• Sonuç bulunamadı

“ Gel buraya Hamit Ef. Evvelce dövmemiştim amma şimdi döveceğim,,

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "“ Gel buraya Hamit Ef. Evvelce dövmemiştim amma şimdi döveceğim,,"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Sah if o 8

Son yedi padişah (ikinci Mahmut, AhdPlnaedt, AbdOlftrit, Murat, AbdOlhamit, Reşat, V ahidendin) devirlerinde

A K Ş A M v

Y a z a n : SULEYMAN KANI - Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur Tefrika n o. 219

“ Gel buraya Hamit Ef. Evvelce

dövmemiştim amma şimdi döveceğim,,

 bdülham it Ayşe sultanın an­ nesini büyük oğlu Selim efendi­ den Icıskanmıştı. Bir defa Selim efendi geçerken camı vurmuş di­ ye diğer k ad ın lar padişaha ju rn al etm işlerdi de  bdülham it bu ik­ balini oğlile m ünasebeti olup ol­ m adığını söyletmek üzere - h a ttâ rovelver teşhiriîe - sıkıştırm ıştı.

K albini şüpheler kem iren Ab- dülham it Ayşe sultan doğunca:

— Bu kız benim m idir, yoksa o hain Selimin mi?

Diye bu sultan anasına yapm a­ dığı tazyik kalm am ıştı!

Babasının bu yersiz şüphesin­ den h ab erd ar olan şehzade Selim efendi sıkıntısından yılancık çı­ karm ıştı.

 bdülham it sonra şüphelerinde haksızlığına tam am en k a n aa t ge­ tirmiş, harem indeki k ad ın lar ara­ sında Ayşe sultanın annesine en büyük em niyeti göstermiştir.

 bdülham it harem kadınları­ nın, h attâ evlâdının analarının hastalıklarına karşı lâkaydî deni­ lebilecek hisler gösterirdi. F ak at nefsi nefisinden sonra evlâdının, bilhassa kızlarının sıhhatlerde pek alâk ad ar olurdu.

Refia sultanın apandisite tutul- i duğu fstanbulun bazı büyük ta ­ bipleri tarafın d an iddia olunuyor, am eliyata lüzum gösteriliyordu. O zam an A vrupadan yeni gelmiş olan doktor Süleyman Numan bey ise am eliyat ta ra fta rı değildi. Z aten am eliyat A bdülham idin görm ek değil, işitmek istemediği şeylerdendi. K arar verm ek için  bdülham it A lm anyadan b ir dok­ to r getirtm eğe m ecburiyet hissetti.

R efia sultan gayet titizdi. E t­ ten başka yem eklerden de hoşlan- mazdı. Saray m utfağından gelen pirzolaları dairesinde (perhiz m utfağında) tek rar iyice pişirtir, öyle yerdi. Bu m utfaklardan her prenses dairesinde b ir tane bulu­ nur, yıldız böcekleri gibi zenciye- ler perhiz yem eklerini b u ralard a hazırîarlp.rdı.

Doktor Süleyman Num an bey Refia sultanın rahatsızlığını ame- liyatsız tedavi ile geçirtm işti. Ab- dülham it bundan pek m em nun kalmıştı.

Saray k ad ın ların ın sultanları, sultanların kad ın efendileri, şeh­ zade harem leri hanım ların sultan ve kadın efendileri ziyaret etm e­ leri evvelden haberleşm e suretile teşrifat ve tekellüfat içinde vaki olurdu.

A bdülm ecidin kız kardeşi olup A bdülham idin saltanatı esnasın­ da çok yaşamış olan A dile sultan kendisini saydırm ağa bilirdi.

. Â bdülham it (h alam !) diye yadettiği Adile sultana pek hür­ met ve samimiyet gösterirdi. A di­ le sultan her bayram ve kandilde kendi el yazısile A bdülham ide tebrik tezkeresi yazardı. Bundan pek memnun kalan A bdülham idin bunlara verdiği cevaplar daim a resmiyet ve m erasim perverlik d a­ iresi haricinde samimî ve hususî

‘r şekilde olurdu .

Çit köşkü

Saraydan çıkınca...

A bdülm ecidin k ad ınlarından Bezmi kadın efendi İstanbulda oturan Mısırlı hanım nezdinde ye­ tişmişti. Mısırlı hanım ın evlâdı olm adığı için Bezmi hanım ı evlâ­ d ı gibi terbiye eylemişti.

 bdülham it zam anında selâm­ lık resim lerinde hanım lar d a ara- balarile hazır bulunurlardı. Bir gün padişah hanım arab aların a selâm verirken M ısırlı hanım ın yanında Bezmi hanım ı da görür, tav ır ve edasını beğenir. Saraya alınm asını ister.

Mısırlı hanım evlâtlığının mü­ rüvvetini görm ek arzusunda bu­ lunduğunu bildirir. Abdülm ecit te nikâh ve düğün yapmağı vait ile şehzade M urat ve Ham it efen­ dilerin sünnet düğünü arasında k en d i düğününü de yapmağı ten­

sip eder. Bezmi hanım için cihaz hazırlanır. Nikâh ta aktolunur.

Bezmi hanım zevki, gülüp eğ­ lenmeği sever idi. Abdülm ecit kendisinden pek hoşlanm ıştı. O k a d a r ki b ir gün karşısında eğilip:

S^n şahsı.n ben bendenim!

M ısraını söylemişti!

Diğer b ir defa da Bezmi kad ın «şehre» (1) çıkarken bakıp ken­ disini tah a ttu r eylemesi için cep saatini vermişti!

F ak at Bezmi k ad ın pek ora­ lard a değildi. Abdülm ecidı sev­ m ediği gibi kendi keyfine göre de hareket ederdi.

