• Sonuç bulunamadı

Hürriyet ve İtilaf Fırkası ile Rum ve Ermeni unsurların katılmadığı seçimler, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti temsilcilerinin başarısıyla tamamlandı. İstanbul’da toplanmaya başlayan mebusların farklı fırkalardan olmasını arzu eden Vahdettin, İstanbul seçimlerinden İttihatçı adayların zaferle çıkması üzerine hükümeti yine İttihatçıların elde edeceği endişesine kapıldığından Meclis’in

385 Nutuk Vesikalar, vesika 214; Cebesoy, Milli…, s.308.

386 Nutuk, s.240-242; “Rauf Orbay’ın Hatıraları”, c.III, s.209.

162 açılmasını geciktirmekteydi. Mebuslar, Meclis’in bir an önce açılması için Sadrazam Ali Rıza Paşa’yı, Ali Rıza Paşa da sarayı sıkıştırmaktaydı.387 Padişah’ın tavrı fazla uzun sürmedi, nihayet Meclis-i Mebusan 12 Ocak 1920 tarihinde 72 mebusun katılımıyla açıldı.388 Bilindiği gibi Padişah İttihatçılardan oluşan önceki Meclis’i İngilizlerin isteği üzerine 21 Aralık 1918 tarihinde, Mustafa Kemal Paşa’nın mütarekenin imzalanmasından sonra İstanbul’a varmasından kısa bir süre sonra kapatmıştı. Milli Hareket temsilcileri gerek Amasya Kararları, gerekse Erzurum ve Sivas Kongrelerinde Meclis’in açılması ve ülkenin kaderiyle ilgili konuların milletin temsilcileri tarafından kararlaştırılması gerektiğini duyurmuştu. Damat Ferit Paşa hükümetleri seçimlerin yapılıp Meclis’in açılacağına dair açıklamalarda bulunduysa da bu gerçekleşmemiş, son Damat Ferit Paşa Hükümeti’nin düşürülmesiyle birlikte yerine kurulan Ali Rıza Paşa Hükümeti, Milli Hareket temsilcileriyle seçimlerin yapılması ve Meclis’in açılması konusunda uzlaşmıştı.

Padişah Vahdettin’in rahatsızlığını gerekçe göstererek katılmadığı açılışta Padişah’ın nutkunu Sadrazam Ali Rıza Paşa okumuştu. Erzurum mebusu seçilen Mustafa Kemal Paşa, önceden kararlaştırıldığı üzere Ankara’da kalarak İstanbul’a gitmezken Sivas mebusu seçilen Rauf Bey, Trabzon’dan seçilen Hüsrev (Gerede) Bey ile İstanbul’a gitmişti.389 Mustafa Kemal Paşa, Kâzım Karabekir Paşa’ya Rauf Bey’in İstanbul’a gitmesi ve barış konferansına temsilci olarak katılması konusundaki fikrini sormuş, kendisinden müspet cevap almıştı. Zira yapılan görüşmeler Rauf Bey’in de İstanbul’a gitmesini ve Meclis’te milli esaslara bağlı bir grubun varlığını gerekli kılmaktaydı.390

387 Türkgeldi, Görüp…, s.252.

388 Vakit, 12-13 Ocak 1920. Takvimi Vakayi’nin 12 Ocak 1920 tarihli sayısında Meclis-i Mebusan’ın değil, Meclis-i Umumi’nin açıldığını haber veren Padişah iradesinin çıktığı duyurulmakta, ertesi günkü sayıda da Ali Rıza Paşa tarafından Meclis’te okunan Padişah’ın konuşması yayımlanmaktadır.

389 “Rauf Orbay’ın Hatıraları”, c.III, s.210.

390 Atatürk’ün Tamim…, s.159; Karabekir, İstiklâl Harbimiz, s.477.

163 Meclis’in açılması münasebetiyle Mustafa Kemal Paşa, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Temsil Heyeti Başkanı sıfatıyla Meclis-i Mebusan Başkanlığı’na bir tebrik telgrafı gönderirken, bir başka telgraf ile de hastalığını gerekçe göstererek Meclis’in açılışına katılmayan Padişah Vahdettin’e geçmiş olsun dileğini iletmişti.391

