• Sonuç bulunamadı

M E Y D A N O R T A Y A QIKTIGINDA. HiKAYELER I

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "M E Y D A N O R T A Y A QIKTIGINDA. HiKAYELER I"

Copied!
74
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

M E Y D A N

O R T A Y A

QIKTIGINDA

HiKAYELER I

(2)

YAZARIN 6bCR ESERLERI (DiRiLl§ YAYINLARrndan)

$iir:

§llRLER I Monna Rosa

$IIRLERII $ahdamar/KOrfez/ Sesler

$1IRLER III HizirtaKirk Saat

§llRLER IV Taha'ninKitabi/GOl Mu^tusu

§11RLERV ZamanaAdanmij SOzler

§!1RLER VI Ayinler/(;^meler

§11RLER VII Leyia ile Mecnun SllRLER VIII Ate? Dansi

§tlRLER IX Alinyazisi Saati GONDOGMADAN (§lirlerin Toplu Basimi)

H1KAYELER-I MeydanOrtaya (.Yktiginda HlKAYELER-II Portreler

Piycs:

PlYESLER-I • ARMAGAN

^'evlrl 5>iirl:

BATI §llRLERlNDEN • ISLAMIN §llR ANITLARINDAN

Da?Oncf:

RUHUN DlRlLlSl • KlYAMET A§ISI • QAGVE ILHAM I-II-III-IV • ISLAM TOPLUMUNUN EKONOMlK STROKTORO • DlRlLl§lN gEVRESlNDE • ISLAM* ISLAMIN DIR!l!§1 • D1R!L!§ NESLtNtN AMENTOSO • iNSANLlGlN DlRlLl§l • YlTlK CENNET • GUNIXiNOMU • MAKAMDA • D!RILI§

MU§TUSU • D0§0NCELER MI • fIzIkOtesI A^ISINDAN UFURLAR VEDAHAOTESI l-ll-III • YAPI TA§LARI VEKADERlMlZlN QAGRISI Ml • UNUTU§ VEHATIRLAYI§ • VAROLMA SAVA§I • CAGDA§ BATI DO§ONCEStNDEN • SAMANYOLUNDA ZlYAFET

Urncmr:

EDEBlYAT YAZILARM Medeniyetin RQyasi ROyanin Medenlycli Jiir EDEBlYATYAZILARMI Di?imizin Zari

EDEBlYAT YAZILARI-m Egik Ehramlar incelriiic:

YUNIJS EMRE • Mlil IMED AKlF • MEVLANA

GUnlUk Ya/ilar:

FARKLAR • SOTUN • sClR • GON SAATI

sOyleyI^ler ROpnrtaj:

TARlIIlN YOLAGZINDA

Konrmns:

CIKI§YOLU-l Olkemizin Geleccgi Meydan konujniasi:

^^IKI§ YOLU-II McdeniyetimizinDirili?!

GIKIS YOLU-III Kutlu Millet Ger9egl

(3)

SEZAi KARAKOC

MEYDAN ORTAYA

giKTIGINDA

yv

HIKAYELER I

6. baski

DiRiLi§ YAYINLARI Nuruosmaniye Cd. Derin Han, No:8/l 34410 Cagaloglu-istanbul Tel: (0212) 519 04 57

Posta Qeki No: 348155 www.dirilisyayinlari.gen.tr

(4)

Dirili^ Yayinlan 25

Birinci Baski 1978

ikinci Baskt 1979

09uncu Baskt

1986

Dordiincti Baskt 1995

Behind Baskt 2005

BU KITAP

Bu kitabi olujturan hikayelerden Meydan Ortaya Q]ikti- ginda Aylik Dirilif Dergisi'nde Ocak 1970- Haziran 1970 ta- rihleri arasinda, iz, Olii isimli hikayeler Dirili§ Fazartesi - Per§embe Giinliigii'nde 1977 tarihinde yayinlanmi§, Ziyaret ve Kartal isiml< hikayeler ise dergide yayinlanmadan dog- rudan kitaba girmijlerdir.

© Dirili§ Yayinlan. BU KiTAP DAHIL BUTUN ESERLE-

RtMtztN TUM YAYIN HAKLARI SAKLIDIR Pegerlendirme amaciylayapilacak kjsa alintilardijinda, yazann yazili iznl olma- dan, hi§birsurettealmamaz, fogaltilamaz, 9evirisi yapilamaz, rad- yo, TV lerde okunamaz, kaset ve CD'lere aktanlamaz, Internet dosyasi agilamaz).

Baski-Cilt: Bayrak Matbaacilik

Davutpa§a Cad: No: 14/2 Topkapi-istanbul

Istanbul- §ubat 2012

(5)

MEYDAN ORTAYA

CIKTIGINDA

(6)

MEYDAN ORTAYA giKTIGINDA

I

— yuruyu§

1

Ayagimi surterek kente dogru geliyonun. Ken- tin siliieti bir beliriyor, bir kayboluyor. Giineg tepe- mi iyice yakiyor. Kafamda hiQ tiiy yok. Kafam, bir iskeletin kuru kafasidir biliyorura. Olmek, elbet ko-

lay bir §ey degil. Oiii olmak ve ayaklari, iki kuru

kemikten ba§ka bir gey olraayan ayaklari kente do^u siiriiklemek kolay bir gey degil. Gdz Qukurla- rindan gozsiiz bakiyorum. Ve goriiyoruni. Etsiz el- lerimle tutuyorum. Ayaklanm da topraga degmek- te ve dokunmaktadir. Ama nedir gordiigum, tuttu- gum ve dokundugum? Iskeletimle birlikte bir ozu tagiyorum. OzUmle goriiyorum, tutuyor, dokunuyor ve kemiklerimi tagiyorum.

Kentten oziimii attilar biliyorum. Tdrenle, ki- mileri de yalandan gergekten gozyaglarmi dokerek, ama benden daha once olmiig olanlann igtenligin- den gok irak bir «guneg alti» veya «gemsiye» ti- yatrosuyla birbirini aldatarak, diinyanm gekemeyip tez zamanda bagmdan savdigi agirhgimi bir zavalli tabuta yiikleyerek, bu tabutu da rasgele kigilerin omuzlanndan kaydirarak,' iginden kiifreden mezar

(7)

8 hikAyeler I

kazmaci ve kurekgilerinin sabirsizligiyla varlik yu- vamizi uguldatarak «6z»umu attilar kentten. Yillar gegti. Anildim, unutuldura; ve daha Qok yanli§larim anildi. Ya§asm yanli§larim. Beni unuttumiayan on- lar. Sonra giiliinQluklerim konuguldu sirasi geldik- ge. Daha dogrusu gagn^im kanuiiu yeryuzlinden kalkmamisj oldugu igin. Ya§asin gagrigim kanunu.

Fakat, hayir, sdz geli§i boyle komi^uyorum. Yoksa, ne yanh^hklanmin, ne de gagn^im kanununun bir

oneini var!

Yiizyillar gegse de, toprak kemiklerimden giiglii olsa da, mezar denen duvarlar kavurup dursa da beni, kendl anladigim bir varbk diizeyinde, yakici giinegin altmda, «oz»umu kente dogru suriikluyo-

r u m .

Tekrar kente varabilir miyim? Bilmiyorum.

Varsam bile kent yerinde kalmig midir? Olup bi- ten degitjiklikler onu kent olmaktan gikarmig midir?

Aya bula§mi§ bir yumurta akhginda midir kent?

