• Sonuç bulunamadı

i T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SİYASET BİLİMİ VE KAMU YÖNETİMİ (SİYASET BİLİMİ) ANABİLİM DALI YOL ARKADAŞLIĞINDAN YOL AYRIMINA AMASYA ASKERİ ÖRGÜTÜ Doktora Tezi Serkan Ünal Ankara-2013

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "i T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SİYASET BİLİMİ VE KAMU YÖNETİMİ (SİYASET BİLİMİ) ANABİLİM DALI YOL ARKADAŞLIĞINDAN YOL AYRIMINA AMASYA ASKERİ ÖRGÜTÜ Doktora Tezi Serkan Ünal Ankara-2013"

Copied!
427
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

i T.C.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SİYASET BİLİMİ VE KAMU YÖNETİMİ

(SİYASET BİLİMİ) ANABİLİM DALI

YOL ARKADAŞLIĞINDAN YOL AYRIMINA AMASYA ASKERİ ÖRGÜTÜ

Doktora Tezi

Serkan Ünal

Ankara-2013

(2)

ii T.C.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SİYASET BİLİMİ VE KAMU YÖNETİMİ

(SİYASET BİLİMİ) ANABİLİM DALI

YOL ARKADAŞLIĞINDAN YOL AYRIMINA AMASYA ASKERİ ÖRGÜTÜ

Doktora Tezi

Serkan Ünal

Tez Danışmanı Prof. Dr. Sina Akşin

Ankara-2013

(3)

i

(4)

i TEŞEKKÜR

Yol Arkadaşlığından Yol Ayrımına Amasya Askeri Örgütü isimli bu tez çalışması sırasında özellikle Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Bilkent Üniversitesi Kütüphaneleri ile Milli Kütüphane’den yararlandım. Meclis-i Mebusan ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıtları ile çalışmanın kapsamı içerisinde yer alan süreli yayınların büyük bir bölümünün internet ortamına aktarılmış olması bizim için önemli kolaylık sağladı. İlk elden ve ikincil kaynakların incelenmesi noktasında her türlü kolaylığı sağlayan adı geçen kütüphane çalışanları ile Meclis Zabıtları ve süreli yayınların internet ortamına aktarılmasında emeği geçenlere;

Tarih bilincimin ve tarihe bakış açımın şekillenmesinde önemli katkıları olan Prof. Dr.

Seçil Karal AKGÜN ve Prof. Dr. Recep BOZTEMUR başta olmak üzere Orta Doğu Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’ndeki tüm hocalarıma;

Siyaset Bilimi alanındaki birikimlerime katkıda bulunan Prof. Dr. Bilsay KURUÇ, Prof. Dr. Ahmet MAKAL, Dr. Faruk ALPKAYA ve Tanıl BORA başta olmak üzere Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ndeki bütün hocalarıma;

Bana her zaman ilham ve çalışma kaynağı olan, araştırmamın akademik bir ürüne dönüşmesi sürecinde bana güven ve destek veren ailemle birlikte Mehmet GÜNAY, Mehmet ÜNAL, Halil AKMAN ve Emrah ŞAHİN’e;

Akademik çalışma süreci nedeniyle ihmal ettiğim onlarca işi ‘ya sabır’ tevekkülü ile karşılamakla birlikte bu noktada desteğini de esirgemeyen sevgili eşim AYŞE’ye;

En son ve önemli olarak; bu çalışmanın ortaya çıkmasında düşünceleri, tavsiyeleri, derin alan bilgisi ve eserleri ile benim için zoru kolaylaştıran danışman hocam Prof.

Dr. Sina AKŞİN’e;

Sonsuz teşekkürlerimi takdim ediyorum…

(5)

ii İÇİNDEKİLER

TEŞEKKÜR ………... i

İÇİNDEKİLER ………... ii

GİRİŞ ………... 1

BİRİNCİ BÖLÜM YOL ARKADAŞLIĞININ İLK DURAĞI: MÜTAREKE İSTANBULU 1.1. MÜTAREKE SONRASI GENEL DURUM a) Mütareke Sonrası Gelişmeler ..……….. 25

b) İşgaller ve Ordunun Durumu ……… 26

c) Bir Kırılma Noktası: İzmir’in İşgali ………. 29

1.2. YOL ARKADAŞLARININ İSTANBUL'A GELİŞLERİ a) Mustafa Kemal Paşa’nın İstanbul’a Gelişi ………... 34

b) Kâzım Karabekir Paşa İstanbul’da ………... 36

c) Ali Fuat Paşa İstanbul’da ……….. 38

d) Refet Bey’in İstanbul’a Gelişi ……….. 39

1.3. YOL ARKADAŞLARININ ÇÖZÜM ARAYIŞLARI a) Mustafa Kemal Paşa ve Rauf Bey ……… 40

b) Mustafa Kemal Paşa ve Çözüm Arayışları ………... 42

c) Ali Fuat Paşa ve Çözüm Arayışları ………... 49

d) Kâzım Karabekir Paşa ve Çözüm Arayışları ……… 52

(6)

iii

e) Refet Paşa ve Çözüm Arayışları ………... 59

f) Rauf Bey’in Askerlikten İstifası ……… 61

1.4. MUSTAFA KEMAL PAŞA’NIN GÖREVLENDİRİLME SÜRECİ a) Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’ya Geçme Kararı ………... 63

b) Mustafa Kemal Paşa’nın Görevlendirilmesi …….……… 65

c) İstanbul’daki Son Günler ……….. 69

İKİNCİ BÖLÜM MİLLİ MÜCADELE VE YOL ARKADAŞLIĞI SÜRECİ 2.1. SAMSUN’DAN AMASYA’YA a) Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’daki Çalışmaları ………... 74

b) Yol Arkadaşları ile Temas ve Havza Günleri ………... 75

c) Mustafa Kemal Paşa’nın Görevden Alınma Süreci ……….. 78

d) Rauf Bey’in Anadolu’ya Geçmesi ……… 85

2.2. AMASYA’DAN ERZURUM’A a) Yol Arkadaşları Amasya’da ……….. 88

b) Amasya Kararları’nın İmzalanması ……….. 89

c) Amasya Askeri Örgütü ………... 91

d) Amasya Kararları’nın Değerlendirilmesi ………. 94

e) İstanbul Hükümeti’nin Bazı Girişimleri ………... 97

f) Yol Arkadaşlarının Amasya’dan Ayrılmaları ………... 98

2.3. MİLLİ MÜCADELE’DE ERZURUM GÜNLERİ a) Erzurum’daki İlk Günler ………. 100

b) Kâzım Karabekir Paşa’nın Mustafa Kemal Paşa’ya Verdiği Destek …………. 102

(7)

iv

c) Erzurum Kongresi ………... 108

d) İstanbul Hükümeti’nin Milli Hareket’i Baltalama Girişimleri ………... 114

e) Sivas’a Doğru Tehlikeli Yolculuk ……….. 120

f) Ali Fuat Paşa ve Sivas Kongresi Hazırlıkları ………..……… 121

2.4. MİLLİ MÜCADELE’DE SİVAS GÜNLERİ a) Sivas Kongresi ……….…………... 122

b) Manda Meselesi ……….. 128

c) Ali Galip Olayı ……… 138

d) Sivas Kongresi Sonrası Gelişmeler ……… 141

e) Sivas Kongresi Sonrasında Ali Fuat Paşa ve Refet Bey ………. 146

f) Yeni Bir Dönem Yeni Bir Kabine ………... 148

g) Amasya Görüşmesi ………... 150

h) Komutanlar Toplantısı ……… 154

i) Temsil Heyeti’nin Ankara’ya Gelişi ………... 158

2.5. MECLİS-İ MEBUSAN GÜNLERİ a) Meclis-i Mebusan’ın Açılışı ………... 161

b) Mustafa Kemal Paşa’nın Meclis-i Mebusan Başkanlığı Meselesi ..…………... 163

c) Felâh-ı Vatan Grubu ve Misak-ı Milli’nin Kabulü ………. 164

d) Kuva-yı Milliye Noktasında Görüş Ayrılıkları ……….. 168

e) İstanbul’un İşgalinin Şiddetlendirilmesi ………... 172

2.6. BÜYÜK MİLLET MECLİSİ: YENİ BİR DEVLET a) İşgalin Şiddetlendirilmesinden Sonra İstanbul ………... 179

b) Büyük Millet Meclisi’nin Toplanması Hazırlıkları ……… 183

c) Büyük Millet Meclisi’nin Açılışı ……… 185

(8)

v

d) İç Savaş ………... 193

e) Büyük Millet Meclisi’nin Düşünce Yapısı ………. 197

2.7. MİLLİ MÜCADELE’DE ETKİN SAVAŞ DÖNEMİ a) Sevr Anlaşması ………... 206

b) Kâzım Karabekir Paşa ve İlk Askeri Başarılar ………... 209

c) Yunan Saldırıları ve İnönü Zaferleri ………... 210

d) Refet Bey’in Görevsiz Kalması ……….. 215

e) Sovyetler ile İlişkiler ve Moskova Anlaşması ……… 217

f) Sakarya Zaferi ve Ankara Anlaşması ……….. 222

g) Gergin Bekleyişten Büyük Zafere ……….. 224

h) Mudanya Mütarekesi ……….. 229

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM YOL AYRILIĞI SÜRECİ 3.1. MUSTAFA KEMAL PAŞA İLE YOL ARKADAŞLARI ARASINDA MİLLİ MÜCADELE SIRASINDA YAŞANAN ANLAŞMAZLIKLAR a) Mustafa Kemal Paşa ile Kâzım Karabekir Paşa Arasındaki Anlaşmazlıklar …. 231 b) Mustafa Kemal Paşa ile Rauf Bey Arasındaki Anlaşmazlıklar ……….. 241

c) Mustafa Kemal Paşa ile Ali Fuat Paşa Arasındaki Anlaşmazlıklar ……… 246

d) Mustafa Kemal Paşa ile Refet Bey Arasındaki Anlaşmazlıklar ………. 252

3.2. BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NDE MÜDAFAA-İ HUKUK GRUPLARI a) Birinci Grup ………..………... 258

b) İkinci Grup ……….. 261

c) Kâzım Karabekir Paşa’nın Tepkisi ………. 266

(9)

vi

d) Meclis Gruplarının Siyasi Mücadelesi ………... 268

e) Başkomutanlık Kanunu Görüşmeleri ……….. 274

3.3. MİLLİ MÜCADELE SIRASINDA YOL ARKADAŞLARININ ÜSTLENDİĞİ GÖREVLER a) Milli Mücadele Sırasında Rauf Bey’in Üstlendiği Görevler ……….. 284

