• Sonuç bulunamadı

Türkiye küçük Millet Meclisleri Ocak 2012 Raporu. *1915 te ne oldu? *Uludere: Kaza mı Kasıt mı?

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Türkiye küçük Millet Meclisleri Ocak 2012 Raporu. *1915 te ne oldu? *Uludere: Kaza mı Kasıt mı?"

Copied!
12
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Türkiye

küçük

Millet Meclisleri Ocak 2012 Raporu

1  

1

*1915’te ne oldu?

1

*Uludere: Kaza mı

Kasıt mı?

(2)

2

(3)

Ortak Paydalar

* 1915’te olanlar hakkında görüş birliği yok.

* Uludere’de yaşanan olayın resmi bildirimlerde anlatılanlardan farklı olduğunda ise görüş birliği var.

Olayın derinlemesine soruşturulması gerektiği kabul ediliyor.

Genel Değerlendirme:

Fransız parlamentosunun ‘soykırımları inkar suçu’yasa tasarısını yeniden gündeme alması, Türkiye’de çeşitli vesilerle neredeyse her yıl tartışılan ‘1915’te ne oldu?’

sorusunu yeniden gündemin en başına taşıdı. Tasarının parlamentodan geçmesi ve senato gündemine önümüzdeki günlerde gelecek olması, tartışmaların devam edeceğine işaret ediyor.

3

(4)

Ağırlıklı olarak 1915’te olanların nasıl niteleneceği sorusuna cevap aranan bu tartışma, Fransa’da kabul edilen yasa teklifi ile düşünce ve ifade özgürlüğü boyutuyla bambaşka bir nitelik kazanıyor.

Ocak ayına bu gündem damgasını vuracak derken, yeni yıla Uludere’den gelen haberle girdik. 28 Aralık gecesi Uludere’nin sınır köylerinden alışılageldik şekilde yola çıkan köylüler, Irak tarafına, katırlarıyla geçtiler.

Katırlarını mazot ve gıda maddeleriyle yükleyen köylülerin sınır üzerinde yolu asker tarafından kesildi.

Önce aydınlatma fişekleri atıldı ardından obüs ateşi açıldı. Panikleyen köylüler kaçışırken, bu kez de havadan ölüm yağdı. T.C. ordusuna ait F-16 lar yarıya yakını çocuk yaşta 34 kişiyi öldürdüler.

Türkiye olaydan saatler sonra yaşananlar hakkında bilgiler almaya başladı. Basının genelkurmay açıklaması yapılana kadar olayı duyurmaması, sonrasında ‘istihbarat’ üzerine yapılan tartışmalar, hükümetin olaya yaklaşımı tartışılmaya, konuşulmaya devam ediyor.

Adana, Batman, Bursa, Diyarbakır, Elazığ, Malatya ve Muş kMM’leri ‘Uludere: kaza mı kasıt mı?’ konusunu gündemine aldı. Adıyaman, Eskişehir, Hatay, Iğdır, Kayseri, Kocaeli, Ordu, Sakarya, İstanbul, İzmir ve Ankara kMM’lerinin gündemlerinde ‘1915’te ne oldu?’

konusu vardı.

4

(5)

Ocak 2012 toplantıları

TkMM'ler Kasım ayında 19 ilde toplandı. Van kMM deprem nedeni ile toplanamazken, Bitlis, Muğla Şanlıurfa kMM'leri toplantılarını başka başka nedenlerle gerçekleştiremediler.

Toplantılara katılan milletvekillerinin isimleri şöyle:

Ümit Özgümüş (Adana-CHP), Ziver Özdemir (Batman- AK Parti), Sena Kaleli (Bursa- CHP), Aykan Erdemir (Bursa- CHP), M. Ali Edipoğlu (Hatay- CHP), Hasan Akgül (Hatay- CHP), Refik Eryılmaz (Hatay- CHP), Öznur Çalık (Malatya- AK Parti).

İstanbul toplantısına Ak Parti’den İsmet Uçma, CHP’den Faruk Loğoğlu katılırken, İzmir toplantısına yalnızca Ak Parti’den Nesrin Ulema katıldı. Ankara

kMM toplantısına katılan vekil olmadı.

Belediye başkanlarından katılım olmadı.

1915’te ne oldu?

