• Sonuç bulunamadı

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar"

Copied!
153
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

KAMU HUKUKU ANA BİLİM DALI

CEZA HUKUKU BİLİM DALI

5237 SAYILI TÜRK CEZA KANUNU’NDA CİNSEL

DOKUNULMAZLIĞA KARŞI SUÇLAR

ERKAN ATAMAN

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

PROF. DR. HAKAN HAKERİ

(2)

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

BİLİMSEL ETİK SAYFASI

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

(3)

ERKAN ATAMAN tarafından hazırlanan 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’ nda Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar başlıklı bu çalışma 13/05/2011 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği/oyçokluğu ile başarılı bulunarak, jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

Prof. Dr Hakan HAKERİ Başkan

Doç.Dr. İbrahim DÜLGER Üye

(4)

Türk Ceza Kanunu uzun süren uygulamasını, insan hakları kavramı ile birlikte temel hak ve özgürlüklerini esas alan çağdaş bir anlayışla, yeni kavramlarla birlikte 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’na bırakmıştır.

Yeni TCK kişilerin cinsel dokunulmazlığını ihlal eden filleri 765 sayılı TCK’nın aksine “genel ahlakı ve aile nizamını” ilgilendiren ihlaller olarak değil, kişisel değerlere yönelik tecavüz olarak değerlendirmiştir. Bu bağlamda kanun koyucu 5237 sayılı TCK cinsel dokunulmazlığa karşı suçları düzenlerken doktrinde daha önceleri kullanılan cinsel saldırı, cinsel istismar, cinsel taciz gibi kavramları kullanmış 765 sayılı TCK’da geçen ırza geçme, ırza tasaddi, söz atma ve sarkıntılık kavramları terk edilmiştir.

Yeni TCK’nın cinsel suçlarla ilgili maddelerinin birtakım eksiklikleri olduğu söylenebilir. Çalışma içerisinde bu konulara ayrıntılı olarak değerlendirilecektir. Yeni yürürlüğe giren birçok yasada bu tür eksiklikler olabilir. Ancak YTCK’daki bu aksaklıkların öğreti görüşleri ve Yargıtay Kararları ile giderileceğini düşünmekteyim.

Böylesine önemli bir konuda bana çalışma olanağı sağlayıp bilimsel araştırma mutluluğunu kazandıran ve çalışmalarım esnasında her türlü yardımlarını ve yakın alakasını gördüğüm değerli Hocam, Sayın Prof. Dr. Hakan HAKERİ’YE, Jüri Üyeleri Sayın Doç.Dr. İbrahim Dülger’e ve Sayın Yrd.Doç.Dr.Murat Aksan’a, çalışmalarım esnasında yardımlarını esirgemeyen Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza Hukuku Bölümü öğretim elemanlarına, ayrıca öğrenim yaşamım boyunca maddi ve manevi desteklerini gördüğüm aileme, çalışmalarım boyunca bana her türlü desteği veren sevgili eşim Duygu Ataman’a candan teşekkürü bir borç bilirim.

Bu çalışmanın ilgili tüm herkese fayda getirmesi dileğiyle

(5)

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Adı Soyadı Erkan ATAMAN Numarası 044234001015 Ana Bilim Dalı/

Bilim Dalı Kamu Hukuku / Ceza Hukuku Ö ğr enc ini n

Danışmanı Prof. Dr. Hakan HAKERİ

Tezin Adı 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nda Cinsel

Dokunulmazlığa Karşı Suçlar

ÖZET

Bu çalışmada “5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nda Cinsel Dokunulmazlığa Karşı

Suçlar ” konusu analiz edilecektir.

Bu çalışma da izlenecek yol ise; ilk olarak Cinsel dokunulmazlığa karşı suçların tarihi gelişimi analiz edilecek daha sonra Avrupa’da cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar açıklanıp irdelenecektir. Bu konuda yapılan çalışmalar ışığında, mevzuatımızda özellikle 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun ilgili maddelerinde yer bulan Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçların ortaya çıkış şekillerini, 765 sayılı yasa dönemindeki uygulamaları, bu iki yasada suçun düzenleniş itibariyle eksiklikleri ve üstünlükleri, yeni bir suç tipi olması nedeniyle ilk derece mahkeme uygulamaları ile yüksek mahkeme içtihatlarını, benzer ve farklı yönleri, ortaya konulup irdelenecektir. Tüm bunlar açıklandığında suç yönünden uygulamadan kaynaklanan aksaklıkların ortaya çıkartılması sağlanacak ve ilgili tüm herkese bu çalışma fayda sağlayacaktır.

Bu çalışma “Beş” ana bölümden oluşmaktadır. Çalışmanın Birinci Bölümünü; “Cinsel

Suçların Tarihi Gelişimi”, İkinci Bölümünü “Cinsel Saldırı Suçu”, Üçüncü Bölümünü “Cinsel İstismar Suçu” Dördüncü Bölümünü “Cinsel Taciz Suçu”, Beşinci Bölümünü

“Reşit Olmayanla Cinsel İlişki Suçu” oluşturmaktadır.

(6)

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Adı Soyadı Erkan ATAMAN Numarası 04423400105 Ana Bilim Dalı

Bilim Dalı

Public Law Department Criminal Law Ö ğr enc ini n

Danışmanı Prof. Dr. Hakan HAKERİ

Tezin Adı Crimes For Sexual Privilege ın 5237 Numbered Turkish Penal Code

SUMMARY

In this study, “Crimes For Sexual Privilege ın 5237 Numbered Turkish Penal

Code” that will be analyzed.

This study is the path to be followed, first as a sexual crime against the historical development of immunity to be analyzed later in Europe, explained and examined sexual crimes against impunity. In the light of this issue, especially in our legislation in 5237, finding the relevant articles of Turkish Criminal Code of Crimes Against Sexual output forms of immunity, during the applications of the law No. 765, these two shortcomings and advantages of the law by organizing the offense, the court of first instance because of a new type of crime applications and the high court, similar and different aspects that will be examined is placed. All this is explained in terms of crime resulting from the application and all relevant public to be provided revealing shortcomings, this study will be beneficial.

In this study, "Five" consists of main sections. The first part of the study, "The historical development of sexual crimes", the second part of the "impunity of sexual crimes against the Turkish Penal Code No. 5237 (Sexual Assault)", the third section, "Turkish Criminal Code 5237 of sexual crimes against impunity (Sexual Abuse)," The fourth part of the "5237 Sexual crimes against impunity of Turkish Penal Code No. (The Crime of Sexual Harassment) ", the fifth section," Turkish Criminal 5237 of sexual crimes against impunity (minor cases without sexual relations) examined in detail.

(7)

ÖNSÖZ i ÖZET ii SUMMARY iii KISALTMALAR LİSTESİ ix GİRİŞ 1 BİRİNCİ BÖLÜM

CİNSEL SUÇLARIN TARİHİ GELİŞİMİ

1.1. GENEL BİLGİLER 4

1.2. TÜRK HUKUKUNDA CİNSEL DOKUNULMAZLIĞA KARŞI SUÇLAR 6

1.3. 765 SAYILI ESKİ TÜRK CEZA KANUNU’NDA CİNSEL SUÇLAR 6

1.3.1. Irza Geçme 7

1.3.2. Irza Tasaddi 9

1.3.3. Sözle ve Elle Sarkıntılık 9

1.4. 2000 TARİHLİ TÜRK CEZA KANUNU TASARISI 11

1.4.1. Edep Törelerine Karşı Suçlar 11

1.4.2. Irza Geçme 12

1.4.3. Küçüklerin ve Çocukların Rızası İle Irzına Geçilmesi 15

1.4.4. Irza Tasaddi 18

1.4.5. Çocukların Rızası İle Irzına Tasaddi 19

1.4.6. Hayâsızca Hareketler 20

1.4.7. Söz Atma, Sarkıntılık, Cinsel Taciz 21

1.5. AVRUPA VE AMERİKA’DA CİNSEL DOKUNULMAZLIĞA

KARŞI SUÇLAR 22

(8)

CİNSEL SALDIRI SUÇU

2.1. GENEL BİLGİLER 29

2.2. BASİT CİNSEL SALDIRI SUÇU 32

2.2.1. Fail ve Mağdur 32

2.2.1.1. Fail 32

2.2.1.2. Mağdur 34

2.2.2. Maddi Unsur 37

2.2.3. Manevi Unsur 41

2.2.4. Hukuka Aykırılık Unsuru 43

2.3. NİTELİKLİ CİNSEL SALDIRI SUÇLARI 43

2.3.1. Fail ve Mağdur 43

2.3.1.1. Fail 43

2.3.1.2. Mağdur 44

2.3.2. Maddi Unsur 46

2.3.3. Manevi Unsur 49

2.3.4. Hukuka Aykırılık Unsuru 50

2.4. DAHA AĞIR CEZAYI GEREKTİREN NİTELİKLİ HALLER 50

2.4.1. Suçun Beden veya Ruh Bakımından Kendisini Savunamayacak

Durumda Bulunan Kişiye Karşı İşlenmesi 50

2.4.2. Kamu Görevinin veya Hizmet İlişkisinin Sağladığı Nüfuz Kötüye

Kullanılmak Suretiyle Suçun İşlenmesi 53

2.4.3. Üçüncü Derece Dâhil Kan veya Kayın Hısımlığı İlişkisi İçinde Bulunan

Bir Kişiye Karşı Suçun İşlenmesi 55

2.4.4. Silâhla veya Birden Fazla Kişi Tarafından Birlikte İşlenmesi 57

2.4.4.1. Suçun Silahla İşlenmesi 57

2.4.4.2. Suçun Birden Fazla Kişi ile İşlenmesi 58

2.4.5. Mağdurun Direncinin Kırılması Sağlayacak Ölçünün Ötesinde Cebir

Kullanılması (TCK 102/4) 60

2.5. NETİCESİ SEBEBİYLE AĞIRLAŞAN CİNSEL SALDIRI SUÇLARI 62

2.5.1. Mağdurun Beden veya Ruh Sağlığının Bozulması 62

(9)

