Cuma Hutbesi- Hutbe: 0005: Dua
Rahman ve Rahim Olan Allah’ ın Adıyla
Birinci Hutbe:
Kainatın kendisini tesbih ettiği, yüzlerin onun azameti ve yüceliği ile ağardığı Allah Teala’ya hamdolsun. Ben şehadet ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur ve onun asla bir ortağı bulunmaz ve yine şehadet ederim ki Muhammed Rasulullah (s.a.v.) O’nun kulu ve elçisidir. Allahım tertemiz kıldığın Peygamber Efendimiz’e, âilesi ve ashabına salat ve selam buyur…
Dua ve Şartları:
Ahmed b. Hanbel Müsned isimli eserinde Rasulullah (s.a.v.)’ın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
(( ءاعدلا نم ىلاعت ه ىلع مركأ ءيش سيل ))
“Allah katında duadan daha değerli bir şey yoktur.”
Mesabihu’s-Sünne isimli eserde ise Enes (r.a.)’den Rasulullah (s.a.v.)’ın şöyle buyurduğu nakledilmiştir:
(( ِةدابعلا ّخُم ُءاعّدلا )) [ يذمرتلا هجرخأ ]
“Dua ibadetin özüdür.”
(Tirmizi) Şaban ayının yarısını birkaç gün geçtiğinde bu ay münasebetiyle yapılacak şeyler ile ilgili insanlar iki gruba ayrılırlar:
-Bir grup hiçbir şart olmadan mutlak olarak dua edileceğine inanır
-Diğer bir grup ise önce bilmeden bunu inkar eder ve o güne büyük bir önem atfeder.
Hakikat ise Ey Kardeşlerim, doğru olan iki tarafın ortasıdır. Bizim Kuran’dan bilgi edinmemiz gerekir. Şimdi kulak verelim ve Rabbimiz bize dua hakkında ne diyor dinleyelim:
ِناَعَد اَذِإ ِعاّدلا َةَوْعَد ُبي ِجُأ ٌبي ِرَق يِّنِإَف يِّنَع يِداَبِع َكَلَأَس اَذِإَو ﴿
﴾ َنوُدُش ْرَي ْمُهّلَعَل يِب اوُنِمْؤُيْلَو يِل اوُبي ِجَتْسَيْلَف [ 186 : ةيآا ةرقبلا ةروس ]
“Kullarım, beni senden sorarlarsa, (bilsinler ki), gerçekten ben (onlara çok) yakınım. Bana dua edince, dua edenin duasına cevap veririm. O hâlde, doğru yolu
bulmaları için benim davetime uysunlar, bana iman etsinler.”
(Bakara Suresi: 186) Bu ayet ışığında dua; İnsan Allah Azze ve Celle’yi göklerde tasavvur ettiğinde, onun varlıkları yaratıp kendi hallerine bıraktığını, güçlünün zayıfı ezmesine izin verdiğini
düşündüğünde, bu kişinin duası kabul olunmaz veya bu doğru bir dua değildir. Tefekkür ederek yakinen Allah’a iman eden, her şeyin idaresinin Allah’ın güç ve kudreti ile gerçekleştiğine, nerede olursak olalım O’nun bizimle beraber olacağına iman eden kişiye gelince, ona göre hiçbir şey gizli değildir. Bir yerde üç kişi varsa dördüncüleri mutlak Allah’tır, O, kişiye şah damarından daha yakındır. Bilakis Hak Teala kişi ile kalbi arasındadır, Gözleri aldatanı da bilir, gönüllerde gizli tutulanları da, sırrın da gizli tutulanların da bilincindedir.
Eğer kişinin duyguları bu kadar rabbine yakın olursa, işte o zaman dua, mana kazanır.
Öyleyse Duanın şartları şunlardır:
Birincisi: Allah’ ın seninle beraber olduğunu
Allah’ın seninle beraber olduğunu bilmelisin. O, seni gözetler, söylediklerini işitir ve kalbinde olanları bilir.
﴾ ٌبي ِرَق يِّنِإَف يِّنَع يِداَبِع َكَلَأَس اَذِإَو ﴿ [ 186 : ةيآا ةرقبلا ةروس ]
“Kullarım sana benden sorarlarsa, Muhakkak ki ben onlara çok yakınım.”
