• Sonuç bulunamadı

Türkiye küçük Millet Meclisleri Mart 2013 O.P. Raporu

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Türkiye küçük Millet Meclisleri Mart 2013 O.P. Raporu"

Copied!
12
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1

1

1

Türkiye

küçük

Millet Meclisleri

Mart 2013 O.P. Raporu

Kadına Yönelik Şiddet Barış Sürecinde Sivil Toplum

www.tkmm.net

(2)

2

(3)

3

Ortak Paydalar

• Kürt sorununun çözümü hususunda sivil toplum daha fazla inisiyatif almalı, siyaset de bunun yolunu açmalı.

• Kadına yönelik şiddet bir insanlık suçudur, hiçbir mazereti olamaz. Toplumun genel şiddet eğilimi bu sorunun yaşanmasında etkilidir.

• Kadına yönelik şiddetin önlenmesi öncelikle devletin sorumluluğundadır. Hükümetin attığı adımlar olumludur ancak yetersizdir.

• Siyasette ve sivil toplumda kadın daha görünür ve etkin hale gelmelidir.

Hazırlayan: Yakup Kadri Karabacak

Türkiye küçük Millet Meclisleri Koordinatörü, 18.03.2013

“Raporda yer alan görüşler TkMM katılımcılarına aittir.”

TkMM Girişimi, Uncular Sok. 28/2, TR- 34672 İSTANBUL

(4)

4

Toplantılara genel bir bakış

TkMM‟lerin Şubat 2013 toplantılarında ele alınan „müzakere süreci‟ tartışmalarının en önemli yansıması, İzmir girişimimizin yaptığı çağrı olmuştu.

Hatırlanacak olursa İzmir kMM toplantısında „toplumda İzmir barış istemiyor algısı var‟ tesbiti gündeme gelmiş ve çok sayıda katılımcımız bu durumdan yaşadığı hoşnutsuzluğu ifade etmişti.

Toplantının akabinde, İzmir kMM; İzmir, İstanbul ve Diyarbakır belediye başkanlarına bir çağrı yapmış, başkanların birbirlerini Mart ayı toplantılarında ağırlamasını önermişti.

Ne yazık ki bu çağrı ve girişim karşılık bulmadı. Yine de İzmir hamallarımız, İstanbul ve Diyarbakır toplantılarına, Diyarbakır hamalımız da İzmir ve İstanbul toplantılarına katılarak sembolik bir adımı atmış oldular.

Şubat ayının devamı niteliğinde olarak; İstanbul, Ankara, İzmir, Diyarbakır, Bursa ve Elazığ „Barış Sürecinde Sivil Toplum‟ başlığını ele aldılar.

Toplantılarda ifade edilen görüşler, Şubat ayıyla büyük benzerlikler gösteriyor. Sivil toplumun katılımı konusundan ziyade, sürecin genel hatları ile ele alındığının altını çizelim.

Konuşmalardan Kürt sorununun çözüm sürecine yönelik desteğin büyük oranda devam ettiği anlaşılıyor.

Sivil toplumun katılımı ile ilgili olarak Şubat ayında ifade edilen görüşlerin altı çizilmiş. Sürecin „kapalı yürüdüğü‟, bu sebeple sivil toplumun dahlinin olamadığı belirtiliyor.

(5)

5

Bunun yanında; farklı, daha açık koşullar olsa da, sivil toplumun içinde bulunduğu kapasite ve örgütlülük sorunlarından kaynaklı olarak, bu dahlin yine de istendiği düzeyde gerçekleşemeyeceği sıklıkla ifade edilmiş.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü arefesinde bir araya gelen TkMM‟lerin genel konu başlıklarından birini “Kadına yönelik şiddet” oluşturdu.

Gerçekleşen 19 toplantıdan 10‟unun genel konuları aynıydı.

Adana, Adıyaman, Batman, Hatay, Iğdır, Kocaeli, Malatya, Muş, Sakarya ve Şanlıurfa illerinde bu başlık ele alındı. Kadına yönelik şiddet konusunun ele alındığı toplantılarda 73 kadın katılımcı vardı. Bu sayı diğer aylarla ve gerçekleşen diğer toplantılarla kıyaslandığında önemli bir artışa işaret ediyor. Yine de katılımcıların büyük çoğunluğunu erkeklerin oluşturduğunu belirtelim.

Yapılan konuşmaları bazı başlıklarda toplayabiliriz.

İlk başlık: “kadın hakları”. Hukuk mevzuatının kadınlara yansıması bu ana başlığın ilk alt başlığını oluşturuyor. Bu yasal hakların ne kadar yaşama geçebildiği ise ikinci soru.

Özellikle kolluk kuvvetlerinin, yargının ve ilgili diğer kamu kurumlarının hem yaşanan olaylar karşısındaki tutumu hem de genel sorumluluğu değerlendirildi.

