• Sonuç bulunamadı

1579 numaralı Rodosçuk (Tekfurdağı) şer’iyye sicilinin transkripsiyonu ve değerlendirilmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "1579 numaralı Rodosçuk (Tekfurdağı) şer’iyye sicilinin transkripsiyonu ve değerlendirilmesi"

Copied!
300
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SAKARYA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

1579 NUMARALI RODOSCUK (TEKFURDAĞI)

ġER’ĠYYE SĠCĠLĠNĠN TRANSKRĠPSĠYONU VE

DEĞERLENDĠRĠLMESĠ

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

Agron ĠSLAMĠ

Enstitü Anabilim Dalı : Tarih

Enstitü Bilim Dalı : Yeniçağ Tarihi

Tez DanıĢmanı: Yrd. Doç. Dr. Ümit EKĠN

TEMMUZ – 2010

(2)
(3)

BEYAN

Bu tezin yazılmasında bilimsel ahlak kurallarına uyulduğunu, baskalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel normlara uygun olarak atıfta bulunulduğunu, kullanılan verilerde herhangi bir tahrifat yapılmadığını, tezin herhangi bir kısmının bu üniversite veya başka bir üniversitedeki başka bir tez çalışması olarak sunulmadığını beyan ederim.

Agron İSLAMİ 05 Temmuz 2010

(4)

ÖNSÖZ

Milletlerin tarihleri yazıldığında en doğru bilgiler ancak o zamana ait resmi kayıtlarda bulunmaktadır. Osmanlı Devleti’ne yönelik araştırmalar da aynı özelliği taşımaktadır. Osmanlı araştırmaları, incelenen dönemlere ait resmi kayıtlara başvurmadan yapıldığında yanlış sonuçlara varmak mümkündür. Bu bakımdan tarih araştırmalarında arşiv belgelerinin ne kadar önemli olduğu ortaya çıkmaktadır.

Osmanlı müesseselerinin temelini başta İslam hukuku olmak üzere, eski Türk devlet gelenekleri ‘örfî hukuk” oluşturur. Bu devletin idarî ve adlî yapısı adalet sistemi üzerinde inşa edilmiştir. Nitekim Osmanlı devleti çeşitli kültür, ırk, din ve mezhep ayrımı yapmadan bütün halkına eşitli ve âdil bir hukuk sistemi uygulamıştır.

Osmanlı tarihi olduğu kadar, Osmanlılar ile muhatap olan milletlerin tarihini de alakadar eden son derece önemli arşiv belgelerinin başında Şer’iyye sicilleri gelmektedir. Şer’iyye sicilleri ait oldukları dönemde kadıların devlet merkeziyle yaptıkları resmi yazışmaları, halkın dilek ve şikâyetlerini, mahallî idarelere ait hukukî düzenlemeleri içeren ferman ve hükümleri, hepsinden de önemlisi ait olduğu bölgelerin sosyal ve iktisadî hayatını yansıtan kararları içermektedir. Bu nedenle Şer’iyye sicilleri Osmanlı devletinin siyasî, sosyal ve idarî tarihini teferruatlarla ortaya koymaktadır.

Tarihin ilk yıllarından itibaren bereketli toprakları ile birçok milletin dikkatini çeken ve dolayısıyla birçok akınlara ve medeniyetlere de sahne olan Rodosçuk, Osmanlı devletinin eline geçtikten sonra (1357) Edirne’ye ve İstanbul’a yakınlığının yanında Avrupa’ya fetihlere giden ordunun sefer yolu üzerinde bulunması nedeniyle önemini bir kat daha arttırmıştır. Hıristiyan ve Müslüman ahalinin bir arada yaşadığı Osmanlı dönemindeki Rodosçuk’un, iktisadî ve sosyal hayatı hakkında merak edilen birçok bilgiye incelemiş olduğumuz bu defterde rastlamanız mümkündür.

Biz bu konuyu ele aldığımızda her şeyden önce Şer’iyye sicillerinin dilini çözüp incelemek, aynı zamanda Osmanlı Devlet teşkilatı, toplum yapısı,

(5)

gelenek ve görenekleri ile bölgede yaşayan gayrimüslim ahalinin durumu hakkında araştırmacılara katkıda bulunmayı amaçladık.

Tezin konusunun seçiminde ve hazırlanmasında bana yol gösteren ve çok değerli vakitlerini bana ayıran değerli hocam Sayın Yrd. Doç. Dr. Ümit EKİN’e, çalışmamda tecrübelerinden istifade ettiğim Doç. Dr. Arif BİLGİN’e, Doç. Dr.

Yücel ÖZTÜRK’e ve Prof. Dr. Mehmet ALPARGU’ya teşekkür ederim.

Sakarya Üniversitesi’nde yüksek lisans eğitimime devam etmemde desteğini ve ilgisini gördüğüm değerli hocam Yrd. Doç. Dr. Cevdet ŞANLI’ya, bunun yanında tez çalışması sürecinde bana yardımcı olan arkadaşım Necla BOSTANCI’ya ve bu seviyeye gelmemde, her zaman yanımda olan, her türlü desteğini gördüğüm aileme sonsuz şükranlarımı sunarım. Ayrıca eğitim hayatım boyunca derslerime giren, emeğini veren bütün kıymetli hocalarıma minnettarım.

Agron İSLAMİ 05 Temmuz 2010

(6)

i

İÇİNDEKİLER

KISALTMALAR ...iii

TABLO LİSTESİ………..iv

ÖZET ...v

SUMMARY ...vi

GİRİŞ ...1

BÖLÜM 1: TEKİRDAĞ TARİHÇESİ VE OSMANLI MAHKEMELERİ……..3

1.1. Rodoscuk...3

1.2. Osmanlı Mahkemesi...5

1.3. Tanzimat’a Kadar ki Dönem...5

1.5. Şer’iyye Mahkemelerindeki Görevliler...6

1.5.1. Kadı...6

1.5.2. Kadı da Aranılan Şartlar...7

1.5.3. Kadının Yardımcıları...7

1.5.3.1. Nipleri...7

1.5.3.2. Kassamları...8

1.5.3.3. Muhzırlar ...9

1.5.3.4. Subaşlar ………9

BÖLÜM 2 : ŞER’İYYE SİCİLLERİ...10

2.1 Şer’iyye Sicillerinin Önemi...10

2.1.1 Osmanlı-Türk Tarihi Açısından...10

2.1.2 İdari Tarih Açısından...11

2.1.3.İktisadi Tarih Açısından ...11

2.1.4. Sosyal Tarih Açısından...11

2.2. Şeriyye Sicillerinin İhtiva Ettiği Belgeler...12

2.2.1.Kadılar Tarfından Kaleme Alınan Belgeler...13

2.2.1.1. İ’lam...13

2.2.1.2. Hüccet...15

2.2.1.3. Temessük...16

(7)

ii

2.2.1.4. Narh ve Tereke Listelerileri...16

2.2.2.Başka Makamlardan Sadır Olan Ve Sicile Kaydedilen Belgeler………17

2.2.2.1 Ferman...17

2.2.2.2. Buyruldu...17

BÖLÜM 3: 1579 NUMARALI RODOSCUK (TEKFURDAĞI) ŞER’İYYE SİCİLİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ...19

BÖLÜM 4: 1579 NUMARALI RODOSCUK (TEKFURDAĞI) ŞER’İYYE SİCİLİNİN ÇEVİRİSİ………32

SONUÇ ...274

KAYNAKÇA ...275

İNDEX ………...277

EKLER ...286

ÖZGEÇMİŞ ...289

(8)

v

SAÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tez Özeti Tezin Başlığı: 1579 Numaralı Rodoscuk (Tekfurdağı) Şer’iyye Sicilinin

Transkripsiyon ve Değerlendirmesi

Tezin Yazarı : Agron İSLAMİ Danışman : Yrd.Doç.Dr.Ümit EKİN

Kabul Tarihi : 05 Temmuz 2010 Sayfa Sayısı : vii (ön kısım)+286(tez)+2(ekler) Anabilimdalı : Tarih Bilimdalı : Yeniçağ Tarihi

Osmanlı sosyal ve ekonomik tarihinin en önemli kaynaklarından biri Şer’iye sicilleridir. Şer‘iye Sicilleri Osmanlı Devlet teşkilatını ayrıntılarıyla anlayabilmemiz için ayrı bir öneme sahiptir. Çünkü bu defterlerde gerek merkez ve gerekse taşranın sosyo-ekonomik, idari, mali, kültürel ve siyasi yapısı ile ilgili çok çeşitli bilgiler detaylı bir şekilde yer almaktadır. Transkripsiyonunu yapmış olduğumuz 1579 numaralı Rodosçuk Şer’iye Sicili 1041 (1631–32) yılları arasındaki belgeleri kapsamaktadır.

Bu çalışmada Osmanlı devletinde şer’iyye sicillerinin hakkında genel bilgi verilerek, metnin değerlendirmesi ve transkripsiyonu yapılmıştır.

Osmanlı Devleti’nin başkenti olan İstanbul ile Balkanlar arasında önemli bir konuma sahip olan Rodoscuk’a ait bu belgeler, şehir tarihçiliği ve mahalli hayata dair bilgiler vermektedir. Özellikle bu kaza dahilindeki nahiye, köy ve mahalleler hakkında pek çok bilgiye ulaşmak mümkündür. Ayrıca, Devlet görevlileri, halkın ileri gelenlerine dair çok sayıda kayıt bulunmaktadır. Şehirdeki ticari ilişkiler ve esnaf grupları hakkında da belgelere rastlanmaktadır.

Rodosçuk kazasında ve şehir merkezinde müslüman ve gayrimüslim reayanın iç içe yaşıyor olması toplumsal ilişkileri anlamak bakımından incelenen defterin önemini artırmaktadır. Sözü edilen kazada bulunan Müslüman, Rum, Ermeni ve Yahudi nüfusun oturduğu mahalleler ile köyler ve grupların kendi aralarındaki münasebetleri transkripsiyon ve değerlendirmesi yapılan bu defterden izlemek mümkündür.

Anahtar kelimeler: Şer’iyye sicili, Rodosçuk, Osmanlı, Tekirdağ

(9)

vi

Sakarya University Insitute of Social Sciences Summary of Master Thesis Thesis Title: Number of 1579 Rodoscuk (Tekfur dağı) Religious Court Record Transcribtion And Analytical

Author : Agron İslami Supervisor : Asist. Prof. Dr. Ümit EKİN Date : 05 July 2010 Number of Pages : vii (pre text)+

286 (main body) +2 (appendices) Department: History Subfield : History of Modern Age

One of the most important sources of the Social and Economic History of the Ottoman Empire has been the Religous Court Records. They have been of importance in orden to appreciate in detail the state organization of Ottoman Empire. For, there are a great deal of varied informations in relation to socio-economic, administrative, financial, cultural and political both of center and of province in these court records in detail.