b) İcra Vekilleri Heyeti Reisi Rauf Bey ……….. 288

c) Milli Mücadele Sırasında Kâzım Karabekir Paşa’nın Üstlendiği Görevler …... 291

d) Milli Mücadele Sırasında Ali Fuat Paşa’nın Üstlendiği Görevler ……….. 293

e) Milli Mücadele Sırasında Refet Bey’in Üstlendiği Görevler ………. 297

f) Zaferden Sonraki Durum ………. 302

g) İstanbul’un Teslim Alınması ve Refet Paşa ………... 304

3.4. YOL AYRIMININ NETLEŞMESİ a) Keçiören Görüşmesi ………... 306

3.5. SALTANATIN KALDIRILMASI VE YOL ARKADAŞLARI a) Saltanatın Kaldırılması ………... 312

b) Saltanat’ın Kaldırılması Noktasında Yol Arkadaşlarının Tavrı ………. 318

c) Vahdettin’in Kaçışı ve Yeni Halifenin Seçimi ………... 322

3.6. LOZAN KONFERANSI a) İkinci Adam Siyaset Sahnesinde ………. 324

b) Konferans Çalışmaları ve Barış Antlaşması ………... 328

c) Rauf Bey – İsmet Paşa Anlaşmazlığı ……….. 330

d) Rauf Bey’in İcra Vekilleri Heyeti Reisliği’nden Ayrılması ………... 334

3.7. MUSTAFA KEMAL PAŞA’NIN YENİ DÖNEM HAZIRLIKLARI a) Zaferden Sonraki Yurt Gezisi ………. 339

(10)

vii

b) Seçim Kararı Alınması ve Meclis’in Feshi ………. 339

c) Mustafa Kemal Paşa’nın Seçim Çalışmaları ve Halk Fırkası’na Gidiş ……….. 343

d) Halk Fırkası’nın Kurulması ve Yol Arkadaşlarının Tepkisi …..……… 348

3.8. CUMHURİYET’İN İLANI VE YOL AYRIMININ KESKİNLEŞMESİ a) Cumhuriyet’in İlanı ………. 351

b) Yol Arkadaşlarının Cumhuriyet’in İlanına Tepkileri ………. 355

c) Rauf Bey’in Halk Fırkası Grubu ile İmtihanı ………. 369

3.9. YOLUN SONU a) Yol Arkadaşlarının Meclis’te Toplanması ….……….……… 375

b) Bir ‘Komplo’ Girişimi ……… 378

c) Mustafa Kemal Paşa’nın Karşı Atağı ………. 379

d) Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ……….……… 383

SONUÇ ……….. 388

ÖZET ……….… 407

ABSTRACT ………... 408

KAYNAKÇA ………. 409

(11)

1 GİRİŞ

Bu çalışma Amasya Askeri Örgütü üyeleri olarak kabul ettiğimiz Mustafa Kemal, Kâzım Karabekir ve Ali Fuat ve Refet Paşalar ile Rauf Bey’in Milli Mücadele sırasındaki yol arkadaşlığından Milli Mücadele’nin ilerleyen zamanlarında baş gösteren bir takım anlaşmazlıklar sonucunda yol ayrımına gelmesi sürecini konu almaktadır. Yol ayrımına giden bu süreç esas itibarıyla Milli Mücadele’nin zaferle neticelenmesinden hemen sonra başlamamış, Milli Mücadele sırasında yaşanan bir takım anlaşmazlıklar da Mustafa Kemal Paşa’nın yol arkadaşlarını daha yakından tanımasına ve yeni bir toplum inşa etmeye başladığı zaferden sonraki süreçte kendileriyle birlikte hareket etmesinin zorluğunu görmesine imkan sağlamıştır. Bu çalışma, üzerinden çok zaman geçmiş olmasına rağmen, Milli Mücadele’nin önder kadrosu arasındaki anlaşmazlıklar ve bunun bir yol ayrılığını beraberinde getirmesi sürecinin bugüne değin derli toplu bir şekilde ele alınmadığından hareketle, bu önemli sürecin kırılma noktalarının tespitini yapmayı ve yol arkadaşlarını yol ayrımına getiren nedenleri ortaya koymayı amaçlamaktadır.

Milli Mücadele’nin yol haritasının çizildiği, tarihe Amasya Genelgesi olarak geçen metnin altına imza atmak suretiyle Milli Mücadele’nin başlangıcında aynı ideal uğrunda bir araya gelen ve vatanın içinde bulunduğu çıkmazdan kurtarılması için var güçleri ile çalışan lider kadro çalışma içerisinde ‘yol arkadaşları’ olarak adlandırılmıştır. Bu adlandırma kimi zaman aşağıda da ifade edeceğimiz üzere Amasya Askeri Örgütü’nün bütün üyeleri için, kimi zaman Mustafa Kemal Paşa dışında kalan Rauf Bey ile Kâzım Karabekir, Ali Fuat ve Refet Paşalar için, kimi zaman da yol arkadaşlarının birbirleri ile olan ilişkileri bağlamında iki ya da üç kişiyi ifade etmek için kullanılmıştır. Bununla beraber ‘yol arkadaşları’ ibaresindeki temel

(12)

2 öznenin Mustafa Kemal Paşa olduğu ve yol ayrımına giden süreçte öteki isimlerin bir tarafta, hem yol arkadaşlarının hem de Milli Mücadele’nin lideri olan Mustafa Kemal Paşa’nın diğer tarafta yer aldığını hatırlatmak yerinde olacaktır. Çalışmanın başlığı içerisinde geçen ‘yol arkadaşlığından yol ayrımına’ ifadesi bir yandan edebi bir çağrışım yaparken, diğer yandan Amasya’dan çok daha önce, henüz mütareke dönemi İstanbul’unda mücadeleye atılma kararı veren arkadaşların Cumhuriyet’in ilanı ile birlikte geldikleri yol ayrımının ve yol ayrımından sonra farklı siyasi kulvarlara savrulmalarının hazin hikayesini ortaya koymaktadır. Bununla beraber bu çalışma, Mustafa Kemal Paşa’nın Nutuk’u okuduğu 1927 yılına gelindiğinde kendisinin Milli Mücadele sırasında omuz omuza mücadele verdiği yol arkadaşları ile ne denli bir kopuş yaşadığının resmini çekmeye çalışmaktadır. Mustafa Kemal Paşa’nın mütarekenin imzalanmasından sonra İstanbul’a gelişinden Samsun’a gideceği zamana kadar en yakınında bulunan, Milli Mücadele başladıktan sonra da kendisiyle Amasya’da yeniden bir araya geldiği günden İstanbul’da açılacak olan Meclis-i Mebusan’da görev yapmak üzere ayrılacağı zamana kadar aynı amaç uğrunda mücadele veren Rauf Bey, mütareke İstanbulu’nda Mustafa Kemal Paşa’yı Anadolu’ya davet ettikten sonra Milli Hareket’in Doğu’daki en büyük dayanağı olmasının yanında, 3. Ordu Müfettişliği görevinden alındıktan hemen sonra Mustafa Kemal Paşa’nın arkasında olduğunu tereddütsüz bildiren Kâzım Karabekir Paşa, Harp Okulu yıllarından itibaren tanıdığı Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’ya geçmesi için bir diğer daveti yapan Milli Hareket’in Batı’daki dayanağı Ali Fuat Paşa, en son olarak da Mustafa Kemal Paşa ile birlikte Bandırma Vapuru’na binmek suretiyle en baştan itibaren Milli Hareket’in içinde yer alan Refet Paşa gerek Milli Mücadele’nin ilerleyen dönemlerinde, özellikle de Milli Mücadele sonrası dönemde

(13)

3 yaşananlar neticesinde Mustafa Kemal Paşa ile yollarını ayırmışlardır. Mustafa Kemal Paşa, ‘milli sır’ olarak içinde saklı tuttuğunu söylediği düşüncelerini yeri ve zamanı geldikçe uygulamaya koyarken ve yeni Türkiye devletinin toplum yapısını yeniden inşa etme noktasında hiçbir fırsatı kaçırmazken, uygulama aşamasına geçen neredeyse her yenilik, yol arkadaşları ile arasındaki mesafenin biraz daha açılmasına neden olmuştur. Cumhuriyet’in ilan edilmesi örneğinde olduğu gibi bir çok konuda Mustafa Kemal Paşa’dan farklı düşünen yol arkadaşları Mustafa Kemal Paşa tarafından kurulan Cumhuriyet Halk Fırkası’nın karşısına bir muhalefet fırkası ile çıkmışlar, İzmir Suikastı girişimi davasında yargılanmışlar ve siyaseten tasfiye oldukları bir yol ayrılığı süreci yaşamışlardır.

Milli Mücadele’nin öncü kadrosunun Amasya’da bir araya gelmesi, orada Milli Mücadele’nin reçetesi olarak ifade edebileceğimiz kararların alınması ve İstanbul’a kesin bir şekilde karşı çıkılması, çalışmanın başlığında ifadesini bulan ve Amasya Askeri Örgütü olarak tanımlanan bir örgütü ortaya çıkarmıştır. Amasya’da beş karacı ve bir bahriyeliden oluşan askeri bir örgüt kurulduğunu söyleyen ve bu örgüte Amasya Askeri Örgütü denilebileceğini ifade eden Akşin1, bu noktada çalışmamıza da ilham kaynağı olmuştur. Milli Mücadele için çok büyük önem arz eden Amasya’da alınan kararlar hem Mondros Mütarekesi şartlarını hem de İstanbul Hükümeti’ni dikkate almadan alınan kararlardı ki, bunun isyandan başka bir tanımı olamazdı. Bu kararları onaylamak suretiyle gerek İstanbul Hükümeti’ne gerekse itilaf güçlerine bayrak açan Amasya Askeri Örgütü üyeleri başlangıçta 3. Ordu Müfettişi Mustafa Kemal Paşa, 2. Ordu Müfettişi Mersinli Cemal Paşa, eski Bahriye Nazırı Rauf Bey, 15. Kolordu Komutanı Kâzım Karabekir Paşa, 20. Kolordu Komutanı Ali

1 Sina Akşin, Türkiye’nin Yakın Tarihi, İmaj yay., Ankara, 2001, s.116-117.

(14)

