• Sonuç bulunamadı

Yaşamak için

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yaşamak için"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

AKAN ZAMAN DURAN ZAMAN

MELİH CEVDET ANDAY

Yaşamak İçin

Şiirimizde gelenek arama güçlüğünü küçümseyenler, iki­ de bir Yunus Emre’nin adını öne sürerler. Oysa bu büyük ozanımız, Divan şiiri gününde de, Tanzimat ve Servet-i Fünun döneminde de saygınlık kazan­ mamış, kısacası okunmamıştır. Mevlâna’nın "Nereye gitsem ko­

ca Yunus çıktı karşıma" gibiler­

den bir söz etmesi, rivayetten başka bir şey değildir. Türkçe söylediği için Saray şiirinde adı bile geçmezdi onun. Namık Ke­ mal, Sahaflar Çarşısı'nda bul­ duğu bir elyazmasını, şöyle bir göz gezdirdikten sonra, "Derviş

Yunus’unmuş" diyerek yere at­

tığını anlatır. Bütün halk sanat­ larımız gibi, Yunus Emre de, ancak Cumhuriyet’ten sonra değerlendirildi. Bu değerlendir­ menin başında Burhan Toprak vardır. Onun düzenlediği Yunus Divanı’ndan ve bu divana yaz­ dığı önsözden sonra, o güne değin unutulmuş büyük bir Türk ozanına kavuştuk. Gerçi Fuat Köprülü’nün "Büyük Mu­

tasavvıflar" adlı kitabındaki iki

kişiden biri odur; ne var ki, bu kitapta Yunus, bir mutasavvıf olarak incelenmiştir.

Bütün gençliğim, eski yazını­ mızda iyi bir ozan aramakla geçmiştir; etkileneceğim, yarar­ lanacağım, geleneğini yakala­ yacağım bir ozan. Bu ozan Yu­ nus Emre olabilir heves ve tut­ kusu ile ona dört elle sarıldım. Doğrusunu söylemek gerekir­ se, Burhan Toprak’ın, yorumu olmasaydı, ben tek başıma bu­ lamazdım Yunus’u. Burhan Toprak, onu, Batılı bir aydın ka­ fası ile ilk değerlendiren kişidir. Ne yaptı? Şiirlerini kendince sı­ ralayarak Yunus’a bir yaşam kurdu: Bu yaşam içinde Yunus, önce inanmayan, bunalımlar geçiren biri iken, yavaş yavaş dinginliğe ve inancaya erer. Ba- tılıca bir ele alıştı bu; çünkü eski ozanlarımız için yaşam-şiir ko­ şutluğu hiç bir zaman düşünül­

memişti. Düşünülemezdi de; neden derseniz, şiir, ozanın ki­ şiliğindeki değişimlere uyarak gelişen bir sanat olarak görül­ mezdi, olmuş bitmiş bir dünya­ nın işçisi idi ozan. Bu dünya içinde "değişme"nin bir yeri ola­ mazdı. Yeni Platoncu anlayışa göre, yaratan ve yaratılan birdi, Dir bütündü. Tanrı’da gelişme düşünülemeyeceği inancı, el­ bet onun bütün parçaları için de geçerli idi. İşte bu geleneği yı­ kıyordu Burhan Toprak ve böy- lece Yunus’u günümüze getir­ miş oluyordu.

Burhan Toprak’ı Ankara’da atla gezerken ansıyorum. Mare­ şal Çakmak’ın damadı idi. Eşi de, kendisi de vereme yakalan­ dıkları için İsviçre’de tedavi gör­ müşlerdi. Anlatıldığına göre, orada, hastanede yatarken oku­ muş Yunus Emre’yi. At gezinti­ lerine hep Necip Fazıl’la birlik­ te çıkardı. Atlar, elbet, Mareşal dolayısiyle sağlanıyordu. Fakat daha sonra aramızda tanıştık kurulduğunda Necip Fazıl, es­ ki bir at meraklısı olduğunu an­

lattı idi. Bir çok atı varmış esk,- den; hattâ bunlardan biri, bir gün Necip Faztl’a kızmış da, göğsüne bir çifte atmış, fakat bunu öylesine nezaketle yap­ mış ki hayvan, Necip Fazıl bu­ nu, "Bir kadının pudra sürme­

sind eki h a fiflik le " diye betimliyordu.