(Bakara: 186)
İkincisi: Dua ederken Allah Teâlâ’ya karşı ihlaslı samimi olmak
Dua Allah’a karşı samimi ihlaslı olunmadığı sürece doğru bir dua değildir ve kabul edilmez…
İnsanlardan kendilerindeki zararı gidermesi için mal ve makam sahibi kişilere dua edenler vardır, onların hayalleri tamamen yıkılır. Nitekim bir hadis-i kutside şöyle buyrulmaktadır:
هبجأ مل يناعد نإف ، هنود ضرأاو ءامسلا باوبأ تعطق اإ ينود قولخمب مصتعي قولخم نم ام )) تاوامسلا تنمض اإ يقلخ نود يب مصتعي قولخم نم امو ، هطعأ مل ينلأس نإو
(( هل ترفغ ينرفغتسا نإو ، هتبجأ يناعد نإو ، هتيطعأ ينلأس نإف ، هقزر
“Kim benim dışımda yaratılmış bir varlığa bağlanır (ondan yardım isterse) göklerin ve yerlerin kapısı kapanır, bana dua etse bile ona cevap vermem, benden bir şey
dilese istediğini ona vermem. Ama kim de yarattıklarıma değil sadece bana bağlanırsa göklerden ona rızkını veririm, benden istediğinde ona bahşederim, bana
dua ettiğinde ona cevap veririm, af dilediğinde ise onu bağışlarım.”
İnsanlardan Allah’a dua eden ama Zeyd’e, Ubeyd’e ümit bağlayanlar vardır. Allah Teala yine bir kudsi hadiste şöyle buyurmuştur:
امع لمع نم ، كرشلا نع ءاكرشلا ىنغأ انأ )) (( هكرشو هتكرت يريغ يعم هيف كرشأ
“Ben şirk koşanlardan uzağım. Kim içerisinde bana ortak koşma fiili olan bir amel işlerse, onu şirki üzerine bırakırım, onu terk ederim.”
Yine insanlardan Allah’a dua edenler vardır ama onlar daha çok kendilerine, zekalarına, imkanlarına ve güçlerine güvenirler. Bu konuda da bir hadis-i şerifte Rasulullah (s.a.v.) manaen şöyle buyurur:
(( اهيلإ ه هلكو هسفن ىلع لكتا نمو ، ةنؤم لك ه ىلع لكتا نم هنا ))
“Kim Allah’a güvenir, ona dayanırsa rızkı verilir, her kim de kendine güvenirse, o zaman o kişi nefsine (kendi haline) bırakılır.”
Kardeşim, sıkıntıda olduğunda veya olmadığında her daim duan şöyle olsun:
Ey yüce kudret sahibi Allahım kendi güç ve kuvvetimden sıyrılıp yalnızca senin güç ve kuvvetine yöneldim…
O zaman; Allah Azze ve Celle’ye karşı ihlaslı olmak duanın şartlarındandır.
﴾ ِناَعَد اَذِإ ِعاّدلا َةَوْعَد ُبي ِجُأ ﴿ [ 186 : ةيآا ةرقبلا ةروس ]
“Bana dua edenin duasına cevap veririm.”
(Bakara: 186)
Üçüncüsü: Do ğru İman
Dua, ancak Allah’a güzel isimleri ile, onun her şeye kadir olduğuna ve her şeye gücü yettiğine, her şeyi görüp duyduğuna iman etmek ile doğru yapılmış ve geri çevrilmeyecek bir dua olur.