TkMM katılımcıları Fransa parlamentosu vesilesiyle gündeme bir kez daha gündeme gelen bu tartışmanın, düşünce ve ifade özgürlüğü boyutuyla gündeme gelen taraflarına ilgi göstermediler. Yalnızca bir katılımcı, Türkiye’nin Fransa’ya ifade özgürlüğü kapsamında eleştiri getirmesini gerçekçi bulmadığını ifade ederken, başka hiçbir katılımcı tartışmanın bu boyutunu ele almadı.

5

(6)

“1915’te ne oldu?” sorusuna verilen üç cevap var:

1. Karşılıklı öldürme: Hem Ermeni nüfustan hem de müslüman nüfustan çok sayıda kişinin yaşamını yitirdiği ifade ediliyor. Bu görüşe göre Ermeniler’e, etnik ve dini kökenlerinden dolayı bir yönelim söz konusu değil. Ülkenin savaş halinde olduğu, doğu cephesinde Ruslar’a karşı verilen mücadelede Ermeniler’in Rus ordusuyla işbirliği içinde olduğu vurgulanıyor. Çok sayıda müslümanın da Ermeniler tarafından katledildiği ifade ediliyor.

2. Katliam, kıyım: Ermeni nüfusun ölüme gönderildiği belirtiliyor. Ancak bunun soykırım olarak tanımlanmasının isabetli olmayacağı düşünülüyor. Bu görüşte olanlar, soykırım tanımına siyasi nedenlerle (tartışmayı açmaza sokduğu ileri sürülüyor) ya da olayın niteliği (niyet) nedeniyle karşı çıkıyorlar.

3. Soykırım: Ermeniler’e yönelik uygulamalar;

yerinden etme, zorla göçe tabi tutma, katletme soykırım suçudur deniyor. Yerinden etmenin, yalnızca doğu Ermeniler’ini değil, batı Ermeniler’ini de kapsaması, nüfustaki ciddi azalmanın olayın yalnızca savaşla ilgili olmadığının ispatı olarak ileri sürülüyor. BM soykırım suçlarının önlenmesi ve cezalandırılması sözleşmesinde yapılan tanıma göre, 1915’te yaşananlar soykırım suçudur deniyor.

6

(7)

Yaşananların katliam, soykırım gibi tek taraflı ifadelerle ele alınamayacağını öne sürenlerin en çok dile getirdiği söylem: Türkler’in barışçıl bir millet olduğu, soykırım gibi bir adi suça iştirak etmeyecek bir tabiata sahip olmaları. Buna karşı çıkanlar ise, Dersim, Maraş, Sivas olaylarına atıfta bulunarak, 1915’in tarihte yer alan ‘tek suç’ olmadığını belirtiyorlar.

Katılımcıların referans olarak gösterdikleri tarihçiler de, belgeler de, sözlü anlatımlar da büyük farklılık gösteriyor. Özellikle sözlü aktarım yoluyla gelen ifadelerde, Ermeniler’in Müslümanları katlettiği bilgisi hakim. Ermeni nüfusun 1915 ve sonrasında sahip olduğu sayılar ifade edilirken, verilen sayıların arasında uçurum olduğu göze çarpıyor.

Dönemim tarihsel şartlarını tanımlamada da ciddi farklar söz konusu. Ermeniler’in kullanıldığını ifade edenler, kışkırtmaların uluslararası güçler tarafından planlandığını öne sürüyorlar. Bunun karşısında yer alanlar, yaşananların İttihat ve Terakki hükümetinin Alman işbirliğinin ve pantürkist politiların sonucu olduğunu ifade ediyorlar. Bir katılımcı dönemin genelkurmay başkanının bir Alman subayı olduğunu söylemiş.

Cumhuriyet Türkiyesinin sorumluluğu tartışmasına da çok sayıda katılımcı dahil olmuş görünmüyor.

Yaşananların cumhuriyet öncesinde gerçekleştiğini, bugünün Türkiyesinin sorumluluğu olamayacağını ifade edenler olduğu gibi; bu yaklaşımın ‘soykırım iddialarına’

dolaylı olarak yol vermek olacağını bu sebeple kabul edilemeyeceğini ifade edenler de var. Özellikle Talat Paşa ve Enver Hoca’ya haksızlık edildiğini, oysa her iki

7

(8)

ismin de milli bir davanın kahramanları olduğunu belirten katılımcılar da var.

