• Sonuç bulunamadı

T.C KIRIKKALE ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SİYASET BİLİMİ VE KAMU YÖNETİMİ ANABİLİM DALI SİYASİ ETİK VE KUTADGU BİLİG. Yüksek Lisans Tezi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "T.C KIRIKKALE ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SİYASET BİLİMİ VE KAMU YÖNETİMİ ANABİLİM DALI SİYASİ ETİK VE KUTADGU BİLİG. Yüksek Lisans Tezi"

Copied!
81
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C

KIRIKKALE ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

SİYASET BİLİMİ VE KAMU YÖNETİMİ ANABİLİM DALI

SİYASİ ETİK VE KUTADGU BİLİG Yüksek Lisans Tezi

Hazırlayan Bengücan Fındık

Tez Danışmanı

Yrd. Doç. Dr. Celalettin Güngör

Kırıkkale

2014

(2)

ONAY

Bengücan Fındık tarafından hazırlanan “Kutadgu Bilig ve Siyasi Etik”

başlıklı bu çalışma 09.06.2014 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği/

oyçokluğu ile başarılı bulunarak jürimiz tarafından Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Ana Bilim Dalında yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

Başkan

Doç. Dr. Cemal Fedayi

Üye Üye

Yrd.Doç. Dr. Celalettin Güngör Yrd. Doç. Dr. İsmail Gökdeniz

(3)

Kişisel Kabul Sayfası

Yüksek lisans tezi olarak sunduğum “Kutadgu Bilig ve Siyasi Etik” adlı çalışmanın, tarafımdan bilimsel ahlak ve geleneklere aykırı düşecek bir yardıma başvurmaksızın yazıldığını ve faydalandığım eserlerin kaynakçada gösterilenlerden oluştuğunu, bunlara atıf yapılarak faydalanılmış olduğunu belirtir ve bunu şeref ve haysiyetimle doğrularım.

Tarih:…...……….

Adı Soyadı :………...

İmza……….

(4)

ÖZET

Türk ve dünya tarihi açısından çok önemli bir yere sahip olan Kutadgu Bilig;

Türk yazınının elimize ulaşan ilk siyasetnamesidir. Yapıt dört ana karakterin karşılıklı konuşmaları şeklinde kurgulanmış ve devlet yönetimiyle ilgili bilgi ve öğütlere yer verilmiştir. İlk Müslüman Türk Devleti olan Karahanlılar döneminde yazılmış olan yapıt, Türklerin geçiş dönemi özelliklerini yansıtması bakımından da önemlidir.

Kutadgu Bilig’de anlatılan devlet, sınırlandırılmış bir iktidarla, hukuk devleti ve sosyal devletle benzerlikler göstermektedir. Yöneticilerin sahip olması istenen özellikler ve onlara verilen öğütlerden de siyasi etik değerlere ulaşılabilmektedir.

Kutadgu Bilig’i siyasi etik açısından incelediğimiz tezimizin ilk bölümünde etik, ahlak, siyasi etik kavramlarını ve siyasi etik kuramlarını; ikinci bölümde Kutadgu Bilig’in içerik çözümlemesini ve üçüncü bölümde de yapıttan yapabileceğimiz siyasi etik çıkarımları inceledik.

Anahtar Kelimeler: Siyasi Etik, Siyasi Etik Kuramları, Ahlak, Kutadgu Bilig, Türk Kültürü

(5)

ABSTRACT

Kutadgu Bilig, which is very important for Turkish and world history, the first politicbook (siyasetname) of Turkish litarature. The book fictionalized from of four main characters talking among themselves and are given information and advice relating to states management. The book, that is written during the period of Karahans, which is the first Muslim Turkish state, is important for reflecting from Turks transition periods characteristics.

The state described in Kutadgu Bilig, demonstrates similarities with limited sovereignty, constitutional state and social state. Political ethic values can be reached from managers have the desired properties and given them advice.

Our thesis, whic was examined in terms of Political ethics in Kutadgu Bilig, we examine in the first section; ethics, morality, political ethics and political ethic theories; in second section content analysis of Kutadgu Bilig and third section;

inferences abaout political ethics in Kutadgu Bilig.

Key Words: Political Ethics, Political Ethic Theories, Morality, Kutadgu Bilig, Turkish Culture

(6)

KISALTMALAR LİSTESİ

M.Ö : Milattan Önce M.S : Milattan Sonra

TÜSİAD : Türkiye Sanayici İş Adamları Derneği ZKÜ : Zonguldak Kara Elmas Üniversitesi

TODAİE : Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü KKEFD : Kazım Karabekir Fen Edebiyat Fakültesi Dergisi

(7)

İÇİNDEKİLER

ÖZET... i

ABSTRACT ... ii

KISALTMALAR LİSTESİ ... iii

İÇİNDEKİLER ... iv

GİRİŞ ... 1

BİRİNCİ BÖLÜM ETİK ve SİYASİ ETİK KAVRAMLARI I. KAVRAMSAL OLARAK ETİĞİN İNCELENMESİ ... 5

A. Etik ve Ahlak İlişkisi ... 9

B. Hukuk ve Etik İlişkisi... 11

C. Siyaset ve Etik İlişkisi ... 13

II. SİYASİ ETİK NEDİR? ... 16

A. Siyasi Etik ... 17

B. Siyasi Etik Kuramları ... 18

1. Mutlakçı/ Deontolojik Yaklaşım ... 19

2. Yararcı Yaklaşım ... 21

3. Sentezci Yaklaşım ... 23

İKİNCİ BÖLÜM KUTADGU BİLİG’İN İÇERİK ÇÖZÜMLEMESİ I. KUTADGU BİLİG’İN DÜŞÜNCE TARİHİ AÇISINDAN ÖNEMİ ... 26

II. YUSUF HAS HACİP VE KUTADGU BİLİG ... 27

III. KUTADGU BİLİG’İN KAYNAKLARI ... 30

(8)

IV. KUTADGU BİLİG’İN DEVLET FELSEFESİ ... 35

A. Hakimiyetin Kaynağının Tanrı Olması ... 36

B. İktidarın Sınırlandırılması ... 36

C. Dünya Devleti ... 38

D. Hukuk Devleti ... 39

E. Sosyal Devlet ... 41

V. KUTADGU BİLİG’DE GENEL AHLAK KAVRAMLARI ... 42

A. Kutluluk ... 42

B. Bilgelik ... 43

C. Doğru ve Adaletli Olmak ... 44

D. Erdemli Olmak ... 45

E. İnsanlara Yararlı Olmak ... 46

F. Cömert Olmak ... 47

G. Yiğit Olmak ... 48

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM KUTADGU BİLİG’DE SİYASİ ETİK ÇIKARIMLARI I. VEZİRİN SAHİP OLMASI GEREKEN ÖZELLİKLER ... 49

II. HÜKÜMDARIN SAHİP OLMASI GEREKEN ÖZELLİKLER ... 52

A. Hükümdarın Görevleri ... 55

1. Halkı Refah İçinde Yaşatmak ... 56

2. Kanunları Düzenleyip Uygulayarak Dirlik ve Düzeni Sağlamak, Adaleti Temin Etmek... 57

3. Savaş Gücü ile Devleti Düzen İçinde Bulundurmak ve Fetihler Yapmak . 58 B. Halkın Hükümdar Üzerindeki Hakları ... 59

C. Hükümdarın Devlet Yönetiminde Dikkat Etmesi Gereken Konular ... 60

SONUÇ ... 64

KAYNAKÇA ... 68

(9)

GİRİŞ

Kutadgu Bilig 11. yüzyılda elimize ulaşan ilk manzum yapıttır. Kutadgu Bilig’i önemli bulmamızın nedenlerinden biri zengin bir Türkçe ile ve yabancı kelimeleri mümkün olduğunca az kullanarak yazılmasıdır. Eserin Türkçe yazılmış olması, yazarının gözünde de eseri daha değerli yapmaktadır. “ Arapça ve Farsça kitaplar çoktur; bizim dilimizde bütün hikmetleri toplayan yalnız budur.”1 Her ne kadar çalışmamız bir edebiyat ya da filoloji çalışması olmasa da Türkçe’ye olan sevgimiz Kutadgu Bilig üzerine heyecanla çalışmamızın bir neden olmuştur.

Kutadgu Bilig’in siyaset ve yönetim bilimi için araştırılmaya değer olduğu pek çok bilim insanı tarafından görülmüş; Kutadgu Bilig’deki devlet yönetimi, hukuk anlayışı, toplum görüşü, sınıf anlayışı ve bunun gibi konularda araştırmalar yapılmıştır.

Yaptığımız ön çalışmada; Kutadgu Bilig’de anlatılan devletin sosyal devlet anlayışına sahip olduğu, din ve devlet işlerinin mümkün olduğunca ayrıldığı, hukukun üstünlüğünü ve yasanın karşısında eşitliğin benimsendiği, zorba bir hükümdarın kabul edilemez olduğu ve iktidarın sürmesi için halkın gözünde meşruluğun kaybolmaması gerektiği görülmüştür. Kutadgu Bilig’in evrensel ve modern devletlere özgü özelliklerden bahsetmesi, çalışma konumuzu seçerken bize esin kaynağı olmuştur.

Kutadgu Bilig’de Kamu yararını, hizmette yeterliliği, işin ehline verilmesini, hükümdarın ve halkın, görev ve sorumluluklarının sayılmasını gördükten sonra, Kutadgu Bilig’in günümüzün siyasi etik değerleriyle örtüşebileceğini düşündük.