2.6.1. Suça Teşebbüs ve Gönüllü vazgeçme 64

2.6.1.1. Teşebbüs Olgusu 64

2.6.1.2. Gönüllü Vazgeçme 70

2.6.2. İştirak 70

2.6.3. İçtima 73

2.7 KİŞİYİ HÜRRİYETİNDEN YOKSUN BIRAKMA SUÇUNUN CİNSEL

AMAÇLA İŞLENMESİ 75

2. 8. KOVUŞTURMA, GÖREVLİ MAHKEME, SUÇUN YAPTIRIMI 75

2.8.1. Kovuşturma 75

2.8.2. Görevli Mahkeme 76

2.8.3. Suçun Yaptırımı 76

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM CİNSEL İSTİSMAR SUÇU

3.1. GENEL BİLGİLER 77

3.2. BASİT CİNSEL İSTİSMAR SUÇUNUN UNSURLARI 80

3.2.1. Fail 80

3.2.2. Mağdur 81

3.2.3. Maddi Unsur 83

3.2.4. Manevi Unsur 85

3.3. NİTELİKLİ CİNSEL İSTİSMAR SUÇU 86

3.3.1. Fail 87

3.3.2. Mağdur 87

3.3.3. Maddi Unsur 88

3.3.4. Manevi Unsur 89

3.4. CİNSEL İSTİSMAR SUÇUNUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ ŞEKİLLERİ 89

3.4.1. Teşebbüs 89

3.4.2. İştirak 92

3.4.3. İçtima 93

(10)

Suçu İşlemesi 94

3.4.4.2. Çocuğun Vasisi, Eğiticisi, Öğreticisi, Bakıcısı, Çocuğa Sağlık Hizmeti Veren, Çocuğa Karşı Koruma ve Gözetim Yükümlülüğü

Altında Bulunan Diğer Bir Kişinin Suçu İşlemesi 95

3.4.4.3. Hizmet İlişkisinin Sağladığı Nüfuz Kötüye Kullanılmak Suretiyle

Suçun İşlenmesi 97

3.4.4.4 Birden fazla kişi tarafından birlikte Suçun İşlenmesi 98

3.4.4.5. Suçun Cebir veya Tehdit Kullanmak Suretiyle İşlenmesi 99

3.4.5. Netice Sebebiyle Ağırlaşmış Haller 101

3.4.5.1.Netice Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama 101

3.4.5.2.Mağdurun Ruh ve Beden Sağlığının Bozulması 102

3.4.5.3.Suçun Sonucu Mağdurun Bitkisel Hayata Girmesi veya Ölmesi 104

3.5. KOVUŞTURMA, GÖREVLİ MAHKEME, SUÇUN YAPTIRIMI 107

3.5.1. Kovuşturma 107

3.5.2. Görevli Mahkeme 107

3.5.3. Suçun Yaptırımı 107

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

REŞİT OLMAYANLA CİNSEL İLİŞKİ SUÇU

4.1. GENEL BİLGİLER 109

4.2. FAİL VE MAĞDUR 111

4.3. MADDİ UNSUR 113

4.4. MANEVİ UNSUR 115

4.5. SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ ŞEKİLLERİ 115

4.5.1. Teşebbüs 115

4.5.2. İçtima 116

4.4.3. İştirak 116

4.5. REŞİT OLMAYANLA CİNSEL İLİŞKİ SUÇUNUN NİTELİKLİ HÂLİ 117

4.6. GÖREVLİ MAHKEME, SUÇUN YAPTIRIMI, KOVUŞTURMA 117

(11)

4.6.3. Kovuşturma 117 BEŞİNCİ BÖLÜM

CİNSEL TACİZ SUÇU

5.1. GENEL BİLGİLER 118

5.2. FAİL VE MAĞDUR 120

5.3. MADDİ UNSUR 121

5.4. MANEVİ UNSUR 122

5.5. CİNSEL TACİZ SUÇUNA İLİŞKİN CEZAYI ARTIRAN SEBEPLER 123

5.5.1. Suçun Hiyerarşi Kapsamında İşlenmesi 123

5.5.2. Cinsel Taciz Sonucunda Mağdurun İşi Bırakmak, Okuldan veya

Ailesinden Ayrılmak Zorunda Kalmış Olması 124

5.6. CİNSEL TACİZ SUÇUNUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ ŞEKİLLERİ 124

5.6.1. Teşebbüs 124

5.6.2. İştirak 125

5.6.3. İçtima 125

5.7. CİNSEL TACİZ SUÇUNDA SORUŞURMA, KOVUŞTURMA

GÖREVLİ MAHKEME VE YAPTIRIM 126

5.7.1. Soruşturma ve Kovuşturma 126 5.7.2. Yaptırım 126 5.7.3. Görevli Mahkeme 127 SONUÇ VE DEĞERLENDİRME 128 KAYNAKÇA 136 ÖZGEÇMİŞ 143

(12)

KISALTMALAR LİSTESİ

age Adı Geçen Eser

agm adı geçen makale

Aşa aşağıda b. bent bkz bakınız B baskı C. Cilt C.D Ceza Dairesi

CGK Ceza Genel Kurulu

CK Ceza kanunu

CMK Ceza Muhakemesi Kanunu

CMUK Ceza Muhakemeleri Usul Kanunu

Çev: Çeviren

d. Daire

dn. Dipnot

E Esas

HD Yargıtay Hukuk Dergisi

HGK Yargıtay Hukuk Genel Kurulu

K. Karar krş Karşılaştırınız m. Madde R.G Resmi Gazete S Sayı s. Sayfa T. Tarih

TBB Türkiye Barolar Birliği

TCK Türk Ceza Kanunu

Yarg Yargıtay

YTCK Yeni Türk Ceza Kanunu

Yuk. Yukarıda

(13)

GİRİŞ

Cinsel suçların özellikle eski çağlardaki cezalandırılış biçimine bakıldığında adam öldürme suçunda olduğu gibi bu suçların da; yitirilmiş olan değerin bir daha yerine konulamayacağı türden eylemler biçiminde algılanmış oldukları gözlemlenmektedir. Ayrıca, toplumsal düzenlemeler en eski çağlardan başlayarak, bireylerin birbirlerine karşı işledikleri suçlardan doğan zararların şu ya da bu şekilde giderilmesine çalışırken; diyet ya da tazminat türünden uzlaştırıcı araçlardan da yararlanmaktadırlar.

Karşılaştırmalı hukuk incelendiğinde de öncelikle kanunların cinsel dokunulmazlığa karşı suçlara ilişkin olarak bölüm başlıklarında cinsel özgürlüğün ön plana çıkarıldığı görülmektedir. Örneğin; İsviçre Ceza Kanunu'nda başlık cinsel bütünlüğe karşı suçlar iken, Alman Ceza Kanunu'nda başlık cinsel özgürlüğe karşı suçlardır.1

Uluslararası ceza hukukunda ulaşılan en son aşamayı temsil eden Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) düzeninde cinsel şiddeti tanımlanmış ve "kişinin rızası

olmaksızın cinsel dokunulmazlığını hedef alan cinsel nitelikli eylemler" ifadesine yer

verilmiştir.2 Mağdur üzerinde meşru olmayan bir şekilde fizikî ya da psikolojik hâkimiyet kurularak cinsel yolla veya cinselliği hedef almak suretiyle gerçekleştirilen, cinsel nitelik taşıyan ya da cinsel yöntem içeren her türlü fizikî ya da psikolojik saldırı, müdahale ve istismar cinsel şiddet kabul edilmektedir. Kuşkusuz söz konusu eylemin meşruiyet ölçüsü, mağdurun rızasının olup olmadığıdır.

Şiddetin en önemli görünümlerinden biri olarak beliren cinsel şiddet; kültür, dinî inanç, sosyo-ekonomik düzey ve rejim farkı olmaksızın, bütün toplumlarda,

1

Nuhoğlu, Ayşe, "Türk Ceza Kanunu'nda ve 2002 Tasarısı'nda Cinsel Suçlar", Çetin Özek Armağanı, İstanbul, 2004, s.609.

2

Uluslararası Ceza Mahkemesi Suçların Unsurları Madde 7(L)(G)-6(L) ve Madde 8(2) Topal, Ahmet, Hamdi, “Uluslararası Ceza Yargılamalarında Cinsel Suçlar”1.Bası, Seçkin Yayınevi, İstanbul, 2009, s.10

(14)

bireyin mahremiyetine, kişiliğine, beden ve ruh sağlığına ve çevresine karşı işlenen bir şiddet biçimi olup, bireyin cinsel bağımsızlığını, cinsel bütünlüğünü ve kişiliğini hedef almaktadır. Esasında, canlılara has bir duyguyu ifade eden cinsellik, tabiatta tabiatın evrensel kanunlarına tâbidir, etik bir değer ifade etmemektedir. Ancak toplumsal bir varlık olan ve bu yönüyle diğer canlılardan ayrılan insanoğlu açısından cinsellik, bir yandan tabiatın kanunlarına, diğer yandan toplumsal kurallar çerçevesinde etik değerlere tâbidir.3 Bu nedenle, tarihin her döneminde, insan hayatı içinde ayrılmaz bir parça teşkil eden cinselliğin o döneme özgü toplumsal kurallarla düzenlenmesi yoluna gidilmiştir.4 Toplumların sosyal, siyasi, ekonomik ve kültürel yapılarının taşıdığı farklılık ahlak kuralı olarak nitelendirilen değerlerin kapsam ve içeriğini değiştirdiği için, evrensel bir cinsel suç anlayışına ulaşılmasına engel olmuştur.5 Bu da gösteriyor ki cinsel suçlar her toplumun örgütlenme biçimine, hatta toplumlarda yürürlükte bulunan siyasi rejimin niteliğine bağımlı olarak farklı şekillerde ortaya çıkmıştır.

5237 sayı yasa ile ırza geçme terimi yerine ırza tasaddiyi de içerecek biçimde cinsel saldırı kavramının kabul edilmiş olması olumlu karşılanmış ve öncelikle yasanın, ceza yasasında uygulamada çelişkili kararlar verilmesinde payı olan diğer birçok kavram ikizini kaldırdığı düşünülmüştür.