Değerlendirmelere konu olan bir diğer başlık ise, “Kadının konumu/durumu”. Kadın erkek eşitliği tartışmalarının yanı sıra, toplumsal algıda kadının durumuna dair değinmelerde bulunuldu.

Çok sayıda katılımcı, her zaman kendi yaşamlarından olmasa da, kadına yönelik şiddeti yaşanmış örneklerle anlattılar. Bu

(6)

6

durum, en azından “kadına yönelik şiddetin” yaygınlığı ve sıklığı hakkında bize bir fikir veriyor.

Çok sayıda katılımcı, kadına yönelik şiddet olaylarında “dinsel inançların” ne derece ve ne yönde etkisi olduğunu da tartıştı.

Bu tartışmanın ağırlık ekseninin “batıdan doğuya” bir çizgi izlediğini söyleyebiliriz. Bu eksen hem katılımcıların “din faktörüne” atıfla yaptığı konuşma sayısını hem de “pozitif ve negatif” yaklaşımları ifade ediyor.

Kadına yönelik şiddetin kapsamı, bu kapsamın tarifleri, medyanın sorumluluğu da öne çıkan tartışmalar arasındaydı.

Bodrum kMM, Reşat Petek ve Osman Can‟ı ağırladığı toplantısında yeni Anayasa sürecini ele aldı; katılımı yüksek ve başarılı bir toplantı gerçekleştirdi.

Kayseri kMM, devam eden soruşturma ile de bağlantılı olarak 28 Şubat darbesini gündemine aldı.

Eskişehir kMM, milliyetçilik konusunu ele aldığı toplantının ikinci yarısında kadına yönelik şiddeti gündemleştirdi.

**********************************************

TkMM'ler 2013 yılının Mart ayında 19 ilde toplandı.

Mart 2013 toplantılarına 12 vekil katıldı. Meclis grubu bulunan partilerden yalnızca BDP‟den katılım olmazken;

Ankara küçük Millet Meclisi‟ne Ak Parti, CHP ve MHP‟den birer vekil aynı anda katılım gösterdiler.

Toplantılara katılan milletvekillerinin isimleri şunlar: Galip Ensarioğlu ve Cuma İçten (Diyarbakır- Ak Parti), Zülfü

(7)

7

Demirbağ (Elazığ- Ak Parti), Hasan Akgöl (Hatay- CHP), Öznur Çalık (Malatya- Ak Parti), Ömer Suha Aldan (Muğla- CHP), Orhan Atalay (Ankara- Ak Parti), Engin Altay (Ankara- CHP), Mesut Dedeoğlu (Ankara- MHP), Faik Tunay ve Binnaz Toprak (İstanbul- CHP), Musa Çam (İzmir- CHP)

Belediye başkanlarından katılan olmadı.

Herkes karşı (!?) Kim yapıyor?

Kadına yönelik şiddette herkes “fikir” olarak karşı.

Kadının toplumsal hiyerarşide ikinci cins olarak görülmesi, kadın- erkek eşitliği tartışmalarında da bu yaklaşım belirleyici oluyor.

Bu tezlerden en alışılmışı, kadın ve erkek arasında fizyolojik, duygusal ve hatta varoluşsal farklılıklar olduğunu, bu sebeple mutlak bir eşitlikten söz edilemeyeceğini belirtiyor. Bunun karşısındaki görüş, cinsler arasında şüphesiz “farklılıklar”

olmakla beraber, bunun bir eşitsizliğe gerekçe olamayacağını vurguluyor.

Kadının “ikinci cins” olarak algılanmasına “toplumsal cinsiyetin”, “erkek” olmasının neden olduğunu söyleyen çok sayıda katılımcı var. Özellikle kadın kurumlarından katılımcıların sıklıkla altını çizdiği “toplumsal cinsiyet”

olgusunun, hem kadının hem de erkeğin bilincini şekillendirdiği ve cinslere farklı görevler ve sorumluluklar yüklediği, kadının toplumsal rolünü ikinciliğe ötelediği ileri sürülüyor. Bu görüşe göre, eşitsizliğin fikri ve maddi tüm sonuçlarını işte bu altyapı besliyor.

(8)

8

Kadının toplumsal, siyasal, ekonomik yaşamda ikinci planda kaldığında herkes hemfikir. Ancak bunun nedenleri konusunda görüşler farklı. Çok sayıda katılımcı, bu durumu, yukarıda belirttiğimiz “toplumsal cinsiyet” olgusuna dayandırarak, kadının her alanda dezavantajlı olduğunu ve kendisine biçilen toplumsal rolün bu alanlarda eşit olarak var olmasına imkân sağlamadığını ileri sürüyor.

