• Sonuç bulunamadı

39 Baþkalarý alamadan siz alýn

Belgede 5. Boyuta DoðruYol Alýrken (sayfa 41-46)

Bu senaryo Genç Kültürlere ait en eski yazýlý kaynaklarýn ortaya çýkmasýndan beri gündemden hiç düþmemiþtir. 1820-1900 yýllarý arasýnda Batý Amerika'nýn asýl sahip-leri olan Amerikan Yerlisahip-lerinden çalýn-masýnýn ardýndaki itici güç olmuþtur.

Senaryo, 1980'lerde tekrar canlandýrýlmýþ ve Federal Hükümetin politikasýnda baþlýca temeli teþkil etmiþtir. Bu da, muazzam servetlerin birleþerek tek elde toplanmasýna yol açmýþ ve federal devletin hazinesi de, neredeyse bir salgýn halini alan borca dayalý harcamalar ve bankacýlýk sektörünün bir bölümünün çökmesi yüzünden düpedüz iflas etmiþtir. Bu olaylar çok satanlar lis-tesinde bulunan bir kitapta bire bir anlatýl-maktadýr. Kitabýn adý: "Amerika: Neyi yan-lýþ yaptýk?"

"Siz alýn" hikâyesi günümüze kadar sürüp gelmiþtir ve Genç Kültürlerin klasik kafa yapýsýnýn iþ hayatýna, hükümet etmeye ve kiþisel hayata uygulanmasý þeklinde ortaya çýkmaktadýr.

Nasýl olsa dünyanýn sonu geliyor, siz de hemen þu anda kendiniz için ne kopara-bilirseniz koparýn

Baþkanlýðý sýrasýnda Ronald Reagan'a, Ýncildeki "Armageddon Savaþý" öyküsünde anlatýldýðý þekli ile dünyanýn sonunun gelmesinin mümkün olup olmadýðý

konusunda ne düþündüðü sorulmuþtu. O da samimi düþüncesini þöyle açýklamýþtý: "Sadece mümkün olduðunu düþünmekle kalmýyorum, bunun ben yaþarken olacaðýna inanýyor ve bekliyorum."

Bu kafa yapýsý ya da düþünce biçimi yerkürenin yaðmalanmasýný, tecavüze uðra-masýný da þöyle haklý çýkarýyor: "Nasýl olsa yerküre geçici ve bitecek! "Yakýn bir gele-cekte gökten ateþ yaðacak, dünyanýn büyük bir kýsmý yok olacak ve bütün Ýyi Ýnsanlar anýnda cennete alýnacaklar."

Dikkat ederseniz bütün bu senaryolarýn temelden kopmuþ öyküler olduðunu fark edersiniz. Bu gibi senaryolara inanarak yaþayanlar ya diðer insanlardan kop-muþlardýr (onlarý sadece kendileri için birer fýrsat veya rakip olarak görmektedirler), ya doðadan kopmuþlardýr (doðayý kiþisel servete dönüþtürülecek bir kaynak olarak görmektedirler), ya da hayatýn kendisinden kopmuþlardýr (hayatý kazananlar ile kaybe-denlerin oynadýklarý bir oyun olarak görmektedirler. Bu oyunda zenginler ya da cennete girenler vardýr yani kazananlar…. bir de kaybedenler)

"Donald Bartlett ve James Steele, 1992, Andrews&McMeel yayýnevi"

Reagan Hükümetinde Ýçiþleri Bakaný olan James Watt, "Ben aldým" öyküsüne bizzat kendi yaþamý ile iyi bir örnek teþkil ediyor. Madencilik ve orman ürünleri haklarýný almak isteyenlere hazine arazilerinde bulu-nan maden ve ormanlardan daha fazla hak-lar verilmesini (ve daha ucuz bir tarife ile verilmesini) savunuyordu. Çünkü nasýl olsa Mesih her an yeryüzüne dönebilirdi. O zaman da zaten her þey kutsal kitapta yazdýðý gibi yenilenecekti.

Benzer þekilde Reagan Hükümetinde Savunma Bakaný olan Caspar Weinberger ve Jerry Falwell'de "Nasýl olsa her þey sona erecek o halde ne koparabilirseniz koparýn" hikâyesine baðlýlýklarýný her fýrsatta dile getiriyorlardý. Falwell sonun nasýl geleceði

temasýný çok iþlerdi. Aþaðýdaki vaaz buna bir örnektir. "Bir otomobilde gidiyorsunuz. Belki de siz kullanmaktasýnýz. Siz

Hýristiyansýnýz. Otomobilde sizden baþkalarý da var, belki bunlarýn içinde Hýristiyan olmayanlar da vardýr. O anda boru çalýnýyor. Otomobilde bulunan ve ebedi hayata inanan siz ve diðer müminler hemen alýnýrsýnýz ve kurtuluþa erersiniz. Elbiseleriniz ve þahsi eþyalarýnýzý geride býrakarak kaybolursunuz çünkü eþyalarýn ebedi hayatý yoktur. Otomobilde bulunan kurtuluþa eriþememiþ insanlar bir anda kendilerini þoförsüz bir otomobilde bulurlar ve otomobil de bir anda bir yere çarpýp parçalanýr gider."

