• Sonuç bulunamadı

Allah'ın bugünü de varmış!

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Allah'ın bugünü de varmış!"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

27 - 6 • 1951 V A T A N

r

Mithat Paşa Tuna vilâyeti valisi iken, maiyetindekilerle birlikte

Jadrazam Mithat Paşanın

A b dülhamide mektubu

«

Vezaif-i hükümdaranenizi mutlaka

bilmelisiniz» Bilcümle harekâtınızda

millet nazarında mesul olacaksınız.»

Milletimizin menafime muzır olan en ufak hususta bile si-

ze itaat etmekte mazurum Çünkü mesuliyetim ağırdır.

MSthaf Paşa

Mithat Paşa 18 kânunusani 1293 de padişah Abdülhamide bir takrir vermiş ve orada padi­ şahın meşrutiyeti savsaklama si­ yasetini açıkça tenkid etmişti. Bu takrir kendisinin azline se­ bep olmuştur. Mithat Paşa tak­ ririnde diyor ki:

«Meşrutiyeti vaz ve ilândan muradımız, istibdadı ref ve zatı şahanenizi vazaifinizde ikaz ve vükelâyı devletin vazaifini tayin, milletimiz meyanında müsavatı kâmileyi temin edip, elbirligiyle

ve gerçekten milletin ıslahına çalışmaktır.

Mes’ul olacaksınız Otuz senedenberi neşredilip ahkâmı icra olunmıvan hattı hü­ mayunlar gibi, şimdiki hattı hü- mhaunu mülûkâneleri, buhranı hazırm indifaından bile hüküm­ süz kalmıyacaktır. Zira Kanunu Esasiyi ilândan muradımız, yal­ nız meseleyi şarkıyenin hüsnü tesviyesine medar olmak ve A v ­ rupalIların aleyhimizde açılan ağızlarını kapamak için

nümayiş-Mithat Paşa mücadelesine

menfada devam ediyor

« İstibdat idaresi iptidaî bir

değirmen dolabına benzer»

«Dünyada maddî hiç bir zevk tasavvur edemem-

ki, benim için, milletimin saygı ve sevgisinde

tattığım saadetin fevkinde olabilsin

»

Mithat Paşa Avrupada menfa-'

da bulunduğu sırada, Türkiye’de hürriyet rejiminin kurulması için çalışmaktan ve mücadeleden geri durmamıştır.

Mithat Paşanın «Neue Freie Presse »gazetesine verdiği demeç te şu satırları buluyoruz:

«Benim Avrupaya teb’idim, is­ tibdadın meşrutiyete karşı aldı­ ğı bir karar neticesidir. Montes­ quieu, der ki, meşrutiyet rejim i­ nin istihsali müşkül bir iştir. Mutlakıyete alışmış olan bir hü­ kümdarı, hâkimiyetinin bir kıs­ mını millete devre ikna etmek, uzun bir mesaiye mütevakkıftır.

Esasen müşkül olan bu işi, ha­ zan mukabil cereyanlar da sek­ teye uğratabilir; maamafih, bun­ dan dolayı, gayeye varmak geci­ kecek olursa, ye’se düşmek doğ­ ru olmaz. Vakit sarfetmekten yo- rulmıyan, sabretmekten üşenme­ yen ve sonuna kadar sebat edebi- lenler mutlak hedefe vâsıl olur­ lar. Bizde, Kanunu Esasiyi tehdit eden tehlikeyi, ne şimdiki hü­ kümdarda, ne de bugünkü nazır­ ların şahsında aramak doğru o- lur. A sıl tehlike, hükümdarın et­ rafını saran müşavirlerin düşük seciyelerindedir. Bunlar vicdan­ ları körleşmiş, yalnız şahsî men­ faatlerini düşünen öyle kimseler­ dir k i daima hakikati ketmeder- ler. Ben iş başında bulundukça, karşımdaki hükümdar dahi olsa fikirlerine zıt olan düşünce ve kanaatlerimi ortaya koymaktan hiç bir zaman tereddüt etmedim ve bunu da ifa ‘ ederken, hiç bir zaman hürmet ve makama riayet icaplarından ayrılmadım. Dünya­ da hükümdar makamının etra­ fında bulunanlar, hükümdarın yüzüne karşı hakikati daima söy- liyebilmek cesaretinde bulunsa­ lardı, pek çok felâketlerin önii alınmış olurdu. Bence, hüsnüni­ yet azlığından ziyade, meşrutiyet mekanizmasını işletmek hususun­ da beceriksizlik vardır. İstibdat idaresi benim nazarımda tıpkı iptidaî bir değirmen dolabına benzer, su değirmen dolabının üzerine aktığı müddetçe değir­ men işler. Meşruti hükümet de bir nevi değirmendir. Fakat, bu leğirmenin mekanizması, sanat- kârane yapılmıştır; usuliyle ha­ rekete getirerek, işletmek lâzım-

lır.