Bu yaklaşımın tam karşısında yer almamakla beraber, toplumsal yaşamda kadının görünürlüğünün düşüklüğünü, kadınların bunu tercih etiğine bağlayanlar da var.

Azımsanmayacak sayıda katılımcı, “annelik” vasfına özel bir vurgu yapıyor. Kadının, annelik ile özdeşleştirildiği çok sayıda konuşma var.

Konuşmalarda siyaset ve sivil toplumda kadının durumu da dile getirilmiş. Siyaset ve toplumsal meselelerin “erkek işi”

olarak algılandığı fikri yaygın. Kadın kotası, pozitif ayrımcılık gibi kimi önleyici tedbirlerle kadının toplumsal yaşamda daha etkin olması için öncelikle kendisinin harekete geçmesi gerektiği görüşü ağırlıkta.

Kadının dezavantajlı durumunda gelenek- göreneklerin ve dinin konumu da tartışıldı. Gelenek ve göreneklerin bu anlamda “olumlu” bir etkisi olduğunu ifade eden yok. Hatta ağırlıklı görüş kadınla ilgili gelenek ve göreneklerden radikal bir kopuş yaşanması gerektiğini savunuyor.

Ancak din (İslam inancı) konusunda görüşler farklılaşıyor.

İnanç sisteminin, toplumsal ve siyasal yaşamda izinin belirginleşmesinin, kadını olumsuz etkilediğini düşünenler var.

Tam karşısında ise, „gerçek İslam‟ inancının kadın için

„kurtuluş‟ olduğunu düşünenler var. Bu görüştekiler, din adına çok sayıda yanlışın yapıldığını; ancak bunun İslamiyet‟le ilgisi

(9)

9

bulunmadığını ifade ediyor. Yine bu görüşü savunanlar, toplumun inançları arttığı ölçüde, ahlakî ve insani olarak kadının yaşadığı ayrımcılığın ve şiddetin azalacağını ileri sürüyorlar.

Kadının, ekonomik özgürlüğünün öneminin de altı çiziliyor.

Kadının yaşadığı her sorunun ve aldığı ya da almaya mecbur kaldığı kararların arkasında ekonomik durumunun en belirleyici etken olduğu ifade ediliyor.

Kadının ekonomik yaşama katılımındaki düşüklük, erkekten bağımsızlaşmasını da engelliyor. Hayatı idame ettirecek kaynakların başını erkek tuttuğu sürece, kadının “ayrı bir yaşam” kurma şansının da çok az olabileceği belirtiliyor.

Ortak görüş o ki, ekonomi, kadının kararlarını doğrudan etkiliyor.

Şiddet özelinde daha geniş bir ortak kabuller alanı mevcut.

Şiddetin tanımında ve kapsamında bir netlik olmadığı hemen anlaşılıyor. Genel kabul, fiziksel şiddeti, taciz, tecavüz ve cinayet gibi en kaba şiddet biçiminde görüyor. Özellikle kadın katılımcılar, şiddetin bu kaba biçimlerin ötesinde de var olduğunu, kadının sırf cinsiyetinden dolayı maruz kaldığı her türlü ayrımcılığın “şiddet” kategorisinde değerlendirilmesi gerektiğini ileri sürüyorlar.

Kadına yönelik şiddet vakalarında bir artış olup olmadığı ise katılımcılar nazarında kuşkulu. Çok net bir artışın olduğunu ifade edenlerin yanı sıra, özellikle vakaların basında daha fazla işlenmesinin böyle bir algı yarattığını ileri sürenler de var.

Özellikle kaba şiddetin nedenleri arasında, gelenekler, öğretilmiş davranışlar, erkeğin egemenliğini arttırma gayreti, erkeğin değişime karşı direnci ve toplumsal baskı olduğu

(10)

10

belirtiliyor. Çoğunluğun ailesinde gördüğünü yaşadığı, kendi ailesinde de yaşattığı görüşü hayli yaygın.

Şiddet vakalarının nasıl azaltılacağı konusunda da muhtelif öneriler var. Çok sayıda katılımcı, aile ve okul eğitiminin önemine dikkat çekerken, her ikisinde de daha titiz ve ayrımcılıktan uzak bir yaklaşım benimsenmesi gerektiğini ifade ediyorlar.

Hükümetin bu soruna karşı attığı adımlar yetersiz bulunuyor.

Özellikle ilgili bakanlığın isminin Sosyal Politikalar ve Aile Bakanlığı olarak değiştirilmesi eleştirilmiş. Bu değişikliğin, hükümetin „kadına bakış açısının‟ özeti olduğu düşünülüyor.

Başbakanın kürtaj ve 3 çocuk çıkışı toplumun genelinde ne derece destek buldu bilemiyoruz. Ancak TkMM katılımcılarının bu desteği sunmadığı ortada.