Bezmi kadının ikbali sarayda şiddetli kıskançlık uyandırm ıştı. A leyhinde Abdülm ecide çok şey­ ler söyleniyor ise d e o aldırm ı­ yordu.

 bdülham it efendi validesi ve­ fa t eyledikten sonra Bezmi kad ın ona - pek az b ir m üddet için - analık olmuştu.

Bezmi kadın b ir gün evlâtlığı A bdülham ide k ızar ve tek d ir ile biraz da hırpalar.

Bu harem de büyük mesele olur. P adişahtan yüz bula, bula nihayet şehzadeyi dövmeğe cüret eden bu kadın yarın padişaha bile el uzat- m ıyacak mıydı?

Bu hal A bdülm ecide geçilir. A bdülm ecit duyduğu sözleri an­ latarak :

-— A Bezmiciğim! H em idi ne­ ye dövdün?

Diye tatlı b ir itap ta bulunm ak ister. Bezmi kadın buna öfkelenir: — A rtık illâllah! Gel buraya H am it efendi! Evvelce dövmemiş­ tim am m a işte şimdi döveceğim!

Diyerek padişah huzurunda şehzadeye tokadı yapıştırır.

Abdülm ecit buna d a taham m ül e d er amm a b ir m üddet sonra Bez­ m i kadın artık sarayda tutulmak

kabil olam az; tatlik edilir ve Tev- fik paşa ile evlendirilerek saray­ dan çıkarılır.

Tevfik paşanın oturduğu yalı Boyacıköy ile Em irgân arasında idi. P ara hesabı ne olduğunu bil- m iyen Bezmi kadın yalısının pen­ ceresinden geçtiğini gördüğü k a­ yık ham lacılarına inciler a ta r:

— A h! Ne de hoş kapışıyorlar! Diye gülerdi! Bezmi k adın sa­ raydan ihraç suretile k a d ir ve iti­ barının tenzilinden dolayı bittabi A bdülm ecide kalben pek kırgındı. A bdülm ecitten şikâyet yolunda:

Ah, efendim! A sultanım! Nedir benim suçum, günahım?

Diye başlıyan b ir şarkı tanzim eylemişti.

Bezmi hanım b ir gün İstanbul­ d a b ir konakta bulunuyorken Ab­ dülm ecit te caddeden geçiyordu. Bezmi kadın kendini tutam adı. K afesi k ald ırarak :

— Abdülm ecit iki gözün kör olsun!

Diye bağırdı. A bdülm ecit başı­ nı kaldırdı. Bezmi hanım ı gördü. Çelebi tavrile gözlerini indirerek

geçti. (A rkası var)

(1) Sarayda îstanbulun saray harici yerleri için bu tabir kullanılırdı.

(2)

S ahile 8 _____ _______________________ ___•==:3=^ = ^ , ; A K Ş A M

Son yedi padişah (ikinci Mahmut, AbdOlmecit, AbdUlâziz, Murat, Abdülhamit, Reşat, Vahideddin) devirli İnde

Yazan : SÜLEYMAN KANI — Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur Tefrika No. 220

Abdülhamit, Süleyman efendinin

haremini boşamasını irade etti...

Küçük mabeyin dairesi yanındaki mozaikti hamam A bdülm ecidin vefatından son­

ra Serefraz k ad ın efçndi kocası­ nın sağlığındaki hayatına d ah a serbesçe devam etm iştir.

Bu hayat, o zam an pek muay- yebattan sayılan frenklerle görüş­ mek, Bebek sırtlarında dolaşırken yanındaki ahbabını yabancı na­ zarlard an o zam anın m odası olan geniş m alakof fistanının içinde gizlemek gibi şayialar dolaşm ası­ na m eydan vermiştir.

Süleyman efendi Serefraz h a­ nımın oğlu idi. Büyüyünce vali­ desinin h ay at ve hareket tarzını tenkit ile onu ziyadece sıkm ağa başlam ıştı.

Bu yüzden oğul ile annenin ara­ sı açılmış, Süleyman efendi vali­ desinin kendisini zehirliyeceği korkusile Bebekteki dairesinden ayrılarak gene Bebekte deli Lâtif beyin hanesinde m isafir kalm ıştı!

Bu m isafiret iki sene sürdüğü halde bu evden ayrılırken Süley­ m an efendi ev sahibine b ir atiye ve ihsan verm ek şöyle dursun, ku­ ru bir teşekküre bile lüzum görme­ mişti!

(Bu L âtif bey sunî k an atla uç­ m ak tecrübesi yaparken düşüp ayağım kırm ıştır.)

Serefraz hanım v efat ettiği za­ m an A bdülham it:

— Oh, öldü de kurtulduk! Diye ş.ükretmişti!

Bezmi hanım bir padişahın es­ ki karısı sıfatile beğendiği h ay at tarzın d a devam ediyordu.

D ünyaya gelen b ir kızı Mısırlı Zeynep hanım efendi tarafın d an büyütüldü, terbiye edildi. Zeynep hanım bu kızı Mısır prenslerinden Hüseyin beye verm ek fikrinde idi. Bebekte oturan şehzade Süley­ m an efendi bu hanım ı yanında harem ağalarile dağ yolunda ge­ zerken gördü; pek beğendi ve sevdi. Zeynep hanım efendiye yal­ varıldı; yakarıldı. N ihayet İrza edildi. Prenses bu evlâtlığı için mükemmel b ir cihaz hazırladı.

Şehzade Süleyman efendi h are­ mini aş.k ile seviyordu. Genç h a ­ nım da şehzadeye kalbî b ir meyil ile m ukabele ediyordu.

A bdülham idin yaverlerinden kıvırcık saçlı çayır böceklerinden biri bu hanım ı kırda görerek kim olduğunu anladı; b ir fotoğraf isini de elde etti; A bdülham ide tak ­ dim eyledi.

F ak at ilk vehlede bu fotoğraf i A bdülham idin o günlerde gözde­ lerinden olan H ayrandil hanım a benzedildi. H arem i hüm ayun b ir karıştı.