İstanbıılda idarenin başında ulunanlar hakkında temennile- •im şudur: Allah vere de, yem 'eğirmeni, eski değirmene nıah- »s iptidaî usul ve göreneklerle

işletmeğe kalkışmasınlar. Zira mutlakiyet sisteminin adamları ve bunların ahlâk telâkkileri, meşrutî bir hükümetin muharrik kuvvetleri olarak iş göremezler.

Yen i unsurlar

Rayetkeşi hürriyet olan Büyük Reşit Paşaya, henüz mektepten çıkan gençleri iş başına getirdi ğinden dolayı tân edenlere, R e­ şit Paşa, «Y e n i bir idare için ta- mamıyle yeni ve genç unsurlar lâzımdır» diye cevap verirdi. Ben de bu kanaatteyim.» Etra­ fımda ne kadar çok rakip gör­ dümse, o kadar memnun oldum ve memleketin işine yarayacak adam intihap etmek için imkân­ lar çoğalıyor, diye sevindim». Maamafih, bir kimsenin memle­ ketine hizmet edebilmesi için, evvelemirde vatanını sevmesi şarttır, ve asıl meselenin ruhu da bu «vatanı sevmek» mefhu­ muna verilen mânadadır.

Vatanperver kimdir? Bence vatanperver, kendi şah­ sî menfaatini ikinci derecede tu­ tarak, maddî ve mânevî bakım­ dan bütün mevcudiyetini, vatana faydalı kılmak idealine vakfe­ dendir. Hakikî vatanperver, ken­ di rahatı, saadeti, ailesi ve hattâ hayatını, her an vatanının selâ­ meti uğruna fedaya hazır olan adamdır.

Anladığım

Uzun memuriyet hayatımda, benim de elime şahsî menfaatler temin edebilecek türlü fırsatlar geçmiştir. Hem bunlardan istifa­ de etmek, hem de iş başında kal­ mak, sonra da günün birinde, keyif ve rahatımdan başka bir şey düşünmiyerek, bu dünyada, kendime müreffeh bir mevki te min etmek, her zaman için müm­ kündü. Fakat, ben vatanıma borç lu olduğum hizmeti hiç bir za­ man böyle bir mânada anlama­ dım. Zira dünyada maddî hiç bir zevk tasavvur edemem ki, benim için, milletimin saygı ve sevgi­ sinde tattığım saadetin fevkinde olabilsin. Nitekim memleketimin ve halkının refah ve saadetine faydalı olacak surette hareket etmeme mâni olan kuvvetin hü­ kümdar olduğunu gördüğüm za­ man. derhal istifa ederek, işten çekildim. Fakirliği ve menfa ha­ yatımı yaldızlı kıyafetlere, elmas ve altınla süslü saltanatlı hayata daima tercih ettim. Bende gu­ rur ve iftihar hislerini, ancak vatandaşlarımın hakkımda besli- yecekleri teveccüh ve muhabbet , uyandırabilir.»

