• Sonuç bulunamadı

Üç yol arkadaşı Ali Fuat Paşa’nın İstanbul’dan ayrılmasından önceki gün Şişli’deki evde olduğu gibi yeniden bir araya gelecekti. Bu bir araya geliş, esasında üç yol arkadaşının hasret giderme ve sohbet etme imkânından çok daha öte bir anlam ifade edecek, bir ulusun geleceğinin şekilleneceği bir toplantı haline dönüşecekti. Mustafa Kemal Paşa, toplantıyla ilgili olarak Erzurum’da bulunan 15. Kolordu Komutanı Kâzım Karabekir Paşa’yı da bilgilendirecek, Rauf Bey ve Ali Fuat Paşa ile Amasya’da buluştuklarını, memleketin durumu hakkında görüştüklerini ve sonucu ertesi gün bildireceklerini söyleyecekti.211

Bu üçlü toplantı mütarekeden itibaren işgale uğrayan memleketin kurtarılmasını hedefleyen, milletle beraber kesin bir şekilde mücadeleye atılma kararının alındığı tarihi önemi haiz bir toplantı idi. Birinci Dünya Savaşı sona erdiğinde Suriye, Irak, Filistin, Lübnan, Hicaz ve Yemen gibi imparatorluk toprakları zaten fiilen kaybedilmiş durumdaydı. Mütarekeden sonra işgal edilmeye başlanan anayurt topraklarının ise mevcut padişah ve hükümet ile kurtarılabilmesi mümkün değildi.

İşte bu noktada kesin bir şekilde millete mal edilecek bir mücadelenin başlatılması kararının alınması lazımdı. Bu karar kendisinden beklentiye girilemeyecek olan saray

210 Cebesoy, Milli…, s.87-90; “Rauf Orbay’ın Hatıraları”, c.III, s.18.

211 Atatürk’ün…, s.39; Karabekir, İstiklâl Harbimiz, s.54; Cebesoy, Milli…, s.90-91; “Rauf Orbay’ın Hatıraları”, c.III, s.19.

89 ve İstanbul Hükümeti’nden bağımsız olarak başlayan direnişlerin örgütlenmesine yönelik olmalıydı. Bu amaçla illerden davet edilecek temsilcilerle tercihen Sivas’ta milli bir kongre toplanması fikrine varıldı. Ortak imzalanacak olan bir kararname taslağı hazırlanarak Erzurum’da bulunan 15. Kolordu Komutanı Kâzım Karabekir Paşa, Konya’da bulunan 2. Ordu Müfettişi Mersinli Cemal Paşa ve Amasya’ya toplantının sonlarına doğru gelen 3. Kolordu Komutanı Albay Refet Bey’in de fikirleri alındı. Kendisine bildirilen kararları imzalamaya hazır olduğunu bildiren Mersinli Cemal Paşa, İtalyanlardan alacağı silahları halka dağıtarak onları harekete hazır hale getireceği cevabını verdi. Kâzım Karabekir Paşa da kararlara destek verdi, ancak Sivas’tan önce Erzurum’da bir doğu illeri kongresi yapılmasını istedi. Rauf Bey, Kâzım Karabekir Paşa’nın daha İstanbul’da iken kurtuluşun ancak fiili mukavemet ile olacağını, bu sebeple doğudaki kuvvetlerin başına geçtiğini ve Erzurum’a varır varmaz çalışmalara başlayacağını söylediğini ve o sıralarda da doğu illeri temsilcilerinden oluşan bir kongre hazırlığında olduğunu söylemektedir.

