• Sonuç bulunamadı

5. Boyuta DoðruYol Alýrken

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "5. Boyuta DoðruYol Alýrken"

Copied!
51
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ARALIK 2009 Sayý: 492 Fiyat: 3.5 TL

5. Boyuta Doðru

Yol Alýrken

Ülkemizdeki

Ruhsal Araþtýrmalardan Örnekler

“Astral Seyahat Ortamlarý”nda

En Çok Merak Edilenler

(2)

ÝÇÝNDEKÝLER

Aylýk Kültürel ve Siyasi Dergi

Onur Baþkaný:

Dr. Refet Kayserilioðlu Sevgi Yayýnlarý Tic.Ltd.Þti. adýna

Sahibi ve Genel Yayýn Müdürü:

Ayþegül Kayserilioðlu Yazý Ýþleri Müdürü:

Özenç Kayserilioðlu Yayýn Kurulu:

Güngör Özyiðit Nelda Bayraktar

Hale Ürkmezgil Haberleþme Sorumlusu ve

Okur/Abone Ýliþkileri:

Kazým Erdemoðlu 0212 252 85 85 0542 676 83 47 Faks: 0212 249 18 28 P.K: 471 Beyoðlu/Ýstanbul

Yönetim Yeri:

Oba Sok. Silla Ap. No: 7/1 Cihangir/Ýstanbul

Baský:

Inkýlap Kitabevi San. Tic. A.Þ.

Çobançeþme Mah. Sanayi Cad.

Altay Sok. No:8 Yenibosna/Ýstanbul Fiyatý: 3.5 TL Yýllýk Abone: 40 TL

Yurt Dýþý: 50 TL

Tekrar Dünyaya Gelme

ve Kuran ... 2

Dr. Refet Kayserilioðlu

Ülkemizdeki Ruhsal

Araþtýrmalardan Örnekler ... 6

Ahmet Kayserilioðlu

Prof. Dr. Þükran Geçgil’i

Uðurlarken ... 14

Güngör Özyiðit

En Çok Merak Edilenler ... 18

(Astral Seyahat Ortamlarý)

Zuhal Voigt

Köy Enstitülerinin

Kuruluþ Aþamalarý - 1 ... 28

Yalçýn Kaya

Birbirimizden Kopmuþ ve Birbirimizden Ayrý Yaþýyoruz

(Eski Günýþýðýnýn Son Saatleri) ... 38

Thom Hartman/Arýn Ýnan

5. Boyuta Doðru

Yol Alýrken ... 44

Rengin Özer Cilt: 41 Sayý:492 Aralýk 2009

(3)

1

Sevgili Dostlar

Kaybettiðimiz sevdiklerimizi bir gün nasýl olsa bulacaðýmýzý bilmek, duyduðumuz acýya teselli olabilmeli. Eðer olamýyorsa, ölümle her þeyin bitmediðine, sevenlerin baþlangýçtan sona, birbirine kopmaz baðlarla baðlý olduðuna tam kani deðiliz, yani aslýnda buna tam inanmýyoruz demektir. Bizler inanýyoruz ve günler geçtikçe sayýlarý fazlalaþarak dünyadan ayrýlan sevdiklerimize bu yüzden elveda diyemiyoruz. Onlar isterlerse her zaman büyük ailemizin yanýnda ve içinde bizimle birlikte varolacaklar... Þükran Haným, Þükran Ablamýz da ayný þekilde, artýk buradan farklý ve yeni bir yolda yürüyüþe devam etmesine raðmen bilecek aslýnda hiç ayrýlmayacaðýmýzý. O, ülkemizin insan hayatý için çok önemli ama bir türlü halledilemeyen aksaklýk- larýna, insanlarýmýzýn birbirine karþý haþin, vurdumduymaz ve saygýsýz davranýþlarýna dikkati çekmek için verilmiþ bir kurban gibi gitti. Ýstanbul içinde yine mutlaka bir yardým için gittiði evinden uzak ama merkezi olan bir yerde, biraz yavaþ indiði için merdiveninden, kendisini oraya götüren otobüsün altýnda ezildi. Bu bizim içimizden bir otobüsün canýna mal olduðu ikinci sevdiðimiz. Baþka kardeþler, ünlüler, ünsüzler hep zarar görmekteler, ölmekteler senelerdir... Böyle sürüp gidecekse her þey ne yazýk... Niçin otobüse biniliyor o zaman, demek sizce bir çözüm mü? Çözümleri bu mantýkla ele alýrsak, kapaðý olmayan rögara düþmemek, biraz yaðmur var, ama þuradan þuraya bir gidivereyim derken birden patlayan selin, çaðlayanýn içinde sürük- lenmemek, belediyenin çukurlarýna yuvarlanmamak, birbiriyle yarýþan otobüslerin gazabýndan korunmak için sonunda hiç dýþarý çýkmamak gerekir ve istenen de bu mu yoksa... Aslýnda hepsinin temelinde ayný þey yatmakta: Birbirimize deðer vermek, birbirimizi, insaný, canlýyý önemsemek, kendimize istediðimizi karþýmýzdakine de istemek...

En Derin Sevgilerimizle SEVGÝ DÜNYASI

(4)

Dr. Refet Kayserilioðlu

Tekrar Dünyaya Gelme ve Kuran

ÖZDEN ÝLE ERDEM KONUÞUYOR

Kuran'da hakikatler bazen apaçýk, bazen de ancak idraklerin ve bilgilerin

geliþmesi ile anlaþýlabilecek tarzda gizli söylenmiþtir.

Böylece hakikatler kâh cümleler arasýna gizlenmiþ, kâh semboller içinde

saklanmýþ, fehim ve bilgi sahiplerinin görebilecekleri kýlýk kýyafette sunulmuþtur.

Bu þekilde hareket etmekle her devirde bulunacak cahil zümrenin gözlerinden, onlarda yanlýþ kanaatler uyandýracak hakikatler

gizlenirken, yine her devirde bulunacak bilgisi ve idraki yüksek kimselerin de

ihtiyaçlarýna cevap

verilmiþtir.

(5)

Erdem - Size tekrar

dünyaya gelindiðini Kuran'da gösteren ayet- leri sormadan önce bu inanýþýn Ýslâmiyet'e aykýrý görünen husus- larýndan bir iki hususu daha sormak istiyorum.

Sizin söylediðinizi doðru olarak kabul edersek, yani insanlar dünyaya birçok defalar gelip gidiyorsa,

kýyamette bunlarýn hangisinden sorumlu olacaktýr? Çünkü onun birçok bedenleri olacak- týr. Meselâ bunlardan birisi cennetlik ise, diðer bedeni de cehen- nemlik ise bu adam cennete mi gidecek, cehenneme mi?

Özden - Þahýs

dünyadan her gidiþte geçirdiði son hayatýn hesabýný kendi vicdaný- na ve ilâhi nizama karþý verir. Hesabýný vereme- diklerini de daha sonra- ki hayatlarýnda verir.

Her yeni hayat önceki hayatlarýn kazandýrdýk- larý veya kazandýrama- dýklarý bilgi ve kudret- lere uygun olarak kuru- lur. Yani kazandýrdýk-

larýnýn daha ilerisini saðlayacak, kazandýra- madýklarýný da telâfi edecek þekilde yeni bir hayat hazýrlanýr. Böyle olunca þahýs borçlarýný tekrar dünyaya geliþ gidiþleri esnasýnda ödemiþ olmaktadýr.

Erdem - Yani sorgu

sual için ve hayatýnýn hesabýný vermek için kýyamete kadar beklen- mez mi diyorsunuz? O zaman kýyametin manâsý ne oluyor?

Özden - Ýslâmiyet'te

kabir azabýndan bahse- dilir. Ýyi iþler yapmýþ olanlar böyle bir azap çekmeyeceklerine göre onlar ne haldedirler?

Onlarýn da huzur ve sükun içinde olmalarý gerekir, deðil mi? Bu kabir azaplarý veya huzur ve sükun anlarý cennet ve cehennemin birer örneði deðil midir? Ýþte bunlar size biraz önce söylediðim þahsýn kendi vicdanýna ve ilâhi nizama karþý hatalarýnýn hesabýný ver- mesi, onlarýn azap ve ýstýraplarýný çekmesidir.

Veya iyi davranýþlarýnýn saadet veren neti- celeriyle karþýlaþ- masýdýr. Böylece her hayatýn, daha doðrusu her hareketin hesabý vicdanýmýza karþý daha bu dünyadan verilmeye baþlanmýþ oluyor. Bu spatyoma (âhiret) geçince daha büyük mikyasta olacaktýr.

Hesaplarýný kýsmen veya tamamen verdik- ten sonradýr ki yeni bir hayata baþlayacaktýr.

Erdem - Yani kabir

azabý veya kabir saadeti denilen þeylere cehen- nem ve cennet mi diye- ceðiz? Fakat gerçek cennet ve cehennemin bundan daha farklý bir þey olmasý gerekir.

Nitekim Kuran'da kabir azabýndan baþka bir cehennemden, kabirdeki huzurdan baþka bir cen- netten bahsetmiþtir.

Özden - Aldýðýmýz

ruhi bilgilere dayanarak size insanlarýn öldükten sonra karþýlaþtýðý durumlarý kýsaca izah edeceðim. Bir þahýs ölünce herkeste uzun-

3

(6)

luðu deðiþen bir

teþevvüþ, daha doðrusu bir uyuþamama, þaþýrma devresine girer. Bu devre bazý kimseler için korkunç hayallerle dolu, bazý kimseler için ise sebepsiz, gayesiz hazlarla doludur. Ancak bu devre atlatýldýktan sonradýr ki ruh ýstýrap çekiyorsa neden çektiði- ni, saadet duyuyorsa neden duyduðunu daha iyi anlayýp idrak etmeye baþlar. Buna göre teþevvüþ devresini kabir azabý ve kabir huzuru devresine karþýlýk tuta- caðýz; gerçek cennet ve cehennemi de þahsýn az çok uyandýktan, yani idraki açýldýktan sonra karþýlaþacaðý durumlara karþýt tutacaðýz. Yalnýz bu cennet ve cehenne- min de þahsýn tahayyül- leri ile oluþtuðunu unut- mamak lâzýmdýr.

Erdem - Ne demek,

yani cennet ve cehen- nem hakiki deðil de hayali mi?

Özden - Birçok

defalar söylediðim gibi orada tahayyül yani

mizansenleri ve o þahýs için gerçek olan olaylarý meydana getirme

gücüne sahiptir. Yani ruh kendi imajinasyonu (tahayyülü) ile kendisi için gerçek olan birçok olaylar, þekiller ve man- zaralar yaratýr ve onlar içinde neþe duyarak veya korkarak, üzülerek yaþar. Bunun benzerini rüyada görüyoruz.

Etrafýmýzda birçok þeyler görürüz rüyamýz- da, bazen kahkahalarla güler, bazen hýçkýra hýçkýra aðlarýz.

Erdem - Peki kýyamet

ne demek oluyor

öyleyse?

Özden - Dünyaya

birçok defalar gelip git- tiði halde dünya mekte- bini bitiremeyenlerin veya son imtihanda baþarý kazanýp da daha üst durumlara geçen- lerin toplandýklarý devre olmasý gerekir. O zaman dünya vazifesini bitir- miþ ve parçalanmýþ, dünyayý baþaramayanlar daha basit, daha ýstýraplý âlemlere sürülecektir belki. Çünkü dünyanýn

da elbette bir sonu ola- caktýr. Ama bunlar ko- numuz deðil bizim.

