• Sonuç bulunamadı

Aylık Ekonomi ve Piyasalar Raporu. Mart 2014

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Aylık Ekonomi ve Piyasalar Raporu. Mart 2014"

Copied!
10
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Aylık Ekonomi ve Piyasalar Raporu

Mart 2014

(2)

Ekonomi

Gelişmekte olan ekonomilerin oldukça kırılgan olduğu bir döneme girdik. Özellikle Şubat ayını, Ukrayna’da yaşanan gelişmeler ve bunların Türkiye’nin dahil olduğu piyasalara yansıması ile geçirdik.

Son dönemde TL’de yaşanan yüksek değer kaybı ve MB’nin faizleri güçlü bir şekilde artırmasının ardından, %2,5 olan 2014 büyüme beklentimizi %1,5’e düşürmüştük. Bu senaryonun gerçekleşmesi sebebiyle, özellikle özel sektör yatırım ve hane halkı tüketim kararlarında olumsuz görünümün derinleştiğini düşünüyoruz.

Enflasyon Şubat ayında %0,4 yükselirken, yıllık enflasyon %7,9 oldu (önceki %7,8). Çekirdek enflasyon (I) ise önceki %7,6 seviyesinden %8,4’e yükseldi.

Enflasyonun Mayıs ayına doğru %9 seviyelerine yükselmesini bekliyoruz. Yıl sonu enflasyon beklentimiz ise aynı; %7,7. Özellikle çekirdek enflasyondaki ve ÜFE’deki (%10,7’den %12,4’e çıktı) yükseliş azımsanmamalı. Bu iki endeksteki yüksek artış ilerleyen aylarda daha yüksek enflasyona işaret ediyor.

2013 yılında 65 milyar dolar olan cari açığın 2014’te 45 milyar dolara düşmesini bekliyoruz. Bütçe tarafında ise bir bozulma görme olasılığımız var, çünkü büyümede özel sektörde yaşanan talep düşüşü muhtemelen kamu tarafından telafi edilmeye çalışılacak. Bu da bütçe açığının artması anlamına geliyor.

Finansal Piyasalar

TCMB’nin sert faiz artırımı sonrasında TL’de görülen değer kazancı eğilimi korunuyor. Ancak gerek yurtiçi gerekse de yurtdışı gündemin hala kırılgan olması nedeniyle TL’de kalıcı bir değer kazancı görmeyi beklemiyoruz.

Tahvil piyasasında önümüzdeki döneme ilişkin genel beklentimizde bir değişiklik yok. Hazine, Şubat ve Mart ihalelerinde borçlanmada sorun yaşamasa da, talebin daha çok yükümlülükleri çerçevesinde piyasa yapıcısı bankalardan geldiğini görüyoruz. Görüşümüz sabit kuponlu tahvillerde anlamlı ve kalıcı bir düşüş olmayacağı yönünde. Piyasanın cazip olabilmesi için gelişmekte olan ülkelere ilişkin endişelerin aşılması ve TL’nin kalıcı olarak değer kazancı sürecine girerek fonlama tarafında TCMB’nin piyasayı rahatlatıcı adımlar atması gerekiyor.

Satış baskısı altında geçen Ocak ayı sonrasında hisse piyasalarında ABD’de açıklanan kötü makro verilerin de etkisiyle Şubat ayı toparlanmaya sahne oldu.

Toparlanmanın sürdürülebilir olması açısından global tarafta gelişmekte olan ülkelerdeki tansiyon ve FED politikalarına ilişkin beklentiler belirleyici olacak. Yurtiçinde ise yerel seçim öne çıkıyor. BİST100 endeksi bazında 60.700-65.500 aralığındaki dalgalanma devam edebilir. Ancak yabancı yatırımcı ilgisinin düşük seyrettiği ortamda toparlanma eğiliminin sürdürülebilirliği konusunda soru işaretleri korunacaktır.