b) Mustafa Kemal Paşa’nın Meclis-i Mebusan Başkanlığı Meselesi

Mustafa Kemal Paşa, İstanbul’a gidecek olan mebuslardan Ankara’da iken kendisinin Meclis-i Mebusan başkanlığına seçilmesini istemiş, ancak Ocak ayı sonunda yapılan başkanlık divanı seçimleri sonunda başkanlığa İstanbul mebusu Reşat Hikmet Bey seçilmişti. Rauf Bey, başkanlığa kendisinin seçilmesinin uygun olacağını söylemiş olan Mustafa Kemal Paşa’ya bu konudaki bazı kaygıları aktarmış, mebuslarla yaptığı görüşmelerde Mustafa Kemal Paşa’nın her ihtimale karşı Temsil Heyeti’nin başında kalması gerektiği ve İstanbul’a gelmesi uygun olmadığı için başkanlığı üstlenmesinin doğal olmayan bir durum ortaya çıkaracağı gibi endişelerden bahsetmişti. Meclis’in dışarıda imiş görüntüsü vereceği ve Temsil Heyeti’ne taraftar olanların dahi böyle bir durumda Mustafa Kemal Paşa’ya oy vermekten kaçınacakları şeklindeki İstanbul’daki Milli Hareket temsilcileri açısından kanaatler Mustafa Kemal Paşa’nın Meclis başkanlığına getirilmesinin önündeki engeller olarak görülmüştü. Mebusların Mustafa Kemal Paşa’ya duyduğu saygıdan da bahseden Rauf Bey mebusların kendisinin Meclis başkanı olarak değil, milletin başında bir ‘nigehban’ (gözcü) olarak kalmasını istediğini de aktarmıştı.392 Öte yandan Mustafa Kemal Paşa’nın başkan olmaktaki ısrarının sebebi esasında bir

391 Atatürk’ün Tamim…, s.174-175.

392 “Rauf Orbay’ın Hatıraları”, s.240-241.

164 hesaba dayanmaktaydı. Mustafa Kemal Paşa hesabını Meclis’in dağıtılacağı, böylece Ankara’da yeniden toplanacağı ve mebusları Meclis-i Mebusan Başkanı sıfatıyla Ankara’ya davet edebilmek için başkanlığa seçilmesi gerekliliği üzerine yapmıştı.

Bununla beraber Mustafa Kemal Paşa’nın başkan seçilmesi halinde kendisinin İstanbul’a gitmeyecek olması zaten kimseye söylenmeyecek ve Meclis, başkan vekilleri tarafından idare edilecekti. Milli Hareket temsilcilerinin Ankara’dayken bu yolda çalışacakları vaadinde bulunmalarına rağmen, Mustafa Kemal Paşa’nın beklentisi dışında bir haber alması kendisi için bir hayal kırıklığı anlamına gelmekteydi.393 Rauf Bey’e cevabında seçilme ihtimali yoksa Meclis başkanlığı için adaylığının konulmamasını söyleyen Mustafa Kemal Paşa, Meclis başkanının illa İstanbul’da olması gerekiyorsa seçildikten sonra da istifasının mümkün olduğunu, amacın milletin hakkını Meclis başkanı sıfatıyla ileride savunmak olduğunu ifade etmişti.394 Neticede yukarıda sayılan gerekçelerle 31 Ocak’ta yapılan Meclis başkanlığı seçimleri sırasında Mustafa Kemal Paşa aday gösterilmemiş ve başkanlığa Reşat Hikmet Bey seçilmişti.395

c) Felâh-ı Vatan Grubu ve Misak-ı Milli’nin Kabulü

12 Ocak 1920 tarihinde İstanbul’da toplanan Meclis-i Mebusan’daki mebuslar içerisinde Milli Hareket temsilcisi olarak 80 kadar isim bulunmaktaydı. Meclis’in yaklaşık üçte ikilik kısmını oluşturan bu mebuslar Ankara’da kararlaştırılan Müdafaa-i Hukuk Grubu yerine 7 Şubat günü Felâh-ı Vatan adı verilen bir grup

393 Nutuk, s.242; “Rauf Orbay’ın Hatıraları”, c.III, s.240-241. Tunçay, Mustafa Kemal Paşa’nın Milli Hareket’in yasallığının onaylanması için de Meclis başkanlığına getirilmesini istediğini söylemektedir ki, bizce de bu yaklaşım Mustafa Kemal Paşa gibi bir liderin hesapları arasında bulunabilecek bir yaklaşımdır. Bkz. Mete Tunçay, Türkiye Cumhuriyeti'nde Tek Parti Yönetimi'nin Kurulması 1923-1931, Tarih Vakfı Yurt yay., İstanbul, 1999, s.32.