The Court Record of Rodosçuk numbered 1579, whose transcription was made, comprises the documents belonging to the years between 1631-32 A.D. (1041 H.).

In this thesis study, giving a general information about the Court Records of Ottoman Empire, the appreciation of and transcription of the text were done.

These documents belonging to Rodosçuk which is of a important location between İstanbul and Balkans, contain the essential knowledges about urban historiography and local life. It is possible to reach a great deal knowledges related to vill, village and quarters in this township. Besides, it comprises many records in relation to state officers, notables. Documents about the commercial relations and craftman groups, are also found.

The fact that muslim and non-muslim people had been living together in Rodosçuk town and township, contributes to the importance of the court register analysed as to appreciate the social relations. It is possible that in the aforesaid township, quarters and villages where Muslim, Greek, Armenian and Jewish people settled, and the relations amongst groups with each other, can be seen through these Court Records Key Words: The Court Records, Rodosçuk, Ottoman, Tekirdağ

(10)

vii

(11)

iii

KISALTMALAR

B. : Belge C. : Cilt

D. İ. A. : Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi H. : Hicri

İ. A. : İslam Ansiklopedisi M. : Miladi

M. : Müslüman S. : Sayfa Yay. : Yayınevi Yy. :Yüzyıl Z. : Zimmi

(12)

iv

TABLO LİSTESİ

Tablo 1: Defterdeki Mahalle İsimleri ………...19

Tablo 2: Defterdeki Köy İsimleri………..20

Tablo 3: Defterdeki Ev Satışları………21

Tablo 4: Defterdeki Yiyecek Listesi……….27

(13)

1 GĠRĠġ ÇalıĢmanın Önemi

Şer‟iyye Sicilleri Osmanlı mahkemelerinde tutulan kayıtları içermektedir. Osmanlı tarihinin aydınlatılmasında bir çok başka belge koleksiyonları kullanılmasına rağmen, idari yapı, esnaf örgütleri, evlilik, boşanma, vakıf muameleleri, alım-satım işlemleri gibi hemen her konuda belge ve bilgilerin bulunduğu şer‟iyye sicilleri ya da kadı sicilleri toplumsal ilişkilerin çözümlenmesi için en elverişli kayıtları barındırmaktadır.

Bu özelliklerinden ötürü Şer‟iyye Sicilleri Osmanlı tarihi araştırmalarında kullanılan vazgeçilmez kaynaklardan biri olarak kabul edilmektedir.

ÇalıĢmanın Amacı

1596 numaralı defterin tez konusu olarak seçilmesinde birkaç hedefin gerçekleştirilmesi amaçlanmıştır. Bunlardan ilki, her şeyden önce Şer‟iyye sicillerinin dilini çözüp anlamadır. Bilindiği üzere Osmanlı döneminde kullanılan ancak günümüzde çoktan terk edilmiş olan yazı karakteri ile kaleme alınan belgelerin okunması ve yazıya dökülmesi başlıca bir problem olarak karşımızda durmaktadır. Bütün bu aşamaların katedilmesinden sonra şehrin Osmanlı Devlet teşkilatı içindeki yeri, toplumsal yapısı, gelenek ve görenekleri ile bölgede yaşayan Müslüman ve gayrimüslim ahalinin durumu anlaşılabilmektedir. Ayrıca yazma halinde ve tek nüshası bulunan defterin transkribe edilmesi bu alanda çalışan pek çok araştırmacının işini kolaylaştıracaktır.

ÇalıĢmanın Yöntemi

Tarihi bir çalışmanın güvenirliği yapılan çalışmanın belgelere dayalı olmasıyla ilgilidir.

Bu tez çalışması kendinden sonra yapılacak olan çalışmalara ortaya koyduğu belgeler ile destekleyecektir.

Tezimiz dört bölümden oluşmaktadır. İlk bölümünde Tekirdağ veya Rodosçuk mahkemesinin yapısı hakkında bilgi içermektedir. İkinci bölüm: Şer‟iyye sicillerin önemi hakkında genel bilgi verilmiştir. Üçüncü bölümde 1579 No‟lu Rodosçuk şer‟iyye sicilinin değerlendirmesini yapılmıştır. Dördüncü bölümde ise defterin tarnskripsiyonu verilmiştir.

(14)

2

BÖLÜM 1: TEKĠRDAĞ’IN TARĠHÇESĠ VE OSMANLI MAHKEMESĠ

1.1. Rodosçuk

Bugünkü Tekirdağ İli‟nin eski adı, Yunanlarda Rhaidestos, Romalılarda ise Rhaedestus biçiminde kullanılmıştır. Ünlü tarihçi Herodotos, Tekirdağ‟ın Samoslular tarafından kurulduğunu ve Bizanthe adıyla anıldığına işaret eder. Plinius ise kentten Resisto olarak söz eder ( Darkot, 1993 :835).

Osmanlılar Tekirdağ‟ı Bizans tekfurundan aldıktan sonra, Rodosto adı Rodosçuk‟a dönüşmüş ve XVIII. Yüz yıllar kadar böyle kullanmıştır (Darkot, 1993 :835).

Doğu Roma İmparatorluğu‟nda bu şehir, başkent İstanbul (Constantinople)‟a hububat temini için değerli bir limandı. Doğu Roma‟nın tahıl ambarı olarak, Rodosçuk, stratejik açıdan önemliydi. 1204‟te Haçlılar İstanbul‟u işgal ettiklerinde, Venedik şehrin kontrolünü ele geçirdi, çünkü buradan Doğu Roma başkentinin ekonomik kontrolünü idare etmek mümkün olmuştu.

Bizans İmparatorluğu‟nu babasıyla birlikte yöneten IX. Mikhail‟in ölümünün (1320) ardından Andronikos, Kantakuzenos‟un yardımıyla büyük babasından tahtı ele geçirdi.

Andronikos‟un ölümünden sonra çocuk yaştaki oğlu İonnes yönetime geçti.

Kantakuzenos da onun naibi oldu. Rakiplerinin naipliğini tanımamasından dolayı Dimetoka‟ya gidip kendisini İmparator ilan etti. Fakat, Edirne‟deki halkın direnişiyle karşılaştı. Durumdan faydalanan Bulgar kralı Aleksandır Dimetoka‟yı eline geçirdi.

Böylece Kantakuzenos, Aydın oğullarından yardım istemek zorunda kaldı. Umur Bey donanmasıyla harekete geçip Bulgarları Dimetokadan uzaklaştırdı. Ardından, İzmir Latinler taraflarından feth edilince, Kantakuzenos yine Aydın oğullarından yardım istedi. Fakat, bu sefer yardım Umur Beyden değil Orhan Bey‟den gelecektir.

Kantakuzenos aldığı yardımıyla 1346‟da Edirne‟yi ele geçirdi. Daha sonraki ilerleyen yıllara Katakuzenos, İoannos ile tahtı paylaştı. Kantakuzenos zor duruma düşünce yine Osmanlı yardımlarından faydalanmıştır. Bilhassa, 1349‟da Sırp hükümdarı Selanik‟i kuşatma altına alınca Orhan Bey, Süleyman Paşa komutasında 20.000 kişilik bir ordu gönderdi. Osmanlılar‟a yapacakları yardımlardan dolayı Kantakuzenos tarafından 1352‟de Gelibolu‟daki Çimbi kalesi teslim edildi (Darkot, 1993 :835).

(15)

3

Osmanlıların Balkanlarda yerleşmesiyle Avrupa devletleri rahatsızlık duymaya başlamıştı. Avrupalıların saldırıya geçme ihtimalini tahmin eden Süleyman Paşa çabuk davranarak Tekirdağ‟a kadar bölgeyi ele geçirdi (Darkot, 1993:835).

Şehir, Trakya ve İstanbul‟un Osmanlılarca fethi esnasında bir üs olarak kullanıldı.

İstanbul‟un fethinden sonra, Fatih Sultan Mehmed, başkentinin imarı için imaretler tesis ettirmiştir. Pek çok yerleşimin gelirleri, bu vakfa aktarılmıştır. Rodosçuk, Fatih Sultan Mehmed‟in İstanbul‟daki imaretini, kendi vergi gelirleriyle finanse eden yerleşimler arasındaydı. Ticaretteki artış, bölgede ekonomik gelişmeyi sağlamış, bu ekonomik gelişme sürecini de, Rodosçuk‟taki artan vakıf faaliyetleri izlemiştir. Örneğin, II.

Mehmed (Fatih)‟in İmaret‟inin vergi gelirlerindeki artış göze çarpmaktadır: 1528 ve 1540–41 arasında, Rodosçuk‟taki vakıf geliri, %79 oranlık bir artışla, 67.720 akçeden 121.542 akçeye yükselmiştir. Şehir başka vakıfları da kendine doğru çekmiştir.

Örneğin, Kanuni‟nin sadrazamı olan Rüstem Paşa, Rodosçuk‟ta yatırım yapmıştır.

Rüstem Paşa vakfının, Rodosçuk‟ta hayır kurumları bulunmaktaydı; onun adını taşıyan cami (Yeni Cami olarak da bilinen), ismini merkezi bir mahalleye vermiştir. Aynı şekilde, hayırsever işlerinin yanında Rodosçuk‟ta yatırım yapmış olan vakıf kurucularının isimleri Cennet Hatun ve Canpaşaoğlu gibi birkaç mahalleye verilmiştir (Özlem Sert Sandfuchs, Reconstructing a Townfrom its Court Records Rodosçuk (1546-1553), (Yayımlanmamış Doktora Tezi, München 2008, s. 25-27).

Tekirdağ ili, konumu nedeniyle Trakya bölgesi kültürü içinde önemli bir yer tutmaktadır. Bölge, Yüzyıllarca Anadolu ile Balkanlar, daha da geniş düşünecek olursak Ortadoğu ile güneydoğu Avrupa ülkeleri arasında birleştirici ya da ayırıcı bir faktör olarak önemini korumuştur (Cengiz, 2008: 19).