Çalışmamızın özgünlüğü açısından; Kutadgu Bilig’deki öğütlenen ahlak kurallarını ya da genel olarak Kutadgu Bilig ahlakını çalışmak yerine Kutadgu Bilig’de siyasi etiği çalışmayı uygun gördük. Böylece hem çalışma alanımızı daraltmak hem de Kutadgu Bilig’i etik kuramları ve modern etik değerler

1Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, Çev: Reşit Rahmeti Arat, Ankara, 1974, 73

(10)

çerçevesinde çalışmak fırsatı bulduk. Kutadgu Bilig’de aradığımız siyasi etik Makyavelist bir anlayışa mı yoksa Kant ahlakına mı yakın, modern etik değerlerle bağdaşabiliyor mu yoksa kural tanımaz sınırsız bir iktidar anlayışıyla mı karşılaşacağız? Bu soruların Türk yönetim ve siyaset tarihi bakımından önemli olması bize bir heyecan kaynağı oldu.

“Türk devlet teşkilatı bakımından olduğu gibi, fikir hayatı bakımından da çok önemli bir devrin aynası olan Kutadgu Bilig’den Türklük bilgisiyle alakalı pek çok yeni noktanın eklenmesi konusunda yararlanılacağından şüphe etmiyorum.”2

Uygur ve Karahanlı kaynaklarını bize açan, böylece Türk kültürünün öz temelleri üzerinde canlanmasını ve gelişmesini hazırlayan bir Türk bilim adamı olan Reşit Rahmeti Arat’ın3 bu sözleri çalışmamızın ilham kaynaklarından biridir. Arat’ın 1974 yılında yayımlanmış olan Kutadgu Bilig çevirisi çalışmamızda kullandığımız temel kaynaktır*.

Arat, Kutadgu Bilig çevirisinin ön sözünde, eserin içine girip zevkine varacak kadar sabredenlerin Kutadgu Bilig’i yalnız yazıldığı dönem içerisinde değil, bugünün şartları içinde de seveceklerini4 söylemiştir. Biz de aynı Arat’ın söylediği gibi zevkle ve sabırla kitabın içine girerek, Kutadgu Bilig’in ruhunu okumaya çalıştık.

Kutadgu Bilig’de siyasi etiği aradığımız bu çalışmamız üç bölüme ayrılmıştır.

Birinci bölümde siyasi etik, ikinci bölümde Kutadgu Bilig’in içerik çözümlemesi ve üçüncü bölümde de Kutadgu Bilig’de siyasi etikle ilgili çıkarımları çalışılmıştır.

Çalışmamızın birinci bölümünde, siyasi etiğin tanımını yapmadan önce etik ve ahlak kavramlarını inceleme gereği duyduk çünkü varmaya çalıştığımız nokta eserin barındırdığı ahlak değil evrensel etik değerlerdi. Siyasi etiğin tanımını yapmak da Kutadgu Bilig içinde neyi aradığımız konusunda çok önemliydi. Daha sonra siyasi etik kuramlarını çalıştık. Batı siyasi düşüncesindeki görüşlerle Kutadgu Bilig’in örtüştüğü noktaları bulmak; Kutadgu Bilig’de siyasi etik değerlerin var

2Kutatdu Bilig, (önsöz) s. VIII

3 Halil, İnalcık; “Kutadgu Bilig’deTürk ve İran Siyaset Nazariye ve Gelenekleri”, Osmanlı’da Devlet, Hukuk ve Adalet, Eren Yayıncılık, İstanbul, 2005

*Eserden yapacağımız alıntılar dipnotta Kutadgu Bilig olarak gösterilmiştir.

4 Kutadgu Bilig, s.IX

(11)

olduğu savımızı güçlendirecekti. Çalışmamızın birinci bölümünde Batı siyasi düşünceler tarihine yoğunlaşıp, konunun dağılması endişesini yaşadığımızdan siyasi etik kuramlarını genel olarak incelemeyi yeğledik.

Çalışmamızın ikinci bölümde genel olarak Kutadgu Bilig’i ve onun felsefesi incelenmiştir. Tezimizin temel parçası Kutadgu Bilig olduğu için, onun yazarını tanımak, hayatını bilmek; eserin genel felsefesini ve devlet modelini anlamak son derece önemliydi. Eser hakkında yapılan çalışmalara ve yorumlara baktığımızda;

Kutadgu Bilig’in etkilendiği kültürlerin ve kaynaklarının azımsanmayacak kadar çalışıldığını gördük. Yapılan bazı çalışmalarda Kutadgu Bilig’in Hint, Çin, İran ve Yunan uygarlıklarının etkisi altında yazıldığı iddiasını gördük. Türklerin çevresiyle olan iletişimi sebebiyle komşu kültürlerden etkilenmiş olabileceği doğrudur. Ancak Kutadgu Bilig’in tamamen başka bir kültürün etkisiyle yazılmış ve özgün olmadığı sonucuna varmamız daha en başında iddiamızı çürütebilirdi. Ne var ki Sadri Maksudi Arsal ve İbrahim Kafesoğlu’nun Kutadgu Bilig’in özgünlüğü hakkında önemli çalışmaları vardı ve onları referans alarak yolumuza devam ettik. Kutadgu Bilig’in devlet felsefesini incelerken de Reşat Genç ve Nejat Doğan’ın çalışmaları önemli bir yol gösterici oldu.

Kutadgu Bilig, bir yönetim ve siyaset kitabı olmakla beraber, eski devirlerde benzerlerine çok sık rastlanan, daima ahlaki öğütlerle dolu olan siyasetnamelerden;

devlet yönetimini, örgütlenme yapısını ve toplumsal hayatı ele alışıyla ayrılmaktaydı5. Eserde anlatılan devletin; eşitlikçi, sosyal, halka karşı dürüst, evrensellik iddiasında olan ve hukuk devleti ilkesini benimsemiş olduğu sonucuna varmamız; siyasi etiği bulabileceğimiz düşüncesini güçlendirmiştir.

Çalışmamızın üçüncü bölümünde; hükümdar ve vezir tipleri üzerinden Kutadgu Bilig’deki siyasi etik değerlere ulaşmaya çalıştık. Devlet adamlarına verilen

5İbrahim, Kafesoğlu, Kutadgu Bilig ve Türk Tarihimizdeki Yeri, Kültür Bakanlığı Yayınları, İstanbul, 1980, s. 13

(12)

öğütler ve onların kendi ağızlarından anlattıkları, eserdeki siyasi etiği anlamamız için en güzel kaynaktı.

,

(13)

BİRİNCİ BÖLÜM

ETİK ve SİYASİ ETİK KAVRAMLARI

Siyasi etik kavramına ulaşabilmemiz için öncelikle ahlak kavramını ve ardından etik kavramını tanımlayarak, etiğin hukuk ve siyasetle olan bağını incelememiz gerekmektedir.

Etik ve ahlak kavramları birbirlerinden ayrı kavramlar olsalar da sık sık birbirleri yerine kullanılırlar. İnsanların zihninde siyasi ahlakla siyasi etik yahut iş ahlakıyla iş etiği aynı şekilde canlanır. Çalışmamızın amacı doğaldır ki etik ve ahlak kavramları arasındaki farkları belirlemek ve iki kavramı kesin çizgilerle birbirinden ayırmak değildir fakat ayrıntılı olarak etik ve ahlak kavramlarını incelenmesini bilimsel bir gereklilik olarak görüyoruz.

I. KAVRAMSAL OLARAK ETİĞİN İNCELENMESİ

En eski felsefe disiplinlerinden biri olan etik, yapılması gerekeni söyleyen veya davranışlara ilişkin normlar koyan bir disiplin değil yapılması istenen eylemlere sorular soran; neyin değerli neyin değersiz olduğu, hangi eylemlerin yapılmasının doğru, hangilerinin doğru olmadığı, doğru eylemin ve adaletin ne olduğu gibi soruları sorma işidir. Etik, ahlak üzerinde düşünebilme, bir ahlak felsefesi yapma etkinliği, tarihsel olarak yaşanan bir olgu olan ahlaka yönelen bir felsefe disiplini olarak gelişmiştir6. Felsefi bir disiplin olan etik, insanın bireysel ve toplumsal ilişkilerini nasıl yönlendireceği konusunda yön gösterecek, iyi ve kötüyü belirleyecek ölçütlerin neler olabileceğini gösteren bir bilimdir7.

6 Davut Dursun, “Siyaset ve Ahlak: Gerçeklikle İdealin Bağdaşmazlığı Sorunu”, 2. Siyasette Ve Yönetimde Etik Sempozyumu, Sakarya, 2005. S.18

7 Ömer Demir; Mustafa, Acar, Sosyal Bilimler Sözlüğü, Ağaç Yayıncılık, İstanbul, 1992, s.18

(14)

Etiğin konusu, insan davranışları ve bu davranışlarla ilgili tüm etkenlerdir. Bu etkenler, eylemin gerçekleştiği koşullar, eylemin amacı, sonucu, doğruluğu ya da yanlışlığı gibi konuları kapsar.8

Etik, her şeyden önce, insan ve toplum için ideal olanın araştırılması çabasıdır. Daha geniş bir bakış açısı ile bütün etkinlik ve amaçların yerli yerine konulması, neyin yapılacağı ya da yapılamayacağının, neyin isteneceği ya da istenmeyeceğinin, neye sahip olunacağı ya da olunmayacağının bilinmesidir. Etik, bireysel ve sosyal deneyimimizin, insan davranışının yönlendirmesi gereken kurallara ve hayatta peşine düşmeye değecek değerlere karar verilmesi yoluyla anlamlandırılabilmesi için, akıl yoluyla oluşturulan sistematik bir girişimdir. Etik akıl yolunu kullandığından, ahlakın teolojik ve dinsel yaklaşımlarından ayrılır. Hayatta hangi kuralların ve değerlerin izlenmesi gerektiğini kesinleştirmeye çalıştığından antropoloji, psikoloji ve sosyolojiden de ayrılır. Bu disiplinlerin hepsi, insanların nasıl davrandıklarını açıklarken, etik insanların nasıl davranmaları gerektiğini açıklamaya çalışır. Etik, bilerek ve isteyerek yapılan insan faaliyetleriyle ilgilenir9.