Mustafa Kemal Paşa, Erzurum’da yapılacak kongrenin tüm yurdu temsil etmese de Milli Hareket için bir başlangıç olacağı düşüncesi ve asıl kongrenin yine Sivas’ta yapılması şartı ile Kâzım Karabekir Paşa’nın teklifine olumlu yaklaşınca tarihe Amasya Tamimi olarak geçen kararlar alınmış oldu.212

b) Amasya Kararları’nın İmzalanması

Amasya Kararları’nın hazırlanmasının ardından atılan imzalar konusunda yol arkadaşları arasında bazı anlatım farklılıkları göze çarpmaktadır. Mustafa Kemal Paşa, hazırlanan kararların imzalanmasını istediğinde Rauf ve Refet Beyler Mustafa

212 “Rauf Orbay’ın Hatıraları”, c.III, s.19, 48; Cebesoy, Milli…, s.91-92.

90 Kemal Paşa’nın yanında, Ali Fuat Paşa ise başka bir odadaydı. Misafir olduğu için kendisinde bir yetki ve alaka görmediğini nezaketen ifade eden Rauf Bey, Mustafa Kemal Paşa’nın müsveddeyi tarihi bir hatıra olarak gördüğünü söylemesinin ardından imzasını atmıştı. Refet Bey ise bir kongre yapılmasındaki amacı ve yararı anlayamadığını söyleyerek çekingen bir tavır sergilemişti. Bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa, başka bir odada bulunan Ali Fuat Paşa’yı çağırmış, Ali Fuat Paşa da müsveddeyi imzalamıştı. Mustafa Kemal Paşa, Ali Fuat Paşa’ya Refet Bey’in tereddüdünü anlayamadığını söyledikten sonra Ali Fuat Paşa ciddi bir izahatta bulunmuş, Refet Bey ancak bu izahattan sonra müsveddeye belli belirsiz bir işaret koymuştu.213

Rauf Bey’in anlatımı ise şu şekildedir: İmza aşamasına gelindiğinde kendisiyle birlikte Ali Fuat Paşa da imza atmış, sıra Refet Bey’e geldiğinde “Anladığıma göre, gerektiğinde kongreden sonra bir milli hükümet de kurulacaktır. Ne dersiniz, öyle değil mi?” diye bir soru yönelttikten sonra Refet Bey tereddüt etmeden kararnameyi imzalamıştı. Ali Fuat Paşa da Refet Bey’in imza atmasını aynı şekilde anlatmaktadır. Toplantıya davet edilen bir diğer kişi olan Samsun Mutasarrıfı Hamit Bey, Karadeniz kıyılarında sorun çıkaran Pontus Rumları ile meşgul olduğundan Amasya’ya gelememişti.214 Refet Bey’in Amasya Kararları’nın altına imza atmasından önce tereddüt içerisinde bazı sorular yöneltmesi, kendisinin kararların hazırlanması sırasında Amasya’da olmaması nedeniyle kararlardan haberdar olmamasıyla açıklanabilir. Ne var ki kendisine Sivas’a gelmesi yönünde bir kaç kez emir verilmiş olmasına rağmen Amasya’ya geç gelmesi, üstelik bir de tereddüt içerisinde sorular sorması ortada bir

213 Nutuk, s.23.

214 “Rauf Orbay’ın Hatıraları”, c.III, s.49; Cebesoy, Milli…, s.95-96.

91 güven sorunu varmış şeklinde algılanmış ve Mustafa Kemal Paşa’yı oldukça kızdırmış olmalıdır.

c) Amasya Askeri Örgütü

Amasya’da beş karacı ve bir bahriyeliden oluşan askeri bir örgüt kurulduğunu söyleyen Akşin, bu örgüte Amasya Askeri Örgütü denilebileceğini ifade etmiştir.215 3. Ordu Müfettişi Mustafa Kemal Paşa, 2. Ordu Müfettişi Mersinli Cemal Paşa, eski Bahriye Nazırı Rauf Bey, 15. Kolordu Komutanı Kâzım Karabekir Paşa, 20. Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa ve 3. Kolordu Komutanı Albay Refet Bey’den oluşan bu örgüt, kararların imzalanmasından kısa bir süre sonra Cemal Paşa’nın İstanbul’a gitmesi216 ile Milli Mücadele’nin başlangıcında beş kişi ile yoluna devam etmiştir.