Erdem - Peki,

Kuran'da tekrar dünyaya gelmeyi gösteren âyetlerden bahsetmiþtiniz. Bunlar hangileridir?

Özden - Kuran'da

otuza yakýn âyet veya beyyinede tekrar dünyaya gelindiðinden açýk veya kapalý bahsedilmiþtir. Ama Ýslâm mütefekkirleri bunlarý Kuran'daki cen- net ve cehennem

hakkýnda söylenilenlerle baðdaþtýramadýklarý için

"Tekrar dirilme" lâfýný

ahirette dirilme manâsý-

na almýþlardýr. Buna

raðmen bazý ayetleri

yine de tam açýklaya-

mamýþlardýr. Kuran'da

hakikatler bazen apaçýk,

bazen de ancak idrak-

lerin ve bilgilerin

geliþmesi ile anlaþýla-

bilecek tarzda gizli

söylenmiþtir. Böylece

hakikatler kâh cümleler

arasýna gizlenmiþ, kâh

semboller içinde saklan-

mýþ, fehim ve bilgi

(7)

sahiplerinin görebile- cekleri kýlýk kýyafette sunulmuþtur. Bu þekilde hareket etmekle her devirde bulunacak cahil zümrenin gözlerinden, onlarda yanlýþ kanaatler uyandýracak hakikatler gizlenirken, yine her devirde bulunacak bil- gisi ve idraki yüksek kimselerin de ihtiyaç- larýna cevap verilmiþtir.

Þimdi Bakara sure- sinin 28. âyetini beraber okuyalým: "Allah, ölüyken sizleri diriltti.

Sonra öldürecek, sonra tekrar diriltecek ve siz sonunda O'na dönecek- siniz. Böyleyken Allah'ý nasýl inkâr edersiniz?"

Burada ölüyken dirilme- mizden bahsediliyor.

Biliyoruz ki ölüm ve dirilme lâflarý dünyaya ait þeylerdir. Yani insan dünyada ölür, dünyada dirilir. Ahirette ölüm ve dirilme diye bir þey yoktur. Çünkü ruh her zaman canlý ve her zaman diridir. Ölüm ruhun bedenini ter- ketmesi halidir.

Dirilmek de ruhun bir bedenle dünyada teza- hür etmesi, dünya mad-

deleri içinde yaþa- masýdýr. Esasen Kuran umumi olarak tetkik edilince açýkça görülü- yor ki ölmek bedenden ayrýlmak manâsýnda, dirilmek dünyaya gelmek veya doðmak manâsýna kullanýlmak- tadýr. Ýlk bedenleniþ halketme tabiriyle ifade edilmiþ; dünyada iþini bitirip yüksek alemlere geçmek de "Allah'a dönmek" tabiriyle ifade- lendirilmiþtir. Bu çok doðrudur. Çünkü dünya mektebini bitiren yük- sek âlemlere geçerek orada ilâhi idare mekanizmasýnda vazi- feler alýr.

Bu kýsa açýklamadan sonra yukarýdaki ayeti birlikte açýklayalým:

"Ölüyken, Allah sizleri diriltti" diyor. Yani biz dünyada daha önce yaþamýþýz, sonra ölmüþüz, yani bedeni- mizi terketmiþiz. Allah sonra bizleri tekrar diriltmiþ, yani tekrar ruhlarýmýzýn yeni bir bedene sahip olmasýna imkân hazýrlamýþtýr.

Ayet bu kadarla da kalmýyor, hiç þüpheye

mahal býrakmayacak bir tarzda "Sonra tekrar öldürecek ve tekrar diriltecek" diyor.

Demek ki bu öldürme ve diriltme bir kere olmuyor. Tekrar tekrar ölüp diriliyoruz. Biz de ayný þeyi söylüyoruz.

Ýnsanlar dünyaya tekrar tekrar gelirler ve gider- ler diyoruz. Elbette bu geliþ gidiþler ilâhi rýza altýnda ve ilâhi nizama uygun olacaktýr. Hiç baþýboþ deðildir.

Ayete devam edelim:

"Ya siz sonunda O'na döneceksiniz.

Böyleyken Allah'ý nasýl inkâr edersiniz?"

Dediðimiz gibi bu ölüp dirilmeler sonsuza dek devam edecek deðil. Bir gün dünyaya gelip git- meler bitecek, ruhumuz yükselip yüce âlemlere geçecek, yani Allah'a, ilâhi planlara döneceðiz.

Bütün bunlarý görüp dururken Allah'ý nasýl inkâr edersiniz deniyor.

Erdem - Diðer ayetler

hakkýndaki açýklamala- rýnýzý gelecek konuþ- mamýzda rica edece- ðim.

05

(8)

Ahmet Kayserilioðlu, Psikolog

Ülkemizdeki

Ruhsal Araþtýrmalardan Örnekler

Ahmet Kayserilioðlu, Nezihe ve Muammer Bayurgil çiftiyle yaptýðý söyleþide

(9)

7

TANRI VAR MI YOK MU?

8 Kasým 2009 tarihli Hürriyet'in Pazar ekinin orta sayfasýnýn tamamýnda Ezgi Baþaran'ýn çok baþarýlý bir çalýþmasýnýn ürünü olan: "Batýnýn Ateþli, Entelektüel, Bilimsel Tartýþmasý: Tanrý Var mý Yok mu?" baþlýklý yazýdan, son bir yýl içinde batý dünyasýnda Tanrýyý tartýþan 30 dan fazla kitabýn öz fikirlerini ana hatlarýyla öðrenmiþ olduk. Yazýnýn giriþ satýrlarý aynen þöyle idi:

"Bir yanda kökten dincilik yükseliyor, bir yanda dine katý bir materyalizmle yaklaþan yeni ateizm akýmý... Yeni ateist- lerin karizmasý ve ukala tavrý, seslerini uluslararasý camiada daha kolay duyur- malarýný, daha çok insaný dinin insanlýk için hiç de iyi bir þey olmadýðýna inandýrmalarýný kolaylaþtýrýyor. Bundan tedirgin olan ilâhiyatçýlar ve entelek- tüeller de kalemlerini kuþanýp onlara cevap veriyor, dinin gerekliliðini savunuyor. Bir tarafta dindarlar, bir tarafta bilim adamlarý, bir tarafta ateistler... Hayali bir mahkemede Tanrý var mýdýr yok mudur tartýþýyorlar, kitap- lar yazýyorlar. Bazýlarý propaganda kokuyor, bazýlarý zekâ. Bazýlarý kolay anlaþýlýyor, bazýlarý bilmece gibi. Bazýlarý ikna ediyor, bazýlarý iyice ârâfta býraký- yor. Kesin olan, batýda ateþli bir din ve Tanrý davasýnýn görülüyor olduðu.

Sadece bu sene içinde 30'dan fazla kitabýn Tanrý’yý tartýþýyor olmasý bunun en somut kanýtý."

Biliyorsunuz bir kaç aydan beri Sevgi Dünya'sýnda biz de ayný konuyu enine boyuna tartýþmaktayýz. Tanrý'nýn varlýðý konusunda bilimsel delilleri, kutsal ki- taplar ve peygamber sözlerinden elde ettiðimiz saðlam kanýtlarý aktardýktan

sonra, ruhsal çalýþmalardan, parapsikolo- jik bulgulardan söz etmeye baþlamýþtýk.

Öncelikle de Türkiyemizde yapýlmýþ olan, hattâ bazýlarýnýn bizzat tanýðý olduðum ruhsal deneyleri sizlerle pay- laþmýþtým. 40 yýl önce ülkemizde bu konuda öncü ve yol açýcý çalýþmalar yapan 8 spiritüalistle yaptýðým söyleþi- lerin ilk ikisinin önemli bölümlerini de sizlere özetlemiþtim.

Yýllar geçse de, yaþanmýþ gerçekler deðerlerinden bir þey kaybetmezler.

Üstelik parapsikolojik olaylar Yaradan'ýn ve öte âlemin varlýðýnýn, hattâ bizim ölüp toprak oldu sandýðýmýz sevdiklerimizin ruhlarýyla iletiþiminin mümkün olduðu- nun kanýtlarýyla dolu olduðundan hepi- miz için bir aydýnlanma ve teselli kay- naðýdýr. Bunlarý yeni nesillerle paylaþ- mak aslýnda vazgeçilmez bir görevdir bizler için. Mezarlýk kapýlarýnda yazýlý:

"Her can ölümü tadýcýdýr" âyetini okuyup ürpermek yerine aydýnlanmýþ kafalar ve gönüller dünyayý terketme olayýný yeni bir hayata geçiþin kapýsý olarak benimse- mek yolunu kolayca seçeceklerdir böylece!..

Bu yazýmda Ankara'da yýllar süren çok baþarýlý parapsikoloji deneylerinin yapýldýðý, "Türkiye Ruh ve Ruhsal Olaylarý Ýnceleme ve Araþtýrma Enstitüsü"nün baþkaný Diþ Doktoru Ferhan Erkey'in 40 yýl önce anlattýk- larýný, özet olarak sunduktan sonra; yine ayný yýllarda spiritüalizmaya çok emek- leri geçmiþ Nezihe ve Muammer Bayurgil çiftiyle yapmýþ olduðum tartýþ- malarla dolu söyleþimi sadeleþtirerek aynen aktaracaðým.

Tanýðý olduðumuz bir olayý iyice incelemeden akýl ve mantýk süzgecinden geçirmeden kýsa yoldan, kestirmeden

(10)

sonuçlara varmadýðýmýzý bu tartýþmalý söyleþi apaçýk ortaya koyacaðýndan tamamýný aktarmakta yarar görmekteyim.

ANKARA’YI

DENEYSEL PARAPSÝKOLOJÝ ÝLE TANIÞTIRAN DÝÞ DOKTORU Ferhan Erkey spiritüalizmaya ilgisinin nasýl baþladýðýný þöyle anlatmýþtý:

"1957 milletvekili seçimleri pek yak- laþmýþtý. O zaman particilikle uðraþýyor- dum. Propaganda için bir köye gidiyor- duk. Arabamýzda bir mühendisin hanýmý da vardý. Konuþmalar arasýnda nasýl oldu bilmem söz ruhî konulara geldi. Bu konuda epeyce bilgiliydi Ankara'daki bir gruptan, yaptýklarý celselerden, Atatürk'- ün ruhunun ülkemiz sorunlarý ile ilgili verdiði tebliðlerden uzun uzun söz etti.

Duyduklarým beni çok ilgilendirmiþti. O zamana kadar bu konularda doðru dürüst bir bilgi sahibi deðildim. Kendisinden böyle bir ruhi toplantýya beni de çaðýr- malarýný rica ettim. Fakat her defasýnda bir aksilik çýktý, bir türlü gidemedim.

"Ýþte celseye giremediðim o günlerde, çalýþma arkadaþlarýmdan biri çok sevdiði karýsýný ameliyat masasýnda kaybetmiþti.

Adam tamamen yýkýlmýþ karþýmda otu- ruyordu... Birden garip bir hâl oldu bende. Otomatik bir itiliþle gittim arkadaþýn ellerini tuttum. Adam küt diye uyuyup, transa girmez mi? Sanki anadan doðma bu iþleri biliyormuþçasýna

karýsýnýn ruhuyla temasa geçtim. Ölen karýsý bize birçok þeyler söyledikten sonra arkadaþýn da bilmediði evdeki bazý eþyalardan söz edip tavsiyelerde bulun- du. Bildirdiklerinin aynen gerçekleþmesi doðrusu beni çok etkilemiþti..."