(3)

Enflasyon

• Enflasyon Şubat ayında %0.4 yükselirken yıllık enflasyon %7,9 oldu. (önceki % 7,8)

• Yİ-ÜFE ise (tarım dışı ÜFE) aylık %1,4 yükselirken yıllık %12,4 oldu (önceki % 10,7)

• Çekirdek enflasyon (I) ise önceki %7,6 seviyesinden %8,4’e yükseldi.

• Gıda enflasyonun %0,1 gibi oldukça düşük geldiğini görüyoruz. İTO gıda fiyatları

%2,2 artarken resmi rakamlarda bu denli farklılaşma görmemiz olağan değil.

• TL’de yeni bir hareket görmeyeceğimiz varsayımı ile bundan sonra enflasyonun gidişatı 2 temel değişkene bağlı;

1. Gıda fiyatlarındaki seyir ılımlı devam ederse daha düşük enflasyon söz konusu. Fakat kuraklık varken bu tarz bir gelişme çok beklemeyiz,

dolayısıyla önümüzdeki ay gıda fiyatlarında yukarı yönlü bir düzeltme olursa şaşırmayız.

2. Enerji fiyatlarına zam gelirse enflasyon çift haneye doğru yükselebilir.

Burada bir zam görmezsek enflasyon yine ılımlı devam eder.

• Yukarıdaki temel varsayımımızın aksine, TL’de yeniden sert bir değer kaybı olursa (ki bu da azımsanmayacak bir risk şu anki görünümde), bu durumda enflasyonda çok daha ciddi bir bozulma görürüz.

• Enflasyonun Mayıs ayına doğru %9 seviyelerine yükselmesini bekliyoruz.

• Yıl sonu enflasyon beklentimiz ise aynı; %7,7.

• Özellikle çekirdek enflasyondaki ve ÜFE’deki yükseliş azımsanmamalı, buradaki rakamlar öncü olarak değerlendirilebilir. Bu iki rakamdaki yüksek artışlar da ilerleyen aylarda daha yüksek enflasyona işaret ediyor.

MAKROEKONOMİ

Enflasyon ve Faiz (%)

Enflasyon Alt Kalemlerin Katkısı

-4 0 4 8 12 16

04.11 06.11 08.11 10.11 12.11 02.12 04.12 06.12 08.12 10.12 12.12 02.13 04.13 06.13 08.13 10.13 12.13 02.14

TÜFE ÜFE

2,4 0,2

0,4 0,8 0,5 0,1

2,3 0,0

0,2 0,2

0,7 0,2

0 1 2 3

Gıda-Alkolsüz Alkollü İç-Tüt Giyim-Ayakkabı Konut-Kira Ev Eşyası Sağlık Ulaştırma Haberleşme Eğlence-KültürEğitim Otel-Lokanta Diğer

(4)

Büyüme

• Yılın 3. çeyreğinde büyüme %4,4 oldu. Böylece 2013’ün ilk 9 ayında Türkiye %4 büyüdü. Büyümenin kaynağına bakarsak; iç talebin 4,6 puan, stokların ise 1,4 puan katkısı var. Dış talep ise 2,1 puan düşürücü etki yapmış.

• Kamunun özellikle yılın ilk yarısında yaptığı katkı sayesinde, ilk dokuz aylık vadede toplam iç talebe katkısı 2 puana yakın. Özel sektörün katkısı ise 2,7 puan civarında.

• 2013 yılında %4 büyüme beklentimizi korurken; 2014 yılında çok daha yavaş, % 1,5’e yakın bir büyüme olacağını tahmin ediyoruz. 2014’ün ilk yarısında ekonomik aktivitede belirgin yavaşlamayı olası buluyoruz.

• 2013 yılında %4’lük büyüme kompozisyonunda, iç talebin 4,3 puan, stok artışının yine 1,8 puan katkısını hesaplarken, dış talebin 2 puan düşürücü etki yapmasını bekliyoruz.