394 Nutuk Vesikalar, vesika 231.

395 Alemdar, Vakit, 1 Şubat 1920.

165 kurdu. Grubun Müdafaa-i Hukuk yerine Felâh-ı Vatan adıyla kurulması başkanlık noktasında hayal kırıklığına uğrayan Mustafa Kemal Paşa için beklenmedik ikinci bir kötü haber hüviyetindeydi. Öyle ki yıllar sonra bile öfkesi sözlerine yansıyacak ve Mustafa Kemal Paşa Nutuk’ta Müdafaa-i Hukuk Grubu kurmayı vicdan ve millet borcu olarak görmeleri gerekip de üzerine düşen vazifeyi yapmayanlar için imansız, cebin (korkak), cahil, nankör, hotperest (kendini beğenmiş) gibi sıfatlar kullanmaktan çekinmeyecekti. Hatta 1927 yılında Nutuk’u okurken grubun adını Fellâh-ı Vatan olarak söyleyecekti.396 Temsil Kurulu üyesi ve Hakkari mebusu Mazhar Müfit Bey de herkesin ayrı bir havada olduğunu söylediği Felâh-ı Vatan Grubu’ndan bir fayda beklentisi içinde olmadığını, bu nedenle yeni bir Müdafaa-i Hukuk grubu kurmayı önerdiğini ve hatta o günlerde Ankara’ya dönmek istediğini söyleyecekti.397

Meclis-i Mebusan’ın açılmasının üzerinden on gün dahi geçmemişti ki, tarihler 20 Ocak 1920’yi gösterirken İngilizler Ali Rıza Paşa Hükümeti’ne bir nota vermek suretiyle Harbiye Nazırı Cemal Paşa ile Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Reisi Cevat Paşa’nın 48 saat içinde çekilmelerini istedi.398 Gelişmelerden haberdar olan Mustafa Kemal Paşa, bu noktada Cemal Paşa’nın kesinlikle çekilmemesi gerektiğini ve eğer paşalar bu isteğe boyun eğecek olurlar ise bunun vazifeden kaçmak olacağını ifade etmişse de Cemal Paşa istifasını geri almak niyetinde değildi.399 Nitekim ertesi gün paşalar görevlerinden istifa etti. Bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa, Rauf Bey’den ülkenin iç işlerine karışan itilaf güçlerinin bu tutumunun protesto edilmesini, gerekirse paşaların azledilmesini isteyen İngilizlere herhangi bir direniş göstermeyen

396 Nutuk, s.241.

397 Kansu, Erzurum’dan…, c.II, s.543-544.

398 Nutuk, s.243; Türkgeldi, Görüp…, s.254; Karabekir, İstiklâl Harbimiz, s.494; Cebesoy, Milli…, s.340-341; “Rauf Orbay’ın Hatıraları”, c.III, s.241.

399 Nutuk, s.244-247.

166 hükümetin güvensizlik oyuyla düşürülmesini ve yerine milletin güvenini kazanmış bir hükümetin kurulması için çalışılmasını istedi. Buna karşılık Rauf, Vasıf ve Bekir Sami Beyler, Mustafa Kemal Paşa’ya Meclis’in dört beş güne kadar çalışmalara başlayacağını, durumun vahameti nedeniyle kabinenin istifa edeceğini, ancak Sadrazam ile görüşülerek kabinenin yerinde kalmasının temin edileceğini söyledikten sonra Mustafa Kemal Paşa’dan ayrıca bir müdahalede bulunmamasını rica etti. Paşaların çekilmesi karşısındaki tutum, İstanbul’daki Milli Hareket temsilcileri ile Mustafa Kemal Paşa’nın bir kez daha aynı çizgide buluşamadığının bir göstergesiydi. Mustafa Kemal Paşa, Felâh-ı Vatan Grubu’nun mümkün olduğunca çok sayıda mebustan oluşan bir çoğunluğu sağlama düşüncesi ile pasif kaldığı düşüncesindeydi. Kendisine göre azınlıkta kalsalar dahi yapılması gereken, bu düşünceden vazgeçerek milli prensipleri tam anlamıyla benimsemiş olanların hiçbir tasfiyeyi kabul etmeyerek kayıtsız şartsız hükümeti düşürmek için çalışmalarıydı.400 Netice itibarıyla Mustafa Kemal Paşa’nın İstanbul’daki Milli Hareket temsilcilerinden istediği bir iş daha halledilmemiş, 9 Şubat’a gelindiğinde Meclis-i Mebusan’a sunulan programında Temsil Heyeti’nin yetkili olmadığına dair ifadelere de yer veren hükümet, 108 mebusun 104’ünün desteği ile güvenoyu almayı başarmıştı.401