1.2. Osmanlı Mahkemesi

Osmanlı Devletini‟in kuruluşundan itibaren idari mekanizmasının en üst kademesinde bulunan Padişahlar, taşraya, farklı statüde iki yönetici göndermişler, bunların liderliğinde idari, askeri ve hukuki örgütlenmeyi sağlamışlardır. Bu görevlilerden birisi

“Bey” (Beylerbeği ya da Sancakbeği) olup ehl-i örf mensubudur. Diğer de ehl-i ilim mensubu olan kadıdır (Ortaylı, 2001:69). Kadı ve Bey birbirlerinin astı ya da üstü olmamakla birlikte, birbirlerini denetlemek durumundaydılar. Kadının hükmü olmadan bey herhangi bir icraatta bulunamaz, kadı da beyin icra yetkisi olmadan hükmünü

(16)

4

uygulatamazdı. Transkripsiyonu yapılan defterin kapsadığı dönemde küçük bir şehir ve köylerden oluşan Rodoscuk kazasının bazı ulema mensuplarına arpalık olarak verildiği görülmektedir. Arpalık tabiri, devlet memurlarına hizmette bulundukları dönemde maaşlarına ek olarak verilen, görev bitiminden sonra ise bir tür emekli maaşı olarak ayrılan gelir ya da gelir kaynağı için kullanılmıştır. Arpalık uygulamasının başlangıcı 15. yüzyıla kadar götürülebilmekle birlikte 17. yüzyıldan itibaren yaygınlaştığını görmekteyiz. Bu yüzyıl, klasik dönemdeki kurumların fonksiyonlarını yitirmeye ve dönüşümlerin başladığı bir çağ olarak nitelendirilebilir. 17. yüzyılın ortalarına kadar ana hatlarıyla devam eden klasik dönem kaza teşkilatı da bu dönüşümden aynı şekilde payını almıştır. Defterdeki kimi kayıtlar incelendiğinde Rodosçuk kadılarının da bu kazayı ber-vech-i arpalık tasarruf ettikleri ortaya çıkmaktadır. Bu dönemde kadılar kazaya gelmeyip İstanbul‟da oturmakta, üzerlerinde bulunan görevi ise yerlerine atamış oldukları naipler deruhte etmekteydi. Nitekim defterde yer alan belgelerden birinde, daha önce Bursa kadısı olan ve Rodosçuk kazasına mutasarrf olan kadının isminin Mehmet olduğu ifade edilmektedir (41/270).

Şer‟iyye mahkemeleri kadıların şer‟î hükümlere göre yargılama yaptıkları mahkemelerdir. Şer‟iyye mahkemelerini ifade etmek için mehâkim-i şer‟iyye, meclis-i şer‟î, meclis-i şer‟i Enver ve ya nebevî gibi tabirleri kullanılmaktadır (Akgündüz, 1988:76).

1.3. Tanzimat’a Kadarki Dönem

Osman Bey‟in ilk tayin ettiği memurlardan birisi kadı olmuştur. İlk dönemde kadıların yetiştireceği kaynak tesis edilemediğinden, ilk Osmanlı kadıları hep Anadolu, İran, Suriye, Mısır ve İrak gibi ülkelerinden getirilmiştir (Akgündüz, 1988:76). İzleyen yıllarda, bir çok başka kurum gibi medreselerin oluşturulmasından sonra kadıların yetiştirilmesine ehemmiyet verilmiştir.

II. Mahmud dönemine kadar şer‟iyye mahkemelerinin belli bir makam binası yoktu.

Ancak kadıların yargı işlerini yürütebilecekleri ve tarafların kendilerini her an bulabilecekleri belli yerleri kesinlikle vardır. Bu, ya kadının evinin bir köşesidir, ya da cami, mescid veya medreselerin bir odasır (Akgündüz, 1988:77).

(17)

5 1.4.Tanzimat’tan Sonraki Dönem

1276/1859 tarihli Bilumum Mehâkim-i Şer‟iyye Hakkında Nizamname ile Şer‟iyye Mahkemelerinin teşkilat ve fonksiyonları bazı sınırlamalara ve yeni düzenlemelere tabi tutulmuştur.

1248/1867 tarihli Divân-ı ahkâm-ı Adliye Nizamnamesine göre aile, miras, vakıf, şahsa karşı işlenen suçlar ve cezalar gibi hukuk-ı şer‟iyye denilen davalar dışındaki hususlar, Şer‟iyye Mahkemelerinin yetkisinden çıkarılmıştır.

1286/1870 tarihli Nizamname ile Nizamiye Mahkemelerinin temeli atılmış ve 1287/1871 tarihli nizamname ile de tam olarak tesis edilerek hukuk-ı şer‟iyye denilen hususları dışındaki bütün yargı yetkisi bunlara devr edilmiştir.

1332/1914 tarihli bir kanun ile Şer‟iyye Mahkemeleri, Adliye Nezaretine bağlanmış, 8 Nisan 1924 tarihli Mehâkim-i Şer‟iyye‟nin İlgasına ve Mehâkimin Teşkilâtına Aid Ahkâmı Muaddil kanun ile şer‟iyye mahkemeleri ortadan kaldırılmıştır (Akgündüz, 1988:77-78).

1.5. ġer’iyye Mahkemelerinde Görevliler 1.5.1. Kadı

Kadı veya hâkim, halk arasında meydana gelen davaları ve uyuşmazlıkları şer‟i ve örfî esaslara göre halleden, savcılıkla hâkimliği nefsinde toplayan, ayrıca bazı adlî yetkileri olan kimse (Doğan, 2005:669) anlamına gelmektedir.

Osmanlı adlî mekanizmasının temel taşı olan kadılar, bulundukları yerin hem hakimi, hem belediye başkanı hem de halkın her konuda müracaat edebileceği sosyal güvenlik makamı idi (Akgündüz, 1988:68). Kadılar, şer‟î muamelatta Hanefî mezhebi üzerine hüküm vermekteydi (Bayındır, 1986:33). Bununla beraber, farklı mezhep mensuplarının, isterlerlerse kendi mezheplerine göre hüküm verilmesini isteme hakları vardı. Nitekim kadılar dört mezhep hukukunu da bilmek zorunda idiler (Bayındır, 1986:349).

Nikah, izdivaç, miras taksimi, yetim ve mal-ı gâibin muhafazası, vasi tayini ve azli, vesayetlerin ve vakıfların hükümlerine riayet edilmesinin nezareti, cürüm ve cinayet ve

(18)

6

sair bütün davalar, özetle şer‟î ve hukukî bütün işler kadılar tarafından görülmekteydi (Uzunçarşılı, 1988:108-109).

Osmanlı kadısının mülkî beledî, malî, askerî ve adlî sahaları kapsayan görevleri göz önünde bulundurursa onun kadar geniş bir görev alanı bulunan bir başka memur olmadığı anlaşılmaktadır (Ortaylı, 2001:69).

1.5.2. Kadı’da Aranılan ġartlar

Kadılık yapabilmek için bazı şartlara haiz olmak gerekli idi. Mezhep imamları kadının akıllı, ergenlik çağına gelmiş, hür, Müslüman, işiten, gören ve konuşan bir kimse olması şartlarının arandığı üzerinde ittifak etmişlerdir (Bayındır, 1986: 83). Aynı zamanda kadı olacak bir şahsın şu vasıflara sahip olması da gerekir: Kadı‟nın, yerli yerinde hüküm verebilen, anlayışı kuvvetli, dürüst, hukukî meselelere ve yargılama usulüne vâkıf, kendisine gelecek hukukî davaları şer‟î esaslara göre karara bağlayacak yeterlilikte olması gerekir. Ancak bu son sayılanlar şart değil sadece kadılarda bulunması gereken vasıflardır (Akgündüz, 1988:70).

1.5.3. Kadının Yardımcıları 1.5.3.1. Kadı Nâipleri

Nâip, vekil anlamına gelmektedir. Kadılar, görev yaptıkları yerdeki bütün davalara yetişebilmek için zaman zaman kendilerine naip tayin etmişlerdir. Naibin bir veya birkaç olması kadının tayin edildiği kazanın büyüklüğüne bağlıydı. Bundan dolayı kaza, sancak ve eyalet kadılarının naibleri ona göre idi. Naipler vazifelerinin mahiyetlerine göre kaza naipleri, kadı naipleri, mevâli naipleri, bâb naipleri, ayak naipleri, arpalık naipleri olmak üzere altı kısımdır (Uzunçarşılı, 1984:117).

Naipler, son kararı vermeye yetkili değildi, daha çok sorgu hâkimi olarak görevlendirilmiştir (Akgündüz, 1988:72). Bununla beraber, Rodosçuk kazası arpalık olarak yönetildiğinden, kadılar İstanbul‟da oturmakta, bu nedenle kazayı kendi yerlerine atamış oldukları naipler yönetmekteydi.

(19)

7 1.5.3.2. Kassâmlar

Sözlükte taksim eden anlamına gelen Kassam, hukukî anlamda ölen kişilerin terekesini taksim eden şer‟î memur anlamına gelir. Mirasçıların başvurusu halinde veya bunlar arasında küçük çocukların bulunması durumunda kadı miras taksimi işine müdahale edebilirdi. Kadının nezaretinde, konunun uzmanı olan kassam tarafından ölen şahsın malları sayılır, bilirkişiler tarafından kıymetleri takdir olunarak muhallefat listeleri hazırlanır ve sicillere kaydedilirdi. İslam hukukunun belirlemiş olduğu ilkeler doğrultusunda mirasçılara payları dağıtılırdı.

Miras taksimi işlemi kadıların görevlerinden biri olmakla beraber, askeri sınıf mensuplarının sayıca kalabalık olduğu yerlerde askeri kasamlar devreye girer, bu sınıfa mensup kişilerin muhallefatını askeri kassamlar, reayadan olan kişilerin terekesi ile ilgili işleri de beledi kassamlar yürütürdü. (Ömer Barkan, “Edirne Askerî Kassamı‟na Ait Tereke Defterleri (1545-1659)”, Belgeler, C. III, Sayı: 5-6, Ankara 1966 (ss.1-479) s.2-4.

Her kadılıkta kassam defteri bulunmaktadır (Uzunçarşılı, 1984:120-21). Kassamlar taksim ettikleri terekeden resm-i kısmet verilen bir harç almaktaydı. Tanzimattan sonra bu müessese kaldırılmış sadece İstanbul kassamlığı devam etmiştir (Akgündüz, 1988:75).

1.5.3.3. Muhzırlar

Sözlük anlamı: “ihzar edici, huzura getiren” demek olan muhzırın terim anlamı ise

“şer‟î mahkemelerde davacılarla dava olunanları huzura çağıran ve savcının bazı görevlerini ifa eden memur” demektir (Özcoşar, 2004:236). Muhzırlar yerine getirdikleri hizmet karşılığında taraflardan belli bir ücret alırlardı (Akgündüz, 1988: 72- 73).