Amasya Kararları ile milletin makus talihini değiştirmeye azmetmiş bu beş kişi, tezin konusunu oluşturan ‘Yol Arkadaşları’ olarak kabul edilmiştir. Amasya’da bizzat bulunmamasına rağmen kararlara telgrafla destek veren Kâzım Karabekir Paşa’nın, vatanın bütünlüğü ve milletin bağımsızlığının temini yolunda Mustafa Kemal Paşa ile birlikte hareket etmesi, kendisini yol arkadaşlarından biri yapmıştır. Bilindiği gibi Milli Mücadele, Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkmasıyla başlamış, Amasya Kararları ile kendisine bir yol haritası çizmiştir. Yol arkadaşları olarak kabul ettiğimiz isimler yol haritasının çizildiği andan itibaren Milli Mücadele’nin lideri

215 Akşin, Türkiye’nin…, s.116-117.

216 Mustafa Kemal Paşa’ya gönderdiği tel ile halkı İtalyan işgaline karşı direnme hazırlıkları yaptığını söyleyen 2. Ordu Müfettişi Cemal Paşa’nın Temmuz ayı başında İstanbul’a gitmesi dikkat çekicidir.

Yukarıda bahsedildiği üzere İngiliz Karadeniz Orduları Başkomutanı General Milne, Harbiye Nezareti’ne verdiği 30 Haziran tarihli notada, karışıklıklardan Mustafa Kemal ve Cemal Paşaların sorumlu olduğunu söylemiş ve kendilerinin derhal İstanbul’a çağrılmalarını istemişti. Mustafa Kemal Paşa Anadolu’da kalarak mücadeleye devam edeceğini yayımladığı genelgelerle duyurmuş, Mersinli Cemal Paşa ise izin alarak İstanbul’a gitmeyi tercih etmişti. Mustafa Kemal Paşa, Samsun’a çıktığı günden itibaren temas halinde olduğu ve milli gayenin temini için olumlu cevaplar aldığı Cemal Paşa’nın bu gidişi için Nutuk’ta ‘Benim ile, bu tarzda münasebete girmiş bir kumandanın, kendi kendine, mezuniyet alıp İstanbul’a gitmesi kâr-ı akıl olamamak lazım gelirdi.’ ifadelerini kullanmaktadır. Bkz. Nutuk, s.33.

92 Mustafa Kemal Paşa ile birlikte hareket eden kimselerdir. Bu yol arkadaşlığının temelleri daha İstanbul’da iken atılmış, memleketin içinde bulunduğu felaketten kurtarılması için nelerin yapılacağı üzerine Mustafa Kemal Paşa’nın Şişli’deki evinde planlar yapılmıştır. Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkması ve bir ay kadar sonra Amasya’da yeniden bir araya gelinmesiyle de konuşulanların tatbiki safhasına gelinmiştir.

Yol Arkadaşları ibaresinde temel özne, giriş bölümünde de altını çizdiğimiz gibi Mustafa Kemal Paşa’dır. Yol ayrılığına giden süreçte öteki isimler bir tarafta, hem yol arkadaşlarının hem de Milli Mücadele’nin lideri olan Mustafa Kemal Paşa bir taraftadır. Amasya Kararları’nı alan komutanlar içerisinde ferik (korgeneral) olan Mersinli Cemal Paşa’dan sonra en kıdemli isim de o sırada mirliva rütbesinde bulunan Mustafa Kemal Paşa’dır. Mersinli Cemal Paşa’nın İstanbul’a gitmesi ile hem Anadolu’da hem de yol arkadaşları içerisinde en yüksek rütbeli asker olarak kalan Mustafa Kemal Paşa, liderliği noktasında bu avantajını sonuna kadar kullanır.

