Türkiye Cumhuriyeti Tarihi I
Ulusal Direniş Hareketi içerisindeki siyasal gelişmeler
Milli Mücadele’nin sürdüğü yıllarda Mustafa Kemal silahlı kuvvetler üzerinde sağlam bir otorite kurmuşsa da, siyasal otorite
bakımından tartışmasız bir güce sahip değildir.
İttihatçı kadrolarla Ankara arasındaki rekabet.
İttihatçı kadroların Mustafa Kemal’in
liderliğinde yükselen Anadolu hareketinin
giderek bağımsızlaşan çizgisinden rahatsızlık
duyması.
Ulusal Direniş Hareketi içerisindeki siyasal gelişmeler
Sol muhalefet
Yeşil Ordu => Mayıs 1920’de Mustafa Kemal’in onayını alarak kuruluyor. Kurulma nedenleri:
-
“Hilafet Ordusu” adı altında faaliyet gösteren
propagandacılarının eylemlerine karşılık vermek.
-
Sovyet yardımı sağlayabilmek
Çerkes Ethem’in milisleriyle birlikte bu oluşuma
katılması, örgütü ciddi bir güç ve potansiyel bir tehdit haline getirince Mustafa Kemal Paşa, amacından
saptığını ileri sürdüğü bu oluşumu dağıtmıştır.
Ulusal Direniş Hareketi içerisindeki siyasal gelişmeler
Mecliste Yeşil Ordu’nun devamı niteliğinde Halk Zümresi’nin ortaya çıkması.
Mustafa Kemal’in, Halk Zümresi içerisinde
güvendiği bazı kişilere “Türkiye Komünist Fırkası”nı kurdurtması (18 Ekim 1920).
Ankara, ulusal direniş hareketinin başarıya ulaşması
için Sovyet desteğinin önemli olduğunu düşünmekle
birlikte Bolşeviklerin uydusu haline gelmek ya da
öyle bir izlenim vermek istemiyor.
Ulusal Direniş Hareketi içerisindeki siyasal gelişmeler
Bir grup eski İttihatçının Bakü’de Türk
Komünist Fırkası’nı kurması. Mayıs 1920’de yönetimi Mustafa Suphi ve Ethem Nejat’ın önderliğindeki bir topluluğun devralması ve isim değişikliği (Türkiye Komünist Fırkası).
Mustafa Suphi’nin yandaşlarının “Halk
Zümresi” içerisindeki aynı düşüncedeki bazı kişilerle Ankara’da Halk İştirakiyun Fırkası’nı kurmaları (Kasım 1920).
Ocak 1921’de sol muhalefetin Ankara
hükümeti tarafından tasfiyesi.
Ulusal Direniş Hareketi içerisindeki siyasal gelişmeler
Bolşeviklerle temas kuran önemli bir isim de Enver Paşa’dır. Eylül 1920’de Bakü’deki Sovyet destekli
“Doğu Halkları Kongresi”ne katılır. Kongre
sonrasında “Halk Şuraları Fırkası” adlı bir parti kurar.
Enver Paşa’nın asıl amacı Sovyet parası ve silahıyla Kafkasya’da bir Türk ordusu kurmak ve bu orduyla Anadolu’daki ulusal mücadelenin başına geçmektir.
Ancak Enver Paşa aradığı desteği bulamayacaktır.
Ulusal Direniş Hareketi içerisindeki siyasal gelişmeler
Mustafa Kemal’in Sovyetler Birliği’ne yönelik uzlaşmacı siyasetinin Doğulu
muhafazakar milletvekilleri arasında endişe yaratması üzerine Ocak 1921’de Hoca Raif (Dinç) yönetiminde anti-komünist ve salanat ve hilafetin korunmasının önemine vurgu
yapan Muhafaza-i Mukaddesat Cemiyeti’nin
kurulması.
Ulusal Direniş Hareketi içerisindeki siyasal gelişmeler
Meclis üzerindeki hakimiyetini güçlendirmek isteyen Mustafa Kemal’in, Mayıs 1921’de güvendiği
yandaşlarından Müdafaa-i Hukuk Grubu’nu oluşturması.
Muhalif grupların 1922 Temmuzunda İkinci Grup’u kurmaları.
Mustafa Kemal’in, 6 Aralık 1922’de Müdafaa-i Hukuk Grubu’nu siyasal bir partiye, “Halk Fırkası”na
dönüştürme niyetini kamuoyuna ilk kez açıklaması.
Saltanatın Kaldırılması
Cumhuriyet yönetimine giden sürecin en önemli aşamalarından biri Saltanatın kaldırılmasıdır.