H ayrandil istintak edildi. — Ben fotoğrafım ı çıkartm a­ dım. Bunun sahibi kim ise getiren bilir!

Cevabını verdi. îlk zannm yan­ lışlığı tebeyyün edince tah k ik at tam ik olundu. Süleyman efendi­ nin yeni harem i kim in nesi oldu­ ğu iyice öğrenildi.

Süleyman efendiye bu harem i­ ni tatlik eylemesi hakkında irade tebliğ olundu. Süleyman efendi de, harem i de ağladılar, sızladı­ lar; fak at k â r etmedi. Süleyman

efendi tatlik m ecburiyetinde kaldı. Genç kad ın Süleyman efendi­ nin doktoru H üseyin Remzi be­ yin hanesine çıkarıldı.

A bdülham it kadıncağızın m ut­ laka İstanbulda başka birisile ev­ lendirilm esinde ısrar ediyordu.

O sırada prens Hüseyin bey îs- tanbulda G edikpaşada oturuyor­ du. Eski nişanlısının başına gele­ ni h ab er aldı. Saraya m üracaat etti. Gösterdiği ısra r üzerine Ab- dülham ıt m uvafakat eylemekle Hüseyin beyle eski nişanlısının ni­ kâhları kıyıldı. İkisi birlikte Mı­ sıra gittiler.

Bu hanım d a annesi gibi p ara­ nın kıym etini tak d ir edenlerden değildi. G eçirilen israf hayatı ne­ ticesinde elde, avuçta b ir şey kal­ mıyordu.

Hanım Hüseyin beyden de ay­ rıldı. Başka b ir zat ile evlendi. Yeni zevci ile de m esut olam adı. Üçüncü bir ayrılıştan sonra dadı­ lıkla m aişetini tem in etm ek mec­ buriyetinde kaldı.

Bezmi hanım İstanbulda Boğa- ziçinde oturduğu yalıda hesap, kitap biîm iyen hayatım sürerek ihtiyarlıyordu.

Borca daldıkça A bdülham ide bin, iki bin lira tesviyesi için tel­ graf çekiyor; A bdülham it te her defasında Bezmi hanım ın talebini isaf eyliyor; fak at iradesini verir­ ken şifre kâtibi Asım beye:

— Bu delişm enden kurtulam ı- yacağız vesselâm! d iy e şikâyet­ te bulunuyordu.

Sarayda bazı tabirler

Efendim izin ta ra fı — A bdülha­ m idin hususî dairesi.

Karşı ta ra f — Şehzadeler dai­ resi.

F ilâr — Terlik.

M angasa — Saç m angal. Çömçe — Çay fincanı. Üsküre — Kâse.

K urnata — Benyuvar. Aşyağ — Sadeyağ.

Kap, kaçak yıkam ak — Bula­ şık yıkam ak.

Beylik tabla — K alfalara ve cariyelere çıkan tablalar. Bu ta b ­ lalarla gelen yem ekler ekseriya b erb at şeydi. Yem eklere (ark a yemeği) de denirdi.

K ayırm a yemek — F ena piş­

miş et ve sebze yemekleri b ir ara­ ya konup karıştırılarak yeniden pişirilir ise buna (kayırm a) denir­ di. Bazı sebzeler kaynaya, kayna- ya püre haline getirilirdi.

Şehirli — Saray halkının h ari­ ci olan erkek ve kadın. Sarayca pek tak d ire delâlet etm iyen b ir tabirdi.

M erdüm — Gene şehirli erkek ve kadın. Bu tabire bazan istihfaf m aksadı d a katılırdı. Saraya ge­ len vükelâ k ad ın ların d an k alfa­ lara hizm etçi nazarile b ak an lar olurdu. Bu hanım ların azam etle­ rinden m üteessir olan k alfalar da araların d a konuşurken bu hanım ­ lar hakkında (pis m erdüm !) tab i­ n le kızgınlıklarını izhar ederlerdi.

Sükker — Ekmek kadayıfı. P azarlık — Saray için çarşı­ dan sipariş edilip getirilen eşya.

T ım ara çıkm ak — Şehirde m a­ beyince m ergup ve m utem et bir zatın konağına hava tebdili için m uayyen b ir m üddetle gidip va­ k it geçirmek.

(A rkası var)

CAFER FAHRİ BEY’in kitaplar?

Nasıl tavukçuluk yapmalıdır?

25 kuruş

Tavukçuluktan nasıl

para kazanılır?

25 kuruş

Tavukçulukta

I

muvaffakiyetin sırrı

25 kuruş Satış y eri: AKŞAM KITAPHANESI 121, Ankara caddesi

Matbuat balosu

Senenin en nezih ve kibar balosu olan Matbuat balosu bu sene de 18 ikinci Kânun 934

perşem be günü akşamı

MAKSİM

SALONLARINDA

verilecektir. Kotiyon ve hediye­ lerin mebzul ve zengin olmasına bilhassa itina edildiği gibi balo esnasında dam üteaddit sürprizler hazırlanmıştır.

t " ... ."

Tayyare Cemiyetine vereceğiniz

Z E K A T ir© F İ T R E

Tayyare, Hilâliahmer ve Hima» yeietfal Cemiyetleri arasında

paylaşılacaktır.

(3)

Sahife S

Son yedi padişah (İkinci Mahmut, Abdülmecit, AbdUlâziı. Murat, AbdUlhamit, R etat, Vahidaddin) d e v iririn d e

a k ş a m

Saraya gelen kızlara verilen garip

isimler, Paris kalfa, Lizbon kalfa

Yıldız sarayı: Küçük mabeyin kapisı

it beyi - küçük Sait paşa - başkita-Saraya gelen kızların isimleri

kendilerine ve herkese nasıl bel- lettirildiği evvelce yazılmıştı. Bu isim ler çok defa b ir lügat kitabı tefeül şeklinde açılarak seçilirdi.