Allah’a dua eden ama bunu açıkça söylemese bile Allah’ın kudretinin çaresiz hastalığına şifa verecek kadar geniş olmadığını, büyük
sıkıntısını gideremeyeceğini ve azılı düşmanlarından onu kurtaramayacağını zanneden kimseler vardır. Allah Teala buyuruyor ki:
اَهَل ّلَظَنَف ًاماَنْصَأ ُدُبْعَن اوُلاَق * َنوُدُبْعَت اَم ِهِم ْوَقَو ِهيِبَ ِأ َلاَق ْذِإ * َميِهاَرْبِإ َأَبَن ْمِهْيَلَع ُلْتاَو ﴿
َكِلَذَك اَنَءاَبَآ اَنْدَجَو ْلَب اوُلاَق * َنوّرُضَي ْوَأ ْمُكَنوُعَفْنَي ْوَأ * َنوُعْدَت ْذِإ ْمُكَنوُعَمْسَي ْلَه َلاَق * َنيِفِكاَع
ّبَر ّاِإ يِل ّوُدَع ْمُهّنِإَف * َنوُمَدْقَ ْأا ُمُكُؤاَبَآ َو ْمُتْنَأ * َنوُدُبْعَت ْمُتْنُك اَم ْمُتْيَأَرَفَأ َلاَق * َنوُلَعْفَي
َوُهَف ُتْض ِرَم اَذِإ َو * ِنيِقْسَيَو يِنُمِعْطُي َوُه يِذّلاَو * ِنيِدْهَي َوُهَف يِنَقَلَخ يِذّلا * َنيِمَلاَعْلا
﴾ ِنيِيْحُي ّمُث يِنُتيِمُي يِذّلاَو * ِنيِفْشَي [ 81_69: ةيأا ءارعشلا ةروس ]
“Ve onlara İbrâhîm (a.s.)’ın haberini tilâvet et (oku). Babasına ve onun kavmine:
“Taptığınız şey nedir?” demişti. “Biz putlara tapıyoruz. Böylece onlara devamlı ibadet edeceğiz.” dediler. (İbrâhîm A.S): “Dua ettiğiniz zaman sizi işitiyorlar mı?”
dedi. Yoksa size fayda veya zarar veriyorlar mı? “Hayır, babalarımızı böyle yapıyor (ibadet ediyor) bulduk.” dediler. (İbrâhîm A.S): “Öyleyse taptığınız şeylerin ne
olduğunu gördünüz mü?” dedi. Siz ve sizin, geçmişteki babalarınızın (taptığı şeyleri). Muhakkak ki onlar, benim için düşmandır ama âlemlerin Rabbi hariç.
Beni yaratan da hidayete erdiren de O’dur. Ve beni yediren ve içiren, O’dur. Ve hastalandığım zaman bana şifa veren, O’dur. Ve beni öldürecek, sonra (da) beni
diriltecek olan, O’dur.”
(Şuara Suresi: 69-81) Yine Rasulullah (s.a.v.)’den şöyle nakledilir:
Ebu Hureyre (r.a.) Rasulullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
(( هاطعأ ٌءيَش ُهُمَظاَعَتَي ا َه ّنِإَف ، َةَبغّرلا مِّظَعيلو ، ْم ِزعيِل نكلو ، َتْئِش ْنإ يِل رِفْغا ّمهّللا : ْلُقَي اَف مكُدَحأ اَعَد اذإ ))
[ ملسم ةياور ]
“Sizden biriniz dua ederken: Allahım! Dilersen beni bağışla demesin. Dilediğini kesin bir dille istesin. Çünkü Allah’ı zorlayan hiçbir kuvvet yoktur.”
(Müslim) O zaman: Duanın bir diğer şartı da Allah Teala’ya güzel isimleri ile doğru bir şekilde iman etmektir.
﴾ يِب اوُنِمْؤُيْلَو يِل اوُبي ِجَتْسَيْلَف ﴿ [ 186 : ةيآا ةرقبلا ةروس ]
“Bana dua etsinler, bana iman etsinler.”
(Bakara Suresi:186)
Dördüncüsü: İstikamet (dosdoğru yol)
Yine kişinin duası, ancak Rabbin’den istediğinde, tüm günahlarına Nasuh (samimi) tövbe ettiğinde, dinin hükümlerine uymaya elinden geldiğince azmettiğinde, Allah’ın emrettiklerini emredip onun yasakladıklarından sakındığında doğru ve geri çevrilmeyecek olan bir yakarış olur.
Kulun seve seve dua ederek Allah’tan dilemesi, ancak Rabbine karşı istikamet üzere olduğunda, emrettiği üzere yaşadığında kabul olunur. Müslim’in Sahih’inde bir adamın şöyle dediği Rasulullah’tan rivayet edilir:
و ، مارح هبرشمو ، مارح همعطمو ، بر اي ، بر اي هسبلم ))
(( كلذل باجتسي ىنأف ، مارحلاب يذغو ، مارح
"Ya Rab, ya Rab!" diye yalvarıyor. Hâlbuki onun yediği haram, içtiği haram, giydiği haram, gıdası haramdır. Böylesinin duası
nasıl makbul olur?"