1.5.3.4. SubaĢılar

Subaşılar, emniyet ve asayişten sorumlu oldukları gibi görevleri itibariyle mahkeme ile de yakın ilişki içindeydiler. Devletin merkezindeki Çavuşların görevlerini sancak, kaza, nahiye ve köylerde subaşılar yürütürdü. Subaşılar, mahkemelerde icra ve infaz görevlerini üstlenmişlerdi. Mahkeme kararını tatbik etmek, hapsine karar verilen

(20)

8

şahısları hapsetmek, hapishaneye nezaret etmek, cezaları infaz etmek ve cezai tazminatları tahsil etmek subaşıların görevleri arasındaydı (Cengiz, 2008;19).

1.5.4.5. Katipler ve Hademeler

Şer‟iyye Mahkemelerinde görev yapan katiplerin başlıca vazifesi, tarafların iddialarını, savunmalarını, şahitlerini ve beyanlarını doğru olarak zabta geçirmektir. Ayrıca merkezden gönderilen ferman, berat gibi belgeleri de sicillere işlemek görevleri arasında bulunuyordu. Katiplerin zaman zaman keşfe çıktıkları da görülmekteydi. Bu nedenlerden ötürü, katiplik yapacak kişi güvenilir, sağlam, davaları tutanağa geçirmekte ve i‟lamları tanzim usulünde mahir olmalarına dikkat edilirdi (Akgündüz, 1988:75).

(21)

9 BÖLÜM 2: ġER’ĠYYE SĠCĠLLERĠ

Arapça bir kelime olan şer‟ veya şer‟iyye, şeriata ait, şeriatla ilgili, şeriata uygun demektir (Develioğlu, 1986: 108).

“Sicil” kaydetmek ve karar vermek anlamına gelmektedir. İnsanlarla ilgili bütün hukukî olayları, kadıların verdikleri karar suretlerini, hüccetleri ve yargıyı ilgilendiren çeşitli yazılı kayıtları ihtiva eden defterlere ise Şer‟iyye sicilleri, kadı defterleri, mahkeme defterleri, zabt-ı vekâyi veya sicillât defterleri denilmektedir (Akgündüz, 1988:17).

Osmanlı tarihinin en önemli arşiv kaynaklarından biri Şer‟iyye sicilleridir. Kadıların devlet merkeziyle yaptıkları resmî yazışmaları, halkın şikâyet ve dileklerini, kararlarını içeren bu siciller incelenmeden XV ile XX. asır arasındaki Osmanlı-Türk kültürü ve tarihini teferruatlarıyla ortaya koymak mümkün değildir (Akgündüz, 1988:12).

Bilindiği gibi Osmanlı kadısı, kazalarda görev yapan ve taşrada kazanın bütün işlerinden sorumlu en yetkili devlet görevlisi idi. Bulunduğu kazanın hem mülkî amiri, hâkimi, belediye başkanı, noter ve askerî temsilcisi olduğu gibi hem de evlenme- boşanma işleri, görev mahallinde bulunan vakıfların kontrolü ve diğer hizmetlerinin sorumlusuydu. Bütün bu işleri gören kadılar, gerek merkezden gelen resmî vesikaları gerekse diğer yerlerden kendisine gönderilmiş yazıları bu defterde kaydederlerdi.

Bundan dolayı mahkeme defterlerinde çok çeşitli belgeler bulunmaktadır (Sak, 2006:23).

2. 1. ġer’iyye Sicillerinin Önemi

2. 1. 1. Osmanlı-Türk Tarihi Açısından

Siciller sayesinde, önemli tarihi olayları, tarihi şahsiyetleri, mahallî yer adlarını ve önemli tarihî müesseseleri bütün teferruatlarıyla tespit edebilmek mümkündür. Aynı zamanda şeyhülislamlar, kazasker ve sadrazamlar gibi devlet adamlarının hayat hikâyelerini ortaya çıkarabilmek için sicillere başvurmak gerekir. Zira sicillerde kimin nereye tayin edildiği, hangi tarihte, hangi vasıfla, nasıl bir hizmeti ifa ettiği mutlaka kaydedilmektedir. Şer‟iyye sicillerinin, bütün Osmanlı ülkesinin yer ve hatta mahalle isimlerinin tespitinde önemli bilgi içermektedirler (Akgündüz, 1988:13).

(22)

10 2. 1. 2. Ġdarî Tarih Açısından

Osmanlı devletin kuruluş, yükseliş ve çöküş dönemlerinde ne gibi bir çizgi takip ettiği, idari mekanizmalarını ne şekilde yürüttüğü ve uyguladığı yöntemlerin kuruluş, yükseliş ve çöküşlerinde ne gibi etkisi olduğu sicillerden takip edilebilmektedir.

Özellikle kaza, sancak ve eyalet taksimatı, beylerbeylik, sancakbeylik, kethüdalık ve voyvodalık gibi idari; kadılık, naiblik, muhzırlık, mübaşirlik, bostancıbaşılık, çavuşluk ve subaşılık gibi adli müesseselerin hem idari yapısını hem ifa ettikleri görevlerini şer‟iyye sicillerindeki kayıtlardan ortaya koymak mümkündür. Vakıf, gedik, narh gibi sosyal ve iktisadi müessesler de sicillerdeki kayıtlardan çıkarılabilmektedir (Akgündüz, 1988:16; Moğol, 1996:7).

2. 1. 3. Ġktisadi Tarih Açısından

Şer‟iyye sicillerindeki kayıtlar göz önünde bulundurarak her sancaktan hareketle, genel itibariyle devletin iktisadi yapısını meydana çıkarmak mümkündür. Şeriyye sicillerindeki kayıtlardan XV. asırdan XX. asrın ilk çeyreğine kadar olan sürenin iktisadi gelişmesi takip edilebilir. Sanayiden küçük iş kollarına, hayvancılıktan, ziraata kadar bütün sahalardaki üretim faaliyetleri ve bu işlerle uğraşanları, Müslüman halk ile gayr-i Müslimlerin tercih ettikleri işler, gelir gider durumları, sıkıntıları, ödedikleri vergi, vergilerin çeşitleri ve miktarları, işlerindeki gelişmeler, dalgalanmalar bu kayıtlarda bulunmaktadır (Moğol, 1996:8).

2. 1. 4. Sosyal Tarih Açısından

Şer‟iyye sicillerinde, aile yapısı, ticari ahlak, sosyal yapı ile alakalı meseleler, müslim ve gayr-i müslim halk arasındaki ilişkiler gibi kayıtlar bulunmaktadır. Aynı zamanda halkın yeme-içme, giyim, müslüman halk ile gayri müslimlerin nüfus durumu, ölüm, afet, kıtlık gibi olaylar bu sicillerde mevcuttur (Moğol, 1996:8).

2. 1. 5. Hukuk Tarihi Açısından

Sicillerdeki belgelerden hareketle, Osmanlı şer‟i hukukunu en güzel misalleriyle ortaya koymak mümkündür. Vakıf veya çeşitli konulara izin verme gibi şahıs hukukunu ilgilendiren kararlar; nişan, evlenme, boşanma gibi aile hukukunu ilgilendiren kararlar;

miras, eşya, borçlar, ticaret ve kamu hukukuna dair kayıtlar, Osmanlı devletindeki

(23)

11

hukuki uygulamalara dair diğer belgeler mevcuttur. Sicillerde zimmîlerin kendi aralarındaki anlaşmazlıklara çözüm bulmak için şer‟i mahkemelere müracaat ettikleri de görülür. Ayrıca adli teşkilat içerisindeki görevlilerin durumları ve şer‟i mahkemelerin işleyişini kayıtlardan belirlemek de mümkün olabilmektedir (Moğol, 1996:11).

2. 1. 6. Askeri Tarihi Açısından

Sicillerdeki harp tarihi ve askeri konular ile ilgili kayıtlar, hazırlıklar ve seferlerin halk üzerindeki tesirleri önemli bir yer tutmaktadır. Sefer hazırlıkları, savaş esnasında ihtiyaç duyulan yiyecek, mühimmat naklinde kullanılacak deve, at gibi askeri ihtiyaçlarla, sefer zamanında halka yüklenen özel vergilerin uygulanmasıyla ilgili bilgilerle de karşılaşılmaktadır (Akgündüz, 1988:16).

Askeri görevleri açısından sefer sırasında geçilecek yol, köprü, çeşmelerin tamiri ve erzak temininin başlıca sorumlusu da kadıdır. Yangın ve zelzele zamanlarında ordu sevkiyatı, donanma inşası gibi olağanüstü durumlarda acilen inşaat işçisi, kalfa ve usta sevki, malzeme sağlanması için kadılara emir verilirdi. Avarız vergilerinin toplanması sefer zamanında gerekli okçu, kürekçi, beygir temini, bunların nakli için iskelelerde at gemilerinin hazırlanması da kadıların görevleri arasındadır (Ortaylı, 2001:72). Bütün bunlar Şer‟iyye sicilleri kayıtlarında bulunmaktadır.

2. 2. ġer’iyye Sicillerinin Ġhtiva ettiği Belgeler

Şer‟iyye sicillerindeki yazılı kayıtları iki gruba ayırabiliriz. Bunlardan birincisi; kadılar tarafından inşa edilen hüccet, i‟lâm, ma‟ruz, mürasele ve diğer kayıtlardır. İkinci grubu ise, kadıların tarafından düzenlenmeyen ama kendilerine hitaben gönderildiği için sicile kaydedilen fermanlar, tayin beratları, buyruldular ve diğer hüküm ve çeşitleri oluşturmaktadır (Akgündüz, 1988:20)

2. 2. 1. Kadılar Tarafından Kaleme Alınan Belgeler 2. 2. 1. 1. Ġ’lâm

İ‟lâm, sözlükte, haberdar etme, bildirme, anlatma anlamlarının yanı sıra mahkeme sonunda, taraflara verilen resmî hüküm sureti anlamına da gelmektedir (Doğan, 2005:610). Şer‟iyye sicillerindeki manası ise hâkimin bir konu hakkında İslam

(24)

12

şeriatına dayanarak verdiği hükmü içeren ve üstünde imza ve mührünü taşıyan vesikadır (Bayındır, 1986:3). İ‟lam‟ı diğer şer‟iyye sicil kayıtlarından ayıran en önemli özellik hâkimin verdiği kararı içermesidir (Akgündüz, 1988:29).