Etik; insanların, birbirleriyle ve kurumlarla olan ilişkilerinde iyi, doğru, kötü veya yanlış olarak adlandırdıkları değer yargıları denektir. Bu değer yargılarının;

toplum, siyaset, yönetim ve yargı hayatında çok önemli bir yeri vardır. Bir toplumun gelişmesi ve kalkınması için gerekli olan maddi sermaye, borç olarak alınabilir, ancak kurumsal yapının ve sosyal dokunun temeli olan etik, borç olarak alınamaz, başka bir şeyle karşılanamaz ve dışarıdan alınamaz. Etik bir toplumun manevi öz sermayesidir ve ancak toplumun ve kurumların içinde geliştirilebilir. Önce sivil toplum içinde geliştirilen etik değer ve ilkeler, daha sonra uyulması gereken genel kurallar haline dönüşür. Bu kurallar günümüzde etik davranış kodları adı altında, hukuk kuralları gibi yazılı hale getirilmekte ve bunları çiğneyenlere maddi

8 Aydın Usta, "Kamu Görevlisinin Etik Amaç ve Ahlaki Yükümlülüğüne Yönelik Bir Değerlendirme", Türk İdare Dergisi, Sayı: 468, 2010, s. 165.

9 Cüneyt Yüksel, Devlette Etikten Etik Devlete: Kamu Yönetiminde Etik, Tüsiad Yayınları, İstanbul, 2005 s. 51

(15)

yaptırımlar uygulanmaktadır. Bir bakıma hukuk, etik değerlere dayanmaktadır ve bugün gelişmekte olan bir etik hukukundan söz edebiliriz10.

Etik kavramına baktığımızda ahlakla ilişkili olduğunu ancak ondan ayrıldığını görürüz. Ahlak yaptıklarımızın ve yaptıklarımızın sonuçlarını değerlendiren kültürel bir öğeyken, etik ahlakı konu edinen felsefe dalıdır. Etik, ahlak gibi ne yapılması gerektiğini kültür bağımlı olarak söylemeden, olanı değerlendirir ve kendini ahlaki eylemin bilimi olarak tanımlar. İyi olanı değil, iyi olduğu sonucuna nasıl vardığımızı irdeler, ahlak üretmez, ahlak üzerine konuşur11.

Etik ile ahlakın özdeş olmamasının nedeni etiğin ahlak felsefesi olması, ahlakın ise etiğin araştırma konusu olmasıdır. Etik kuramlar, ahlakın özü, kökeni ve toplumsal yaşamadaki işlevinin yanı sıra, insanların bir arada yaşabilmelerinin gerekleri, toplumsal yaşamın değerleri ve normları, kişilerle toplum arasındaki ilişkiler, bireysel yaşamın amacı ve anlamı üstüne görüşleri dile getirilir12.

Etik, karakterlerin eğitilmesi ve uygulamada karar verebilmeye karşılık gelirken, ahlak daha genel olarak bir toplumun doğru kabul ettiği uygulamalardır.

Bununla birlikte ahlaki kurallar toplumdan topluma farklılık gösterir. Etik değerler ahlaka göre daha evrensel kabul edilir. Bu ayrıma giden düşünürler arasında bile etik ve ahlak kavramı çoğu noktada çakışır13.

Etik, ahlaki davranış, eylem ve yargıları ilgilendiren bir konu olarak felsefe ve bilimin önemli bir dalı olmuştur. Ahlak felsefesi olarak anlayabileceğimiz etik, ahlakı konu edinen felsefe dalıdır ve ahlak terimleriyle ahlaki yargıların statüsünü analiz eder, takınılan ahlaki tutumların ardında yatan yargıları ele alır14.

İoanna Kuçuradi’ye göre, etik eylem gerekeni yapmak ile alakalıdır. Bir eyleme baktığımızda gerekeni yapma üç ayrı anlama gelebilir. Birincisi kişinin

10Bilal Eryılmaz, ‘’Etik Kültürü Geliştirmek” Etik Komisyonu Konuşma Metni 2008

11 Mustafa Gündüz, Ahlak Sosyolojisi, Anı Yayınevi, Ankara 2005, s.8

12 İnayet Pehlivan Aydın, Yönetsel Mesleki ve Örgütsel Etik, Pagem A Yayıncılık, Ankara, 2002, s.

6

13 Yüksel, Devlete Etikten Etik Devlete, s.50

14 Aydın, s. 4

(16)

amacına ulaşacak tarzda hareket etmesi; ikincisi, kişinin belirli bir ilişkide istediğini gerçekleştirecek tarzda hareket etmesi, üçüncüsü de kişinin belirli bir ilişkide yapılması gerekeni bulup yapması demektir15.

Piepper etik çalışmalarının üç başlık altında incelendiğinden bahsetmektedir.

Bunlar normatif etik, betimleyici etik ve meta etiktir.

Nasıl eylemde bulunmalı, nasıl yapmalı, doğru olan hangisi gibi sorulara yanıt arayan normatif etik bireylere hayatlarında bir rehber olma amacı taşımaktadır.

İnsanın nasıl ahlaken iyi olacağını tanımlarken16, ahlaki talep ve normları betimlemeden temellendirilmesini hedefler. Normatif etik bu işlevini yerine getirirken ya koşulsuz kendine uyulması istenen en üst düzeydeki ahlak ilkesine dayanır ya da gerçekleştirilmesi herkesi bağlayan en üst iyiye gönderme yapar17.

Betimleyici etik ise ahlak ya da ahlaki ilkelerde olan ve olması gereken ilkelerle ilgilenir. Betimleyici etik norm bildirmez, kural koymaz, sadece insan davranışlarının sonuçlarını betimler18.

Meta etik dil analizi anlayışı anlamına gelmektedir ve gündelik ahlak dilini analiz ederek ahlaki eylemin özelliği ve nedenleri hakkında bizi aydınlatmaya çalışır19. Meta etik, normatif etiğin ortaya koyduğu ahlaki yargılar üzerine konuşarak, bu yargılarda adı geçen kavramları ve söz konusu kavramlarla yargıların anlamlarını ve birbirleriyle olan ilişkilerini inceler. Dolayısıyla, meta etik, ahlaki hayatla ilgili önermeler ileri süren etiğin de bir üst düzeyine çıkarak, onun üzerine bir söylem olmaktadır20 .

15 İoanna Kuçuradi, Etik, Türkiye Felsefe Kurumu Yayınları, Ankara, 2011, s.82

16 Ahmet Cevizci, Felsefe Sözlüğü, Paradigma Yayıncılık, İstanbul, 2005, s.4.

17 Annemarie Piepper, Etiğe Giriş,Çev. Veysel Atayman- Gönül Sezer, Ayrıntı yayınları İstanbul, 2012. s.214

18 Cevizci, s.6

19 Piepper, s.205.

20 Cevizci, s.10

(17)

A. Etik ve Ahlak İlişkisi

Aristotales’ten beri bir felsefi disiplinin adı olan etik, köken olarak Yunanca’daki ‘ethos’ sözcüğünden gelmektedir ve ayrı iki anlamı bulunmaktadır. Bu anlamlardan ilki alışkanlık, töre ve görenek anlamlarını taşırken diğeri ise karakter anlamına gelmektedir. ‘Ethos’un Latince karşılığı ‘mos’ kelimesinden Almanca

‘moral’, İngilizce ‘morality’ yani ahlak kelimesi türemiştir21.

Cevizci, ahlak kavramını, “Genel anlamda, mutlak olarak iyi olduğu düşünülen ya da belli bir yaşam anlayışından kaynaklanan davranış kuralları bütünü;

İnsanların kendisine göre yaşadıkları, kendilerine rehber aldıkları ilkeler bütünü ya da kurallar toplamı’’ 22 şeklinde tanımlamıştır.

Bir toplumsal bilinç ve davranış biçimi olarak ahlak; bir topluma özgü tarihsel ve somut olarak belirlenmiş değerler, normlar, davranışlar ve davranış biçimlerinin bütünüdür23. Ahlakın toplumlara ve sınıflara özgü olması ve evrensel bir nitelik taşımaması, toplumdan topluma göreceli olduğunu göstermesi bakımından önemlidir.

Moral sözcüğünün karşılığı olan ahlak, toplumdan topluma değişebildiği gibi, aynı toplum içerisinde de farklı grupların benimsediği ahlak kuralları arasında da farklılıklar vardır. Ahlak Arapça huy anlamına gelen ‘hulk’ kelimesinin çoğulu olup, insanlar arasında uyulması gereken kuralları içerir. Ahlakın etkisi, yaptırımı, zorlayıcı gücü insanın vicdanıdır. İnsan yaptıklarının vicdanının sesini dinleyerek doğruluğuna yanlışlığına karar verir. Böylece birey kendisinin başkalarıyla olan ilişkilerinde denge, düzen, denetim ve uyum sağlar24. Hukuk kuralları ahlaktan etkilenir ve ahlaki kuralların yaptırım gücü yasa eliyle zorlayıcı güç haline gelip vicdanın ötesine geçebilir.

21 Piepper, s. 31

22 Cevizci, s.28

23 Aziz Çalışlar, Ansiklobedik Kültür Sözlüğü, Altın Kitaplar Yayınevi, İstanbul, 1983 s.10

24 Aydın, s.5.

(18)

Ahlakın içeriğine bakıldığında norm ve değerlerin soyutlaması olduğu görülmektedir. Bunlar daha çok buyruklar ve yasaklar şeklinde uyarıda ve çağrıda bulunan norm ve değerlerden oluşmaktadır. Her bir grubun ve toplumun ahlakı ayrı olarak karşımıza çıkmakla birlikte, çeşitli ahlakları süzerek, buradan kapsamlı bir insanlık ahlakına ulaşmaya çalışmanın başarı şansı da bulunmaktadır. Özgürlük, eşitlik, insan onuru, adalet gibi birçok temel değer hemen her yerde ahlakın temelini oluşturmaktadır. Asıl zorluk bu değerlerin farklı yaşam biçimlerine ve kültürlerine aktarılmasında ortaya çıkmaktadır25 .