Eylül 1990'da Reagan, benim o sýrada yaþadýðým Atlanta'yý ziyaret etmiþti. Days Inn Motel Zinciri'nden bayilik alan kiþilere

30 dakikalýk bir konferans verdi (Bunun için 160.000 $ almýþtý). Bu zincir benim o sýrada yeni açtýðým bir reklam acentesinin müþterisiydi. Þöyle dedi: " Armageddon Savaþý'nýn Ýsrail'de bir yerde baþlayacaðýný bildiren kutsal metinlerin unutulmamasý çok önemlidir." 1983'de Reagan Ýsrail için lobi yapan bir kiþiye de þöyle demiþti: " Biliyor musunuz, Eski Ahitte, sizin Habercilerinizin söylediklerine bakýyorum ve Armageddon'un iþaretlerinin neler olduðunu düþününce bizim bu olayý yaþaya-cak kuþak olup olmadýðýmýzý merak ediyo-rum. Yakýn zamanda bu kehanetlerde belir-tilen iþaretleri görüp görmediðinizi bilmiyo-rum ama inanýn bunlar tam da içinde yaþadýðýmýz zamaný anlatýyor."

Aðustos 1984'de, o sýrada California Valisi olan Reagan, Eyalet Senatörüne þöyle

41

demiþti. "Her þey yerli yerine oturuyor. Artýk çok zaman kalmadý… Ezekiel, Tanrý'nýn has kullarýnýn düþmanlarýnýn üzerine ateþ ve kükürt yaðdýrýlacaðýný söylüyor. Bu, onlarýn nükleer silahlarla ortadan kaldýrýlacaðý anlamýna gelmeli kuþkusuz. Zamanýmýzda geçmiþte olmayan nükleer silahlar var artýk."

Amerika'nýn nükleer tetiði üzerinde par-maðýný tutan diðer kiþi yani Savunma Bakaný Caspar Weinberger daha da detaya inmiþti. Toronto'da yayýnlanan Globe And Mail gazetesine göre, Kuzey Filistin'de, Hayfa'nýn 15 mil güneydoðusunda bulunan Megiddo Tepesi'ni dünyayý yok edecek büyük yangýnýn baþlayacaðý yer olarak tanýmlamýþtý.

Bu "dünyanýn sonu geliyor" hikâyeleri özellikle de Amerikan Ýmparatorluðundaki Hýristiyanlar arasýnda tek tük rastlanan ya da alýþýlmadýk þeyler deðil. Hatta Hýristiyan olmayanlar arasýnda bile oldukça yaygýn. Sovyetler Birliði'nin eski Baþkaný Kruþçev (ki tescilli bir ateisttir) Amerikalý gazetecil-er kendisine, baþka dünyalardan gelen uzay gemilerinin dünyayý ziyaret etmesini mümkün görüp görmediðini sorduðunda: "Kesinlikle imkânsýz" demiþti. Bunun sebe-bini de þöyle açýklamýþtý: "Uzay gemileri yapabilecek kadar ilerlemiþ bir uygarlýk, geliþmiþ savaþ silahlarý da yapabiliyorsa bu onlarýn sonunda kendi kendilerini yok etmesine neden olur."

Esas mesele, Armageddon Ovasýnda yapýlacaðý Ýncil'de yazan savaþýn gerçek-leþip gerçekleþmeyeceði deðil. Ben de ola-cak ya da olmayaola-cak tartýþmasýna girmiyo-rum. (Eðer yeterince çok sayýda insan kendilerini bunun olacaðýna inandýrýrsa -ki Rupert Sheldrake olsa herhalde þöyle

söylerdi - bu inancýn yarattýðý alan öylesine güçlenir ki bakarsýnýz olay gerçekleþiverir.) Esas problem, þu andaki krizin, insanlarýn -4 000 yýlý aþan bir süredir- yaþamlarýný ve iþlerini bir an sonra dünya yok olacakmýþ gibi yürütmelerinden kaynaklanýyor. Armageddon olsa da olmasa da fark etmez. Bu inanýþ da "aman iþler çýðýrýndan çýk-madan ne kapabilirsek kapalým" zihniyetine yol açýyor ki sonucunda gezegenimiz ve yaþam alanýmýz parçalanýp yok oluyor. Bizim baþka senaryolara ihtiyacýmýz var.