Beni tekrar tabutuma dondiirecek midir? Yoksa

ben de bir metro kiyisina yerle§tirebilir miyim ki§

giinii jsmmaya, ate§e muhtag gogderpi? Gdlgemi gunegin boylu boyunca uzatmasma birakabilir mi yim? GUI koklayabilir miyim? Edebiyat tartigma- lanna girebilir miyim? Qocuklara cigretecegim keli- meler kalmi§ midir? Ev onarabilir miyim? Nar ko- parabilir miyim agagtan? Saata durgun bir suya bakar gibi bakabilir miyim? Insan yiizleri yamm- dan otomobiller gibi akip gider mi kentin biiyuk caddelerinde? Biiylik kitapgilara girip kitapgi kiz- lardan korka korka kitap kangtirabilir miyim? Oz- giir daglardan taglar yuvarlayabilir miyim buyuk neliiriere dogru? Uzaktakilere, isimlerini kisaltarak

(8)

MEYDAN ORTAYA giKTlGlNDA 9 ve souu 000... olacak gekilde kisaltarak bagirabilir miyim? Onlai'i soframa gagirabilir miyim? §u anda ayaklarimi kente dogru diizgiin kesilmi§ mezarta§- larinin iginden §effaf bir gug gibi gegirerek yakla§- tirmak ve siiruklemek isterken biitiin bu diigiinduk- lerimden ugniu§ birer hayal degil midir? Kente va- rir varmaz kent beni tekrar di§ina firlatmayacak nudir? Ben bir kere olmekle ona bu hakki toptan vermig olmuyor muyum? Nasii ispatlayacagim onun bu hakkinin sureksizliglni? Belgesinin bir giine ka- dar gegerligini. Surgiin guniimiin bittigini nasil is patlayacagim? Kim animsatacak onlara? Onlar unuttular «belge»lerin giinunii tayin edenleri.. Me- zarlik kentini kugumsediler. Yer sarsintismdan za- man zaman yikilan kentlerin drammi goriirler ve anlarlar da, aglar ve sizlarlar da, mezariik kentin- deki kiyameti umursamazlar, du§unmezler bile. Bu- rada ayaklanm siiriiyenleri diigiinmezler. Kiliglarm iistunden kalblerini kaydiranlari akil edemezler. Ah, siit, §arap ve su igenler! Biz ge§mesizleri diigunme- yenler! Dudaklari bir «ge§me» ozlemiyle gatlami^

olanlan, vaktiyle en sevdali sozlerle aldatmi^ da ol- salar, du^iinmeyenler! Kendi yalanci gegmelerinin iginden bakarak, tabiatm ucuz igigindan faydalana- rak, «pahali»hgm ne oldugundan habersiz olanlar!

Ve biitiin mutluluklari «habersiz olmak», olanlar...

Hem ben dondiigtimde kent ne derece degi§- mi§tir? Bunu bilmiyoruz ki? O da degigecek. Hem oyle degi^ecek ki kent, koy, diinya, ay ve yildizlar- dan ote kurulu bir pazara doniigecek. Ayakta bek- leyenler, susanlar, me§ale gibi tutu§anlar, yananlar ve yakanlar, petrol gibi tiikenenler, §afak eskiten- ler, ikindi kemirenler pazari. Kent diyorsam bir ah§-

(9)

10 HlKAYEl-EH I

kaiilik bu. Dilin haksiz egemenligi. Yoksa hangi kent? Surlanni asurluiarin yiktigi, gamlaiitu aair- larin devirdigi, dolaylarmda kadinlann g^be kal- maz oldugu, neslin durdu^, daglann birbi' ine garp- tigi, yildizlann koriin gbz aki gibi aktigi bir mcy-

dan bu. Igte ben ayaklanmi, suglardan yapilnu§

airga fu-galara-suruye siiruyc, igimi kanata kanala o meydana dogru suriikleniyorum. O meydana dog- ru gekiiiyorum.

Kimi zaman yeni gebni§ gibiyim. Ceviz agagla- nmn kokusu bumumdan gitmiyor. Sabahlari anne- min yaz bahgelerinde beni uyandirmak igin adeta gu- negle bogu§tugunu duyar gibi oluyofum. Gune§ ve sinek. Giin dogmadan once sinek; gUn do^nca si- nekle igbirlikgi giineg. Derken anne sesi. Uyanma- dan, daha once yagamamig veya o anda yagamakta da olsa orada bulunmayan veya yakin bir sure son- ra olecek olan bir dostun hayal igi Qa^nsi. Fakat en ger^egi annenin gagirugi. Uyanmak ve uyandinl- mak. Bu bende dyle bir iz birakmig ki, gimdi bile boyuna uyandiriliyorum gibime geliyor. Hep sabah oluyor ve hep uyandinhyorum. Fakat bir tiirlu uya- nig bitmiyor. Bu kez annenin yerini «meydan» almig.

Meydan gagiriyor. Ve ben yanilmaga devam ederek onu bu «kent gagrisuyla karigtiriyorum. «Meydan veya alan gagnsu, arga veya yildizlann her birine dagilmig olsa da zerrelerimin her birince iyice bi- linmekte. Bir gey dgretilmig bana, iyi biliyorum.

Giizelligin ogretildigi gibi dgretilmig. Hazreti Ibra- himin dort tepeye koyup da bir tepeden gagirdigi ku§ pargalannm kogarak gelip bulugmasi gibi,

«mah§er» meydani gagingina kogacaklanni biliyo rum oziimiin ve zerrelerimin. Bu^mun ve dumanla-

(10)

MEYDAN ORTAYA CIKTlGlNDA 11 rimin. Engel olamam onlara. Hem nigin engel ola- cakmi5}im? Diinya bulu§masi beni doyurmug mudur?

Bahgemizdeki incir agaglarindan kopararak yedigi- miz incirlerin lezzeti gibi bir lezzet de olsa diinya lezzeti, bu lezzet ve haz, degil mi ki, biribirinden dogan msanlann arasinda gidip gelen bir mugtu ol- mugtu bir vakitler. Bir bulusmayi bir daha umma- yayim ? Bir bulugmayi ueden arzulamiyayim bir daha? "Neden bir daha susamiyayim baba, anne, kardeg yiiziine. Olmek, agacin yapragimn doktil- mesi midir? Qigegin diigmesi midir? Agacin kbkii ne olmugtur? Yemig ve tohum hangi diinyadadir?

Biitiin ig, oidiikten sonra bile iilkuyu yitirmemekte;

nasil, akgam uyurken sabah kalkip suriiyu gobana gdtureceksm, bunu biliyorsun gocukken, bdyle bir iilkiin var senin. Sen bundan bir fayda umuyorsun.

Veya anne, baba korkusu ve sevgisiyle bunu yapi- yorsun. Onun gibi olurken de uyanig ulkiisiinii kay- betmcmigBon, «dirilig»ten haberliysen, ta meydana gagnlucugnn ana kadar, hep uyanacaksin, hep uyan- dirilacukBin. Hatta dliim, bu gaginsin ilk am, ilk pih- tisi. kabugun ilk delinigi.. Ilk yargi tiirkiisii. Ilk fi- zikotesi gene.

(11)

§u siralar hep «dogum»um uzerinde duruyo- rum. Dogdugum o giinlerin viicudumda biraktigi iz- lerin §imdi ye§il filizler gibi buyudugiinu; bana, benden oncekilerin sevinglerini diriltmi§eesine ses- lendigini, bana «dogum»umun bir ogreti kesildigini fark ediyorum. Qok kiiQiik ve gegici bir doktrin bu.

