• Sonuç bulunamadı

Sivas Kongresi, Amasya’da verilen karar üzerine zorluklar içerisinde toplanabilen bir kongre idi. Öyle ki Amasya Kararları’nın altına imza atan Refet Bey dahi, Erzurum Kongresi yapılırken Sivas’ta bir kongre daha yapılacak olmasının İstanbul Hükümeti’ni harekete geçireceği ve doğu illerini ikiye bölme tehlikesine yol açabileceği düşüncesiyle bu kongreden vazgeçilmesini, illa yapılacaksa da başka bir ilde yapılmasını önermişti.297 Kâzım Karabekir Paşa ise Erzurum Kongresi kararlarının Sivas’ta teyit edilmesine gerek olmadığı kanaatindeydi.298 İki yol arkadaşının aksi yöndeki görüşlerine rağmen gerçekleşen kongre, tehlikeye düşmüş olan memleketin bütünlüğünü ve milletin bağımsızlığını kurtarmak için milli iradenin hakim kılınması amacını gütmüştü. Bununla beraber Mustafa Kemal Paşa,

295 Cebesoy, Milli…, s.225; Kansu, Erzurum’dan…, c.I, s.295.

296 Nutuk, s.57; Özdemir, Refet…, s.33.

297 Mahmut Goloğlu, Sivas Kongresi, Türkiye İş Bankası Kültür yay., İstanbul, 2008, s.13.

298 M. Tayyip Gökbilgin, Milli Mücadele Başlarken, c.II, Türkiye İş Bankası yay., Ankara, 1965, s.5.

123 kongrede herhangi bir ayrılığa yol açmadan ileride takip edeceği yol için gerekli yetkileri almayı da amaçlamıştı. Zaten kongre süresince manda meselesi gibi hararetli tartışmalara neden olan konularda dahi yumuşak ve uzlaştırıcı davranmasının nedeni de bu idi.299

Sivas Kongresi 4 Eylül 1919 Perşembe günü Mustafa Kemal Paşa’nın yaptığı bir konuşmayla açıldı. Konuşmasında ilk olarak işgallere ilgisiz kalan İstanbul Hükümeti’ni eleştiren ve memleketin içinde bulunduğu durumun bir fotoğrafını çeken Mustafa Kemal Paşa, daha sonra Erzurum Kongresi’nde Batı Anadolu ve Rumeli’nin de temsiliyle ortaya çıkacak genel yetkinin kullanılmasının Sivas Kongresi’ne bırakıldığını ve kongrede vatanın tek bir bütün ve milletin tek bir varlık olduğunu ispatlayacak kararlar alınacağını ifade etti.300

Amasya Kararları’nın alındığı günden itibaren temsilci göndermeleri için vilayetlere haber gönderilmesine rağmen kongreye Batı Anadolu ve Rumeli’den ancak birkaç temsilci katılmıştı. Mustafa Kemal Paşa da 20 kadar temsilcinin gelmesi üzerine yanında bulunanların bir kısmını farklı illerin delegesi olarak kongreye dahil etmişti.

İğdemir’in kongre tutanaklarını içeren eserinde de görüleceği üzere 28 delegenin katılımıyla açılan kongre, bütün çabalara rağmen yeni gelenlerle birlikte kesin olmamakla beraber ancak 38 temsilciye ulaşabilmişti. Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları Erzurum Kongresi tamamlandıktan sonra üç hafta kadar daha Erzurum’da kalmış, ardından Sivas’a hareket etmişlerdi. Erzurum Kongresi’ne 56 temsilci katılmışken tüm çabalara rağmen Sivas’a katılım umulduğundan düşük kalmıştı.301 Öte yandan manda fikrine taraftar olanların bir fırsat olarak gördüğü ve bu noktada bir karar alınmasını temin etmek için Sivas Kongresi’ne katıldığı da düşünülürse, bu