Ahlak ilk anlam olarak yapılması ve yapılmaması gereken, izin verilen ve verilmeyen, kişiler arası ilişkilerde iyi ve ya kötü bulunan davranışlardır. Yani kişiler arası ilişkilerde karşımıza çıkan değer yargıları sistemidir. Aynı eylemin farklı gruplar için farklı değerlendirilebileceği, ahlakın göreceliliğini gösterir26. Bir ahlak kuralı bağlayıcı olduğu kabul edilerek belirlenmiş olan norm ve değerlerin soyutlamasıdır ve buyruklar ve yasaklar şeklinde topluma uyarıda ve çağrıda bulunur. Dolayısıyla her ahlak tarihsel süreçte ortaya çıkmış ahlakla yine tarihsel süreçte insanın özgürlük anlayışına göre değişen kurallar ile birlikte değiştiği için, genele yayılamayacak bir ahlaktır ve hep bir grubun, bir sosyal topluluğun ahlakı olarak karşımıza çıkacaktır27.

Toplumsal yaşamda ahlak, daha çok töre anlamında tutum ve davranışları ifade etmek amacıyla kullanılmaktadır. Etik ise bir sürecin ve nasıl sorusunun anlatımıdır. Başka deyişle, etik usul veya biçim, ahlak ise esas ya da içerik ile ilgilenmektedir28.

Etik, insan davranışlarını felsefi bir bakış açısıyla sorgular. Bu sebeple etik ve ahlak bir biri yerine kullanılmamalıdır; ahlak insanın değer ve davranışlarını incelerken, etik bu alana yapılan akademik çalışmaları inceler. Ahlakla ilgili konular kişiler ve toplumlara göre değişken olabilirken, etik kurallarda bir evrensellik söz

25 Abdülkadir Mahmutoğlu, ‘’Etik ve Ahlak; Benzerlikler, Farklılıklar, İlişkiler’’ Türk İdare Dergisi Yıl 81, Sayı 463-464, s. 225 s.233.

26 Harun Tepe, "Bir Felsefe Dalı Olarak Etik", Doğu Batı, Yıl 1, Sayı 4, s. 11, Ankara, 1998, s.12

27 Piepper, s.36

28 Mahmutoğlu, s. 225

(19)

konusudur. Etikteki evrenselliğin sebebi, istenilir iyi kavramındandır, istenilen iyiler etnik, inanç ve ya cinsiyet farklılıklarından etkilenmezler.29

B. Hukuk ve Etik İlişkisi

Etiğin hukukla olan ilişkisi her ikisinin de doğru olana ulaşma amacından dolayı önemlidir. İstisnalar olmakla birlikte etik kuralların yasalarla genellikle örtüştüğü görülmektedir. Bunun temel sebebi hem etiğin hem yasaların kaynağının toplumun vicdanından kaynaklanıyor olmasıdır. Zaman zaman etik kuralların oluşması yasaların oluşmasından önce gerçekleşir. Örneğin Amerika’da çevre koruma konusu etik ve ahlaki çerçevede 1950’lerde konuşulmaya başlanmış ancak konuya ilişkin ilk temel yasa 1960’larda yürürlüğe girmiştir30. Bu örnek bize yasaların oluşmasında etik kuralların etkili olabileceğini göstermektedir. Yasalar ve etik kurallar arasındaki uyum önemlidir çünkü bu uyum toplumsal düzeni pekiştirir, uyumsuzluk ise karışıklığa yol açar. Diğer taraftan bazı etik kurallar da ahlak kuralları gibi yazılı değillerdir ve aykırı davranmak toplum tarafından ayıplanır, kınamadan dışlamaya varan yaptırımlar içerir31.

Hukuk kuralları, insan hayatının kutsallığı, kişisel bütünlüğü, dokunulmazlığı, özel mülkiyetin korunması, düşünce özgürlüğü ve benzeri kuralları kapsadığına göre, hukuk kurallarının ahlaki ve etik değerlere dayandığını ya da etik ve hukuk arasında bir örtüşme olduğunu söyleyebiliriz32.

Etik değerler, genel olarak insan için en iyi olanı aradığından, olması gerekeni söylediğinden, insan yaşamının kalitesinin gözetilmesinde rol oynarlar. Hukuk kuralları yasakoyucular tarafından insan çıkarını gözetmek için oluşturulursa, doğal olarak etik ilkelerle paralellikler gösterirler. Modern demokrasilerde ve iyi

29 Raci Kılavuz, Kamu Yönetiminde Etik, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2003, s. 26.

30 Aydın, s.9

31 Mahmut Arslan- Ümit Berkman; Dünyada ve Türkiye’de İş Etiği ve Etik Yönetimi, Tüsiad Yayınevi, İstanbul, 2009, s.39.

32 Zeynep Davran, “Hukuk Kurallarının Etik Değerleri", Harun Tepe, Etik ve Meslek Etikleri”, Türkiye Felsefe Kurumu Yayınları, Ankara, 2009.

(20)

yönetimlerde durum böyleyken, tiranlık tarzı baskı rejimlerinde hukuk ve etik değerler örtüşmeyebilir. Yasalar, yönetici sınıfın iktidarını güçlendirmek için de iyi bir araçtır. Böyle bir örnekte yasalar, halk çıkarını gözetmektense, yönetici sınıfın gücünü gözetirler ve etik değerlerle yasalar arasında geniş aykırılıklar oluşur.

Örneğin, toplum önünde idam edilmek bir ülkede yasal olsa da etik olmayacaktır.

Veya, bir yerde kadın hastalara kadın doktorun bakma zorunluluğu yasayla belirlenmişse, kadın doktor olmayan bir hastanede, hastayla ilgilenilmemesi tıp etiğine aykırı olsa da yasal olacaktır.

Modern bir demokrasinin sahip olması gereken yasalar, etik değerlere dayandırılmalıdır. Yasalarda etik değerlerden uzaklaşıldıkça, halk memnuniyetsizliğine ve bu memnuniyetsizliği bastırmak için de yönetimler tiranlığa yaklaşır.

Doğal olan, etik kuralların geleneksel olarak kendiliğinden meydana gelmesi ve sonrasında toplum tarafından benimsenerek hukuk kuralları haline getirilmesidir.

Etik kurallar günümüzde etik davranış kodları adı altında yazılı hale getirilip sistemleştirilmektedir33. Örneğin rüşvet ve iltimasla ilgili olarak büyük kuruluşların çoğunda yazılı etik kurallar mevcuttur.

Hukuk kuralları etik kurallar arasındaki benzerlik ve farklılıklara genel olarak bakacak olursak;

- Hukuk kurallarının yazılıyken etik kuralların yazılı olmadığını,

-Hukuk kurallarında asıl amacın diğer insanların zarar görmesini engellemek olurken etik kuralların insanın kendisiyle ilgili sınırlamalar koyduğunu ve içe dönük olduğunu,

-Hukuk kurallarını devletin koyduğunu ama etik kuralların başka kurumlarca da oluşturulabildiğini,

33 Cünet Yüksel, Siyasette Etik, Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi, İstanbul, 2010, s.30

(21)

-Hukukun resmi iken, etiğin gayri resmi olduğunu görürüz34.

Etik ve hukuk ilişkisi, etik ve etikdışı, yasal ve yasal olmayan şeklinde de incelenebilir. Yasaların toplumun kendisinden gelen ahlaki ve etik kurallara uygun olarak yapılması doğal ve doğru olandır ama etik ve hukuk kuralları arasında bazen çelişkiler de olabilir. Yasal olan etikdışı ya da etik olan yasadışı kalabilmektedir35.Örneğin bir siyasi liderin tutamayacağı sözler vererek oy istemesi yasal ama etik dışıdır. Benzer şekilde, bir avukatın, borçları yüzünden fakir bir ailenin mallarını haciz ettirmesi yasaldır ama etik değildir.

C. Siyaset ve Etik İlişkisi

Siyaset, iktidarı elde etme, iktidarı sürdürme ve iktidarı tüm toplum üyelerini kapsayacak şekilde kullanma çabasıdır. Siyasi iktidarı elinde bulunduran güçler, toplumla ilgili her konuda karar verebilmekte, yaşanılan zamanı ve geleceği etkilemektedir. Toplumlara yön veren siyasetin yürütücüsü olan siyasetçinin de etik ilkelerle yakından bağlantısı vardır.

Bir ülkede işlerin iyi yürütülebilmesi, ekonomik ve sosyal kalkınmanın sağlanabilmesi için, yöneticilerin etik düşünceye ve ahlaki davranışlara sahip olması gerekmektedir. Kamu görevlilerinin, yöneticilerin ve iktidarın kötüleşmesi durumunda, toplum da bu kötüleşmeden etkilenecektir.36 Halkın mutluluğu, ekonomik ve sosyal kalkınması doğrudan siyaset yapanların doğru davranışlarıyla, siyaset yapanların doğru davranışları da doğrudan etikle ilgilidir.

Çoğu dinin kuralları içerisinde yer alan, yalan söylememek, insan öldürmemek, hak etmediğini almamak gibi evrensel ahlaki kurallar bile siyasete uyarlandığında, iktidarın keyfi kullanılmasının önüne geçer. Siyasi etik değerleri

34 Yüksel, Devlette Etikten Etik Devlete, s.59

35 Arslan ve Berkman, s.40.

36 Usta, s. 160.

(22)

benimsemiş toplumlarda yönetilenler meşru bir yönetime sahip olurlar ve yönetenler de yönetilenlerin memnuniyetiyle iktidarda daha uzun kalabilirler.

