Dr. HATİCE MUTLU EYİSON
• Hücre içinde sindirim görevini üstlenmiş organellerdir.
• Primer ve sekonder olmak üzere iki tip lizozom vardır.
• Primer lizozomlar, golgiden kopan ve lipazlar, proteinazlar gibi çeşitli enzimleri bulunduran granüllerdir.
• Bunlar, hücre dışından gelen katı partiküllerin veya mikroorganizmaların oluşturduğu keselerle birleşerek sekonder lizozomları (heterofagozom) oluştururlar ve böylece yabancı materyaller sindirilerek yok edilir.
• Aynı şekilde hücrede hasar görmüş organeller, primer lizozomlarla birleşerek sekonder lizozomları (otofagozom) oluştururlar.
Lizozomları, görev aldığı hücre içi sindiriminde, sindirilecek substrata göre iki grup altında düşünmek gerekmektedir.
Birincisi heterofajidir. Heterofajide sindirilecek yapı hücreye dışarıdan girmiştir. Hücreye dışarıdan endositozla giren bir parçanın teşkil ettiği vaküole heterofagozom (fagozom) denir.
İkinci olay otofaji olup sindirilecek yapı hücrenin
içinden gelir. Hücrenin mitokondri, zar parçaları
gibi yapılarının sindirilmesinde otofagozomlar
teşekkül eder.
• Yutulan yabancı madde fagozom içinde hidrolitik enzimlerle yavaş yavaş sindirilir.
Sindirim sonucu teşekkül eden ve zardan geçebilecek büyüklükte olan düşük molekül ağırlıklı materyal lizozom zarından yavaşça sitoplâzmaya bırakılır ve hücre tarafından kullanılır. Sindirilmeyen madde ise lizozomda kalır.
• Sekonder lizozom diğer bir endositik kesecikle birleşme yeteneğini henüz kaybetmemiştir.
Hücre içinde bu görevini tekrarlar.
• Hücredeki farklı sekonder lizozomlarda farklı
maddelerin parçalanması sırasında, olayın
çeşitli safhalarında bulunmaları sebebiyle
görünüş ve büyüklükleri çok heterojen olur.
• Hücre zarı, golgi ve endoplazmik retikulum zarlarından tomurcuklanarak oluşan yapılardır.
• Çok çeşitli büyüklüğe ve fonksiyona sahiptirler.
Örneğin protistalardan paramecium denilen terliksi hayvanda, suyun hücre içine alınıp verilmesini sağlayan kontraktil vakuol vardır.
• Bitkilerde ise olgun hücrelerde organik besin materyali bulunduran vakuoller bulunur.
• Bu vakuoller aynı zamanda suyu emerek bitkilerin büyümesine yardımcı olurlar.
• Bitki yiyen hayvanlara karşı zehir bu
vakuollerde bulundurulur.
• Bitki hücrelerinde olup, hayvan hücrelerinde bulunmayan organellerdir.
•Kloroplastlar sayesinde bitkiler, güneşten aldıkları ışık enerjisini kimyasal enerjiye dönüştürerek, fotosentezle besin elde ederler.
• Kloroplast, dış ve iç zarla çevrilmiştir. İç zar, katlanarak tilakoid denilen zar yapılarını meydana getirir.
•Tilakoidler, tabakalar halinde granaları oluşturur.
Granalar, güneş enerjisinin yakalanıp kimyasal enerjiye dönüştürüldüğü yerlerdir.
•Kloroplastın iç kısmına stroma adı verilir ve burası
kloroplastın sıvı kısmını oluşturur.
FOTOSENTEZ
• Bitkilerdeki fotosentez olayında, su ve karbondioksidin güneş enerjisiyle birleştirilmesi sonucunda, glükoz, oksijen ve diğer organik moleküller elde edilir.
• Fotosentez bitkilerin yeşil hücrelere sahip yapraklarında meydana gelir. Bu hücrelerin klorofil pigmentini taşıyan kloroplastları vardır.
• Doğadaki birçok canlı, fotosentez ürünlerine
ihtiyaç duydukları için bitkilerle beslenirler. O
nedenle bitkileri yiyen canlılara tüketiciler,
bitkilere ise üreticiler adı verilir.
Fotosentezde kullanılan karbondioksit, havadaki bir gazdır ve yaprak yüzeyindeki porlar yoluyla bitki içerisine alınır. Su ise, bitki kökleri ile topraktan alınır.
Kloroplastlar, bu inorganik molekülleri fotosentezle organik moleküllere dönüştürür ve bu arada havaya oksijen verilir. Fotosentez reaksiyonu kısaca aşağıdaki gibidir.
ışık
nCO 2 + nH 2 O –––––––––––– (CH 2 O) n + nO 2
Klorofil
Fotosentezle oluşan karbohidratlar çözünebilir şekerlerdir. Bunlar kloroplastın içinde nişasta granülleri ve diğer polisakkaritler şeklinde depolanır. Gerektiği zaman selüloz olarak hücrede kullanılabilir.
Fotosentez reaksiyonlarının bir kısmı güneş ışığında bazısı karanlıkta yapılır. O nedenle fotosentezde karanlık ve ışık olmak üzere iki tip reaksiyon görülür. Işığın klorofil tarafından emilerek kullanılmasına fotokimyasal reaksiyon veya bulan kişinin adı olan Hill reaksiyonu adı verilir.
