzere, son birkaç on yılda çoğu kuzey nehirlerinde, özellikle kış ve ilkbahar mevsimlerinde artan bir akış eğilimini bildirmişlerdir.
• Sibirya bölgelerindeki bahar aylarında yüzey akışlarının artmasının, iklimin ısınması nedeniyle gerçekleşen erken kar erimeleri olduğu tahmin edilmektedir.
• Hükümetler arası iklim değişikliği panelinde emisyon senaryoları raporunda, 24 iklim modeli çalıştırılmış ve 2050 yılının sonunda ortalama yüzey akıştaki olası değişiklik aşağıda gösterilmiştir.
SRES A1B emisyon senaryosuna göre, yüzde olarak, 1900–1970'e göre 2041–2060 arasında yıllık yüzey akışındaki değişim
• Modelde Kuzey Amerika ve Avrasya'nın yüksek enlemlerinde % 10-40'lık yüzey akış artışı ön görülürken ve Türkiye’yi de içeren
enlemlerde, Akdeniz, Güney Afrika ve Batı ABD / Kuzey Meksika'da yüzey akışta azalma (% 10-30) öngörülmüştür. Genel olarak, yirminci yüzyılın sonları ile 2050 arasında, global ölçkte yüzey akış alanlarında bir azalma olacağı belirtilmiştir.