Söz konusu uygulamanın, tasaddi ile ırza geçmeye eksik ya da tam teşebbüs arasında doğru dürüst bir ayrım çizememesinin bu kararda etkili olmuş olabileceğini, her koşulda yürürlükteki anlamı ile tasaddinin temel norm olup, yine eski anlamıyla ırza geçmenin bunun ağırlaştırılmış hâli olmasından uygulama kolaylığı beklenebileceği bildirilmiştir.

3

Hafızoğulları , Zeki, "Beşeri Cinsellik ve Yeni Türk Ceza Kanunu", Türk Hukuk Kurumu 71. Yıl Kuruluş Armağanı, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2005, s. 357.

4

Topal, 10.

5

Can, Cahit, Toplumsal İnsanın Evrensel Doğası ve Cinsel Suçlar, Seçkin Yayınları, Ankara, 2002, s.463.

(15)

Yasa koyucu cinsel suçlar kapsamında, bu suç tiplerinin yaptırıma bağlayan maddelerin içeriğini ve kanun sistematiğindeki yerini değiştirmekte yetinmeyerek, ayrıca yeni suç tanımlarına yer vererek “ırza geçme” ve “ırz ve namusa tasaddi” kavramları yerine, yeni “mağdur veya mağdurenin yaşını esas almak sureti ile ergin

kişiler için “cinsel saldırı”, “çocuklar için ise “cinsel istismar” tanımlarını

getirmiş,102. maddesi ile cinsel saldırı suçunu, 103. madde ile de çocukların cinsel istismarını yaptırıma bağlamıştır.6

6

Gündüz, Remzi/Gültaş Veysel, Açıklamalı/İçtihatlı 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nda Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar, Bilge Yayınevi, Ankara, 2008, s.17.

(16)

BİRİNCİ BÖLÜM

CİNSEL SUÇLARIN TARİHİ GELİŞİMİ

1.1. GENEL BİLGİLER

Farklı zaman dilimlerini içeren yirminci yüzyıl öncesi dönemde, silahlı çatışmalarda cinsel şiddete dair oldukça az sayıda düzenleme karşımıza çıkmaktadır. Bir milletin diğerinin sahip olduğu zenginlikleri ve malları elde edebilmek için kuvvet kullanmasının meşru kabul edildiği ilk dönemlerde, cinsel şiddetin başlıca mağduru konumunda olan kadınlar, elde edilmek istenen mallar içinde değerlendirilmiştir. Bu anlayışın temelinde, kadının, "erkeğin mülkiyetinde bulunan

bir eşya" statüsünde görülmesi yatmaktadır. Erken Ortaçağ Avrupası’nda kadınlar,

ataerkil değerlerin etkisiyle toprak sahiplerinin, babalarının ya da kocalarının ya da bir başka erkeğin mülkiyetinde bulunan menkul bir mal gibi görülmekteydi.7

13. yüzyıldan itibaren hukuk alanındaki gelişmeler ve yeni kuralların ortaya çıkması cinsel saldırılara ilişkin yeni kuralların oluşmasına neden olmuştur. Yine bu dönemde anlayışın zamanla değiştiği, 13. yüzyıldan itibaren silahlı çatışmaların hukukî ve ahlâkî açıdan düzenlenmesi ve belli kurallara bağlanması kapsamında cinsel saldırılara ilişkin yeni kuralların oluştuğu görülmektedir. 8

18. yüzyılın yarısına kadar Batı ülkelerinde cinsel yasalar konusundaki gelişimler şöyle özetlenebilir: Din ve devlet işleri ayrılmış görünmesine rağmen yasal mevzuat din öğesinin etkisinden kurtulamamıştır. Günah ve suç kavramlarının sınırları belirsiz durumdadır, “Anormal” olarak adlandırılan cinsel davranışlar için ölüm cezası bile verilebilmektedir. Aynı dönemde Osmanlı toplumundaki yasal mevzuatta da benzerlikler söz konusudur. 18.yüzyılın ikinci yarısından 19. yüzyılın ilk yarısına kadar olan dönemde cinsel yasalarda göreli bir demokratikleşme söz konusudur. Şiddet, zorlama, sömürü içeren cinsel davranışların suç sayılması genel kabul görmüş, geçmişte kutsal kitaplarda günah, dolayısıyla suç sayılan bir dizi

7

Topal, 56.

8

(17)

cinsel davranış ise “normal” olarak sınıflandırılmıştır. Söz konusu demokratikleşme, özellikle Fransız Ceza Yasası’nda en iyi uygulanan şeklini bulmuş ve buradan 1810 Fransız Ceza Kanunu’nu iktibas eden ülkeler mevzuatına da egemen olmuştur ve yine bizim Hicri 1276 tarihli ceza kanunumuz 1810 tarihli Fransız ceza kanunundan iktibas olunduğundan, sözü geçen genel prensipler “ahlak ve adaba aykırı suçlar” da bizim mevzuatımız için de ana eksen oluşturmuş, daha sonra ülkenin gereksinmeleri dikkate alınarak yasaya bazı hükümler eklenmiştir. 9

19. yüzyıla gelindiğinde ise, savaş hukukuna hâkim kuralların değişmesine paralel olarak savaş kapsamında gerçekleştirilen cinsel şiddet eylemleri, yeni düzenlemelere konu olmuştur.

1900'lü yıllara gelindiğinde, savaş hukukuna dair en önemli gelişme, 1899– 1907 yılları arasında Lahey Barış Konferansları neticesinde kabul edilen Lahey Sözleşmeleri'dir.10 Savaş kanun ve âdetlerinin düzenlendiği Lahey Sözleşmeleri'nde, cinsel şiddetten açıkça bahsedilmemiş, sadece bir maddede dolaylı bir şekilde yer verilerek cinsel şiddetin yasaklanması yoluna gidilmiştir. 1907 tarihli Kara Harbinin Kanunları ve Adetleri Hakkında Lahey Sözleşmesi'nin 46. maddesinde, "Aile

şerefine, şahısların hayatına ve özel mülkiyetine, keza dinî inançların ve ayinin icrasına hürmet gösterilmelidir." hükmüne yer verilerek, işgal eden muharip tarafın

aile onuru ve haklarına saygı gösterilmesi gerekliliğine vurgu yapılmıştır.11 Görüldüğü üzere, aile onuru ve haklarına saygı gösterileceğini ifade eden hükümle birlikte ırza tecavüz açıkça yasaklanmamış, ordu disiplini çerçevesinde meşru olmayan ancak silahlı çatışmalarda kaçınılmaz olarak gerçekleştirilen bir suç olarak ele alınmıştır.

Lahey Sözleşmeleri'nin etkinliği, ilk kez Birinci Dünya Savaşında test edilmiştir. Bu Sözleşmelerde aile şerefi ve haklarına saygı gösterilmesi zorunluluğu

9

www.kadinlarportali.com/cinsellik-ve-hukuk(erişim tarihi 11.02.2011)

10

Tütüncü, Ayşe Nur, 1899 ve 1907'de Lahey'de Kabul Edilen Bir Dizi Anlaşmaya verilen Ortak İsmi İfade Eden Lahey Sözleşmeleri Hakkında, Beta Yayınları, İstanbul, 2002, s.6–8.

11

(18)

hükme bağlanmış olmasına rağmen, Birinci Dünya Savaşında özellikle Almanya tarafından işgal edilen Fransa ve Belçika topraklarında yaşayan kadınların ırzına geçilmiştir. Bu dönemde gerçekleştirilen cinsel saldırılar, bireysel nitelikli eylemler olmaktan çok, hedef toplum üzerinde korku ve gözdağı vermeyi amaçlayan bir savaş aracı olarak kullanılmıştır.12

1.2. TÜRK HUKUKUNDA CİNSEL DOKUNULMAZLIĞA KARŞI

SUÇLAR

Bu alt başlıkta ise kısaca 765 Sayılı Eski Türk Ceza Kanunu ve ayrıntılı olarak 5237 Sayılı Yeni Türk Ceza Kanunu kapsamında, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar incelenecektir.

1.3 765 SAYILI ESKİ TÜRK CEZA KANUNU’NDA CİNSEL SUÇLAR

Kadın ve erkek olarak oluşturulan cinsiyet sınıflandırmasında her insan, baskın olan hormon etkisi ile görünen cinsiyetine uygun olarak cinsel yaşamını şekillendirir. Kişi cinsel hayatının düzenlemede tamamen serbesttir. Kanunlar bu noktada ferdin seksüel özgürlüğü ile toplumun ar ve hayâ duyguları arasında denge kurma görevini yerine getirirler.13

Cinsel suçlar 765 Sayılı Türk Ceza Kanunu’ nun madde 414–444 arasında 6 Fasıl halinde, Adabı Umumiye ve Nizamı Aile Aleyhine Cürümler başlığı altında düzenlenmiştir.

Umumi adab, cinsi münasebet ahlakının, hürriyetinin ve hayâ duygusunun rencide edilmemesinin zaruri kıldığı kurallara uyma mecburiyetinin oluşturduğu kurallar bütünüdür. Toplum ahlakına aykırı sayılan fiillere umumi adaba karşı suçlar denilmektedir.14

12

Topal, 16.

13

Gözübüyük, Abdullah,Polat Türk Ceza Kanunu Açıklaması, 4.Cilt, 3.Baskı, Ankara, Seçkin Yayınevi, 1976, s.131.