Öyle ki 1919 yılı Aralık ayında Harbiye Nazırı, İstanbul’da bulunan birçok ferik ve daha üst rütbeli subayın kolordulara tayini konusunda fikrini sorduğunda olumsuz görüşünü şu sözlerle bildirir: “Kolordu ve fırkaların asıl muhtaç olduğu küçük rütbeli erkân-ı harp ve saf zabitanı ile İstanbul’a yığılmış olan hekimlerdir. Anadolu’ya onları gönder.217 Ali Fuat ve Kâzım Karabekir Paşalar da o sırada mirliva rütbesindedir, ancak Mustafa Kemal Paşa onlardan daha önce mirliva olmuştur. Refet Bey, o sırada henüz miralay (albay) rütbesindedir. Rauf Bey’e gelince eski Bahriye Nazırı Anadolu’ya geçmeden önce, henüz İstanbul’da iken askerlikten istifa etmiştir. Öte yandan Mustafa Kemal

217 Sabahattin Selek, Anadolu İhtilâli, c.I, Kastaş A.Ş. yay., İstanbul, 1987, s.259.

93 Paşa’nın yol arkadaşları olan Kâzım Karabekir, Ali Fuat Paşalar ile Rauf ve Refet Beyler kendisini lider olarak kabul etmiş ve bu noktada bir sıkıntı çıkarmamıştır.

Akşin, Amasya Askeri Örgütü bağlamında bir noktaya daha değinmekte, iktidar amacı güden askerlerden mürekkep yapısıyla bir cunta izlenimi veren örgütün gerçek bir cunta olup olmadığını tartışmakta ve bunun bir cunta olmadığı sonucuna varmaktadır. Zira bir cunta yapılanması Erzurum ve Sivas Kongreleri ile kendisine demokratik bir taban bulmaya çalışmaz, seçimlerin yapılması için gösterilen gayretler yoluyla demokratik bir destek arayışına girmezdi.218 Bununla beraber Amasya Askeri Örgütü mensupları bir hükümet değişikliği ile ülkede söz sahibi olmanın çok daha ötesinde bir amaca odaklanmakta, İstanbul Hükümeti ve sarayın çaresizlik içinde itilaf devletlerinin dalga boyuna girdiği bir zamanda işgale uğrayan bir ülkenin kurtarılması gayesini gütmekte, bunu yaparken de gücünü milletten alan bir yol takip etmekteydi.

Mersinli Cemal Paşa, Mustafa Kemal Paşa’ya çektiği 16 Haziran tarihli telinde İtilaf devletlerine karşı fiili bir mücadeleden bahsetmiş, Mustafa Kemal Paşa da kendisine hazırlıkların daha iyi yapılabilmesi için biraz daha zaman kazanmanın yerinde olacağı cevabını vermişti.219 Kendiliğinden değil de, haricin tazyikiyle harekete geçmenin daha uygun olacağını belirten 15. Kolordu Komutanı Kâzım Karabekir Paşa ise erken harekete geçmenin sakıncalarını şu sözleriyle dile getirmişti: “Ben Şark hareketini milli muvaffakiyetimizin esası addediyordum. Buna daha İstanbul’da iken karar vermiş ve bu kararımla Mustafa Kemal Paşa’yı dahi tenvir ve teşvik etmiştim. Fakat henüz milli teşkilatımız taazzuv etmemiş, milli bir kongrede milli mukavemet kararı verilmemiş iken ve hususiyle henüz Kafkasya’ya İngilizler hakim iken bir hareket yapmak sergüzeştçilikten başka bir şey olmaz.” Bu

218 Akşin, Türkiye’nin…, s.118.

219 Atatürk’ün Tamim…, s.35-36.

94 sözleriyle Kâzım Karabekir Paşa, vaktinden erken harekete geçmenin milletten alınacak yetki yerine bir cunta havası estireceği endişesini dile getirmişti.220