ten ibaret bir cemile değildir. Bu bapta, zatı mülûkânelerine bazı izahat arzeyliyeyim: Evvelâ zatı şahanelerine ait olan vazaifi hükümdaranenizi mutlaka bilme­ lisiniz. Zira bilcümle harekâtınız­ da millet nazarında mes’ul ola­ caksınız. Bunun için vükelâyı m illet ve memurini hükümet ic­ rayı vazaifinden emin olmalıdır ki, dört yüz senedenberi m illeti­ mizi denaete alıştırıp, devleti du­ çarı tedenni eden müdahinlikten yakayı sıyıralım. Bendenizin zatı mülûkânelerine fevkalâde riaye­ tim vardır. Ancak, ahkâmı şer’i şerife tatbikan milletimizin me­ nafime muzır olan en ufak hu­ susta bile size itaat etmekte mazurum, çünkü mes’uliyetim ağırdır. Hem vicdanımdan kor­ karım, hem ae vatanımın selâ­ met ve saadetini temin için vic­ danımla müteahhidim. Fakat kor­ karım ki, hu efkâr ve efalden dolajtı, ileride, devlet bendenizi mes’ulü müttehem tutsun. §u arzedeceğim doğru sözlerden kal biniz şüpheye varmasın; ne çare ki, en ziyade korktuğum, bilâha re vicdanınım bendenizi mahcup edip mes’ul tutmasıylp, m illeti­ min taan ve tevbihine uğramak­ tır. İşte bu dehşettir ki, zatı şa­ hanelerini tasdi’ için bendenize çür’et veriyor.

Emniyet ediniz

Padişahım! Osmanlılan kendi kendilerini ıslah ve idare ikti­ darını haiz olmalıdırlar. Usulü meşveretle idare olunan bir m il­ lette nizam nedir, b ilir misiniz? Tafsile hacet yoktur. Bendenize emniyet ediniz, efendim. Bunun la beraber ricali m illetten emin olunuz padişahım. Bendeniz bir bar - 1 sakil altındayım. Osmanlı sıfatıyle icrayı vazife edeceğim. Bir memurun kendisini vicdanen mes’ul tutarak, icrayı efal etme­ sinin lüzumu gibi, bir vezir de, hem vicdanı hem m illeti nezdin- de kendisini mes’ul bilmelidir. Ümit ve iftihar ederim ki, vic­ danımın bendenizi mes’ul tuta­ bileceği bir harekette bulunma­ dım. Fakat, milletimin bendenizi mes’ul tutmalarına çalışmalarını isterim. Hem, bu hale fahirleni- rim.

E ğer azlederseniz Padişahım! Dokuz gün oluyor ki, maruzatı mukaddemeyi is’af etmemekte devam buyuruyorsu­ nuz. Amelenin, âletine müşabih olan nizamatı mübremeyi redde­ diyorsunuz. Halbuki âletsiz iş

■ *

guımmuz

Yok bugün Istanbıılun durgun sapık köşesi Bugün her sokakta, al, şahlanmış bir hayat var: İnsanlar küreyvesi, kalbi Mithat Paşası, - Hürriyetin kaniyle nabız vuran bir damar.

Sandukaya sarılmış bez bayrak, bak, gidiyor; Fikir sancak, kalblerde çırpınarak gidiyor; Bütün başlar üstünde, ruhu Mithat Paşanın, Hürriyet rüzgârında bayrak bayrak gidiyor.

Eğiliniz, ey başlar, kuşlar, dallar, çiçekler, Eğiliniz ey yerli bezler, yaban ipekler, Eğiliniz ey taşlar, kadifeler çelikler: Ölümün hürriyete çelengi bu kemikler.

Yellerden, barutlardan, yıllardan didik didik Yetmiş yıllık bir gaza bayrağından parçalar. İçinde bir milletin hagsolduğu kaleye İlk gediği açan ilk toptan kalan parçalar...

Su, yetmiş yıl danılaırş, aşındırmış çeliği. Uzaktan bir kahraman gelmiş tahta atında. Müstebidin sarayı ayağının altında;

Teni, dilsiz m a h k û m m eh a tip hâkim kemiği!

Kim demiş: Susmuş, d en ir kafese yaslanmış o? Kim demiş: Dilsiz mahkum? Kükreyen arslanmış o: Hürriyetin dumanı başında tüte tüte

Sormuş sahte hâkime: — Var mı ölümden öte?

Düğüne gider gibi, ölüme; anlı şanlı...

Taşı onu omzunun üstünde, delikanlı! O, müstebide riya • hulûs eda etmemiş, Baş vermiş de fikrinden zerre feda etmemiş. Sevdiği büyük şeymiş, ne yar demiş ne de ser, Fikrini vermemiş de başını vermiş o er.

Hür toprağa memnun h";r kök salınış çınarda, sen! Şu, serin, tatlı tatlı esen hür rüzgârda, sen. Kim demiş: Yetm iş sene kaldın o mezarda sen?