2. 2. 1. 1. 1. Ġ’lamların özellikleri a-Hâkimin imza ve mührü

Hâkimin imza ve mührü ilamın üstünde yer alır. İmza, hakimin kendi eliyle yazmış olduğu ismi ile künyesinden ibarettir.

b-Da’vâcinin adı ve adresi

İ‟lâmda evvela sırayla da‟vacının oturduüu şehir ve mahalle, adı, babasının adı, eğer memleketi ayrı bir yer ise memleketinin ismini de yazılır. Bu konuda bütün şer‟iyye sicillerinde ortak bir yazım şeklinin bulunduğunu biliyoruz. Örnek vermek gerekirse bahsedilen belgeler hemen her zaman şu şekilde başlar: “Medîne-i Rodoscuk mahallatından Bevvâb Mehmed Bey mahallesinde sakin olan Mehmed bin Hüseyin …”

c-Da’vâlının adı

Da‟vâlının adı, şöhreti varsa ve babasının adı yazılır, tıpkı davacıda olduğu gibi bunun da nerede ikamet ettiği yazılır.

d-Da’vâ konusu

Hâkim, alınan ifadeyi inceler, mükerrer olan kısımları çıkarır ve lüzumsuz sözleri i‟lâma yazılmaması dikkat eder.

e-Da’vâcının cevabı

Da‟valı da‟vacının iddiasını ya kabul eder ya da reddeder. Yahut iddiayı hükümsüz bırakacak şekilde karşı da‟vâ (def‟) açar.

f-Beyyine Talebi (ispat edecek delil)

Beyine, iddiayı ispat edecek delil demektir. Da‟vâlı iddiayı kabul etmezse, hâkim da‟vâcıdan da‟vayı ispat etmesini ister. Bu da çoğunlukla şahitlerin mahkemede verdikleri ifade doğrultusunda olur.

g-Ġspat veya Yemin

(25)

13

İ‟lamın bu bölümde da‟vacının getirdiği şahitlerin ifadeleri yer alır. Da‟vacı, iddiasını ispat edemediği takdirde karşı tarafa bir yemin teklif edilir. İspat yükü daima davacının omuzları üzerindedir.

h-ġahidler hakkında güvenilirlik soruĢturması (ta’dîl-i tezkiye)

İ‟lamda şahidlerin gizli ve açık olarak tezkiye edildiklerinin belirtilmesi gerekir. Bu konu daha önceki dönemlerde kısa geçildiği halde ahlaki yapıda ve genel olarak insanlar arası ilişkilerdeki güvensizlikten olacak, sultan Abdülaziz‟in Cemaziye‟l-âhir 1283/11 Ekim 1866 tarihinde yayınladığı emirden sonra gerek gizli ve gerek açık olarak şahitleri tezkiye eden şahısların ve babaların isimleri, adresleri ve meşgul oldukları işler sicillerde belirtilmeye başladı.

I-Hüküm j-Tarih

Tarih genellikle Arapça yazılmaktadır veya bugünkü tarih atma şekillerine benzetmektedir.

k-ġuhûdü’l-hâl.

Bu bölümde, muhakeme sırasında dinleyici olarak bulunanların isimleri yazılır. Eğer sayıları çoksa sadece bir kısmının isimleri yazılır, diğerlere ise “ve gayrihim” ifadesiyle kayıtlara geçirilirdi (Bayındır, 1986: 3-11). Bazı yazarlar, “şühûdü‟l-hâl”de yer alan kişilerin, mahkemenin aslî yapısı içinde yer alan bir görevliler meclisi mi, hatta Batı yargılama usulündeki “jüri”ye benzetilebilecek bir statüsünün olup olmadığını tartışmış. Oysa, “şühûdü‟l-hâl”in bir jüri olmayıp hem görülen davanın o andaki izleyicileridir, hem de gelecekte o olayın bir kez daha, herhangi bir sebeple gündeme gelmesi halinde bilgilerine başvurulacak tanıklardır (Hülya Taş, “Osmanlı Kadı Mahkemesindeki “Şühûdü'l-Hâl” Nasıl Değerlendirilebilir?”, Bilig, Sayı: 44, Ankara 2008, s. 25-26.)

2. 2. 1. 3.Hüccet

(26)

14

Lugatta delil, bir fi‟ilin sabit olduğuna medar olan nesne demektir (Uzunçarşılı, 1984:108). Şer‟iyye sicillerindeki anlamı ise hüccet, kadının kararını ihtiva etmeyen, taraflardan birinin ikrarını ve diğerinin bu ikrarı tasdikini içeren ve üst tarafında bunu düzenleyen kadının mühür ve imzasını taşıyan yazılı belgeye hüccet denir (Bayındır, 1986:12). Yani bugünkü noterlerin yaptığı gibi, bir hukuki durumun kadı tarafından yazı ile tespit edilmiş halidir. Hüccetler, isteyenlere verilirken suretleri aynen sicile kaydedilirdi (Aktan, 1995:176).

2. 2. 1. 2. 1. Hüccetlerin özellikleri:

a.Taraflara verilen hüccetlerin üst tarafında hücceti veren kadının imzası ve mührü mutlaka bulunur.

b.Tarafların isim ve adreslerinin açıklanması.

c.Hüccetin konusunun ayrıntılarıyla tanıtılması.

d.Hukuki muamelenin şekli, şartları ve varsa teslim ve tesellüm işlemlerinin beyan edilmesi.

e.İkrarda bulunan kişinin karşı tarafı ibra ettiği ve ilerde yeniden dava etmeyeceği hususunda granti vermesi.

f.Tarih, ay, yıl, gün( bazen zaman dilimi)‟ün belirtilmesi.

g.Şuhûdü‟l-hâl (Akgündüz, 1988:21-22).

Hüccetlerin konuları ise: evlenme akdinin kaydıyla ile ilgili hüccetler (nikah hüccetleri), boşama ile ilgili hüccetler (talak hüccetleri), karı-kocanın geçimsizlik sebebiyle karşılıklı rıza ile ayrılmaları ile ilgili hüccetler, nafaka hüccetleri, mehir hüccetleri, köle azadı ile ilgili hüccetler, alım-satım akdi ile ilgili hüccetler, şehadet, kefalet, vekalet, diyet, sulh, ibra ve iflas ve başka olaylarla ile ilgili hüccetler düzenlenmiştir.

2. 2. 1. 3. Temessük

Sözlük anlamı, tutunma, sarılma, sıkıca tutma, hüccet ve delil ortaya koymak demek olan temessükler, miri arazide ve gayri sahih vakıflarda tasarruf hakkı sahiplerine yetkili makam veya şahıslar tarafından verilen belgelerdir. Bugünkü anlamıyla tapu demektir (Akgündüz, 1988:48).

2. 2. 1. 4. Narh Listeleri

(27)

15

Narh bir mal veya hizmet için ilgili resmî makamlarca belirlenen fiyattır. (Kütükoğlu, 1963:4). Narh verilmesi hakkında Padişahlar tarafından ferman verildiği görülse de narhın tespiti ve tanzimi ile kadılar görevliydiler (Kütükoğlu,1963:12).

Kadı, mal fiyatında değişiklik yapılmasına ihtiyaç duyulduğunda, gerektiren sebepleri tespit edip sadrazama bildirirdi. Sadrazam ise Padişaha sunduğu telhis üzerine yazılı olarak veya şifahen sadır olan fermanı aldıktan sonra kadıyı fiyat tespiti ile görevlendirirdi. Eğer kadının fiyat tespitinde bulunması uygun görülmüşse Hatt-ı Hümayun bu şekilde çıkar ve husus yine sadrazam tarafından kadıya buyuruldu ile bildirilirdi (Kütükoğlu, 1963:13).

Narh tespiti tamamlandığında Baş Muhasebe‟ye kayd edilirdi. Gelen listeler sicillere geçirilir, münâdiler çıkarılarak yeni fiyatlar esnaf ve halka ilan olunurdu (Kütükoğlu, 1963:17).

2. 2. 1. 5.Tereke Listeleri

Tereke defterleri; ölenlerin içtimaî menşe‟lerine, medenî hallerine ve aile yapılarına ait bilgilerin yanında; hayatta bulundukları sırada tasarruflarında bulunan her türlü giyim ve ev eşyası ile mobilya ve mutfak takımlarını; kiler mevcudunu; ev, bağ, bahçe ve değirmen gibi malları; köydeki çiftlik bina ve araçları ile hayvan cins ve miktarlarını;

ambarlarda mevcut veya tarlalarda ekili tahılın miktar ve çeşitlerini; atölye ve ticarethanelerdeki aletlerle malzemenin veya ticarî malların çeşit miktarlarını vermekte ve bütün bu malların tahminî veya (müzayede ile satışları sonunda) fiilî olarak tahakkuk etmiş olan fiyatlarını ayrı ayrı tespit ve nakl etmiş bulunmaktadır (Barkan, 1966:5-6).

Tereke ya da miras taksimi defterleri sayesinde o devrin sosyal hayatı, servetin dağılımını ve unsurları, maddî gelir ve imkânları; hayat standartları, ticarî usul, kredi şekilleri gibi önemli konuların aydınlatılması mümkündür (Barkan, 1966:1).

2. 2. 2. BaĢka Makamlardan Gelen ve Sicillere Kaydedilen Belgeler

Bahsedildiği gibi şer‟iyye sicillerindeki kayıtlar sadece kadılar tarafından kaleme alınan belgeler değildir. Zira merkezden taşradaki her hangi bir beylerbeyine yahut eyalete

(28)

16

veya sancak ve kazaya merkezi idare tarafından gönderilen ve hüküm denilen yazılı emirlerin çoğunluğu hep kadılara hitaben yazılırdı. Padişah tarafından gönderilen ferman, berat ve benzeri emirler, sadrazam, beylerbeyi ve kazaskerlerden gelen buyrultular ve ilgili devlet teşkilatlarından gönderilen talep ve direktiflerin birer kopyası kadılarca şer‟iyye sicillerine kaydedilirdi (Akgündüz, 1988:39).