299 Uluğ İğdemir, Sivas Kongresi Tutanakları, TTK yay., Ankara, 1999, s. XII.

300 A.g.e., s.107-111.

301 Goloğlu, Sivas…, s.11-13.

124 kişilerin de gelmemesi halinde katılımın çok daha düşük kalacağını söylemek yanlış olmayacaktır. Oldukça zor şartlar altında yapılan Sivas Kongresi’ne katılımın az olması daha sonra geniş katılımlı bir kongre yapılması için hazırlık yapılmasına neden olacak, hatta Temsil Heyeti adına Mustafa Kemal Paşa, 61. Tümen Komutanı Albay Kâzım (Özalp) Bey’e gönderdiği bir telde toplanması planlanan genel kongre için delegelerin seçilerek hazır tutulması gerektiğini söyleyecekti. Bununla beraber milli cemiyetleri içine alan Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin ülke çapında yaygınlaşması ve Damat Ferit Paşa Hükümeti’nin düşmesiyle birlikte bu kongreye gerek duyulmayacaktı.302

Kongrenin açılışında görkemli bir tören yapılmış, başkanlık seçimi konusunda tıpkı Erzurum Kongresi’nde olduğu gibi bazı tartışmalar yaşanmıştı. Rauf Bey, bazı üyelerin her ne kadar askerlikten istifa etmiş olsa da Mustafa Kemal Paşa’nın başkanlığına karşı çıktığını, halkın eseri olan bir kongreye başkan seçilecek kimsenin halkı temsil eden sivil bir kimse olmasının dışarıya da hoş bir mesaj olacağı düşüncesinde olduklarını, Erzurum’da Kâzım Karabekir Paşa’nın yaptığını Sivas’ta kendisinin yaptığını ve yaptığı arabuluculuk sonucunda henüz kongre başında ortaya çıkan bu sorunu çözerek Mustafa Kemal Paşa’nın başkanlığının önünü açtığını söylemektedir.303 Mustafa Kemal Paşa ise Bekir Sami Bey’in evinde Rauf Bey’in de katıldığı özel bir toplantı yapıldığını ve bu toplantıda kendisinin başkanlığa getirilmemesine karar verildiğini söylemektedir. Bu toplantıyı Hüsrev (Gerede) Bey’den öğrenen Mustafa Kemal Paşa, önce bu bilgiye itibar etmediğini, ancak kongre salonuna girmeden hemen önce Rauf Bey’i gördüğünü, kendisine ‘Kimi reis yapalım?’ diye sorduğunda ise ‘Sen reis olmamalısın!’ cevabı aldığını ve en yakın

302 Nutuk, s.79; Bekir Sıtkı Baykal, Heyet-i Temsiliye Kararları, TTK yay., Ankara, 1989, s.20-21;

Kâzım Özalp, Milli Mücadele, c.I, TTK yay., Ankara, 1998, s.56-57.

303 “Rauf Orbay’ın Hatıraları”, c.III, s.83.

125 arkadaşlarının bu tavrının kendisini hem üzdüğünü hem de düşündürdüğünü ifade etmektedir.304

İki yol arkadaşının birbirine zıt sözleri nasıl açıklanabilir? Öncelikle Mustafa Kemal Paşa’nın sözleri ve Rauf Bey ile karşılaştığı sırada yaptığı konuşma çok açıktır.

Kansu da o sırada kendisine refakat ettiğini söylediği Mustafa Kemal Paşa’nın, kongre salonundan içeriye girerken Rauf Bey’le saniyeler içerisinde gerçekleşen bir konuşma yaptığına şahit olduğunu, bu sırada sadece Mustafa Kemal Paşa’nın ‘Bekir Sami Bey’in evinde verdiğiniz kararı bana tebliğ ediyorsunuz, öyle mi?’ şeklindeki sözlerini duyduğunu ve ayrıntılarını daha sonra öğrendiğini aktarmaktadır.305 Rauf Bey de Mustafa Kemal Paşa’nın başkanlığı noktasında arabuluculuk yaptığını söylemekte ve dolaylı olarak böyle bir toplantının varlığını doğrulamaktadır. Bizce Rauf Bey, Mustafa Kemal Paşa’nın başkanlığını istemeyenlerle yaptığı toplantının da etkisiyle Mustafa Kemal Paşa’nın başkanlığını istememiş, Paşa’nın kararlılığı karşısında ise geri adım atmak durumunda kalmıştır. Bu nedenle ‘Sen reis olmamalısın’ sözü kişisel bir söz değil, yapılan görüşmeler sonucunda alınmış bir kararın göstergesidir. Öte yandan İstanbul’daki Şişli toplantılarının ardından geldiği Amasya’da Mustafa Kemal Paşa ile buluşan ve o günden itibaren hep birlikte hareket eden Rauf Bey, her fırsatta Milli Hareket’in liderliği noktasında kendisini öne çıkarmayı başaran Mustafa Kemal Paşa’ya karşı bir hazımsızlık da yaşamaktaydı. Bu toplantıyla bir engelleme girişiminde bulunulduğunu, ancak Mustafa Kemal Paşa’nın başkanlık seçiminde aldığı oylara bakılırsa işin daha öteye götürülmediğini de söylemek mümkündür. Bu yüzden Rauf Bey’in bahsettiği arabuluculuk toplantıya katılanları daha sonra bu girişimden vazgeçirmeye çalışmaktan ibaret sayılmalıdır.