14

(19)

Fasıllar arasında belirtilen şekliyle suçlar; Irza Geçme (m.414–416/1, 3, 417, 418); Irza Tasaddi (m.415, 416/2, 417, 418); Edep ve iffete Saldırı (m.419) ile bunun özel şekilleri, Fuhuş Maksadıyla Kadın Oynatma ve Kadın Oynaması (m.420); Söz Atma ve Sarkıntılık (m.421); Kadın Kıyafetiyle Kadınların Bulunduğu Yere Girme (m.422); Alacağım Diye Kandırıp Kızlık Bozma (m.423); Müstehcen Yayınlar veya Söz veya Diğer Vasıtalarla Genel Adaba Tecavüz (m.426–428); Kız, Kadın ve Erkek Kaçırma veya Alıkoyma (m.429–431); Fuhşa Teşvik (m.435); Bazı Şartlarda Fuhuş İçin Aracılık, Kadın Ticareti (m.436) ve Nesep Cürümleri (m.445–447) olarak yer almaktadır.15

Esasen ırza geçme, kız kaçırma veya zina suçları hedefleri bakımından aynı niteliktedir. Bu suçları umumi adaba veya aile nizamına karşı cürümlerden ayırmak için hukuki ölçüler bulmak mümkün değildir. 765 Sayılı Türk Ceza Kanununda aynı görüşü benimsemiştir.

Irza geçme, kaçırma ve fuhuş gibi fiillerin ortak noktası cinsi arzu ile ilgili olmalarıdır. Suçu bir hakkın ihlali olarak gören objektif nazariye etkisi altında düzenlenen 765 Sayılı Türk Ceza Kanunu'nda bu tür suçlar cinsel suçlar yerine, Adabı Umumiye ve Nizamı Aile Aleyhine Cürümler başlığı altında yer almıştır.16

1.3.1. Irza Geçme

Bir kişinin (aktif) diğer kişiye (pasif) karşı rızası dışında tenasül organı ile birleşmesi durumunda ırza geçme suçundan söz edilir. Kişilerin aynı veya farklı cinsiyetlerden olması suçun oluşumunda etki etmemektedir. Bu noktada önemli olan pasif süjenin rızasının olmamasıdır.

15

Artuk, Mehmet Emin / Gökcen, Ahmet / Yenidünya, Caner, Ceza Hukuku Özel Hükümler,3. Baskı, Turhan Yayınevi, Ankara, 2002, s.23.

16

(20)

765 sayılı TCK’da düzenlenen ırza geçme suçu açısından failin ve mağdurun kim olabileceğinin açıklanması gerekmektedir. Konunun, suçun faili yönünden incelendiğinde öğretide baskın görüş bu suçun failinin sadece erkekler olabileceği yönündedir.17 Öğretide bu görüşü savunan yazarlar 765 sayılı TCK’nın 416. ve 417. maddelerinde yer alan “ırzına geçer” ve “ırzına geçen” ifadelerinin bu görüşü desteklediğini belirtmektedirler.18 Nitekim bu görüş pek çok yabancı ülke ceza yasaları tarafından da benimsenmiş ve örneğin Brezilya CK. m.213, Danimarka CK. m.216, Alman CK. m.177 ve Macar CK. m.276’da bu sucun yalnızca erkekler tarafından islenebileceği belirtilmiştir.

Suçun mağduru kanunda belirtilen yaş sınırı içerisinde bulunan küçük, kız-kadın veya erkek olabilir. Yaş sınırı ile korunmak istenen temel düşünce ise bu kapsamda bulunan küçüğün, bedeni ve ruhi olarak cinsi haysiyet ve hürriyetine karşı yapılacak bir saldırıya karşı koyabilecek güçten uzak olmasıdır.19 Kanun ile korunması hedeflenen unsur çocuktur. Kanun koyucu bu noktada çocuğun ahlaki ve cinsi bütünlüğünü koruyucu tedbirler almak istemektedir.

765 Sayılı Türk Ceza Kanunu suçu 15 yaşını bitirmeyen bir küçüğe karşı işlenmesini madde kapsamına almıştır (m.414). Kanun, belli ve sabit bir yaşı esas tutarak bu yaşa göre farklı hükümler getirmektedir. Sabit yaş sınırı yerine, hâkimin her mağdur için aynı olgunluk seviyesi tespit etmesi gerektiğini belirtenler varsa da, Erem bu hususta ülkemiz için bu yaş sınırının yukarı çekilmesinin daha doğru olacağını savunmaktadır.20

Irza geçme suçlarının tanımında karı-koca olmama gibi bir tanımlama bulunmamakla beraber, bu tür bir eylemin madde kapsamına girmediği düşüncesi eski yasa zamanında egemendi.Uygulamada ırza geçme suçunun gayri meşru bir

17

Dönmezer , Genel Adap ve Aile Düzenine Karşı Cürümler,51

18

Oral, Mehmet Irza Geçme Suçu, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi (İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Anabilim Dalı), İstanbul, 1994,s.33

19

Gözübüyük, 136–137.

20

(21)

ilişki ile olabileceği, aile içindeki durumun ise fena muamele olarak adlandırılması gerektiği kabul edilmekteydi.

1.3.2. Irza Tasaddi

Failde ırza geçme niyeti olmayarak, dış temas yolu ile cinsel dürtülerini tatmine yönelmesinde ırza tasaddi suçu oluşmaktadır. Irza tasaddi, maddi unsurun cinsel ilişki olmaması, kastın da bir kimse üzerinde doğrudan doğruya şehvani sayılan hareketlerin icrasına yönelmesi bakımından ırza geçme suçundan ayrılır. Ayrıca ırza geçme niyeti ile başlayan bir hareketin iradi olarak kesilmesi de ırza tasaddi suçu oluşabilmektedir.21

Bu suç kapsamında rastlanılan güçlük fiilin, ırza geçmeğe teşebbüs mü yoksa ırza tasaddi mi olduğu konusundadır. Tasaddi de, cinsi temas maksadı yoktur. Fail ile mağdurun vücut temaslarının cinsel ilişki olarak kabul edilmesi, muayyen bir uzvun duhulü şeklinde anlaşılmalıdır. Bunun dışında kalan hareketlerin tamamı ırza tasaddi olarak kabul edilmelidir. Başka bir ifade ile failin, ırza geçme maksadının açıkça anlaşılamadığı noktada eylem ırza geçmeye teşebbüs değil, ırza tasaddi olarak kabul edilmelidir.

1.3.3. Sözle ve Elle Sarkıntılık

765 sayılı eski TCK’ nın 421 inci maddesinde edebe ve iffete tecavüz suçlarının özel şekilleri olarak ‘söz atmak’ ve sarkıntılık olmak üzere iki suç tespit edilmiştir.’Söz atma suçu’ hayasızca hareketler ile sarkıntılık cürümleri arasında kamu iffetine karşı bir saldırı niteliğinde kabul edilmiş olmakla beraber,şikayete tabi bir suç olması itibari ile ,kanun koyucu korunan hak ve yarada ferdin rencide olan ahlak duygusunu ön planda mütalaa etmiştir.22

Söz atma ; belirli bir kişiye karşı şehvet duygusuyla sarkıntılık aşamasına varmayan ani ve sözle yapılan saldırılardır.Fiilin alenen işlenmesi şart değildir.

21

Nuhoglu, Türk Ceza Kanunu'nda ve 2002 Tasarısı'nda Cinsel Suçlar ,247.

22

(22)

Sarkıntılıkta genel ahlak,edep,iffet ve seks özgürlüğü korunan hukuki değerlerdir. Yargıtay 5.CD 26.12.1988 tarih ve 287/557 tarihli kararında sarkıntılığı;’Belli bir kimseye karşı şehevi maksatlarla işlenen ve o kişinin edep ve iffetine dokunan ani ve hareketler yönünden kesiklik gösteren söz atamdan ileri ama tasaddi boyutuna varmayan edepsizce davranışlar’ olarak tanımlamıştır.23

Ancak 105 inci maddede yer alan cinsel taciz suçunun 421 inci maddede düzenlenen fiili sarkıntılık (vücuda temas) şeklinde gerçekleşmemesi gerekir. Aksi takdirde eylem 102/1 (cinsel saldırı) ve 103/1 (cinsel istismar) inci maddeler kapsamında değerlendirilecektir.24. Örneğin yolda yürüyen bir kimseye şehevi amaçla bir şeyler söylenmesi, söz atılması ve bu kimsenin takip edilerek söz atmaya devam edilmesi, bıyık bükülmesi, el kol hareketlerinde bulunulması 105 inci madde kapsamında değerlendirilecektir.

Bu akımdan 105 inci maddenin sadece 765 sayılı TCK anlamında söz atma suçunun karşılığını oluşturmadığını, aynı zamanda bazı durumlarda sarkıntılık teşkil eden fiillerin de bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiğini belirtmeliyiz25. Buna karşılık mağdurun yanağının okşanması, yanağından bir kez öpülmesi, vücudun cinsel amacı ifade eden veya hatırlanan biçimde ellenmesi fiili sarkıntılık olarak kabul edilmekle birlikte, bu eylemler 5237 sayılı TCK anlamında cinsel taciz olarak nitelendirilemez.26

23

Yaşar, Osman, İçtihadı Türk Ceza Kanunu,Seçkin Yayınevi, Ankara, 2001,s.55

24

Yenidünya, A. Caner, “5237 sayılı Yeni Türk Ceza Kanunu’nda Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar”, Legal Hukuk Dergisi, Yıl:3, Sayı:33, İstanbul, Eylül 2005, s. 3310 (www.calismatoplum.org/sayi11/artuk.pdf)

25

Yenidünya, s.3311; Artuk, MehmetEmin/Gökcen, Ahmet/Yenidünya, A.Caner, 5237 sayılı Kanuna göre hazırlanmış Ceza Hukuku Özel Hükümler, Yeniden Gözden Geçirilmiş 6. Baskı, Ankara 2005, s.66–67.