4 Fuat Paşa ve 3. Kolordu Komutanı Albay Refet Bey’den oluşmaktaysa da, kararların onaylanmasından on gün kadar sonra Cemal Paşa’nın İstanbul’a gitmesi ile Milli Mücadele’nin henüz başlangıcı sayılabilecek bir dönemde yola beş kişi ile devam etmek durumunda kalmıştı. Amasya’da bizzat bulunmamasına rağmen kararlara telgrafla destek veren Kâzım Karabekir Paşa’nın, vatanın bütünlüğü ve milletin bağımsızlığının temini yolunda Mustafa Kemal Paşa ile birlikte hareket etmesi, kendisini de yol arkadaşlarından biri yapmaktadır. Milli Mücadele sırasında Milli Hareket’e çok önemli katkılarda bulunan İsmet (İnönü) ve Fevzi (Çakmak) Paşalar gibi kimseler ise en başından itibaren Milli Hareket’in bizzat içinde olmadıklarından tezin kapsamı içerisinde yer almamaktadır. Milli Mücadele sırasında Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Vekilliği ile Batı Cephesi Komutanlığı gibi çok önemli görevler üstlenen, 1921 yılı Ocak ve Nisan aylarında İnönü Savaşlarını kazanarak Yunan ordusunun iç bölgelere ilerlemesini durduran ve Mudanya Mütarekesi’nde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni temsil ederek Milli Mücadele’nin son sayfasının başarılı bir kapanışını yapan İsmet Paşa, Büyük Millet Meclisi’nin açılmasından yirmi gün önce Ankara’ya gelmişti. Amasya Kararları sırasında İstanbul’da 1. Ordu Müfettişi olarak görev yapan Fevzi Paşa da Büyük Millet Meclisi’nin açılmasından hemen sonra Ankara’ya gelmiş, Müdafaa-i Milliye Vekilliği ve Heyet-i Vekile Reisliği gibi çok önemli görevler üstlenmişti. Bilindiği gibi Milli Mücadele, Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkmasıyla başlamış, Amasya Kararları ile de kendisine bir yol haritası çizmişti. Amasya Askeri Örgütü’nü kurduğunu söylediğimiz ve yol arkadaşları olarak kabul ettiğimiz Milli Mücadele’nin öncü kadrosu, yol haritasının çizildiği andan itibaren Milli Mücadele’nin lideri Mustafa Kemal Paşa ile birlikte hareket eden kimselerdir. Bu yol arkadaşlığının temelleri daha İstanbul’da iken atılmış,

(15)

5 memleketin içinde bulunduğu felaketten kurtarılması için nelerin yapılması gerektiği konusunda Mustafa Kemal Paşa’nın Şişli’deki evinde planlar yapılmıştı. Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkması ve bir ay kadar sonra Amasya’da yeniden bir araya gelinmesiyle de konuşulanların tatbiki safhasına gelinmişti.

Bu çalışmanın sınırları esas itibarıyla yol arkadaşlığının devam ettiği Milli Mücadele süreci ile birlikte Cumhuriyet’in ilanını ve hatta yüzeysel de olsa yol arkadaşlarının yol ayrımından sonraki çalışmalarını içine alacak şekilde belirlenmiştir. Öyle ki Milli Mücadele’yi anlatmadan yol arkadaşlarının anlatılabilmesi, yol arkadaşlarını anlatırken de Milli Mücadele’den bağımsız bir anlatım yapılabilmesi mümkün değildir. Bu nedenle çalışma içerisinde Milli Mücadele’nin kronolojik çerçevesine dikkat edilmek suretiyle Amasya Askeri Örgütü üyelerinin çalışmaları ve yol arkadaşlıkları ön plana çıkarılmış, aynı yaklaşım Milli Mücadele sonrası dönem için de gözetilmiştir. Bununla beraber ele alınan dönemin soyadı kanununun kabulünden önceki dönem olması nedeniyle de yol arkadaşlarından bahsederken akademik yaklaşıma uygun bir şekilde o sıradaki askeri rütbeleri esas alınmıştır.

Çalışmanın en temel sorusu yol arkadaşlarını yol ayrımına getiren sürecin nasıl geliştiği ve sonrasında gerçekleşen yol ayrılığının nedenlerinin ne olduğudur. Bu anlamda yol ayrılığı kişisel bir anlaşmazlıktan mı, yoksa siyasal, ideolojik ve düşünsel bir ayrışmadan mı kaynaklanmıştır? sorusu önem arz etmektedir. Bununla beraber çalışma içerisinde cevabı aranan çok sayıda soru içerisinde şunlar da vardır:

Milli Mücadele’ye atılma kararı nasıl alındı ve her bir yol arkadaşı Milli Mücadele’ye ne ölçüde katkıda bulundular? Milli Mücadele sırasındaki yol arkadaşlığı ülkenin sahil-i selamete çıkarılmasına kadar olan zorunlu bir arkadaşlıktan mı ibaret idi? Milli Mücadele sırasındaki yol arkadaşlığı sürecinde de

(16)

6 bir takım anlaşmazlıklar yaşandı mı? Omuz omuza mücadele veren önder bir kadro hangi kırılma noktalarından sonra bir yol ayrımına geldi? Bu sorular yanında Mustafa Kemal Paşa ile yol arkadaşları arasındaki düşünsel farklılıklar nelerdir? gibi sorular da çalışmanın kapsamı içerisinde ele alınmış ve bir değerlendirmeye tabi tutulmuştur.

Çalışmanın neden ve nasıl yapıldığının anlatıldığı ve kaynakların değerlendirildiği giriş bölümü dışında üç ana bölümden oluşan bu çalışmanın birinci bölümünde yol arkadaşlarının Birinci Dünya Savaşı’nın ardından imzalanan mütareke sonrasında İstanbul’a gelişleri, bu şehirdeki çözüm arayışları ve Milli Mücadele’nin lideri Mustafa Kemal Paşa’nın 9. Ordu Müfettişi olarak görevlendirilme süreci ele alınmaktadır. Yol arkadaşlığının temelleri İstanbul’daki bu çözüm arayışı sürecinde atılmış, Amasya Askeri Örgütü de Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’ya geçmesinin ardından yol arkadaşlarının Amasya’da bir araya gelmesinden sonra kurulmuştur. Bu nedenle yol arkadaşlığının İstanbul’dan başlatılması bizce daha doğru bir başlangıç noktası olarak görülmüştür. Yol arkadaşlığı sürecinin ele alındığı ikinci bölüm, Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkmasından Milli Mücadele’nin sonuna kadar olan süreci kapsamaktadır. Bu bölümde Milli Mücadele’de Amasya, Erzurum ve Sivas günlerinin ardından, Temsil Heyeti’nin Ankara’ya taşınması, İstanbul’da açılan Meclis-i Mebusan’daki çalışmalar, İstanbul’un işgalinin şiddetlendirilmesi, Ankara’da yeni bir devletin temellerini atan Büyük Millet Meclisi’nin açılması, iç savaş, işgalcilere karşı verilen etkin mücadele ve nihayet Mudanya’da sona eren cansiperane mücadele yol arkadaşları özelinde ele alınmaktadır. Üçüncü ve son bölüm yol ayrılığı sürecini konu almaktadır. Bu bölümde Büyük Millet Meclisi’ndeki gruplaşmalar ve yol arkadaşlarının Milli Mücadele süresince üstlendiği görevler

(17)

7 yanında saltanatın kaldırılması, Keçiören Görüşmesi ve Cumhuriyet’in ilan edilmesi gibi yol ayrımının netleşmesi ve derinleşmesinde etkili olan gelişmeler üzerinde durulmaktadır. Bu bölümün devamında yol arkadaşlarının yol ayrılığından sonraki çalışmaları ile yol ayrılığının nedenleri üzerine bir de değerlendirme yapılmaktadır.

Sonuç bölümünde ise yol arkadaşlığından yol ayrımına giden süreçte dikkati çeken noktaların özeti sayılabilecek bir anlatım yapılmaktadır.

Çalışmanın beslendiği kaynaklara dair şunları söyleyebiliriz. Resmi yayımlar ve tutanaklar bağlamında Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıtları ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Gizli Celse Zabıtları’na müracaat edilmiş, süreli yayınlar olarak da 1918 yılı Kasım ayından 1923 yılı Kasım ayı ortalarına kadar olan dönemin gazetelerinden ilgili konular çerçevesinde faydalanılmıştır. Kaynakların değerlendirilmesi bağlamında altı çizilmesi gereken ilk nokta doğrudan doğruya Mustafa Kemal Paşa ile yol arkadaşları arasındaki yol arkadaşlığı ve yol ayrımını konu alan müstakil bir eserin olmadığıdır. Bir diğer ifadeyle Mustafa Kemal Paşa ile yol arkadaşlarını yol arkadaşlığı ve yol ayrımı çizgisinde bir bütün olarak ele alıp inceleyen bir çalışma mevcut değildir. Milli Mücadele’nin öncü kadrosunun bir yol ayrımına gelmesine ise kuşkusuz çok sayıda çalışma içerisinde değinilmiştir. Ne var ki bu anlatımlar ya bir biyografi çalışması içinde yol ayrılığını irdelemekten ziyade yaşananları yüzeysel bir şekilde ele almakla yetinmekte ya da eser içinde yapılan bir kaç cümleden ibaret yorumlarla sınırlı kalmaktadır. Bununla beraber yol ayrımını ve nedenlerini irdeleyen, bu nedenle de ayrı bir yere konulması gereken bir çalışma olarak Hakan Uzun’un Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü’nde yapmış olduğu Atatürk’ün Nutuk’unun İçerik Analizi adlı doktora çalışmasından söz etmeliyiz. Atatürk ve Nutuk adıyla kitaplaşan, bununla beraber yol

(18)

8 arkadaşlığı ve yol ayrımı sürecine değinilmeyen bu çalışmada Mustafa Kemal Paşa’nın en yakın çalışma arkadaşları olan Kâzım Karabekir, Ali Fuat ve Refet Paşalar ile Rauf Bey, Nutuk’ta kendilerinden olumsuz bağlamda bahsedilen kişiler olarak ele alınmakta,2 bunun neden böyle olduğu gerek Nutuk’taki gerekse yol arkadaşlarının eserlerindeki anlatımlarla birlikte verilmektedir. Uzun, yol ayrımının temel nedeni olarak yol arkadaşlarının Mustafa Kemal Paşa’nın Milli Mücadele sonrası dönemde diktatör olacağı endişesi taşımalarını, bunu engellemeye yönelik çalışmalar içine girmelerini ve değişimin köklü değil, tedrici olması gerektiğine inanmalarını göstermek suretiyle bizce de doğru kabul edilen bir yaklaşım sergilemektedir. Yol ayrımına dair yapılan yorumları doğru bulmakla beraber Uzun’un çalışması sadece yol arkadaşlarına odaklanmamakta ve yol arkadaşlarına Nutuk’ta getirilen eleştirilerin nedenlerini tespit etmek amacıyla yol ayrımı konusunu ele almaktadır. Bizim çalışmamız ise hem yol arkadaşlığından yol ayrımına giden süreci hem de yol arkadaşları arasındaki anlaşmazlıklar ve nedenlerini çok daha geniş bir çerçevede ele almaktadır. Yol arkadaşlarının hepsine çalışmasında yer vermemiş olsa da benzer bir çalışma da Hamdi Gürler tarafından yayımlanan bir makaledir. Doktora tezinde Milli Mücadele’ye Katılan Komutanların Hatıratlarının Karşılaştırılması’nı çalışmış olan Gürler, “Atatürk’ün Silah Arkadaşlarının Nutuk Üzerine Değerlendirmeleri” adını taşıyan makalesini Genelkurmay Başkanlığı’nca yayımlanan Türk İstiklâl Harbine Katılan Tümen Ve Daha Üst Kademedeki Komutanların Biyografileri adlı eseri esas alarak hazırlamıştır. Milli Mücadele sırasında tümen ve daha üst kademelerde görev yapmış olan komutanlar içerisinde hatıratı olanların değerlendirmelerini konu alan bu çalışmanın kapsamı içerisine Milli

2 Uzun’un tespitlerine göre Nutuk içerisinde Rauf Bey 157, Refet Paşa 70, Kazım Karabekir Paşa 44, Ali Fuat Paşa da 23 kez olumsuz bağlamda ele alınmıştır. Bkz. Hakan Uzun, Atatürk ve Nutuk, Siyasal Kitabevi, Ankara, 2006, s.450.