Ferhan Bey kendisinde üstün bir ruhi

yeteneðin olduðunu anlayýnca bir yandan bu konuda yazýlmýþ kitaplarý içercesine okurken, bir yandan da hýzla deneysel çalýþmalara koyuluyor.

"Bir anda çalýþmalarým duyuldu ve etrafýmý meraklý bir kitle sarýverdi. O zamandan beri de aralýksýz uðraþýp duru- yorum, bu gerçekleri yaymak için." diye- rek konuþmasýný noktaladý sayýn Erkey.

Ve bir türlü katýlamadýðý o toplantýlara ilk gidiþinde, yaptýðý denemedeki baþarý- sýndan duyduðu güvenle iznini alarak bu defa celse operatörü Ali Çankaya'yý derin bir hipnoz uykusuna sokarak, Ýstiklâl Marþý þairimiz Mehmet Akif'in ruhuyla temasa geçiyor, ondan bilgiler almaya baþlýyorlar. Sonrasý aynen þöyle:

"Büyük þairin de bizden bir ricasý oldu.

Mýsýr'da iken yazýp tamamladýðý Kur'an Tefsirini bulup halkýn istifadesine sun- mamýzý istiyordu. Bu tefsirin nerede olduðunu da iyice tarif etti; hattâ

Türkiye'de iletiþim kurmamýz gereken bir kiþinin de ismini bildirdi. Bildirdiði þahsý buldum. Gerçekten böyle bir tefsirden onun da haberi varmýþ. Fakat araþtýrmayý Mýsýr'da yapmak gerekiyordu. Çeþitli engeller yüzünden buna kalkýþamadýk.

Bir gün o tefsirin ortaya çýkacaðýný umuyorum..."

Ferhan bey Ali Çankaya'nýn esaslý bir medyum olduðunu görünce iþin peþini býrakmamýþ ve onunla 5 yýl boyunca sürekli celseler yapmýþ. Ünlü hiciv þairi Neyzen Tevfik'in ruhu ile karþýlaþmalarý da bu suretle olmuþ.

"Üstad bize aðabeyinin evini tarif etti, bulduk. Bir de mesaj gönderdi: Aðabeyi- ne eblehliði býrakmasýný söylüyordu. Biz utana sýkýla bunu kendisine aktardýk.

Gülerek: "Hiç üzülmeyin" dedi. "Hayatta iken de bana hep böyle hitap ederdi."

(11)

9

Neyzen Tevfik'le yapýlan celseler Ali

Çankaya çalýþmalarý býraktýktan sonra baþka baþka medyumlarla da devam etmiþ. Sayýn Dr. bana son celselerinden birini okudu. Neyzen Tevfik dünyadaki þakacýlýðýný, heccavlýðýný sürdürüyor.

Celselere devamlý gelenlere karakterleri- ne göre isimler takmýþ. Çok gülen neþeli bir hanýma makara, bir beye nargile diye hitap ediyor. Ferhan Beyin lâkabý ise:

"Aslan"

Neyzen celselerinden evvelce de hab- erdardým. Hâzým Akalýn arkadaþýmýz Ankara'da bu toplantýlarda uzun süre bulunmuþ ve bizlere aktarmýþtý. Üstad Neyzen'in teblið olarak verdiði þiirli hicivleri en az hayattaki kadar güzeldi.

13 yýldýr sürmekte olan bu çalýþmalarýn ödülleri de o denli göz kamaþtýrýcý olmuþ. Toplantýlarýn bazýlarýna katýlan Hâzým Akalýn arkadaþýmdan da, özellikle fizik medyumlarla yapýlan celselerde kuþkuya meydan vermeyecek çok somut, gözle görülür elle tutulur sonuçlar aldýk- larýný öðrenmiþtim. Celse esnasýnda masalarýn ta tavanlara kadar yükselmesi, her yöne hýzla hareket etmesi bilhassa bu konulara ilk baþlayanlar üzerinde çok olumlu etkiler býrakmýþ. Deðiþik hipnoz deneyleri, posthipnotik telkinler ve ekminezi (geçmiþte yaþatma) deneyleri de celsede bulunanlara deðiþik bir âlemin kapýlarýný açmýþ, ayrýca bilgi celseleri ve konferanslarla izleyenlerin görüþ ufuk- larýnýn iyice açýlmasýna çalýþýlmýþ.

Ferhan bey o günkü çalýþmalarýný þöyle özetlemiþti:

"Ankara'da merkezimizde her salý ve cuma akþamlarý celse ve konferans- larýmýz oluyor. Kapýmýz herkese açýktýr.

Bir tek þartýmýz var, telefonla randevu alýnmasý. Çünkü salonumuz ancak 70-80

kiþilik. Toplantýlarýmýzda gizli kapaklý hiçbir þeyimiz yok. Deneyler herkesin içinde yapýlýyor ve her türlü kontrole de açýðýz. Odanýn her yeri aranabilir. Hava- lanacak masa iyiden iyiye incelenebilir.

Hattâ isteyen olursa manyetik yahut elektriki bir hilenin olup olmadýðýný ölçe- cek âletlerini de getirebilir. Gayemiz el çabukluðu ile bir þeyler yapmak deðil, kontrollü deneylerle gerçekleri ortaya koyup insanlarý manevi alanlarda da düþünceye yönlendirmek. Bu nedenle özellikle bilime, araþtýrmaya meraklý kiþileri, öðretim üyelerini, profesörleri açýkça toplantýlarýmýza davet ediyoruz..."

MEDYUMLUK HAKKINDA BÝR ÇETÝN TARTIÞMA

Bedri Ruhselman'ýn "Mukadderat ve Ýcabat'' isimli kitabýnýn kapaðýný çevi- rince þu cümleyle karþýlaþýrsýnýz:

"Sevgili Dostum Muammer Bayurgil'e ithaf." Sayfalarý çevirmeye devam eders- eniz AKIN isimli bedensiz varlýktan alý- nan kýymetli tebliðlere rastlayacaksýnýz.

Bunlarýn kenarýnda da hep þu ismi görürsünüz; Medyum Nezihe Bayurgil.

Türkiye'nin eski spiritüalistlerinden bu muhterem karý-koca ile konuþmak ve tartýþmak çok zevkli olmuþtu.

Yüksek Ticaretten 1936'da ayrýlan sayýn Muammer Bayurgil spiritüalizma ile nasýl ilgilendiðini ve Bedri

Ruhselman'a ait gerçekleþmiþ rüyasýný þöyle anlattý:

''Eskiden beri yýldýznamelere ve el falý- na meraklýydým. Bu merakýmý yabancý kitaplardan yeni yeni bilgiler toplayarak tatmin ediyordum. 1946 yýlýnda Bedri beyin "Ruh ve Kâinat" kitabýný çýkar çýk- maz alýp okumaya baþladým. Kitap çok

(12)

ilgimi çekmiþ ve yazarýný tanýmak arzusuyla dolmuþtum. O sýralarda rüyam- da Bedri Ruhselman'ý gördüm. Tabii ben kendini tanýmadýðýmdan rüyamdaki þah- sýn gerçeðe ne kadar uyduðunu bilemi- yordum. Ýki, üç gün sonra kitapçý bir arkadaþýn yanýnda bir adam gördüm.

Kendi kendime ben bu beyi nereden tanýyorum diye düþünüyordum. Meðer bu adam Bedri Ruhselman deðil miymiþ?

Galiba biraz boyu hariç diðer hususlar rüyamda gördüðüme týpatýp uyuyordu."

Þimdi de Eczacý sayýn Nezihe Bayurgil'i dinleyelim:

"Bir peþin hüküm olarak "ruhlarla konuþuluyor" inancý bende çocukluðum- dan beri vardý. Genç kýzlýðýmda fincanla ruh çaðýrýyorduk. Hiçbir ciddi gayemiz yoktu, sadece eðlence olarak yapýyorduk bu tecrübeleri. Ama yine de ruhlarýn var- lýðýna inandýrýcý çok noktalar

yakalamýþtýk. Ben ve kýz kardeþim daha sonralarý yazýcý medyumluk yapmaya baþladýk. Bedri beyle tanýþmadan altý ay evvel, ben Kemalettin isimli bir bedensiz varlýkla irtibat, kardeþim ise Dante'nin ruhuyla temas kurmuþtuk. 1946'da medyumluk faaliyetlerimizi bir ahbabýmýzdan öðrenen Ruhselman bi- zimle celseler yapmak istemiþ, tanýþtýk.

Önce bizi biraz imtihana çekti.

Medyumluk derecemizi ölçmek için bir nevi test yaptý. Biz iþin ilmî tarafý ile hiç alâkadar olmadýðýmýzdan doðrusu biraz þaþýrmýþtýk. Bedri bey, Dante'nin ruhuna, hayattayken tamamlayamadýðý eserinin ismini sordu, cevap alamadý. O zamana kadar ruhlara tamamen inanýyorduk.

Ama bu olay bizi allak bullak etmiþti. Ýlk þüphe tohumlarý böylece kafamýza girmiþ oluyordu. Hem ruh diye bir varlýðýn olduðunu kabul ediyor, niye onlar bizim-

le konuþmasýn diyor, hem de medyumluk yaparken bile acaba þuuraltým mý

konuþuyor yoksa bu bilgiler baþka bir varlýktan mý geliyor diye þüphe içinde bocalýyordum.."

Nezihe haným psikolojik infisal

medyumlarýnýn pek çoklarýnýn ilk zaman- larda karþýlaþtýklarý bir durumu anlatýyor- du aslýnda. Zira bu tip medyumlarýn celse esnasýnda þuurlarý yerindedir ve gerek celse esnasýnda, gerek celseden sonra söylediklerinden, yaptýklarýndan tamamen haberdardýrlar. Halbuki hip- nozun derin safhalarýnda enkarnasyon medyumlarýyla yapýlan ruhi temaslarda medyum tam bir uyku haline girdiðinden ve celseden sonra hiçbir þey hatýrla- madýðýndan bu tip þüphelerle hiç karþýlaþýlmamaktadýr.

Acaba Nezihe hanýma, onu bu þüphe- lerden kurtaracak deliller verilmemiþ miydi? Kendisine bunu sordum:

"Benim cevaplandýrmama imkân olmayan sorular da soruluyordu zaman zaman" diye söze baþladý ve bu tip çok enteresan bir celseyi þöyle anlattý:

"Hele bunlardan birini hiç unutmam.

Bedri beyle tanýþtýktan birkaç ay sonra Ýstanbul'un meþhur avukatlarýndan Cevat Edege, yanýnda iki hukukçu arkadaþý ve o zamanlar sadece bir iþ arkadaþým olan Muammer Bayurgil bey benim rnedyum- luðum altýnda bir celse yapmýþtýk.

Varlýðýmýz Kemalettin idi. Cevat Edege eski þer'i hukuk "mecelle" ye ait þöyle bir sual sordu: "ikrar-ý harici ile hüküm verilebilir mi?"

Nezihe haným bunlarý anlatýrken Muammer bey de bu celse zaptýný ara- maktaydý.

Bedensiz varlýk Kemalettin: "Bu sual benim bilgimin haricinde" diye cevap

(13)

11

verince hukukçu arkadaþlar mecelle'nin

toplayýcýsý Cevdet Paþa'nýn ruhunu iste- diler. Geldi ve cevaben aðdalý bir

Osmanlýca ile, hukuki terimler ile dolu 5, 6 cümle yazdýrdý..