• Son dönemde TL’de yaşanan yüksek değer kaybı ve MB’nin faizleri yaklaşık 400 baz puan artırmasının ardından, %2,5 olan 2014 büyüme beklentimizi %1.5’e düşürmüş bulunmaktayız.

• 2014 yılında %1,5 büyüme beklentimiz dış talebin 1,7 puan katkısından, iç talebin 0,6 puan katkısından sağlanırken, stoklarında 0,9 puan büyümeyi aşağı çekmesini bekliyoruz.

• Dış talebin yüksek katkı yapacağını hesaplıyoruz (1,7 puan)

• İç talebin toplamda halen pozitif katkısını hesaplıyoruz (0,6 puan)

• Fakat bu katkının ana kaynağı kamu (1,6 puan)

• Özel sektör tarafında ise toplamda daralma öngörüyoruz (-0,9 puan)

• Özellikle ilk çeyrekte Türkiye’nin %0’a yakın bir büyüme ya da daralma ihtimali var;

çünkü ilk çeyrekte iç talep yavaşlarken dış talebin katkısı halen negatif olacak.

• Zamanla, ekonomi daha da yavaşladıkça dış talebin katkısı yılsonuna doğru pozitife dönerken, yılın 2. yarısında görece yüksek büyüyebiliriz.

GSYH Büyüme (Yıllık, %)

Büyümenin Kompozisyonu

-15 -10 -5 0 5 10 15

2003Ç1 2003Ç3 2004Ç1 2004Ç3 2005Ç1 2005Ç3 2006Ç1 2006Ç3 2007Ç1 2007Ç3 2008Ç1 2008Ç3 2009Ç1 2009Ç3 2010Ç1 2010Ç3 2011Ç1 2011Ç3 2012Ç1 2012Ç3 2013Ç1 2013Ç3

(20) (16) (12) (8) (4) 0 4 8 12 16 20

2008Ç1 2008Ç2 2008Ç3 2008Ç4 2009Ç1 2009Ç2 2009Ç3 2009Ç4 2010Ç1 2010Ç2 2010Ç3 2010Ç4 2011Ç1 2011Ç2 2011Ç3 2011Ç4 2012Ç1 2012Ç2 2012Ç3 2012Ç4 2013Ç1 2013Ç2 2013Ç3

stok değişim dış talep iç talep GSYH büyüme

(5)

Dış Denge

• Ocak ayında dış ticaret açığı 6,8 milyar dolar olarak gerçekleşti. Yıllık açığımız da 99 milyar dolar seviyesinde (2013 sonu 100 milyar dolardı)

• İhracat yıllık bazda %9 artarak 12,5 milyar dolar, ithalat ise %2,6 artarak 19,3 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti.

• Altın ithalatının oldukça düşük gerçekleşmesi düşük dış ticaret açığında rol oynadı.

• Yine de altın-dışı ithalatta da yavaşlama görüyoruz, bu da ekonomik aktivitede yavaşlamanın devam ettiğini gösteriyor.

• Ocak ayında cari açığın 4 milyar dolar olarak gerçekleşmesini bekliyoruz. Bu da yıllık cari açığı Ocak’ta Aralık’taki 65 milyar dolardan 63 milyar dolar seviyesine çekecektir.

• Cari açık Aralık ayında beklentinin 8,3 milyar dolar oldu. Böylece 2013 yılında cari açığımız 65 milyar dolar oldu (GSYH’nin yaklaşık %8’i). 2012’de bu rakam 49 milyar dolardı. 2013 yılında cari açığın kompozisyonuna baktığımızda enerji kaynaklı açığımız 49 milyar dolar, altın kaynaklı açığımız 9,2 milyar dolar ve enerji ve altın dışı açığımız ise 6,6 milyar dolar seviyesinde.