(19)

9 Mücadele sırasında askeri bir görevi olmayan Rauf Bey ile hatıratı bulunmayan Refet Paşa dahil edilmemiştir. Bununla beraber Milli Mücadele’nin başından Lozan’ın imzalandığı zamana kadar olan süre ile sınırlanan bu çalışmada Kâzım Karabekir ve Ali Fuat Paşaların bazı eserleri ve Nutuk üzerine yaptıkları değerlendirmeleri dikkate alınmıştır. Konumuz bağlamında önemli bir çalışma olmakla beraber Rauf Bey ve Refet Paşa’nın değerlendirmelerinin olmaması yanında yol ayrımının netleştiği Cumhuriyet’in ilanı sürecinin kapsam dışında bırakılması bu çalışmayı da bizim çalışmamızdan ayrı bir yere koymaktadır.

Bu iki çalışmanın yerini tespit ettikten sonra elinizdeki çalışmanın hazırlanması sürecinde Amasya Askeri Örgütü üyesi olan Mustafa Kemal, Kâzım Karabekir, Ali Fuat ve Refet Paşalar ile Rauf Bey’in gerek kendi eserleri gerekse konumuzun boyutları bağlamına giren çok sayıda eserin incelendiğinin altını çizmek isteriz. Milli Mücadele ve sonrası için en temel kaynak kuşkusuz Mustafa Kemal Atatürk’ün Nutuk adlı eseridir. Biz çalışmamızda Atatürk Araştırma Merkezi tarafından yayımlanmış olan Nutuk’u kullandık. Milli Mücadele’nin sona ermesinden beş yıl sonra Cumhuriyet Halk Fırkası’nın ikinci kongresinde okunan ve bir hatırat, bir hitabe veya tarih araştırmacıları için bir başvuru kaynağı olarak nitelenen Nutuk, Milli Mücadele’nin lideri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusunun ağzından gerek Milli Mücadele döneminin gerekse sonrasındaki sürecin bir anlatımını yapmaktadır.

Geçen zaman içinde yol arkadaşlarının Mustafa Kemal Paşa ile yolları ayrılmış, siyaseten farklı bir kulvar içinde Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası deneyimi yaşanmış ve hatta Mustafa Kemal Paşa’nın ‘naçiz vücudu’nu hedef alan bir suikast girişiminde bulunulmuştu. Bütün bunlar dikkate alındığında Mustafa Kemal Paşa ile yol ayrımı yaşamış kimselerin Nutuk’ta o günlerin siyasi atmosferi içinde şiddetli

(20)

10 eleştirilere muhatap olmaları anlaşılabilir karşılanmalıdır. Mustafa Kemal Paşa’nın, Milli Mücadele’nin başlatılmasında lider rol üstlenmek suretiyle zafere giden yolda yanında yer almış kimseleri olumlu bağlamda ele almaması yol arkadaşlarının olumlu özelliklerinin olmamasından değil, yol ayrımının ne kadar keskin olduğu gerçeğinden kaynaklanmaktadır. Yol arkadaşlığından yol ayrımına giden süreç, hatta yol ayrımına varılmasından sonra gerçekleşen olaylar Mustafa Kemal Paşa’nın zihninde öylesine yer etmiştir ki, o ilk dönem arkadaşlarından hiçbir şekilde olumlu bağlamda söz etmek istememiştir. Bizce de doğru yaklaşımlar bunun nedenini dönemin siyasal havasında arayan yaklaşımlardır. Bununla beraber bu durum sadece bir hatırat olmasının çok ötesinde 1919-1927 yılları arasında gerçekleşen olayların ilk elden yayımlanan belgesi niteliğinde olan Nutuk’un önemini hiçbir şekilde azaltmamaktadır.

Mustafa Kemal Paşa’nın Birinci Dünya Savaşı yıllarından Milli Mücadele’nin başlangıcı kabul edilen Samsun’a hareketine kadar olan anıları da 1926 yılında Hakimiyet-i Milliye’de yayımlanmış ve Falih Rıfkı Atay tarafından Atatürk’ün Bana Anlattıkları adıyla kitaplaştırılmıştır. Bu eser de Mustafa Kemal Paşa’nın bizim yol arkadaşlığının ilk durağı olarak nitelediğimiz mütareke sonrası İstanbul’undaki faaliyetlerini açıklaması yönüyle çok kıymetlidir.

Eserlerinin sayısı dikkate alındığında yol arkadaşları içerisindeki en üretken kişi hiç kuşkusuz Kâzım Karabekir Paşa’dır. Bu karşılaştırmayı öteki yol arkadaşları bağlamında ve Ali Fuat Paşa’nın da üretken olduğunu kabul etmekle beraber yapmaktayız. Kâzım Karabekir Paşa’nın yakınlarının elinde bulunan bilgi, belge ve notların yine kendisi tarafından kaleme alınmış olan İstiklâl Harbimizin Esasları adlı kitaba eklenmesiyle yazılmış olan ve bizim ‘Milli Mücadele’nin Karabekircesi’

(21)

11 olarak tanımladığımız İstiklâl Harbimiz adlı kitabı belgelere dayanması ve Kâzım Karabekir Paşa’nın bakışını yansıtması nedeniyle dikkate değer bir çalışmadır.

Kâzım Karabekir Paşa bu eserinde Milli Mücadele’nin yalnız Mustafa Kemal Paşa özelinde gerçekleşmediği ve hatta Milli Mücadele’ye atılma fikrinin kendisinden geldiği gibi çok sayıda iddiada bulunmak suretiyle Nutuk’ta anlatılanlara karşı çıkmakta ve kendisini ön plana çıkardığı bir anlatım yapmaktadır. Yine Kâzım Karabekir Paşa’nın Hayatım, İttihat ve Terakki Cemiyeti 1896-1909 gibi Milli Mücadele öncesi hayatını anlattığı eserleri yanında Paşaların Kavgası ve Paşaların Hesaplaşması gibi doğrudan Mustafa Kemal Paşa ile olan anlaşmazlıklar çerçevesinde olan eserlerine de kaynakçada yer verilmiştir.

Her ne kadar başka isimler adı altında veya asıl hatıralardan hareketle yayımlanan eserler varsa da Rauf Orbay’ın hatıralarının aslı Yakın Tarihimiz’de yayımlanan hatıralardır. Rauf Bey’in bakışını yansıtan eserler bağlamında 1962-1963 yıllarında Feridun Kandemir tarafından yayımlanan bu hatıralar ile yine Kandemir tarafından bu hatıralar esas alarak hazırlanan Hatıraları ve Söyleyemedikleri İle Rauf Orbay adlı kitaptan faydalandık. Ali Fuat Cebesoy’un Sınıf Arkadaşım Atatürk, Milli Mücadele Hatıraları, Moskova Hatıraları ve Siyasi Hatıralar’ı da çalışmanın kapsamı içerisinde önem arz eden eserlerdi. Bir diğer yol arkadaşı ve Amasya Askeri Örgütü üyesi Refet Bele’nin ise yayımlanmış hatıratının mevcut olmaması kuşkusuz kendisinin yaşananlar konusundaki değerlendirme ve düşüncelerini öğrenme imkanımızı bir ölçüde ortadan kaldırmaktadır. Bununla beraber bu eksikliği gidermek için başvurduğumuz yolların neler olduğunun da altını çizmeliyiz. Refet Bey’in Sivas Kongresi sırasında sarf ettiği manda lehindeki görüşleri Uluğ İğdemir’in Sivas Kongresi Tutanakları’nda, Meclis konuşmaları da Türkiye Büyük

(22)

12 Millet Meclisi Zabıtları’nda mevcuttur. Fethi Tevetoğlu’nun Atatürk’le Samsun’a Çıkanlar adlı çalışmasında Refet Bey’e ayrılan doksan sayfalık bölüm ile Mehmet Özdemir tarafından Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü’nde yapılan Refet Bele adlı doktora tezi bu noktada önemli iki yardımcı kaynak özelliği taşımaktadır.

Yol arkadaşlarının eserlerinde dikkate alınması gereken en önemli nokta hepsinin Nutuk’tan sonra yazılmış olması ve bu nedenle Mustafa Kemal Paşa’nın kendileri hakkındaki eleştirilerine bir cevap verme imkanı bulmalarıdır. Ali Fuat Cebesoy ve hatta Rauf Orbay, eserlerinde kendilerini Mustafa Kemal Paşa’dan ayrıştıran noktalardan ziyade, ortak karar ve eylemlerini ön plana çıkarmaktadırlar. Bu noktada kendilerinden ayrılan Kâzım Karabekir Paşa ise Milli Mücadele sırasında adeta Mustafa Kemal Paşa’ya yol gösteren bir role bürünmekte, Milli Mücadele sonrasında ise bir dışlanmışlık psikolojisi içinde net bir eleştiri dili kullanmaktadır. Çalışmanın bütünlüğü ve nesnelliği bağlamında Mustafa Kemal Paşa’nın Nutuk’ta olumsuz bağlamda ele aldığı yol arkadaşlarının söyledikleri de önem arz etmekteydi ve biz de yol arkadaşlarının Mustafa Kemal Paşa’nın eleştirilerine verdikleri cevapları dikkate alarak bir değerlendirme yapma yolunu seçtik. Kuşkusuz yol arkadaşlarının anılarının yer aldığı eserler de her hatırat gibi diğer kaynaklar yardımıyla tetkik edilmesi gereken eserler idi. Ahmet Demirel de bu noktada “Türkiye’de akademik çevrelerin ve araştırmacıların bir bölümünde olguları araştırırken, bunları birincil kaynaklardan bakıp doğrulamak yerine, sorgusuz sualsiz kabul etme ve tekrarlama anlayışı egemendir.3 demek suretiyle önemli bir noktanın altını çizmektedir. Bu çalışma sırasında böyle bir kolaycılığa kaçmak yerine, mümkün olduğunca tarihsel çalışmaların olmazsa olmazı sayılan birincil kaynaklara başvurulmaya gayret edilmiştir.