Kurtuluş yıllarında, katıldmdı savaşa, Yetiştindi omzundan ayrı düşen her başa. O zaman ruhtun, seni göremezdi fâniler, Geldin bir sandukaya s ğarak, Mithat Paşa!

Bir gün kalbsiz bir fe rd i gelmiş gövdesiz başın: Bugün gövde bir şehri« omzunda yer almışın. Bak: Sayende kendini ; .miden bulmuş şehir, Başını bulan gövde gibi doğrubauş şehir..

Ey eski masallara atıl il îerçek kahraman: Yurdu haraca kesen > r V karşı çıkan. Başını baş katile get 'irken köleler Ey, kanı, yere değil. >*5*2# « damlayan er! Senin girip sığdığır k kile tepedir.

Senin sözün, yeni- Kulak versin yen

Hoş geldin İstanbulun ııu .riy e t tepesine...

BI-HÇET KEMAL ÇAĞLAR

Mithat Paşa ve şahsi

şeflik sistemi

Allahın bu günü de

varmış !

lUTithat Paşanın, teceddüt tari-1 himizdeki mevkiini tayin et- mök maksadile, Tanzimat ricalin den Mustafa Reşit ve  li Paşa­ larla merhum arasında, pek mah dut ve umumî bir mukayese yap mağı, faydalı gördük. Reşit ve ı  li Paşalar, diplomaside millet- Vv- lerarası birer şöhrettiler. Sada­ rette bulundukları müddetçe, ic­ ra işlerinde de derin bir vukufa malik oldukları bilinmektedir.

Mithat Paşanın her iki sada­ reti çok kısa sürdü. Diplomasi­ de, m uvaffakiyetini gösterecek bir vazifeyi deruhte etmek ken­ disine nasip olmadı. Fakat, İdarî ve iktisadi sahadaki örnek hiz­ m etleri daima rahmetle anılma­ sına vesile olacaktır.

İstibdatla Savaş

erek Reşit ve  li Paşalar, ge- rekse Mithat Paşa, istibda­ dın düşmanıydılar. Nizama ve kanuna aykırı, keyfî hareket ve kararların m illeti felâkete götü­ receklerine inanıyorlardı.

Reşit ve  li Paşalar (m es’ul hükümet) fik rin i tam bir şuur­ la idrâk ettiklerinden, padişahın yahut gayri mes’ul nedimlerin k eyfî kararlarile değil, müstakil ruhlu insanların toplandığı (m ec lis-i vükelâ) karar ve nizamla rile işleri yürütmüşler, padişa­ hın keyfine göre karar ittihazı­ na imkân bırakmamışlardı. (Tan zim atm ) başarılarından biri, şah­ sî şeflik sistemine karşı bir mu­ kavemet yaratması ve bu mu­ kavemetin, sultanın hasret çek­ tiği (mutlak idare aşkını) fren­ lemesidir.

Tanzimat ricalinin, şahsi şef­ lik sistemine karşı açtıkları mü­ cadele, ölümlerinden sonra gev­ şemiş, bilhassa Abdülâziz salta­ natının son yıllarında, istibdat idaresi tekrar kurulmuştu. Sultan Aziz istibdadı V e ‘Mithat Paşa

O u lta n Aziz, m illet hâzinesini dilediği gibi sömürmekte, devlet işlerinde hiç bir nizam ve kanuna tâbi olmıyarak, memle­ keti hususî bir çiftlik gibi i»'v re etmekteydi. Devlet hizmetleri, bilhassa valilik leri sırasında halk için ve halkla beraber ça­ lışmanın zevkini ve şuurunu du­ yan Mithat Paşa, m illet hakla rınm ve hürriyetin, müstebit hii küradar tarafından çiğnenmesi­ ne tahammül edemedi.

Meşrut? bir idarenin kurulma sından başka, kurtuluş yolu ol­ madığına inanmıştı. Serasker Hü şeyin A vn i Paşa ile müştereken Abdülâzizi hal’ etmek kararını verdiler...

Burada bir noktanın b elirtil­ mesini vazife saymaktayız. H al’ hareketine iştirâk edenler ara smda Sultan Azize karşı duyduk­ ları şahsî kin ve nefretten dola­ yı bu harekete teşebbüs edenler vardı. Mithat Paşa ise, şahsı kin­ le değil, idealinin tahakkuku, şahsî şeflik sisteminin yıkılarak, m illetvekillerinin mes’ul

hfikû-İstibdatla savaş — Sultan Aziz istibdadı ve

Mithat Paşa — Sultan Hamit'in sahsî şeflik

sistemini tekrar kurması

—— — —

Yazan :

.