304 Nutuk, s.58.

305 Kansu, Erzurum’dan…, c.I, s.211.

126 Bizce Sivas Kongresi sırasında yaşanan bu hadiseye Mustafa Kemal Paşa’nın, Rauf Bey’e karşı ilerideki yol ayrımında duyacağı güvensizliğin ilk nüveleri olması yönüyle de bakılmalıdır.

İşin içine şahsiyet karışmamasını gerekçe göstererek sırayla birer kez başkanlık yapılmasını teklif eden Ali Fuat Paşa’nın babası İsmail Fazıl Paşa’nın bu teklifi oylanmışsa da kabul görmedi ve yapılan gizli oylama sonucunda sadece 3 muhalif oy alan Mustafa Kemal Paşa başkanlığa, Rauf Bey ile İsmail Fazıl Paşa da başkan vekilliklerine seçildi.306

Kongrenin ilk gününde ittihatçılık yapılmayacağına dair yemin konusuyla beraber Padişah’a gönderilmesi ve millete duyurulması düşünülen bildiriler ele alındı.

Bununla beraber kongre, bir ihtilal kongresi olarak görüldüğünden oturumların gizli yapılması da kararlaştırıldı. Birinci Dünya Savaşı sırasında milletin kaderini elinde bulunduran İttihatçılar, gelinen noktada en büyük sorumlu olarak görüldüğünden, kongreye katılanların bir çoğu geçmişte İttihatçı olmasına rağmen kongrenin ikinci gününde İttihatçılığı canlandırmayacaklarına dair yemin ettiler. İttihatçılara duyulan tepkilerin azaltılması yanında, İstanbul Hükümeti’nin Milli Hareket’i ısrarla İttihatçı göstermeye devam etmesi böyle bir yolun seçilmesine neden oldu. Bir telgrafla kurban bayramı tebrik edilen Padişah’a bağlılık bildirilerek hükümet şikayet edildi ve milletin ülkesini çöküşten kurtarmak için meşru hakkını kullanarak kongreyi topladığı ifade edildi. Aynı gün kongrenin toplandığı millete de duyuruldu.

Kongrenin daha sonraki oturumlarında Kâzım Karabekir ve Ali Fuat Paşalar gibi kimselerden gelen telgraflar okundu, İsmail Hami Bey tarafından gündeme getirilen ve Amerikan mandasının kabulünü isteyen muhtıra üzerinde şiddetli tartışmalar

306 İğdemir, Sivas…, s.1-2; Nutuk, s.59.