3 Ahmet Demirel, Birinci Meclis’te Muhalefet-İkinci Grup, İletişim yay., İstanbul, 2009, s.20.

(23)

13 Mustafa Kemal Atatürk hakkında kaleme alınan çok sayıda eser vardır. Doğaldır ki aynı durum Milli Mücadele’nin önder kadrosu içinde yer alan yol arkadaşları için geçerli değildir. Örneğin, Kâzım Karabekir, Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy ve Refet Bele hakkında yapılan yüksek lisans ve doktora çalışmalarına bir göz attığımızda karşımıza az sayıda çalışma çıkmaktadır. Yüksek Öğretim Kurulu tez verilerinde yer alan ve doğrudan yol arkadaşlarıyla ilgili çalışmalar dikkate alındığında Kâzım Karabekir Paşa hakkında beş, Rauf Orbay ve Ali Fuat Cebesoy hakkında birer, Refet Bele hakkında da iki adet tez olduğu görülmektedir.4 Bizim çalışmamız özelinde bütün bu çalışmalarda dikkatimizi çeken nokta, yol arkadaşlarının Mustafa Kemal Paşa ile Milli Mücadele eksenli çalışmalarının ön plana çıkarılması, yol ayrımı konusunun bir talihsizlik olarak algılanması ve bunun nedenleri üzerine derinlikli bir yaklaşımın sergilenememiş olmasıdır. Bu noktada ele aldığı neredeyse her konuyu tartışan ve yol ayrımı noktasında yüzeysel bir anlatımla yetinmeyen Ali Çiftçi’nin Kâzım Karabekir’in Paşa’nın Siyasal Hayatı başlığını taşıyan doktora çalışmasını ayrı bir yere koymak gerektiğinin de altını çizmeliyiz.

Rauf Orbay hakkında Cemal Kutay’ın Yüzyılımızda Bir İnsanımız Hüseyin Rauf Orbay adlı 5 ciltlik bir çalışması vardır. Bu çalışma bir yandan Rauf Orbay’ın Yakın

4 Cemalettin Taşkıran, Kâzım Karabekir Paşa’nın Askeri Hayatı ve Komutanlığı, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, Ankara, 1992; Muhammet Erat, Milli Mücadele Döneminde Kâzım Karabekir Paşa’nın Faaliyetleri 1919- 1922, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2000; Erdal Duğancı, Kâzım Karabekir’in Mustafa Kemal Paşa’ya Muhalefeti ve Gerekçeleri, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Çanakkale 2001; Erol Evcin, Kâzım Karabekir’in Türk İstiklâl Savaşı’ndaki Rolü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 2004; Ali Çiftçi, Kâzım Karabekir Paşa’nın Siyasal Hayatı, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 2005; Süleyman Ataseven, Rauf Orbay Biyografisi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, İzmir 1997; Ayfer Özçelik, Ali Fuat Cebesoy, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü, Ankara, 1989; Mehmet Özdemir, Refet Bele, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü, Ankara, 1992; Halit Kaya, Refet Bele’nin Askeri ve Siyasal Hayatı (1881-1963), Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü, Ankara, 2008.

(24)

14 Tarihimiz’de yayımlanan hatıralarının yayımlanması yönüyle bir derleme çalışması görüntüsü verirken, diğer yandan Rauf Orbay’ın hatıralarının başladığı Birinci Dünya Savaşı öncesi hayatını anlatması yönüyle önemli bilgiler içermektedir. Yol arkadaşlarının kendi eserleri yanında önemli olduğunu düşündüğümüz Mazhar Müfit Kansu’nun Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber, Kâzım Özalp’in Milli Mücadele, İsmet İnönü’nün Hatıralar, Fethi Okyar’ın Üç Devirde Bir Adam gibi hatıra türü çalışmalarından da faydalandık. Bu noktada hatıra niteliğindeki eserlerin öteki kaynaklarla karşılaştırmasının yapılması ve bir süzgeçten geçirilmek suretiyle kullanılması hususunu ihmal etmediğimizi bir kez daha vurgulamalıyız.

Çalışmanın ilk bölümüne geçişi kolaylaştırması açısından birkaç noktaya daha değinmek faydalı olacaktır. Bilindiği gibi Osmanlı İmparatorluğu Almanya, Avusturya Macaristan ve Bulgaristan ile birlikte katıldığı ve topraklarının önemli bölümünü kaybettiği Birinci Dünya Savaşı’nda kesin bir yenilgiye uğramış, elinde kalan son vatan topraklarına da göz dikildiği, 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Mütarekesi’nin uygulama aşamasında ortaya çıkmıştı. Uzun bir zamandan beri Avrupa’nın hasta adamı olarak nitelenen imparatorluğun geride kalan topraklarını paylaşma konusundaki anlaşmazlıklar bir barış anlaşmasının imzalanmasını geciktirirken, ülkede yaşanan işgallere rıza göstermeyen Türk milleti itilaf güçlerine karşı protesto ve mitinglerle başladığı tepkisine bölgesel direnişler yoluyla giriştiği silahlı bir mücadele ile devam etmişti. Ülkede örgütlenmesi ve çatı altında toplanması gereken bir direniş vardı. İstanbul’daki temaslarının ardından kendisini 9. Ordu Müfettişi olarak Anadolu’ya tayin ettirmeyi başaran Mustafa Kemal Paşa bu potansiyeli çok iyi görmüş, Amasya Kararları ile Milli Mücadele’nin yol haritasının çizildiği, Erzurum ve Sivas Kongreleri ile de milletin kaderine dair

(25)

15 kararların alındığı ve ülke çapında tüm teşkilatların tek çatı altında toplandığı bir yapı tesis etmişti. Anadolu’nun kendi öz imkanları ile başarılan Milli Mücadele sırasında Mustafa Kemal Paşa’nın en yakınında da hep yol arkadaşları vardı. Peki bu arkadaşlar nasıl bir eğitim görmüş ve birbirleri ile nasıl tanışmışlardı? Milli Mücadele öncesi dönemde birbirlerini tanıyorlar mıydı? Bir defa Milli Mücadele’nin önder kadrosu Osmanlı Devleti’nin en iyi askeri okullarında eğitim görmüşlerdi.

Mustafa Kemal Paşa, Selanik Askeri Rüştiyesi ve Manastır Askeri İdadisi’ni bitirdikten sonra o zamanki adı Mekteb-i Harbiye-i Şahane olan Harp Okulu’ndan, en son olarak da yalnız Harp Okulu’ndan üstün derece ile mezun olanların girebildiği Erkan-ı Harbiye Mektebi’nden (Harp Akademisi) 1905 yılı Ocak ayında kurmay yüzbaşı rütbesi ile mezun olmuştu. Kâzım Karabekir Paşa İstanbul Zeyrek’te başladığı ilkokula babasının görevi nedeniyle Van, Harput ve Mekke’de devam etmişti.5 Babasının vefatının ardından orta eğitimine İstanbul’da başlayan Kâzım Karabekir Paşa, ilk olarak askerlik hayatına adım attığı Fatih Askeri Rüştiyesi’ni, sonrasında ise Kuleli Askeri İdadisi’ni bitirmişti. Pangaltı Harbiye Mektebi’nden mezun olmasının ardından girdiği Erkan-ı Harbiye Mektebi’nden 5 Kasım 1905 tarihinde kurmay yüzbaşı rütbesi ve birincilikle mezun olmuştu.6 Ali Fuat Paşa da babasının görevi nedeniyle ilk ve orta eğitimini Erzincan ve Beşiktaş Askeri Rüştiyelerinde tamamlamış, 4. Ordu’da Kurmay Başkanlığı görevini yürütmekte olan babası, sonraki eğitimi için ‘Evimiz asker ocağına döndü, bari sen sivil hayata atıl’

diyerek kendisini İstanbul Saint Joseph Fransız Lisesi’ne göndermişti. Fransız

5 Kâzım Karabekir Paşa, büyükannesinin teklifi ile kendisinden üç yaş büyük olan ağabeyi Hulusi ile aynı anda ilk mektebe başlatıldı, babası ailesini 1886’da İstanbul’dan Van’a aldırdığında henüz 4 yaşındaydı. Bkz. Kâzım Karabekir, Hayatım, Emre yay., İstanbul, 1995, s.17-18,26; Karabekir, İttihat ve TerakkiCemiyeti 1896-1909, Emre yay., İstanbul, 1982, s.9.

6 Karabekir, İttihat ve Terakki…, s.82; Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı, Türk İstiklâl Harbine Katılan Tümen ve Daha Üst Kademedeki Komutanların Biyografileri, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1972, s.177.