Mebus seçilmesine rağmen güvenlik gerekçesiyle Meclis-i Mebusan’a katılmayan ve gelişmeleri Ankara’dan takip etmeye çalışan Mustafa Kemal Paşa, İstanbul’da bulunan arkadaşlarından istediklerini yol arkadaşı Rauf Bey aracılığıyla iletmekteydi.

Meclis açılmadan önce İstanbul’a gidecek olan ve Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti listesinden seçilen mebuslardan bazı önemli görevleri yerine

400 Nutuk, s.249-251; Nutuk Vesikalar, vesika 224,225,227,234; “Rauf Orbay’ın Hatıraları”, c.III, s.242-243.

401 Alemdar, İleri, Vakit, 10 Şubat 1920.

167 getirmelerini isteyen Mustafa Kemal Paşa, yukarıda da bahsedildiği gibi başkanlığa getirilmesini, Meclis’in dağıtılması durumunda Anadolu’da bir meclis toplayabilecek yetkiye sahip olmak amacıyla istemiş, ancak bu isteği gerçekleşmediği gibi önceden kararlaştırılan Müdafaa-i Hukuk Grubu yerine de Felâh-ı Vatan Grubu kurulmuştu.

Bununla beraber Mustafa Kemal Paşa, mebuslar İstanbul’dayken bir talepte daha bulunmuş ve paşaların görevden alınma sürecinde hükümetin gösterdiği pasifliği cezalandırmak için hükümete güvenoyu verilmemesini istemişti. Nitekim Mustafa Kemal Paşa’nın bu isteği de gerçekleşmemiş ve hükümet ezici bir çoğunlukla güvenoyu almıştı. Mustafa Kemal Paşa’nın Milli Hareket temsilcilerinden son isteği henüz Ankara’da iken esasları Temsil Heyeti üyeleri tarafından tespit edilen Misak-ı Milli’nin Meclis-i Mebusan’da kabul edilmesiydi. 12 Ocak’ta resmi açılışı yapılan Meclis-i Mebusan’ın çalışmalarına ara vermesiyle birlikte Milli Hareket temsilcisi bazı mebuslar Mustafa Kemal Paşa tarafından hazırlanıp da İstanbul’a gönderilen metin üzerinde çalışmalar yapmak suretiyle Misak-ı Milli’ye son şeklini vermişti.

Böylece sadece üç ay kadar görev yapan Son Osmanlı Mebuslar Meclisi’nin altına imza attığı en önemli olay, Felâh-ı Vatan grubu adına Edirne Mebusu Şeref Bey tarafından gizli bir oturumda Meclis kürsüsünden okunarak oya konulan ve alkışlar arasında kabul edilen Misak-ı Milli’nin kabulü olmuştu. 28 Ocak 1920 tarihli gizli toplantıda kabul edilerek imzalanan Misak-ı Milli yaklaşık yirmi gün sonra, 17 Şubat 1920 tarihinde Meclis gündemine getirilerek kabul edilmişti.402 Öteki isteklerinin

402 Mütareke sırasındaki sınırları esas alan Misak-ı Milli, bu sınırlar içindeki azınlıklara siyasal denge ve idari bütünlüğü bozmayacak siyasal haklar verilmesini öngörüyor, Arap ülkelerine kendi kaderlerini belirleme hakkı tanıyor, Doğu sınırındaki üç liva ile Batı Trakya’nın Bulgaristan’dan ayrılan bölümüne de aynı hakkı veriyor, hilafet, saltanat ve hükümet merkezi olan İstanbul’un bağımsızlığı ve güvenliğinin sağlanması şartıyla Boğazların uluslararası ticaret ve taşımacılığa açık olacağını belirtiyor, bununla beraber savaş sorumluluğunu kabul eden ve Kanun u Esasi’ye tecavüz eden hükümetlerin de kovuşturulmasını istiyordu. Bkz. Meclis-i Mebusan Zabıt Ceridesi, Dördüncü Dönem, c.1, s.144, 17 Şubat 1920; Vakit, 17 Şubat 1920; “Rauf Orbay’ın Hatıraları”, c.III, s.244;

Kansu, Erzurum’dan…, c.II, s.541-542.