127 yapıldı ve Rauf Bey’in önerisiyle Amerikan senatosundan bir inceleme heyeti istenmesi kararına varıldı. Ali Fuat Paşa’nın Batı Anadolu Kuva-yı Milliye Komutanlığı’na getirilmesi ve İrade-i Milliye isimli haftada iki gün yayımlanacak bir gazete çıkarılması kararları da alındı. Bununla beraber Temsil Heyeti’nin yeni üyelerinin seçimi yapıldı ve mali kaynakları üzerinde duruldu. Kongrenin son gününde de manda taraftarlarının tüm çabalarına rağmen tam bağımsızlık ilkesini esas alan kongre beyannamesi yayımlandı.307

Sivas Kongresi kararları, esasen Erzurum Kongresi’nde kabul edilen beyanname maddelerinin teker teker okunmasıyla bazı maddelerin ya aynen kabul edilmesi veya daha genel bir şekle sokularak değiştirilmesiyle oluştu. 11 Eylül tarihinde sona eren ve yayımladığı bir beyannameyle aldığı kararları her tarafa duyuran Sivas Kongresi’nde belirli bir bölgeyi ifade eden Şarki Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin adı Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti olarak değiştirildi, bütün vatanı ifade edecek şekilde kapsamı, faaliyet alanı ve yetkisi genişletildi. Bu önemli karar Anadolu ve Rumeli’deki bütün yerel direniş örgütlerinin bir çatı altında toplanarak Cemiyetin bir şubesi haline getirilmesi anlamına gelmekteydi ve kuşkusuz

307 Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Merkez Heyeti, Sivas’ta bir kongre yapılmak suretiyle Erzurum Kongresi’nde kabul edilen beyannamesinin değiştirilmesinden hoşnut olmamıştı.

Değişikliklerden sonra yayımlanan Sivas Kongresi beyannamesi şu maddelerden oluşmaktaydı: 1.

Mütarekenin imzalandığı 30 Ekim 1918 tarihindeki sınırları içine alan topraklar birbirinden ve Osmanlı topluluğundan ayrılamaz. Buralarda yaşayan Müslüman unsurlar da birbirinin öz kardeşidirler. 2. Milletin bağımsızlığı için milli iradeyi hakim ve milli kuvvetleri etken kılmak esastır.

3. Her türlü işgal ve müdahaleye, özellikle Rum ve Ermeni devletleri kurmaya yönelik çabalara karşı hep birlikte savunma yapılması kabul edilmiştir. 4. Müslüman olmayanlara siyasi hakimiyeti ve sosyal dengeyi bozacak haklar verilemez. 5. Hükümet ülkenin herhangi bir yerini terk veya ihmal ederse, buna karşı her türlü tedbir alınmıştır. 6. İtilaf devletlerinden yurdu parçalamaktan vazgeçmesi ve mütareke sınırlarındaki tarihi, etnik, dini ve coğrafi haklarımıza riayet etmesi beklenmektedir. 7. İstila emeli beslemeyen herhangi bir devletin fenni, sınai ve ekonomik yardımları memnuniyetle karşılanacaktır. Adil ve insani şartlarda bir barış yapılması milli bir istek olarak benimsenmiştir. 8.

Hükümetin milli iradeye tabii olması, milli meclisi acilen toplaması ve milletin kaderine ilişkin kararları bu meclisin denetimine sunması gerekmektedir. Milli vicdandan doğan tüm cemiyetler her türlü fırkacılıktan uzak olan ve tüm Müslüman vatandaşların doğal üye olarak kabul edildiği Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adı altında birleştirilmiştir. 9. Kongre bir temsil heyeti seçmiş, köylerden vilayet merkezlerine kadar milli teşkilatlar güçlendirilip birleştirilmiştir. 8 oturum olarak yapılan kongrenin tutanakları için bkz. Uluğ İğdemir, Sivas Kongresi Tutanakları. Sivas Kongresi Beyannamesi için bkz. A.g.e., s.113-115.

128 gerçekleşmesi için zamana ihtiyaç vardı. Sivas Kongresi ile, Erzurum Kongresi’nde alınan kararlar bir bölgeye has kararlar olmaktan çıkarıldı, tüm yurda mal edilen kararlar hüviyetini aldı. Çalışmasının devamına imkân olmayan Erzurum’daki Temsil Heyeti’ne aralarında Refet Bey’in de bulunduğu yeni isimler eklenmek suretiyle işlevsel olabilecek bir sayıya ulaşıldı.308 Böylece Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Temsil Heyeti, 23 Nisan 1920 tarihinde Meclis’in açılacağı zamana kadar milletin tümü adına hareket etme ve karar alma yetkisine sahip oldu.