Reşat Kaynar

A V U K A T \

Hürriyet şehidi büyük Mitti. Paşa

Üç çeyrek asır evvel müstebit İkinci Abdülhamidin temsil etti­ ği şer kuvvetleri; doğru özlü, doğru sözlü, cesur, fedakâr bir Türk vatanseverini, büyük M it­ hat’ı düşman saymışlar, onun şahsiyeti etrafında bir iftira ve mel’anet ağı örmüşler, Yıldızda, Çadır köşkünde cereyan eden sahte bir mahkemeden, onun idamı hakkında bir hüküm al­ mışlardı. Bu hüküm sonradan

görülemez. Bu hal ise, henüz dehşetli zelzelelerden mahvı in­ kıraz derecesini savuşturan bi­ nayı devleti tamire çalıştığımız sırada, siz, âdeta yıkmak istiyor­ sunuz, diyebilirim. E ğer bu es­ baptan dolayı, bendenizi sergar dan azlederseniz, rica ederim, in’an - ı idare,, mizacı şahaneniz ile icraatı devleti halihazırın ehemmiyet ve ilcaatma tevfikan

gûya ebedî nefye çevrilmiş, fa­ kat sarayın kahbe suikasdcıları, büyük Türk devlet adamını ve hürriyet kahramanını Taifte kati­ bece boğdurmak gibi tarihî bir cinayetin işlenmesine vasıta o l­ muşlardır.

Dün Mithat Paşanın tabutunu Şişli camiinin önünden Ebedî Hürriyet Tepesine doğru takip ederken, bana şu intiba geldi ki tarihin selleri geriye doğru dön­ müş, hayır kuvvetlerinin lehine, şer kuvvetlerinin aleyhine bir ce­ reyan almıştır. Yetmiş y ıl evvel Çadır köşkünden bir idam mah­ kûmu sıfatıyle çıkan bir tarihî şahsiyet, bugün oraya şerefti bir davacı diye girmiş, oradan ebedî­ liğe doğru giden yolculuğu, tunç yüzlü Mehmetçiklerin sevgi ve saygı dolu bakışları karşısında, binlerce Türk vatanseverinin o- muzlarında tekrarlamıştır.

Tarihin gerilere doğru

kurdu-meti murakabe etmesi, halkın kurtuluşu için hal’ vak’alarma iştirâk etmişti. Sultan Aziz, meş­ rutî idareye rıza gösterecek bir yaradılışta bulunsaydı, şahsî i- dare arzusunu, kanun, nizam ve m illî murakabe ile tahdidine im kân verseydi, hal’ meselesinde Mithat Paşanın asla adı geçmiye çekti.

Sultan Hamidin şahsı Şeflik sistemi

O u lta n Azizin yerine geçen Sul

*** tan Muradın hastalığı, veli­ aht Abdülhamit Efendi ile an- \ " u » laşmayı bir zaruret haline ğ e t ıî. di Sultan Ham it iktidara geçm e­ den önce, m illetin esas hakları­ nı temin eden kanunu esasiyi, müvazeneli ve mürakabeli bir hükümet sistemini, kabul ede­ ceğini hararetle beyan ediyor­ du. Nihayet, Mithat Paşayı buna ikna etti. Fakat, iktidara geç­ tikten sonra nim etler dağıtarak, mensuplar temin ederek, hürri­ yet hareketini boğmak zeminini

hazırladı.

Mithat Paşa, saf bir idealistin nezahet ve safvetile kanunu esa­

sili iıaznlarken. Sultan da elal- tından ¡s.ibdat idaresinin tem el­ lenil) kurmağa çalışıyordu. Me­ cellenin banisi, büyük tarihçimiz Cevdet Paşa bile, Mithat Paşa­ nın karşısına dikilerek şunları söylemişti:

«— Mademki saltanat maka­ mına akıllı bir padişah cülûs et­ miştir. O halde kanunu esasinin ilânına lüzum yoktur».