Kâzım Karabekir Paşa, itirazları bağlamında Mustafa Kemal Paşa’dan aldığı 23 Haziran tarihli bir telden de bahsetmekte, Amasya’da Bolşevikliğin ülke için mahzurlu olmayacağına karar verildiğini, ancak kendisinin 17 Haziran tarihli teli ile Mustafa Kemal Paşa’yı uyarmasından sonra bu karardan vazgeçildiğini söylemektedir. Bununla beraber Kâzım Karabekir Paşa, itilaf devletlerini Bolşevik olmakla tehdit ederek memleketten uzaklaştırma ve Bolşeviklerin güçlenmesi durumunda tarafsız bir vaziyet alınması fikrinin kabul edildiğini, gerekli yardımların alınması için de kendileriyle hemen temas kurulması konusunun karara bağlandığını ifade etmektedir.221 Kâzım Karabekir Paşa’nın ne denli doğru olduğunu kestiremediğimiz bu sözlerine karşılık Nutuk’ta açıklayıcı bir bilgi yoktur. Bununla beraber Milli Mücadele süresince Bolşeviklerin bir koz olarak kullanıldığı da bir gerçektir. Bizce Kâzım Karabekir Paşa, Mustafa Kemal Paşa’nın bu taktiksel yaklaşımını anlamayarak konuya farklı anlam yükleme yolunu tercih etmiş olmalıdır.

d) Amasya Kararları’nın Değerlendirilmesi

Mustafa Kemal Paşa’ya göre bir ‘hüsn-i tâli’ (iyi bir şans) ve tesadüf’ sonucunda gerçekleşen222 Amasya Toplantısı sonunda Milli Mücadele’nin neden ve nasıl yapılacağı ortaya konulmuştu. Vatanın bütünlüğü ve milletin bağımsızlığının tehlikede olduğu, itilaf devletlerinin etki ve kontrolünde bulunan merkezi hükümetin

220 Karabekir, İstiklâl Harbimiz…, s.53-54.

221 A.g.e., s.61.

222 Nutuk, s.22. Mustafa Kemal Paşa, Rauf Bey’in Ankara’ya gelerek Ali Fuat Paşa’ya mülaki olduğunu öğrendikten sonra kendilerinden Havza’ya gelmelerini istemiş ve yol arkadaşları ile Amasya’da bir araya gelmiştir. Amasya Tamimi’nin bu bakımdan planlı bir iş değil, bir tesadüf neticesinde gerçekleştiği söylenebilir.

95 sorumluluklarını yerine getiremediği ve bu durumun milleti yok saydığı dile getirilmiş, milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararının kurtaracağı kararlı bir tonda ifade edilmişti. Milletin haklarını dünyaya duyurmak için her türlü etki ve denetimden uzak milli bir heyetin varlığına duyulan ihtiyaç ortaya konmuş, bunun için hiç vakit kaybetmeden Sivas’ta milli bir kongrenin toplanması gerektiği kararına varılmıştı. Bununla beraber bu girişimlerin her ihtimale karşı milli bir sır olarak saklanacağı belirtilmiş ve kongreye katılacak delegelerin hangi şartlarda seçilip Sivas’a geleceği tespit edilmişti. Amasya Kararları’nda Sivas’ta yapılacak kongreden önce 10 Temmuz’da doğu illeri adına Erzurum’da bir kongre toplanması da kararlaştırıldığından, bu kongre üyelerinin de uygun gördükleri bir zamanda Sivas’a hareket edecekleri belirtilmişti.223

Altı maddeden oluşan Amasya Kararları’nın son iki maddesinin tamimde yer almayarak gizli tutulduğunu söyleyen Akşin, bu kararlar ile İstanbul Hükümeti ile Mondros Mütarekesi ve itilaf güçlerine isyan edildiğini söylemektedir. Beşinci madde Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i İlhak Cemiyetleri’nin telgraflarını engelleyen hükümet genelgesinin reddedildiğine, kararın geri alınacağı zamana kadar da mitingler yapılacağına dairdi. Son madde ise milli örgütlerin hiçbir şekilde kaldırılmayacağı, komutanın terk ve devrolunmayacağı, silah ve cephanenin kesinlikle teslim edilmeyeceği, herhangi bir yerin işgale uğraması durumunda bunun sadece oradaki askeri birliğin değil, bütün bir ordunun meselesi olacağı şeklindeydi.