Ama, tohum ddevini gdrecek gibi. Ne kadar da Qok dogug veya dogum varmi§ diinyada, hatirhyorum;

iyi hatirhyorum. Giines dogar; batar. Ay dogar, ba- tar. Yildizlar yanar, soner. Hayvanlarm o bagirtili dogurmalari. Kedilerin illallah dedirten ve artik nerdeyse girkin bir belagat kazanmi§Qasina ilan edilmi§ olan dogurmalari. Kopekler, ah ne kadar Qok dogururiar! Biitiin bunlann sadece bir oliime kar§i dayatma oldugunu da sanmiyorum. Bu do^- ranlarin ne umui-unda olmek? Ne umuriarmda ya-

§amak. Kiyisiz, ugsuz bucaksiz dogiimlu olmak is-

tiyor canli yaratiklann tiimii. Diinya hayatinday-

ken meger ben hep bir dogum deryasinda ya§iyor- mu§um da farkinda degilmi§im. Sakin, bu doguru-

(12)

MEYDAN ORTAYA CIKTlGlNDA 13 culuk, bir tapinma gibi goriinse de, nankor yarati- gm kendisine tapmilma hakkini elde etme gizli is- teginin bir titre§irni olmasin? §imdiye kadar bu konu iizerinde big dugiinmedim. Dudaklanmin, ken- te - alana do^u siiriiklenigteki yabancihktan otiirii kupkuru kesildigi ve §erha gerha yanldigi yu anda, diinyada daha gok «in8an» iizerinde dugundiigumu fark ediyorum. Gergi, bir zamanlar karaladigim

§iirlere «Nuhun Gemisi» diyenler gikmi§ti sirf icin- deki hayvan tiirlerinden dtiiru.. Ama nihayet Nuhun

Gemisi de bir insan orgiitudur. Tann buyruguyla

kurulmug bir insan orgiitii. Insani, obiir yaratiklar arasmda dogurmada en kisir olarak goriiyorum gimdi. Kiskang o. Azalarak degerienmek igin mi bu yoksa? Do^rmamakla tannlagmak istegini mi ger- geklegtirmek istiyor? Her neyse, §imdi biitiin bu in san, ha5rvan ve uzay dogurmalarindan iraktayim.

Arz, ay ve su kaynaklan fi§kirmalanndan otede kendi dogumumu du§unuyorum. Dogdugum giinii, o andaki aydinhgi, konugan insanlari, giilenleri, ag- layanlari, bahgede agdmig giilleri —giinkii bir giil mevsiminde dogmugum—, birbirine mugtu tagiyan-

lari; anne ve babamin ilk «haber»i aldiklan andaki yiizlerini diiguniiyorum. Bir «dogum» haberi. Kendi dogumum.. Bugiin o dogumdan, o yagayigtan, hatta o ilk dliimden o kadar ilerdeyken, o ilk dogdugum am ne kadar yeniden tipi tipma yagamak istiyor, ahgap evin trabzanlanna tutunarak koganlann mer- divenlerde gikardigi gicirtilari duyar gibi oluyorum..

«Dogdu» denildigi anda babamin beni buldugunu ve sona kadar kaybetmedigini saniyorum. Aynen bul- du o. Erenler gibi onceden bildi «oz»Uraun dogdu- gunu. Getirdi^m ve diinyadan silip gdtiirecegim gey- leri. Bildi mi diye diiguniiyorum gimdi. Bildi gibi

(13)

14 HlKAYELER I

geliyor bana. Ah, gene kendimi buyiitmek aligkan- hgmi kullaniyorum galiba §u anda. Bilinen biline- cek. Bu bilinmesi gereken ben dahi olsam bundan bana Qikacak ne pay vardir? Evet, dogdura, bii- yudiim, haykirdim; sesimin uzaklara ula§tigini gor- diim; sesira sert kayalan bile etkiledi; oylesine et- kiledi kl, onlar o sesieri geri Qevirmeyi uygun bul- dular. Agladini, giildiiin, gozyaglanmla gok tren cami islattim; gok mektup yazdim ve yaktim; 50k kez dola^tini yapay bir kentin caddelerinde birini arayarak. Yiliarca arayarak. Ve kimsenin inanama- yacagi kadar arayarak. Parkiardan, bulvarlardan gcQtim. Her giin ayni yerlerden geger diye gegtim.

Yiliarca gegtim. Qok kigiye benzettim. Binlerce kere benzettim. Sonra binlerce kez yanildigimi anladim ve yine uslanmadim. Ve yine benzetmeye devam et- tim ba§ka giinlerde. Gunde gezdigim, sarf ettigim km.lere kimseler inanmaz. Kendimi big tukenmeye- cekmi§cesine harcadira. Yiliarca sanki bir intihar kilicinin ucunda yagadim. Gulmeyi unuttum. Daha dogrusu, aglanacak yerlerde giildiim. Giiliinecek yer- lerde giilemedim. Hep benden bir §ey sarfedildi. Hig bitmeyecek sandigim bir §ey. Ve segmedim. Ve se- gilmedim. Yanyana geldik ve birlikte olduk gokla- riyla. Ayni evde kaldigim, yerlere attiklari izmarit- leri topladi^m kimseler oldu. Ben toplaihm, onlar yine attilar. Ve boylece bu boyle siirdii ve ben bir tek giin «bu izmaritleri yere atmaym* demedim.

Onlar da bir giin «neden topluyorsun?» demediler.

Sonra bir gece uyandigimda —evimizde elektrik yoktu— arkadagimm bir mum igiginda taJita kuru- larini duvarda teker teker tirnaklariyla oldiirdiigu-

nii gordiim. Duvar kan iginde kalmi§ti. Duvar yeni

badana edilmi^ti. Badananin taze kokusuna tahta-

(14)

MEYDAN ORTAYA QIKTlClNDA 15 kurusu kokusu kangiyordu. Mum isi ve golgeler, arkadajjimin masum canavarligina ayn bir kabile duii toreni havasi katiyordu. Sonra o giinler de geg- ti. Turlu yerlerdc gali^tim, diinya i§i konularmda.

Ogretilenleri uygulamak sozde. Gergekteyse uygula-

inalara ogretileri uydurmaya gali^mak. Ulke iilke dolaytim. Hukumet konaklanm ar§inladim. En gok oducilarla bagdagtim, kayna§tini. Bati illerinin park- lariiida bgleledim. Sabahlari kasabalann en biiyiik aokaklarmda dola^tim. Denizlere bakip kitaplar oku- duiri. Rorna'nin nigin battigini diigundum. Kirke- gaard'in iirpertisini ya§adim. Marmara Denizinde beyaz beyaz kopukleri bir «Moby Dyck»e benzetti- gim giinler oldu. Bir giin bir otelde pamuk yatagm birden ate§ aldigini gordiim. Otel ah§apti. Kill ol- maktan zor kurtulduk. Ve otel akgamlarmin yalniz- ligim bcnim kadiir ai)lalca kullananlar olmu^ mu- dur? Biiyiik ginar kdklerinde oturuj) diiyundiigiim, kokleri gogdelerini gegmi§ bir vezir kafasinm §ah- damarlarmi ancbran gmarlann koklerinde oturup cami §adirvanlarina baktiktan sonra big sevmedi- gim ispritizma masalarinda gece seyircisi oldugum vakitler de oldu. Fincani aydinlatan igigm diginda, gecenin ta igindeydim. Bir bakima ordaydim, onlar- la birbkteydim. Bir bakima big de orda degildim.

Istedikleri rublari gagmyorlar ve a§agi yukan is-

tedikleri cevaplari aliyorlardi. Ben big rub ga^rma- dim. Oxxla i§leyen diizeni anladim. Rub gagirmadim.

Olenlerim bende big olmediler, benden big uzakla§- madilar. O yiizden ben big rub gagirmadim, daba dogrusu gagirmama liizum kalmadi. Ve rub gagir- maya inanmadim. O giinler de gegti. §imdi, bir mey- danin gekim giiciine uyarak riizgara kapilmi^ toz zerreleri gibi bir biitun balinde kente dogru siiriik-

(15)