168 gerçekleştirilmesi noktasında hayal kırıklığı ve kızgınlık hisleriyle dolan Mustafa Kemal Paşa’nın Ankara’daki görüşmelerde Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti listesinden seçilen mebuslardan isteyip de yerine getirildiğini gördüğü tek önemli istek Misak-ı Milli’nin kabulü olmuştu. Böylece Sivas Kongresi’nde kabul edilen ve 30 Ekim 1918 tarihini esas alan sınırlar ülke meclisi tarafından kabul edilmiş ve bu uğurda çalışılmasının altı çizilmişti.

d) Kuva-yı Milliye Noktasında Görüş Ayrılıkları

Mustafa Kemal Paşa’nın arkadaşları arasında beklenmedik bir şekilde Temsil Heyeti’nin artık hükümete müdahale etmemesi gerektiği yönünde bir görüş belirmişti. Nasıl olsa Ali Rıza Paşa Hükümeti gibi ılımlı bir kabine işbaşındaydı ve 12 Ocak’ta açılmış olan Meclis-i Mebusan çalışmalarına devam etmekteydi.403 Ali Fuat Paşa bu noktada vatanperverliğinden şüphe edilmeyen Ali Rıza Paşa Hükümeti’nin ruh halinin arkadaşlarına da bulaştığı ve artık milletin kaderini onlara bırakma fikrinin geliştiği yaklaşımından bahsetmektedir.404 Akşin de, Mustafa Kemal Paşa’nın başkanlığa seçilmemesi ve Müdafaa-i Hukuk adının reddedilmesinin liderliğini ve kurduğu örgütü inkâr anlamına geldiğini söylemektedir. Zira büyük bir mücadele sonunda Erzurum ve Sivas Kongrelerinde liderliğini kabul ettiren, Damat Ferit Paşa’yla girilen mücadeleyi kazanan ve örgütünü seçimden başarıyla çıkaran bir lider için İstanbul’da bulunanlara sözlerini dinletememesi bir hayal kırıklığı anlamına gelmekteydi.405 Kuşkusuz bu hayal kırıklığının yaşanmasında Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti temsilcilerine karşı Meclis’te esmekte olan olumsuz havanın da etkisi vardı. Mustafa Kemal Paşa’nın Misak-ı Milli’nin kabulü

403 Nutuk, s.253; Aydemir, Tek…, c.II, s.194.

404 Cebesoy, Milli…, s.272-273.

405 Akşin, İstanbul…, c.II, s.326-327.

169 dışındaki istekleri acaba önemsiz istekler miydi ki yerine getirilmedi? Yapılmasa da olur kabilinden talepler miydi? Müdafaa-i Hukuk adının değiştirilerek Felâh-ı Vatan olmasının basit bir isim değişikliği olarak algılanamayacağını söyleyen Cebesoy, bu durumun başka tevillere yol açarak temsil edilen dava ve programın önemine darbe vurabileceğine dikkati çekmekte, o sırada memlekette milli dava ve siyaset etrafında toplananlara Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti namı verildiğini ve grubun adının Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Grubu olması gerektiğini ifade etmektedir.406 Peki ya Meclis başkanlığı meselesi? Yukarıda da bahsedildiği üzere Mustafa Kemal Paşa’nın Meclis başkanlığına seçilmesi isteği bir hesaba dayanmaktaydı. Başkan seçilmiş olsaydı, Büyük Millet Meclisi’nin Ankara’da açılacağını duyururken Meclis-i Mebusan Reisi sıfatını kullanır, Ankara’ya ulaşmak üzere yolda bulunan Celalettin Arif Bey’den bir beyanname yayımlamasını istemek durumunda kalmazdı. Netice itibarıyla Mustafa Kemal Paşa’nın istekleri gerçekleşmiş olsaydı, sular yatağını daha kolay bulurdu. Öte yandan Mustafa Kemal Paşa arkadaşlarından çok daha cesur adımlar atmalarını beklemişti. Ne var ki hükümetin güvensizlik oyuyla düşürülmesi yönündeki yaklaşımı da kabul edilmemiş, bunlara bir de Temsil Heyeti’nin hükümet işlerine karışmaması yönünde bir takım istekler eklenmişti. Kâzım Karabekir Paşa başta olmak üzere Milli Hareket’in kendi içinden gelen bu istekler esasında hükümetin bu konudaki rahatsızlığının ardından gündeme gelmişti. Ali Rıza Paşa Hükümeti, güvenoyu aldıktan sonraki 14 Şubat’ta vilayet ve sancaklar için yayımladığı bir genelgeyle Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin hükümet işlerine müdahalesine bir son vermek istedi. Zira milli irade adına konuşma hakkı hâlihazırda çalışmakta olan Meclis’e aitti. Genelgede bu