(26)

16 Lisesi’nden mezun olunca kendi ifadesiyle ilk ve son defa babasını dinlemeyerek girdiği Harp Okulu sınavlarını kazanan Ali Fuat Paşa,7 Mustafa Kemal Paşa ile aynı sınıfta önce Harp Okulu’nu sonra da Harp Akademisi’ni bitirmişti.8 İlk ve orta öğrenimini Selanik ve İstanbul’da tamamlayan Refet Paşa ise Harp Okulu’ndan 13 Ocak 1899 tarihinde teğmen rütbesiyle mezun olmuş, ordunun çeşitli kademelerinde görev yaptıktan sonra girdiği Harp Akademisi’ni 1 Kasım 1912 tarihinde birincilikle bitirmişti.9 Denizci bir aileden gelen Rauf Bey’e gelince, babasının görevi nedeniyle Trablusgarp Askeri Rüştiyesi’nde eğitim gördükten sonra İstanbul’da bulunan Heybeli Mekteb-i Bahriyesi’ne (Deniz Harp Okulu) kaydolmuş,10 daha sonra Şakirdan (Harbiye) sınıfına geçtiği aynı okuldan 1897 yılında güverte mühendis teğmen rütbesiyle mezun olmuştu.11

Okullarını bitirmelerinin ardından orduda görev almaya başlayan yol arkadaşları, tanışma zamanları farklılık gösterse de Milli Mücadele’nin başlamasından çok önce birbirleri ile tanışmışlardı. Mustafa Kemal Paşa, Ali Fuat Paşa ile Harp Okulu’ndan tanışmaktaydı. O zamanlar öğrenciler doğum yerleri ile çağrılmakta olduğundan Mustafa Kemal Paşa, Selanikli Mustafa Kemal, Ali Fuat Paşa Salacaklı Ali Fuat, Kâzım Karabekir de Kâzım Zeyrek olarak bilinmekteydi. Salacaklı Ali Fuat, 1899 yılında girdiği Harp Okulu’nda sınıf ve hatta sıra arkadaşlığı yapacağı Selanikli Mustafa Kemal’le henüz okulun ilk günündeki tanışmasını şu şekilde anlatmaktadır:

İçimde tatlı bir heyecan vardı. Rüyalarım gerçekleşmiş, ben de dedem, babam, eniştelerim ve ağabeyim gibi asker olmuştum. Bu uğurda sarf ettiğim çabalar boşa gitmemişti. Albay İbrahim Bey’in

7 Ali Fuat Cebesoy, Sınıf Arkadaşım Atatürk, Temel yay., İstanbul, 2000, s.37.

8 Türk İstiklâl Harbine Katılan…, s.165.

9 A.g.e., s.98.

10 Cemal Kutay, Osmanlıdan Cumhuriyete Yüzyılımızda Bir İnsanımız Hüseyin Rauf Orbay 1881- 1964, c.I, Kazancı Matbaacılık, İstanbul, 1992, s.153-155.

11 Fahri Çoker, Türk Parlamento Tarihi-Milli Mücadele ve TBMM I. Dönem (1919-1923), c.III, TBMM Vakfı yay., Ankara, 1995. Türk…, s.879.

(27)

17

odasından çıkarken az daha selam vermeyi unutuyordum. Nöbetçi subayı önde, ben arkasında okulun koridorlarını geçtik. O zamanlar, talebelerin hafta tatilleri Perşembe günü öğleden sonra başlar, Cuma akşamı sona ererdi. Bugünde Cuma olduğu için talebe efendiler, gruplar halinde şen ve şatır okula dönüyorlardı. Aralarında Erzincan Rüştiyesi’nden tanıdığım bazı simalar da vardı.

Kendi odasına geldiğimiz zaman nöbetçi subayı hademelerden birine:

Birinci sınıfın birinci kısım çavuşu Mustafa Efendi buraya gelsin.

Emrini verdi. Sonra bana döndü:

-Mustafa Efendi sizden birkaç ay önce Manastır Askeri İdadisi’nden geldi. Çalışkan, haluk ve zeki bir çocuktur, Onunla iyi anlaş.

Kısa bir müddet sonra içeriye on yedi on sekiz yaşlarında, sarı saçlı, parlak mavi gözlü, sarı bıyıklı, pembe yanaklı, zayıfça bir çocuk girdi. Giydiği şık Harbiyeli elbisesini mevzun vücuduna pek yakıştırmıştı. Vakurdu. Nöbetçi subayını selamladı:

Emredin efendim.

Senin takımın birinci mangasına, imtihanla Harbiye’ye kabul edilen Salacaklı Ali Fuat Efendi’nin kaydını yaptık. Alıp gidin. Kendine ne şekilde hareket etmesi lazım geldiğini güzelce anlatın. Askeri idadiden gelmediğini de dikkat-i nazara alın

Sarı saçlı, sarı burma bıyıklı genç Harbiyeli ayaklarını birbirine vurdu.

-Emredersiniz efendim, baş üstüne efendim.

Sonra bana döndü. Gayet nazik bir tavırla:

Buyurun arkadaş, dedi, gidelim.

İkimiz kapıdan birlikte çıktık. Yan yana yürüyorduk. Fakat kolundaki üçü kırmızı, biri sarı olan şeridi fark edince duraladım. Askerlikte rütbe ve kıdem esastı.

Siz önden geçin çavuşum, ben sizi takip edeyim.

Bu hitabımdan memnun oldu. O önde, ben arkada dahiliyeden çıktık.

İşte Türk tarihine şan ve şeref veren aziz ve rahmetli arkadaşım Mustafa Kemal’i böyle tanımıştım.12 Ali Fuat ailesinin de teşviki ile bu arkadaşlığı ilerletmiş, Mustafa Kemal’i bazı hafta sonlarında evlerinde misafir etmiş, kendisiyle birlikte eğlence yerlerine gitmiş, teknik

12 Cebesoy, Sınıf…, s.19-20.

(28)

18 derslerde yardım aldığı arkadaşına Fransızcasını ilerletmesi için de yardımcı olmuştu.13 Milli Mücadele sırasındaki bir diğer yol arkadaşı Kâzım Zeyrek de ertesi yıl Harbiye’de öğrenim görenler arasına dahil olduysa da Mustafa Kemal ile tanışmanın ötesinde bir yakınlık kurma durumu olmamıştı. Mustafa Kemal ve Ali Fuat Harbiye’de iken okul idaresinin sıkı tedbirlerine rağmen ülkenin içinde bulunduğu sorunlarla ilgilenmiş, küçük çaplı gizli bir teşkilat içinde yer almış, fikirlerini Harbiye öğrencilerine duyurabilmek için sınıfta el yazısı ile iki ya da üç sayı devam eden bir dergi de çıkarmışlardı.14 Akademiyi bitirdikten sonra Şam’da göreve başlayan Mustafa Kemal ile Beyrut’ta görev yapmaya başlayan Ali Fuat birbirleri ile görüşmeye okul sonrası dönemde de devam etmişlerdi. Öyle ki Ali Fuat, Mustafa Kemal’in Şam’da kurmuş olduğu Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’nin Beyrut şubesini açmış, iki arkadaş daha sonra farklı zamanlarda tayin edildikleri Makedonya’da, İkinci Meşrutiyet Devrimi’ni gerçekleştirecek olan İttihat ve Terakki’ye üye olmuşlardı. Mustafa Kemal ve Ali Fuat Trablusgarp ve Balkan Savaşları sırasında görüşme imkanı bulamamış, Birinci Dünya Savaşı sırasında ise ilki Rus ilerleyişinin yaşandığı Doğu Cephesi’nde, ikincisi de Filistin Cephesi’nde olmak üzere iki kez aynı cephede görev yapmışlardı. Savaşın sonlarına yaklaşıldığı 20 Ekim 1918 tarihinde Halep’te 20. Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa ile 3. Kolordu Komutanı İsmet (İnönü) Bey’in dahil olduğu ve 7. Ordu Komutanı Mustafa Kemal Paşa’ya bağlı yeni bir teşkilat kurulmuştu.15 Filistin’den sonra yoğun saldırılar karşısında Suriye’den de geri çekilmek zorunda kalan Türk ordusu mütarekeden birkaç gün önce ancak Halep’in kuzeyinde tutunabilmişti. 30 Ekim’de imzalanan

13 Cebesoy, Sınıf…, s.40.

14 A.g.e., s.48-53; Bayur, Yusuf Hikmet, Atatürk Hayatı ve Eseri-Doğumundan Samsun’a Çıkışına Kadar, Atatürk Araştırma Merkezi yay., 1998, s.12.

15 Fahri Belen, Birinci Cihan Harbinde Türk Harbi 1916 Yılı Hareketleri, c.5, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1965, s.110.

(29)

19 mütareke gereği Alman subay ve erleri İstanbul’a gideceklerinden General Liman von Sanders Yıldırım Orduları Komutanlığı’nı Mustafa Kemal Paşa’ya,16 Mustafa Kemal Paşa da 7. Ordu Komutanlığı’nı 20. Kolordu Komutanlığı’nı da uhdesinde tutmak suretiyle vekâleten Ali Fuat Paşa’ya bırakmıştı.17 Yıldırım Orduları Komutanlığı’nın lağvedilmesinin ardından Harbiye Nezareti emrine alınan Mustafa Kemal Paşa ülkenin içine düştüğü felaketin nasıl sona erdirileceği noktasında çareler arayacağı İstanbul’a doğru yola çıkarken Ali Fuat Paşa 20. Kolordu Komutanı olarak bölgede kalmıştı.

Ali Fuat ile Kâzım Zeyrek’in, Kâzım Zeyrek’le de Mustafa Kemal’in tanışmaları da Harbiye yıllarında olmuştu. 1880’lerin ortalarında Van Jandarma Komutanlığı’na tayin edilmiş olan Kâzım Karabekir’in babası, ailesiyle birlikte görev yerine giderken bir kaç gün kadar Erzurum’da Ali Fuatların evinde misafir kalmış, ancak çok küçük yaştaki bu tanışıklık hafızalardan silindiğinden Ali Fuat ile Kâzım Zeyrek’in asıl tanışmaları Harbiye’de olmuştu. Bu tanışma Ali Fuat’ın babaannesinin “Mehmet Emin Paşa’nın oğlu Harbiye’ye girmiş, bana neden haber vermedin” diyerek kendisinden onu bulmasını istemesi üzerine gerçekleşmişti. Ali Fuat için iki bin kadar talebe arasından Kâzım Zeyrek’i bulmak kolay değil idiyse de Salacak’ta oturan ortak bir arkadaşları vesilesiyle beklenmedik bir şekilde karşılaşmış oldular.

Bu tanışmanın ertesi günü de Ali Fuat, Kâzım Zeyrek’i Mustafa Kemal’le tanıştırdı.18 Böylece Milli Mücadele’nin üç önemli lideri, henüz Harp Okulu’nda iken tanışmış oldular.

1908’in kış aylarında üç savaş gemisinden oluşan bir filo Selanik’i ziyaret etmişti.

Gemilerden birinin kolağası olan Hüseyin Rauf ile o günlerde Selanik’te görev

16 Liman von Sanders, Türkiye’de 5 Yıl, Kesit yay., İstanbul, 2006, s.353.

17 Falih Rıfkı Atay, Atatürk’ün Bana Anlattıkları, Cumhuriyet Gazetesi yay., İstanbul, 1998, s.73.

18 Cebesoy, Sınıf…, s.47-48.

(30)

20 yapmakta olan Ali Fuat bu ziyaret sırasında tanışmışlar ve İstanbul’a birlikte dönmüşlerdi. Ali Fuat, Hüseyin Rauf’u deniz subayları içinde seçkin konumu olan genç bir İttihatçı vatansever olarak görmüş, Hüseyin Rauf da kendisine, kendini beğenmiş ve mücadeleci bir kişi olarak adını duyup tanışmak istediği Mustafa Kemal’i sormuştu.19 Ne var ki Mustafa Kemal ile Hüseyin Rauf o zaman değil, 31 Mart Ayaklanması’nı takip eden günlerde tanışacaktı. Ali Fuat ve Hüseyin Rauf ise ölünceye kadar devam bir dostluğun temellerini bu seyahat sırasında atmışlardı.