Böyle bir durumda komutanların birbirlerini haberdar ettikten sonra ortak bir savunmaya geçileceğinin de altı çizilmekteydi. Bu son maddenin hayata geçmesi, hem Mondros Mütarekesi şartlarını hem de İstanbul Hükümeti’ni dikkate almadan

223 Nutuk, s.21; Cebesoy, Milli…, s.93.

96 hareket etmek demekti ki, bunun da isyandan başka bir tanımı olamazdı. Zira merkezi hükümetin askeri örgüt ve komutanları değiştiremeyecek olması ve bir işgal durumunda İstanbul ile herhangi bir ilişki kurulmadan savunma yapılacağının belirtilmesi İstanbul’un tanınmadığı isyan niteliğinde kararlardı. Bununla beraber silahların verilmeyeceği, askeri örgütlerin kaldırılmayacağı ve işgale karşı savunma yapılacağı kararları da Mondros Mütarekesi’ne açıkça aykırı kararlardı.224 Bu anlamda Amasya Kararları hükümete ve itilaf güçlerine bir karşı çıkış ve isyan belgesiydi. Ve yine Amasya Kararları, Mustafa Kemal Paşa ve yol arkadaşlarının mücadeleye atılma noktasında verdikleri kesin kararın bir yansımasıydı. Bu kararlar ile işgallere uğramış olan ülke parçalanma tehlikesiyle karşı karşıya iken, özellikle İzmir’in işgalinden sonra ortaya çıkan bölgesel direniş hareketlerini bir çatı altında toplama iradesi ortaya konuldu. Bu kararlar aynı zamanda Milli Mücadele’nin meşruiyet kazanması yolunda atılan ilk adımlardı.

Mustafa Kemal Paşa’ya göre Amasya Kararları, 18 Haziran’da Trakya’ya gönderdiği talimatta değindiği bir noktanın uygulamaya geçirilmesiydi. O nokta Anadolu ve Rumeli’deki milli teşkilatları tek merkezden idare edecek şekilde bir araya getirmek için Sivas’ta milli bir kongre toplamak idi. Bu nedenle Amasya’dan Anadolu’ya tamimen bildirilen esaslar, ‘21-22 Haziran 1919 gecesi, karanlık bir odada ittihaz edilmiş, mahfuz ve esrarengiz yeni bir karar’ değildi.225

Amasya Toplantısı’ndan on gün kadar sonra 2. Ordu Müfettişi Mersinli Cemal Paşa on gün izin alarak İstanbul’a gitti. Oysa Amasya’da komutanın hiçbir şekilde terk edilmeyeceği kararı alınmış ve bu kararı kendisi de onaylamıştı. Mustafa Kemal Paşa, Konya’da bulunan 12. Kolordu Komutanı Selahattin Bey’den Cemal Paşa’nın

224 Akşin, İstanbul…, c.I, s.426-428.

225 Nutuk, s.21.

97 bazı kimselerle temas kurmak ve ailesini görmek amacıyla İstanbul’a gittiğini ve orada tutularak Okul Müfettişliği’ne getirildiğini öğrenmişti. Mustafa Kemal Paşa, akıl kârı olmadığını söylediği bu tavır üzerine bir genelge yayımlayarak Amasya Kararları’nın ilgili maddesini hatırlattı ve komutanın hiçbir şekilde terk edilmeyeceği maddesini, komutanın işbirliği yapılacak komutanlara devredilebileceği şeklinde değiştirdi.226 Cemal Paşa’dan sonra Amasya Kararları’na onay veren Selahattin Bey ile Canik (Samsun) Mutasarrıfı Hamit Bey de İstanbul’a gidecekti. Bu noktada Kâzım Karabekir Paşa, Mustafa Kemal Paşa’nın o sıralarda ‘mertliğinden ve fedakârlığından emindim.’ dediği 20. Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa’nın da gitmesi durumunda Batı’da dayanaksız kalacağı endişesine kapıldığını söylemektedir.227 Tabii böyle bir durum hiç gerçekleşmeyecek, yol arkadaşlarının Ankara’daki dayanağı Ali Fuat Paşa, aşağıda da görüleceği üzere İstanbul’a askeri anlamda ilk isyan eden komutan olarak Milli Hareket’e sonuna kadar destek verecekti.