2. 2. 2. 1. Ferman

Divan-ı Hümayun veya Paşakapı‟sındaki divanlarda alınan karalara uygun olarak yazılan ve üzerinde tuğra bulunan padişah emirlerinin (buyruk) genel adıdır. Bu kelime Padişaha ait olduğunu ifade eden “âlî-şân, hümâyûn, Padişahı, şerîf” veya itibârının yüksek olduğunu gösteren “celîlü‟l-kadr” mutluluk ve öüjde belirten “saâdet-unvân, beşâret-unvân”: şeref verdiğini ifade eden “şeref-iktirân” mutlaka uyulmasını gerektiğini gösteren “vâcibü‟l-iz‟ân, vâcibü‟l-imtisâl” ; dünyânın itaat ettiği bir buyruk olduğunu bildiren “ cihân-mutâ”; güçlü bir itibârı bulunduğunu ifade eden “ kadr- tüvân; tatbikine karşı çıkılamayacağını gösteren “kazâ-cereyân” gibi sıfatlarla birlikte kullanılırdı. Fermanla eş anlamlı olan emir ve hüküm kelimelerinin “emr-i padişahî, emr-i münîf-i vâcibü‟l-ittibâ‟; şeklinde terkipler halinde kulanıldığı da görülmektedir (Kütükoğlu, 1995:401).

Ser„iyye Sicilleri'nde "emir ve ferman" diye zikredilen hükümler, padişah tarafından, İslam hukukunun kendisine tanıdığı yasama yetkisine dayanarak veya icra kuvvetinin başı olarak kaleme aldırılırdı. (Akgündüz 1988:39) Fermanlar ya re'sen ya da müracaat üzerine düzenlenirdi. Sefer olması, asker sevki gibi devlet işlerine dair olan fermanlar doğrudan doğruya Divan-ı Hümayun‟un kararı ve padişahın emri üzerine hazırlanıp ilgili şahıslara gönderilirlerdi (Kütükoğlu, 1994:166).

Fermanların büyük bir kısmı Beylerbeyi, Sancakbeyi, Kadı gibi. bir vazifelinin mektup veya arzı yahut halktan birinin arzuhali üzerine konunun divanda görüşülüp bir karara bağlanması sonunda hazırlanırdı. Mamafih, bazen doğrudan doğruya padişahın emri ile sancaktaki bir şehzadenin isteği ve gönderdiği müsvedde üzerine veya devlet kademelerindeki bir vazifelinin verdiği örnek esas alınarak da ferman yazılabilirdi.

(Kütükoğlu, 1994:166) 2. 2. 2. 2. Buyruldu

(29)

17

Buyruldu, Osmanlı diplomatiğinde sadrazam, vezir, defterdar, kazasker, kaptan paşa, beylerbeyi gibi yüksek rütbeli vazifelilerin kendilerinden aşağı mevkilerde bulunanlara gönderdikleri emirler için kullanılan bir terimdir (Kütükoğlu, 1994:197). Osmanlı Devleti'nde padişahtan sonra şer„î ve kanunî hükümleri icra ve takip ile görevli olan makam, padişahın bir çeşit mutlak vekili bulunan sadrazamlardır (Akgündüz, 1988:44).

Sadrazamın ve diğer vazifelerinin buyruldularının kayıtlarına Şer„iyye Sicilleri'nde rastlanmaktadır.

Buyrulduları şekil bakımından beyaz üzerine buyruldular, telhis, takrir, arz üzerine buyruldular ve yazıldıkları yer bakımından merkez ile taşrada yazılanlar olarak ayırmak mümkündür (Kütükoğlu 1994:198).

BÖLÜM 3: 1579 NUMARALI RODOSCUK (TEKFURDAĞI) ġER’ĠYYE SĠCĠLĠNĠN DEĞERLENDĠRĠLMESĠ

1579 numaralı Rodosçuk şer‟iyye sicili İsam kütüphanesinden temin edilmiştir. Defter H. 1041 / 1631-1632 yıllarını kapsamaktadır. 60 varak, 118 sayfadan oluşan defter,

(30)

18

hicri 10 Safer 1041, miladi ise 7 Eylül 1631 tarihli hüccet ile başlamaktadır. Deftere geçirilen belgelerde tarih sıralamasına dikkat edilmediği tespit edilmiştir. Defterdeki belgeler yeniden numaralandırmıştır; niceki: sayfa 1, belge 1.

Yapılan incelemelerde belgelerin farklı kâtipler tarafından yazıldığı kanıtlanmıştır.

Kullanılan yazı dilinin aynı sayfada bir belgede çok okunaklı ve anlaşılır iken diğer bir belgede bozuk ve çok zor okunduğu görülmektedir.

Defterde, belge çeşitlerine baktığımızda çoğu hüccetlerden oluşurken; temessük, tezkire, tereke, vakfiye, ferman buyuruldu türü belgeler de yer alır. Şer‟iyye sicilinde karşılaştığımız okunamaz durumda ve anlaşılmayan bazı satırların kelimeleri (…), şüpheli okunanları ise soru işareti (?) gösterilir. Metinde „ayn harfi (ع) kesme işareti (‘) ile, uzatmalarda şapka işareti (^) kullanılır.

Defterde çoğu isim el-hac, Çelebi, el-müderris gibi isimlerle anıldığı belirtilir.

Tablo 1. Defterdeki Mahalle Ġsimleri

1 Abdi Hoca 20 El-Hâc Hürmüz

2 Hoca Bayezid 21 El-Hâc Mehmed

3 Behrâm Reîs 22 Yeni Mahalle

4 Bevvâb Mehmed 23 Papa Françi

5 Câmi‟-i Atîk 24 İskender Çavuş

6 Câmi‟-i Vasat 25 Hoca Veli

7 Can Paşazâde 26 Piskopos

(31)

19 Tablo 1’in devamı

8 Cennet Hâtun 27 Papa Yani

9 El-Hac Mûsa 28 Râziye hâtun

10 İskender Çavuş 29 Papa Yorgi

11 İbrahim Bey 30 Dudu Hâtun

12 Papa Manol 31 Papa Varsama

13 Abdünnebîzâde 32 Dizdarzâde

14 Mehmed Bey 33 Yunus Bey

15 El-Hâc Îsa 34 El-hac Mûsa

16 Hüseyin Çavuş 35 Hacı Hürmüz

17 Papa Peşri

18 Karâ Kâtib

19 Papa İstirâti

Tablo 2. Defterdeki Köy Ġsimleri

1 Işıklar 8 Yağcı

2 Kumbağı 9 Banados

3 Muradlu 10 Barisân

(32)

20 Tablo 2’nin devamı

4 Kayı 11 Kıluçlu

5 Gündüzlü 12 Pınarlu

6 Köse İlyas 13 Nusratlu

7 Nâib

Tablo 3. Defterdeki Ev SatıĢları

Sayfa ve Belge No.

Mahalle / Köy

Satan Alan Evin Özellikleri

Fiyat / Akça

Sayfa: 3 Belge: 9

Hoca Bayezid

M M 3 adet alt ve üst katlardaki odaları ve fırın

14. 000

Sayfa: 3 Belge:11

Hoca Bayezid

M M 3 adet alt ve üst katlardaki odaları ve fırın

12.000

Sayfa: 4 Belge:14

Nusratlı nâm

M M 4 adet alt

kattaki odaları, Ambar, Sofa, iki adet alt kattaki odaları

17. 600

(33)

21 Tablo 3’ün devamı

Sayfa: 10 Belge:47

Abdî Hoca

Z Z 1 adet alt

kattaki evi, sofa ve bir bölüm havlu

8. 000

Sayfa: 10 Belge:49

Papa Peşri

Z Z 2 adet alt ve üst kattaki odaları

17. 600 akça

Sayfa: 12 Belge:58

Papa Peşri

Z 2 adet alt

kattaki odaları ve bir bölüm avlu

8. 000

Sayfa: 12 Belge:59

Abdünne bîzâde

M M 2 adet alt

kattaki evleri, sofa ve avlu

8.400

Sayfa: 12 Belge:70

Papa Tarfil

Z Z 2 adet üst

kattaki odaları ve fırın

12. 000

Sayfa: 12 Belge:74

Papa Manol

Z Z 2 adet üst

kattaki odaları

5. 700

(34)

22 Tablo 3 ‘ün devamı

Sayfa: 19 Belge:100

Camî‟-i Atîk

Z M 2 adet alt ve üst katlardaki odaları ve bahçe

17. 000

Sayfa: 20 Belge:107

Piskopos Z Z 2 adet alt kattaki odaları, su kuyusu ve sofa

9. 000

Sayfa: 21 Belge:113

Hacı Hürmüz

M M 1 adet alt

kattaki oda, ve su kuyusu

24. 000

Sayfa: 21 Belge:114

Papa Yani

Z Z 1 adet alt

kattaki oda ve bir bölüm avlu

19. 000

Sayfa: 21 Belge:118

İskender Çavuş

M Z 1 alt ve üst katlardaki odaları ve bir bölüm bahçe

6. 500

Sayfa: 21 Belge:119

Hoca Bayezid

M M 1 adet alt

kattaki oda, ve bahçe

1.000

(35)

23 Tablo 3’ün devamı

Sayfa: 21 Belge:120

Raziye Hâtun

M M 1 adet alt

kattaki oda ve bir bölüm avlu

1.800

Sayfa: 22 Belge:122

İskender Çavuş

M M 2 adet alt kattaki evi ve fırın ve bir bölüm avlu

17. 000

Sayfa: 22 Belge:126

HacI Hürmüz

M M 1 adet alt kattaki evi, ahır, Pınar ve avlu

11.000

Sayfa: 23 Belge:129

Papa Yani

Z Z 1 adet alt

kattaki odaları ve su kuyusu

19.800

Sayfa: 23 Belge:130

Piskopos Z Z 2 adet alt ve üst katlardaki odaları ve avlu

9. 000

Sayfa: 24 Belge:137

Dudu Hâtun

M M 2 adet alt ve üst katlardaki odaları ve avlu

9.000

(36)

24 Tablo 3’ün devamı

Sayfa: 25 Belge:146

Papa Yani

Z Z 1 adet alt ve üst katlardaki odaları ve avlu

28. 000

Sayfa: 26 Belge:152

Hoca Veli

M M 2 adet alt ve üst katlardaki odaları, fırın ve bir bölüm avlu

57.000

Sayfa: 26 Belge:153

Haci Hürümü z

M M 1 adet alt

kattaki evi ve bir bölüm avlu

150.000

Sayfa: 26 Belge:162

Raziye Hâtun

M M 1 adet alt

kattaki evi ve bir bölüm avlu

2.000

Sayfa: 27 Belge:163

Papa Manol

M Z 1 adet üst ve alt katlardaki odaları ve bir bölüm avlu

12. 500

Sayfa: 31 Belge:181

Piskopos Z Z 1 adet üstün ve alt katlardaki odaları ve bir bölüm avlu

3. 900

(37)