16 lliKAYELER I

lenen vucudumun ve ruhumiui turn azabi ve keskin

anilarmin acisiyla kaynadigim §u demde iyice ha- tirliyorum, yabancilarm bana yabanci ruhlan Qagir- diklanna yahit oldugum o vakitler, o geceler de ge^- ti. Gittigim tagra gehirlerinden biiyiik umutlar ve heyecanlarla taze duygularla biiyiik kentlere don- dii^m giinler oidu. Sinemalar, tiyatrolar, opera sa- lonlarinm tung sigara tablalari, biiyiik kitapgilarda taze kitap kokusu, pastahanelerde yeni gairlerle giir ,u4erlne konugtnalar, bununla birlikte siiunni bile- medigimiz, nerede duracagini kestiremedigimiz, bu elegtirilerden dogan bulvar seraplari. Edebiyat eleg- tirilerindeki her an yeni blr sirri qozecekmiggesine baglayan, fakat kisa bir miiddet sonra do^msuz olen yapay tufanlar. Edebiyat ve ig, birbirini yok eden iki cehennein. §eytamn kotii cinlere ortak ol-

masmdan dogan korkung bir igbirligi. Insan ruhu-

nun bir yikmtida yapilmayi aramasi. Eriyip duran balmumundan bir rub. Insan, gaginuzda geytansi bir arinm bir takim hazir geker goriiniiglii eriyikle- re konarak ve yine hazir peteklere doktiigii, dol- diirdugu bir tiir yapma bal. §iir de bdyle. Edebiyat da boyle agagi yukari. Teknik, kiskivrak gevrele- mig diinyayi. Gliim, teknigin elinden kagig gibi bir gey nerdeyse. Ve giindi, en gok merak etti^m, tek nigin «Meydan» orlaya giktiginda ne hale gelecegi- dir. Daiia dogrusu geldigidir. Ben gormedigim igin dii aligkaiiligiyla gelecegi dedim. Mahger Meydani

(iiiiiiide teknik ne oldu? Musanin Asasmin oniindeki

biiyiieii degneklerine mi doniigtii? Oyledir oyle, bili- yorum. ,Simdi diinyanin ne denli kiigiik bir dipnotu oldugunu biliyorum. Meydan ortaya giktigmda, diin yanin bir toz zerresi gibi ne yana kagtigini dogrusu agzim kulaklanma vararak diigiinmek istiyoram.

(16)

MRYDAN ORtAYA CIKTI6INDA 17 Mah§er, gozuktiipnde, yerin patlayigmdan sonra

teknigin kink bir saat zembere^ gibi bir kiyiya iti- li§ini rai gorecegim? Yokaa, yerin gatlayigma ve

Meydanin ortaya Qiki§ma o da yardunci mi olacak- tir? Kimbilir belki de bir uvertiirdiir bu. Belki de bir kitabe. Insan oliimlii, fakat kitabe oliimsiiz.

Qiinkii : Meydanin ortasina dikilecek. Ve her insan

onu kendi dilince okuyacak. Olumluliigunu okuya-

cak. Yazi adeta insan hafizasina kazinacak. Fanili-

gin giiri gibi bir geydir bu. Veya bir anit, bir yazit.

Misirlilann papiriislerindeki §iirlere benzer bir ya

zit. Yalniz hiyerogliften 50k givi yazisina benzer bir yaziyla donanmig bir kitabe. «lnsanin kitabesi.» Alm-

yazisi aniti. Kabir fermani. Oliim §artnamesi veya

mukavelesi. Ya^amanin kirabk yam. Bir nevi aspi rin. DUnya yagantisina kar§i aspirin. §ifaya kavu§- turur bir anda insanlan. Armagana veya cezaya da- yanabilecek bir yiirek giiciine kavugmalari iqin kii- giik bir nutuk. Ondan otesini kurcaiamayin. Kitabe - nutuk, i§te o kadar. Atlarin terinden, Meydana dog- ru bizim gibi ayaklarini siiriiye siiruye, cam kesici elmaslara garpa garpa, kink kristallerden kaydira kaydira gitmeyip soylu arap atlarinm sirtmda en bujnik yangla ilerleyenlerin atlanmn terinden yapil- nu§ ve bizlere ithaf edilmi§ bir kitabe bu.

(17)

...Birden hatirladim giindi kurban bayramlari- ni; birden hatirladim §imdi kurbanlari. Su igigieri- ni kutlu kurban koyunlarinm. Gozlerindeki anlami.

Bu kitabeyi onlar da gordiiler, okudular ve anladi- lar ve bize oyle baktilar da iQinilzdeki o buianik kor- ku veya buruk tad dogdu. Kurbanlar kestik. Vucut- lanni agaglara astik. Yoksuliar ilk kez etin tatli kutsal kokusunu duymuscasina sevindiler. Siislenmig deriler kaldi bir aralik ortabkta. Qocuk gocuk bak- tik. Ve igimizden, kurbanlann seffaf anlamlan igin- den gegerek meydandaki kitabeyi okuyanlar oldu adeta. Sonra kasabada buzla^mig karlari gitir Qitir kirarak akraba evlerine ko§tuk. Yaglanmi^ biiyiik- lerin ellerini optiik. Buru§mu§ ellerin ye§il damar- lan bizi korkutmadi. Elleri adcta so^mu§tu. Bizim giinege yakin sicakhgimiz, gocuk ate§imiz ve onlann daglann giingorinez bolgelerine yakin so^kkanh- lik ve agirhklan adeta bir denizin iki yakasi gibi bu- lu§uyordu. Aradan akan §elalo, hayatti. Ve erkek- ler ellerini ceplerine sokarak bize paralar verdiler.

(18)

MEYDAN ORTAYA ClKTlGlNDA 19 Ve kadinlar ceplerimizi ki§ tatlilariyla doldurdular.

Ve sonra caraiye kostuk. Ilk namaz bir meydanda kilimrdi. Herkcsin toplandigi meydanda. Hele bir se- ferinde imam bayram namazini kildinrken hutbede sagmda cenneti, solunda cehennemi gostermigti. Ben de adeta goriir gibi olmugtum. Giines bir mizrak boyu daglarin ucundan Qiktigmda, bayram giinii dlenler tabutlarinda, kasabanm alt ucunda koylerden gelen- ler kalabaliklaria birlikte namaz kibp herkes evle- rine gekilirlcen biraktiklan tozlar, bir parga §imdi her zerrem tarafindan yoneldi^mi hissettigim Mey- danin tozlarindan ilk haberler de^ miydi? Ve ogle vakti el opmelerinden ve bayram gezmelerinden son ra camiye kogtugumuzda getirdigimiz tekbirler,

§imdi kulagima yava§ yava§ gelir gibi olan miithig mah§er ugullusunun ilk sakin ve ahenkli haberi de- pl miydi? Bu dayanilmaz a^iya, mahgere yaklag- ma agnsina kar§i o tekbirlerin anisi tek kurtarici care olarak gbzukmiiyor mu §u anda?. Ah, gimdi zaman denen nesneyi de iyice karigtirmiy oluyorum galiba. Diinya zamani gegti mi? Yoksa, simdi igine batip batip Qiktigim, olacak bir .seyin onceden bili- nen bilgisi mi? Kimi zamanda heniiz olmakta sani- yorum, olup bitmekte saniyorum diinya zamam olay- lanni. Kesin kesin ayiramiyorum. Du§ ve kabusla kan§ik yari uyamk, yan uykudaki bir hastanin an- dirani miyun? Yoksa ona mi geviriyorlar beni bir takim heykeltra§lar? Nurani ve zuhnani heykeltrag- lann tag yontusu gibi bir sesi ve bir aciyi ve bir sanciyi vucudumda duyuyorum. Nurani ve zulmani dedim. §eytani ve rahmani de diyebilirim. Ve daha bagka kelimelerle de anlatabilirim. Kelimeler de gimdi bir civa akintisi bigiminde dzumiin bir yerin- de. Entertipten dokiiliir gibi dokiiliiyorlar avuglan-

(19)

20 wIkAyeler I

ma. Kokulanyla belli olan kelimeler. Gill, yasemin, menek§e, kekik ve blr takim kotu kokulu bitkilerin kokulanyla birbirinden aynlan kur§un gibi a ^ ke limeler, birer birer su-timdan bir urperti gibi ge§ip, gdziimiin oniinde, en can alici, cezalandinci veya hazlandinci tablolari gizdikten sonra avucuma ve ordan da topraga dbkiiluycrlar.