1915 sorusu sorulduğunda en fazla duyulan ‘tarihi tarihçilere bırakalım’ yaklaşımı da çok sayıda katılımcı tarafından benimsenmiş görünüyor. Aksinin, tartışmayı siyasete malzeme yaptığı ve istismar edildiği algısı hakim. 1915 tartışmasının dışgüçler tarafından bilinçli olarak sürekli gündeme getirildiği düşünülüyor. Bu tartışmanın Türkiye’nin birlik ve bütünlüğüne zarar verdiği de ileri sürülüyor.

Böyle düşünmeyenlerin başvurduğu anahtar kelime de çok bildik: yüzleşme. Türkiye’nin, kendi tarihiyle yüzleşmeyi başaramadıkça demokratikleşebileceğine inanmıyorlar. Tartışmayı tarihçilere bırakmayı ‘topu taca atmak’ olarak özetleyen bir katılımcımız da var.

Çok sayıda katılımcının dile getirdiği bir başka görüş ise, Türkiye’nin halen bu tartışmayı sıhhatle yapabilecek siyasal ve sosyal ortama sahip olmadığı. Sorunun çözümünde Ermenistan’la diyaloğun önemine dikkat çeken katılımcılarımız olduğu gibi, Türkiye’de halen gayr-ı müslimlere karşı milliyetçi ve İslamcı bir önyargının olduğu da ifade edilmiş.

8

(9)

Uludere: kaza mı kasıt mı?

Uludere’de 34 vatandaşın öldürülmesiyle sonuçlanan olayın değerlendirmesinde de iki yaklaşım var:

1. Kasıt: Yaşanan olayın kasıtla gerçekleştiğini düşünenler sayısı çok fazla. Olayı katliam olarak nitelendiriyorlar. Bu kasıtın nedenleri arasında hükümetin Kürt sorununda takındığı ‘güvenlik- terör’ söyleminin etkili olduğunu düşünen daha çok sayıda katılımcı olmakla birlikte, hükümetin ve ordunun kasıtlı olarak yanıltıldığını (başka ülkeler veya PKK tarafından) ileri sürenler de var.

2. Kaza: Hükümetin ve devletin özellikle kendisini son derece zor durumda bırakacak böyle bir olayı kasıtlı olarak yapmayacağından yola çıkılıyor.

Medyada ve kamuoyunda tartışmanın daha çok

‘İstihbarat’ kimden geldi?’ noktasında yoğunlaşmasına rağmen, katılımcılarımız olayı daha çok Kürt sorununun geleceği ekseninde ele alıyorlar.

Yine de istihbarat tartışmalarında ortaya çıkan fikirler ortak paydaya da yansıdı: ‘Olay derinlemesine soruşturulmalı’. Olayın meydana geldiğin yerin kaçakçıların sürekli olatak kullandığı bir yol olması ve bunun güvenlik güçleri tarafından da biliniyor olması kuşkuları arttırıyor. Bu arada özellikle Mazlumder, İHD ve bir grup STÖ’nün bölgeye giderek düzenlediği rapora çok sayıda katılımcı atıfta bulundu.

9

(10)

Uludere’yi özellikle Kürt sorununda demokratik çözümü ve barış politikaları için bir kırılma olarak algılıyanlar çok sayıda. Bu görüşü savunanlar, Hükümetin güvenlik eksenli politikalar izlediği sürece benzer olayların yaşanma olasılığının yüksek olduğu söylüyorlar.

Ölenlerin silahlı militan olması durumunda bile, izlenen yöntemin yanlış olduğu, devletin esas sorumluluğunun öldürmek değil, yaşatmak olduğu dile getiriliyor.

Hükümetin ve özellikle başbakanın genelkurmay başkanına teşekkür etmesi, olay için özür dilenmemesi, valinin ve sorumlu askerlerin kovuşturulmaması tepkiyle karşılanıyor, ancak BDP’yi abu cı olayı istismar etmekle suçlayanlar da var.

Medyanın olayı geç vermesi, yılbaşı kutlamlarının iptal edilmemesi çok sayıda katılımcı tarafından ‘kınanmış’.