Katılımcıların hemen tümüne göre, medyaya düşen sorumluluk da az değil. Kadının metalaştırıldığı, magazinleştirildiği, cinsel bir objeye dönüştürüldüğü yayın anlayışının terk edilmesi gerekiyor. Bazı katılımcılar, medyada olumlu örneklerin ön plana çıkarılmasının daha yapıcı olacağını belirtirken, özellikle kadın cinayetlerinin magazinleştirilerek haber yapılmasının ve bu haliyle gündemde tutulmasının teşvik edici bir etkisi olduğunu söylüyorlar.

Bu sürecin sağlıklı olarak işletilmesi için öneriler arasında ilk sırayı, kadın sığınma evlerinin sayılarının ve olanaklarının arttırılması alıyor. Kolluk güçlerinin, adli mercilerin eğitimlerden geçirilmesi ve denetlenmesi gerektiği de çok sayıda katılımcının ortak görüşü.

(11)

11

(12)

12

Sayılarla TkMM MART 2013 Toplantıları

Gerçekleşme sayı ve oranları:

Yapılması gereken toplantı sayısı: 20 Gerçekleşmeyen toplantı:1 (Van)

Yapılan toplantı sayısı: 19, Toplantı gerçekleşme oranı: % 95 Sivil Toplum katılımı:

Olması gereken sivil toplum katılımcı sayısı: 380 Toplam sivil toplum katılımcı sayısı: 286 , %75 Seçilmişlerin katılımı:

Katılması gereken milletvekili sayısı: 130

Katılan toplam milletvekili sayısı ve oranı: 12 ,%9,2 Katılması gereken belediye başkanı sayısı: 19

Katılan toplam belediye başkanı sayısı ve oranı: 0, %0 Kolaylaştırıcı ağırlayan belediye sayısı ve oranı:4 , %21 Medya ilgisi:

Toplantılara katılan medya muhabiri sayısı toplam:46 Toplantı başına düşen medya muhabiri sayısı: 2 Toplantılara kim ev sahipliği yaptı?

Ev sahipliği yapan belediyeler ve oranı: 11 , % 57,8 Ev sahipliği yapan meslek odaları ve oranı:5, %26,3 Ev sahipliği yapan STÖ sayısı ve oranı: 3, %15,7 Ev sahipliği yapan sendika sayısı ve oranı: 0, %0 Sivil toplum bileşenlerinin katılım oranları:

Katılımcı meslek odaları sayısı:24, %8,3 Katılımcı sendika sayısı: 39, %13,6

Katılımcı dernek/vakıf/girişim sayısı:223, %77,9 Kanaat Önderleri: 82

İzleyici olarak katılanlar: 443

Kadın katılımcı sayısı: 73 (Kadına yönelik şiddet konuşulan 10 ilde)

Referanslar

Benzer Belgeler

Ev sahipliği yapan belediyeler ve oranı: 12, % 85,7 Ev sahipliği yapan meslek odaları ve oranı: 1, %7,1 Ev sahipliği yapan STÖ sayısı ve oranı: 1, %7,1 Ev sahipliği

Ev sahipliği yapan belediyeler ve oranı: 3, % 42,8 Ev sahipliği yapan meslek odaları ve oranı: 1, %14,2 Ev sahipliği yapan STÖ sayısı ve oranı: 3, % 42,8 Ev sahipliği

Arap Baharı olarak ifade edilen bu dönemle beraber, Türkiye'nin genelde bölge siyasetinde özelde ise önce Libya’da Kaddafi, sonra da Suriye Esad rejimi ile ilişkilerinde

Ev sahipliği yapan belediyeler ve oranı: 6, % 42,8 Ev sahipliği yapan meslek odaları ve oranı: - Ev sahipliği yapan STÖ sayısı ve oranı: 7, % 50 Ev sahipliği yapan

Ev sahipliği yapan belediyeler ve oranı: 1, %9 Ev sahipliği yapan meslek odaları ve oranı: - Ev sahipliği yapan STÖ sayısı ve oranı: 10, %91 Ev sahipliği yapan sendika

Katılan toplam milletvekili sayısı ve oranı: 8, % 7,54 Katılması gereken belediye başkanı sayısı: 16. Katılan toplam belediye başkanı sayısı ve oranı: 0, % 0

Ev sahipliği yapan belediyeler ve oranı: 7, % 53,8 Ev sahipliği yapan meslek odaları ve oranı: 2, % 15,3 Ev sahipliği yapan STÖ sayısı ve oranı: 4, % 30,7 Ev sahipliği

Mayıs buluşmalarında siyasi partilerin il başkanlarını/il yöneticilerini ağırlayan k MM’ler, Haziran buluşmalarında milletvekili adayları ve sivil toplum