İtilaf devletlerinin Lozan’da yapılacak barış görüşmelerine hem Ankara hem de İstanbul hükümetlerini davet etmesi ve İstanbul’un
Ankara’ya bir telgraf çekerek, ortak bir heyetin gönderilmesi teklifinde bulunması. Bu teklifin doğurduğu öfke üzerine Millet Meclisi’nin 1
Kasım 1922’de saltanatın kaldırılmasına ilişkin bir
önergeyi kabul etmesi.
Saltanatın Kaldırılması
Saltanat bir yasayla değil, Meclis genel kurulunun 1-2 Kasım 1922 tarihli kararlarıyla kaldırılmıştır. Meclis genel
kurulunun aldığı bu kararlarda Osmanlı İmparatorluğu’nun yok olduğu, Saltanatın Hilafetten ayrılarak kaldırıldığı ve
TBMM’nin egemenlik hakkının gerçek temsilcisi olduğu ilan edilmiştir.
Son Osmanlı kabinesi 4 Kasım 1922’de istifa etmiş ve bu tarihten itibaren İstanbul’daki tüm devlet kurumları
Ankara’daki TBMM Hükümeti tarafından idare edilmeye başlamıştır.
17 Kasım 1922’de son Osmanlı Sultanı Vahdettin kendisini Malta’ya götürecek olan bir İngiliz savaş gemisine sığınmış, ilga edilmemiş olan Halifelik makamına Vahdettin’in yeğeni Abdülmecit geçirilmiştir.
Cumhuriyete giden sürecin hız kazanması
Mart 1923’te Hıyanet-i Vataniye Kanunu’nda, saltanata dönüş mücadelesinin yasadışı olduğunu bildiren bir
değişikliğe gidilmesi teklifinin Meclis’e sunulması.
8 Nisan 1923’te, kurulacak olan yeni partinin temel ilkeleri niteliğinde 9 maddelik bir beyannamenin sunulması. (9 Umde)
Bu 9 maddenin ilk ikisi Saltanatın geri dönülmez bir
biçimde terkedilmiş olduğunu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi’nin ulusun gerçek ve tek temsilcisi olduğunu
vurgular.
Cumhuriyete giden sürecin hız kazanması
15 Nisan 1923’te Hıyanet-i Vataniye Kanunu’nda saltanata dönüş mücadelesinin yasadışı olduğunu
bildiren değişiklik kabul edilmiş ve ertesi gün 16 Nisan 1923’te meclis dağıtılmıştır.
1923 yazında yeni bir meclis için iki dereceli seçimler yapılmıştır. İkinci Grup’tan hiçbir üyenin giremediği yeni meclis ilk olarak 11 Ağustos 1923’te toplanmıştır.
Meclis açıldıktan sonra birkaç bağımsız milletvekili
dışında meclisin tüm üyelerinin bağlı olduğu Müdafaa-i Hukuk Grubu kendini Halk Fırkası adıyla yeniden
yapılandırmıştır (9 Eylül 1923).
Lozan Barış Antlaşması
Lozan’daki Türk heyetinin başkanlığına İsmet Paşa (İnönü) getirilmiştir. İsmet Paşa, Misak-ı Milliden hiçbir şekilde
sapmamak için sıkı talimatlar almış olarak Lozan’a gitmiştir.
Lozan Barış Konferansı 20 Kasım 1922’de açılmıştır.
Temsil edilen ülkeler İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan ve Türkiye’dir. Diğer bazı ülkeler de kendilerini doğrudan ilgilendiren oturumlara katılmışlardır.
Lozan’da masaya oturan iki tarafın bakış açıları birbirlerine taban tabana zıttır. İtilaf devletleri kendilerini Birinci
Dünya Savaşı’nın galipleri olarak görürlerken, Türk heyeti
masaya I. Dünya Savaşı’nın mağlubu olarak değil, ulusal
bağımsızlık savaşının galibi olarak oturmuştur.
Lozan Barış Antlaşması
Lozan’da tartışılan sorunlar üç başlık altında toplanmıştı:
Topraklar ve askeri sorunlar;
ekonomik ve mali sorunlar;
yabancılarla azınlıkların durumu.
o
İtilaf devletleri, 1923 yılı Şubat ayı başlarında Türklere bir antlaşma taslağı sunmuşlar ve Türk heyetini
antlaşma taslağını imzalamaya zorlamışlardır.Türk
heyeti bunu imzalamayı reddedince Lozan Konferansı
kesintiye uğramış ve heyetler ülkelerine dönmüşlerdir.
Lozan Barış Antlaşması
Lozan Konferansı’nın tarafları 23 Nisan 1923’te yeniden toplanmışlardır.