e) İstanbul Hükümeti’nin Bazı Girişimleri

Amasya Kararları’nın alınmasından sonraki günlerde İstanbul Hükümeti, Milli Hareket’i engellemek için bazı girişimlerde bulunmuştu. Dahiliye Nazırı Ali Kemal, 26 Haziran’da ordu müfettişliklerinin kadro ikmallerinin engelleneceği yönünde ve halkı ordu aleyhine kışkırtan bir hava içerisinde yeni bir genelge daha yayımlamıştı.

Bu genelgeye kendi kararı ile yayımladığı ve komutan ile idarecilere gönderdiği bir beyanname228 ile sert bir şekilde karşılık veren ve İstanbul’a askeri olarak ilk karşı

226 Nutuk, s.33-34.

227 Karabekir, İstiklâl Harbimiz, s.75.

228 Ali Fuat Paşa, bu genelgesinde Dahiliye Nazırı Ali Kemal’in düşmanla işbirliği yapmak suretiyle milletin direnme gücünü kırmaya çalıştığını ifade etmişti. Bkz. Cebesoy, Milli…, s.100-102. Kâzım

98 çıkışı gerçekleştiren kişi 20. Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa olmuştu. Mustafa Kemal Paşa da yol arkadaşının karşı genelgesinden Erzurum yolunda haberdar olmuş ve bu tepkiden büyük memnuniyet duymuştu.229

Paris Konferansı için 6 Haziran’da İstanbul’dan büyük umutlarla ayrılan Damat Ferit Paşa, eski sadrazam Tevfik Paşa, Maliye Nazırı Tevfik Bey ve Şura-yı Devlet (Danıştay) Reisi Rıza Tevfik ile birlikte katıldığı230 konferanstan 15 Temmuz’da İstanbul’a bir hayal kırıklığı ile dönecek, 21 Temmuz’da hiçbir fırkaya mensup olmayan ancak saraya ve İngilizlere bağlı sayılabilecek kimselerden oluşan ve içerisine eski Sadrazam Ahmet İzzet, Ali Rıza ve Salih Paşalar gibi Milli Mücadele çizgisine açık denebilecek kimseleri de aldığı üçüncü kabinesini kuracaktı.231 Damat Ferit Paşa Paris’te iken Mustafa Kemal Paşa görevden alınacak, Sivas’ta toplanacağı öğrenilen kongreye ise Kanun-ı Esasi’ye aykırı olduğu gerekçesiyle Padişah tarafından yasak getirilecekti. 21 Temmuz’da göreve başlayacak olan kabine de kısa süre içinde seçimlerin yapılacağını duyuracaktı.232 Damat Ferit Paşa Hükümeti aşağıda da görüleceği üzere bir adım daha atacak ve vaktiyle Mustafa Kemal Paşa’nın da yararlandığı mülkiye örgütleri üzerindeki müfettişlik yetkilerini kaldıracak, ordu müfettişliklerini de komutanlıklara dönüştürecekti.

f) Yol Arkadaşlarının Amasya’dan Ayrılmaları

Mustafa Kemal Paşa ile Rauf Bey, Amasya’da buluştukları günden itibaren, Rauf Bey’in Mebuslar Meclisi için İstanbul’a gideceği zamana kadar ayrılmayacaklardı.

Karabekir Paşa da Dahiliye Nazırı’nın bu genelgesine 3 Temmuz’da benzer bir tepki vermişti. Bkz.