26

Malkoç, İsmail, Genel Adap ve Aile Düzenine Karşı Cürümler,1.baskı Turhan Kitapevi, Ankara 2001, s.235; Yargıtay 765 sayılı TCK döneminde “mağdurenin külotuna, kalçasına el atma”, “mağdurenin omzuna sarılma” şeklinde gerçekleşen fiilleri sarkıntılık olarak değerlendirmiştir. Yargıtay’ın bu yöndeki kararları için bakınız. Artuk, Mehmet Emin, Cinsel Taciz ve Ceza Hukuku, in:

(23)

1.4. 2000 TARİHLİ TÜRK CEZA KANUNU TASARISI 1.4.1. Edep Törelerine Karşı Suçlar

Tasarının altıncı bölümünün başlığı "Cinsel Bütünlüğe ve Edep Törelerine

Karsı suçlardır ve bu başlık altında "ırza geçme, ırza tasaddi, hayâsızca hareketler,

söz atma, sarkıntılık, cinsel taciz, müstehcenlik, fuhşa teşvik" gibi doğrudan kişinin cinsel bütünlüğünü ve özgürlüğünü ilgilendiren suçlara yer verilmiştir. Bölüm başlığında yer alan "töre" sözcüğü, "ahlak, adet,, Edep, erdem, fazilet, gelenek,

namus, onur, örf, teamül" gibi pek çok eş anlama sahiptir.27 Ancak "edep" ve "töre" şeklinde bazen biri diğerinin yerine kullanılabilen ve son derece muğlâk, içeriği belirsiz iki sözcüğü yan yana getirmek; hele de "töre" gibi, hukukla bir arada telaffuzu pek mümkün olmayan ve genellikle olumsuz bir içeriği çağrıştıran bir sözcüğü bölüm başlığı yaparak, olumlu bir anlam katmaya çalışmak bize hiç doğru gelmemektedir. Gerçekten de özellikle ülkemizde "töre" sözcüğü, "töre cinayeti, töre evliliği" gibi olumsuzluklarla birlikte dile getirilir. Kan davası nedeniyle ya da namus bahane gösterilerek işlenen cinayetlerin hemen hepsi "törelerle" meşrulaştırılmaya çalışılır. Çağdaş ve demokratik bir ceza kanununda, hele de cinsellik gibi pek çok tabunun bulunduğu bir alanda belki de hiç yer almaması gereken sözcüklerin başında "töre" gelir. Ayrıca kaleme alınırlarken her bir kanuni tipin "açık ve belirgin" olmalarının "kanunilik ilkesi" açısından taşıdığı önem' dikkate alındığında, aynı açıklığın ceza kanununun bütünü bakımından da geçerli olması ve özellikle bölüm başlıklarının sistematik yorum açısından taşıdıkları önemin hesaba katılması gerekir. Somut olaylarda bu hususun ne gibi sorunlar çıkarabileceğini önceden kestirmek çok zor olmakla birlikte, ceza kanunu yapma tekniği açısından doğru olmadığını peşinen söylemek mümkündür.

Prof. Dr. Yılmaz Günal’a armağan, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, C:49, Ankara, Haziran-Aralık 1994, No:3–4; s.31.

27

Sancar,Türkan,Yalçın,Türk Ceza Kanunu Tasarısı Hakkında Düşünceler www.ankara.edu.tr./dergiler (Erişim tarihi 10.02.2011)

(24)

1.4.2. Irza Geçme

Tasarı’nın 313. maddesinde "zorla ırza geçme" suçuna yer verilmiştir. Buna göre; “Cebir ve şiddet veya tehdit kullanmak suretiyle veya akıl veya beden hastalığından veya kendi fiilinden başka bir nedenden veya kullandığı hileli ırzına geçen kimseye beş yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası verilir.Yukarıdaki fıkrada belirtilen fiiller on beş yaşını bitirmiş olup da, on sekiz yaşını bitirmemiş küçükler hakkında işlendiğinde yedi yıldan on yıla, on beş yaşını bitirmemiş olanlar hakkında işlendiğinde on yıldan on beş yıla kadar hapis cezası verilir.”

Bu maddede yazılı fiillerin birinci fıkrada belirtilen hal ve suretlerle kendisine karşı yapılmasını sağlayan kimseye de aynı ceza verilir.Irza geçme, hangi nitelikte olursa olsun bir kişiye cinsiyet uzvunun ithalidir. Tasarının 313. maddesi, ırza geçme suçlarını düzenleyen TCK’nin 414 vd. maddelerine nazaran daha derli topludur. Irza geçmenin tanımı yapılmış, mağdurun yaşının 18'den büyük, 15-18 arası ve 15'ten küçük olmasına göre değişik oranlarda cezalar öngörülmüştür.Tasarının diğer bazı maddelerinde de göze çarpan 15 yaş sınırı,TCK’ nunda da vardır ve bu sınır küçüğü koruma amacını her zaman arzu edildiği şekilde gerçekleştirememektedir. Onbeş yaşın altında olan tüm çocukları, ırza geçme suçunun mağduru olmaları bakımından aynı konumda değerlendirmek tıbbi gerçeklerle de çelişmektedir. Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu'nun değerlendirmesine göre; "ahlaki tecavüze uğrayan çocuklar ancak

11 yaşın bitiminden ve 12 yaştan gün almalarından sonra mağduru bulundukları olayın ahlaki kötülüğünü müdrik ve mukavemete muktedir rolabilirler".28 Yani 15

yaşındaki bir çocukla 12 yaşındaki bir çocuk arasında olayların önemini kavrama bakımından fark bulunduğu gibi, 10 yaşındaki bir çocukla 12 yaşındaki bir çocuk arasında da bu anlamda fark vardır. Aslında ırza geçme suçlarının mağduru olan küçükler hakkındaki yaş kategorizasyonunun, cezai ehliyetteki yaş gruplarına uygun olması daha doğru olur. Yani, küçüklerin bir suçun faili olmaları bakımından nasıl bir sistem öngörülmüşse, belli suçların özellikle de ırza geçme suçlarının mağduru olmaları bakımından da aynı sistem geçerli olmalıdır.

28

Cengiz, Otacı, Genel Adap ve Aile Düzenine Karşı İşlenen Suçlar ,Seçkin Yayınevi,Ankara 2000, s.22.

(25)

Bilindiği gibi "Çocuk Mahkemelerinin Kuruluşu Görev ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun" un 11 ve 12. maddelerinde bu sınıflandırma "11 yaşından küçükler "ile "11 yaşını bitirip 15 yaşını doldurmayan küçükler" şeklindedir. Bundan başka, Tasarının "Çocuk ve Küçüklere İlişkin Hükümler" kısmında 100. maddede tanımlar yapılmış ve " çocuk deyiminden, suçu işlediği sırada oniki yaşını bitirmiş

olup onbeş yaşını bitirmemiş bulunanlar ;küçük deyiminden ise, onbeş yaşını bitirmiş onsekiz yaşını bitirmemiş olanlar anlaşılır. hükmüne yer verilmiştir. Bu tanımdan,

oniki yaşından küçük olanlara ne denileceği anlaşılamamakla beraber, 101. madde bu grubun durumunu düzenlemiş ve haklarında ceza kovuşturması yapılamayacağını hükme bağlamıştır. Böylece Tasarı, 18 yaşından küçük olanları cezai ehliyet bakımından a. 12 yaşından küçük olanlar, b. 12-15 yaş arası olanlar ve c. 15-18 yaş arası olanlar şeklinde gruplandırmıştır. Tasarıdaki bu gruplandırmanın ırza geçme suçlarına aynen yansıması ve 12-15 yaş arasındaki küçüklerin ve 12 yaşından küçüklerin ırzına geçilmesinin ayrıca düzenlenmesi daha doğru olurdu.

TCK'nun 414 vd. maddeleri zora dayanan "cinsel ilişki"yi değil,"ırza geçme"yi cezalandırdığı için; bu suçun mağdurunun kadın ya da erkek, failinin ise sadece erkek olabileceği, ileride ayrıntılı olarak değinileceği üzere, gerek doktrinde, gerekse yargı kararlarında kabul edilmiştir. Buna rağmen, kadın failin, ırzına geçmesi için bir erkeği zorlaması halinde "ırza geçmek" suçundan söz edilemeyeceğini, pasif kişinin ırza geçmesi mümkün olmadığından ve maddede kendi ırzına geçirtme cezalandırılmadığından, kadınların ırza geçme suçunu işlemelerinin imkânsız olduğunu ve bu gibi durumlarda şartları varsa, tehdit, özgürlüğü kısıtlama ya da müessir fiil suçlarının oluşabileceğini savunanlar da vardır.29

Tasarı 313. maddenin 3. fıkrasındaki düzenlemeyle, kadınların da ırza geçme suçunun faili olabilmeleri ihtimalini dikkate almıştır. Böylece bir kadın maddede yazılı olan fiillerin cebir veya tehdit kullanarak ya da birinci fıkrada yazılı diğer

29

Bakıcı, Sedat,İçtihadlı Genel Adap ve Aile Düzenine Karşı Cürümler, Adalet Yayınevi,Ankara, 1994, s.4-5

(26)

biçimlerde kendisine yapılmasını sağlarsa, erkeğin cinsel bütünlüğünü ihlal etmiş sayılacaktır. Örneğin, silah zoruyla, bir erkeği kendisiyle cinsel ilişkide bulunmaya zorlayan kadın, 313. madde hükümlerine göre cezalandırılabilecektir.