Sanıyorum, Adnan Saygun1 un, "Yunus Emre Oratoryosu"na temel aldığı yorum, Burhan Top rak’ın yorumudur. Yıllar önce İs tanbul’dadüzenlenen ve üçgün süren bir toplantıda Adnan Say­ gun da konuşmuş veYunus'u nasıl anladığını açıklamıştı. Ger çi,o konuşmasındaBurhanTop- rak’ı anmadı,demek sözkonusu olan sadece bir yorum ortaklığı idi. O gün, Adnan Saygun’un

"Yunus" adını “ Yünis" diye söy­

lediği aklımdan çıkmamış. Yıllar sonra, İstanbul Beledi­ ye Konservatuvarı Tiyatro Bölü- mü’ndeki öğretmenliğimiz dola- yısiyle, Burhan Toprak’la arka­ daşlık ettik. Uygar bir adamdı. Zavallı, o sıra gırtlak kanserine tutuldu ve tedavi için gittiği İn­ giltere'de ameliyat olmaktan ka­ çındı. Demek ölümü göze al­ mıştı. "Ben delik bir gırtlakla in­

sanlar içine çıkamam; ölürüm daha iyi," demiş.

Burhan Toprak'ın ölümünden sonra, bir gün Kadıköy vapu- sunda, eşi Hayriye Toprak’a rastladım. Zavallının acısı daha taze idi, kocasının son günleri­ ni anlattı bana. Ameliyata razı olmadığı için pişmanmış...

"Keşke olsaydım da, yaşasay- dım” demiş. İçimde ukte oldu

bu. Ölüme meydan okumak ko­ lay değilmiş meğer, son dakika' gelip çatınca ağır basan, gene de yaşama içgüdüsü oluyor. Demek, Yunus’un, son yılların­ da ölümü (Tanrı'ya kavuşmayı) öylesine içtenlikle istemesi, Burhan Toprak’ı pek etkileme­ miş. Neden etkilesin! Çünkü şi­ ir, yaşamak için güzeldir, ölüme yardımcı olmaz.

Referanslar

Benzer Belgeler

Klimakterik olmayan meyvelerde (örneğin üzüm, çilek) koparıldıktan sonra solunum hızı azalır ve olgunlaşma durur. Klimakterik meyvelerin (örneğin

Yani küçük atomlar ya da moleküller (örneğin hidrojen ve helyum) daha büyük olanlara göre (örneğin CO 2 ve su) daha hızlı hareket eder ve bu nedenle atmosferden daha

Sanatçının özel koleksiyonundan derlenmiş yüz­ lerce yağlıboya, suluboya ve deseni içeren toplu ser­ gide kırsal ve kentsel görünümler, günlük yaşam sah­

1850 yılında Osmanlı mâli­ yesi aylıkları ödeyemeyecek du­ ruma gelince, Sadrazam Reşid Paşa ve diğer devlet ileri gelenle­ ri dışarıdan borç almak için

Spor ve kon- Sabri Dino Giyim Sanayii AŞ’- feksiyon çevrelerinde intiharı bü- nin Osmanbey’deki mağazasında yük üzümü yaratan D ino’nun, te- muhasebeci

İşletmelerde hasta hayvan bölümünün bulunma durumunun işletme büyüklüğüne göre frekans değerleri ve ki-kare testi sonuçları Çizelge 4.42’de verilmiştir...

bir sen görüyordun bahçe içindeki evin balkonundan İstanbul’un üstüne dökülüşünü sarı bir gül gibi güneşin,. çiçek tozu parmaklarının ucunda bir yaprak

Ergonomics strives to create a balance between human, equipment, and environment. It takes into account human physiology and the demands on it by the processes,