Türkiye Cumhuriyeti Tarihi I
Birinci Dünya Savaşı (1914-1918)
I. Dünya Savaşı tarihin o güne değin görmediği ölçekte büyük bir savaştır. O nedenle bu savaştan “Büyük Savaş”
adıyla da bahsedilir.
Savaşın teknolojik bakımdan bazı özellikleri:
Zehirli gazların kimyasal silah olarak kullanılması,
Uçakların saldırı, savunma ve keşif amaçlı olarak gerçek anlamda ilk defa kullanılması,
Mitralyöz adı verilen makineli tüfeklerin yaygın bir
şekilde kullanılması, tankın etkili olmamakla birlikte savaş sahnesine çıkması,
Ölçeği ve yol açtığı can kaybı açısından önceki savaşlarla
kıyaslanmayacak ölçüde büyük ve yıkıcı olması.
Birinci Dünya Savaşı (1914-1918)
Tüm ülkelerden 65 milyonun üzerinde asker savaşa katılmıştır. Resmi rakamlara göre:
-8.556.315 ölü
-21.219.452 yaralı ve
-7.750.945 kayıp veya esir
Batı Cephesi savaşın ağırlığını çekmiştir. 1916’da savaşın sadece tek bir gününde Britanya İmparatorluğu 60 bin kayıp vermiştir. Batı cephesinde iki tarafın toplam kayıpları 3
milyonu aşmıştır.
Birinci Dünya Savaşı (1914-1918)
Osmanlı İmparatorluğu’nun savaştığı cepheler:
Kafkasya, Azerbaycan, Çanakkale, Irak, Mısır-Filistin, Arap yarımadası, Galiçya ve Romanya
Cephelerdeki durum:
-
Kafkasya cephesinde Rusya karşında yenilgi
-
Azerbaycan cephesinde Rusya ve Britanya’ya karşı dengeli bir sonuç
-
Çanakkale’de İtilaf kuvvetlerine karşı verilen savunma savaşı ve elde edilen zafer. Gelibolu savaşları
Osmanlıların 300 bin kadar ölü ve yaralı vererek en ağır
kaybı yaşadığı savaş olmuştur.
Birinci Dünya Savaşı (1914-1918)
Irak, Mısır, Filistin ve Arap yarımadasında Britanya kuvvetlerine karşı savaşılmış, Irak’ta kısmi başarılara rağmen bu cephelerin hiçbirinde başarı elde
edilememiştir.
Birinci Dünya Savaşı (1914-1918)
Osmanlı ordusunun genel durumu:
-
Teçhizat bakımından son derece yetersiz bir donanıma sahip.
-
Su ve yakıt kıtlığına bağlı hijyen sorunu
-
Kötü beslenme koşulları
o
Tüm bu olumsuz koşullar Osmanlı ordusunu açlık ve hastalıklara bağlı ölümlerle karşı karşıya
bırakıyordu.
o
Kötü koşullar nedeniyle savaşın sonunda kaçak askerlerin sayısı 500 bini bulmuştur. Osmanlı
ordusunun azami asker gücü 1916’da 800 bin iken,
Ekim 1918’de 100 bin kişiye düşmüştür.
Birinci Dünya Savaşı’nın Sonu ve Osmanlı Devleti
Kasım 1917’de Rus Devrimi’nin gerçekleşmesi ve Rus hükümetinin ateşkes istemesi Osmanlı açısından
olumlu bir gelişme olmuştur. Brest-Litovsk’ta yapılan (Aralık 1917-Mart 1918) barış görüşmeleri sonucunda Osmanlı Devleti 1878’te Doğu Anadolu’da Rusya’ya bırakmak zorunda kaldığı toprakları geri almıştır.
Aralık 1917’de Gürcistan, Ermenistan ve
Azerbaycan’daki Bolşevik aleyhtarı grupların kurduğu Transkafkasya Cumhuriyeti Brest-Litovsk’ta varılan anlaşmayı reddetmiştir. Bunun üzerine Osmanlı
askerleri güç kullanarak bölgeyi işgal etmiştir.