O zaman; Allah’ın emrettiği şekilde istikamet üzere olmak da duanın şartlarındandır.
﴾ َنوُدُش ْرَي ْمُهّلَعَل يِب اوُنِمْؤُيْلَو يِل اوُبي ِجَتْسَيْلَف ﴿ [ 186 : ةيآا ةرقبلا ةروس ]
“O halde bana dua etsinler, iman etsinler, umulur ki doğru yolu bulurlar.”
(Bakara: 186) Kardeşlerim, Böylece ortaya çıkıyor ki, Kabul olunan duanın şartları, Allah’a iman etmek, ihlaslı olmak ve emirleri üzere istikamette bulunmaktır. Bu şartlar gerçekleştiği vakit kul doğru ve hemen icabet edilecek duaya erişmiş olur. Nitekim Allah Teala şöyle buyuruyor:
﴾ َنوُدُش ْرَي ْمُهّلَعَل يِب اوُنِمْؤُيْلَو يِل اوُبي ِجَتْسَيْلَف ِناَعَد اَذِإ ِعاّدلا َةَوْعَد ُبي ِجُأ ٌبي ِرَق يِّنِإَف يِّنَع يِداَبِع َكَلَأَس اَذِإَو ﴿ [ 186 : ةيآا ةرقبلا ةروس ]
“Kullarım, beni senden sorarlarsa, (bilsinler ki), gerçekten ben (onlara çok) yakınım. Bana dua edince, dua edenin duasına cevap veririm. O hâlde, doğru yolu
bulmaları için benim davetime uysunlar, bana iman etsinler.”
(Bakara Suresi: 186) Fakat kişi bütün şartları yerine getirdiği halde duası kabul olmadığında buna şaşırmamalıdır. Duanın içeriği Müminin faydasına olmayabilir. Nitekim bir babada
zenginlik, ilim, şefkat ve sevgi bulunabilir, ve oğlunda da istikamet ve Allah’a itaat vardır, bu çocuk babasından eğleneceği değerli bir oyuncak ister. Bu babanın imtihanıdır!
Acaba burada babanın ne yapması gerekir? Ona istediğini alıp razı etmeli ve geleceğini tehlikeye mi atmalıdır, yoksa isteğini reddedip mahçup olarak geleceğini garanti altına mı almalıdır? Büyük ihtimalle bu baba oğlunun bu talebini reddedecek ve mahçup olsa dahi geleceğini garantiye alacaktır ki Allah Teala kulundan çok daha üstündür.
Bir hadiste şöyle zikredilir:
(( نيتبئاخ ارفص امهدري نأ هيدي هيلإ لجرلا عفر اذإ ييحتسي ميرك ييح ىلاعت ه نإ ))
“Şüphesiz ki Allah Teala çok hayalı ve kerem sahibidir. Bir kişi ona dua etmek için ellerini kaldırdığında, boş ve mahrum olarak geri çevirmekten haya eder.”
Yine başka bir hadis şöyledir:
(( ءاش ام رخؤيو ، ءاش ام ه لجعيف يدبع كيبل : ه لاق اإ اثاث بر اي طق دبع لاق ام ))
“Allah Teala hiçbir kulun üç kez ‘ya Rabbi’ demesine müsaade etmeden hemen
‘Buyur Kulum’ der, sonra da dilediğine istediğini verir, dilediğininkini de geciktirir.”
Allah’ın istenileni vermekte acele ettiği amel kulun hayrına olan ameldir, çünkü O, kulunu sever, onun üzerine titrer. Geciktirdiği dua ise yine kulunun menfaati için, ona olan sevgisinden kaynaklanır.
Üçüncü bir hadiste ise şöyle buyrulur:
(( ةكلهلا عتارم نع همنغ قيفشلا يعارلا يمحي امك نمؤملا هدبع يمحي ىلاعت ه نإ ))
“Muhakkak ki Allah mümin kullarını, tıpkı merhametli bir çobanın koyunlarını merada her türlü tehlikeden koruması gibi himaye eder.