Konferansın ikinci aşaması çetin
müzakerelerin ardından 17 Temmuz’da Türk
tarafının isteklerini büyük ölçüde karşılayan
bir anlaşmayla sonuçlanmış ve antlaşma 24
Temmuz 1923’te imzalanmıştır.
Lozan Barış Antlaşması
Lozan Barış Antlaşması sonucunda, Türkiye Misak-ı Milli dahilinde tamamıyla egemen bir devlet olarak ortaya çıkmıştır.
Musul, Milletler Cemiyeti’nin kararını bekleyerek Irak’ın parçası olarak kalmıştır.
İskenderun sancağı Fransız Suriyesi’nde kalmıştır.
Anadolu’ya bitişik Ege Adaları, İmroz ile Bozcaada dışında Yunanistan ve İtalya’ya bırakılmıştır.
Anadolu ve Doğu Trakya Türkiye’ye bırakılmıştır.
Lozan Barış Antlaşması
Boğazlar bölgesi bir Türk’ün başkanlığındaki komisyona tabi olup uluslararası denetime
alınmış ve İstanbul’daki garnizon dışında silahtan arındırılmıştır.
Kapitülasyonlar kaldırılmış ama Türkiye
yabancılara verilmiş mevcut bütün imtiyazları kabul etmek zorunda kalmıştır. Ayrıca 1929’a kadar da gümrük tarifelerini değiştirme
özgürlüğünden mahrum kalmıştır.
Lozan Barış Antlaşması
Adli kapitülasyonların kaldırılmasıyla birlikte Türkiye’de yabancılar dahil olmak üzere tüm ahali Türk mahkemelerine tabi kılınmıştır.
Azınlıklar konusunda Türkiye, yurttaşlarını inanç, milliyet ve dil farkı gözetmeksizin korumayı taahhüt etmiştir.
Meclisin barış antlaşmasını kabul etmesiyle, antlaşma 21 Ağustos 1923’te tasdik edilmiştir.
Antlaşmanın ardından İtilaf devletleri güçlerini
geri çekmeye başlamış ve 1 Ekim 1923’te son
İngiliz askeri İstanbul’u terketmiştir.
Cumhuriyet’in ilanı
Lozan Barış Antlaşması’nın imzalanması
sonrasında ortaya çıkan yeni Türk devletinin esas niteliği 1923 sonbaharında halen
belirsizdir. Mustafa Kemal, 1923 yılı başlarında
bu belirsizliği ortadan kaldırarak Cumhuriyet’i
ilan etme niyetinde olduğunu ima etmiştir.
Cumhuriyet’in ilanı
25 Ekim’de İcra Vekilleri Heyeti’nin istifası ve Meclis hükümeti sisteminde yeni hükümetin belirlenememesi üzerine Mustafa Kemal
tıkanıklığı aşmak için seçilmiş bir
cumhurbaşkanı, cumhurbaşkanı tarafından
atanmış bir başvekili ve bir kabine sistemi olan bir Cumhuriyet ilan edilmesi teklifini sunmuştur.
Meclisin onayıyla 29 Ekim 1923’te Türkiye Cumhuriyeti ilan edilmiştir.
Cumhuriyetin ilk cumhurbaşkanı Mustafa
Kemal, ilk başvekili ise İsmet (İnönü)’dür.
Cumhuriyet’in ilanının yarattığı tepkiler
Hüseyin Rauf (Orbay), Ali Fuat (Cebesoy), Adnan (Adıvar), Refet (Bele) ve Kazım
(Karabekir) gibi önde gelen isimler İstanbul basınına verdikleri mülakatlarda bu ilana tepki göstermişlerdir. İstanbul gazeteleri de bu
eleştirileri beğeniyle yayınlamıştır.
Halifeliğin Kaldırılması
1923 Kasımında İstanbul Barosu Başkanı Lütfi Fikri’nin basına, halifeye hitaben bir açık mektup göndererek, ondan daha etkin olmasını istemesi.
Aralık ayında iki ünlü Hintli Müslüman, Emir Ali ve Ağa Han tarafından benze içerikte bir mektubun hem başvekile hem basına gönderilmesi.
Lütfi Fikri’nin ve İstanbul gazetelerinin yöneticilerinin yargılanması.
Saltanatın kaldırılmasından itibaren Mustafa Kemal
karşıtı muhalefetin bir bölümü açısından bir iktidar
seçeneği olarak görülen hilafet makamının 3 Mart
1924’te kaldırılması.
Kaynaklar
Erik Jan Zürcher, Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, çev. Yasemin Saner, 32.B., İletişim Yayınları,
İstanbul, 2016.
Bülent Tanör, Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri (1789-1980), 3.B., YKY, İstanbul, 1999.