• Yıllıklandırılmış bazda enerji ve altın dışı açığımızın genişliyor olması dikkat çekici ve olumsuz. Normal şartlar altında, yavaşlayan bir ekonomide bu kalemde de yavaş yavaş düşüş görmemiz gerekir. Muhtemelen ekonomideki yavaşlama cari açığa beklediğimizden bir miktar daha gecikmeli yansıyor olacak.

• 2014 yılında cari açığın 45 milyar dolara gerilemesini bekliyoruz. (2013 sonu 65 milyar dolar)

MAKROEKONOMİ

Dış Ticaret Performansı (%, Yıllık)

Cari Denge (12 Aylık, Milyar Dolar)

-90 -80 -70 -60 -50 -40 -30 -20 -10 0

03.07 07.07 11.07 03.08 07.08 11.08 03.09 07.09 11.09 03.10 07.10 11.10 03.11 07.11 11.11 03.12 07.12 11.12 03.13 07.13 11.13

Cari Denge -30%

0%

30%

60%

01.10 03.10 05.10 07.10 09.10 11.10 01.11 03.11 05.11 07.11 09.11 11.11 01.12 03.12 05.12 07.12 09.12 11.12 01.13 03.13 05.13 07.13 09.13 11.13 01.14

İhracat İthalat

(6)

Bütçe

• Ocak ayında bütçe 1,9 milyar TL fazla verirken, faiz dışı denge ise bu ayı 6,9 milyar TL fazla ile kapattı.

• Ocak ayında bütçe fazlası ve faiz dışı fazla bir önceki senenin aynı ayına göre sırasıyla %68 ve%38 oranında azaldı.

• Ocak ayında harcamalar yıllık %16 artarken gelirlerdeki artış da %3 seviyesinde.

• Harcamalar: Faiz dışı harcamalar yılık %21 artarken, toplam harcamalar yıllık %16 artış gösteriyor.

• Gelirler: Vergi gelirlerinde de yıllık %15’lik artış var. Toplam gelirlerdeki artış ise bunun çok altında %3 olarak gerçekleşti. Vergi dışı gelirlerdeki %45’lik azalış bu durumun ana sebebi.

• OVP’ye göre; 2014 yılında bütçe açığının GSYH’nin %1,9’u (33,2 milyar TL) ve faiz dışı fazlanın da GSYH’nin %1,1’i (18,8 milyar TL) olması bekleniyor.

• Ekonomideki yavaşlamanın bütçe harcamaları ile telafi edilmeye çalışılacağını düşünüyoruz.

• Bu kapsamda da OVP yer alan 2014 bütçe hedeflerinin tutturulmasında sıkıntı yaşanabilir.

Bütçe (Milyar, TL)

2013 2014 De ğiş .

Harcam alar 30,9 36,0 16%

Faiz Hariç Harcama 25,7 31,0 21%

Personel Giderleri 9,9 11,5 17%

Mal ve Hizmet 1,1 1,3 21%

Cari Transf erler 11,2 13,3 18%

Faiz Harcamaları 5,2 5,0 -4%

Ge lirle r 36,9 37,9 3%

Genel Bütçe Gelirleri 36,1 36,9 2%

Vergi Gelirleri 28,4 32,7 15%

Vergi dışı Gelirler 7,6 4,2 -45%

Bütçe De nge s i 5,9 1,9 -68%

Faiz Dış ı De nge 11,2 6,9 -37%

Bütçe (M ilyar TL) Ocak

(7)

Tahvil-Bono Piyasası:

Geçtiğimiz ay yurt içi siyasi gelişmeler ve gelişmekte olan ülkelere ilişkin endişelerle birlikte piyasalarda risk iştahı azalırken, TCMB’nin uygulamakta olduğu sıkı para politikaları nedeniyle kısa vadeli tahvil faizleri son bir ay içerisinde 15-35 baz puan aralığında yükseldi. Uzun vadeli tahvil faizleri ise ay içerisinde tek haneli rakamlara yaklaşsa da, hem yüklü ihale programı hem de olumsuz global haber akışıyla birlikte geçtiğimiz aya göre 10-40 baz puan aralığında yükseldi. Tahvil piyasasında önümüzdeki döneme ilişkin genel beklentimizde bir değişiklik yok. Hazine Müsteşarlığı Şubat ve Mart ihalelerinde borçlanmada sorun yaşamasa da, talebin daha çok, yükümlülükleri çerçevesinde, piyasa yapıcısı bankalardan geldiğini görüyoruz. Görüşümüz, sabit kuponlu tahvillerde anlamlı ve kalıcı bir düşüş olmayacağı yönünde . Piyasanın cazip olabilmesi için gelişmekte olan ülkelere ilişkin endişelerin aşılması ve TL’nin kalıcı olarak değer kazancı sürecine girerek fonlama tarafında TCMB’nin piyasayı rahatlatıcı adımlar atması gerekiyor.

Eurobond Piyasası:

Geçtiğimiz ay ABD açıklanan veriler karışık seyir izledi. Kötü hava koşullarına bağlı olarak tarım dışı istihdam beklentilerin altında kalırken, işgücüne katılım oranındaki sınırlı artış piyasada pozitif algılandı. FED Başkanı Yellen ise yaptığı açıklamalarda ABD’de açıklanan verileri ve gelişmekte olan ülkeleri izlediklerini belirterek henüz bu durumun ABD için tehdit oluşturmadığını belirtti. Mevcut şartlarda FED’e ilişkin beklentilerimizde değişiklik yok, ekonomik veriler trend yaratacak derecede kötüleşmediği sürece FED’in tahvil alım programında azaltıma kademeli olarak devam edeceğini düşünüyoruz. Hem ABD’nin tahvil alımlarında azaltıma devam etmesi hem de gelişmekte olan ülkelere ilişkin endişeler Türk eurobond piyasasında baskı yaratıyor. Genel beklentimiz orta vadede eurobond piyasası üzerindeki baskının devam etmesi yönünde.

Döviz Piyasaları:

TCMB’nin yaptığı güçlü faiz artırımı sonrasında TL’deki değer kazancı eğilimi korunuyor. Bunda elbette, global piyasalarda yaşanan genel olarak iyimser diyebileceğimiz hava da etkili. Ancak yurtiçinde seçimlerin yaklaşıyor olması nedeniyle, risk iştahının azalacağını, bu nedenle de TL’deki değer kazancının sınırlı kalacağını düşünüyoruz. Her ne kadar TL yerine döviz taşımanın maliyeti artmış olsa da, gerilemelerde kademeli olarak dövize geçilmesini öneriyoruz.

PİYASALAR

(8)

Hisse Senedi Piyasası:

Teknik anlamda BİST100 endeksinde 60.700-65.500 aralığındaki kısa vadeli dalgalanma devam ediyor. 60.700 desteğinin kırılması halinde volatilitenin artmasına paralel endekste taban arayışları artacak olsa da, böyle bir senaryoda 60,000 seviyesi altında endekste uzun vade açısından fırsat yaratabileceğini düşünüyoruz. Ancak kısa vadeli görünümde halen mevcut yatay bandı 60.700-65.500 olarak takip ediyoruz. Düşük hacim ve yabancı yatırımcı talebi mevcut eğilimin bir süre daha devam etmesini sağlayabilir. 65.500-66.000 direnç bölgesinin aşılabilmesi halinde genel zayıf görünüm içerisinde toparlanma eğilimi bir miktar destek bulabilir.

Altın:

Ukrayna-Rusya krizi ile son 4 ayın en yüksek seviyesini gören altın fiyatı, azalan gerginlik ile kısmi olarak düştü. Altın yılbaşından bu yana %11 prim yapmış durumda, ancak bundan sonraki süreçte ABD’den gelecek veriler ön plana çıkacak.