Siyasi tarihe bakıldığında, kent devletlerden kral devletlere, imparatorluktan ulus devlete kadar bütün yönetimlerde; başta dini kurallar olmak üzere ahlakın çeşitli boyutları ve etik kurallar etkili olmuştur37. Siyasette etik kurallara uyulmaması iktidarın meşruluğuna gölge düşüreceğinden; etik, yöneticiler tarafından bağlayıcı bir etkiye sahip olmuştur. Siyasette etik ilkeler, kimi zaman tanrının bir buyruğu olarak, kimi zaman -Kutatgu Bilig'de anlatıldığı gibi- töre, kimi zamansa halktan gelen talepler ve yasal düzenlemeler şeklinde ortaya çıkmışlardır.

Bencil olmamak, dürüst olmak, siyasi işlere özel çıkarları karıştırmamak gibi günümüzde modern meclislerin kabul ettiği siyasi etik kurallar her dönemde her iktidarı bağlayan ilkeler olmuşturlar. Halkına karşı cömert olmayan bir kralın ülkesinde isyanların çıkması kaçınılmazdır. Aynı şekilde halkın çıkarını göz ardı edip, devlet gücünü kendi çıkarı için kullanacak bir hakandan da Tanrı yönetme yetkisi olan Kut'u geri alacaktır. Hiç bir ülkedeki hiç bir halk kendilerine devamlı yalan söyleyen bir lidere itaat etmeyecektir. Bu sebeplerden dolayı tarih boyunca bütün iktidarlar, siyasi etik değerlerin farkında olmuşlar, bu değerlere uygun siyaset yaptıkları sürece iktidarlarını sürdürebilmişlerdir.

Siyaset ve etik arasındaki bu sürekli ilişki, klasikleşmiş iki yaklaşımla ele alınabilir: Platoncu yaklaşım ve Makyevelist yaklaşım38.

Platon, mutlak ve evrensel değerlerin varlığından hareket ederek devletin amacının bu değerleri yaşama geçirmek ve yurttaşları ahlaka yönlendirmek olduğunu söyler.39 Platoncu görüşe göre devletin, toplumu belirli bir ahlaka yönlendirme yani dayatma gücüne sahip olması, baskı rejimlerini meşrulaştırmaya çalışan bir unsur olarak karşımıza çıkabilmektedir.

37 Muhitttin Bilge, “Geleneksel Modernite Etik ve Siyaset”, ZKÜ Sosyal Bilimler Dergisi, cilt 8, Sayı 15, Zonguldak, 2012, s.103.

38 Mehmet Ali Ağaoğulları, “ Siyasal Ahlak ve Devlet", Siyasal Ahlak ve Ahlaksızlık, Editör:

Türker Alkan, Bilgi Yayınevi, Ankara, 1993, s. 285.

39 Ağaoğulları, s. 286.

(23)

Machiavelli siyaset ve ahlak ilişkisini o zamana kadar ki tüm düşünürlerden farklı görmüştür. Siyasetin kendine ait bir ahlakı olduğunu söylemiştir ancak çoğu kişi tarafından siyasette bir ahlak olamayacağını söylediği düşünülmüştür. Özellikle günümüz siyasetine baktığımızda Machiavelli'de sert ve gerçekçi bir siyasi anlayış olduğunu görürüz.

Machiavelli siyaset alanındaki davranışları etik ilke ve kurallardan ayırmıştır.

Ona göre siyasette başarının temel ölçütü iktidarı elde etmek ve korumaktır. Bunun için yapılması gereken bağlayıcı soyut kurallara uygun davranmak değil, başarılı olmaya hizmet edecek davranışlarda bulunmaktır40. Bir hükümdar iktidarı elde tutma ve sürdürme adına yalan söylemeyi, insan öldürmeyi, koyduğu yasalara uymayanları sert şekilde cezalandırabilmeyi bilmelidir. Machiavelli'nin yaşadığı dönem gereği, hükümdarla özdeşleşmiş bir devlet vardır ve hiç bir şey devletten yani iktidarın korunmasından daha önemli değildir. Birleşik ve güçlü bir İtalya hayal eden Machiavelli için böyle düşünmek çok normaldir.

Modern toplumlar siyaset ve etik arasındaki ilişkilerini düzenlerken doğaldır ki Platoncu ya da Makyavelist olmak arasında bir tercih yapmayacaklardır. Gelişmiş dünyada, yaşam tarzlarına müdahalede bulunan, belirli bir ahlakı dayatan, deyim yerindeyse ahlak bekçiliği yapan yönetimlere yer yoktur. Artık, devletin insanları ahlaka yönlendirme görevi kabul edilemez bir olgudur artık. Gene aynı şekilde;

iktidarlarını sürdürmek için yalan söyleyen, rakiplerini ortadan kaldırmak için her şeyin yapılabileceğini düşünen, protesto edilmekten korkan ve şiddete başvuran hükümet ve siyasetçiler de modern toplumlar tarafından kabul edilmez. Artık devletin üstlendiği görev etik ilkelerin gelişmesi için demokratik bir zemin hazırlamak ve siyasetteki etik kuralları yasalarla güvenceye almaktır.

40 Dursun, s.22.

(24)

II. SİYASİ ETİK NEDİR?

Siyaset ve ahlak kelimelerini günlük hayatta sık sık aynı cümle içinde duyabiliriz. Siyasi rakipleri ahlaksızlıkla suçlayarak güçsüzleştirmek, ahlaklı olduğunu söyleyerek daha çok oy almayı hedeflemek dünyadaki bütün siyasetçilerde gözlemlenebilecek durumlardır. Türkiye'deki siyasete baktığımızda da aklımıza pek çok örnek gelir. Kurallara aykırı ve usulsüz olarak, kamu gücünü elinde bulunduranlar tarafından, kamuya ait kaynakların çıkar sağlamak için kullanılması41, yani yolsuzluk, muhalefet partilerinin iktidarlara en çok yönelttiği suçlamadır. Bir kamu ihalesinin hükümete yakın bir isme verilmesi, bir milletvekili yakının birden zenginleşmesi, iktidara yakın isimlerin makam olarak yükselmeleri ve pek çok benzer konu, siyasal olarak ahlaksızlık suçlamasına sebep olur.

Ahlak o kadar siyaset malzemesi olmuştur ki, siyasi ahlak haricinde siyasetçinin ahlakı da hep gündeme gelir. Kişilerin özel hayatları siyasete yansıtılarak siyasi güçsüzleştirme aracı olarak kullanılırlar. Aslında siyasetçinin özel hayatının siyasete dahil edilmesi bile siyasi etik bakımından incelenebilir.

Yolsuzluklardan ve adaletsiz yönetimlerden, toplumlar her zaman şikayetçi olmuşlar ve ahlaklı bir yönetim aramışlarıdır. Dünya siyasetinde genel olarak sağcı lider ve partilerin hakim olmasının bir sebebi de toplumlardaki bu ahlaklı siyaset arayışıdır. Türkiye'deki bir muhafazakar partinin seçim sloganı olarak “Önce Ahlak”

cümlesini kullanması gibi42, muhafazakar sağ partilerin her zaman bir ahlak vurgusu vardır.

Siyaset ahlakı üzerine akademik bir düşünüş ve en iyiyi arayan davranış kuralları siyasi etiği oluşturmaktadır. Her toplumun en temel sorunun olan iyi yönetimi elde etmek için siyasi etiğe gerek vardır.

41 Ömer Bozkurt ve Turgay Ergun, Kamu Yönetimi Sözlüğü, TODAİE, Yayın No: 283, Ankara 1998, s.64.

42 Saadet Partisi Ağrı İl Başkanlığı tabelasındaki sloganlardan biri “Önce Ahlak”tır.

(25)

A. Siyasi Etik

Siyasi etik, aynen tıp ya da medya etiği gibi bir meslek etiği olarak düşünülebilirse de, çok daha geniş kitleleri ilgilendirdiğinden meslek etikleri içinde daha önemli bir yere sahiptir. Öyle ki, siyasette etik değerlerin oluşmadığı ya da kabul görmediği ülkelerde, başka meslek gruplarının etik ilkelere bağlanması da çok zor olacaktır.

Siyasi etik nedir diye sorulduğunda, herkesin üzerinde uzlaştığı bir tanım göremesek de, farklı yönlerden bakılarak yapılmış ve birbirlerini tamamlayan tanımlar olduğunu görürüz.

Turan’a göre siyasi etik, devlet yönetiminde yöneten ve yönetilenlerin uygulamaları ve uymaları gereken kurallar, ilkeler ve yöntemler olarak tanımlamıştır43.

Şenel'e göre ise siyasi etik, siyasi farklılaşmayla ilgili yapıların, kurumların, rollerin, düşüncelerin ve eylemlerin, toplumsal yapının uyumlu ve verimli sürekliliğini sağlayan normlardır 44.

Temelinde siyasetçinin halka hesap verme anlamındaki siyasi sorumluluğu olan siyasi etik45, büyük yetkilerin kullanılması sırasında kamu yararının öne çıkartılmasını ve herhangi bir çıkar çatışmasının oluşmamasını garanti etme amacındadır46.

Yukarıdaki tanımlamalardan hareket edecek olursak, siyasi etik; toplumdaki farklılıkları korumayı amaçlayarak tek tipçiliğe engel olmaya çalışan, iktidarın keyfi kullanılmasını engelleyerek, yönetenlerin hesap verme zorunluluğunu ortaya koyan,

43 Şerafettin Turan, " Tarih Boyunca Siyasal Ahlak", Siyasal Ahlak ve Ahlaksızlık, Editör: Türker Alkan, Bilgi Yayınevi, Ankara, 1993, s. 315

44 Alaeddin Şenel, "Siyasal Ahlak: Kapsamı-Açmazları-Tipolojisi", Siyasal Ahlak ve Ahlaksızlık, Editör: Türker Alkan, Bilgi Yayınevi, Ankara, 1993, s. 258

45 Adil İzveren, Toplumsal Töre Bilim, Ankara, 1980,s. 333

46 Cüneyt Yüksel, Siyasette Etik, Boğaziçi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2010. S.34

(26)

siyasette toplum çıkarını önemseyen, hem yönetenlerden hem de yönetilenlerden uyulması beklenen sistemli ilkeler bütünüdür.