Rauf Bey’i Kâzım Karabekir ile tanıştıran İkinci Meşrutiyet’in ilan edilmesinden önce İdare-i Mahsusa’da (Denizcilik İşletmesi) seyir muavinliği yapan Selahattin Adil Bey idi. Rauf Bey kendisinin yardımcılığını yapmaktayken, Kâzım Karabekir ile Selahattin Adil Bey, Manastır Askeri Mektebi’nden tanışmaktaydı.20 1907 yılı Eylül ayında İstanbul Harbiye Mektebi Tabiye (Taktik) Muallim Muavinliği’ne atanan21 Erkan-ı Harp Kolağası Kâzım (Karabekir), İstanbul’a geldikten bir hafta sonra İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin İstanbul şubesini kurmuştu.22 Kâzım (Karabekir) Bey’in o zamanlar Peyk-i Şevket Süvarisi olarak görev yapan Kolağası Hüseyin Rauf Bey ile tanışması da Cemiyetin donanmaya el atma çabaları neticesinde gerçekleşmişti. Kâzım (Karabekir), Ordu Teşkilat Muavini Erkan-ı Harp Kolağası Selahattin Adil Bey’le birlikte kendisini ziyaret eden Hüseyin Rauf Bey’e ağabeyinin İstanbul Zeyrek’teki evinin bahçesinde Cemiyete giriş yemini ettirmiş, Rauf Bey de her türlü fedakârlığı yapacağını söylemişti.23 Kâzım Karabekir,

19 Cebesoy, Sınıf…, s.165-166.

20 “Rauf Orbay’ın Hatıraları”, c.II, s.402; Kâzım Karabekir, İstiklâl Harbimiz, Yapı Kredi yay., İstanbul, 2008, s.72.

21 Karabekir, İttihat ve Terakki…, s.233; Türk İstiklâl Harbine Katılan…, s.178.

22 Karabekir, İttihat ve Terakki…, s.264-265.

23 Kutay, Osmanlıdan…, c.II, s.24.

(31)

21 sonraları o günle ilgili olarak “Bugün pek samimi bağlandık. Bütün hayatımızca da bu samimi birliğimiz sürüp gitti.”24 ifadelerini kullanacaktı.

Mustafa Kemal ile Hüseyin Rauf yukarıda da ifade edildiği gibi 31 Mart Ayaklanması’ndan sonraki günlerde tanıştı. Mustafa Kemal’in Hareket Ordusu ile birlikte 31 Mart Ayaklanması’nı bastırmak üzere İstanbul’a gelmesinin ardından gerçekleşen bu tanışmayı Rauf Bey şu şekilde anlatmaktadır:

“Mustafa Kemal Paşa’yı ilk defa -31 Mart Vakasını müteakip- 1909 yılı Nisan’ında, İstanbul’un – o zaman Makriköy denen- Bakırköy telgrafhanesinde görmüştüm. Erkan-ı Harbiye Kolağası rütbesinde idi. Hareket Ordusu Kumandanı Mahmut Şevket Paşa’nın emirlerini yazıyordu. Telgraf müdürünün koltuğunda Mahmut Şevket Paşa oturuyordu. Etrafında Topçu Feriki Hurşit ve Liva Bağdatlı Hasan Rıza Paşalar vardı. Karşısında, ayakta muhtelif kolordu kumandanlarına ait emirleri telgraf şeklinde tespit eden, bir Erkan-ı Harp Kolağası duruyordu. Omzunda pelerini, yorgun ve solgun siması, sakin tavrıyla dikkati çeken bu zat, Mustafa Kemal Bey’di. Sonraları Paşa ve Bahriye Nazırı olan Cemal Bey, o gün orada bizi birbirimize tanıştırmıştı.”25

Hüseyin Rauf, Roma ataşemiliterliği sırasında Ali Fuat’a yazdığı bir mektubunda da bu tanışmadan şu şekilde bahsetmişti:

Bakırköy telgrafhanesine gitmiştim. Telgraf Müdürünün koltuğunda Mahmut Şevket Paşa oturuyordu. … Karşısında, ayakta Mahmut Şevket Paşa’nın emirlerini not eden bir Erkan-ı Harp Kolağası duruyordu. Omzunda pelerini, yorgun ve solgun siması, fakat pırıl pırıl parlayan gözleriyle dikkat nazarımı çekti. Dışarıya çıkınca sordum. Mustafa Kemal Bey olduğunu söylediler. Aynı gün Kaymakam Cemal Bey (Paşa) ikimizi birbirimize tanıştırdı.26

Mustafa Kemal ve Rauf Beyler isyanın bastırılmasından sonraki günlerde Mahmut Şevket Paşa’nın karargâhında rast geldikçe görüşmüşler, Trablusgarp Savaşı başlarında Kahire’de bir araya gelmişler, Balkan Savaşı sırasında da görüşmelerini

24 Karabekir, İttihat ve Terakki…, s.288.

25 “Rauf Orbay’ın Hatıraları”, c.II, s.304.

26 Cebesoy, Sınıf…, s.166.

(32)

22 sürdürmüşlerdi. Mustafa Kemal Paşa, Irak Cephesi’nde Bağdat ve çevresini İngilizlerden geri almak amacıyla getirildiği 7. Ordu Komutanlığı’ndan, kanaatlerinin dikkate alınmaması nedeniyle istifa ederek İstanbul’a döndüğü günlerde, o sırada Bahriye Nezareti Erkan-ı Harbiye Reisi olan Rauf Bey’i makamında, Rauf Bey de kendisini Beşiktaş Akaretlerdeki evinde ziyaret etmeyi sürdürmüşlerdi.27 Vahdettin’in tahta çıkmasından sonra bir emrivaki sonucunda Suriye cephesine gönderildiği zaman da Mustafa Kemal Paşa’yı Haydarpaşa istasyonundan Rauf Bey uğurlamıştı. İki arkadaş Mustafa Kemal Paşa’nın 13 Kasım 1918 tarihinde İstanbul’a ulaşacağı zamana kadar görüşmediler.28 Geçen sürede Rauf Bey, Ahmet İzzet Paşa Hükümeti’nde Bahriye Nazırı olduktan sonra Mondros Mütarekesi’nin altına imza atmış ve kısa süre sonra kabinenin toplu istifası neticesinde Bahriye Nezareti’nden ayrılmış, Mustafa Kemal Paşa ise mütareke sonrasında getirildiği Yıldırım Orduları Komutanlığı’nın lağvedilmesinin ardından İstanbul’a gitmişti. 31 Mart sırasında tanışan ve sonraki zamanlarda devam eden karşılıklı görüşmelerle iyi arkadaş olan Mustafa Kemal Paşa ve Rauf Bey, mütareke İstanbulu’nda yeniden buluştukları ilk günden itibaren bir çıkar yol aramak noktasında da bir yol arkadaşlığına başlamışlardı.

Refet Bey, Birinci Dünya Savaşı sırasında aynı cephede görev yaptığı Ali Fuat Bey dışındaki yol arkadaşları ile mütarekenin imzalanmasından sonraki süreçte tanışmış olmalıdır. 1917 yılı içinde Filistin Cephesi’nde görevlendirilen ve o sıralarda albay rütbesinde bulunan Ali Fuat Bey, önce Sina-Filistin Cephesi Komutanı von Kress’in kurmay başkanı olarak görev yapmış, birkaç haftalık kurmay başkanlığı görevinden sonra 30 Haziran 1917 tarihinde 20. Kolordu Komutanlığı’na atanmıştı. O sırada

27 “Rauf Orbay’ın Hatıraları”, c.II, s.336.

28 A.g.e., s.369.

(33)

23 yine aynı rütbede olan Refet Bey de 22. Kolordu Komutanı olarak Gazze’de bulunmaktaydı.29 Öyle ki iki yol arkadaşı Üçüncü Gazze Muharebesi’nde 8. Ordu Komutanı von Kress’in emrinde 20. ve 22. Kolorduların başında görev yapmışlardı.30 Refet Bey’in Mustafa Kemal Paşa ve Rauf Bey ile tanışması savaşın sona ermesinden sonra İstanbul’da gerçekleşecektir. Birinci Dünya Savaşı’nın sonlarına yaklaşılırken ülke içinde tehlikeli boyutlara varan karışıklıkların baş göstermesi üzerine Talat Paşa Hükümeti Jandarma Umum Kumandanlığı’nı teşkil ederek başına Refet Bey’in getirilmesini uygun bulmuştu. Yıldırım Orduları Komutanı General Liman von Sanders muhtemel bir İngiliz saldırısı nedeniyle Refet Bey’in görevine ileri bir tarihte başlamasını istediği için31 Refet Bey, Jandarma Genel Komutanlığı’nı üstlenmek üzere İstanbul’a ancak Mondros Mütarekesi imzalandıktan sonra gelebilmişti. Bir yandan üstlendiği görevle meşgul olan Refet Bey, bir yandan da ülkenin içinde bulunduğu çıkmazdan nasıl kurtarılacağına dair bir arayış içindeydi.

Çanakkale’deki başarılarını bildiği Mustafa Kemal Paşa’nın çözüm arayışlarının merkezi olan Şişli’deki evinde yapılan toplantılara da bu nedenle katılmış ve Anadolu’da bir görev almayı kabul etmişti. Refet Bey, o zamana kadar gıyaben tanımakta olduğu Mustafa Kemal Paşa ile bu toplantılar vesilesiyle tanışmıştır. Ali Fuat Paşa’nın, Refet Bey’in Şişli toplantıları sırasında Anadolu’da görev almayı kabul edenlerden biri olduğunu söylemesinden ve Rauf Bey’in anılarında bu tanışmaya dair bir bilgi olmamasından hareketle Rauf ve Refet Beylerin de bu toplantılar vesilesi ile tanıştığını söylemek yanlış olmasa gerektir. Refet Bey’in o günlerde tayinini Erzurum’a çıkarmayı başaran Kâzım Karabekir Paşa ile

29 Ali Fuad Erden, Birinci Dünya Harbi’nde Suriye Hatıraları, İş Bankası Kültür yay., İstanbul, 2003, s.285; Özçelik, Ali…, s.24-25.