b) Manda Meselesi

Sivas Kongresi sırasında hararetli tartışmaların yaşanmasına neden olan konulardan biri de manda meselesiydi. Manda meselesi kongrenin, Erzurum Kongresi’nce kabul edilen tüzük ve beyannamenin görüşülmesi dışındaki bir diğer gündemiydi. O günlerde ülkede Halide Edip, Ahmet Emin gibi kimselerle Milli Kongre Cemiyeti, Vahdet-i Milliye ve Milli Ahrar Fırkası’nın savunduğu Amerikan mandacılığı yanında, manda ve himaye yerine İngiliz dostluğu ve yardımını isteyen saray ve çevresi, Hürriyet ve İtilaf Fırkası, İngiliz Muhipleri Cemiyeti gibi kesimler vardı.

Amerikan mandasını isteyenler bu sayede doğu üzerinden fedakârlık yapmak suretiyle Arap vilayetlerinin kurtarılması umudunu taşımaktaydı. Milli Hareket ise henüz Amasya Kararları alınırken Mondros Mütarekesi sınırlarını kabul etmek suretiyle bu tavrın tam tersini savunmaktaydı. Esasında Erzurum Kongresi’nde manda ve himaye reddedilmiş, ancak bağımsızlığı ihlal etmeyecek bir devletin her

308 Nutuk, s.60; Karabekir, İstiklâl Harbimizin…, s.94-96. İğdemir, Refet Bey’in Şarki Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti tüzüğü gereğince Temsil Heyeti’nde asgari sayıya ulaşabilmesi amacıyla Erzurum ve Sivas Kongreleri arasında Temsil Heyeti’ne alındığı kanaatindedir. Bkz. Uluğ İğdemir, Heyet-i Temsiliye Tutanakları, TTK yay.,Ankara, 1989, s.XII.

129 türlü yardımına açık olunduğunun altı çizilmişti. Halide Edip, 10 Ağustos’ta Mustafa Kemal Paşa’ya bir mektup göndermiş, kendisini ve Rauf Bey’i ehven-i şer olarak gördüklerini ifade ettiği Amerikan mandasının kabul edilmesi fikrine katılmaya davet etmişti. Memleketin kurtarılması amacıyla çareler arayan Halide Edip’in başını çektiği bir grup, İstanbul’a gelen Amerikan King-Crane Tahkik Heyeti ile görüşmesinin ardından yegâne kurtuluş yolu olarak Amerikan mandasını görmüş, Mustafa Kemal Paşa ve Rauf Bey’i ikna etmek amacıyla Halide Edip tarafından kaleme alınan mektup işte o sıralarda Sivas’a ulaşmıştı. Mektubunda itilaf devletleri arasında Türkiye için yapılan çekişmelerden bahseden Halide Edip, Amerikan resmi çevreleri ve kamuoyunun Anadolu’da gerçekleştirilen mücadeleye olumlu baktığını söyleyerek ‘Biz İstanbul’da kendimiz için bütün eski ve yeni Türkiye hudutlarını şamil olmak üzere muvakkat bir Amerikan mandasını ehven-i şer olarak görüyoruz.’

ifadelerini kullanmıştı. Halide Edip’in Amerikan mandası isteğinin gerekçesi, küçük ve zayıf bir Türkiye’nin azınlıklarla baş edemeyeceği, ülkenin imarı için hem para hem de güce ihtiyaç duyulduğu, Amerika’nın farklı unsurları başarılı bir şekilde idare ettiği ve bu başarısını başka milletlere de göstermek arzusunda olduğu şeklindeydi.309 Kâzım Karabekir Paşa da, 4 Eylül’de İsmet Bey’den bu yönde bir mektup ile Ahmet İzzet Paşa’dan Sivas Kongresi’ne gönderilmek üzere bir layiha aldığını, İsmet Bey’in ısrarlı takibine rağmen bunları gizleyerek Sivas’a göndermediğini söylemektedir.310

Yukarıda da bahsedildiği üzere esasında Erzurum Kongresi’nde bağımsızlığı ortadan kaldırmadan yapılacak bir dış yardımın memnuniyetle kabul edileceği kabul edilmişti. Açıkça kürsüye çıkıp savunmasalar da Erzurum Kongresi’nde dahi etkisi

309 Nutuk, s.64-66; “Rauf Orbay’ın Hatıraları”, c.III, s.144.

310 Karabekir, İstiklâl Harbimiz, c.I, s.53-57.

130 hissedilen Amerikan mandası taraftarları için Sivas Kongresi tam bir fırsat olarak görülmüştü. Amerikalı gazeteci Browne zaten bu amaçla Sivas’a gönderilmişti.