Lord Acton, “İktidar yozlaştırır, mutlak iktidar mutlak yozlaştırır” derken bütün bir siyasi tarihin en büyük siyasi sorununa dikkat çekmiştir. İşte siyasi etik, hem iktidarın mutlaklaşmasını hem de yozlaşmasını engellemeye çalışır.

Yüksel, evrensel olarak sayılan siyasi etik değerleri sıralamıştır. Bunlar:

- Kararların liyakat esası üzerine alınması, - Kurallara bağlı olarak faaliyet gösterilmesi

- kamu güveninin korunması ve hesap verilebilirlik, - saydamlık,

- etik liderlik, - hukukilik, - bütünlük, - nesnellik,

- saygınlık ve güven, - kamu güveni, - kamu yararı,

- hukuk devleti ilkesine bağlılıktır47.

B. Siyasi Etik Kuramları

Siyasi etikle ilgili yaklaşımlar, etiğin siyaset içerisinde var olup olmadığı şeklinde bir sınıflandırmayla açıklanmak istenir ise, siyaset ve etiğin farklı iki alanı temsil ettiğini ve birbirleriyle ilişkisi olmadığını söyleyen olumsuz yaklaşım ve

47 Yüksel, Siyasette Etik, s.117

(27)

siyasetin etikle iç içe olduğunu söyleyen olumlu yaklaşım şeklinde bir sınıflandırılmaya gidilebilir. Olumsuz yaklaşımda, siyasetin çıkar ilişkilerine bağlı oluşu, buna karşın etiğin de siyaset ilişkisi dışında vicdan ve ödevlere bağlı yükümlülükler olması, etik ve siyasetin birlikteliğinin önündeki engeller olarak gözükür48. Olumlu yaklaşım ise olumsuz yaklaşımın tam tersine siyaset ve etiğin beraber olabileceğini, hatta siyasetin etik ilkelerle bağlı olmasını savunan, etik siyaset ilişkisine pozitif bakan bir yaklaşımdır. Olumlu-olumsuz ya da Platoncu- Makyevelist görüşleri bir kuram şeklinde açıklamaya çalışmak ise zor ve belki de yetersiz olacaktır.

Kuram, kavramsal bir şema, bir bilgi alanının soyut ve simgesel boyutu olarak nitelendirilebilir49. Kuram, felsefe ya da spekülasyon demek değildir.

Kuramın başlıca işlevi, bir takım teorik kavramlara giderek, belli bir alanda bilgilerimizi ifade eden genellemelerin mantıki bir düzene konması demektir 50.

Siyasi etik kuramlarından bahsederken, -Ahmet Cevizci'nin de yaptığı gibi- bize daha tarihsel bir şema çizmemizi sağlayacak bir sınıflandırmayı tercih ediyoruz.

Bunlar siyasetin temeline etiği koyan, Mutlakçı/Deontolojik yaklaşım, siyasi bir eylemin altındaki niyetten ziyade sonucuyla ilgilenen yararcı yaklaşım ve bu yaklaşımlar arasında bir orta yol bulmaya çalışan sentezi yaklaşımdır51.

1. Mutlakçı/ Deontolojik Yaklaşım

Deontolojik yaklaşım politik eylemleri sonuçlarına bakmaksızın, ahlaki ve etik değerlere uyguluğuyla değerlendirilmesi gerektiğini söyler. Daha geniş anlamıyla deontoloji, etik ilkelerin politik alanda da var olduğunu ve etiğin siyasetten ayrılmaması gerektiğini savunan bir görüş olarak tanımlanabilir. Deontolojik yaklaşım bu bakış açısından ele alındığında bütün bir İlkçağ ve Ortaçağ siyasi

48 Rıza Sam; Siyasi Değer ve Siyasi Etik; Ezgi Kitabevi, Bursa, 2010, s. 81.

49 Celalettin Güngör; Devrim Kuramı, Barış Kitap, Ankara, 2010, s. 23.

50 Celalettin Güngör, s.25.

51 Ahmet Cevizci, Uygulamalı Etik, Say Yayınları, İstanbul, 2013, s.187.

(28)

düşüncesindeki fikirlerin, etik ve siyasetin ayrılmazlığı konusunda birleştiği söylenebilir52.

Kendinden öncekiler gibi yıldızlar veya dış dünyayla ilgilenmek yerine, ilgisini insanın kendisine yönelten Sokrates tarihin en büyük ahlakçısı olarak karşımıza çıkmaktadır.53 Etik yanı ağır basan siyasi konularla ilgilenmiş olan Sokrates, bireylerin devletin buyruklarına kesinlikle uymaları gerektiğini söylemiş54, yasalara kişinin çıkarına olduğunda uyup çıkarına olmadığında uyulmamasının siyasi ahlaka uymayacağını söyleyerek, kendisi için verilen ölüm cezasından kaçmamıştır.

Yani Sokrates yasalara uymayı etik bir değer olarak ele alarak, sonucunu önemsemeden doğru olan eylemi gerçekleşmiştir.

Aristotales’e göre ahlak ve siyaset insan felsefesinin konuları içerisindedir.

Siyaset de ahlak da insanın iyiliğine hizmet eder. Ahlak iyi yönetilen bir devlette, insanın kendisi için en iyi olan yaşamı nasıl gerçekleştireceğini sorgularken; siyaset iyi bir devletin kurucu ilkelerinin neler olduğuna yoğunlaşır. Aristotales’e göre siyasetçi ahlaki erdemlerden yoksun olamaz. Ahlaksal erdemlerden yoksun siyasetçiler toplumu kaosa ve yok oluşa sürüklerler55.

Politik eylemin sonuçlarıyla değil, etik değerlere uygunluğuyla değerlendirilmesi gerektiğini söyleyen mutlakçı yaklaşımın en önemli temsilcisi Kant’tır. Kant’ın etik ve siyaset ilişkisi hakkındaki görüşlerini ‘Ebedi Barış Üzerine Felsefi Bir Deneme’ adlı eserinden anlayabiliriz.

Kant’a göre hareketlerimizde uymamız gereken kuralların toplamı olan ahlakın toplumsal bir amacı vardır. Siyasette ahlakın yeri olmadığını söylemek yanlıştır ve siyasetle ahlak arasında bir zıtlık olamaz. Öyle ki ahlak ile siyasetin nasıl birleştirilebileceği sorusu bile gereksizdir. “Dürüstlük en mükemmel politikadır”

cümlesi uygulamada pek çok kez yalanlaşmışsa da, “Dürüstlük her türlü politikadan

52 Cevizci,2013, s. 187

53 Mustafa Cihan, "Sokrates ve Etik Eğitimi", Kamu Etiği Sempozyum Bildirileri, TODAİE, Ankara, 2009, s. 722.

54 Cüneyt Yetkin, Siyasal Düşünceler Tarihi-1, Salyangoz Yayınları, İstanbul,2008, s. 74.

55 H. Nur Beyaz Erkızan, Aristotales Yazıları Etik ve Politika Üzerine, Sentez Yayıncılık, İstanbul, 2012, s. 91,99

(29)

daha iyidir” görüşü hiç yalanlanmamıştır ve siyasetin de en önemli şartlarından biridir. Ahlak sınırının bekçisi olan Tanrı, Kudret Tanrısı Jüpiter önünde asla boyun eğmemelidir56.

Kant, ahlak kurallardan başka bir kural tanımayan bir siyasetçi düşünebileceğini ama ahlakı kendi çıkarlarına uyarlayabilecek bir siyasetçiyi hayal bile edemeyeceğini söylemiştir. Kant’a göre eğer bir devletin kurumlarında ya da diğer devletlerle ilişkilerinde önüne geçilememiş hatalar bulunursa, siyasetçiler kişisel çıkarlarını hiçe sayarak bu hataları düzeltmeye çalışmalıdır. Ahlakçı bir siyasetçinin davranışlarını düzenleyen ilke budur57.

Kant’a göre siyasetin ahlaka gerekli önemi vermeden ilerleyebilmesi mümkün değildir. Siyaset güçle ilgili karmaşık bir sanattır ve ahlakla beraber yürüdüğü zaman böyle olmaktan çıkacaktır. Ahlakla siyasetin bağdaşamadığı yerlerde ahlak, siyasetin çözemediği düğümleri çözer. Siyasetin yüksek bir noktaya ulaşmasını ümit edebilmek için ahlakın siyasete üstün gelmesi gerekmektedir58.

2. Yararcı Yaklaşım

Faydacılık, 19. yüzyılda Mill ve Bentham tarafından geliştirilmiş felsefi bir akımdır. Faydacılar felsefi işi, bir eylemin doğru ya da yanlış olduğunu belirleyen bir ilke ortaya koyma çabası olarak tanımlamaktadırlar. Faydacılığın bir felsefe olarak özü, bir eylemin sonuçlarını vurgulamasıdır. Eğer bir eylem faydalı sonuçlar ortaya çıkarırsa, o zaman doğrudur, tersi olursa doğru değildir59.