﴾ َنوُمَلْعَت َا ْمُتْنَأَو ُمَلْعَي ُ ّهَو ْمُكَل ّرَش َوُهَو ًائْيَش اوّب ِحُت ْنَأ ىَسَعَو ْمُكَل ٌرْيَخ َوُهَو ًائْيَش اوُهَرْكَت ْنَأ ىَسَعَو ﴿ [ 216 : ةيآا ةرقبلا ةروس ]
“Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey
sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz.”
(Bakara Suresi: 216) Örtü üzerinden kalksa bile siz yine görüneni seçersiniz.
Kaygı ve kederden kurtulmanın tek yolu olan dua:
Bir kişi şöyle sorsa; Allah Teala yarattıklarına karşı merhametliyse, her hallerini görüyor, onlar için hayırlı olanı biliyorsa ve gam ve kederlerinden onları kurtarmaya kadirse, onların dualarına el uzatmak için bekler mi, mümin kulunun hayrına olacak şeyi kulu sadece Allah’tan istemeyi unuttuğunda ondan uzaklaştırır mı, kurtulmayı istemeyi unuttuğu bir musibete sevk eder mi?
Hakikat şudur ey Kardeşlerim; Şüphesiz ki Allah Azze ve Celle Mümin bir kulun hayrını ondan uzaklaştırmaktan veya ona dua etmeyi unuttuğu için bir musibet vermekten çok daha yüce ve Kerem sahibidir.
Merhametli bir baba oğlu ondan istese de istemese de, bilse de bilmese de, onu her türlü hayırlı işe sevk eder ve ondan her türlü musibeti giderir. Ki Allah Teala bundan çok daha yücedir.
Fakat şu da gerçektir ki tüm musibet, imtihan ve zorluk bir amaç içindir, hasta olan gönüllere rabbani bir ilaçtır. Nitekim Allah Teala şöyle buyurur:
﴾ َنوُع ِجْرَي ْمُهّلَعَل ِرَبْكَ ْأا ِباَذَعْلا َنوُد ىَنْدَ ْأا ِباَذَعْلا َنِم ْمُهّنَقيِذُنَلَو ﴿ [ 21 : ةيآا ةدجسلا ةروس ]
“Ve Biz, mutlaka büyük azaptan önce, daha yakın olan azaptan onlara elbette tattıracağız. Umulur ki, böylece onlar (Allah’a ulaşmayı dileyerek, Allah’a)
dönerler.”
(Secde Suresi:21) Nefis, haset ve kötü niyet, kin ve nefret,
alçaklık ve cimrilik, israf ve kibir, yalan ve
nifak, enaniyet ve maddecilik gibi hastalıklardan kurtulamaz. Bu hastalıkların hepsinden ancak Allah Azze ve Celle’ye yönelmek ve O’na ulaşmak ile şifa bulunur.
Karşılaştığı hastalıkların tedavisi, nefis Rabbi’ne yöneldiği sürece hemen gerçekleşir.
İşte af dilemenin hakikati budur, işte duanın amacı budur. Dua bu iletişimin zirvesidir, gerçekleşecek şeylerin garantisi, seviyelerin en üstünüdür. Kişi derin acılarından dua ederek Allah’a yönelir, çünkü Allah’a muhtaçtır. Bu yüzden musibetler, imtihanlar ve felaketler doğru bir şekilde yapılacak duaya muhtaçtır, hemen şifa bulmanın yolu işte budur. Nitekim Allah Teala şöyle buyurur:
﴾ َنوُعّرَضَتَي ْمُهّلَعَل ِءاّرّضلاَو ِءاَسْأَبْلاِب ْمُهاَنْذَخَأَف َكِلْبَق ْنِم ٍمَمُأ ىَلِإ اَنْلَسْرَأ ْدَقَلَو ﴿ [ 42 : ةيأا ماعنأا ةروس ]
“Andolsun ki; Biz senden önce ümmetlere de (resûller) gönderdik. O zaman onları da sıkıntıya ve darlığa uğrattık, böylece yalvarırlar diye.”
(Enam Suresi: 42)
Rasulullah (s.a.v.) de şöyle buyurmuştur:
(( ةمحر اهنإف ةقرلا دنع ءاعدلا اومنتغا ))
“Rikkat (İncelik halinde) duayı ganimet bilin, çünkü bu hal rahmet kapılarının açık olduğunu gösterir.”