Nihayet Muammer bey dosyalar arasýn- dan bu zaptý buldu ve bana verdi:

"Ýkrar-ý harici þümûllü bir vetiredir.

Sanmam ki endike edebileyim.." diye baþlayan, bizim neslin asla anlayama- yacaðý bir ifade ile cevap verilmiþti.

Nezihe haným sonunu þöyle anlattý:

"Celsedeki hukukçular medyuma yazdýrýlanlarýn Cevdet Paþa'nýn ifade tarzýnýn tamamen ayný olduðunu belirt- mekle beraber cevabýn doðruluðu

hakkýnda bilgisiz idiler. Birkaç gün sonra Cevat Edege bu cevabý Cevdet Paþa'nýn kitabý ile karþýlaþtýrýyor ve tamamen doðru olduðunu görüyor.

Araþtýrmalarýnýn sonucunu bizlere o zaman heyecanla nakletmiþti.."

Nezihe hanýmýn þu anlattýklarý gerçek- ten birçok þüpheleri gidermeye yetiyor- du. Acaba bu tip baþka celseleri olmuþ muydu? Bu defa Muammer bey anlattý:

"Bedri Ruhselman'ýn ilmi suallerine cevap verebilmek için Kemalettin isimli varlýk bizi terketmiþ, "Akýn" diye kendini tanýtan bir baþka bedensiz varlýkla temas kurmuþtuk. Fakat Nezihe artýk eskisi gibi yazarak teblið vermiyor, süratle konuþu- yordu. Bu celselerin baþlamasýndan bir buçuk sene kadar sonra evlendik. Ýþte o sene yani 1948'de ben, haným ve Bedri bey bir gezinti esnasýnda yolumuz düþtüðünden ahbabýmýz meþhur müzisyen ve hukukçu Sadettin Arel'in Þiþli'deki evine þöyle bir uðradýk. Baktýk Laika Karabey, Mustafa Santur, Dr.

Mustafa Suphi, Salih Murat Uzdilek ve daha ismini hatýrlamadýðým birkaç kiþi

Türk Musikisi notalarýnýn fizik ölçüleri üzerinde çalýþmalar yapýyorlar. Derken, nereden akýllarýna geldi bilmem; celse yapma arzusunda bulundular. Nezihe, transa girdi ve Akýn'la temasa geçti.

Maddi ilimlere dair, üç ilmî soru sordu- lar. Varlýk o kadar seri cevaplar veri- yordu ki eski yazýyla yazmamýza raðmen not tutmaða yetiþemediðimizden mecbu- ren biz de dinlemeye baþladýk. Böyle süratli konuþtuðu halde o zor ilmî sual- lerin cevabýný o kadar mükemmel vermiþ olmalý ki varlýk celseyi bitirip ayrýlýrken, sanki sözleþmiþçesine bütün fizikçiler ve müzisyenler, 7 kiþi birden ayaða kalkýp varlýðý öyle uðurladýlar. Cevaplarýn o derece etkisi altýnda kalmýþlardý...''

Bu fizikçiler celsesini dinledikten sonra çeþitli konulardan uzun uzun konuþtuk, muhterem Bayurgil'lerle..

“ACABA KONUÞAN MEDYUMUN RUHU MU?!”

2 sene kadar süren Akýn celselerini, 1950 yýlýnda Bedri beyle beraber kurduk- larý Metapsiþik Cemiyetini, üç sene kadar devam eden aktif cemiyet çalýþmalarýný dinlerken vaktin nasýl geçtiðini doðrusu farketmemiþtim. Yalnýz konuþmalar arasýnda bazý müphem ve þüpheli nokta- lar kafamý kurcalamýþtý. Tam tatmin olmak için cepheden bir soru sordum Muammer beye:

"Efendim, siz ruhun varlýðýna, öldükten sonra yaþadýðýna ve ruhlarla konuþul- duðuna kat'i olarak inanýyor musunuz?"

Muammer bey açýk konuþan bir insandý, cevabý da ayný dobralýkla oldu:

"Çok deðiþik celselerde bulundum.

Bedenden ve maddeden ayrý ve ona hakim bir ruhun varlýðýna, beden yok

(14)

olsa bile ruhun yaþamakta devam ettiðine bu deneyler sonucunda yüzde yüz

inandým. Ama sorunuzun üçüncü þýkký için ayný katiyetle konuþamýyorum.

''Yani, ruhlarla konuþulmaz mý?"

''Hayýr, kat'i böyledir demiyorum. Hat- tâ konuþulur ihtimalini daha yakýn görü- yorum. Yalnýz tam emin deðilim. Belki de konuþan, baþka bir varlýk deðil de medyumun ruhudur diye düþünüyorum.."

Muammer beyin bu cevabý, hiç ummadýðým için beni epeyce þaþýrtmýþtý.

Ama bir yandan da memnun olmuþtum.

Zira olaylarýn tatlý bir tartýþmasýný yapma fýrsatý doðmuþtu: "Öyleyse mesela þu hukukçularla yapýlan ve Mecelleye dair soru sorulan celseyi inceleyelim. Medyu- mun hukukla hiçbir ilgisi olmadýðý halde bu cevabý nasýl, hem de tam Cevdet Paþanýn ifadesiyle verebildi?''

"Belki de medyumun ruhu Kleryovans (ruhsal görme) yolu ile bu cevabý Cevdet Paþa'nýn kitabýndan okumuþtur.

Biliyorsunuz birçok medyumlar, çok uzaktaki olaylarý görebiliyorlar.." Ýtiraz ettim.

"Peki ama. Nezihe hanýmda klervoyan kabiliyeti var mý?

"Yok ama, bir ihtimal olarak söylüyo- rum.

"Fakat Muammer bey, bir kelime bulup halletmeliyim meseleyi. Aslýnda komp- leks klervoyan olaylarýnda birçok yüksek ruhlarýn da tesiri vardýr. Haydi bunu bir kenara koyalým ve farzedelim ki medyu- mun ruhu Cevdet Paþa'nýn kitabýndan bunu okudu Ama yine de bir açýk nokta kalýyor..''

"Nedir o açýk nokta?..

"Eðer bu iþ klervoyan'la olsaydý medyum, söylediklerini bir kitaptan oku- makta olduðunu bilir ve sizlere öyle okur gibi anlatýrdý. Hattâ kitabýn kaçýncý say- fasýný okuduðunu, noktalama iþaretlerini,

imlâ hatalarýný bile size söyleyebilirdi.

Halbuki iþte medyum Nezihe haným burada, böyle bir durum olmadýðýný, tamamen sezgi yoluyla bilgi aldýðýný söylüyor. Celsedeki þahýslardan telepati (fikir intikali) yoluyla aldý da denemez.

Zira cevabý onlarýn da bilmediðini biraz önce ifade ettiniz. Bir diðer husus da þu:

Bir çok celselerde medyumun hiç bilmediði, kitaplara da hiç geçmemiþ konulara ait bilgiler alýnmýþtýr. Muammer bey bu son misalim üzerine baþka bir ihtimali ileri sürdü:

"Hiçbir kitapta olmayan þeyleri medyu- mun ruhu daha önce söylenmiþ ve fezada kaybolmadan dolaþan önceki konuþ- malardan dinleyerek elde ediyordur belki de. Bu konuþmalar bölük pörçük de olsa, medyumun ruhu bunlarý topluyor ve sorulan soruya uygun cevaplarý bunlar- dan çýkarýyor olabilir."

Muammer bey aslýnda klerodiyans (Ruhsal iþitme) den bahsediyordu.

Gerçekten bazý medyumlarda bu tezahür görülmekteydi. Ama yine de açýk nokta- lar vardý. Bunu belirttim:

"Bahsettiðiniz tarzdaki kompleks klerodiyans olaylarýnda yüksek bilgi sahibi bir bedensiz varlýðýn aracýlýðýný bir an için yok farzetsek bile, yine de itiraz edilecek bir nokta var: Eðer medyum verdiði tebliði fezadan duyarak söylüyor- sa o anda bunlarý iþitmekte olduðunu bilir ve yaþadýðý hali aynen aksettirirdi.

Halbuki bahsedilen olaylarda medyum, hiç bir ses duymu-yor, sadece bedensiz bir varlýktan telepati (fikir intikali) yolu ile bilgiler aldýðýný hissediyor.

Binaenaleyh bu ihtimal de olamaz...'' Gerçekten olaylar dikkatle incelenirse geriye bu bilgilerin bir bedensiz varlýktan alýnmasýndan baþka bir ihtimal kalmýyor- du. Konuyu biraz daha derinleþtirdim:

''Ya ileride olacak olaylar hakkýnda bil-

(15)

13

giler veren ve söyledikleri gerçekleþen

bedensiz varlýklar için ne düþünüyorsu- nuz." Muammer bey muzip muzip güldü ve yine ummadýðým bir cevap verdi:

Medyumun ruhu istikbalde yaþayýp bu olayý bize anlatabilir

"Nasýl olabilir bu?!" Henüz dünya mektebini bitirmemiþ, maddenin

baskýsýndan kurtulmamýþ bir medyumun ruhu, üstün bir bedensiz varlýðýn yardýmý olmadan zamanýn üstüne nasýl çýkabilir?''

"Bütün ruhlarda bu yüksek kabiliyetler meknuz (gizli) deðil mi?''

"Evet meknuz ama, ancak bilgisi.

tecrübesi arttýkça bu gizli kabiliyeti açýða. çýkabilir. Nitekim elma çekirde- ðinde de elma meyvesini hasýl etme kabiliyeti gizli olarak mevcut; fakat önce topraða ekilecek, aðaç olacak, mevsimi gelecek de sonra. elma elde edeceðiz. Bu safhalardan geçmeden tohumdan hemen meyve istemek tabii boþuna olur. Ayrýca her tekâmül seviyesindeki ruhlarda ayný kabiliyetler mevcutsa, bunca eziyetlere, dünyalara gelip gitmelere, imtihanlara ne lüzûm var? Bakýyorsunuz basit bir falcý bile olacaklarý biliyor. O basit falcýnýn ruhu kýsýr bilgi ve görgüsüyle ileride ola- caklarý nasýl söyleyebiliyor? Elbet. ki o basit falcý vasýtasýyla sýrf insanlara ruhsal âlemin sezgisini verebilmek için onu medyum olarak kullanan bilgili bedensiz varlýklar var, ona bu haberleri veren!.."

Epeyce uzun konuþmuþtum. Muammer bey her zamanki nezaketiyle "Ben bunu kat'i olarak böyledir diye söylemedim.

Bir ihtimal olarak bahsettim" diyerek tartýþmayý tatlýya baðlamak istiyordu.

Fakat aklýma gelen bir iki hususu da ilâve etmeden konuyu kapatmak iste- memiþtim:

"Bizim zaman boyutunun, üstüne çýk- mýþ bedensiz varlýklar aslýnda çok üstün bir mertebeyi temsil etmektedirler.

Yapýlan ekminezi (mazide yaþatma) celselerinde geçmiþ olaylar süjeye gayet mükemmel yaþatýldýðý halde ayný süjeye gelecek zamaný yaþatmaya hiç imkân bulunamamýþtýr. Bütün bunlarý bir kenara koysak bile yine de gelecekte yaþama tezini çürütecek bir delil var elimizde.

Zira eðer medyum, olacaklarý bu þekilde verseydi: "Yarýn, þöyle þöyle olacak"

diye kuru bir konuþma yapmaz, o anda yaþamakta bulunduðu olayý anlatýrdý.