Tasarının 313. maddesinin son fıkrasında ırza geçmenin tanımı yapılmıştır. TCK’nde bulunmayan bu tanım yine cinsel bütünlüğü koruyacak bir biçimde kapsayıcıdır ve cinsel bütünlüğü mağdurun sadece cinsel organıyla bağlantı kurulmaması bakımından da çağdaş bir değere sahiptir. Madde gerekçesine göre “hangi nitelikte olursa olsun bir kişiye cinsiyet uzvunun ithali ırza geçmedir.” Böylece cinsiyet uzvunun bir kadının vajinasına sokulması ırza geçme teşkil ettiği gibi, kadın veya erkeğin ağzına (oral seks) veya anüsüne (ferç-anal seks) ithal hallerinde de suçun maddi unsuru gerçekleşmiş olacaktır. Cinsel salgının ne yolla olursa olsun, bedenin içine akacak kadar cinsel organın ithali halinde suç tamamlanmış olur; inzal şart değildir. Suçun mağduru kadın, kız, ya da erkek olabilir.30

313. maddenin gerekçesinde dikkat çeken bir husus, "evlilik içinde rıza dışı gerçekleştirilen cinsel ilişki"lerle ilgilidir. Gerekçede aynen şu ifade yer almaktadır: " Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 19. 6. 1996 tarih ve E.1996/4409, K.1996/5504 sayılı kararında kocanın, karısının rızası hilafında ters cinsel ilişkide bulunmasını ırza geçme saymayarak Türk Ceza Kanunu'nun 478. maddesini ihlal eden bir fiil saymış bulunması karşısında maddeye bu şekilde açıklık getirilmesine gerek görülmemiştir.31

Bilindiği gibi, Yargıtay bazı kararlarında32 evlilik birliği içindeki cinsel ilişkinin sadece anal yoldan zorla gerçekleştirilmesini "aile efradına kötü muamele" (m.478) saymaktadır. Bu mantıkla, zorla gerçekleştirilen normal ilişki ise ırza geçme

30

2000 Tasarısı, s.320-321 (Sancar,www.ankara.edu.tr/dergiler (Erişim Tarihi 10.02.2011)

31

Sancar,www.ankara.edu.tr/dergiler (Erişim Tarihi 10.02.2011)

32

4.C.D'nnin 7.7 1994 tarih ve 2788/6217 sayılı Kararı (YKD S.11 s.1847-1848 ,1994 ),4.C.D'nin 19.12.1990 tarih ve 5557/7044 sayılı Kararı (YKD S.2 s.290 vd.,1991)

(27)

sayılmadığı gibi, aile efradına fena muamele de sayılmayacaktır. Türk doktrininde hakim olan görüş de aşağı yukarı bu yöndedir. Genellikle evliliğin kadına, arasında cinsel ilişkiye rıza gösterme mükellefiyeti de bulunan bir takım vazifeler yüklediği, nikâh devam ettikçe ırza geçme suçunun oluşamayacağı kabul edilmektedir. Bu görüş çerçevesinde, kadının rızası hilafına gerçekleşen ve evliliğin gayesine hizmet etmeyecek cinsel ilişkiler fena muamele sayılacaktır. 33

Kocanın zoruna dayanan cinsel ilişkilerin de "ırza geçme" sayılması yönündeki çağdaş gelişmeler karşısında,34 gerekçeye böyle bir açıklama koyarak uygulamadaki bize göre yanlış olan eğilimi yasalaştırmak ve maddenin farklı biçimde yorumlanmasının önüne geçmeye çalışmak yargıcın da elini kolunu bağlayacaktır. Bu anlayış yorum ilkeleriyle ve yasaların değişen koşullara göre biçim olabilecek dinamik bir yapıya sahip olmaları gereğiyle de bağdaşmaz. Böylece "evlilik" her türlü cinsel suç bakımından bir hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilmiş olur. Yasa koyucunun bu anlayışta olması, yasaları "objektif yorum" ilkelerine göre yorumlayacak olanların da aynı görüşte olmalarını elbette gerektirmez. Bu nedenle eğer Tasarıda ve gerekçede "evlilik içinde zorla girişilen cinsel ilişkiler" ayrıca suç olarak belirlenmiyorsa aksi de yapılmamalı ve gerekçeye konan bu kayıt mutlaka çıkarılarak yargıca yorum imkânı tanınmalıdır. Çünkü ırza geçme suçu tanımlanırken cinsel ilişkinin evlilik içi ya da evlilik dışı olmasına göre bir ayırım yapılmamıştır. Suçun tanımında böyle bir unsur yer almadığı halde, yargı kararlarıyla uygulamaya yerleştirilen bu anlayış, Tasarıda devam ettirilmektedir.

1.4.3. Küçüklerin ve Çocukların Rızası İle Irzına Geçilmesi

Tasarının 314. maddesinde şu hüküm yer almaktadır: ‘Onbeş yaşını bitirmiş olup da, henüz onsekiz yaşını bitirmemiş olan bir küçüğün rızası ile ırzına geçen kimseye altı aydan üç yıla kadar hapis cezası verilir. Onbeş yaşını bitirmemiş olan

33

Artuk/ Gökcen/Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler,749

34

Evlilik içinde ırza geçme konusunda mukayeseli hukuk incelemesi için Artuk/Gökcen/Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler ,746 .

(28)

bir çocuğun rızası ile ırzına geçen kimseye dört yıldan altı yıla kadar hapis cezası verilir.’

Hükmen veya evlenme suretiyle reşit olan veya reşit kılınanlara karşı işlenen fiiller hakkında bu madde hükmü uygulanmaz. 1. Mağdurun yaş gruplandırmasıyla ilgili olarak daha önce yaptığımız eleştiriler bu madde için fazlasıyla geçerlidir. Onbeş yaşından küçük bütün çocukları "rıza göstermeleri" konuşurda aynı durumda kabul etmek son derece hatalıdır. Bu eleştiriye karşı Tasarının 313. maddesinin 1. fıkrası gösterilerek, (fiile karşı koyamayacak halde bulunma)35 bu hükmün önemli bir koruma sağladığı ileri sürülebilir. Ancak yine de ondört yaşındaki bir çocukla, altı yaşındaki bir çocuğu bu suçun mağduru olmaları bakımından eşleştirmek ve faile aynı cezayı vermek bize doğru görünmemektedir.

Maddenin son fıkrası, Ceza Muhakemesi Hukuku kural ve ilkeleri açısından çok önemlidir. Mahkeme kararıyla ya da evlenme ile reşit kılınanlara karşı işlenen fiiller hakkında bu madde hükmü uygulanmayacaktır. Yani 16 yaşındaki bir çocuk mahkeme kararıyla reşit kılınmışsa, rızasıyla cinsel ilişki kurduğunda, bu ilişki ırza geçme sayılmayacak, reşit kimsenin rızasına dayanan bir cinsel ilişki nasıl cezalandırılamıyorsa, 16 yaşındaki hükmen reşit kimseyle cinsel ilişkide bulunan kimse de cezalandırılmayacaktır. Bu hüküm ceza muhakemesinin "maddi gerçeği bulmak" şeklindeki amacıyla çelişmektedir. "Maddi gerçek" eldeki verilere, tüm çabalara göre,en doğrunun ifadesidir. Sadece tarafların söylediğine ve mahkemeye sundukları delillere göre değil de, gerçekte olayın doğada nasıl meydana geldiğini öğrenmeye çalışmaktır. Ceza muhakemesinde söz konusu olan bireyin özgürlüğü, hayatı, namusu olduğuna göre, tahmini hakikatle sonuca ulaşmamak, tam ve en doğruyu bulmak gerekir. Ceza muhakemesinde yargıç re'sen araştırma yapar ve delil serbestîsi ilkesi geçerlidir. Bu anlamda ceza muhakemesi ile medeni muhakeme

35

Erem Faruk/Toroslu, Nevzat, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, B.8,Seçkin Yayınevi,Ankara 2000, s.297.

(29)

arasında çok önemli farklar vardır. 36Ceza muhakemesi hukukunda kararın hedefi maddi hakikat ve adalettir.37 Aralarında bağlantı olan uyuşmazlıklar ceza muhakemesinde değişik biçimlerde çözüme kavuşturulur.38 Bu yollardan birisi de "bekletici sorun" saymadır. Asıl davayı görmekte olan mahkeme, kendi elindeki uyuşmazlığın çözümünün, başka bir uyuşmazlığın çözümüne bağlı olduğunu görürse asıl meselenin çözümünü diğer tali meselenin çözümüne kadar bekletir. Bazı durumlarda bizzat yasa, bekletici sorun sayma konusunda bir yasak getirir ve mahkeme sorunu kendisi çözmek zorunda kalır. 39CMUK'nun 255. maddesine göre, yaş sorununu mahkeme kendisi çözmek zorundadır. Bu konu özellikle ceza ehliyeti açısından ve ırza geçme suçlarında mağdurun rızasının geçerli olup olmaması bakımından çok önemlidir. Ceza mahkemesi yaş konusundaki uyuşmazlığı kendisi nisbi muhakeme40 yaparak zorunlu sayıldığı hallerde söz konusu olur.41

Ceza muhakemesinde failin ve kanunun önemsediği durumlarda mağdurun gerçek yaşı önemlidir. Bu husus CMUK'nun 255/son maddesinde şu şekilde dile getirilmiştir: "Ceza mahkemelerinde son tahkikat esnasında suçtan zarar görenlerle

sanıkların yaşlarında ceza hükümleri bakımından lüzum görülecek tashihlerin Nüfus Kanunundaki usule göre icrası ceza mahkemesine aittir.42 Mağdurun veya failin mahkeme kararıyla ya da evlenmeyle reşit kılınması ve bu duruma medeni

36

Bu İki Muhakeme Dalı Arasındaki Farklar Konusunda Değişik Bir Yaklaşım İçin Bkz. Feyzioglu, Metin ,Ceza Muhakemesinde Vicdani Kanaat, Yetkin Yayınevi,Ankara,2002, s.88, Vd.; Yurtcan, Erdener ,Ceza Yargılaması Hukuku, Kazancı Kitapçılık, B.5, İstanbul 1994, s. 3.

37

Cihan ,Erol/Yenisey,Feridun, Ceza Muhakemesi Hukuku,Beta Yayınevi, B. 2, İstanbul 1997, s.3

38

Kunter, Nurullah/,Yenisey, Feridun , Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta Yayınevi,B. 10, İstanbul 1998, s.276., Nevzat Toroslu, Ceza Muhakemesi Hukuku, Savaş Yayınevi, Ankara 1998, s. 79 vd

39

Bekletici Sorun Sayma Yasağı Hakkında Ayrıntılı Bilgi İçin Bkz. Yurtcan, , 219

40

Kunter/Yenisey, .282

41

Yurtcan, 219

42

Bu hükmün uygulamada nasıl değerlendirilip yorumlandığı hakkında ayrıntılı bilgi için Bakıcı, Açıklamalı, İçtihatlı Genel Adap ve Aile Düzenine Karşı Cürümler,6-7; aynı görüş için bkz. Soyaslan, Doğan ,Ceza Hukuku, Özel Hükümler, cilt 2,Yetkin Yayınevi , Ankara 2002. s. 302.