T esadüf ne isimler m eydana çıkarm azdı! İrtihal, Tüvanisten

(m uktedir olm ak!) gibi.

Osmanlı edebiyatında çok kul­ lanılan bazı kelim eler de intihap esnasında h atıra gelerek bunlar­ dan isimler terkip olunurdu:

Keşfiraz, Tirnigâr, M estan, Saz- kâr, Nargüzel, T eranedil (T aran- dil), Mestiâlem, Bezmiâlem, Hay- randil, Vusletseza, Reft'ardil, Pey- kâm aşk (Bigânıaşk) gibi. Fer, bent

veya fent, yab kelim eleri diğer bazı kelim elerin sonuna ilâvesile manalı, manasız isimler verilirdi:

Fetanifer, Nakşifent, Misliyap gibi.

Bazı isimler çerkes kızlarının ve harem ağalarının ağızlarında aslı ve m anası anlaşılam ıyacak derecede tahriflere uğ rard ı:

Düsat, Sezaren, Elero, Elebru, T irandez gibi.

Bazan da parlak isimler veril­ mek istenilirdi.

Emsalinur, M ihrimenent, Rayet- keşan, Feleksu, Perestu, Navıken-

daz gibi.

Saray kızlarında Calibus gibi eski rilezoflarm isimlerine benzi- yen ad lar taşıyanlar d a var idi.

F ak at en garibi P aris ve Lizbon gibi A vrupam n büyük şehirleri isimlerinin de cariyelere at takıl­ ması idi:

Paris kalfa! Lizbon kalfa!

Çok yaşa!

İkinci Sultan M ahmut zam a­ nında seferli odasında hizm et et­ miş, Mehmet ağa A bdülâzizin son senelerinde tekaüt olarak memle­ ketine gider; üstünden bir kaç se­ ne daha geçer; pirifan î olarak İs- tanbula döner. A bdülham it sara­ yında hizm et eden torunundan kendisini selâm lığa götürmesini ister; birlikte giderler.

A bdülham it geçerken umum halk tarafın d an m utat veçhile:

— Padişahım çok yaşa!

Diye bağırışılıp dua edildiğini işitir.

İhtiyar M ehmet ağa torununa: — T uhaf şey! P adişahlara çok yaşam aları için daim a herkes böyle dua eder. Bana ise hiç kim­ se bir kere bile (M ehm et ağa ! Çok yaş,a!) demedi. Böyle iken üç p a ­ dişahın ölümüne yetiştim. D ördün­ cüsü sağ iken m ezarda gibi. Be­ şincisine edilen duaları da saka­ lım ak, pak am m a işte vücudum hâlâ dipdiri dinliyorum ! /

Hoş değil mi evlât? D iyerek A llaha şükreder.

Sait

paşanın başkâtipliği

A bdülham itle M ithat paşa ara­ sında ciilûstan evvel cereyan eden m üzakereler esnasında Namık Ke­ mal beyin m abeyin başkitabetine tayin edilm esi tak a rrü r eylediği­ ni evvelce yazmıştık. Bu k a ra r ic-

ı edilm edi.

A bdülham idin vaitlerinden ilk tutm adığı, M ithat paşaya sessiz, sadasız ilk indirdiği d arb e budur. Bunun için tetkike değer.

Bu ilk «vaitte hulfun» nasıl ol­ duğu hakkında rivayetlerde ihti­ lâf vardır.

Bazıları derler k i: (Namık Ke­ m al bey ile baş mabeyinciliğe ge­ lecek Ziya beye cülûs akabinde tayin edilecekleri m em uriyetler M ithat paşa tarafından evvelden h ab er verilm işti; h a ttâ h e r ikisi huzura çıkacakları vakit giyilen setrelerini, cumalık küçük ünifor­ m alarını bile hazırlam ışlardı.)

Diğer bazıları da m abeyin mü- şürü dam at M ahmut Celâleddin paşanın nüfuz imalile A bdülha- m idi bundan ferag at ettirerek

Sa-bete getirttiğini iddia ederler. Sait paşanın bu meselenin kün- hünü bilmemesine im kân görmü­ yorum. F ak at o nedense h atıratın ­ da işin Iedünniyatını açm ağa lü­ zum görmemiş, kendisinin «kari­ hadan» bu m akam a getirildiğini yazm akla iktifayı tercih eylemiş­ tir.

M abeyin kâtipliğinde bulunmuş

o la n N u ri b e y in r e j i k o m is e ri

-esbak dahiliye nazırı Reşit beye­ fendiye vermiş olduğunu öğren­ diğim izahatı dinledikten sonra bu «karihanın» nasıl uyanmış ol­ duğunu anladım . A ncak bu iza­ hatı tırn ak içinde gösterdiğim m ütalâa ve ilâveler ile ikmal eyli-

yeceğim. (A rkası var)

Roma civarında nehirler taştı

Son günler zarfında Roma civarına şiddetli yağmurlar yağmıştır. Yağm urlardan Tibre nehri taşmış, sular birçok yerleri kaplamıştır. Bilhassa Roma civarında pek çok köyler su altında kalmıştır. Burada bazı evlerde bulunanlar sandallarla başka yerlere taşınmışlardır. Resmimizde suların istilâsına uğrıyan bazı evlerin boşaltılması görünüyor.

(4)

Sahile 8

A K Ş A M

(İkinci Mahmut, AbdOlmecit, Abdülâzia, Murat, Abdülhamit, Renat, Vahidcddin) devirlerinde

Yazan : SU LEYM AN KANI — Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur Tefrika n o* 239

Abdülham it, beşinci Muradın aklı

başına gelmesinden korkuyordu

A bdülham it iptida Sultan Mu­ radı Ç ırağan sarayına n ak le m e­ m ur Nam ık paşa ile S adullah beye biraderinin her türlü istirah at es­ babının tem inini ve doktorların tavsiyelerine harfi h arfin e riayet edilm esini em retm işti. A rada, sı­ rada hali h akkında m alûm at ta istiyordu.