406 Cebesoy, Milli…, s.311-312.

170 durumu ihlal edenlerin cezalandırılması gerektiğinin de altı çizilmişti.407 Hükümetin bu hamlesine karşılık Mustafa Kemal Paşa, milli emellere uygun bir barış elde edilinceye kadar Kuva-yı Milliye’nin faaliyetlerine devam etmesi kararındaydı. Bu nedenle hükümet işlerine müdahale edenlerin cezalandırılmasının istendiği bu genelgeye çok sinirlenmiş, Temsil Heyeti’nin milletin gözünde küçük düşürülmesinin ve cezalandırılmasından söz edilmesinin faydasız bir iş olduğunu ifade etmişti.408 Kâzım Karabekir Paşa ise yine Mustafa Kemal Paşa ile aynı düşüncede olmamış, 23 Şubat’ta kendisine çektiği telde Meclis-i Mebusan’ın Temsil Heyeti ve Kuva-yı Milliye’nin devamına taraftar olmaması halinde Temsil Heyeti’nin işin sorumluluğunu ve kendi mukadderatını Meclis’e bırakarak faaliyetlerine bir son vermesi görüşünde olduğunu söylemişti.409

Yunan ilerlemesi ve Milli Hareket ile aralarındaki gerginlikler gibi nedenlerle Ali Rıza Paşa Hükümeti 3 Mart 1920 tarihinde istifa etti. Esasında hükümeti bu noktaya getiren itilaf devletlerinin yerine getirilmesi imkânsız teklifleriydi.410 Padişah Vahdettin’in hükümeti kurma görevini yeniden Damat Ferit Paşa’ya verme ihtimaline karşı Felâh-ı Vatan Grubu harekete geçti ve vefat eden Reşat Hikmet Bey’in yerine Meclis-i Mebusan başkanlığına seçilen Celalettin Arif Bey başkanlığında bir heyet Padişah’a bir ziyarette bulunmak istedi.411 Huzura kabul edilmeyen heyet başkâtip ve başmabeyinci aracılığıyla Padişah Vahdettin’e, kendisinin sadrazamı seçme hakkına karşılık Meclis’in de güven ve güvensizlik oyu verme yetkisinin olduğunu ve yeni bir kabine krizi yaşanmaması için Damat Ferit

407 Alemdar, 15 Şubat 1920.

408 Nutuk, s.253.

409 Karabekir, İstiklâl Harbimiz, s.536-537; Nutuk, s.259-260.

410 Türkgeldi, Görüp…, s.256; Akşam, Vakit, 4 Mart 1920. Mustafa Kemal ve Ali Fuat Paşalar ise Yunanlılar karşısındaki Kuva-yı Milliye birliklerinin üç km geriye alınmasını Milli Hareket’e kabul ettiremeyeceğini düşünen Ali Rıza Paşa Hükümeti’nin istifa yolunu seçtiğini söylemektedir. Bkz.

Nutuk, s.263; Cebesoy, Milli…, s.341.

411 Türkgeldi, Görüp…, s.256-257; Turan, Türk…, c.II, s.96.

171 Paşa veya Tevfik Paşa’ya kabineyi kurma yetkisinin verilmemesi isteğini iletti.412 Vahdettin de, vaziyetin gerektirdiği şekilde davranarak bir seçimde bulunacağı, ancak Sadrazam’ın arkadaşlarını seçmesine karışamayacağı, bununla beraber kendisine Meclis ve çoğunluk grubu ile anlaşmasını tavsiye edeceği cevabını verdi.