25 Tablo 3’ün devamı

Sayfa: 35 Belge:215

Abdünne bîzâde

M M 1 alt ve üst odaları ve bir bölüm avlu

7. 000

Sayfa: 35 Belge:222

Barisân M M 2 adet alt ve üst katlardaki 0daları, Ambarı, Hamamı ve su kuyusu

15.000

Sayfa: 36 Belge:232

Hoca Veli

M M 2 adet alt ve üst katlardaki odaları, Pınarı ve bahçe

10.000

Sayfa: 38 Belge:246

Yunus Bey

M M 2 adet alt ve üst kattaki odaları, bağı, bahçe ve tuvalet

9.000

Sayfa: 38 Belge:250

El-hâc Musa

M M 1 adet alt ve üst kattaki odaları, Pınar ve bahçe

8.000

(38)

26 Tablo 3’ün devamı

Sayfa: 38 Belge:251

Can Paşa Zade

M M 1 adet alt

katlı evi ve oda ve bir bölüm arsa

5.000

Sayfa: 39 Belge:255

Leb-i Derya

M M 2 aded alt ve

üst katlardaki odaları ve Ahırı

25. 000

Sayfa: 40 Belge:259

Câmî‟-i atîk

M M 2 aded alt ve

üst katlı evleri, ahır, ve bahçe

3. 500

Sayfa: 40 Belge:262

Yunus Bey

M M 1 adet alt

katlı evi ve bir bölüm avlu

3. 000

Sayfa: 40 Belge: 267

Varsama Z Z 1 adet alt katta ve iki adet üst kattaki odalar, ve su kuyusu

6.000

(39)

27 Narh Listeleri

Osmanlı ekonomik sisteminde bütün ihtiyaç maddelerinin fiyatları senede bir kaç defa tespit edilmekteydi. Yiyecek, giyecek fiyatları, işçi, usta ücretleri günün şartlarına göre ayarlanırdı. Bu işleme ise Narh denilirdi. Narh koyma kazanın adlî ve şerî idarecisi olan kadı‟nın başkanlığında esnaf temsilcileri, ihtiyarlar heyeti ve ihtisap nezareti yetkililerinden kurulu, bir kurul tarafından yapılırdı. Yani bugünkü Belediye Komisyon‟un yaptığı işi yaparlardı. Tespit edilen fiyatlar, halka ilan edilir ve bir sureti de şer'iyye siciline geçilirdi.

Tablo 4. Defterdeki Yiyecek Listesi:

Yiyecek çeĢidi Ölçek fiyatı

Etmek / ekmek / 120

Ganem-i mukîm/Yerli koyun 1 kıyye 9

Ganem-i müsâfir / dışarıdan gelen koyun

1 kıyye 8

Lahm-ı keçi / keç eti 1 kıyye 7

Lahm-ı bakar/ inek eti 1 kıyye 4

Pastırma 1 kıyye 10

Taze üzüm 1 kıyye 4

Razâkî 1 kıyye 8

Kelter üzümü 1 kıyye 8

Lob incir / iri incir 1 kıyye 6

(40)

28 Tablo 4’ün devamı

Siyah üzüm 1 kıyye 6

Beğlerce 1 kıyye 6

Sarıca 1 kıyye 6

Keçi 1 kıyye 3

Arpacık soğanı 1 kıyye 5

Zerdalü kurusu 1 kıyye 10

Kızıcık kurusu /kızılcık kurusu

1 kıyye 4

Köfter 1 kıyye 8

Asel-i mukim/yerli bal 1 kıyye 18

Asel-i müsâfir/dışarıdan gelen bal

1 kıyye 16

Asel-i gömeç/petek bal 1 kıyye 16

Nohut 1 kıyye 6

Bakla 1 kıyye 4

Mercimek 1 kıyye 4

Mürdük 1 kıyye 4

Böğrülce 1 kıyye 5

(41)

29 Tablo 4 ‘ün devamı

Aşlık buğdayı 1 kıyye 4

Tarhana 1 kıyye 5

Bulgur 1 kıyye 5

Siyah tuz 1 ki

Kıyye

1

Beyaz tuz 1 kıyye 30

Pekmez 1 kıyye 8

Kettân-ı mısrî / Mısır keteni 1 kıyye 22

Hınna / kına 1 kıyye 8

Nişasta 1 kıyye 10

Şîravgan / Susam yağı 1 kıyye 20

Katran 1 kıyye 5

Şerbet 1 keyl 1

Nazilli inciri 1 kıyye 8

Şa‟iriyye /şehriye 1 kıyye 10

Badem 1 kıyye 28

Şalgam 1 kıyye 16

(42)

30 Tablo 4 ‘ün devamı

Turp 10 adet 1

Soğan 1 kıyye 1

Sarımsak 30 adet 1

İspanah / Ispanak 1 kıyye 6

Hurma 1 kıyye 16

Habbu‟l-lezîz / 1 kıyye 8

Armut kurusu 1 kıyye 5

Hardar /Hardal 1 kıyye 8

Üzün turşusu / üzüm turşusu 1 kıyye 4

Kuzu 1 kıyye 6

Eflak tuzu 1 kıyye 4

Revgân-ı Bezir / Bezir yağı 1 kıyye 10

Yağ mumu 1 kıyye 20

Helva-yı kara üzüm / kara üzüm helvası

1 kıyye 30

Eblebi / Leblebi 1 kıyye 20

Fındık 1 kıyye 8

(43)

31 Defterde Döneme Ait Meslekler

Şer„iyye Sicilleri yazıldıkları döneme ait sosyal ekonomik ve siyasi yapı hakkında bizlere bir çok bilgi vermektedir. Sosyo-ekonomik açıdan bilgilere ulaşabileceğimiz en güzel konu ise döneme ait meslek gruplarıdır. Meslek grupları bizlere insanların genel olarak nelerle meşgul olduklarını, yaşam standartlarını, eğitim durumlarını göstermektedir.

Meslekler; Müderris, Hoca, Papaz, Şeyh, İmam, hâtib, Müezzin, kâtib, Mektubî, Kassâm, Mi‟mâr, Usta, Ma‟den, Bağdemci, Kassab, Mumcu, Ketenci, Kuzgancı, Desteci, Keresteci, tüccâr, Aşçı, Kalaycı, Cenkçi, Börekçi, Fişekçi, Hamamcı, Arabacı, Keçeci, Bostancı, Soğancı, Demirci, Nalband, Koçak, Şahinci.

(44)

32

BÖLÜM 4: 1579 NUMARALI RODOSCUK (TEKFURDAĞI) ġER’ĠYYE SĠCĠLĠNĠN ÇEVĠRĠSĠ

Sayfa No : 1

Belge No : 1

Tarihi : 10 Safer 1041 / 08 Ağustos 1631

Mazmûn-ı Kitâba muhâlif müvekkilem merkûme Âbide hâtundan bi‟l-isâle ve yâhûd bi‟l-vekâle da‟vâ ve nizâ‟ sudûr ve zuhûr ederse lede‟l- hükkâm ve zi‟l-fazl ve‟l- ihtirâm mesmûa‟ ve makbûle olmaya dedikde vekîl-i mezbûr Halîl Çavuş ikrâr-ı meşrûhunda vekîl-i merkûm Abdullatif Çelebi‟yi bi‟l-muvâcehe tasdîk ve bi‟l- müşâfehe tahkîk etmeğin ma vaka‟a bi‟t-taleb ketb olundu fi‟l-yevmi‟l-mükemmel li‟l- ışrîn min saferi‟l-hayr li-sene ihdâ ve erba‟în ve elf

Şuhûdü‟l-hal

Fahrü‟l-müderrisîn Hasan Efendi bin Abdusselâm, diğer Hasan Efendi bin Mûsa, Mehemed Çelebi odabaşı, Yahya Çelebi el-müderris, El-hâc Hüseyin, Süleyman Çelebi el-kâtip, Şâhin bey el-cündî

Sayfa No : 1

Belge No : 2

Tarihi : 10 Safer 1041 / 08 Ağustos 1631

Medine-i Rodosçuk mahallâtından El-hâc Îsa mahallesi sâkinlerinden olub bundan (akdem) vefât eden Halil Bey bin Abdullâh‟ın veraseti sulbiyye kebîre kızları Selîme ve Âbide ve zevce-i metrûkesi Humâ hâtun ibnetü Abbâs‟a münhasıra olduğu şer‟ân münhasır oldukdan sonra mezbûre Selîme tarafından husûs-ı âti‟l-beyanı ikrâra vekîl olub merkûme Selîme‟yi ma‟rifet-i‟ş-şer‟iyye ile ârifîn olan Hasan Çelebi bin Yahyâ ve Osman Beşe bin Abdullah nâm raciller şehâdetleri ile şer‟an vekâleti sâbite olan İbrâhim Efendi bin Mehmed ve mezbûre Âbide tarafından dahî kezâlik vekîl olub merkûme Âbide‟yi dahî m‟arifet-i şer‟iyye ile ârifîn olan Mahmûd bey bin Abdallah nâm râcil ve Ali bey bin Hasan Efendi şehâdetleri ile şer‟an vekâleti sâbite olub zevci olan fahrü‟l-cüyûş Halîl Çavuş bin el-hâc Mehmed meclis-i şer‟-i hatîr-i lâzimi‟t-

(45)

33

tevkîrde merkûme Hümâ hâtun tarafından dahî husûs-ı mezbûru tasdîka vekîl olub merkûme Hümâ hatunu ma‟rifet-i şer‟iyye ile ârifîn olân Ali Bâli bin Yusuf ve Mustafâ Beşe bin Mahmûd nâm kimesneler şehâdetleri ile şer‟an vekâleti sâbite olan fahrü‟l-müderrisîn Abdüllatif Çelebi ibn İbrâhim Efendi mahzarında her birleri bi‟l- vekâle ikrâr ve takrîr-i kelâm edüp mezbûre Hüma hâtunun mehr-i müeccelinden zevci müteveffâ-yı mezbûr Halîl bey zimmetinde on bin akça hakkı olub ba‟de vefâtihî muhallefâtından ırs-i şer‟i ile intikâl eden sümün hisse-i şer‟iyyesinden dahî yigirmi bin akça isabet edüp cem‟an mezbure Hüma hâtunun zevce-i muteveffâ-yı mezbûrun muhallefâtından otuz bin akça hakkı olduğu şer‟an sâbite ve mütehakkık olub verilmek lâzım gelmeğin müvekkilelerimiz mezbûretân Selîme ve Âbide dahî babaları müteveffâ-yı mezbûre Halîl beyin muhallefatından olub mahalle-i mezbûrede vâki‟ bir tarafı yine mezbûre Hümâ hâtun mülkü ile mahdûd ve bir tarafı Esfer hâtun ve tarafeyni tarîk-i âmm ile mahdûd olub bir bâb fevkânî ve şehneşini ve iki bâb tahtânî evleri ve sofayı ve fırını ve bir miktar havluyu müştemil olan otuz bin akça kıymetlü mesbûkü‟z-zikr otuz bin akça mukâbelesinde mezbûre Humâ hâtuna ta‟yîn ve yedine teslîm ve temlik eylemeleri ile menzil-i mahdûd-ı mezkûr mezbûre Huma hâtunun mülk-i mevrûsu olub müvekkilelerimiz mezbûretân Selime ve Âbide‟nin alâka ve medhalleri yoktur dedikde vekîlân-ı mezbûrân İbrâhim Efendi ve Halîl Çelebi‟nin bi‟l- vekâle vech-i meşrûh üzere câri olan ikrârların yine vekîli mezbur Abdüllatif Çelebi ve Hüma tasdîk ve şifâhen tahkîk etmeğin mâ hüve‟l-vâki‟ bi‟t-taleb ketb olundu fi‟t- tarîhi‟l-mezbûr li-sene el-mezbûr