Sözün özeti şudur ; Dua Allah’a olan sımsıkı bir bağdır. Çünkü o zorunlu ihtiyaçları giderir ve bu hakiki bağ nefsin tüm hastalıklarına şifadır, kişiden bela ve sıkıntıyı giderir.
Çünkü bu musibetler aslında dua ve şifaya vesile olmak içindir. Bunun için Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
(( ه دابع ءاعدلاب مكيلعف ، لزني مل اممو لزن امم عفني ءاعدلا نكلو ، ردق نم رذح عفني نل ))
“ Sakınmak, kaderden kurtulmaya fayda vermez. Lakin dua fayda eder, başa gelene de henüz gelmeyene de. Şu halde ey Allah'ın kulları, duaya sarılın.”
Bir kulun nefsi hastalıklarından kurtulması ve temizlenmesi için ona bir bela takdir edilmişse, artık ona sakınma, zeka ve bir şeyi vasıta edinme fayda vermez. Bu konuda şöyle denir: (Sakınma ancak mümkün olacak olan şeyler için yapılabilir.) Fakat dua ve kapsadığı o bağ ve şifa, tek başına belayı ve başka bir musibete yol açabilecek işaretleri giderebilir. Çünkü şifa bazen elde edilir ama bazen de deva bulunmaz. Başka bir hadiste şöyle buyrulur:
(( ربلا اإ رمعلا ديزي او ، ءاعدلا اإ ردقلا دري او ، هبيصي بنذلاب قزرلا مرحيل لجرلا نإ ))
“Kişi ancak işlemiş olduğu günahtan dolayı bir rızıktan mahrum olur, kaderi duadan başka bir şey değiştiremez, ömrü de iyilikten başka bir şey uzatamaz.”
Fakat –kardeşlerim- Allah’ın basiretini açtığı mümin, Rabbi’ni bilir, O’nu sever, kaderine razı olur, sıkıntıdan önceki ferahlıkta da, hastalıktan önce sıhhatli olduğunda da, fakirlikten önce zenginlikte de Rabbi’ne dua eder. Nitekim Allah Rasulü (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
هتبجأ ءاخرلا يف يناعد نم لاق ه نإف ءاخرلا يف هوعداو مكبر ىلإ اوعرضت )) عرضت نمو ، هتعفر يل عضاوت نمو ، هتيطعأ ينلأس نمو ةدشلا يف
(( هل ترفغ ينرفغتسا نمو ، هتمحر يلإ
“Rabbinize yalvarın, ona bolluk zamanında dua edin. Çünkü Allah Teala şöyle buyurur: ‘Bolluk zamanında bana dua edene, darlık zamanında bolca veririm, benden isteyene dilediğini bahşederim, tevazu edeni yüceltirim, bana yakarana
rahmetimle muamele ederim ve benden af dileyeni bağışlarım’”
Bolluk zamanında dua etmek Allah’ı hakkıyla bilmektir, darlık zamanında dua etmek ise ihtiyaçtandır. Sizden biriniz zannetmesin ki, kulun Rabbinden istemesi ancak tehlikeli işlerde olabilir, aksine kul ile Rabbi arasındaki sevgi, kulun büyük küçük her şeyi rabbinden dilemesi ile gerçekleşir.
İbn Hibban Sahih’inde Rasulullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu nakletmiştir:
(( اذإ هلعن عسش هلأسي ىتح اهلك هتجاح هبر مكدحأ لأسيل عطقنا ))
“ Her biriniz ihtiyaçlarının tamamını Rabbinden istesin, hatta, kopan ayakkabı
bağına varıncaya kadar”.
Böylece dua kulu ile Rabbi arasındaki bağın sağlamlaşması için bir vesiledir. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor:
(( ءاعدلا يف نيحلملا بحي ه نإ ))
“Allah dua’da ısrarcı olanı sever.”
Rasulullah (s.a.v.)’e ‘hangi dua daha çok işitilir (karşılık bulur)’ diye sorulduğunda O şöyle cevap vermiştir:
(( تابوتكملا ةاصلا ربدو ،رخآا ليللا فوج))
“Gecenin son kısmının ortasında ve her farz namazın arkasında yapılan dua.”