"Ýlkel" halklar hakkýndaki görüþlerimiz Fransýz deyince aklýmýza oldukça mutlu bir þekilde yaþamlarýný sürdüren insanlar gelir, zihnimizde bazý renkli görüntüler can-lanýr hemen örneðin: üzüm baðlarý, tarlalar, Paris'teki Eyfel Kulesi. Bu görüntülere, büyük olasýlýkla, anýmsanmýþ veya nasýl olacaðý hayal edilmiþ bazý sesler de eþlik eder - Fransýzca konuþan insanlar, zeki diyaloglar... Büyük bir olasýlýkla duygular da vardýr (merak, aþinalýk, yenilik gibi hoþ duygulardýr bunlar) tatlar ve kokular da (Fransýz yemekleri ve þaraplarý gibi)

Ama Batý Uygarlýðý mensubu olan bizler ilkel halklarý zihnimizde canlandýrmak iste-diðimizde -örneðin Kayapo'larý- görüntüler genelde renksiz, sessiz, kokusuz ve tatsýz olur. Bunun sebebi ya kültürel girdimizin çok az olmasýdýr, ya da ömrümüz boyunca zavallý ilkel insanlar hakkýnda bir sürü þey öðrenmiþ, okumuþ, görmüþ olmamýzdýr. Zihnimizde canlanan görüntüler çok defa zavallý, hastalýklý, lekeli sararmýþ diþleri olan, yarý çýplak çömelen, ormandan topladýklarý leþlerle geçinen, kýsa boylu, kötü beslenmiþ, tehlikelerle dolu bir

ortam-da çaresizce hayatýný sürdürmeye çalýþan insanlara aittir. Sesleri canlandýrmak iste-diðimizde, bu, anlamsýz sesler ve konuþ-malardan ibaret kalýr - bu insanlar zeki, anlamlý, derinlikli konuþmalar yapamazlar kuþkusuz - koku ve tatlarý ise hiç can-landýramayýz.

Uygarlýðýmýz baþlamadan önce yaþamýþ halklar için benzeri görüntüler -ya da görüntü yokluðu - söz konusudur. "Maðara adamý" ya da "taþ devri insaný" dediðimizde zihnimizde çizgi film karakterleri canlanýr. Seslendirilmiþ, tam olarak insan olmayan karakterler… Bunlarýn, doðal olarak ne dil-leri, kültürdil-leri, uygarlýklarý ne de mutfak-larý, dinleri, aile kavrammutfak-larý, toplumlarý ve ekonomileri olabilir.

Zihnimizdeki imajýn bu kadar bulanýk ve çarpýtýlmýþ olmasýnýn nedeni bizim

kültürümüzün bu "baþka halklar"'ý tam anlamýyla "insan" olarak kabul etmemesidir. Mezopotamya'nýn 7000 yýl önce ortaya çýkýþýndan önceki zamanlara "tarih öncesi" deriz, sanki o zamanýn da kendine ait bir tarihi, bir öyküsü yokmuþ gibi. Gerçek deðilmiþ gibi. Gezegendeki hayata ait bir dip yazýsý imiþ de bir amacý var idiyse o da bizim ortaya çýk-mamýz, için sahneyi hazýrlamak imiþ gibi…..

Ama Kayapo'lar ve onlar gibi yüzlerce diðer yerli halklar bizim kültürel ve dini mitolojimizi yalan-lýyorlar.

Binlerce yýl önce, muhtemelen Sümer Uygarlýðýnýn ortaya çýkýþýn-dan da uzun zaman önce Kayapo'lar Brezilya'nýn büyük bir bölümüne yayýlan bir uygarlýk kurmuþlardý. Bulunan binlerce yaþýndaki iskeletler -genellikle bir çok "ilkel" halkta da olduðu gibi- onlarýn bizden çok daha üst düzeyde kaliteli ve saðlýklý bir hayat sürdüklerini ispat ediyor. Daha az dejeneratif hastalýk-lara, uzun boylu ve güçlü bedenlere ve uzun bir yaþam süresine sahiptiler. Bu güne kadar gelebilmiþ karmaþýk bir konuþma dil-leri vardý, kadim tarihdil-leri yazýlý deðil ama sözlü olarak aktarýlýrdý, adet ve ananeleri ve dinleri vardý. Brezilya'da her birinde 4000'e varan insanýn oturduðu binlerce yerleþim yeri kurmuþlardý. Bu yerleþim yerleri çok yüksek toprak höyükler üzerine kuruluyor-du, böylece mevsimsel sel afetlerinden korunuyorlardý. Su kanallarý açarak bunlarý hem sulama ham de ticaret için kullanýyor-lardý. Aileleri vardý, evlenir, çocuklarýný büyütür,dinlerinin gereðini yerine

getirirler-43

di. Savaþ kavramýndan haberleri bile yoktu. (Doðal olarak kavimler arasýnda bazý çatýþ-malar çýkýyordu ama bunlar hiçbir zaman karþýsýndaki diðer insanlarý yok etmek, silmek amacý ile yapýlmýyordu. Bizim kültürümüzün 7000 yýldan beri uyguladýðý "soykýrým" kavramý onlara bütünü ile yabancý idi.)