§imdi, en gok dikkatimi geken «toprak»tir. O da de^iyor. Ben, Meydana dogru degi§irken ve tah-

minime gore yoneldigim kent Meydana dogru de^-

girken, ayaklanm bir makinanin burgulari gibi Mey dana dogru blikiilurken, arkanuzda, gimdilik bagka daha yakm bir kelime bulamadigun igin «toprak>

dedigim, aahnda toprak demeye de bin gahit ister bir yogunlu^n da yavag yavag eridigini, elegirasag- ma gibi pinltili renklerle degigtigini goriiyorum. Top rak, fisilti gibi degigiyor. Daha dogrusu bir geyler fisildayarak de^giyor. Bir kelimeyi seger gibi olu- yorum : Kan. «Kan> kelimesi, fisiltmm ortaamda, zaman zaman ciimleleri kesilen bir nokta gibi du- myor. Sonrasuu hayal meyal anliyorum. Kadmlar konusunda bir takim ilgiler. Soima horoz ve tavus tiiyiine benzeyen sozlerden, seslerden bahsediliyor.

Konugan bir toprak bu. «Sayg^» kelimesine sira ge- lince adeta topragm ellerini kulaklanna gotiiriip bir ezan okur gibi bir tavir takindigmi saniyorsunuz.

Sesi kimi zaman da bir ninni oluyor, kimi zaman da bir ilahi, bir mevlut, salavat ve tekbir sesi. Kimi zaman da Kur'an okuyor bu toprak.. Igte ben bby- le bir toprak iginde, bilingli bir hacim iginde ayak- larum kente dogru siiriikluyorum.

(20)

II

Akyarn olmu^tu, atilan binlerce bomba ve sayi- siz gulleden sonra giine^, bati ufuklarma dii^en son atey ta§i olmugtu. Giine^in battigmi kimse fark et- memi§ti bile. Kimse zaten neyin farkindaydi ki;

sanki gece olmuyor, sadece lier §ey karanliga kari-

§iyordu; daglar karara karara soniiyor, sonra siyah bir levha gibi ortadan kayboluyorlardi; sularin sesi iijitiimez oiuyor; ku§lar gekilmig; tabiat 61mu§: ye-

§il renk yeryiiziinden Qekiimi§; yalniz durmadan sii- rekli olarak kar yagmakta. Tek canli, tek kimilda- yan kar... Gokten, tanidik bir ruhun heillaQ pamu- gu gibi dokiiien taneleri kar... Gece ilerledik^e, ka- ranlikla karanhgm ortasinda parlayan kardan ve kar ortasinda serpili karartilardan ba^ka bir §ey kalmiyor.

Ahmet, agir yarab, iistune piring taneleri gibi dokiiien karlarm altmda bir yandan hafif hafif in- lerken, bir yandan da olup bitenleri hatirlamaya ga- li^iyordu. Sabah, aldiklan emri ve diigmana hiicum-

(21)

22 HiKAYELER I

larmi, muthi§ sava§i, olenleri, du§en bombalardaii havaya firlayan kafataslarmi, bir metreyi a§kin kara akaii kanin goz alan kirmizihgmi, kar iQinde golleg- miij kana diigen giinegin pinltilarmi, sungunUn siy- nhgini, delinen viicutlan; yere devrilen insanlarin haykinglarini, goz oniinde caiilanan memleketi, anne babayi, sevgiliyi ve ^ocuklari hatirhyordu. Bir yan- dan bir dag gibi agirla§mi§ kolunu kimildatmak is- tiyor, fakat bir turlii bagaramiyordu; bir an i^in sanki kendisi §u anda Qocukmu§ da ve mevsim de bahar.. Yeni ye^illenen gimenler iizerinde bir arka- daijiyla gakalasirken arkada§inm kolunun ustiine oturdugunu Eaniyor ve. tek tek segilen kelimelerle :

— Hidayet, kalk kolumun iistiinden, kolumu kiracaksin dedigini i§itiyordu. Bu sozleri kendisi mi aoyluyordu ? Birden kendisine geiiyor, o gocukluk ba- hanyla jjimdiki sava§ ak§ainmin kar altmdaki kanli vaktini kar§ila§tiriyar adeta aklini kaqiracak gibi oluyor. Fakat miithig aciya, her tarafmm sizlamasi- na ragmen kendlni toplamaya gah^iyor; §uurunun yava§ yavay gezici bir hal almaya ba§ladigini sezer gibi oluyor; §uuru, ruhu vlicudundan kopuyordu;

daha mi hiir hale gelmi§ti? Yoksa biitiin bunlar yakla§an olUmiin teselli ede ede ahp gdtiiren yorum- lari miydi? Bir yandan da durmadan kar yagiyordu, adeta gece gdkten kar olarak yagiyordu. Ahmet ar- kadaglanm dugundii; askerleri diigiindu; giinlerce yurumiiglerdi, yorgundular, kimse geriden bir haber alamiyordu, yiyecek sikintisi gekiyorlardi, savagin sonu hakkinda da bir tiirlii iyimser olamiyorlardi.

Geride bir susus vardi; gocukluklari bir masal gibiy- di; dogduklari gehirler susuyordu; bagkent ausu- yordu; geri birliklerden glinlerdir bir haber alama-

(22)

MEYDAN ORTAYA CIKTlGlNDA 23 mi§lardi; sanki dilnyada tek ba§larina vardilar; ta- rih, ge^mig zaman, anne baba, dostlar hepsi birer onulmaz hayal gibi arkadaki ufuklara, susugun, me- tafizik bir susugun siluetleri gibi gakilmiglardi. Tek konugan kjgti; her gey donmugtu; kayalar iri buz pargalari gibi ilerde titregip duruyorlardi. Sanki ya- ratiligin baglangicmdaki buzullardan arta kalmigti- lar. Her an diigmanin hucumu bekleniyordu. Diig- man, dnden gagirtici bir gimgek akini ve kangmig bir ufuk, kan ve alev kusan bir kasirga gibi geldi.

Gok tipisi devam ederken yerden bir tipi halinde figkirnugti diigman. Igte o zaman kumandan emir vennig ve bu gok ve yer kargagasina kendileri de vucutlarim olanca diklikleriyle gererek, ellerine, yum- rukJarina viicutlarinin olanca kuvvetlerini toplaya- rak katiimiglardi. Atalarmdan kalan biitun savaggi giiQle ilerlemigler; bombalariyla, top ve tufek gUl- leleriyle, siinguleriyle ve kiiiclanyla, altlarmda ateg kesilmig atlanyla dugmana atilmiglardi. Ahmedin birligi, bir piyade birligiydi. Geri, ileri, on arka unu- tuimug, sadece bir tarla, evet ne garip, ortada sa- dece bir tarla kalnugti; bir orak ve yetigkin bir tarla. Bir orak oluyorlar, kargilanndaki yemyegil bir tarlayi bigiyorlardj. Ve tarladan kan figkiriyor- du, bugday siitleri yerine kan akiyordu, sonra yegil tarla olmak sirasi kendilerine geliyordu. Bu sefer kargida evrensel, oniine gegilmez bir orak kendileri- ni blQiyordu; ve evet kan akiyordu kendilerinden.

Sanki bir meydandilar once; bugday ekildi oraya;

bugdaylar buyudii ve gimdi bigiliyorlar. Bugday ola- rak biQiliyorlar. Tarla olarak yolunuyorlar. Bu ig- leyen tarla - orak makinasmda sadece bir digliydi- ler; dugiinmuyorlardi. Sadece, hamle sirasi kendile rine geldiginde kendilerini Qocuklukta bgrenmig ol-

(23)

24 hIkAyeler I

duklari biitiin dualarm ve salavatlann ve tekbirle- rin ahengine kapUrarak ipekten yumu§ak bir ustu- ra gibi ilerliyorlar, kendilerini adeta bir hac kerva- kanncayi incitmez, gune§in ibk i§iklan altin- da, temiz gok ve yegil vaha, girildayan su, yiiriiyen ahenkli develerle birlikte kutsal iilkeye yakla§ir gibi hissediyorlardi. Fakat birden bu ustun, ahenkli, mutlu aki§ duruyor; sira du§manin hiicumuna geli- yordu. l§te o vakit, ta§ olup yerlerinde sabit olmak istiyorlardi. Kasirgaya, firtmaya, bigen geytansi oraga, karanligin korkung kuwetine, adeta tanriyi inkar edi§in hiicuma gegmig metafizik kudretine kar-

§1 yerlerinden kimildamaksizin kar§i koymak isti yorlardi...