D oktor Kapolyonu, gayreti mem­ nuniyetini mucip olduğu için, üçün­ cü rütbeden b ir nişan ile taltif te eylemişti.

Sultan M uradın b ir kaç adam ı­ nı kendi sarayının hizm etlerine bile alm ıştı. O nlara bu k a d a r lû- tu fk âr davranıyordu. Selefinin hizm eti m ahsusasına - yani m uha­ fazasına - on bin k uruş m aaş ile baltacı deli Mehmedi, altı bin ku­ ruş m aaş ile odacı dişlek Hüseyini, dört bin beş yüz kuruş m aaş ile kapıcı M ahm udu tayin eylemişti.

Sultan M urat tara fın d a n em ek­ tarların d an üç kişinin yüzer lira m aaş ile A bdülâziz hizm etine ta ­ yini k atil davasında şüpheli ve mühim görülm üştü! H a l’edilen Sultan M urat hizm etine de devlet ricaline mahsus böyle m aaşlarla bu adam ların tayin edilm iş olması cülûsunun ilk günlerinde Abdül- ham idin de em ektar kayırm akta Sultan M urattan aşağı kalm adığı­ nı gösteriyor.

Sultan M urat zam anında A bdü­ lâziz nezdine yüksek m aaşlı bek­ çiler tayini A bdülâzizin k a til kas­ tine delil olsa A bdülham idin de ayni yolda hareketine ayni m ana verilmek lâzım gelmez m i?

Doğrusu bu olmak gerektir ki A bdülâzize suikast davasını orta­ ya atm ak tasavvuru A bdülham i­ din m üfekkiresinde sonradan vü­ cuda gelmiştir.

Yoksa cülus günlerinde S ultan M urat hakkında ayni suretle h are­ ketle kendisinin de b irad eri aley­ hinde böyle bir tasavvura düşm üş olm akla itham edilebileceğini dü­ şünememiş demek olur!

A bdülham it saltanatının ilk gün­ lerinde Sultan M uradın k ap an d ı­ ğı Ç ırağan sarayının kapılarım h an ed an a ve m ahlû padişahın ehibbasm a açık bırakm ıştı. Bu suretle herkes Sultan M uradın cin­ neti h akkında k atı k a n a a t hasıl edebiliyordu.

O günlerde A bdülham idin bu ziyaretlerden korkusu yoktu.

F a k a t b ir ay sonra vaziyette de­ ğişiklik görüldü.

H al’dan b ir ay geçer geçmez !s- tan b u ld a Sultan M uradın tam a­ m en ifak a t bulduğu şayiası ya­ yıldı,

Sultan M urat yanındaki müs­ tahdem inden bir kaç kişi hastanın sıhhati hakkında yanlış hab erler işaa ettiklerinden dolayı tevkif olundu.

r Sultan M uradı tedavi eden dok­ to r M onceriye defaten beş yüz lira verildi; doktor Kapolyona d a yet­ miş beş lira m aaş tahsis olundu.

Bu iki doktorun bu suretle tal­ tifleri şüpheleri kuvvetlendirdi. Bu şayialar hüküm et ve padişahı Sultan M uradı tek ra r b ir kaç dok­

to ra m uayene ettirm ek m ecburi­ yetine şevketti.

Ç ırağan sarayına bir kaç dok­ to r çağırıldı.

A şağıda yazacağım ız b ir rap o r­ da im zalan m evcut olup çoğu se­ farethanelere m ensup olan bu dok­ to rlar evvelce Sultan M uradı (20 eylül) tarihinde b ir defa m uaye­ ne ettiklerini beyan eylediklerine göre etibbanm daveti bu tarihe isabet eylemek icap ediyor.

D oktorların hariçteki ifadelerin­ den teraşşuh eylediğine nazaran bunlar Sultan M uradı Ç ırağan sa­ rayının birinci k atın d a b ir odada b ir koltuğa oturmuş, ziyadesile zayıflam ış, gözlerinin feri sönmüş, benzi to p rak rengini a n d ırır b ir halde bulm uşlar; Sultan M urat koltukta m ıhlanm ış gibi harek et­ siz durduğu için kaldırm ağa ça­ lışm ışlar; validesi de kendilerde beraber uğraşm ış; fak at m uvaffak olam am ışlar; nihayet b ir ara h a ­ fif sesle anlaşılm az b ir kaç söz söylemiş; tek ra r eski beyhuşluk haline avdet etm iş; bunun üzerine doktorlar yan odaya çekilm işler; hastanın tedavisine m em ur dok­ to r Mepyo, Monceri, Kapolyon ile A tıf paşanın ifadelerini dinliyerek raporlarını tanzim eylemişler. Bu rap o r Sultan M uradın hastalığı ilerilemiş olduğunu tazam m un ey* liyormuş.

Sultan M uradın ifakat bulduğu ! hakkındaki şayianın bu muayene

ile kizbi tah ak k u k ettik ten sonra A bdülham it (m ünasip b ir fırsatta Sultan M uradı tah ta iclâs için a ra ­ ların d a ittifak eyledikleri) kendi­ sine ih b ar olunan Sultan M urat adam larından on kişiyi yanm a ge­ tirtti ki b u n lar arasında Sultan M urat sarayının harem kâhyası topal Süleyman efendi, R aif efen­ di, Seyit bey de v a r idi. A bdülha­ mit bunlara b irad eri hakkında adavete ham lolunur m ülâhazasile ceza etmeği m uvafık bulm adı.