Kayapolar ve dünyadaki diðer benzerleri, yüz binlerce yýl boyunca, güneþ enerjisinin sadece gündelik olarak yerküreye gelen kýs-mýndan, yiyeceklerini, giyeceklerini, yaþa-ma alanlarýný elde ettiler. Bunu

sürdürülebilir enerji olarak nitelendirebili-riz. Öyle metodlar kullandýlar ki hem kendi yüksek nitelikli yaþamlarýný sürdürdüler hem de gelecek kuþaklarýn yaþamlarýný çok uzun bir süre ile (eski deyiþle ilanihaye ) sürdürebilmesini garanti altýna aldýlar.

Sonra Pizarro geldi. Yüz yýl içinde Güney Amerika yerli halklarýnýn % 85'den fazlasý öldüler. Bu ölümlerin çoðu "Fatih"lerin Avrupa'dan taþýdýklarý hastalýklar (grip, kýzamýk, çiçek, veba vs. gibi ) yüzünden olmuþtu. Hayatta kalabilen Kayapo'lar, Brezilya yaðmur ormanlarýnýn en ücra köþelerine kaçtýlar ve dört yüz yýl boyunca orman dostu tarým usulleri ile yaþamlarýný sürdürebildiler.

Yirminci yüzyýl baþlarýnda ise keresteciler ve hayvancýlar geldi. Yaðmur ormanlarýnýn kerestesi, özellikle de maun, az bulunmasý ve çok güzel olmasýndan dolayý çok para ediyordu. Ormanlar kesildiðinde ortaya çýkan -yaralý-yeryüzü parçasý da hayvan otlatmak için çok uygundu.

Keresteciler ve hayvancýlar, Kayapolar ve diðer yaðmur ormaný sakinlerini yok etmek için paralý askerler tuttular. Bir çift kulak ya

da kafa derisi getirdiklerinde cömert ödemeler yaptýlar -týpký Amerika Birleþik Devletleri Hükümetinin 1800'lü yýllarda Kýzýlderililerin kafa derisi ya da kulaklarý için ödediði cömert ödüller gibi- Bu uygu-lama çok yakýn bir tarihe kadar sürdü, daha yeni yasaklandý. (Yine de gerek Brezilya'da gerekse dünyanýn baþka yerlerinde hala kafa ve kulak avý yapanlar var )

Örneðin Afrika'da, 1938 yýlýnda,Güney Afrika Hükümeti tarafýndan, bir çift Kung Yerlisi kulaðýna ödül ödenmiþti. O zamana kadar yerli avýna çýkmak ve yerlileri öldür-mek "eðlenceli bir spor" addediliyordu. Bu amaçla ta kuzey Avrupa'dan ve Amerika Birleþik Devletlerinden avcýlar oraya gidi-yorlardý

Yasaklama Kayapo'larýn baþka yönden kullanýlýp istismar edilebileceði anlaþýldýðý için yapýldý. Onlarýn topraklarýnda çok deðerli aðaçlar ve madenler bulunuyordu. Bazý þirketler Kayapo'lar arasýnda bu iþe istekli kiþilerle anlaþmalar yapmýþlardý.

Kayapo'larýn para ile tanýþmasý, onlar üzerinde birçok yan etkiler meydana getir-di. Onlara Genç Kültür Ýlkelerini "aþýladý". Böylece bu insanlarýn nasýl yaþadýklarýný öðrendiler ve bazýlarý bu yüzden kadim tarým usullerini terk ederek para getirecek ürünler elde etmek üzere "kes ve yak" usulünü benimsediler. Onlar da, kendi-lerinden önce baþka kültürlerdeki baþka yerlilerin yaptýðý gibi "ilerleme"ye teslim oldular. Çoðu artýk þirketlere ait plantasyon ve fabrikalarda iþçi olarak çalýþýyor. Kullanýlanlar kullananlara katýldý.

Kayapo kültürü hýzla yok oluyor, yaðmur ormanlarý da yok olarak onlara eþlik ediyor.

Beþinci Boyuta Doðru

Belgede 5. Boyuta DoðruYol Alýrken (sayfa 41-46)

Benzer Belgeler