Yararcılar, en yüksek sayıda insanın en büyük mutluluğunu sağlayan eylemi ahlaki bir eylem olarak tanımlarlar. Yani yararcılık genel fayda ve toplam yarar

56 İmmanuel Kant, Ebedi Barış Üzerine Felsefi Bir Deneme, Çev: Yavuz Abadan-Seha Meray, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, Ankara, 1960, s.38

57 Kant, s.40

58 Kant, s.49

59 Mehmet Türkeri, “Etik Kuramları ve Güçlükleri”, Tabula Rasa—Felsefe ve Teoloji Dergisi, Yıl:4, Sayı:11, 2004, s. 84

(30)

ilkeleri üzerine kuruludur. Aynı zamanda yararcılar genel fayda ilkesini hem ahlaki hem de politik bir ilke olduklarını söylemişlerdir60.

Yararcılık ilkeler yerine sonuçları, etik değerler yerine de politik sonuçları öne çıkarmaktadır. Şu durumda yararcılık siyasi etik açısından Machiavelli’ye kadar geri götürülebilir61.

Machiavelli Türkçe’ye “Prens” olarak çevrilen yapıtında, siyasetin kendine özgü bağımsız doğasını ortaya koymaya çalışmıştır. Machiavelli’nin yaşadığı dönemde siyasetin görevi din temelli ilahi amaçlara hizmet etmekken, Machiavelli’nin temel noktası başarıdır. Machiavelli’ye göre siyasetin hemen her zaman genel geçer ölçüsü başarıdır. Dolayısıyla, siyasi eylemin ahlak ölçüsüne, din temelli ilkelere uyup uymaması önemli değildir62.

Machiavelli’de amaçların araçları haklı kıldığı şeklinde bir anlayış bulunmamaktadır ancak, amaçların araçlardan önemli olduğu bir durumda tümüyle iyi insan ya da kötü insan ayrımı yapmanın da anlamı yoktur. Machiavelli’nin etik üzerine düşüncelerinde kamu yararı ve genel fayda ilkeleri yoğun olarak hissedilmektedir ve özel ahlakla fazla ilgilendiği söylenemez. Yöneticiler kesinlikle kamusal ahlaktan ayrılmamalı ve asla kendi çıkarları peşinde koşmamalıdırlar63.

Machiavelli’ye göre hükümdar; merhametli, ilkeli, sözüne sadık, insancıl, dürüst, dindar görünmek ve öyle de olmak zorundadır ancak; bu özellikleri taşımaması gereken bir durumda da tam tersi olmaya ruhen ve zihnen hazır olmalıdır.

Hiçbir hükümdar insanın iyi biri olarak gözükmesini sağlayacak bütün nitelikleri birden sergileyemez, çünkü egemenliğini kurmak için genellikle verdiği söze, yumuşak yürekliliğe, insanlığa ve dine aykırı davranmak zorunda kalır. Bu yüzden hükümdarın değişen koşullara ayak uydurabilecek zihin yapısına sahip olması

60 Cevizci,2013, s.190

61 Cevizvi,2013, s. 192

62 Cemil Oktay, “Machiavelli’nin Hükümdarı’nda Siyasetin Tabiatı ve Yasalar”, Siyaset Yazıları, Der Yayınları, İstanbul, 1998, s. 209.

63 Namık Kemal Öztürk, “Machiavelli-Weber Perspektifinde Siyasal Liderlik Etiği”, Amme İdaresi Dergisi, Cilt:37, Sayı:2, 2004, s:13-30, s. 17.

(31)

gerekir. Yani mümkün olduğunca iyilikten ayrılmamalı ama gerektiğinde de kötülüğe sapmayı bilmelidir64.

Machiavelli için toplumsal ve siyasi hayatın amaçları; iktidara ulaşmak ve iktidarı korumak, politik düzeni ve genel refahı sürdürmektir. Etik ilkeler ise bu amaçların araçları hakkındaki teknik kurallardır. Machiavelli’nin etiği düşünce tarihinde eylemlerin eylemler olarak değil, sonuçları çerçevesinde yargılandıkları ilk etiktir65.

3. Sentezci Yaklaşım

Siyaset etik ilişkisinde hem mutlakçı yaklaşımlar hem de yararcı yaklaşımlar tek yanlı ve göreli olarak aşırı görüşler olarak ortaya çıkmışlardır. Weber’in düşüncesinde kendine yer bulan sentezci yaklaşım, etik değerlerin her koşulda siyasetin üzerinde olduğunu söyleyen mutlakçı bir anlayış ve siyaset için etik değerleri görmezden gelebilecek yararcı anlayış karşısında, bir orta yol bulma çabası içerisindedir.

Weber, “Meslek Olarak Siyaset” adlı yapıtında, kendisini meslek olarak siyasete adayacakların, bu iş için uymaları gereken etik prensipler üzerinde durmuş ve siyasi sorumluluk konusunda düşünceler geliştirmiştir66.

Weber’e göre siyasi etik bürokrat ve yurttaş değil, siyasi liderlere özgü bir konudur. Gerçek bir demokraside herkesin siyasi etik değerlere gereksinimi vardır.

Ancak modern dünyada gerçek bir demokrasi bulunmamaktadır. Weber’in modern demokrasisinde, vatandaşların liderin seçiminde ve görevden alınmasında önemli bir

64 Niccolo Machiavelli, Prens, Çev. Harun Mutluay, BS Yayınevi, İstanbul, 2012, s.111

65 Macintyre’den Aktaran; Yıldız Karagöz Yeke, Machiavelli ve Siyasal Etik, Ebabil Yayıncılık, Ankara, 2007, s.122.

66 Nihat Yılmaz-Kadir Caner Doğan, “Max Weber’de Etik Siyaset İlişkisi”, Turkish Studies, Sayı:8/6, 2013, s.886.

(32)

rolü vardır ancak lider göreve başladıktan sonra vatandaşın lideri etkileyecek bir gücü yoktur67.

Weber’e göre siyaset adamına biçim veren üç belirleyici nitelik vardır. Bunlar tutku, sorumluluk duygusu ve göz keskinliğidir. Weber’in tutkudan kastettiği bir amaca tutkulu bir biçimde bağlanmaktır. Tutku ne kadar içten olursa olsun tek başına yeterli değildir. Sorumluluk duygusu olmadan, tutkular bir amacın hizmetine girseler bile kimseyi siyaset önderi haline getirmezler. Siyasette önder olabilecek güce ulaşmak için, siyaset adamı derin düşünme ve ruh dinginliği içinde, olayların kendisini etkilemelerini sağlamalı; nesnelerle ve insanlarla arsında uzaklık bulundurmalıdır. Uzaktan görebilme eksikliği siyaset adamının öldürücü günahlarından biridir. Bir siyaset adamı her zaman kendini beğenmişlikten uzak durmalıdır. Bunun yolu da uzak görüşlülük ve kendine uzaktan bakabilme yeteneğidir68.

Weber, inanç etiği ve sorumluluk etiği şeklinde bir ayrıma gitmiştir.

Deontolojik etik anlayışına karşılık gelen inanç etiğinin karşısına, eylemlerin sonuçları ve sorumluluklarımızı ortaya koyan sorumluluk etiğini koymuştur.

Siyasetçi için uygun olan ise sorumluluk etiğidir, çünkü inanç etiğini benimsemiş biri iyiden yalnızca iyinin geldiğini, kötüdense sadece kötünün geldiğini düşünür. Oysa bir siyasetçi gerçekçi olmalı ve siyaset alanında bunun böyle olmadığını bilmelidir69.

Weber’e göre inanç etiği dinin emrettiği ahlak kurallarıdır ve bu etik anlayışını benimseyenlerin her konuda bir aziz gibi davranmaları gerekmektedir.

Weber siyasetçi için bunun böyle olmadığını ve siyasetçinin kötülüğe şiddetle karşı koyması gerektiğini söylemektedir. Eğer siyasetçi böyle yapmazsa doğacak zararların sorumluluğunu da yine kendisi taşıyacaktır70.

67 Öztürk, s.19

68 Max Weber, Meslek Olarak Siyaset, Çev: Afşar Timuçin-Mehmet Sert, Chiviyazıları Yayınevi, İstanbul, 2006, s.95-96.

69 Cevizci, 2013, s.197

70 Yunus Yoldaş, “Max Weber’in (Siyasi) Sorumluluk Etiği Anlayışı”, SDÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt:12, Sayı:2 S: 199-218, Isparta, 2007 s.205

(33)

Weber’e göre, inanç ahlakını genel anlamda başarısızlığa mahkum eden şey araçları amaçla doğrulamak sorunundan kaynaklanmaktadır. Gerçekte inanç etiğini benimseyenlerin, ahlaksal olarak tehlikeli yollara başvuran her türlü eyleme karşı çıkmak dışında bir seçeneği yoktur.71 Ne var ki gerçek dünyada ve özellikle siyaset içerisinde inanç etiğinin ilkelerine bağlı kalmak mümkün değildir. Siyasetin ahlaksal tutarsızlıkları vardır ve siyaseti meslek edinmek isteyen kişi bu tutarsızlıkların farkında olmalı; onların baskısı karşısında ne yapabileceklerinin sorumluluğunu da bilmek zorundadırlar72.

Weber’e göre siyaset bir kafa işidir ama yalnızca kafayla yapılmaz, inançların da önemi vardır. Bu yüzden hiç kimse inanç etiğine ya da sorumluluk etiğine göre davranması için zorlanmamalıdır, ne zaman birinin ne zaman ötekinin izlenmesi gerektiğini söylenmemelidir. İnanç etiği ve sorumluluk etiği birbiriyle çelişmez, birbirini tamamlar ve birlikte gerçek insanı, siyaset mesleğine atılabilecek nitelikte bir insanı oluştururlar73.