Birden kolu giddetle agndi ve yine elinde olma- dan agzindan :

— Hidayet, kalk kolumun ustiinden kelimeleri dokiildii. Kendi kulagi da i§itti bu kendi sesini. Sa- va§ alanindaki sesini, bu adeta garip, bir yabanci, kendisine aitligi gok ^iipheli sesini kendisi de igitti.

Sonra urperdi. Korkung aci iginde utandi. Gozlerini

agmayi denedi. Kulaklarini biitiin giiciiyle gevreyi dinlemege verdi. Acilanni, sizlayan yaralarini unut- maya gabaladi. Keskin bir riizgar ugultusunu i§it- ti; karlar savruluyordu oteye beriye. Ve durmadan kar yagiyordu. Belli belirsiz karartilar vardi etra- finda. Bunlar arkada§Iari miydi? Yoksa dii§man oliileri miydi? Kim yenmi§ti? Kim yenilmigti? Kendi birligi tiim mahv mi olmugtu? Yoksa mahv olan dii^mandi da kendisi de onlarm arasmda mi kalmig- ti, oliimie can gekigir halde. Fakat bir an yine §uuru- nu kaybeder gibi oldu. §iddetli bir giil kokusu etrafi istila etti. Bir bahar vakti; hafif bir esinti.. Kizlar,

(24)

MEYDAN ORTAYA giKTlGlNDA 25 yeniden kigtan Qikip ismmaya ba§layan giinege dog- ru turkuleriyle ilerliyorlardi. Giiller, kasabayi bas- im§ ne giizel e§kiyalardi. Haydut giil! diye dugiin- dii. Haydut Bir giilu dalindan kopararak yap- raklanm birer birer bir bahar selinin igine biraki- yordu. Zaman durmugtu. Kuglar ve sergeler sesleri- ni yavag yavag, bir tiiccann ipek kumagi yirtigi gibi go^ yirtmakta bir makas gibi kullaniyorlardi. G6^

yirtiyorlardi Bergeler. Kafasini gevirmiyordu Ahmet..

Qevirmiyordu. Qevirse, hangi altm bagm uzandigi- ni, hangi gozlerin gozleriyle kargilagacagini biliyor- du, fakat bagini Qevirmiyordu. Hatta gommek isti- yordu bagim... Gommek istiyordu bagini.. Gdmiilmek istiyordu. Derin derin gomiilmek istiyordu. Savag bitmigti igte; gomiilmek istiyordu. Kim gomecekti kendisini. Bir birikinti kalmigti guur adma kendisin- de. Derken yine guuru kendisine geliyordu. Karin durmadan yagdigimn farkmdaydi. Karaltilara ula- gamiyordu. Bir takim sesler duyar gibi oluyordu.

Ama bu sesler vahgi hajrvan sesleri miydi; yoksa insan sesleri mi ayirt edilemiyordu. Birden kendini toplamak istedi. Ama belki de artik her gey bitmig

ti. Bir mahger meydanini andirmiyor muydu burasi?

Bu tek bagina kalmigligi bir mahger oncesinin kor- kuuQ yalinzligi degil miydi? Birden miithig bir ge- kilde dua ihtiyacmi duydu. Babasini hatirladi bir den. Gozlerinin oniinde canlandi babasi. Bir kadir gcccsinde camiye kogtuklarini andi. Sanki miithig bir igik da arkalanndan kogmugtu. Evet, o da sa- vagmigti.. Ve savagtan sag salim donmiigtii. Altm mahyali raniazaniann kadir gecelerinde, teravihler- de, cuma glinlerinde camiye koguyordu babasi. Ken- disi de yanmdaydi. Bir golge gibiydi. Dua ediyorlar- di. Siitunlar, sanki bagka bir gagdan kalmigtilar..

(25)

26 HIKAYELER I

Sancak bir yerde gizliydi. Bir gun gelecek, o san- cakla diiymana kar^i sava§acaklardi. Namaz insani diinyadan koparan ilahi, sessiz bir musikiydi ve baba insani bu musikiye gotiiriiyordu. Ve kii^larla birliktc kilinan bahar sabahlarmin nainazi. Ki§ ge- celerinin petrol lambasmin lyiginda, sicak sobanm Satirdilanyia canlanan yatsi naniazlan. OruQlu orus- iu ikmdilerdc okunan Kur'an'in sagtigi nurlar.. Bir an Ahmet savag alaninda oldugunu unutuyor :

— Allahim, Allahim sana gukiirler olsun diye seslenmek istiyordu. Fakat kelimelerin dudaklarm- dan ancak bir fisilti halinde Qiktigini biliyordu. §id- detle esen bir kar tipisi korkuiiQ ve riizgar gibi bii- tiin bu gegmig zamam siipuruyor, savuruyor, anne- ler ve babalar kagigan hayaller gibi uzakla§iyorlar, ramazanlar, oiuQiar. Kur'an scsleri, bayramlar, eli opiilen nurlu ihtiyarlarm yiizleri uzakla§iyor ve san- ki tarn kaybolacaklari anda bir takim lyik infilaklari yaparak bir geyler soylernek istiyorlardi; hatta soy- liiyorlardi. 0, b-rden nerdeyse her geyin bitmekte oldugunu anliyordu; fakat birdcn yine geri gelen bir hayat, ona iginde bulundugu am hatirlatiyordu.

Ve kar durrnadan yagiyordu, durmadan yagiyordu;

sanki binlerce yildanberi, evren yaratildigmdan bu yana durmadan ya^yormus gibi yagiyordu. Ahmet yava§ yava§ kara gomiiluvordu. Kar mezar im olu- yordu ona? Her yam yava§ yava§ donuyor ve kati- lagiyordu. Yalniz ruhunun ortasmda bir i§ik, bir aydinlik nokta vardi. —Bir yiiiniyug—. Biliyordu, gdQmiijte ve gelocekte bir tek varlik vardl ve o, O'ydu. O'ydu, basjkasi degildi. Kendisini yaratandi.

Eri^Umez baharlara, soba baglarina, §iddetli giil ko- kusuna —giil kokusunu yine §iddetle bir kere daha

(26)

MEYDAN ORTAYA CIKTlGlNDA 27 duydu—, ajuiu yefkutine, babunm mermcrai aite dii-

zenine, kasabanin igikh sularina, giinege, aya ve yil-

dizlara, .geceleri samanyoluna baki§ina kavu§turan biri vardi ve §imdi, her geyin katilagtigi, korkung taglagtigi, gokyiiziinun cami siitunlariyla doldu^

mernier bir varolug iginde eridigi §u anda yalniz O vai'di; bir i§ik iginden yavag yavag O'na dogru Qe- kiliyordu. Net bir gekilde bir meydana dogru gekil- mege bagladigiin saniyordu. Artik giddetli giil ko- kulan vardi. Bir meydana dogru mu Qekiliyordu..

Bir kente, bir ideal kente do^u Qekiliyordu. Qocuk- ken dzledigi o altin iilkeye.. §ehitlerin iilkesine dog ru niu Qekiliyordu. Birden gogsiinii duydu, gdgsii- niin kabardigini duydu; gogsunden gehadet kelime- sinin adeta bir giille gibi figkmiigim sandi. Bir mey dana, giinegin sicagma dogru Qekiliyordu. Dinginleg- migti; gogsii, kalbi ve diliydi ifade eden ve varolan.

O'nu sdyliiyorlardi. Yavag yavag bir meydana, bir.

kente, bir iilkeye dogru gidiyordu; iistune dugen kar- lar da uQugan cami guvercinleriydi sanki...