Birinci Dünya Savaşı'nın Sonu ve Osmanlı Devleti
1915 yılından itibaren İttifak devletleri arasında önemli bir bağ oluşturmuş olan Bulgaristan’ın 29 Eylül’de yenilmesi ve 2 Ekim’de teslim olması 1918 Ekiminde İttihatçı kabine de artık ateşkes istemekten başka seçeneği kalmadığını anlamıştır.
Osmanlı Devleti, Almanya ve Avusturya-
Macaristan’ın 4 Ekim 1918’de ABD Başkanı
Wilson aracılığıyla barış istemeleri. Aynı gün
sadrazam Talat Paşa’nın da Sultan Vahdettin’e
istifasını sunması.
Birinci Dünya Savaşı'nın Sonu ve Osmanlı Devleti
İttihatçı kabine yerine Ahmet İzzet Paşa yönetiminde yeni bir kabine kurulması
Hüseyin Rauf başkanlığındaki bir Osmanlı heyetiyle, Limni adasının Mondros limanında demirlemiş
İngiliz filotillasının komutanı Amiral Calthorpe
arasında 30 Ekim 1918’de Mondros mütareke
antlaşmasının imzalanması
Büyük Savaşın Osmanlı Devleti Bakımından Bilançosu
Edward J. Erickson’un Birinci Dünya Savaşı
yıllarında Osmanlı ordusunun durumunu ele alan çalışmasında yaptığı tahminlere göre;
Savaşa katılan asker sayısı yaklaşık 3 milyondur.
Bunların 770 bin kadarı ölmüş, bir milyon kadarı da yaralanmıştır.
Ölen askerlerin büyük kısmı hastalıktan ölmüştür.
Osmanlı ordusunda çarpışmada ölen her 2 askere karşı
yaklaşık 3 asker hastalıktan ölmüştür.
Büyük Savaşın Osmanlı Devleti Bakımından Bilançosu
Savaşın sonunda Osmanlı ordusu müttefiklerinin ordularına kıyasla daha iyi durumdadır.
Özellikle komuta yapısı ayakta kalan ordunun
görece iyi durumu Anadolu’da Büyük Savaş sonrası yaşanacaklar üzerinde önemli etkilerde bulunmuş ve bağımsız bir Türkiye’nin ortaya çıkışını
hazırlamıştır.
Büyük Savaşın Osmanlı Devleti Bakımından Bilançosu
Osmanlı İmparatorluğu topraklarının yarıya yakınını, nüfusunun da yarıdan fazlasını yitirmiştir.
Savaş, hukuken varlığı bir süre daha devam etse de imparatorluğun fiilen sonunu getirmiştir.
1918 yılı imparatorluklar çağının kapandığı, ulus
devletler çağının başladığı yıldır. Mondros Mütarekesi sonrası ortaya çıkan yeni sınırlar içinde Müslüman-
Türk nüfusun genel nüfus içindeki oranının çok yükselmiş olması da ulusal bir Türk devleti
oluşturmak için daha uygun şartlar oluşturmuştur.
Mondros Mütarekesi
30 Ekim 1918 tarihli Mondros Mütareke Antlaşması:
Boğazların askeri işgali,
Bütün demiryolu ve telgraf hatlarının İtilaf devletleri tarafından denetlenmesi,
Kamu düzeninin korunması için ihtiyaç duyulan küçük askeri birimler dışında tüm Osmanlı askerlerinin terhis edilip silahlarının alınması,
Arap eyaletlerindeki bütün Osmanlı askerlerinin teslim olması,
Osmanlıların elindeki bütün savaş tutsaklarının serbest
bırakılması gibi koşulları içermektedir.
Mondros Mütarekesi
İtilaf devletlerini kendi güvenliklerini tehdit altında gördükleri takdirde Osmanlı İmparatorluğu’ndaki herhangi bir yeri işgal etme hakkına sahip kılan 7.
madde ile
İtilaf devletlerine Ermeni vilayetlerinde kamu
düzeninin bozulması durumunda askeri müdahalede bulunma hakkı veren 24. madde kolaylıkla suistimal edilebilecek ve Mütareke sınırları içindeki Osmanlı topraklarını İtilaf devletleri işgaline açabilecek
nitelikte hükümler olması bakımından önemlidir.