"Þimdi þu adamý görüyorum, þöyle yapýyor, þunlarý söylüyor.." diyerek olaný bize aktarýrdý. Bir baþka delil de þu; gele- ceðe ait rüyalar görüyoruz. Ama geleceði aynen deðil de sembollerle ifade ediyor bu rüyalar. Uyanýnca bu semboller bize olacaklar hakkýnda kat'i ipuçlarý veriyor;

sonra da rüyamýz gerçekleþiyor. Eðer bu rüyayý ruhumuzun gelecekte yaþamasý suretiyle görmüþ olsaydýk sembolleri deðil, olayýn kendisini bütün detaylarýyla rüyamýzda yaþamamýz icap ederdi. Bütün bunlardan bence þu sonuç çýkýyor, akla en uzak gelen ihtimalleri bile düþünsek bilgili ve kudretli bir bedensiz varlýðýn medyumla irtibatýný kabul etmeden bu olaylarý açýklamaya imkân bulunamaz.."

Söz bu noktaya geldiðinde o vakte kadar sadece konuþmalarý dinlemekle yetinen Nezihe haným dayanamadý:

"Bedensiz varlýklarýn yardýmlarý, yön vermeleri sevketmeleri muhakkak ki var.

Bunu inkâr edemem. Zira ben kendi hay- atýmda bunu pek çok defa yaþadým...'

Son olarak da Muammer bey þunlarý söyledi: "Biz, bizden tecrübesiz ve bilgi- siz olan çocuðumuzu nasýl yetiþtiriyor- sak, meselâ yanmamasý için sobadan koruyorsak; neden bizden üstün bedensiz varlýklar da bizi ayný þekilde korumasýn- lar, bilgiler vermesinler? Zaten aklý en çok tatmin eden düþünce de bu oluyor sadece..."

(16)

Prof. Dr. Þükran Geçgil’i uðurlarken...

Marmara Üniversitesi Eczacýlýk Fakültesi'nde Prof. Dr. Þükran Geçgil'i anma töreninde

Güngör Özyiðit'in yaptýðý konuþma.

Þükran Geçgil, 1961

(17)

15

Sayýn konuklar, deðerli bilim insan-

larý, sevgili dostlar, Þükran severler ve sevgili ailesi.

Bir an için hayal gücümüzü çalýþtýra- lým ve çok yakýndan tanýdýðýmýz, sevdi- ðimiz birinin cenaze törenine katýldý- ðýmýzý gözümüzün önüne getirelim.

Tabutun etrafý çelenk ve çiçeklerle çevrili. Cami avlusunda yer yer kala- balýklar kümelenmiþ. Kalabalýða girdikçe aile üyelerimizin, dost- larýmýzýn yüzlerini görüyoruz. Öleni tanýyan tüm dostlar orada ayný hüznü paylaþýyorlar ve cenazede bulunarak son insanlýk görevi yerine getiriyorlar.

Biraz daha ilerleyelim, tabuta yak- laþalým ve birden tabutun içinde olduðumuzu varsayalým. Evet, bu bizim kendi cenaze törenimiz. Avludaki insanlar bizi son yolculuðumuzda uðurlamaya, vefalarýný göstermeye gelmiþler. Törenin baþlamasýný bek- lerken elimizdeki programa þöyle bir bakýyoruz. Sizin hakkýnýzda aileden, dost çevrenizden ve iþ yerinden ve hizmet verdiðiniz bir sosyal kurumdan dört kiþi konuþma yapacak.

Þimdi bu konuþmacýlarýn bizimle ve yaþamýmýzla ilgili olarak neler söyle- melerini isterdik? O gün hangi sözleri iþitmek istiyorsak, bugün öyle yaþa- mak, o sözleri haketmek gerekir.Bugün burada Þükran Haným için çok güzel, onurlandýrýcý, övgü dolu sözler edildi.

Bunlar her ölümlünün, öldükten sonra iþitmekten mutluluk duyacaðý sözlerdi.

Ve hiç þüphesiz, Þükran Haným yaþa- mýyla bu sözleri fazlasýyla haketmiþti.

Kimi is býrakýr arkasýnda kimi de iz.

Deðerli dostumuz iz býrakanlardandý.

Bunun en somut kanýtý, Türkiye'nin her yanýndan gelip burada toplanan

sizlersiniz.

Hani Nazým, Abidin Dino'ya

"Mutluluðun resmini yapabilir misin Abidin?" der ya. Biri bana "Erdemli, örnek bir Türk kadýnýnýn resmini yapabilir misin?" deseydi, benim de resim yapma yeteneðim olsaydý

Þükran Haným'ýn resmini yapar, iþi bitirirdim.

Ýþte dünyamýzdan geçip giden Þükran Geçgil'in ruh portresi: Özü-sözü-davra- nýþýyla tutarlý dürüst bir insan. Doðru- luðu ile çevresine güven veren saygýn bir kiþilik. Ýyiliði kiþiliðinde yaþayan, ihtiyacý olana, ihtiyacýný ihtiyacý kadar, gönülden veren biri. Birkaç dostuna sordum: "Þükran Haným deyince aklýnýza ne geliyor?" Hemen hepsi aðýz birliði etmiþçesine ayný þeyi söyle- diler: "Yardýmsever, hayýrlý bir insan."

Ölümünden birkaç ay önce eþimi ve beni Baltalimaný'ndaki sosyal tesislere yemeðe davet etmiþ ve "Ýlle çocuklarý da getirin" demiþti. Ve birlikte gittiði- mizde hem oðlumuz hem de kýzýmýzla ayrý ayrý ilgilenmiþ ve her birine antika deðeri olan birer altýn hediye etmiþti.

Dönüþ yolunda çocuklarýmýz, kendisi hakkýnda "Ne kadar deðerli, iyi ve alçakgönüllü bir insan" diye bir deðer- lendirmede bulunmuþlardý. Orada, bir buçuk saatlik yemek süresinde çocuk- larýn kalbini kazanmasýný bilmiþti.

(18)

O, mutluluðun almakta deðil, vermekte olduðunu en iyi bilenlerden biriydi. Ve büyüdükçe küçülmenin örneðini veriyordu.

Boþ baþak gibi dikbaþlý deðil, dolu baþak misali baþý öne eðik durmasýný biliyordu.

Ayný zamanda arý gibi çalýþkandý.

Düzenli, disiplinli çalýþmasýyla mesleðinde doruða yükselmiþ, sosyal çalýþmalarda gönüllü hizmetli olarak yer almýþtý.

Bilgi yelpazesi çok geniþti. Yal- nýzca mesleðinde deðil, her ko- nuda kendini geliþtiren, yeniliðe açýk bir insandý. Nitekim kurslara gidip resim yapma yeteneðini ge- liþtirerek, çok güzel tablolar yap- týðýný bugün burada öðrendim.

O saygýlý sevgiyi en iyi uygu- layan biriydi. Gönlü tüm yaratýlanlarý kucaklayacak ve kuþatacak kadar engindi. Sevgisi, saygýsý ve iyiye yönelik gayretli yüzüne nur olarak yansýmýþtý.

Bir insanýn iyi olup olmadýðýný deðerlendirmede, þöyle bir yol izleyebiliriz:

Her birimiz dünyaya doðmakla birlikte, ölene dek birçok rolü üstleniyoruz. Evlât oluyoruz.

Kardeþ oluyoruz. Arkadaþ olu- yoruz. Öðrenci oluyoruz. Belli bir mesleði yapýyoruz. Komþu oluyoruz.

Evleniyoruz, eþ oluyoruz. Anne veya baba oluyoruz.

Bu rolleri ne derece iyi yapýp yap- madýðýmýzý, kendimize sormalýyýz?

Cevap olumlu ise, yaþanmaya deðer bir ömür yaþadýðýmýz için kendimizi kutla- malýyýz.

Þükran Haným, iyi bir evlâttý. Ýyi bir kardeþti. Sevilen bir eþti. Ýyi bir anney- di. Öðrencilerinin çok sevdiði baþarýlý bir öðretmendi. Gerisinde güzel anýlar býrakan candan bir dosttu.

Burada iyi olanlarýn, orada, öte dünyada da iyi olacaklarýna, burada sevilenlerin orada da sevileceklerine inanýyorum.

Deðerli dostumuza yeni yolunda hayýrlar ve esenlikler diliyorum.

Sevgili arkadaþýmýz Prof. Dr. Þükran Geçkil’in vefatýna sebep olan kazadan 2 gün önce çekilmiþ son fotoðrafý

(19)

PROF. DR. ÞÜKRAN GEÇGÝL'ÝN YAÞAM ÖYKÜSÜ

Prof. Dr. Þükran Geçgil, 5 Haziran 1934 yýlýnda Ýstanbul'da doðmuþtur. Fatih 27. Ýlkokulu'nu, Fatih Kýz Ortaokulu'nu, Vefa Lisesi'ni bitirmiþ ve Ýstanbul Üniver- sitesi Eczacýlýk Fakültesi'ne girmiþtir.

Mezun olduðu 1956 yýlýnda, ayný fakül- tede asistan olarak göreve baþlamýþtýr.

"Pelargonium Endlicherianum Fengl'deki Flavonoid Glikozidler üzerinde

Kromatografik Çalýþmalar" konulu dokto- ra tezini 1960 yýlýnda tamamlamýþtýr.

1967 yýlýnda doçent, 1977 yýlýnda pro- fesör unvanlarýný almýþtýr. Ý.Ü. Eczacýlýk Fakültesi Farmasötik Teknoloji Anabilim Dalýnda, 26 yýllýk hizmetinden sonra 1982 yýlýnda Marmara Üniversitesi Eczacýlýk Fakültesi Farmasötik Teknoloji

Anabilim Dalýnda çalýþmaya baþlamýþtýr. 1988 yýlýnda da kendi isteði ile emekli olmuþtur.

1960 -1961 yýllarý arasýnda, NATO bursu ile gittiði London School of Pharmacy'de "Antibiyotikler ve Mikrobiyolojik Analizler" konusunda, 1969 - 1970 yýllarý arasýnda burslu araþtýrma profesörü olarak Ýsviçre Basel'de, Hoffman La Roche Ýlaç Fabrikasý'nda, "Eczacýlýkta Ýki Fazlý Sistemler ve Reoloji" konusunda çalýþmalar yapmýþtýr. Ayrýca, kýsa dönemler halinde yurt dýþýnda çeþitli çalýþmalar yapmýþ, Fransa, Hollanda, Belçika, Danimarka, Ýspanya, Ýtalya, Ýsviçre ve Amerika Birleþik Devletleri'nde çeþitli kurs, konfe- rans ve kongrelere katýlmýþtýr. Emekli olduktan sonra bir süre ilaç, gýda ve kozmetik sanayiinde, araþtýrma, geliþtirme ve toplam kalite kontrolü konu- larýnda danýþmanlýk hizmetlerinde bulunmuþtur.

Prof. Dr. Þükran Geçgil'in 9 adet yayýnlanmýþ kitabý, 40 kadar yurtiçi ve yurtdýþýnda yayýnlanmýþ makalesi ile birlikte pek çok güncel yayýný bulun- maktadýr.

Tunç ve Nurhan isimli iki çocuk annesi olan Prof. Dr. Þükran Geçgil, 1962 yýlýnda evlendiði Ecz. H. Tuluð Geçgil'i, 2003 yýlýnda kaybetmiþtir.