(27)

Ill

— gcni§letilmi§ bir an —

Daga bahar gelmi§ti. Leylaklar kiil serpili gi- geklerini aQmj§lar, ortaliga bayiltici kokularini saQi- yorlardi. Ye§illipn, hayatm golgeleri yava§ yavag dagm eteginden yukariya dogru artarak yiikseliyor- du. Her yanda sular akiyordu; sular, cakillann ara- sindan bir takim tatli sesler gikararak akiyorlardi.

Qaglann ufak turkiisiinu gagiran kiiQiik derelerdi bu sular. Ufak kuslar, bir ta§tan bir ba§ka ta§a siq- riyor, adeta «i§te burasi da beniin» der gibi saving otUgieriyle birbirlerine sesleniyorlardi. Taglar, kaya- lar yer yer eski medeniyetlerin, asur ve babil devir- lerinin izlerini tagiyorlardi. Dagdan a§agi dimdik inen kayahklarda adeta bir vakitler deniz gibi yiik- selmi§ bir suyun yankisi oynar gibiydi. Sanki Nuh Tufaninda Geminin 8urtunu§unden bir takim gizgi- ler gekiimigti ustierine ve bu gizgileri bir §anli am olarak sakliyordu bu kayalar. Giineg de her zaman- ki tukenmez iyimserligiyle bu geri gelmig mevsim

(28)

MfiYDAN ORTAYA giKTlGlNDA 29

bereketmin ustujie sicak i§iklanni uzatiyordu. AQik goglin bazi kd§elerinde beyaz kar yiginlanm andiran bulutlar yigibni§ti. Ve onlara leylaklardan bir pem- belik vurmug gibiydi. Esen riizgar, parga par^a ba- han daga getiriyordu. Adeta yazdan ki§a dogru bir akim gibiydi riizgar.

Dagm bir sirtina yaslanmi§ti kasaba. Qok eski

devirlerden kalmigti. Her devri hatirlatan yan yi-

kik yapilar yanyana duruyorlardi. Hatta ayni yapi-

nin iiiitunde birkag medeniyetin Qali§ti^ sik sik go-

riilebilirdi. Her tarafta sessizlik vardi. Toprak dam-

larm kenanna Qikim§ aileler dogan bahar giinegin-

den faydalaniyorlardi. Kadmlar Qocuklann gomlek-

lerini gdzden gegiriyorlar, bilhassa dikig kisimlarma bakiyorlar, uzun kig boyunca bitlerin sigindigi o bdl- gelerde biraktikian sirkelerini temizliyorlardi. Siirii- den geri kalan inek ve koyun gibi hayvanlar evin giine^lik duvannm oniinde sihhat getiren bahar gii- ne§inden bol bol aldiklanni sanki gerisin geri sicak bu^ar halinde veriyorlardi. Her tarafta kir Qigek- leri, ye§il Qlmen. Her yil his §a§madan gelen bahar kasabaya bu ddnu§unde de ayni gengligi ve giicii ko- rudugunu her halile anlatiyordu. Ama biitiin bu ta- biatm de^§mez ne§esine, kuzu raelemelerine rag men, §ehrin sokaklannda dola§an ihtiyarlar adeta gdkten ve dagm ayugi^mdan gegen ve Ulkenin §e- hirlerini birbirine baglayan ana yoldan bir haber bekliyorlardj. Adeta §ehre giren yolun titreyiglerin- den ilerde tozu dumana katmi§ athlarm haber ge- tirmesini bekliyorlardi. §ehrin biitiin gengleri aman- Biz sava§a katiLnu^lar ve gitim§lerdi. Onlarm sogun- dan bir haber aluiamami§ti. Binde bir ya hasta ol-

du^ igin geri donen veya bir ba^ansmdan dolayi

(29)

30 hIkAyeler I

bir kaQ haftalik bir izinle geri gelen birinin verdigi bilgi, habere acikmig §ehrm suaiizliigunu gidermek gdyle dursun, arttinyordu. Kimi zaman da gelen ha- berler birblrini tutmuyordu. Oldii diye biiinen biri nin Qikjp geldigi bile oluyordu. Yoksulluk, gidenler- den habersizlik, savagin ne zaman ve nasil bitecegi- ne dair bir tahminde bulunamamanin Ulke ustiine Coktiirdugu kabus, Baggehirdeki siyasi Qekigmeler yogun bir lunutsuzlu^ gehirden gehire bir sis gibi tagiyordu.

Her yaz, dagin sirtmdaki bahgelerde, once ki- razlar, sonra dutlar olgunlasiyor. Yaz sicaginda agag- larin golgeierinde yagblar, gocuklar ve kadinlar gi- dip gebyor. Gece ay, aym serinkanUiik ve anyuzlu- liikle yapraklann arasmdan uykusuz gozlere baligi- gim gonderiyordu. Sabaha kadar uzak bahgelerden kopek sesleri geliyordu. Yaz gecelerinde arasira bir bahgeden bir tiifek sesi, adeta, temmuz sicagmin giindiiz bir mavi atlas gibi gerdigi gogii yirtiyordu.

Sonra bir bagka bahgeden bagka bir silah sesi, bu sese bir yanki gibi cevap veriyordu. Arasira iyice oigunlagmig bir ceviz veya bir eimanin «pat!» diys yere diigtii^ igitiliyordu. Ve soguk sular, havuzla- ra dokiiluyor, gece ayigigi ve giindiiz giinigipyla tti- kenmez oyununu, kinlmalardan, yankilardan ve yan- simalardan meydana gelen igik ve su diinyasinm aU§- verigini siirdiiriiyorlardi.

Ve gevrenin en giizcl mevsimi bahardi. Tabia- tin bir hagri hemen gdze garpiyordu. Bdcekler, ari- lar, kuglar adeta uzun sUren oliunden sonra bir di-

riligi kayadan kayaya, agagtan agaca, hatta mezar- dan mezara ve insandan insana tagiyorlardi. Biitiin bir kig kapanan eski evler, yavag yavag kapilarmi

(30)

MEYDAN ORTAYA CIKTlGlNDA 31 ve pencerelerini aciyorlar, kigm igige katlanan sefa- let ve kederini adeta go^n biiyiik hoglugunda erit- mek igin perdeleri ve yataklan, hab ve kilimleri ha- valancbriyorlardi. Kadinlar ve kizlar yiiklendikleri kilim, yatak yiinleri ve buna benzer egyayla eriyen kar sulanmn berrak bir halde Qakillann uzerinden akmasindan meydana gelen dereUre koguyorlardi.

Orada bir yandan baharin ve QigekJerin renk ve ko- kusuyla mest bir halde gabgirken, ote yandan, ara- su-a dagm kuzeyinde beliren yildirimli gimgekli bu- lutlara bakiyorlardi. Evet, bu yildirimlarda ve bu gimgeklerde bir anlam gizliydi. Savagi hatxrlatiyor- lardi. Savagta olan oguUarini, kardeglerini, niganh- larmi.. Kimse onlardan konugmuyordu. Adeta onlar- dan konugmak yasakti. Nasil, bir aiiede yakinda 61- miig birinden bahsetmek adeta kesin bir yasaksa, kaaabayi birakip giden genglerden de konugma boy- le gizli ve toplu bir kararla, herkesin kendisine bile itiraf edemedigi bir kararla yasak edilmigti. Herkes bu yasaga uyuyordu. Ama yine de soylenen her s6- ziin arkasihda onlarin hayallerinin, hatiralarmm ki- mildadigini sezmek giig degildi. Her aoz, hatta en uzak bir soz, en giinluk hayatla ilgiU bir soz bile bir kinaye gibiydi. Dere kiyilannda su scsleri adeta bu anne, es veya kardeg olan kadin ve kizlarm gorii- niiglerini ebedi bir hiiziin tablosu gibi goge gakiyor- du. Gozlerini leylak etkisiyle bitigtirerek goge dagi- tiyordu su. Sonra goklerde kuglar bu gozler arasin- da mekik dokuyorlar, ipekten bir yas tarihinin say- falanni yaziyorlardi. Sonra bunlann kulaklari, her an fizikotesi bir sesi duymaya ayarli gibi olan ku- laklan tabloya tagmiyordu. Bu kulaklarm en gok Igitmekten korktuklari bir haber vardi : oliim ha- beri. Bununla birlikte yine ellerinde ohnadan kulak-