ABD ekonomisinin güçlenmeye devam etmesi ile ABD’de tahvil faizleri artacak ve bu da altının cazibesini yitirmesine yol açacak. Yine de global siyasi karışıklıkların altın fiyatını desteklemeye devam edeceğini düşünüyoruz. Bu nedenle yılsonu için

$1.350 olan tahminimizi koruyoruz.

Petrol:

Geçtiğimiz ay Rusya ile Ukrayna arasındaki gerilim nedeniyle tarımsal emtia ve enerji fiyatlarında artış görüldü. İki ülke arasındaki gerilim şu an için azalmış gözükse de gerilimin tekrar artması ve Rusya kaynaklı arzın kısılması durumunda fiyatlardaki artış sürebilir. Kısa vadede ise ABD’de açıklanan ekonomik verilerin son dönemde beklentilerin altında kalması doların global anlamda değer kazanmasına neden olurken, bu durum petrol fiyatlarına da yükseliş olarak yansıyor.

Beklentimiz bir süre daha petrol fiyatlarının mevcut seviyelerde dalgalanması yönünde.

(9)

MAKROEKONOMİ VE PİYASA TAHMİNLERİ

2012 2013 2014 (T)

USD/TL 1,78 2,13 2,20

EUR/TL 2,3534 2,93 2,87

EUR/USD 1,3194 1,37 1,30

Gösterge Tahvil (%, bileşik) 6,20% 10,1% 11,0%

Altın ($ / ons) 1.675 1.206 1.350

BIST100 78.208 67.802 76.000

2012 2013 (T) 2014 (T)

Büyüme (reel, %) 2,20% 4,00% 1,50%

Cari Denge (mlr USD) -46,90 -62,00 -45,00

Enflasyon (Tüfe, %) 6,20% 7,4% 7,7%

Politika Faizi (%) 5,50% 4,50% 10,0%

Bütçe Dengesi (%, /GSYH) -2,10% -1,20% -1,90%

(10)

Referanslar

Benzer Belgeler

Ayrıca BoJ ve ECB’den beklenen parasal genişleme adımlarının da hisse piyasaları için pozitif olması beklenebilir Teknik anlamda kısa vadede 74,000-75,000 direnç bölgesini

 Enflasyon beklentilerinin yüksek seviyesinin fiyatlama davranışlarına ilişkin risk olarak değerlendirdiği (Şubat Ayı MB Beklenti Anketi’ne göre; 12 ay sonrası

1 TUĞTEKİN Bir gün önce galop 2 BAŞKAYNAK Kenter çalıştı 3 BÜTÜNAY Kenter çalıştı 4 ÖZÇOCUK Kenter çalıştı 5 ZİGETVAR Galop, kenter 6 OVAKAYA Galop, kenter 7

Gerileyen petrol fiyatları Türk hisse piyasası açısından destekleyici olmayı sürdürürken, beklentilerin altında gelen Aralık ayı enflasyon verisiyle TCMB’ye

 Cari açık Mart ayında 4.4 milyar dolar olan beklentilerden daha yüksek, 5 milyar dolara yakın gerçekleşti.. Veride geriye doğru yukarı yönlü revizyon var –

Dünyanın en büyük gümüş rezervine sahip ülkesi Peru’da yaşanan gelişmeler, geleceğin madeni olan gümüş fiyatı için oldukça önemli olacak.. İkinci en büyük

Ancak Şubat ayının ikinci yarısında bu kaygıların azalması, yükselmeye başlayan petrol fiyatları, küresel merkez bankalarının genişleyici adımlar atmaya devam

 İhracatımızda en zayıflayan bölgeler Afrika ülkeleri (yaklaşık %30 daralma yıllık) ve Asya ülkeleri (yaklaşık %10 daralma yıllık). İhracatın %50’si