İstanbul’dan kongreye katılan Kara Vasıf, Bekir Sami, İsmail Fazıl Paşa ile Hami ve Refet Beyler de manda fikrinin savunucularıydı ve bu isimler mandacılık fikrine mesafeli duran Mustafa Kemal Paşa’nın başkanlığını engellemeye çalışmışlarsa da başarılı olamamışlardı.

Sivas Kongresi’ni bir fırsat olarak gören manda taraftarları, konunun gündeme gelmesiyle hararetli bir şekilde mandayı savunmaya başlamıştı. Mustafa Kemal Paşa, toplantının başında ‘muhatabını sühuletle anlayan çok zeki bir genç’ olarak tarif ettiği Amerikalı gazeteci Browne’ın311 herhangi bir resmi sıfatı olmadığını, sözlerinin Amerika adına değil de kendi adına olduğunu, üstelik bu kişinin mandanın ne olduğu konusunda bilgiye sahip olmadığını ve ‘Manda siz ne derseniz odur’

dediğini söylemiş, ardından konu üzerinde biraz daha düşünülmesi için toplantıya on dakika ara vermişti.312

Manda konusu, 25 imzalı muhtıra ile 8 Eylül’de Heyet-i Temsiliye üyesi Bekir Sami Bey, İsmail Fazıl Paşa ve İsmail Hami Bey tarafından verilen önerge ile Mustafa Kemal Paşa’nın başkanı olduğu Teklif Encümeni’nde görüşülüp bir karara bağlanmadan kongre genel kuruluna geliyordu.313 Bu noktada taraftarlık gösterenler, itiraz eden cılız sesleri boğuyordu. İstiklâlden ödün verilmeksizin, istiklâli muhafaza şartıyla bir Amerikan mandası savunulduğu ifade ediliyordu. Manda fikrini hiçbir şekilde kabul etmeyenlere karşı Refet Bey ve İsmail Fazıl Paşa gibi kimseler

311 Amerikalı gazeteci Browne, Sivas Kongresi’ni izleyen tek yabancı gazetecidir. 2 Eylül’de Sivas’a gelen Browne, İstanbul’da Amerikan mandasını isteyenlerce Sivas’a gönderilmiştir. Amacı Sivas Kongresi’nin Amerikan mandası hakkındaki tutumunu öğrenmek ve Amerika’ya iletmektir. Bkz.

Sarıhan, Kurtuluş, c.II, s.118. İrade-i Milliye’nin ikinci sayısında da Mustafa Kemal Paşa, Rauf Bey ve sair kongre azaları ile mülakat ve temaslarda bulunduğu ve milli emellere tercüman olacak raporlar verdiği ifade edilen Brown’a teşekkür edilmektedir. Bkz. İrade-i Milliye, 17 Eylül 1919.

312 İğdemir, Sivas…, s.47; Nutuk, s.70.

313 İğdemir, Sivas…, s.46; Goloğlu, Sivas…, s.103-104.

131 mandanın istiklâle engel olmadığını, manda ile kuvvet kazanınca istiklâle daha iyi sahip olunacağını, perişan halde savaştan çıkmış bir milletin parasız ve ordusuz müstakil bir hayatının olmayacağından hareketle Amerikan mandasını kabul etmenin zorunlu olduğunu söylüyorlardı.314

Konuşmalar sırasında mandanın ne olduğu konusunda tam bir bilgisizlik yaşandığı ortaya çıktı. Temsil Heyeti üyesi Raif Bey dışında manda fikrine açıkça karşı çıkan olmadı. Mandanın kabul edilmesi yönünde bir konuşma yapan Refet Bey,