Hz. Ali (r.a.) diyorki: Rasulullah (s.a.v.) yanımdan geçerken “Allahım beni bağışla”
diyordum. Rasulullah eliyle omuzlarımın arasına vurdu ve şöyle dedi:
(( ضرأاو ءامسلا نيب امك مومعلاو صوصخلا نيب نإف ، صخت او مع ))
“sadece kendine özel değil, genel olarak dua et, zira genel ile özel arasındaki fark gök ile yer arasındaki fark gibidir.”
اوعدت او ، مكداوأ ىلع اوعدت او ، مكسفنأ ىلع اوعدت ا )) ه نم اوقفاوت ا ، مكلاومأ ىلع اوعدت او ، مكمدخ ىلع
(( مكل باجتسيف ءاطع اهيف لين ةعاس
“Nefisleriniz aleyhinde dua etmeyin, çocuklarınız aleyhinde de dua etmeyin, hizmetçileriniz aleyhinde de dua etmeyin. Mallarınız aleyhinde de dua etmeyin. Ola
ki Allah’ın duaları kabul ettiği saate rast gelir de, istediğiniz kabul oluverir.”
Ebu Hureyre (r.a.) Rasulullah (s.av.)’in şöyle dediğini nakleder:
اذ نم لوقيف ايندلا ءامسلا ىلإ لجو زع ه لزني ليللا ثلث يقب اذإ )) اذ نم هل رفغأف ينرفغتسي يذلا اذ نم هل بيجتسأف ينوعدي يذلا
(( رجفلا علطي ىتح هنع هفشكأ رضلا فشكتسي يذلا اذ نم هقزرأف يتقزرتسي يذلا
“Rabbimiz gecenin son üçte birinde, Dünya semasına iner ve şöyle nida eder; “Bana dua eden yok mu duasına icabet edeyim, bağışlanma dileyen yok mu onu
bağışlayayım, rızık isteyen yok mu ona rızık vereyim, sıkıntısının giderilmesini dileyen yok mu onu kurtarayım. Bu fecrin doğuşuna kadar devam eder.”
Bunların hepsini kapsayacak şekilde Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
(( هيلع ه بضغ ه عدي مل نم ))
“Kim ki dua etmezse Allah’ın gazabı onun üzerinedir.”
Duanın şartlarına istisna olarak, Allah Azze ve Celle çaresiz durumda olan yani çaresizliğinde yalnızca Allah’a dayanan ve güvenen kişi dua ettiğinde ona icabet eder.
Allah kişinin umutlarının yıkılmasından, çaresizliğinden çok daha yüce ve kerem sahibidir. Nitekim şöyle buyurur:
﴾ َنوُرّكَذَت اَم ًايِلَق ِ ّه َعَم ٌهَلِئَأ ِضْرَ ْأا َءاَفَلُخ ْمُكُلَعْجَيَو َءوّسلا ُفِشْكَيَو ُهاَعَد اَذِإ ّرَطْضُمْلا ُبي ِجُي ْنّمَأ ﴿ [ 62 : ةيآا لمنلا ةروس ]
“Yoksa darda kalan kişi, ona dua ettiği zaman icabet eden, kötülüğü gideren ve sizi yeryüzünde halifeler kılan mı? Allah ile beraber bir (başka) ilâh mı? Ne kadar az
tezekkür ediyorsunuz?”
(Neml Suresi:62) Dua müminlerin kurtuluşu, dinin direği, yerin ve göğün nurudur. Şu an kazandığından daha fazlasını kazanmak isteyen kişi, çokça zikir ve dua ile meşgul olsun.
Bir hadisi kudside şöyle buyrulur:
(( نيلئاسلا يطعأ ام قوف هتيطعأ يتلأسم نع يركذ هلغش نم ))
“Kim bana dua ederek çokça zikrederse, ona istediği şeylerin çok daha fazlasını
veririm.”
Burada açıklamaktan hoşlandığım, Allah hakkı için, onun emaneti için yerine getirmem gereken bir nokta kaldı.
Rahmeti çok geniş olan ve her şeye yeten Allah Teala bir hadis-i kudside şöyle buyurur:
(( ًءايح هسافنأ تعطقتل هل يبح رفاكلا ملعي ول ))
“Kafir benim sevgimi bilseydi, yaşarken nefesi kesilirdi.”