Karanlık reaksiyonda termokimyasal olarak
CO 2 tutulup indirgenir. Işık reaksiyonları
kloroplasttaki tilakoit zarlarda yapılır.
• Zarlara ışık gelince, ışık enerjisi zarlardaki PSI (Fotosistem I) ve PS II trafından toplanır.
• Her iki sistemde klorofil a ve b ‘nin yanında PS I’de P700 proteini PS II ise LHCP proteini vardır.
• Fotokimyasal reaksiyonlarda elektronlar su’dan NADP - ye taşınır ve bu molekül NADPH 2 ye indirgenir.
• Bir Molekül NADPH 2 için iki ışık fotonu gerekir.
Bu molekül protein sentezinde kullanılır.
• Elektron taşıma sistemi, mitokondride olduğu gibi, ADP’nin fosforilasyonu ile birlikte yürür.
Fosforilasyon PS II’ de elektron taşıma zinciri ile
yapılır.
ATP az enzimi tilakoit zarının dış yüzündeki CF 1 (Capling Faktör) ile yapılır.
Kloroplastlardaki fosforilasyonda O 2 kullanılmaz fakat mitokondrilerde kullanılır.
Bitkiler fosforilasyonla mitokondriden 30 kat
fazla ATP oluştururlar. Yeşil bitkilerde
kloroplast sayısı mitokondri sayısından
fazladır.
• Hücrede protein sentezinin yapıldığı organeldir.
• Ribozomlar sitoplazmada üç şekilde bulunur.
• Bazı hücrelerde mRNA’ya bağlı olan ve polizom adını alan topluluklar şeklinde bulunabilirler.
• İkinci olarak Endoplazmik retikuluma bağlı olabilirler.
• Üçüncü olarak serbest halde sitoplazmada dağınık halde bulunurlar.
• Bakterilerde ve ökaryotlarda farklı büyüklükte ribozomal RNA vardır. Bakterilerdeki rRNA 70S’tir. Bunun 50 S’lik büyük alt birim ve 30 S’lik küçük alt birimi vardır.
• Mitokondri ve kloroplastlarda hücreye adapte
olmuş prokaryot kökenli yapılar oldukları için
aynı büyüklükte r RNA’lara sahiptirler.
Ökaryotlarda ise 80 S’lik rRNA vardır.
Bunun 60 S’lik büyük alt birim ve 40 S’lik küçük alt birimi vardır.
Ribozomda rRNA’lardan başka protein
sentezinde görev alan ve protein yapısında
olan başlama, uzama ve sonlanma
faktörleri vardır.
PROTEİN SENTEZİ
• Hücrelerde yaşamsal fonksiyonların yerine getirilmesi için birçok proteinin sentezlenmesi gerekir.
• Bir proteinin sentezlenmesini bir veya birkaç gen üslenmiştir.
• Çekirdekte gendeki nükleotid dizisine uygun olarak mRNA sentezlenir.
• Sentezlenen mRNA prokaryotlarda hemen ribozomun küçük alt birimine bağlanır.
• Ökaryotlarda ise öncü mRNA’daki intron denilen tercüme edilmeyen kısımlar çıkarılır.
• Bu arada mRNA’nın 5’ ucuna 7-metil
Guanozin, 3’ ucuna poli A denilen adenince
zengin bir kısım eklenir. Böylece olgun mRNA
oluşturulur.
Olgun mRNA çekirdek porlarından çıkar ve sitoplazmadaki 40 S’lik rRNA alt birimine bağlanır.
Bu komplekse protein sentezine yardım eden başlama faktörleri ve 60 S’lik büyük alt birim bağlanır.
Büyük alt birimde Peptidil (P) bölgesi, Aminoasil (A) bölgesi vardır.
Sitoplazmada bulunan ve mRNA’daki Başlama Kodonuna (AUG) uygun antikodon taşıyan tRNA ribozom büyük alt birimindeki P bölgesine
bağlanır.
Sonra mRNAdaki başlama kodonunun arkasındaki kodona uygun yeni bir tRNA antikodonuyla büyük alt birimdeki A bölgesine bağlanır.
Oluşturulan iki amino asit arasında
peptidiltransferaz enzimiyle peptit bağı
oluşturulur.
Uzama faktörleri, bu devrede birçok
aminoasidin yapımını gerçekleştirir ve bu şekilde polipeptit zinciri uzatılır.
Sonlanma devresinde mRNA üzerinde bulunan ve UAA, UAG, UGA denilen sonlanma kodonlarına karşılık tRNA
antikodonları olmadığı için protein sentezi durur.
Sentezlenen polipeptit zinciri endoplazmik
retikulum lümenine bırakılır.
• Hücrenin kalıtsal materyalini bulunduran ve bölünme olaylarını gerçekleştiren en önemli bölgesine çekirdek adı verilmektedir.
• Çekirdek dıştan iki zar ile çevrilidir. Zarların arasındaki boşluğa perinükleer aralık adı verilmektedir.
• Çekirdek zarının üzerinde porlar bulunmaktadır. Bu porlardan madde geçişi yapılmaktadır. Örneğim çekirdekten sentezlenen Bütün RNA’lar porlardan sitoplazmaya geçmektedir.
• Çekirdekte mRNA DNA üzerinden sentezlenmektedir.
Diğer RNA’lar yani t RNA ve r RNA çekirdek içinde özel bir bölge olan çekirdekçik’ten (nukleolus) sentezlenir.
• Çekideğin dış zarı Granüllü Endoplazmik Retikulum zarları şeklinde devam eder.
•