“…bilmediğimiz korkunç bir şeyin, tıpkı ecel gibi bir şeyin karşısındayız. Ona doğru koşuyoruz ve bu defa koşmak lazım!” ifadelerini kullandı.315 Bununla beraber manda taraftarları, henüz kongre başlamadan önce özel toplantılar yapmaya başlamıştı. Mandacılık fikrinin Amasya Kararları’nın altına imzasını atan yol arkadaşlarından Refet Bey’i dahi sarmış olması meselenin ne kadar hassas olduğunun göstergesiydi. Tartışmalar hararetli bir şekilde devam ederken söz alan Rauf Bey, mandanın bağımsızlığı yok edeceğini, bu yüzden Amerikan mandaterliğini değil de Amerikan yardımını kabul etmek gerektiğini söyledikten sonra Erzurum Kongresi’nde iç ve dış bağımsızlığı ihlal ve memleketi işgal fikri olmayan bir devletin fenni ve iktisadi yardımının kabul edileceği kararının alındığını ve şimdi yardım istenecek bu devletin Amerika olduğunu söylemenin bir mahzuru olmadığını ifade etti. Rauf Bey konuşmasında Browne ile yaptığı manda ve Türkiye’nin itilaf güçlerince bölünmesi konusundaki görüşmesini de kongreye aktardı. Browne’ın, senatonun henüz karar vermediğini, ancak Anadolu ve Rumeli’nin temsilcisi olan sizler bir karar verirseniz bizim girişimimizi kolaylaştırırsınız dediğini, kendisinin de Browne’a: ‘Eğer Amerika teklifimizi kabul etmezse artık hiçbir devletle müzakere edemeyecek duruma

314 Kongrede manda konusundaki konuşmalar için bkz. İğdemir, Sivas…, s.48-75.

315 İğdemir, Sivas…, s.59; Tevetoğlu, Atatürk’le…, s.43.

132 düşeriz’ cevabı verdiğini, bunun üzerine Browne’ın ‘Eğer Amerika kabul etmezse zaten taksim edileceksiniz’ dediğini aktardı. Bunun yanında Amerika’yı açık bir şekilde istemeleri durumunda ise merkezi hükümetin eline vatanı sattıkları yönünde bir silah vereceklerini, bundan önce meşru bir hükümet ve bir meclis gerektiğini söyleyen Rauf Bey’e Browne, azınlıkların aleyhte propagandalarından da bahsederek Amerikan kongresinden bir heyetin bu etkileri bertaraf etmek için incelemelerde bulunmasını teklif etmelerini önermişti. Rauf Bey de oy birliği ile bir heyet davet etmeyi kongreye önermeyi teklif etti ve böylece Amerikan mandası üzerine yapılan hararetli tartışmalar Rauf Bey’in konuşmasıyla ilk olarak meşru bir hükümet ve meclis, sonra da manda kararı şeklinde bir çözüm önerisine dönüşmüş oldu.316 Netice itibarıyla Amerikan Kongresi’nden keyfi kararlara imkân tanınmadan önce memleketteki hal ve şartları tetkik edecek bir heyet davet ederek Amerikan desteğinin sağlanması önerisi oy birliği ile kabul edilerek karara bağlandı ve Sivas Milli Kongresi adına Başkan Mustafa Kemal Paşa ile Başkan Vekilleri Rauf Bey ve İsmail Fazıl Paşa’nın imzaladıkları bir mektup Amerikan Kongresi’ne gönderildi.317 Yukarıda manda konusunda tam bir bilgisizlik olduğunun ortaya çıktığını söylemiştik. Bu noktada o günlerde mandadan ne anlaşıldığına da değinmekte fayda vardır. Sivas Kongresi sırasında manda konusunda konuşanlar içinde manda fikrini en çok savunanların dahi istiklâlden bahsetmesi mandanın ne olduğunun tam da anlaşılmadığının bir göstergesiydi. Kongre katılımcıları mandayı bir anlamda ülkenin düzlüğe çıkarılması için istiklâle halel getirmeyen bir devletin desteği ve bir dış yardım olarak algılamaktaydı. Örneğin Refet Bey, “…Bizim Amerikan mandasını kabul

316 İğdemir, Sivas…, s.73-75.