— Sizin biçare biraderim in sıh­ hî ahvali h akkında h ak ik ate m uga­ yir haberler işaa ettiğinizi işittim. Sizi ayıplam am . K endisinden öte- denberi iyilik gördüğünüz için ona sadakat göstermeniz ve şifa bul­ m asını arzu etm eniz tabiîdir. O nun iyi olmasını ben de can ve gönül­ den arzu ederdim . F a k a t verdiği­ niz h ab erler doğru değildir. Bu­ nun için sükût etseniz daha iyi edersiniz!

Yolunda m ülâyim ane sözler söy­ ledi.

H er birini b irer m em uriyet ve hizm ete tay in eyliyerek hepsinin Ç ırağan sarayile m ünasebetlerini kesti.

A bdülham it Osmanlı h an ed a­ nında birinci Sultan M ustafa gibi hakikî ve tam b ir delinin iki defa ta h ta geçirilmiş olduğunu, h are­ kâtı akıllıdan ziyade deliye ben- ziyen Sultan İbrahim in, idraki öte- denberi kıt olan dördüncü Sultan M ustafanm bile Osmanlı tah tın d a pekâlâ kendilerine yer buldukları­ nı bilmez değildi.

Bu halde büyük biraderi, hele aklı başına gelince, saltan at iddia­ sında bulunm ağa h e r zam an haklı olacaktı.

A bdülâziz «muhteluşşuur» diye h a l’olunmuştu. F akat am cası hak­ k ında hele Sultan M urada gönder­ diği m ektubun neşrinden sonra bu sıfatı haklı ve yerinde bulmıyan- la r çok olmuştu.

Fetva em ini H alil efendinin m üsveddesini hazırladığı fetvada yalnız A bdülâzizin (em vali emiri- yeyi m asarifi nefsaniyesine sarfın­ d an ) um uru diniye ve dünyeviyeyi teşviş ve ihlâlinden, m ülk ve mil­ leti tah rip ve ızrarın d an ) bahso* lunrauştu. F a k a t sonra H ayrullah efendi tara fın d a n b u n a bazıları­ n ın tavsiyesile (m uhteluşşuur) ta ­ biri de ilâve edilmişti.

H aşan H ayrullah efendi bir ge­ ce sırdaşı Topkapı sarayı a ğ a la n imamı nakşibendî tarik in e men­ sup Konyalı Süleyman Sâlikî efen ­ diye tarikatının piri olan Bahaed- din nakşibendî ruhuna yemin et­ tire rek meseleyi açmış, bu ders şe­ riki ile uzun m üzakerelerde bulu­ n a ra k ikisi birlikte fetvayı tetkik eylemiş, ondan sonra imzaya ka­ ra r vermişti.

Naksi H alidî tarik atın d a dünya saltanatı aleyhtarlığı m evcut ol­ duğu, A llahın kullarını h ak ir gö­ rerek ceberut ve azam et satm ak pek m erdut bulunduğu cihetle Sul­ ta n Azizde bu halleri gören Süley­ m an Sâlikî efendi ark ad aşı şeyhü­ lislâm efendiyi bu k a ra ra sevkeyle- m ekte m ahzur görmemişti.

F akat sonra fetv ad a bu (m uh­ teluşşuur) tabirinin kullanılm ış ol­ m asına hepsi pişm an olm uşlardı.

(A rkası v ar)

CAFER FAHRİ BEY’în kitaptan

Nasıl tavukçuluk yapmalıdır?

26 kuruş

Tavukçuluktan nasıl

para kazanılır?

25 kuruş

Tavukçulukta

muvaffakiyetin sırrı 25 kuruş Satış yeri: AKŞAM KİTAPHANESI 121, Ankara caddesi

1934 «ı

Matbuat Almanağı

M atbuat Cemiyeti tarafından tertip edilmiştir.

933 senesinde gerek memleketin içinde ve gerek hariçte husule gelen mühim vak’alar ve hâdiseler, Vekiller heyeti, Meb’uslarımiz, Vilâyet teşkilâtı, Gazeteler ve gazeteciler Almanağın başlıca münderecatmı teşkil eder. Tanınmış muallimlerimizin günlük mevzulanaa dair kıymetli makale­ lerini de ihtira eder. Kıymetli ve nadide resimleri muhtevi olan bu eserin tab’ma sim derece itina edilmiştir. Fiatı 1 0 0 kuruştur.

(5)

Sahife 8

A K Ş A M

Sog_gdj_pııdltih (İkinci Mahmut, Ahdr AbdoUrir, Murat, Abdülhamit, Reşat, Vahidcddln) devirlerinde

X A R A V

I™ ¡«E

Y a z a n : S Ü L E Y M A N K A N İ — Tercüme, iktibas hakta mahfuzdur — Tefrika n o< 242

Abdülhamit Çırağan sarayını sıkı

bir çember içine aldırdı

A bdülham it biraderi aleyhine yapılm akta olan tah rik atın b ir gün filiyata iktiran etm esinden ve (rüş- dü avdet e tti) denilerek Sultan M uradın tah ta ricatına yol bulun­ m asından endişe içinde vakit ge­ çiriyordu.

Bu endişe büyüdükçe büyüdü. Namık paşanın nakline göre kendi sile sadrıazam Mütercim Mehmet Rüştü paşa b ir gün sara­ ya celbedilirler.

D am at M ahmut paşa vasıtasile A bdülham it m ücerret nizam ı âle­

mi ve asayişi umumîyi hıfz için Sultan M urat ile validesinin vücut­ larını izale hakkında m ahrem ane reylerini sual eder. Nam ık p aşa:

— Bu m adde bizden sorulacak şey değildir; um uru şeriyedendir; icabı serîsi araştırılm ak lâzım dır!

Cevabını verir. Sadrıazam da onu tastik eder. Sarayca işin ileri­ sine gidilm ekten ihtiraz olunur.