Şuhûdü‟l-hâl Sâbikûn

Sayfa No : 1 Belge No : 3

Tarihi : 22 Safer 1041 / 28 Eylül 1631

Medine-i Rodosçuk mahallâtından İskender Çavuş mahallesi sâkinlerinden el-hâc Musli bin Abidin nâm kimesne meclis-i şer-i hatîr-i lâzimi‟t-tevkîrde sulbiyye kızı olub bundan akdem vefât eden Âbide nâm hâtunun tesviye-i umûruna kıbel-i şer‟den mansûbe vasîsi olan babası râfi‟u hâze‟l-kitâb Mumcu Mehmed bin Mustafâ

(46)

34

mahzarında ikrâr ve takrîr-i kelâm edüb mahalle-i mezbûrede olub bundan akdem sagîr-i mezbur Mûsâ‟ya hîbe ve temlik ve teslîm eylediğim fevkânî menzilin altında vâki‟ etrâf-ı erba‟ası yine benim mülküm ve bir tarafı Hüseyin nâm kimesne mülkü ile mahdûd olan bir bâb tahtânî mülk menzilimi tûlu Bayram kimesne havlusuna varınca arzen binâ zirâ‟ıyla üç zirâ‟ olan tarîk-i hâss ile sagîri mezbûr Mûsa bey‟ nakd-i râyic- i‟l-vakt fıdda akçaya bey‟ ve teslîm ve temlîk olunub vasî-i merkûm Mehmed dahî bi‟l-vesâye ittibâ‟ ve kabûl ve kabz ve tesellüm eylediklerinden sonra semeni olan bin iki yüz akçayı bi‟t-tamâm ve‟l-kemâl vasî-i merkûm yedinden alub kabz eyledim ba‟de menzil-i mahdûd-ı mezbûr sagîri mezkûr Musâ‟nın mülk-i müşterâsıdır keyfe mâ yeşâ ve yuhtâr mutasarrıf olsun dedikde mukırr-ı mezbûru ikrâr-ı meşrûhunda vasî‟-i merkûm bi‟l-muvâcehe tahkîk edicek mâ-vaka‟a bi‟t-taleb ketb olundu fi‟l-yevmi‟s- sânî vel „işrîn fi‟t-tarihi‟l-mezbûr

Şuhûdü‟l-hâl

Abdullatif Mehmed bin Mustafa, Serdar el hac Mehmed bin Abdullah Sayfa No : 2

Belge No : 4

Tarihi : Evâsıt-ı Safer 1041 / 11-20 Eylül 1631

Medine-i Rodosçuk mahallatından Câmi‟-i Atîk mahallesi sâkinlerinden Ahmed Çelebi bin Ramazan nâm kimesne meclis-i şer‟-i hatîr-i lâzimi‟t-tevkîrde medine-i merkûmede Hüseyin Çavuş mahallesinde sâkin fahru‟s-sulehâ ve‟s-sâlikîn eş-şeyh Muslihuddîn Efendi bin Murâd nâm kimesne tarafından bey‟-i âti‟l-beyânı tasdîke vekîl olub Abdullâtîf Çelebi bin İbrâhim Efendi el-muderris ve İbrâhim bin Şa‟bân nâm kimesneler şehâdetleriyle şer‟ân vekâleti sâbite olan li-ebeveyn karındaşı Receb Efendi bin Murâd nâm kimesne muvâcehesinde ikrâr ve takrîr-i kelâm edüb silk-i mülk-i mahzımda muntazam olan emlâkımdan medine-i mezbûre sınûrı dâhilinde kurbalı? dimekle ma‟rûf mevzi‟de vâki‟ bir cânibi Keresteci İbrâhim Çelebi mülkü ve bir cânibi Kâsım oğlu Ali Çelebi mülkü ve bir cânibi Âsım bin Mustafâ Bey‟in mülkü ve bir cânibi yine kendü mülküm ile mahdûd ve tahmînen iki buçuk dönüm bir kıt‟a mülk bağımı vekîli mezbur Receb Efendi‟nin müvekkili olan mûma-ileyh eş-şeyh Muslihuddin Efendi‟ye iki bin yedi yüz nakd-i râyici‟l-vakt fıdda akçaya bey‟-i bât-ı

(47)

35

sahîh-i şer‟î ile bey‟ edüb kabz-ı semen-i ma‟dûd ve teslîm-i mübeyya‟-ı mahdûd eyledim ba‟de‟l-yevm mârrü‟z-zikr bağı mezbûr eş-şeyh Muslihuddîn Efendi‟nin mülk-i müşterâsıdır keyfe mâ yeşâ ve yuhtâr mutasarrıf olsun dedikde bâyî‟-i mezbûru ikrâr-ı meşrûhunda merkûm Receb Efendi vicâhen tasdîk ve şifâhen tahkîk edicek mâ- vaka‟a bi‟t-taleb ketb olundu fi evâsıt-ı saferi‟l-hayr lisene ihdâ ve erba‟în ve elf Şuhûdül‟hâl

Fahrü‟l-müderrisîn İbrâhim Efendi bin Hasan, Hasan Efendi bin El-hâc Ahmed, Halîl dede bin El-hâc Hamza, El-hâc Mehmed bin Abdullâh

Sayfa No : 2

Belge No : 5

Tarihi : 10 Safer 1041 / 07 Eylül 1631

Medine-i Rodosçuk mahallâtından El-hâc Îsa mahallesi sâkinelerinden Hümâ hâtun ibnetü Abbâs tarafından husûs-ı âti‟l-beyânı ikrâra vekil olub vekâleti merkûme Hümâ‟yı ma‟rifet-i şer‟iyye ile ârifîn olan Ali Bâlî bin Yusûf ve Mustafâ Bey bin Mahmud nâm kimesneler şehâdetleriyle şer‟an sâbite olan fahrü‟l-müderrisîni‟l-kirâm Abdullatif Çelebi bin İbrâhim Efendi meclis-i şer‟-i hatîr-i lâzimi‟t-tevkîrde merkûme Hümâ Hatun‟un sulbiyye kebîre kızı olan Âbide hâtun ibnetü Halîl bey tarafından husûs-ı âti‟z-zikr tasdîke vekil olub vekâleti merkûme Âbide hatunu ma‟rifet-i şer‟iyye ile ârifîn olan Mahmud bey bin Abdullâh ve Ali bey bin Hasan nâm kimesneler şehâdetleriyle şer‟an sabite olan dergâh-ı âlî dâme mahfûfen bi‟l-me‟âlî Çavuşlarından fahrü‟l-cüyûş zevci Halîl Çavuş bin el-hâc Mehmed mahzarında bil‟vekâle ikrâr ve takrir-i kelâm edüb merhûm ve mağfûrun leh Rüstem Paşa hazretlerinin evkâfından olub muvekkilem merkûme Hüma hâtun‟un taht-ı tasarrufunda olan medine-i merkûmede Curahân? dâhilinde bir cânibi merhûm-ı mezbûr hamamının külhânı ve bir cânibi Âmine hâtun mahzeni ve bir cânibi hân-ı mezbûr havlusu ve bir cânibi ( boş) ile mahdûd olub icâre-i mu‟accele ve müeccele ile mütasarrıfe olduğu bir bâb vakıf mahzenin hakk-ı tasarrufun mütevellî-i vakf olan Mehmed bey bin Abdullâh ma‟rifetiyle merkûme Âbide hâtuna (silik) ve teslîm edüp ol dahî tefevvüz ve kabz ve tesellüm eyledik dedikde vekîl-i mezbûr Abdullatif Çelebiyi ikrâr-ı meşrûhunda vekîli

Referanslar

Benzer Belgeler

Medîne-i Kayseri ve kurâsında sâkin erbâb-ı harâsetden zikr-i âtî husûsa mezrûʽâtları olan işbû râfiʽü’l-kitâb fahrü’s-sâdâtü’l-kirâm es-Seyyid Osman Ağa ibn-i

Zaferan Borlı kurâsından Çiftlik-i Süfla karyesi ahâlîsinden iken bundan akdem vefât iden Ali Emuca Oğlu İsmâîl bin Ali nâm kimesnenin verâseti Zaferan

takımında iken vefât ettiği veresesi tarafından verilen arzuhalde ifade olunan Aşir oğlu Mehmed bin Osman bin Mehmed’in ber-vech-i âtî vârisi olduklarını iddia iden

Medîne-i Sîvâs mahallâtından Uryân Müslim Mahallesi sükkânından olub bundan âkdem tarîk-i hacc-ı şerîfde vefât iden müftî-i sabık El-Hâc Mehmed Emin Efendi bin

tahammülü olduğu sûretde tahammülü mikdârı bedel-i iltizâmına zam ile irsâline bezl ve sa‘y ve makderet eylemek fermânım olmağın zabtını hâvî işbu emr-i

mefahir-il kuzat vel hükkam meadin-ül fezail-ül vel kelam anadolunun orta kolu nihayetine değin vaki’ kazaların kadıları ve naibleri zidet fazlühüm ve

Ağa’nın müteveffâ-yı merkûm Ahmed Ağa terekesinden olarak müvekkilim İbrâhim Efendi’nin vesâyetiyle(8)’aleyhinde bi’l-vekâle alacak da’vâsından dolayı mahkeme- i

itmekçi Hâcî Hasan Oğlu bayrâğının Ağâ ve Alemdârına verilen guruĢ 155 kuyûddan iki guruĢden ziyâde gümrük alınmamak içun ilâm harcı guruĢ 60 devletlü Hüsrev