Savaş Sonrasında Genel Durum
İTC’nin lider kadrosunun savaş sırasında Ermeni tehcirindeki rolleri dolayısıyla yaşanan ölümlerden sorumlu tutulacakları korkusuyla mütareke imzalanır imzalanmaz ülkeyi terk etmesi.
Önde gelen İttihatçı liderlerin kaçışından sonra İstanbul’da bir iktidar boşluğunun oluşması.
İttihatçı liderliğin ülke dışına çıkışı sonrasında iktidar için çekişen taraflar Saray, Liberaller, İtilaf Devletleri ve İttihatçılardır.
Saray: Temmuz 1918’de tahta çıkan Sultan Vahdettin
İttihatçıların iktidardan inmesinin ardından Saray’ın
siyasette egemenliğini tesis etmek için çabalamıştır.
Savaş Sonrasında Genel Durum
Liberaller: Hürriyet ve İtilaf Fırkası Mondros
Mütarekesi’nden sonra tekrar kurulmuş ve Damat Ferit Paşa’nın liderliğinde 1919 yılı boyunca ülke siyasetinde etkin bir rol oynamaya çalışmıştır.
İtilaf devletleri: İtilaf devletleri, 13 Kasım
1918’den itibaren hukuken olmasa da fiilen
İstanbul’u işgal etmişlerdir. İtilaf devletleri
mütareke koşullarının uygulanmasına nezaret
etmekle yetinmeyerek, Osmanlı siyasetine açık
müdahalelerde bulunmuşlardır.
Savaş Sonrasında Genel Durum
İttihatçılar: Mütareke sonrasında lider kadrosu ülke dışına çıkmış olduğu halde, İttihatçıların meclis, ordu, polis, posta ve telgraf servisleri ve diğer birçok kuruluştaki hakimiyetleri
sürmektedir. Dolayısıyla İttihatçılar da
İstanbul’daki siyasal mücadelenin önemli
aktörleri arasındadır.
Savaş Sonrasında Genel Durum-İTC’nin Anadolu’daki Direnişi Hazırlamada Oynadığı Rol
İttihatçı liderler, özellikle de Enver 1918 sonrasında Anadolu’da örgütlenen direniş hareketlerinde rol
oynamışlardır.
İttihatçı liderler, savaş bitmeden önce İstanbul’da Karakol adlı bir örgütün kurulmasını sağlamışlardır.
Örgütün asli kurucuları, Miralay Kara Vasıf’la, Kara Kemal’dir.
Örgütün amacı, savaş sonrası ortamında İttihatçıları
korumaktır. Örgütün bir diğer amacı ise para, silah,
erzak ve araç-gereç göndermek suretiyle Anadolu ve
Kafkasya’daki direnişi güçlendirmektir.
İTC’nin Anadolu’daki Direnişi Hazırlamada Oynadığı Rol
İTC’nin rolü Anadolu’da silahlı direniş hareketini hazırlamakla sınırlı kalmamıştır. İttihatçılar taşrada yerel “müdafaa-i hukuk cemiyetleri”nin kurulmasını sağlayarak işgal edilme tehlikesi altında olan
bölgelerde yaşayan Müslüman-Türk kesimin haklarını savunmaya çalışmışlardır. Bu örgütler Mondros mütarekesi sonrasında Anadolu ve
Trakya’da ulusal direniş hareketinin oluşmasında
hayati bir rol oynamıştır.
Kaynaklar
Erik Jan Zürcher, Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, çev. Yasemin Saner, 32.B., İletişim Yayınları,
İstanbul, 2016.
Erik Jan Zürcher, Savaş, Devrim ve Uluslaşma:
Türkiye Tarihinde Geçiş Dönemi (1908-1928), çev.
Ergun Aydınoğlu, 2.B., İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2009.