17

(20)

Çeviren ve Derleyen: Zuhal Voigt

Yaþarken Bedeni Terkedip Dönmek

En Çok

Merak Edilenler

A s t r a l S e y a h a t l e r

(21)

19

"Beden Dýþý Seyahatler"

konusunu bizzat kendi deneyim- lerinden yola çýkarak, bilimsel biçimde incelemiþ olan

günümüzün önde gelen temsilcisi ve bu konuda dünyaca tanýnmýþ otorite olarak kabul edilen Robert A. Monroe, verdiði çeþitli konfe- rans ve seminerlerde, TV'lerde yaptýðý konuþmalarda ve röpor- tajlarda, kendisine en çok sorul- muþ olan sorularý ve onlara verdiði cevaplarý da kitaplarýnda sýralýyor. Onlardan bazýlarýný aþaðýya alýyoruz:

Soru: Her insan yaþarken bedenini terk edebilir ve bu deneyimi yaþayabilir mi?

Cevap: Son on senedir yapýlan çeþitli araþtýrmalar gösteriyor ki, yetiþkinlerin yaklaþýk yüzde yirmi beþi, spontan olarak en az bir kere astral seyahat yaptýklarýný hatýrlýyorlar. Bunlardan birçoðu, bu fenomen kendilerine açýklanmadan önce, baþlarýna gelen þeyin ne olduðunu bilmiyorlardý. Daha önce söylediðim gibi, benim Enstitümde biz, her insanýn

"Delta Uykusu " veya "Derin Uyku"

denilen uyku esnasýnda, tamamen doðal bir þekilde ve çeþitli derecelerde beden dýþý deneyimi yaþamakta olduðunu düþünüyoruz. Bu bakýmdan atýlacak ilk adým, bu durumun hatýrlanabilmesi yo- lunda olabilir. Ayrýca, belli bir psikolojik ya da felsefi bir hazýrlýk devresinden sonra her insanýn bilinçli olarak bu dene- meyi yaþayabileceðine inanýyoruz.

Soru: Bilerek beden terkedildiðinde bunun zararlarý olur mu? Bu insaný ölüme götürür mü?

Cevap: Yirmi beþ senelik araþtýrma ve kiþisel deneyimlerden sonra, bu olasýlýðý destekleyecek hiçbir delile rastlamadým.

Tabii ki insan, beden dýþý deneyim gerçeðini keþfettiði zaman kuvvetle sarsýlýyor. Bilhassa insanýn kendi inanç sistemini bu gerçeðe uydurmasý çokça travmatik oluyor ve bu konunun dikkatli ele alýnmasý gerek. Fizyolojik olarak her- hangi bir etkisi olmadýðý anlaþýlýyor, her- hangi bir enerji azalmasý da görülmüyor.

Soru: Ben bedenimi geçici olarak ter- kettiðimde, onun içine bir baþkasý gire- mez mi?

Cevap: Eðer bizim bilgilerimiz

doðruysa, böyle bir olasýlýk, normal uyku esnasýndakinden fazla deðil. Eðer bu konuda bir istatistik yapabilmek mümkün olsaydý, böyle bir olayýn gerçek haline gelmesi ihtimali, sizin gelecek sene bir trafik kazasýnda ölecek olma ihtimaliniz- den daha az olurdu. Son onbeþ senede çeþitli kurs müdavimleri ve deneklerle yaptýðýmýz denemelerde, uzaktan bile olsa "obsesyon" (beden iþgali) tarzýnda veya zararlý ya da kontrol dýþý olarak tanýmlanabilecek hiçbir olaya rastla- madýk.

Soru: Rüyada uçtuðunu görmek, o anda beden dýþýnda bulunmak demek midir?

Cevap: Rüyada uçakla veya uçakta olmadan bizzat uçmayý görmenin genelde, yapýlmakta olan beden dýþý deneyimi, aksi halde inanç sistemi bunu

(22)

yadsýyacaðýndan dolayý, dünya bilinci- mizin kabul edebileceði bir biçime sok- mak anlamýna geldiðini düþünüyoruz.

Son incelemeler, bir otomobilden inip bir þey yapmayý görmenin de ayni kategoriye girdiðini düþündürüyor. Siz hiç rüyanýzda otomobilinizi nereye park ettiðinizi unut- tuðunuzu gördünüz mü? Ayrýca, yüksek bir yerden düþtüðünüzü görmek de, çokça tekrar fiziki bedene girmeyi ifade ediyor. Bunu, rüyayý zihninizde aðýr çe- kilmiþ bir film gibi tekrarlarsanýz farkedebilirsiniz.

Soru: Beden dýþý deneyim halinde iken bir varlýkla karþýlaþýldýðýnda, bu varlýðýn dostça mý yoksa düþmanca mý yak- laþtýðýný nasýl anlarýz?

Cevap: Bu soruya kesin bir cevap vere- bilmek zor. Çoðu kere kötü veya düþ- manca olarak algýladýðýmýz þey, aslýnda kiþiliksiz bir enerjidir. Örneðin denizde yüzerken, sahile yakýn bir yerde birden karþýlaþtýðýmýz bir girdap bizi korkutur, halbuki aslýnda bizim kendi korkularýmýz ve onun önceden kestiremediðimiz gücü, onu korkutucu kýlar. Oysa girdabýn bizim varlýðýmýzdan bile haberi yoktur. Böyle bir durumda, kendi "alýcý frekansýný" bi- linçli olarak adeta sýnýrlandýrarak ve sadece "ayný dalga boyundaki" karþýlaþ- malara açýk kýlarak, böyle karþýlaþmalar- dan kaçýnýlabilir. Böyle bir varlýk ortaya çýktýðýnda, dostça omzuna dokunarak evine geri dönmesini söyleyin. En kötü ihtimalde de fiziki bedeninize geri dönün.

Bunun dýþýnda varlýða "merhaba" deyin ve herhangi bir biçimde konuþmaya çalýþýn.

Soru: Beden dýþýndayken, zaman içinde ileriye veya geriye gidilebilir mi?

Cevap: Elbette, çünkü gerçek beden dýþý deneyimi zaman-mekan ortamýna baðlý bir durum deðildir ve zaman ve mekanýn þartlarýna tabi deðildir. Ama çok basit olmayan çeþitli sebeplerden bu cins deneyimler beklenilenin aksine çok ve- rimli olmaz. Böyle denemelerde en önemli þey, baþlangýç noktasýna geri dönebilmek için, kuvvetli bir geri dönme sinyaline sahip olabilmektir. Böyle bir sinyal yalnýz doðru yeri deðil ayný zamanda doðru zamaný da ihtiva etmelidir. Böyle uzun seyahatlere çýk- madan önce, daha "yakýn" turlarla alýþtýr- ma yapmalýsýnýz.

Beden Dýþý Deneyime Hazýrlýk Robert A.Monroe, kitaplarýný okuyan ve beden dýþý deneyimlere ilgi duyanlara da, bu deneyimlere ulaþabilmek için yapýlmasý gereken alýþtýrmalardan ve kendi kullandýðý tekniklerden örnekler veriyor. Yalnýz bunu yapmadan önce, böyle bir yola çýkmak isteyenleri, kendi- lerini bekleyen olumlu veya olumsuz hususlar konusunda þöyle uyarýyor:

"Ýkinci bedenin gerçeðini ve bu durum- daki yaþamý doðru deðerlendirebilmek için tek yolun, aslýnda bunlarý bizzat yaþamak olduðuna sýk sýk deðindim.

Ama bu kolay bir iþ olsaydý, herhalde þimdiye kadar bu durum bir hayli yaygýn- laþmýþ olurdu. Bu yoldaki engelleri kaldýrabilecek tek þeyin, yalnýzca insanda doðuþtan var olan bilgi ve öðrenme açlýðý olduðunu düþünüyorum.

(23)

21

“Yalnýz, bu konudaki denemelere ilgi duyanlara bir uyarý yapmak gerekir.

Çünkü bu kapý bir kere açýldýðýnda, onu kapatmak artýk mümkün olmayacaktýr.

Bir kere bu uðraþ ve ondan doðan bilgi, bugünkü ilimle, dinlerle ve toplumun gelenekleriyle baðdaþtýrýlamayan þey- lerdir. Bu konudaki çalýþmalarýnýz çev- renizde duyulduðunda, en azýndan acayip bir insan veya þarlatan olarak damgalan- mak, daha da kötüsü etrafýnýzdakiler tarafýndan aþaðýlanmak gibi tehlikelerle karþýlaþabilirsiniz. Bunlara raðmen, araþtýrmaya devam etmediðiniz takdirde, çok önemli bir þeyden olacaðýnýzý düþünüyorsanýz, çalýþmalarýnýza devam etmelisiniz. Ben elimden geldiðince bu deneyimleri meydana getiren teknikleri anlatmaya çalýþacaðým."

Korku Engeli

Monroe, beden dýþý deneyimleri yap- mak isteyen birinin aþmasý gereken en önemli engelin, iþin en baþýnda yer aldýðýný söylüyor. Bu engelin adý

"korku"dur. Bu korku, en ufak bir uyarýcý karþýsýnda panik haline geliyor.

Çeþitli deðiþik korkulardan meydana gelen bu korku barajý aþýldýðý takdirde, araþtýrma yolunda büyük bir adým atýlmýþ sayýlabileceðini söylüyor. Rüyalarýmýz esnasýnda yaptýðýmýz beden dýþý dene- yimlerde bu korkuyu duymuyoruz, çünkü rüya gördüðümüz esnada, korkularý içinde barýndýran gündelik bilincimiz uyku halindedir ve idareyi üst bilincimiz eline almýþ durumdadýr. Üst bilincimiz ise, beden dýþý deneyimlerin yapýldýðý ortamlarda yabancýlýk çekmez.

Monroe aþýlmasý gereken ilk büyük korkunun "ölüm korkusu" olduðunu anlatýyor. Çünkü bilinçli olarak bedenden ayrýlma baþarýldýðýnda, durum ölünce olmasý beklenenlere çok benzediðinden, beliren ilk düþünce: "Derhal bedene dön, ölüyorsun!" oluyor. Monroe bir iki saniyeden daha fazla beden dýþýnda kala- bilecek kadar korkusunu yenebilecek hale, ancak yirmi kadar deneme yaptýktan sonra ulaþabildiðini anlatýyor. Ýkinci büyük korku ise, beden dýþýna çýktýktan sonra, tekrar bedene dönmeyi baþarýp baþaramayacak olma korkusu. Monroe bu korkusunu da ancak girip çýkmayý

yüzlerce defa tekrarladýktan sonra, ken- disini rasyonel düþünmeye zorlayarak bastýrabildiðini söylüyor. Üçüncü büyük korku, bilinmeyene karþý duyulan korku.

Kurallarý aþaðý yukarý bilinen fiziki dünya þartlarý dýþýna çýkýp, tamamen yabancý bir sisteme girildiðinde duyulan emniyetsizliðin yarattýðý korku. Nelerle, kimlerle karþýlaþacaksýnýz, hangi bilmediðiniz kurallar hüküm sürmekte, ne yapmak gerektiðini nasýl bileceksiniz?

Monroe kendisini, bu korkuyu hiçbir zaman tam olarak aþmýþ saymadýðýný da ifade ediyor.

Korkular konusunda bu gerçekleri kabul edip, bu denemeleri yapmaya çalýþtýðýnýzda bu korkularla baþbaþa kalý- nacaðýný öðrendikten sonra, sýra ikinci adýma geliyor ki o da, "gevþeme" konusu.