Sultan M uradın tam am en iyile- şemiyeceğine d a ir (Ü ssüinkılâp) ta şu rap o r neşredilm iştir:

(H ü d a v e n d ig â r sabık S u lta n M urat hazretlerinin d u ç a r o ld u k ları illetin m a ­ hiyeti h ak k ın d a geçen eylülün yirmisi tarihile tan zim v e ita eylem iş olduğu­ m uz ra p o rtta cezim v e itikadım ızca illeti m ezkûrenin b ir d a ü a d a l olduğunu b e y a n eylem iştik.

Ş im di şurasm ı d a h i ilâve ed eriz k i: Ş ayet h ak a n ı m üşarünileyh hazretleri b ir m ü d d e ti m e d id e d e n so n ra hilafı m em ul iyileşse b ile kuvayi m ü d rik e ve selâm eti akliyesini tam am ile k esbede- m ezle r.)

A lm an y a sefarethanesi tab ib i Mülih, İngiltere sefarethanesi tab ib i Dikson, F ran sa sefareth an esi tab ib i M arvan, A vusturya sefareth an esi ta b ib i Suko, .Akif, M onceri, K astori.

Bu raporun hangi tarih te veril­ diği, hangi lisanda yazıldığı gös­ terilmiyor. A ncak m etninde eylü­ lün yirmisinde başka b ir rap o r ve­ rilmiş olm asından bahsedilm esine, A bdülham idin ağustosun otuz bi­ rinde cülûs eylem iş bulunm asına nazaran bu ikinci raporun bu dok­ to rlard an cülûstan nihayet iki, üç ay sonra alınmış olması lâzım ge­ liyor. D oktorlardan böyle biribiri- ni m üteakip rap o rlar alınm ası A b­ dülham idin Sultan M urat lehine

yapılm akta olan ta h rik â tta n ne k ad ar sinirlenm ekte olduğunu gös­ teriyor.

M uayenelerin sefarethaneler ta ­ biplerine yaptırılm ası d a siyasî m ahfellerde Sultan M uradın cin­ neti hakkındaki k an aatin takviye­ si m aksadına m üpteni olduğu şüphe götürmez.

A bdülham it n e yaparsa yapsın Sultan M uradın b ir gün tam am en iyileşmesi im kânı olam ıyacağı hak­ k ın d a um um a k an aat vermeğe m u­ vaffak olam adı.

Sultan M uradın m uhafazası için ittihaz ettiği ted b irlerin k âfi ol­ m adığını da bilhassa Ali Süavi va­ kası isbat etti.

O yalnız b ir n o k tad a m uvaffak oldu:

Yıldız sarayında kendini gün­ den güne a rta n b ir d ikkatle sene­ ler ve senelerce m uhafaza ede­ bilmek!

F akat talihin ve tesadüfün yar­ dımı olmasaydı bu k a d a r sıkı ted ­ birlerine rağm en bom ba hadise­ sinde zararsız kurtulm asına gene

imkân olam ıyacaktı!

Ali Süavi vakası Sultan M urat etrafın d ak i m uhafaza kordonunun sıklaştırılm ası lüzumunu Abdül- ham ide gösterdi. Bu heyecanlı ve kanlı dersten istifade ederek Çı- rağ an sarayını k arad an ve deniz­ den, dışarıdan ve içeriden b ir mu­ h afaza ve tarassut çem beri içine aldı.

F ak at ne yapsa Sultan M uradın validesile başa çıkam ıyordu. Bu valide sultan oğlunu delilikten k u r­ tarm ak için ötedenberî hekim ler­ den ziyade hocalara ehem m iyet verirdi.

Sultan Mecidin berber başısı Hüsnü beyin yeğeni C afer beyin nakline göre doktor Peştem al- ciyan, Zanbako, Horasancı, Ser- viçen tara fla rın d a n Sultan M ura­ dın sinirlerini teskin için verilmiş reçete kaybolmuştu.

Şevkefza valide bundan sonra bütün kuvvetini üfürükçülere v e r­ miş, A bdülham idin Sultan M urat dairesinden çıkarttığı Nakşifent k alfa d a bu hususta kendisine iyi b ir m uavin bulmuştur.

A şağıda ikinci Ç ırağan vaka­ sında izah edileceği veçhile Çıra- ğandan su yolları, yahut b ir iş ve sebeple daireden çıkan ve Nakşi- fendi bulan emin vasıtalar Sultan M uradın gömlek ve çam aşırlarını kalfaya teslim ederler, o da üfü­ rükçülerle iş bittikten sonra bun­ ları ayni vasıta ile valideye isal eylerdi. Sultan M urat iyileştikten sonra saltanata nailiyeti için ya­ pılan bu dualara, büyülere ikinci Ç ırağan vakasının da m uvaffakı- yetsizliği ve N akşifent k alfan ın İstanbuldan firara m ecburiyeti üzerine ümitsizlikle nihayet veril­ miştir.

A bdülham idin ittihaz ettiği mu­ h afaza tertib a tın a rağm en Sultan M urat ile m ünasebette bulunan kurenasm dan Ali Şefkati bey su yollarından, tara ftarların d an Kle- a n ti çarşafa bürünerek Ç ırağana girmeğe, Sultan M urat ile görüş­ meğe m uvaffak olm uşlardı.

Alı Şefkati beyin babası Raşit efendi senelerce İstanbul ve İzmir güm rükleri iltizam ından büyük servet kazanm ış, oğlunu gayet iyi tahsil ettirm işti.

Ali Şefkati şehzadeliğindenberi Sultan M urada en m erbut vatan­ perverlerdendi. Ali Süavi vakasın­ d an sonra Sultan M uradı ta h ta ge­ çirm ek için vaki olan ikinci teşeb­ büsün m eydana çıkm ası üzerine Sultan H am it A li Şefkati beyi aratm ağa başlam ış, o d a emin ol­ duğu çerkes evlerinde gizlenerek ve vakit, vak it yer değiştirerek ni­ hayet soluğu A tin ad a alm ıştır.