Karabekir, İstiklâl Harbimiz, s.73.

229 Aydemir, Tek…, c.II, s.87.

230 Alemdar, Zaman, 7 Haziran 1919; Türkgeldi, Görüp…, s. 224-226.

231 Zaman, 22 Haziran 1919; Türkgeldi, Görüp…, s. 232-233.

232 Akşin, İstanbul…, c.I, s.437-438,443.

99 İki yol arkadaşı Amasya’dan sonra Refet Bey’le birlikte Tokat üzerinden Sivas’a geçecek, Ali Fuat Paşa ise Ankara’da bulunan kolordusunun başına dönecekti.

Mustafa Kemal Paşa ile Ali Fuat Paşa arasında Amasya’dan ayrılmalarından hemen önce bir konuşma geçecek ve Ali Fuat Paşa bu konuşmadan şu şekilde bahsedecekti:

Fuat Paşa, demişti. Beni ordu müfettişliği makamında uzun müddet bırakacaklarına ihtimal vermiyorum. Şu önümüzdeki birkaç gün içinde vaziyet anlaşılacaktır. Seni temin ederim ki, mücadelemize sıfat ve salahiyetten azade olarak da devam edeceğim. Arkadaşlarımın aynı yakınlığı ve vefayı göstereceğinden eminim. Paşanın ne demek istediğini anlamıştım. İstanbul’daki son mülakatımızda verdiğim cevabı tekrarladım:

Vaziyet ne şekilde tecelli ederse etsin, ben ve kolordum daima emrinde kalacaktır. Biraz durdu.

Bu adamlar seni de kolordunun başından hatta askerlikten ayırabilirler.

Bu takdirde dahi seninle beraberim Paşam.

Elimi heyecanla sıktı.

Biliyorum Fuat, biliyorum.”233

22 Haziran’da Ali Fuat Paşa Ankara’ya dönmek üzere yola çıkarken Mustafa Kemal Paşa ve Rauf Bey Amasya’da kaldı. Bu sırada Sivas Valisi Reşit Paşa’ya Mustafa Kemal Paşa’nın azledildiğini içeren Dahiliye Nezareti şifresi ulaştı. Buna bir de Sivas’a gelen ve Elaziz Valisi olarak atanan Ali Galip’in Vali’den Mustafa Kemal Paşa’yı tutuklamasını istemesi eklenince Vali’nin iyice kafası karıştı. Mustafa Kemal Paşa’yı tutuklayıp tutuklamama konusunda tereddütler geçiren Sivas Valisi böyle bir hamle yapmadı, hatta 26 Haziran’da Rauf ve Refet Beylerle birlikte Amasya’dan ayrılarak Sivas’a hareket eden Mustafa Kemal Paşa’yı karşılamak durumunda kaldı.

Görevinden azledildiği yönündeki Dahiliye Nezareti tebliğinden Sivas’a ulaşmadan hemen önce haberdar olan Mustafa Kemal Paşa ise, Sivas’ta iken önceki gün istifa eden Dahiliye Nazırı’nın bu genelgesine karşı bir açıklama yaparak, kendisini

233 Cebesoy, Milli…, s.96-97.

100 müfettişlik görevine Padişah’ın tayin ettiğini, ne Padişah’tan ne de sadaretten azline dair bir emir gelmediğini, bizzat Padişah’tan bir azil emri gelmedikçe görevinin başında kalacağını ve emirlerinin uygulanması gerektiğini söyledi.234 Öte yandan gittikleri her yerde bölgenin ileri gelenleri ve halkıyla temas kuran Mustafa Kemal Paşa ve Rauf Bey, Sivas’ta da halkın destek ve tezahüratlarıyla karşılandı. Bu karşılama Amasya’da alınan millete dayanma kararının ne kadar doğru olduğunun bir göstergesiydi.

2.3. MİLLİ MÜCADELE’DE ERZURUM GÜNLERİ