Yani, beden dýþý deneyimi yapmayý saðlayacak ruhsal ve bedensel gevþemiþ olma konumuna gelmek. Monroe

gevþeme konusunda otohipnoz veya daha baþka teknikler de bulunduðuna

(24)

deðinerek, kendi kullandýðý " Uyku Sýnýrý" metodunu anlatýyor. Bu metodun, ruh ve bedenin en tabii biçimde rahat- ladýðý ve ideal duruma geldiði yöntem olduðunu söylüyor.

Uykuyla Uyanýklýk Arasýndaki Sýnýrda

Bu metodu kýsaca açýklayacak olursak, Monroe bu gevþemeyi saðlayabilmek için öncelikle hiçbir þekilde dýþ etkenler tarafýndan rahatsýz edilmeyeceði bir yer ve zaman seçtikten sonra (telefon olmayan, kimsenin sizi rahatsýz etmeye- ceði bir yer ve kýsa bir zaman içinde her- hangi bir randevunuzun olmadýðý uzun bir zaman parçasý) rahatça uzanýyor ve uykuya geçmek için bekliyor. Burada önemli olan, uyku haline geçmeden önce- ki basamaðý yakalayabilmek. Bu safhada dikkati herhangi tek bir þeye vererek, bi- lincin uyanýk kalmasýný saðlamak mümkün. Bu safhayý, uykuya dalmadan ayakta tutmak gerçekleþtiðinde, ilk adým atýlmýþ oluyor. Monroe, ikinci adýmda, dikkatini verdiði unsurun kaybolduðunu ama hala uyanýk olduðunu farkettiðinde, kendi deyimiyle A pozisyonundan B pozisyonuna geçmiþ oluyor. B pozis- yonunda hiçbir þey düþünmemekte, ama buna raðmen uyku ve uyanýklýk arasýnda- ki sýnýrda kalmakta. Bu arada kapalý göz- leriyle, önündeki siyahlýða bakmakta. Bu siyahlýk üzerinde bazen renkler, ýþýklar veya bazý resimler görmek mümkün.

Monroe bunlarýn, gündelik yaþamdan zihinde kalmýþ resimler olduðunu düþünüyor. (Yazarýn kiþisel kanaati: Bu safhada görülen resimler, duyulan sesler

ve algýlamalar sadece zihinde günden kalan artýklar olmayýp, telepatinin o anda gerçekleþen çeþitli alýþveriþlerinin ürün- lerini de barýndýrýrlar.) Bu resimler de kaybolduðunda, herhangi bir huzursuzluk hissetmeden hala ayný durumda kala- bilmiþse, C pozisyonuna geçmek için hazýr olduðunu anlýyor. C pozisyonuna geçmek için bilincini sistematik olarak daha derine götürüyor. Bunun için de, beþ duyusunu birbiri ardýna bilinçli olarak kapatýyor. Duyulardan iþitmek ve görmek en sonra kapanan kapýlar oluyor.

Dýþarýdan gelen hiçbir uyarýyý alamaya- cak hale geldiðinde C pozisyonunda bulunduðunu anlýyor. En son pozisyon olan D pozisyonuna vardýðýnda, uykulu ve yorgun deðilse; tamamen dinlenmiþ, bilinci tamamen uyanýk haldeyse, devam edebileceði ve astral bedeni, fiziki bedeninden ayýracak olan teknikleri kul- lanabileceði durumdadýr.

Monroe bu gevþeme tekniðinin bir seferde öðrenilemeyeceðini, buna defalarca ve safha safha deneyerek ulaþýlabileceðini de ilave ediyor.

Bedenden Ayrýlmayý Saðlayan Titreþimler

Monroe, hiçbir þekilde rahatsýz

edilmeyeceði bir zaman parçasý seçtikten sonra, rahat giysilerle rahat bir yerde, bedenini normal bir sýcaklýkta kalacaðý þekilde örterek, üzerindeki bütün metal þeyleri çýkarýp, baþ tarafý kuzeye gelecek þekilde uzanýyor. Oda yarý karanlýktýr.

Önceki paragraflarda izah edilen þekilde gevþedikten sonra, kendi kendisine zih-

(25)

23

nen yalnýz kendisine yararlý olan þeyleri

hatýrlayacaðý þeklinde telkinlerde bulunuyor. Bundan sonrasýnda, bedenini astral bir bedenle terketmesini saðlayacak olan titreþimleri meydana getirmek için, þu yöntemi kullanýyor:

"Yarý açýk aðzýnýzdan muntazam nefes alýrken, kapalý gözleriniz ardýndaki karanlýða konsantre olun. Önce alnýnýz- dan takriben 30 cm. uzaklýktaki hayali bir noktaya bakýn. Sonra bu noktayý bir metre uzaðýnýza itin. Daha sonra iki metre uzaðýnýza. Sonra bu noktayý 90 derece yukarýya, bedeninize paralel dura- cak þekilde, çevirin. Bu noktada titreþim- lere ulaþmaya çalýþýn."

Monroe bu anlattýklarýnýn tatbikte çýkaracaðý zorluklarý tahmin ettiðinden, bu tekniði baþka þekillerde de anlatmaya çalýþýyor. Bahsettiði bu hayali noktayý bulmak için, örneðin gözlerin kenarýndan çýktýðý farzedilen yine hayali iki çizginin, 30 cm ötede birbiriyle buluþtuðunu düþünmeyi öneriyor. Bu çizgilerin kesiþtiði noktada, elektrik yüklü iki tel birbirine deðmiþ gibi bir gerilim doð- duðunu tahayyül etmek gerekiyor. Bu noktayý ileriye ittikçe, gerilimin arttýðýný farzetmeli. Bu nokta iki metre kadar uzaða itildiðinde, onu baþýnýza 30 derece- lik bir açýda bulundurmak ve sonunda onu 90 derecelik açýda baþýnýzýn üstüne getirmek ve bu noktayý, titreþimler mey- dana gelinceye kadar itmek gerek.

Gerilimin en fazla arttýðý noktada birden ortaya çýkan titreþimler, ritmik bir þekilde atarak, kývýlcýmlar saçarak baþýnýza ve oradan tüm bedeninize ulaþýyor ve

bedeninizi hareketsiz hale getiriyor. Yani titreþimlerin etkisi altýna girdiðinizde bedeninizi istediðiniz gibi kullanamýyor- sunuz. (Böyle bir þey ilk defa yaþandýðýn- da yaratacaðý etki bir düþünülmeli. Yaza- rýn Notu) Bu noktada bedeniniz yüksek bir elektrik akýmý altýna girmiþ gibidir.

Titreþimlere ulaþtýktan sonra yapýlacak þey, onlarý kontrol altýna almak, onlarý belli bir ritimde - bedeniniz içinde kalmak kaydýyla- baþýnýzdan ayaklarýnýza ve sonra tersine gidip gelen bir daire þek- line getirmek. Titreþimlerin belli bir zaman sonra kendiliðinden azalýp kaybol- masý, astral çýkýþa hazýr olmak anlamýna geliyor. Önemli bir baþka husus da, ortaya çýktýklarýnda, onlarýn frekansýný yükselterek, sarsýcý ve kaba olmaktan çýkýp, düzenli ve akýcý olmalarýný saðla- mak. Monroe, defalarca yapýlan deneme- lerle bu seviyeye ulaþýlabileceðini ve ancak yüksek ve düzenli frekanstaki titreþimlerin bedenden ayrýlmayý saðladýðýný söylüyor. Daha sonraki devrelerde, titreþimleri meydana getirmek için, sadece onlarý düþünmek bile yeterli oluyor. Bu hale gelindiðinde hissedilen titreþimler de, Monroe'ya göre, hafif bir beden sýcaklýðý eþliðinde normalde bir uzvun uyuþmasý esnasýnda hissedilen bir çeþit karýncalanma, ilk seferlerdeki gibi korkutucu kývýlcýmlar saçan ve bedeni sarsan biçimde deðil.

Titreþimlerle ilk karþýlaþýldýðýnda aþýl- masý gereken bir engel daha var tabii. Bu da bu alýþýlmamýþ durumun yarattýðý korku. Bu korkuya kapýlýp denemeyi kesen, daha ileriye gidemiyor.

(26)

Düzenli titreþimler safhasýna eriþen biri için de artýk geri dönüþün olmadýðýný söylüyor Monroe. Çünkü bu noktadan sonra astral seyahatlere doðal bir kapý açýlmýþ oluyor ve bu kapýyý tekrar kapat- mak olasýlýðý yok. Titreþimleri meydana getiren þartlarýn her an için oluþmasý artýk mümkün, siz onlarý çaðýrmasanýz da, ufak bir dinlenme anýnda veya uykudan yeni uyandýðýnýz bir anda, onlarý karþýnýzda bulabiliyorsunuz. Tabii ki her seferinde astral seyahate çýkmak zorunda deðil- siniz, titreþimlerin geçmesini bekler ve astral çýkýþ yapmayabilirsiniz. Ama artýk isteseniz de istemeseniz de, yaþamýnýzý deðiþtirecek bir safhaya girmiþ bulunu- yorsunuz. Her hal-ü kârda, Monroe'nýn kendi tecrübeleri bunu gösteriyor.

Astral Bedenin

Fizik Bedenden Ayrýlmasý

Yüksek titreþimlerin oluþtuðu sürece gelindikten sonra, dikkat edilecek husus- larý Monroe þöyle anlatýyor:

“Gevþeme metodlarýný kullana- bildiðiniz ve titreþimleri kontrol altýna alabildiðiniz duruma geldikten sonra, kontrol altýna almanýz gereken bir þey daha var: Düþünceleriniz! Bilmediðiniz yerlere, tanýmadýðýnýz durumlara savrul- mak istemiyorsanýz, gevþeme ve titreþim alýþtýrmalarý esnasýnda ve hemen son- rasýnda, ne düþündüðünüze son derece dikkat etmelisiniz.

“Ýkinci bedenin özeliklerine alýþmak için de, her þeyden önce, tek tek uzuv- larýnýzla deneyler yapýn. Örneðin, önce

bir elinizle. Elinizin ulaþamadýðý mesafede olan ama onun yönünde bulu- nan bir cisme doðru elinizi uzatýn.”

Bunu yapmak için kolunuzu daha ve daha ileriye doðru uzattýðýnýzý düþünmek gerekiyor. Siz böyle düþündükçe, astral kolunuz uzuyor. Monroe sonrasýnda, eli- nizin dokunduðu cismi, parmaklarýnýzla araþtýrmanýzý, özelliklerini, sonradan doðrulamak üzere tespit etmenizi, daha sonra elinizi bu cismin içinden geçirerek daha ilerilere gitmenizi, elinizi tekrar çekip denemeyi bitirdikten sonra da, araþtýrdýðýnýz cisimleri kontrol ederek, astral halde iken algýladýklarýnýzla fiziki durumlarýný karþýlaþtýrmanýzý tavsiye ediyor.

Ancak tek tek uzuvlarla yapýlacak de- nemelerden sonra, bedenden tam olarak çýkma denemesi yapýlabileceðini söylü- yor Monroe. Bu denemeyi yaparken de, ilk seferlerde mutlaka, bedenin en fazla bir metre uzaðýndan öteye gitmemeyi tavsiye ediyor. Bu husus, yepyeni olan duruma alýþabilmek, öncelikle iyi

bildiðiniz bir mekanda, örneðin denemeyi yaptýðýnýz ve iyi tanýdýðýnýz odanýzda ka- labilmek açýsýndan önemli. Bu denemeyi mutlaka gündüz yapmayý da ilave ediyor.