(30)

muhakemede bazı sonuçların tanınması, ceza muhakemesinde de aynı sonuçların tanınmasını gerektirmez, aksi durum, ceza muhakemesinin maddi gerçeği bulma amacıyla çelişir. Mağdur ya da sanık olmada yaş konusu önemliyse, ceza muhakemesinin maddi gerçeğe göre cereyan etmesi gerekir. 16 yaşındaki bir çocuk, mahkeme kararıyla 18 yaşında sayılmışsa, ırza geçme suçunun faili olmak bakımından nasıl 18 yaşında sayılamayacaksa, mağduru olmak bakımından da sayılamamalıdır. Bu suçlar bakımından mağdurun yaşı, suçun unsurlarındandır ve mağdurun gerçek yaşının tespit edilmesi gerekir.

1.4.4. Irza Tasaddi

Tasarının 315. maddesinde "zorla ırza tasaddi" suçuna yer verilmiştir. Buna göre;"Cebir ve şiddet veya tehdit kullanmak suretiyle veya akıl veya beden hastalığından veya kendi fiilinden başka bir nedenden veya kullandığı hileli vasıtalardan dolayı fiile karşı koyamayacak bir halde bulunan bir kimsenin ırzına tasaddi eden kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir. Yukarıdaki fıkrada belirtilen fiiller onbeş yaşını bitirmiş olup da, onsekiz yaşını bitirmemiş küçükler hakkında işlendiğinde iki yıldan dört yıla, onbeş yaşını bitirmemiş olanlar hakkında işlendiğinde üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir. Bu maddede yazılı suçlar reşit kişiler hakkında işlendiğinde soruşturma ve kovuşturma şikâyete bağlıdır.

"TCK'nun 415. maddesinde olduğu gibi 315. maddede de "tasaddi”nin tanımı yapılmamıştır. Zaman zaman sarkıntılık ve cinsel taciz kavramlarıyla karıştırıldığı için43, ırza tasaddinin de açık bir tanımının yapılması uygun olabilirdi. 315. maddenin gerekçesinde yapılan tanım (ırza tasaddi hareketleri, bir kimse üzerinde doğrudan doğruya işlenen ve cinsel ilişkiye varmayacak şehevi nitelikte ve şehveti tatmin edecek doğada eylemlerdir)aynen madde metnine aktarılsaydı zannediyoruz ki bir sorun kalmayacaktı. Buna rağmen Tasarıdaki düzenleme TCK’ndekine nazaran daha derli topludur. Tıpkı ırza geçmede olduğu gibi, rızaya dayanmayan ırza tasaddi

43

Irza tasaddinin diğer bazı suçlarla karşılaştırılması için bkz. Artuk/Gökcen/Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler 760.

(31)

suçunda da, mağdurun yaşı bakımından üç kademeli bir ayırım yapılarak 313 ve 314. maddelerle uyum sağlanmıştır.

1.4.5. Çocukların Rızası İle Irzına Tasaddi

Tasarının 316. maddesi şu hükmü öngörmektedir. " Onbeş yaşını bitirmemiş olan bir çocuğun rızası ile ırzına tasaddi eden kimseye iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası verilir."

Böylece TCK'nun 415. maddesinde olduğu gibi Tasarı da onbeş yaşından büyüklerin rızası ile yapılan tasaddi fiillerini cezalandırmamıştır. Mağdurun rızası ile ırza geçmede Tasarı onbeş yaşını bitirmiş olup da onsekiz yaşını bitirmemiş olanlar ve onbeş yaşını bitirmemiş olanlar şeklinde ikili bir kademelendirme yaparken; ırza tasaddinin rızaya dayanması halinde sadece onbeş yaşından küçük olanların rızasını geçersiz sayıp, onbeş yaşından büyük olanların rızalarını hukuka uygunluk sebebi olarak değerlendirmiştir. TCK Öntasarısı (1997) de 15-18 yaş arasındaki çocukların azalarıyla ırzlarına tasaddi edilmesi hali de cezalandırılıyordu.

Elbette ki ırza tasaddi suçu ırza geçme suçu kadar vahim değildir ve muhtemelen de bu nedenle belli bir yaşın üzerindeki çocukların rızalarına önem verilmiştir. Ancak madde gerekçesine bakıldığında Tasarının 313. maddesine atıf yapılarak bu maddeyle dengeli bir düzenleme yapıldığı söylenmektedir. Oysa 313. maddede zorla ırza geçme düzenlenmektedir ve mağdurun yaşı bakımından üç kademeli bir ayırım yapılmıştır. Bu nedenle bu atıf isabetli değildir. Ayrıca eğer ırza geçme suçlarıyla paralel bir düzenleme yapıldığı iddia edilmek isteniyorsa, o zaman da onbeş yaşını bitirmiş fakat onsekiz yaşını bitirmemiş olan çocuklar bakımından da rıza geçersiz sayılmalıydı. Bu sorun madde metninin değiştirilmiş olmasına karşın, gerekçenin Tasarının önceki biçimlerindeki gibi bırakılmasından kaynaklanmaktadır.44

44

(32)

Bu düzenleme uygulamada ispat konusunda çekilen güçlükler nedeniyle zaman zaman "ırza geçmeye teşebbüs"ün "ırza tasaddi" olarak değerlendirildiği durumlarda faillere cezadan kurtulma olanağı sağlayabilecek olmakla birlikte, olumlu değerlendirilebilir. Gerçekten de on yaşından büyük 18 yaşından küçük bir çocuğun rızasıyla ırzına geçmeye teşebbüs eden bir kimse, ispat sorunu nedeniyle eylemin ırza tasaddi olarak değerlendirilmesi, ya da isteyerek vazgeçme nedeniyle ırza tasaddiden cezalandırılabilecek olmasına rağmen45,18 eylemin tasaddi olarak değerlendirilmesi ve mağdurun rızasına dayanması nedeniyle cezalandırılmayacaktır. Bu türlü sonuçlar doğurabilecek olmasına karşın, bu sorunların sadece uygulamayı ilgilendirmesi nedeniyle hüküm olumludur,çünkü cinsel özgürlüğün bu denli kısıtlanması, yani bu yaş grubunun rızalarına dayalı yakınlaşmaların kanun yoluyla önüne geçilmeye çalışılması,pek çok suiistimali de beraberinde getirebilecektir.

1.4.6. Hayâsızca Hareketler

TCK'nun 419. maddesinde düzenlenen "alenen hayâsızca vaz'u harekette bulunma" suçu Tasarının 318. maddesinde şu biçimi almıştır: " Alenen hayâsızca durum takınanlar veya harekette bulunanlar veya başkaca edep duygularını incitecek davranışlara girişenler veya her ne suretle olursa olsun halkın edep ve ahlak temizliğine saldıranlar altı aydan bir yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.Alenen cinsel ilişkide bulunanlara bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir." Maddede çok fazla tekrar vardır. Suçun maddi unsurunu oluşturacak olan hareketler şu şekilde ifade edilmiştir:

A. Hayâsızca durum takınmak, B. Hayâsızca harekette bulunmak,

C. Edep duygularını incitecek davranışlara girişmek, D. Halkın edep ve ahlak temizliğine saldırmak.

Bu şekilde aynı anlama gelebilecek birçok sözcüğü yan yana sıralamak kanun yapma tekniği ve kanunilik ilkesi açısından doğru görünmemektedir."Halkın edep ve ahlak temizliği" ne demektir? Hayâsızca durum takınmakla hayâsızca harekette

45

(33)

bulunmak arasında ne fark vardır? Kimin edep duyguları hangi davranışlarla incinir? Bu maddenin kaleme alınışından, yasak olanla olmayanı ayırabilmek son derece güçtür.

1.4.7. Söz Atma, Sarkıntılık, Cinsel Taciz

TCK'nun 421. maddesindeki hüküm, Tasan'nın 319. maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir:"Kadınlara veya erkeklere söz atanlara üç aydan altı aya kadar hapis veya yüz milyon liradan Yücelli milyon liraya kadar ağır para cezası verilir.Kadınlara ve erkeklere sarkıntılık edenlere altı aydan iki yıla kadar hapis cezası verilir.Bu fiiller, mağdurun hüküm ve nüfuzu altında bulunduğu kimsenin cinsel tacizi şeklini alırsa faile verilecek ceza bir yıldan az olamaz.Bu maddede yer alan suçların soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır."

TCK'nun 421. maddesi, "kadınlara ve genç erkeklere söz atanları ve sarkıntılık edenleri" cezalandırmaktadır. Bu hükümde kadınlar ve erkekler arasında yaratılan ayırımı anlamak mümkün değildir. Kadınlar bakımından yaş ayırımı yapılmaksızın, her yaştaki kadına söz atma ve sarkıntılık cezalandırılırken, erkeklerin genç olmayanlarına bu davranışların yapılması halinde ceza verilmemektedir. Bu hüküm Tasarı'nın ilk biçimlerinde aynen muhafaza ediliyordu.46 Ancak 2000 Tasarısı'nda bu aksaklık giderilerek "genç erkekler" yerine "erkekler" sözcüğüne yer verilmiştir. Ancak Tasarının 319. maddesinin 3. fıkrasında, bizce aksayan bir başka husus vardır. İlk iki fıkrada sayılan fiiller yani söz atmak ve sarkıntılık fiilleri, mağdurun hüküm ve nüfuzu altında bulunduğu kimsenin cinsel tacizi şeklini alacak olursa ceza artırılmaktadır. Yani madde başlığında yer alan "cinsel taciz" kavramı, söz atma ve sarkıntılık fiillerinin mağdurun hüküm ve nüfuzu altında bulunduğu kimseler tarafından yapılması olarak tanımlanmaktadır. Oysa "cinsel tacız" kavramının bu şekilde daraltılarak tanımlanmaya çalışılması doğru değildir. Taciz, "rahatsızlık verme, rahatsız etme, tedirgin etme"47 anlamını taşır. İçinde cinsel dürtülerin bulunduğu bu rahatsızlığı kim, hangi biçimde verirse versin cinsel taciz

46

Toroslu , Nevzat, Nasıl Bir Ceza Kanunu, V Yayınları Ankara 1987, s.93.