Ne var ki Salih Paşa’yı hükümeti kurmakla görevlendiren Vahdettin, kabineye Meclis içinden hiç kimseyi aldırmayarak verdiği sözü yerine getirmedi.413 Bu gelişmeler yaşanırken Mustafa Kemal Paşa, Rauf Bey’den kabinenin yakında istifa edeceği ve yerine Damat Ferit ya da Tevfik Paşalardan birinin gelebileceğini öğrenmiş, bu konuda Şubat ayı sonlarında Kâzım Karabekir Paşa’yı da bilgilendirmişti.414 Ayrıca Damat Ferit Paşa çizgisinde değil de Ali Rıza Paşa çizgisinde bir kabinenin kurulması için 4-5 Mart gecesi sarayın telgraf yağmuruna tutulması çağrısında bulunmuş,415 Salih Paşa Hükümeti’nin kurulması ile de istediğini almıştı.

Salih Paşa Hükümeti 8 Mart’ta kurulmuş ve Padişah Vahdettin tarafından onaylanmıştı.416 Aynı gün kabinenin kurulduğunu Mustafa Kemal Paşa’ya bildiren Rauf Bey’e göre Salih Paşa iyi niyetliydi ama saray, kabineyi Damat Ferit Paşa’ya zaman kazandırmak amacıyla kurdurmuştu. Mebusların kabineye alınmayacağı ortaya çıktıktan sonra Salih Paşa, kabine üyeleri için Felâh-ı Vatan Grubu’na danışacağını söylemesine rağmen bunu yapmamış, Rauf Bey de Mustafa Kemal

412 Nutuk, s.264-265; Nutuk Vesikalar, vesika 242; “Rauf Orbay’ın Hatıraları”, c.III, s.273.

413 “Rauf Orbay’ın Hatıraları”, c.III, s.273. Salih Paşa kabine kurma çalışmaları ile meşgul iken Padişah kendisinden kabineye hiçbir mebusu almamasını istedi. Kuruluşu aceleye getirilmiş olan bu

‘derme çatma’ kabineye mebuslardan kimsenin girmeyişi, diğer nazırların da önceden nazırlık yapmış isimlerden oluşması, çoğu nezaretin vekâletle yürütülmesine neden olacaktı. Zaten iç ve dış ilişkilerin gerginleştiği bir dönemde başa gelen bu kabinenin ömrü pek de uzun olmayacaktı. Bkz. Türkgeldi, Görüp…, s.258.

414 Karabekir, İstiklâl Harbimiz, s.556.Türkgeldi bu sırada her taraftan telgraflar çekildiğini ve Damat Ferit Paşa’nın sadarete getirilmesinin vahim neticeleri olacağından bahsedildiğini söylüyor. Bkz.

Türkgeldi, Görüp…, s.256.

415 Nutuk, s.266-267.

416 Takvimi Vakayi, Vakit, 9 Mart 1920.

172 Paşa’ya kabineye güvenoyu verilmemesi için çalıştıkları bilgisini vermişti.417 Bununla beraber kabinenin güvenoyu almasına da gerek kalmamış, 16 Mart’ta İstanbul’un işgalinin şiddetlendirildiği ve birkaç gün sonra da Meclis’in çalışmalarına ara verdiğini duyurduğu bir süreç başlamıştı.

e) İstanbul’un İşgalinin Şiddetlendirilmesi

Rauf Bey, Mustafa Kemal Paşa’ya gönderdiği 11 Mart tarihli telgrafında İstanbul’da bulunan önde gelen Kuva-yı Milliyecilerin İngilizler tarafından tutuklanacaklarını güvenilir kaynaklardan öğrendiğini ve ne olursa olsun İstanbul’da kalarak namus vazifesini yapacağını bildirmekteydi. Mustafa Kemal Paşa ise cevabında İngilizlerin kendilerini tutuklama kararına karşı Meclis-i Mebusan’ın cesur bir şekilde vazifesine sonuna kadar devam etmesini, bununla beraber Rauf Bey gibi varlığı Milli Hareket’in geleceği için gerekli kimselerin Ankara’ya gelerek kendilerine katılmalarının şart olduğunu söylemekteydi.418 Mustafa Kemal Paşa’nın bu ifadelerine rağmen Rauf Bey, Komutanlar Toplantısı’nda alındığını söylediği kararı419 hatırlatmakta ve Anadolu’da bir milli hükümetin kurulması amacıyla Mustafa Kemal Paşa’yı dinlemeyişini şu sözlerle anlatmaktaydı: “İngilizleri dünya ve milletimiz gözünde zalim ve mütecaviz duruma sokmak maksadıyla kaçmamak kararını verdim ve Mustafa Kemal Paşa’ya yazdığım son telgraflarla da müşterek kararımızı hatırlatarak ‘Biz burada kalıp vicdan borcumuzu yapacağız’ diyerek bu kararımı kendisine bildirdim.420