71 Weber, s.108

72 Weber, s.115

73 Weber, s.118

(34)

İKİNCİ BÖLÜM

KUTADGU BİLİG’İN İÇERİK ÇÖZÜMLEMESİ

I. KUTADGU BİLİG’İN DÜŞÜNCE TARİHİ AÇISINDAN ÖNEMİ

Dilaçar’ın da söylediği gibi Kutadgu Bilig bizim için gerçekten sonsuz övünülecek, tükenmez bir eserdir. Yusuf, Türkçü, Türkçeci, İslamcı, ülkücü, devletçi, toplumcu büyük bir filozof, ahlakçı, şair, tarihçi, yasacı, sosyolog ve siyaset bilimcidir.74

Kutadgu Bilig'in ütopya kurmaya çalışan bir filozof tarafından değil, Türk devletinde baş danışmanlık (has haciplik) gibi önemli görevi olan bir devlet adamı tarafından yazılmıştır. Bu olgu da yapıtın bilimsel değerini arttırmıştır.75

Çin Türkistan'ı Türklerinin yazı dili İslamiyet’ten önceki devirde tamamen kurulmuştu. Uygurlar yabancı dillerden kendilerine kelime almaksızın kendi dillerinde her türlü konular üzerinde yazılar yazabiliyorlardı. Uygur yazınının gelişmesi İslamiyet yayıldıktan sonra da devam etmiştir. Doğu Türkistan'da İslamiyet döneminde dahi bir çok eserler yazılmış olup, bize ulaşan eserlerin en önemlisi Kutadgu Bilig'dir.76

11. yüzyıl hem Türk hem de dünya tarihi açısından değişim ve dönüşümlerin yaşandığı bir dönemdir. İslam ve İran kültürünün ağırlığının hissedilmeye başlandığı bu dönemde Türkler Orta Doğu’nun insan, eğitim, kadın, harem, eğlence şekli gibi yaklaşımlarıyla tanışmış ve bazılarını da zamanla benimsemişlerdir. Sosyal hayatın her alanındaki değişimlerin gerçekleştiği bu dönem bizim bildiğimiz ilk Türkçe

74Dilaçar, s. 148

75Kafesoğlu, s. 4.

76 Sadri Maksudi Arsal, "Kutatgu Bilig", Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, 2004, s. 66-76

(35)

eserlerin de meydana geldiği bir dönem olarak karşımıza çıkar77. Bu dönemdeki en önemli eser de kuşkusuz Kutadgu Bilig’dir. Yusuf, yapıtında yüzyılın yeni yüzünü oluşturan bilim, ahlak, sanat ve siyasete uygun yeni anlayışları da kaynaştırarak, İslam ile yeni tanışmış Türklere bu yeni inanç sisteminin değerler ve kurallar sistemini anlatmak istemiştir. Eser boyunca töre ile yeni anlayış arasındaki ilişkiyi, kültür ve günlük yaşamın ilkelerini birlikte kullanarak belirlemeye ve düzenlemeye çalışmıştır78. Eser aynı zamanda Türk devletlerinin kökeninde bulunan Bozkır Atlı Kültürü’nün devlet düşüncesini kuramlaştırma çabalarından da biridir79.

Kutadgu Bilig, devletin en iyi nasıl yönetilebileceğini anlatan ve buna ilişkin yöntemler gösteren Türk edebiyatının ilk siyasetnamesi olarak karşımızdadır. Eserin yazıldığı dönem ve şartlar günümüzden çok farklı olmasına rağmen pek çok evrensel ilke ve uyarı eserde yer almaktadır80.

II. YUSUF HAS HACİP VE KUTADGU BİLİG

Dilaçar'a göre ailesi tarafından İslam'a ve doğru yolda yetiştirilmeye çalışılan Yusuf, pek çok şeyi merak edip ansiklopedik bilgiler toplamaya başlamıştır. Ana dilinden, Arapçadan Farsçadan ve memleketinde hala konuşulmakta olan Soğdakçadan başka geniş bir dil ve yazı bilgisi elde etti. Firdevsi'nin Şahnamesini, Farabi ve İbni Sina'nın Arapça felsefe kitaplarını okudu, efsaneleri merak etti, aruza, konuşma sanatına, kelama, İslam bilginlerine, Türk atasözlerine, devlet örgütüne, felsefeye, Budacılığa, ahlaka, sosyolojiye, matematiğe, astronomiye, hekimliğe, düş yorumu sanatına daldı, ayrıca okçuluk, avcılık, kuşçuluk gibi Türk sporlarını öğrendi, santranç ve çevgen oyunlarında da yabancı kalmadı. Bu gerçekleri Kutadgu Bilig'i okurken öğreniyoruz. Yusuf'un çağdaşı olan iki Türk filozofunu anlayışla

77 Nesrin Feyzioğlu, Geçiş Döneminin Kutadgu Bilig’deki Yansımaları Üzerine, KKEFD, Sayı 12, Erzurum, 2005, s.152

78 Feyzioğlu, s.155

79 Gökhan Yılmaz, “Kutadgu Bilig’de Devlet Fikri”, Kutadgubilig Felsefe-Bilim Arastırmaları Dergisi, Sayı:9, Mart 2006, s. 75

80 Bedri Sarıca, Kutadgu Bilig’de Komutan ve Ordunun Nitelikleri, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, Sayı 37 Erzurum, 2008, s.89.

(36)

okuduğunu, onların öğretilerini benimsediğini biliyoruz. Bunlardan biri Farabi ve diğeri İbni Sina idi. Yusuf doğduğunda Farabi hayatta değildi ancak İbni Sina Hazar Denizinin güneydoğusunda Curcan şehrinde yaşamaktaydı. Yusuf'un İbni Sina'nın öğrencisi olduğu hakkında kesin bir bilgimiz olmasa da, gerek İbni Sina'nın gerekse Farabi'nin eserlerini okuduğundan şüphe yoktur81

Yusuf, Kutadgu Bilig'i hakana sunduğu zaman, sağlığından şikayetçi, gözleri iyi görmeyen, ihtiyarlıktan yakınan, ellili yaşlara henüz gelmiş biriydi. Tavgaç Buğra Han 1103 yılına kadar tahtta kaldığına göre onun hükümdarlığı döneminde öldüğünü söyleyebiliriz. Yusuf'un Kaşgar'da mı yoksa memleketi olan Balasgun'da mı öldüğü belli değildir.82

Kutadgu Bilig, esas olarak dört ana karakter arasinda geçmektedir. Bu dört ana karakterin her birinin bir rolü vardır ve her biri belirli bir değeri temsil etmektedir. Kün Toğdı hükümdardır ve hukuku temsil eder; Ay Toldı vezirdir ve şans ve mutluluğu temsil eder; Öğdülmüs de vezirdir ve aklı temsil eder; Odgurmus ise toplumdan uzak hayatı seçmiş bir bilgedir ve dindarlığı temsil eder.

Yusuf’un ahlak ve siyaset felsefesini üzerine kurduğu bu dört karakter, eserin hem öznesi hem nesnesi durumdadır83.

Ay Toldı devlet hizmetine girmeyi çok istemektedir. Bir yakını aracılığıyla o dönemin Has Hacibi ile tanışır ve hacip kendisini hükümdarın huzuruna çıkarır.

Hükümdar, Ay Toldı’dan hoşlanır ve kendisini vezir yapar. Bir süre sonra Ay Toldı ölür ve geriye tek oğlu Öğdülmüs’ü bırakır. Hükümdar Öğdülmüş’ün yetişmesini ve eğitimini üstlenir. Akıllı ve bilgili olan Öğdülmüş, hükümdarın gözüne girerek bir süre sonra vezir olur. Hükümdar Öğdülmüş'ü çok sever ama hem onu kaybetmekten korktuğu için hem de daha fazla yardımcıya ihtiyacı olduğundan başka bir devlet adamı daha arar Öğdülmüş arkadaşı olan Odgurmuş'u hükümdar Kündoğdı'ya tavsiye eder. Hükümdar tavsiyeye olumlu yaklaşsa da Öğdülmüş Odgurmuş'u devlet

81 Agop Dilaçar, Kutadgu Bilig İncelemesi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1988, s.22

82 Dilaçar,. s. 24

83 İsmail Taş, Kutadgu Bilig’in Teorik Yapısı, Turkish Studies, Sayı 5/3, 2010, s. 1887.

Referanslar

Benzer Belgeler

ÇAGDAŞ TÜRK DiLLERiNDE KUTADGU BiLİG çEviRiLERi 115 Bu hayli eski sayılabilecek çeviriden sonra daha yeni bir çeviriye, biraz da Kazakça çeviriye göz atalım. Elimizdeki

" Parantez içerisinde verilen ve daha sonra aynı şekilde verilecek olan rakamlar, şu eserde geçen Kıııadgu Bilig beyitlerine aittir: Yusuf Has Hacib, Kuıadgu Bilig-Il

asır Türk dünyasının dil, edebiyat, kültür ve sosyal durumuyla ilgili zengin ve özgün ilk bilgileri veren Kutadgu Bilig ve Divanü Lugati’t Türk, Türkoloji

Bir bölümü daha eski dönemlere ait edebi ürünlerin parçaları olan bu malzemeler, Türk dili ve kültür tarihi için birer hazinedir. Mahmut, herhangi bir Türkçe kelimeyi

Ayrıca kontrol sisteminin gerçekten çok hızlı çalışması gerektiğini çünkü ses hızının 10 katına varan hızlarda, bir saniye bile gecikildiğinde her şey için çok

Bugün, 1068 yılında Yusuf Hashacip tarafından yazılmış bu eserin ilk türk eserlerinden biri olduğu düşünülüyor, çünkü bu özellikleri taşıyan, böyle içeriği olan

Reşit Erzin yayı mükemmel kullanışı, buna ilâve olarak sol el tekniği, sesleri berrak olarak tanzim edebilmesi, tatlı ve zorlanmamış tonu, Debussy’ni

İslamiyet’e giriş döneminde yazılmış olan ilk eser Kutadgu Bilig üzerine yapılmış söz varlığı dizini çalışmaları bulunmaktadır.. Yapılan her dizin