Ayrýlmayý saðlayabilmek için, hafiflemiþ olmayý, yukarýya doðru süzülmeyi tahayyül etmek, bunun ne kadar hoþ ola- bileceðini düþünmek yeterli olabiliyor.

Pozitif düþünceler bilhassa önemli.

Monroe bu denemenin ilk seferde muvaf- fak olmasa bile, bir sonrakinde gerçek- leþebileceðini söylüyor.

(27)

25

Bir baþka metod da, istenilen biçimdeki

titreþimlere eriþtikten sonra, kiþinin yatakta döner gibi, olduðu yerde dön- meye çalýþmasý. Bunu yaparken, elleri kollarý hareket ettirmeden, gayet yavaþ biçimde bir bütün halinde 180 derece dönerek, fizik bedenle adeta yüz yüze gelmek. Sonra sýrt yukarýda olarak yük- selmeyi düþünmek.

Her iki þekilde de, fizik bedenin en fazla bir metre kadar üzerinde kalmak ve ilk seferlerde yukarýya veya yana doðru gitmemek, ilk baþlarda duruma alýþmayý saðlamak açýsýndan çok önemli. Monroe baþlangýçta astral bedenin görme duyusu- nun iþlemediðini, kiþinin ancak bilinçli olarak görmek isteðiyle görmeye baþladýðýný söylüyor. Bu arada gözleri açmayý düþünmek, aniden tekrar fizik bedene dönmeyi de saðlayabilir. Bu yüz- den görme iþlemini düþünmek, fiziki göz- leri düþünmemek gerek.

Fizik bedene geri dönmek için de, fizik bedeni düþünmenin yeterli olacaðýný ifade ediyor Monroe. Bedenden ayrý durum- dayken, çok sýk ortaya çýkmasý muhtemel olan dönememe korkusuna karþý da, en etkili metodun, fizik bedende herhangi bir uzvu hareket ettirmek olduðunu söylüyor. Böyle bir korku ortaya çýktýðýn- da, kendisi her zaman bir uzvunu hareket ettirmeyi düþündüðünü ve bu sayede ken- disini roket hýzýyla bedeninin içinde bul- duðunu anlatýyor.

Geriye dönme anýnda, fizik bedenle yeniden birleþirken bir çeþit sarsýntý, bir çeþit yerine oturma hissedildiðini, bunu

tam anlatacak bir ifade olmadýðýný ama kiþinin bunu anladýðýný söylüyor.

Bedende olduðunuzu anlayýnca da, bir zaman sonra fizik bedende doðrulup otur- mayý, tüm uzuvlarý hareket ettirmeyi tavsiye ediyor.

Astral halde iken, birçok duygunun ve toplumsal yaþamýn yasaklarýndan kurtul- muþ düþüncelerin ortaya çýkacaðýndan daha önce de söz etmiþtik. Monroe bun- lara karþý da savaþýlmamasýný, onlarý olduðu gibi kabul edip, fiziki çerçevenin ortadan kalkmasýndan sonra ortaya çýkan diðer kimliklerimizin varlýklarýný dayat- masý karþýsýnda, analitik düþünen dünya bilincimizin idareyi elinde tutmasýnýn durumu kurtaracaðýný söylüyor.

Korku doðuran durumlarda, bu duyguyu yaratan denemelerin tekrarýyla oluþacak alýþkanlýðýn, korkuyu yokede- ceðini de ilave ediyor.

Monroe'ye göre, astral bedenle daha uzaklara gitmek, daha baþka deneyler yapabilmek için, kiþinin önce astral bedeni kullanmayý öðrenmesi, bunun için de önce mutlaka bildiði ortamlarda dene- me yapmasý gerek. Bu bedenle nasýl, ne þekilde, ne hýzla hareket ettiðinizi, düþüncelerinizin hareketlerinizi nasýl, ne derecede etkilediðini, çeþitli fiziki etken- lerin, hava þartlarýnýn vesaire bu beden ve onun hareketleri üzerinde ne gibi etkileri olduðunu öðrenmeden uzun yola çýkmaya kalkmak, herhalde birçok soruna, kapýlarý ardýna kadar açmak olurdu. Gitmek iste- nen hedef için de, kiþisel karakter özel- liklerinin, fiziksel görünüþ veya coðrafi

(28)

koordinatlardan daha faydalý olduðunun, Monroe tarafýndan altý çiziliyor.

Son Söz

Robert A. Monroe'nun kitaplarýndan astral beden gerçeðini öðrenen Amerikalý bilgisayar bilimcisi Robert Peterson, 1979 yýlýnda kendi deneylerine baþladýðýnda, beden dýþý deneyimler yapabilmek için ne kadar çok uðraþmak gerektiðini ve hangi safhalardan geçmek gerektiðini bizzat kendi üzerinde yaþa- yarak öðrenenlerden birisidir. Bunlarý 1997 senesinde çýkarmýþ olduðu "Out Of Body Experiences" adlý kitabýnda detaylý olarak anlatmakta ve okumuþ olduðu daha birçok baþka kitapta da

bahsedilmeyen birçok durumlarla karþýlaþtýðýný da ilave etmektedir.

Peterson bu kitapta ayrýca, kendi açýsýn- dan baþka metodlar da önermekte ve kendince açýk kalmýþ olan sorularý cevap- landýrmaya çalýþmaktadýr.

Astral seyahatler hakkýnda yazýlar yazmýþ olan daha baþka yazarlar ve deneyimciler de vardýr.

Bunlarla demek istediðimiz þey, astral seyahatler üzerine okumuþ olduðumuz bir yazý serisinin, bizi bu deneyleri eksik- sizce yapacak bir hale kesinlikle getirmeyecek olduðudur.

Bu yazý serisini bu sayýmýzda noktalý- yoruz. Bu dizi ile okuyucuya yalnýzca astral seyahatler ve beden dýþý deneyimler hakkýnda genel bir bilgi vermeye ve

okuyucunun dikkatini bu konuya çek- meye çalýþtýk. Bunu yaparken de, kolayca tahmin edileceði gibi, çok detaylý

anlatýlmýþ bir çok bölümü kýsaltmak, özetlemek zorundaydýk. Komplike bir yemeði, o yemeðe ait tarifeyi satýr satýr, verilen ölçülerle uygulamadan, sadece üç beþ kelimeyle özetlenmiþ bir söylemden aynen yapmak ne kadar mümkünse, bu yazý dizisinde anlatýlanlarla astral seyahat gerçekleþtirmeye çalýþmak da o derecede mümkün olabilir. Bu yazý dizisi hiçbir þekilde, bu konuyu bütün yönleriyle açýk- layan ve bu deneyleri bizzat yapmaya yarayacak verileri ortaya koyan olma iddiasýnda deðildir ve bu yetkiyi de kendinde görmez.

Okurlarýn bunu böylece yorumlamasýný ve bu yazý serisinde sözü geçen teknikleri bizzat uygulamaya çalýþmanýn, tamamen kendi sorumluluklarý dahilinde olduðunu bilmeleri gerektiðini, hatýrlatmak istiyo- ruz.

Astral seyahatler konusunda bilgisini geliþtirmek ve derinleþtirmek veya adý geçen ve geçmemiþ olan baþka teknikleri bizzat denemek isteyenlerin, konularý ori- jinallerinden takip etmeleri ve bu

teknikleri öðreten yetkili kiþi veya kuru- luþlarla çalýþmalarý gereði ortadadýr.

Yeni sayýlarda yeni konularla karþýnýz- da olacaðýz.

Alýntýlar: "Der Mann mit den Zwei Leben", "Der Zweite Körper" Robert. A.

Monroe

(29)

Sevgili Okurlarýmýz...

Yeni yýlýnýzý kutlarýz...

Ýnsanlýk için ve kendiniz için hayýrda, iyide olan tüm dileklerinizin kabul olmasýný dileriz...

Güzel gönüllerinizin ýþýðý ýþýk bekleyen tüm gönülleri ve dünyamýzý aydýnlatsýn...

27

Resim: Thomas Kinkade

(30)

Köy Enstitülerinin

Kuruluþ Aþamalarý - 1

Yalçýn Kaya Türk eðitiminde önemli bir yer tutan,

býraktýðý izlerle tüm Batýlý eðitimcilerin hayranlýðýna mazhar olan Köy

Enstitülerinin kuruluþ ve çalýþma yön- temlerini kavrayabilmek için biraz daha gerilere uzanarak hazýrlýk aþamalarýný incelemek gerekir.

Cumhuriyetin ilk yýllarýnda köy eðitimi 1923-1933 yýllarý arasýnda genç

Cumhuriyet, öðretimin birleþtirilmesi yasasý yanýnda bir abece devrimi gerçek- leþtirir. Millet Mektepleri açýlýr. Orta ve

lise öðretiminde karma eðitim uygulanýr.

Orduda askerlik görevini yapan gençlere okuma yazma ve dört iþlem öðretilir.

Özetle eðitim alanýnda büyük atýlýmlar yapýlýr. Kuþkusuz bu atýlýmýn sonuçlarý da çok geçmeden ortaya çýkar.

Eðitiminin bu 10 yýllýk döneminin sayýbilimsel bilgisini vermek gerekirse:

"Tüm bu baþarýlý çalýþmalara karþýn okuma-yazma bilen yurttaþ oraný ancak

% 20,7'ye ulaþabilmiþtir. Cumhuriyet dönemi nesli olan 15-19 yaþ grubunda

CUMHURÝYETÝN ÝLK YILLARINDA EÐÝTÝM - XI

Referanslar

Benzer Belgeler

 Dinlerken veya konuşurken oturur pozisyonda Dinlerken veya konuşurken oturur pozisyonda öne eğik şekilde ilgili durun. öne eğik şekilde

Sanýyorum "Þey- tanýn Gör Dediði" baþlýklý köþe yazý- larýnýn birinde; güvenilir kiþilerin ter- tiplediði böyle bir hipnoz deneyine katýldýðýný ve ilginç

VII- GÖRMEZ BİREYLERDE RTİM VE MÜZİK EŞLİGİNDE YAPILAN EGZERSİZLERLE HAREKET EGİTİMİ VIII- İŞİTME ENGELLİ ÇOCUKLAR VE BECERİ GELİŞİMİ IX- BUGÜNKÜ

• Kas-Sinir veya Organik Gelişme Amacı.. • Zihinsel (Kognitif)

OKUL ÖNCESİ DÖNEMDE BEDEN OKUL ÖNCESİ DÖNEMDE BEDEN EĞİTİMİ VE OYUN UYGULAMALARI EĞİTİMİ VE OYUN UYGULAMALARI.. OKUL ÖNCESİ EĞİTİM KURUMLARINDA BEDEN

1970 YILINDA BTGM’Yİ BÜNYESİNE ALAN GENÇLİK VE SPOR BAKANLIĞI, GENÇLİĞİN OYUN, BEDEN EĞİTİMİ, SPOR, İZCİLİK VE BOŞ. ZAMANLARI ÇALIŞMALARINI YÖNETMEK, BU

Günümüzde Sınavlarda Kullanılan Ölçme - Değerlendirme Yöntem Ve Teknikleri Açık Uçlu Soru Türü. Bu tip sorular öğrencilere soruların yazdırılıp veya yazılı verilip,

İşbirlikli öğrenme yöntemi, iki veya daha fazla öğrencinin, İşbirlikli öğrenme yöntemi, iki veya daha fazla öğrencinin,.. hem kendisinin öğrenmesi hem de arkadaşlarının