417 Karabekir, İstiklâl Harbimiz, s.572; Akşin, İstanbul…, c.II, s. 384.

418 Nutuk, s.272-273; Cebesoy, Milli…, s.344-345; “Rauf Orbay’ın Hatıraları”, c.III, s.274.

419 Cebesoy, bu noktada nasıl hareket edileceği konusunda Felâh-ı Vatan Grubu İdare Heyeti ile Temsil Heyeti kararları arasında farklılık olduğunu, bununla beraber Sivas’taki Komutanlar Toplantısı’nda İstanbul’a gideceklerin gerektiğinde kendilerini feda edecekleri konusunda bir karar verilmiş olduğunu söylemektedir. Bkz. Cebesoy, Milli…, s.349.

420 “Rauf Orbay’ın Hatıraları”, c.III, s.274.

173 İstanbul’daki Milli Hareket temsilcileri 13 Mart’ta Kara Vasıf Bey’in Şişli’deki evinde yaptıkları toplantıda Meclis-i Mebusan’ın kapatılması durumunda kaçma kararı aldılar.421 Toplantıya Rauf, Mazhar Müfit, Bekir Sami ve Kara Vasıf Beyler gibi kimseler katılmıştı. Rauf Bey’e göre, Meclis-i Mebusan Misak-ı Milli’yi kabul etmek başta olmak üzere üzerine düşen görevleri yerine getirmişti. Bu nedenle artık kapatılması ve Anadolu yolunun açılması gerekmekteydi. Bununla beraber Milli Hareket’in önde gelenleri Anadolu’ya kaçarsa İngilizler Meclis’i basmaktan vazgeçebilir, bu durum da Anadolu’da bir milli hükümetin kurulmasını engelleyebilirdi. Kendisi bu vazifeyi bir fedakârlık yaparak üzerine almış, işin farklı birkaç yönüne daha dikkat çekmişti: “…Kendim de kaçabilirdim. Fakat kaçtığım takdirde Meclisin basılmaması ihtimali olduğu gibi bir başka mahzur da vardı. Mecliste Felâh-ı Vatan grubunu teşkil eden arkadaşların hepsi buraya, daha doğrusu bana güvenerek gelmişlerdi. Kaçtığım takdirde bu arkadaşların, ‘İşte çeşitli vaatlerle bizi buraya getirdiler, şimdi de kaçıp gittiler. Bizim başımızı da belaya soktular.’ diyerek Mecliste kalmaları ve kendilerine katılacak olan diğer kalanlarla Meclisi devam ettirme ihtimali vardı. Sonra da ben Anadolu’da bir orduya kumanda edecek değildim. Oradaki arkadaşlar, yeni kuracakları meclisle yeni hükümeti de teşkil edip idareyi yürütebilirlerdi. Fakat asıl olan behemehâl Meclisin İngilizler tarafından basılmasını sağlamaktı. Bu olmadıkça Anadolu’da ne millet meclisi, ne de milli hükümet kurulabilirdi. Bu noktada aylarca evvel Mustafa Kemal Paşa ile mutabık kaldığımız malumdu.”422

Esasında Mustafa Kemal Paşa, Rauf Bey’e gönderdiği ve ertesi gün Kara Vasıf Bey’in evindeki toplantıda da okunan telgrafında söylediği gibi olağanüstü olayların arifesinde bulunduklarını ve her ihtimale karşı özellikle Anadolu’da bulunması yararlı olabilecek arkadaşlarından, uyanık bulunmalarını, gerektiğinde Anadolu’ya geçmek için hazırlıklı olmalarını istemişti. Ne var ki Rauf Bey, Mustafa Kemal

421 Kansu, Erzurum’dan…, c.II, s.551.

422 “Rauf Orbay’ın Hatıraları”, c.III, s.274-275.