Uludere sonrası yaşananların bölge insanın devlete ve adalete olan güvenini daha da zayıflattığı, umutları azalttığı da çok sayıda katılımcının ifadelerinden anlaşılıyor.

Katılımcılardan kaçakçılığa devletin göz yummasının kabul edilemez olduğunu ifade edenler de olmakla birlikte, özellikle bunu yaşanan olaya gerekçe olarak ileri sürmüyorlar.

Hazırlayan Yakup Kadri Karabacak

Türkiye küçük Millet Meclisleri Koordinatörü, 21.11.2011

“Raporda yer alan görüşler TkMM katılımcılarına aittir.”

10

(11)

 

11

(12)

12 Sayılarla TkMM Ocak 2012 Forum toplantıları

Gerçekleşme sayı ve oranları:

Yapılması gereken toplantı sayısı: 22

İptal edilen toplantı: 4 (Bitlis, Muğla, Urfa, Van)

Yapılan toplantı sayısı: 18, toplantı gerçekleşme oranı: %81,81 Sivil Toplum katılımı:

Olması gereken sivil toplum katılımcı sayısı: 360

Toplam sivil toplum katılımcı sayısı ve oranı: 220, %61,11 Seçilmişlerin katılımı:

Katılması gereken milletvekili sayısı: 129

Katılan toplam milletvekili sayısı ve oranı: 11, %8,52 Katılması gereken belediye başkanı sayısı: 18

Katılan toplam belediye başkanı sayısı ve oranı: 0, %0 Kolaylaştırıcı ağırlayan belediye sayısı ve oranı: 5, %27,77 Medya ilgisi:

Toplantılara katılan medya muhabiri sayısı toplam: 48 Toplantı başına düşen medya muhabiri sayısı: 2 Toplantılara kim ev sahipliği yaptı?

Ev sahipliği yapan belediyeler ve oranı: 14, % 77,77 Ev sahipliği yapan meslek odaları ve oranı: 3, %16,66 Ev sahipliği yapan STÖ sayısı ve oranı: 1, %5,55 Sivil toplum bileşenlerinin katılım oranları:

Katılımcı meslek odaları sayısı: 25, %11,36 Katılımcı sendika sayısı: 40, %18,18

Katılımcı dernek/vakıf/girişim sayısı: 155, %70,45 İzleyiciler:

İzleyici olarak katılanlar: 268

TkMM Girişimi, Uncular Sok.28/2, TR- 34672 İSTANBUL

Referanslar

Benzer Belgeler

Ev sahipliği yapan belediyeler ve oranı: 7, % 38,88 Ev sahipliği yapan meslek odaları ve oranı: 2, % 11,1 Ev sahipliği yapan STÖ sayısı ve oranı: 8, % 44,4 Ev

Ev sahipliği yapan belediyeler ve oranı: 12, % 85,7 Ev sahipliği yapan meslek odaları ve oranı: 1, %7,1 Ev sahipliği yapan STÖ sayısı ve oranı: 1, %7,1 Ev sahipliği

Arap Baharı olarak ifade edilen bu dönemle beraber, Türkiye'nin genelde bölge siyasetinde özelde ise önce Libya’da Kaddafi, sonra da Suriye Esad rejimi ile ilişkilerinde

Ev sahipliği yapan belediyeler ve oranı: 1, %9 Ev sahipliği yapan meslek odaları ve oranı: - Ev sahipliği yapan STÖ sayısı ve oranı: 10, %91 Ev sahipliği yapan sendika

Katılan toplam milletvekili sayısı ve oranı: 8, % 7,54 Katılması gereken belediye başkanı sayısı: 16. Katılan toplam belediye başkanı sayısı ve oranı: 0, % 0

Ev sahipliği yapan belediyeler ve oranı: 7, % 53,8 Ev sahipliği yapan meslek odaları ve oranı: 2, % 15,3 Ev sahipliği yapan STÖ sayısı ve oranı: 4, % 30,7 Ev sahipliği

Mayıs buluşmalarında siyasi partilerin il başkanlarını/il yöneticilerini ağırlayan k MM’ler, Haziran buluşmalarında milletvekili adayları ve sivil toplum

Çok sayıda katılımcı, bu durumu, yukarıda belirttiğimiz “toplumsal cinsiyet” olgusuna dayandırarak, kadının her alanda dezavantajlı olduğunu ve kendisine biçilen