Yine Allah (c.c.) asi kulları hakkında şöyle buyurur:
(( مهبيبط انأف اوبوتي مل نإو مهبيبح انأف اوبات نإ ))
“Tövbe etseler onların sevgilisi, tövbe etmezseler de hekimleri olurum.”
Muhakkak ki Allah Teala’nın kullarına olan rahmeti, bir annenin evladına olan merhametinden daha fazladır. Bilakis kullarına olan merhameti kendindendir. O, yarattıklarını mutlu etmek, onlara merhametli olmak için yaratmıştır, azap etmek ve sıkıntıya düşürmek için değil. Şüphesiz ki Allah (c.c.) ve bu rahmeti insana dünyaya gelmeden ve hayırlı mı yoksa şerli mi olacağı ortaya çıkmadan önce bedbaht, yoksun ve rızık konusunda fakir olmasını yazmasına bağlı değildir. Fakat onun yaptığı her şeyi kaydetmiştir, yapacaklarını değil. Nitekim şöyle buyurur:
﴾ ٍنيِبُم ٍماَمِإ يِف ُهاَنْيَصْحأ ٍءْيَش ّلُكَو ْمُهَراَثَآَو اوُمّدَق اَم ُبُتْكَنَو ىَت ْوَمْلا يِيْحُن ُنْحَن اّنِإ ﴿ [ 12 : ةيآا سي ةروس ]
“Muhakkak ki Biz, ölüleri diriltiriz. Ve takdim ettiklerini ve onların eserlerini yazarız. Ve herşeyi İmam-ı Mübin’de (apaçık bir rehber’de) saydık (tespit ettik).”
(Yasin Suresi:12) Yazarız : Şimdiki zamana dalalet eden bir fiildir.
Takdim ettiler (geçmişte yaptılar): Geçmiş zamana dalalet eden bir fiildir.
İnsana bir bedbahtlık veya haram kılınan bir şey isabet eder de, o bunu işlerse başına gelen onun kendi eliyle kazandığı olur.
Hadis-i Kudsi’de şöyle buyrulur:
(( هسفن اإ نمولي اف كلذ ريغ دجو نمو ، ه دمحيلف اريخ دجو نمف ))
“Kim bir hayırla karşılaşırsa Allah’a hamd etsin, kim de bunun dışında bir şey ile karşılaşırsa isyan etmesin ki bu ancak kendisinden kaynaklanmaktadır.”
Aynen buyrulduğu gibi…
Kıymetli Kardeşlerim; hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekin, Rabbinizle aranızdaki şeylere mutlu bir şekilde ulaşın ve bilin ki; ölüm meleği bizim dışımızdaki kişiler için bizi aşıp gitti, bir gün de bizim için onları atlayıp gelecek. Biz uyanık olmalıyız. Akıllı olan kişi nefsini alçaltır, ölümünden sonrası için amel eder. Aciz olan kimse ise heva ve hevesine tabi olan kimsedir. Allah Teala’dan merhamet ve eman dileriz.
Alemlerin Rabbi olan Alah’a hamdolsun
***
İkinci Hutbe:
Alemlerin rabbine hamdolsun, Ben şehadet ederim ki Salihlerin dostu olan Allah’tan başka ilah yoktur, yine şehadet ederim ki Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) onun kulu ve rasulüdür. O yüce bir ahlak üzeredir.
Dua:
Allahım bizi hidayet verdiğin, afiyette kıldığın, dost edindiğin kulların arasına kat. Bize verdiklerini bereketli mübarek kıl. Yarattıklarının şerrinden bizi koru. Muhakkak ki sen hak olana hüküm verirsin ve senin aleyhinde hüküm asla verilmez. Allahım bize bahşet, yasaklama, bize ikram et bizi yetersiz kılma. Bizleri kendine kul olarak seç, razı olmamıza yardım et ve sen de bizden razı ol. Allahım yüzlerimizi soldan koru, bizi muhtaç olmak ile sınama, çünkü biz yarattıklarının şerrini isteriz ve bahşedilenlerin hamdını gerçekleştirmek, yasaklananların kınanması ile sınanırız. Sen her şeyin üzerinde bahşedensin. Yerlerin ve göklerin tüm hazinesi senin elindedir. Allahım bizi Salih
amellerle hidayete erdir, senden başka hidayet verecek yoktur. Kötü amellerden bizi koru zira senden başka bizleri koruyacak olan yoktur.