317 Atatürk’ün Tamim…, s.65; “Rauf Orbay’ın Hatıraları”, c.III, sayı 31, s.146-147; Cebesoy, Milli…, s.207-208. Mustafa Kemal Paşa, Nutuk’ta bu mektubun gönderilip gönderilmediğini pek hatırlamadığını ve bu mektuba özel bir önem de atfetmemiş olduğunu ifade etmektedir. Bkz. Nutuk, s.77.

133

etmekten maksadımız, bütün cemiyetleri esir eden, kalpleri, vicdanları söndüren İngiliz mandasından kurtulmak ve sakin ve milletlerin vicdanlarına riayetkar Amerika’yı kabul etmektir… Amerika’dan uzaktayız, o gelip bizi İngiltere gibi tazyik edemez!… Bir de diyelim ki biz harici ve dahili istiklâl-i tam isteriz! Fakat acaba kendi başımıza yapabilecek miyiz, yapamayacak mıyız? Ondan evvel, bizi acaba kendi başımıza bırakacaklar mı bırakmayacaklar mı? bunu düşünelim… eğer biz bugün bir devletin kefaleti altında bir sulh akdedecek olursak, ileride müsait şerait altında bulunur bulunmaz hemen döner ve kendi faidemizi temin ederiz. Lakin eğer menfi bir vaziyet hasıl olacak olursa acaba büsbütün ziyan etmiş olmayacak mıyız? ... herhalde bir kefalete ihtiyacımız var… tek bir kefalet olması müreccahtır; bu da ancak Amerika olabilir. Bu işi bitirmek için herhalde bir Amerikan kefaleti kabul etmek mecburiyetindeyiz. Yirminci asırda beş yüz milyon lira borcu, harap bir memleketi, pek münbit (verimli) olmayan bir toprağı ve ancak on, on beş milyon lira varidatı (geliri) olan bir kavim için müzaherat-ı hariciye (dış yardım) olmaksızın idame-i hayat etmek (yaşamak) imkanı olamaz … Eğer İzmir Yunanistan’da kalsa ve aramızda bir muharebe açılsa, düşmanımız Yunanistan’dan vapurlarla asker getireceği halde biz Erzurum’da hangi şimendiferlerle asker getireceğiz? Binaenaleyh Amerikan mandası her şeyden evvel bir kefil ve müzahir bulmak için lazımdır; şimdiye kadar ne çektiysek, hep İngiltere’den çektik. Bu sebeple İngiltere’nin elinde oyuncak olmamak için herhalde onun rakibi olan Amerikan’ın mandasına muhtacız…”318 ifadeleriyle istiklâlden tamamen vazgeçmek istenmese de uzak ve istila emeli beslemeyen bir Amerika’yı, yakın ve işgalci bir İngiltere’ye tercih etmekteydi. Bununla beraber konuşmasının sonundaki

“Biz kati ve tam istiklâlimizi isteyelim, halen ve atiyen, dahilen ve haricen mugayir-i tefehhüm olabilecek her türlü mandayı da istemediğimizi söyleyelim. Fazla olarak Cemiyet-i Akvam’a hemen veya kariben duhulümüz hakkını tamamen temin edebilecek fenni, sınai bir yardım, bir müzaheret isteyelim; herhalde Amerika müzaheretini şu veya bu şerait altında istemeliyiz … İster Erzurum Kongresi’nde olduğu gibi Amerika’yı zımnen gösterir ve istersek Amerika sözünü açıktan açığa telaffuz ederiz; veyahut Amerika ayanına hitaben bir mektup yazılır… bu mektupta: “Biz ne komiteyiz ne Bolşevik’iz. Biz vatanımızın halası ve istiklâli için çalışıyoruz; biz sizden bu hususta muavenet istiyoruz. Bu arzumuzu Erzurum Kongresi beyannamesiyle de ihsas etmiştik. Siz bir karar vermeden gelin burayı görünüz. Geliniz, anlayınız; biz doğrudan doğruya kabiliyet-i hayatiyeyi haiz

318 İğdemir, Sivas…, s.58-59.