Ali Ş efkati bey Sultan M urat sarayı ile Sultan M uradın birinci kadını M evhibe kadınefendinin m uteber k alfaların d an N akşifent k alfa ile m ünasebette bulunurdu.

N akşifent k alfa Ali Şefkati bey A tinaya savuştuktan sonra yolunu bulup Ş efkati beyin yanm a A tina­ ya kaçt;.

N akşifent k a lfa e tra fın d a dö­ nen b ir rivayete göre Sultan Mu­

radın cinneti tahakkuk edince vü­ kelâ ilk evvel validesinin niyabe­ tini tasavvur eylemişlerdi. F ak at buna seran b ir şekil bulunam a­ yınca niyabet Sultan H am ide tek­ lif edilm iş idi. Bunun üzerine A b­ dülham idin Sultan M urat iyileşin­ ce saltanatı rızasile ona terkeyli- yeceğine d a ir verdiği senet N akşi­ fen t k alfa nezdinde m ahfuz kal­ m ış; bu senedin N akşifent k alfa­ d a bulunduğunu sonradan öğre­ nen A bdülham it bunu ne yapıp yaparak elde etm ek için m abeyin kâtibi H akkı beyi A tinaya gön­ derm iş ise de H akkı bey m uvaf­ fak olm adan avdet eylemiş.

Bu rivayeti senedin M ithat pa­ şa hanım ı tara fın d a n yakıldığı hakkında evvelce neşrettiğim nak­ liyat ile tevf ik eylemek ancak Mit­ h a t paşanın A vrupaya ¿badında senedi N akşifent k a lfa d an veya hamili kim ise o ndan alıp nezdin­ de saklam ış bulunm asile kabildir. Zayıf gördüğüm bu rivayeti kaydedişim tarihen mühim olan ve ortaya çıkam ıyacağı d a anla­ şılm akta bulunan bu senet etra­ fındaki şayiaların hiç birini ihmal eylem ek istem ediğim dendir.

N akşifent k alfan ın A tm adan M ısırda İlham i paşa nezdine git­ tiği anlaşılm ış ise de akibeti m a­ lûm olam am ıştır. P ariste Ali Şef­ kati beye iltihak ederek orada ve­ fat ettiğini söyliyenler vardır.

Nakşifent kalfan ın K leanti Skal- yeri ile seviştiği ve ondan b ir kız çocuğu olduğu rivayeti de çıkarıl­ mıştır. H albuki bu kızı Nakşifent kendi parasile satın alm ış; firarın­ d a İstanbulda bırakm ış idi; bu kü­ çük çerkes kızcağızı A bdülham it tarafın d an saraya alınmış, sonra evlendirilerek çıkarılm ıştır.

(A rkası var)

Radyo

24 Şubat cumartesi

İstanbul : 18-18,30 plâk neşriyatı, 18,30-19 fransızca ders, 19-19,30 ajan3 ve muhtelif neşriyat, 19,30-21 Refik Talât bey grupu tarafından Türk mu­ siki neşriyatı, (Fahire hanım, Belkis ha­ nım, Refik Talât bey, Refik bey, Rı­ fat bey), 21-21,30 ajans ve borsa ha­ berleri ve Refik Ahmet bey tarafından konferans, 21,30-22,30 Necip Yakup bey orkestrası.

Bükreş (3 6 4 ,5 m .) •— 18 ork estra,

21 kitara konseri, 21,30 radyo jurnal, 21,50 melodi, 22,15 saksofon.

Budapeşte (550,5 m.) — 18,30 ke­

man, 19,50 orkestra, 23,30 çiğan or­ kestrası,

Paris (312,8 m.) — 21 gramofon,

22,10 radyo jurnal, 23,05 dans musi­ kisi, 1 son haberler.

Prag (470,2 m.) — 19,10 Alman radyosu, 20,20 konser, 20,55 melodi, 21,55 konser, 23,30 Ostrandan nakil.

Roma (420,8 m.) ~ 16,10 konser,

22 opera.

Varşova (1414 m.) — 19,35 caz­

bant, 20,05 radyo jiimal, 21,02 hafif musiki, 22,20 piyano, 23 kafekonser.

Viyana (506,8 m.) — 17.10 din musikisi, 18,10 konser, 20 şarkı, 20,40 radyo jümal, 21,30 operet, 23,45 gra­ mofon.

Adliye yangını maznunları

İzm it 22 — İstanbul adliye yan­ gını m aznunlan olan üç odacı b u ­ gün buraya getirildiler. Muhake­ m elerine yakında İzm it ağ ır ceza­ sında bakılacaktır.

(6)

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu apartıman bugün birçok ailelerin ara- dıkları dört odalı ve bütün teferruatı bulunan daireleri havi iyi

İğilmeğe maruz kirişlerde aksi tesirlerin ta- yini en mühim olup kirişlerin maktalarmdaki kerilmeleriıı tayininde muhakkak surette aksi tesirlerin tayin edilmesi

2,25 2 çapında oyun

Mektebin plânı L şeklinde olup esas kısımda bir antre, kat merdiveni ve arkada toplantı ve spor salonu vardır.. Diğer kola,

Muhtelif memleketler hastahane'crinde, îon zamanlarda tatbik edilen vc yazıda bahsi oe«en, di|inda tesis edilen, bir hücredeki elektrik menbnından, katı nakit « l l i p s e

Çirkinleştirenler olduğu gibi. Bu şehirlerden ba- zıları hiç mevcut olmasaydılar daha iyi olurdu; diyebi- liriz. Rutenburg, Danzing veya Lubek gi- gi şehirlerin mevcudiyetini

Evin plânına, haricî mimarisine, renklerine ve detaylarına itina edilerek muvaffak olmuş bir bina tesiri elde

Madde 52— Rakımları tayin ve tesbit olunan röper nok- talarına istinaden poligon ve nirengi noktalarının rakımları kezalik ayni şeraite tâbi olarak tayin ve tesbit olunur..