30 Baron Kress von Kressenstein, Türklerle Beraber Süveyş Kanalına, Askeri Matbaa, İstanbul, 1943, s.176; Belen, Birinci…, s.119.

31 “Rauf Orbay’ın Hatıraları”, c.I, s.146-147.

(34)

24 tanışmasına gelince, Kâzım Karabekir Paşa İstanbul’da iken Mustafa Kemal Paşa’yı Şişli’deki evinde ziyaret etmek suretiyle Anadolu’ya davet etmişse de, kendisi Şişli toplantılarının devamlı bir katılımcısı olmamıştı. Bu nedenle kendisinin Refet Bey ile tanışması Refet Bey’in Anadolu’ya geçişinden sonraki süreçte gerçekleşmiş olmalıdır.

Birinci bölüme geçmeden önce yol arkadaşları ile ilgili bir noktaya daha değinmek faydalı olacaktır. Birinci Dünya Savaşı’nı Osmanlı Devleti açısından sona erdiren Mondros Mütarekesi imzalandığında neredeyse bütün yol arkadaşlarının ya kendilerini kamuoyuna tanıtmayı başarmış ya da bu noktada önemli görevler üstlenmek üzere İstanbul’a doğru yola çıkmak üzere olan kimseler olduğu dikkati çekmektedir. Milli Mücadele’nin ve yol arkadaşlarının lideri olan Mustafa Kemal Paşa, Çanakkale’deki başarılarına, Muş ve Bitlis’i Ruslardan geri alma başarısını da eklemiş ve kamuoyunun büyük takdirini kazanmıştı. Balkan Savaşı sırasındaki Hamidiye akınları ile büyük sükse yapan Rauf Bey, Bahriye Erkan-ı Harbiye Reisliği’nin ardından Talat Paşa Hükümeti’nin istifasından sonra kurulan Ahmet İzzet Paşa Hükümeti’nde Bahriye Nazırı olarak görev yapmıştı. Refet Bey yukarıda da bahsedildiği üzere Jandarma Genel Komutanlığı gibi önemli bir vazifeyi üstlenmek üzere İstanbul’a doğru yola çıkmıştı. Mütareke imzalandığı sırada dahi Kafkaslarda başarılı askeri faaliyetlerine devam etmekte olan Kâzım Karabekir Paşa ise İstanbul’a Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Reisliği’ni (Genelkurmay Başkanlığı) üstlenmesi için bizzat Ahmet İzzet Paşa tarafından davet edilmişti. Özetle Milli Mücadele sırasında Amasya’da bir askeri örgüt kuracak olan yol arkadaşları belli ölçüde ülke kamuoyu tarafından bilinen ve mütareke döneminde yolları bir şekilde İstanbul’a düşen genç ve vatansever subaylardan mürekkepti.

(35)

25 BİRİNCİ BÖLÜM

YOL ARKADAŞLIĞININ İLK DURAĞI: MÜTAREKE İSTANBULU 1.1. MÜTAREKE SONRASI GENEL DURUM

a) Mütareke Sonrası Gelişmeler

Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasının hemen ardından 2/3 Kasım gecesi Enver, Talat ve Cemal Paşalar bir Alman gemisine binerek Rusya’ya kaçmış, muhalefet kaçışlardan Ahmet İzzet Paşa Hükümeti’ni sorumlu tutmuştu.32 İttihat ve Terakki’nin ülkeyi savaşın içine çekerek bir felakete sürüklediği, bu nedenle Fırka üyesi olan Maliye Nazırı Cavit Bey’le Adliye Nazırı Hayri Efendi’nin kabineden istifa etmeleri gerektiği yönünde bir kamuoyu oluşmuştu. İttihatçı nazırlardan rahatsızlık duymakta olan Padişah da,33 adı geçen nazırlar dışında Fethi Bey ve daha başka nazırların da istifa etmeleri gerektiğini ileri süren34 Ayan Reisi Ahmet Rıza’nın yardımıyla35 kamuoyunda ılımlı bir İttihat ve Terakki hükümeti izlenimi veren36 Ahmet İzzet Paşa Kabinesi’ni istifaya zorlamıştı. Hükümet ise iki nazırın istifası yerine topluca istifa etme yolunu seçmiş37 ve 11 Kasım’da Tevfik Paşa tarafından yeni bir hükümet

32 Ati, Vakit, 4 Kasım 1918; Hadisat, İkdam, Sabah, 5 Kasım 1918; Lütfi Simavi, Sultan Mehmed Reşat Han’ın ve Halefinin Sarayında Gördüklerim (Osmanlı Sarayı 1909-1918), Şehir yay., İstanbul, 2007, s.351; Ali Fuad Türkgeldi, Görüp İşittiklerim, TTK yay., Ankara, 1987, s.158.

33 Rauf Bey, kabinede değişiklik yapılması konusunda ısrarlı bir tutum sergileyen Padişah’ı ikna etmek amacıyla saraya gittiğini ve görüşme sırasında Sultan Vahdettin’in: “Beyefendi, ortada bir millet var; koyun sürüsü! İdaresi için bir çoban lazım. O da benim.” sözlerini sarf ettiğini söylemektedir. Bkz. Rauf Orbay, “Rauf Orbay’ın Hatıraları”, Yakın Tarihimiz, c.II, İstanbul, 1962, s.241.

34 Türkgeldi, Görüp…, s.158.

35 Simavi, Sultan…, s.351; “Rauf Orbay’ın Hatıraları”, c.II, s.176-177.

36 İttihat ve Terakki’ye mensup olan Adliye Nazırı Hayri Efendi ve Maliye Nazırı Cavit Bey ile eski İttihatçı Bahriye Nazırı Rauf ve Dahiliye Nazırı Fethi Beylerin kabinede bulunmaları, ayrıca Enver, Talat ve Cemal Paşaların kaçmasına göz yumulduğu şeklindeki yaklaşım bu iddiayı desteklemektedir.

Bkz. Sina Akşin, İstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele Mutlakıyete Dönüş (1918-1919), c.I, Türkiye İş Bankası Kültür yay., İstanbul, 1998, s.31.

37 Ati, İkdam, Vakit, 10 Kasım 1918; Hadisat, Minber, 11 Kasım 1918; Simavi, Sultan…, s.354; “Rauf Orbay’ın Hatıraları”, c.II, s.272-274.

(36)

26 kurulmuştu.38 Böylece Yıldırım Ordular Grubu Komutanlığı’nın lağvedilmesinin ardından Harbiye Nezareti emrine alınarak Ahmet İzzet Paşa tarafından İstanbul’a çağrılan Mustafa Kemal Paşa henüz İstanbul’a gelmeden Ahmet İzzet Paşa Kabinesi istifa etmiş oldu.

b) İşgaller ve Ordunun Durumu

Birinci Dünya Savaşı sırasında bir dizi gizli anlaşma yapmak suretiyle Osmanlı Devleti’nin topraklarını kendi aralarında paylaşan itilaf devletleri savaşın kendileri açısından zaferle neticelenmesi ve 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından sonra mütareke şartlarına aykırı bir şekilde ülkenin birçok yerinde işgallere başladı. İngilizler mütarekenin hemen ardından 3 Kasım’da Musul’u işgal etti. 4 Kasım’da bir İngiliz savaş gemisinin İzmir Limanı’na gelmesi Anadolu Rumlarının her tarafa Yunan bayrakları asarak yaptıkları gösteri ve taşkınlıkları da beraberinde getirdi. 6 Kasım’da Birinci Dünya Savaşı sırasında geçilemeyen Çanakkale Boğazı’nın işgaline başlanırken39 9 Kasım’da İskenderun, Altınözü, Reyhanlı, Yayladağ, Samandağ ve Antakya işgal edildi.40 Trakya’daki askerleriyle 10 Kasım’da Uzunköprü’ye gelen Fransızlar, 16 Kasım’da Bakırköy’e yerleşti. 13 Kasım’da ise Yunan savaş gemilerinin de içinde bulunduğu 61 parçalık büyük bir itilaf filosu İstanbul Limanı’na geldi. Osmanlı Devleti’nin başkenti o gün Beyoğlu Hıristiyanlarının ‘Yaşasın Venizelos!’ şeklinde bağırdıkları gösterilere sahne oldu.41 Karaya çıkan yaklaşık 3500 kişilik birlik Boğaz’ı denetimi altına aldı, okullara,

38 Ati, Minber, 11 Kasım 1918; Hadisat, İkdam, Sabah, Takvim-i Vakayi, Tasvir-i Efkar, Vakit, Zaman, 12 Kasım 1918; Simavi, Sultan…, s.360.

39 Sabah, 10 Kasım 1918.

40 Ati gazetesi 17 Kasım tarihli sayısında İskenderun’un iğtişaş (kargaşa) nedeniyle işgal edildiğini okuyucularına duyurdu. Bkz. Ati, 17 Kasım 1918.

41 İkdam, Minber, Sabah, Vakit, Zaman, 14 Kasım 1918.

Referanslar

Benzer Belgeler

Ermeni harfleriyle Türkçe olarak Mecmua-i Havadis’i çıkarmanın ve başyazarlığını yapmanın yanı sıra, Tercüman-ı Efkâr, Manzume-i Efkâr, Sada-yı Hakikat gibi yine

Bu çerçeveden hareketle, bu çalışmada, ülkemizde sera gazı emisyon düzeyinin azaltımına yönelik, özellikle temiz enerjilerin geliştirilmesi ile kullanımının

Kutadgu Bilig’in siyaset ve yönetim bilimi için araştırılmaya değer olduğu pek çok bilim insanı tarafından görülmüş; Kutadgu Bilig’deki devlet yönetimi, hukuk

İkincisi, piyasa ekonomisi ile devletin uyumlu bir işbirliği içinde barışçıl ilişkileri temin edeceği görüşünü paylaşan sınırlı devlet taraftarı

başlığı altında yeni bir düzenleme yapılmıştı. İhale suretiyle yapılacak yollar için bir ön şartname niteliğinde olan bu düzenleme iki bölüm ve 31 maddeden

“Siyasal bağın kökensel niteliği bir kez olumlandıktan sonra, ilk hal (doğal ve uygar) kuramı bir kez devre dışı bırakıldıktan sonra, antropoloji de kendi hesabına

Görüldüğü üzere herkese ait genel insan hakları dışında çocuklara ilişkin haklara yer verilmesi, başlangıçta sosyal haklar mücadelesinin sonucu olarak “özel

Literatür taramasında büyükşehir belediye yönetiminin Türkiye’de yerel siyaset, yerel temsil ve katılım, yerel seçimler, yerelde merkezileşme ve kentsel rant