Bütün bunlara karşı gözünü kırpmadan ilerliyen merhum, kanunu esasinin ilânını temin etti. Fakat, kurnaz ve müstebit ükümdar, fırsat kaybetmeden ■Uf Paşay* memleket hudut­ ları dışına sürdürdü. Şahsî şef­ lik sistemi memleket ufukların­ da tekrar belirdi. Otuz yıl mil­ letin hakları gasıp bir hüküm­ darın denaeti ve zulmile çiğnen­ di.

Hak ve hürriyetin âşığı, keyfî hareket ve kanunsuz kararların âmansız düşmanı, m illetvekille­ rinin mürakabesi altında çalışan mes’ul bir hükümetin kurulması yolundaki savaşın, şerefli mü­ cahidi olarak, aziz Mithal Paşa, Türk m illeti arasında daima ya- şıyacaktır.

imtizaç ettirebilecek bir yedi

iktidara tevdi buyurulsun. Her #u köprüsünden dün

bîn-halde » lerce vatandaşla beraber

geçer-| ken, içimden derin bir huzur his­ si kabardı. İstiklâl Harbinde as­ kerî sahalarda yenilen menhus talihin, artık siyaset sahalarında da ezildiğini, Türk milletinin heı* cihetle çilesini doldurduğu büyük Mithat’ın ideal vatanseverliğin mukaddes ateşini, nâşıyie bera­ ber yurda taşıdığı hakkında tam bir güven duydum. «Allahın bu günü de varmış!» diye sevindim

Yalnız gözlerim ortalıkta Ali Haydar Mitlıatın sevimli simasını aradı. Bütün bir ömrü babasının âdeta bir türbedarı ve davacısı gibi menfa, gurbet veya inzjva köşelerinde geçiren kıymetli va­ tansever. bu hakkaniyet gününü idrak etseydi, ne mes’ut olurdu! Ruhu herhalde şadolmuştur

Maamafih yapılan vazife va­ rını kalmıştır. Hakkaniyet tamam lan malıdır. Taifte Mithat Paşa ile beraber boğdurulan diğer hür riyet kahramanı Mahmut Paşa­ nın ve müstebidin hal’i için fet­ va diye menfalarda can veren cesur ve hürriyetçi Şeyhülislâm Hayrullah Efendinin nâşlarınm da vatan topraklarında yeri ve hakkı vardır.

A. E. Y. Mithat Paşanın dört a y evvel vefat eden oğlu A li Haydar Bey

Mithat Paşanın sandukası alay sancağının önünden geçerken

Cenaze merasimine iştirak eden halk, hürriyet kahramanı Mithat Paşanın mezarı başında

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Özetle mesele şudur; şayet bir beldede Allah'tan başkasına dua etmek ve bunun tamamlayıcıları olan ameller ortaya çı- karsa; belde ehli bunu devam ettirirse; bunun için

“Hiçbir küçük günah da ısrar edildiği takdirde, küçük kalmaz/büyür Hiçbir büyük günah, tövbe ve isti ğfar edildiği takdirde, büyük kalmaz.”.. (Ebu Hureyre

Bu kan zehirli maddelerle de akar, yine vücutta ürik asit vard ır, zararlı ve faydalı maddeler vardır, vitaminler, mineraller, mineral benzeri maddeler, çözünmü ş gazlar,

İnsanlardan Allah’a dua eden ama Zeyd’e, Ubeyd’e ümit ba ğlayanlar vardır. Allah Teala yine bir kudsi hadiste şöyle buyurmuştur:.. امع لمع نم ، كرشلا نع ءاكرشلا ىنغأ انأ

Haklıya hakkını vermek, mazluma insaflı davranmak, güçsüz insanlar için güçlü insanlardan, fakirler için zenginlerden, mazlumlar için zalimlerden al ıp, hak edene hakk

Vakit, ilim talebi için, ibadet, r ızık kazanmak, çocuk e ğitimi ve salih ameller için gerekli bir şeydir ve sahip oldu ğun en değerli şeydir.. Vakit tek sermayendir,

Bu iki doktor, çörek otu ile ilgili laboratuvar çal ışmalarında şu sonuca ulaştılar: "dört hafta boyunca günde iki kere bir gram çörek otu kullan ımı, lenf

Bu üç nitelik şu demektir: Güzel olan ı doğrulamak ki güzel olan cennettir, Allah’a isyandan sakınmak ve tüm hayat ını Allah için vermek üzerine inşa etmek.. Bunlar