47

(34)

sayılmalıdır. Yani cinsel taciz kavramının kapsamına söz atmaktan ırza tecavüze kadar birey veya bireyleri cinsel bütünlük ve özgürlüğü ile ilgili olarak rahatsız eden her türlü davranış girer.48

1.5. AVRUPA ve AMERİKA’DA CİNSEL DOKUNULMAZLIĞA KARŞI SUÇLAR

Yeni yasada cinsel özgürlüğe karşı suçlar “cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar” başlığı altında düzenlenmiştir. Bu suçlara, İsviçre Ceza Yasası’nda cinsel bütünlüğe karşı suçlar, Alman Ceza Yasası’nda cinsel özgürlüğe karşı suçlar, Fransız Ceza Yasası’nda cinsel saldırılar, vücut bütünlüğüne ve psikolojik bütünlüğe karşı suçlar denilmektedir.

ALMANYA: Geniş ölçüde 1851 Prusya Ceza Kanunu'ndan etkilenen 1871

tarihli Alman Ceza Kanunu'nun "ahlaka karşı cürüm ve cünhalar” bölümü, 1960'lı yıllara kadar önemli bir değişikliğe uğramamıştır. Bununla birlikte 1960'lı yıllarda mevcut düzenlemeye yönelik eleştirilerin giderek arttığı görülmektedir. Bunun sonucu olarak 1969 yılında yapılan değişiklikle zina, basit eşcinsellik, hayvanlarla cinsel ilişki ve ırza geçmeyi kolaylaştırma fiilleri suç olmaktan çıkarılmıştır. 1973 yılında yapılan değişiklikle de bağımlılık ilişkisinin cinsel açıdan kötüye kullanılması, müstehcen yazıların yayınlanması konusundaki hükümlerin uygulama alanı daraltılmış, uzun tartışmalardan sonra bölüm başlığı "cinsel özerkliğe karşı

suçlar" biçiminde değiştirilmiştir.49

Almanya’da cinsel yasalar oldukça basittir ve sadece on paragraftan oluşmaktadır. Cinsel davranış, ancak diğerlerinin özgür ve sağlıklı cinsel gelişimleri önünde engel teşkil ettiği zaman suç sayılmaktadır. Cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçları iki büyük gruba ayırarak incelemek lazım. Bunlardan birincisi fiilin ergin olanlara karşı, diğeri ise ergin olmayan (çocuklara) veya himaye altında olan

48

Kavram ve değişik tanım denemeleri için Artuk/ Gökçen/ Yenidünya,Ceza Hukuku Özel Hükümler,. s. 756.

49

Tezcan, Durmuş/Erdem, Mustafa Ruhan/ Önok, Murat, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununa Göre Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, Seçkin Yayınları, 6.Baskı, Ankara, 2008, s.214.

(35)

birisine karşı işlenmesidir. Alman ceza mahkemeleri, bu fiillerin ergin olmayanlara veya himaye altında olan birisine karşı işlenmiş olmasında ceza oranlarını üst seviyede tutmaktadır. Almanya Ceza Kanunu ilgili maddelerinde ergen olmayan veya himaye altında olanların cinsel dokunulmazlığını akla gelebilecek her biçimiyle korumaktadır. Ergen olmayan birisinin gözü önünde cinsel hareketlerde bulunmak bile suç teşkil etmektedir. Ergen olmayan bir kimseye cinsel taciz veya tecavüz etmek cezai yaptırım açısından, cinayet suçluyla aynı seviyede tutulmaktadır. Yasa, mahpus, akıl hastası, öğrenci gibi, bir kimsenin otoritesi ve korunması altında olanlarla, bunları koruyan ve/veya yönetenlerin cinsel ilişkisini suç sayıldığı gibi 16 yaşından küçük kızların “baştan çıkarılması” da suç oluşturmaktadır. Ancak “baştan çıkaran” 21 yaşın altındaysa ilişki suç olmaktan çıkmaktadır. Alman yasaları 14 yaşın altındakilerle cinsel ilişki kurulmasını da yasa dışı saymaktadır. Tecavüzün cezasını 6 aydan 5 yıla kadar hapis cezası olarak belirleyen Alman yasaları, fahişeli-ği, her tür pornografiyi ve 18 yaşın altında olmamak kaydıyla eşcinselliği suç sayma-maktadır.50

İNGİLTERE: "İngiltere'de tecavüz ve cinsel taciz hakkındaki birçok kanun

2003'te tekrar gözden geçirildi ve Cinsel Suçlar Kanunu (Sexual Offences Act 2003) yeniden tanımlandı. Eyleme rıza göstermek dışında, her tür davranış yasada suç olarak tanımlandı. İngiltere'de sarhoşken tecavüze uğrayan binlerce kadın, daha sonra şikâyetçi oldu, bu yüzden de tecavüz yasası yenilenirken, en çok bu şikâyetler dikkate alındı. Şimdi burada sarhoş bir kadınla birlikte olmak, o an rıza göstermişse bile suçtur. Yasaya göre kadın alkolün etkisinde, doğru karar verebilme gücünde değildir. Kadının kendi isteğiyle 'evet' demesi için, alkolün uyuşturucunun vs maddelerin etkisi altında olmaması gerekir. Cinsel ilişki ancak özgür akıl ile verilecek bir karardır. Bu yasa erkekler için bir uyarı yasasıdır. Yasada yapılan son değişiklikle tecavüz mağdurları video kaydı ile suçlama yapabilecek. Şimdiye kadar bu yöntem, sadece çocuklar için geçerliydi. Ayrıca bir yenilik de işin psikolojik tarafıyla ilgili: Mağdurun geç şikâyetçi olması durumunda, bir uzmanın, bunun psikolojik etkisini ve açıklamalarını, neden o şekilde davrandığını belirten bir formu

50

(36)

mahkemeye sunması gerekiyor. Mağdurların yaşam boyu isimlerinin gizli kalması yasanın garantisi altındadır. Gazeteler mağdura dair, onların kim olduğunu ortaya çıkaracak kişisel hiçbir bilgi yazamazlar. Mağdurlar mahkemelerde geçmiş cinsel yaşamları hakkında sorgulanamazlar. Bundan şu anlaşılmaktadır: Tecavüz tecavüzdür, bahanesi yoktur. Bir kadının hayat kadını olarak yaşamını sürdürmesi de tecavüzü hafifleten bir gerekçe sayılamaz.51

FRANSA: Yeni Fransız Ceza Kanunu 2. kitap "kişilere karşı işlenen cürüm ve cünhaları"; bu kitapta 1. kısım insanlığa karşı, 2. kısım ise vücut bütünlüğüne karşı

işlenen suçları içermektedir. Bu çerçevede 2. kısmın 2. bölümü (m. 222–4 vd.) "fiziki

bütünlüğe ve psikolojik bütünlüğe saldırılar" başlığını taşımaktadır. Bu bağlamda

"cinsel saldırılar" 3. alt başlıkta m. 222–22 vd. da düzenlenmektedir. Kanunun 222- 22. maddesi, şiddet, tehdit, hile, zorlama ile işlenen tüm cinsel saldırıları ihtiva etmektedir. Bunlardan ilki, ırza geçme suçudur (m. 222–23 ile 223–26).52Yeni Fransız CK da ırza geçme ve benzeri suçlar, "genel ahlak ve adap aleyhine

cürümler" başlığı altında doğrudan düzenlenmeyip, vücut bütünlüğüne ve psikolojik

bütünlüğe karşı işlenen suçlar başlığı altında bir alt bölüm olarak düzenlenmiştir.

İSKANDİNAV ÜLKELERİ: Norveç, Danimarka ve İsveç’te cinsellikle ilgili

yasalar büyük benzerlik göstermektedirler. Bu ülkelerde de en büyük cinsel suç tecavüz olup, cezası duruma göre, ömür boyu hapse kadar ağırlaşmakta. 15 yaşın altındakilerle cinsel’ ilişki kurmanın suç olduğu söz konusu ülkelerde, yaşları 18′in üstünde olma durumunda akraba ilişkileri de suç sayılmakta. Buna karşılık, zina, anal ilişki, hayvanlarla ilişki konusunda cezai bir yaptırım söz konusu değildir.. Eşcinsel ilişkiler yasal, ancak 16 yaşın altında olmamak kaydıyla. Fahişeliğe de yasal engel koymayan İskandinav ülkeleri, ancak zührevi hastalık durumlarında fahişeliğe yasal müdahalelerde bulunabiliyor.

51

www.kadinlarportali.com/cinsellik-ve-hukuk(erişim tarihi 11.02.2011) Avukat Olgan Gündüz- Aynur Gökyıldız’ın konuşamasından alıntı

52

Referanslar

Benzer Belgeler

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Eskişehir, Türkiye *Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Dermatoloji

The operation channel (communication between the botmaster, C&C server, and bots) of the botnet is anonymized by using the structure studied in this thesis

Yukarıda tablo 3’te turist rehberliği açısından gastronomi profilinden, tablo 4’te gastronomi uzmanlığının boyutlarından ve tablo 5’teki gastronomi

• Excluding the labor inspectors who are engineers, architects or technical staff inspecting in OHS, inspectors with at least 10 years of experience including the period as

2) Aradığımız sayının bulunduğu kutuda 10 sayısı yoktur. Bu sayı bulunduğu kutunun son üç sayısından birisidir. Bu sayı bulunduğu kutunun son üç sayısından

Her satır ve sütunda sadece iki sayı olacak şekilde 1-6 rakamlarını tabloya yerleştirin.. Her bir rakam sadece bir kez kullanılacak ve

Bizim vakamızda eksplorasyonda çekum divertikülü saptandı ve aynı anda retroçekal subseröz yerleşimli apandisit saptandı.. Apendiks eksplorasyonda ilk

Burada özellikle belirtmekte fayda vardır ki; sepiyolit iskelet yapı içeren güneş pilleri yapılırken eş zamanlı referans hücrelerde yapılmış ve bu