(31)

32 hIkAyeler I

Ian, daglan ve tepeleri a§iyor, uzak cephelere doniik

bir tutkuyla titregiyorlardi. Tarih bir miizikti bu ku- laklar iQin. Siingu, tiifek ve top seslerinden meyda-

na gelen sava§ sesine yatkindi bu kulaklar. Giinliik

sdzlerin qo^ igitilmiyor veya yarimyamalak igitili-

yordu. Bu yiizden konu^malarda sozler Qok defa kar-

gdikb tekrarlatibyordu. Herkeste sanki sbylenen soz- lerin daha ilk idrakinde o sozii a§ip, o sdziin Ustiin-

den atlayip ilerdeki, bir sonraki soze ula§mak psiko-

lojisi vardi. Sonra obiir soz de yoklanur yoklanmaz Qiiriik Qiknu§ ceviz gibi kink kabuklann bir yigini

haime geliyor ve hemen terk ediliyordu. l§te bu bi-

rakilan sozler de, goz, Inilak ve agizlann meydana getirdigi tabloyu bulamklagtinyorlardi. Karlann eri- mesiyle yiikselen bu^ann bu bahar kokulu gtiniin- de bu kadmlar dere kiyilarinda en temiz goniiUer, en aydinhk hafizalar, en duru zek&larla mevsira duy- gulari, dua, Tanriya yjikang ve vakte bir geni§lik ' vermesi igin yakari^larla, sava§a giden erkeklerinl adeta maddi ve manevi biitiin gUgleriyle destekle- mek istiyorlardi.

(32)

IV

— sagiri§ —

Insanlari hastahk dedikleri halin sagliktan da-

ha yiice bir yagantiya gekti^i anliyorum. Ve yiice yagantinm daha gergek olmadigmi neden iddia eder durur bir takun adamlar? Hastaligin ilk adimmda giinlUk ve gegici bir takim teferruatia ugragan in- san, hastalik ilerledikge ve olumiin kizgm sacindan gikan goriinmez i§mlar beyni ve kalbi sarmaya ba§- layinca, rub, yava§ yavag gegici olani kabci olan- dan ayirmaya ve ayiklamaya ba§lar. Daha sonra sir midye iginde istiridye, siinger iginde mercana gelir. Ben gimdi inciyi ve mercam ariyorum. Koku- lar iginde en katmerli, kadife tiiylii ve renkli g^iin kokusunu ariyorum. Gramer kurallarma uygun ko- nugmalardan, yani iginden dikkatle baktiginizda gra mer iskeleti goriinen soz israfindan nefret ediyo- rum. Normal hastaliklarda, yani bir savag veya kav- gada yaralanmadan, oliim haline gelmeden dogma- yip da §u veya bu adla adiandirdigimiz hastaliklar-

(33)

34 HlKAYELER I

da, hastaligin ilk ilerledi^ zatnanlar, gunlilk mese- leler ve diiz yazi meselelerine gore kcnugmalar, ben- de gittikge uzakla^an hafif bir ugultu halini aiirdi.

§iindi anisini iierdeyse big ta^imadigun o sava§ gu- niinden —sadece bana anlatilanlara gore mucize ka- bilinden donma ve kan kaybindan olme tehlikeleria- den oradan gegen kendi ekiplerimizden birl tarafin- dan kurtanlarak bu cepbe hastahanesine getirilmi-

§im—, evet o giinden sonraki bu hastalik zamanla- rimda, normal hastaliklarda oliimiin igine dogru ba- tarken duyulanlar, dliimun iginden gikihrken hisse- diliyor. Kapi arahgindan fisiltiyla konu§uluyormu§

gibi geliyor bana. Bense yava§ yava§ konu§mayi Qoktandir terk ettiginai idrake ba§lami§tun. Ama he- niiz bir tiirlii giinliik konu§maya inemiyordum. Ta- lebelik yillanmdaki o yo^n genglik ve §iir diizeyin- deydim hep. Normal saghk giinlerinde big de bati- nmda olmayan veya istesem bile batinma getirmek- te giigiuk gekecegim misra ve beyitler yavag yava§

karanbk bdlgelerinden Qikmakta ve dudaklarimdan bir mirilti balinde yiikselmektc. Kimse ne aoyledigi- mi anlamiyor gergi. Bazi arkadaglarim kulaklarim yaklagtiriyorlar, bazi beceleri seger gibi oluyorlar, hatta bazi kelimelerden hangi bcyti soylemek iste- digimi anlamak isteyenler gikiyor. Ama bu giirlerin nigin soylendip ve neden rubun adeta i§ikli bir ko- Sesmi ortaya koydugunu kimse anlamiyordu. Beni gocukluga ve gocukluk hastaliguui gotiirerek oradan buraya buradan oraya yamlsamali atlamalar yap- Urtan ve ilk anda ayiklanamaz zaman kan§ikliklari du^ran bir takim umutlu gagn§imlar bu anla§ilma- madan bir kigiyi barig tutuyordu. Evet, bir kigi ba- rigti soziimii anlainamakta. Bir kigi. Baba da deni- lebilecek, daba dogrusu ancak baba denilrbilecek,

(34)

MEYDAN ORTAYA CKTlGlNDA 35 hele kanbagi ve birlikte geQirilmi§ altm vakitler uy- gunluklan da eklenince babadan ba§kasi olamaya- cak ki§i, soylenen kelimeler birbirine anlagilmayacak

§ekilde kan§sa da anlayacak tek ki§i ortaya gikiyor.

Ama neden anlayan kigi hep susuyor? Hayal gibi mi orada duruyor, gergekten orda mi, yoksa bana orda duruyormu§ gibi mi geliyor? Ah, hayalle haki- katin bu ne aci ve dayanilmaz kanymasi? Arzunun ne karanlik kudreti? Anlayan ki^i, §ifadan ba§ka bir gey olmayacak olan kelimelerini neden tutuyor, birakmiyor gelsin bana?.. Ve geride doktorlar, ilaQ- lar, konugmalar, yemekler, ter yiizunden sik sik de- gigtirilen gomlekler bana gosterilmeden uzaklagtiri- lan kan ve yara artiklan, irinler, hakki odenmesi kolay olmayan emekler... Fakat zaman zaman bii- tun bunlar kapiya dogru uzaklagiyor ve anlayan §ef- katli baba ruhimun elle tutulur gdzle goriilur kont- rolii altmda ruhim aydinlanmasi baghyor. Ruhun ay- dinlanmasi. Artik fiillerin dir - tir'lari terk edilmig- tir. Her gey giir diline sevrilmigtir. Ve yavag yavag rub bir edebiyat kitabi gibi sayfalarmi gevirmekte- dir. Fakat ben ruhun bu edebiyat kitabindaki sira- lamayi dogrusu hig bir edebiyat .kitabinda gorme- dim. Ve gerek okullarda ve gerek edebiyat hayatm- da asla bu siralamayi kabul edemezdim. Bu yeni bir siralamg oldu. Ne edebiyat degerlerine gore, hatta ne de inang ozlerine gore. Insanin oliim i.v;ilari igin- de kivranirken bu kadar sakin diigunebilmesi de ay- nca tecriibe edilmeden anlagilmayacak ve gagilacak bir clay. Benim anladigim, buradaki siralamg, par- gadan butiine dogru gotiiren bir siralamg. Birlige gidig. Artik yanUgin eriyerek dognuiun kargitsizhk- tan otiirii dogrulugunu belgelemekten mahrum oldu- gu bir bagka alana yiicelig. Ilk anda biitiin negesiyle

(35)

36 HlKAYELER I

Nedim gikiyor kargmiza. Sadabat, altin yapraklany- la bir giiz gibi sav\iruluyor ba§inizm iistiinde. Ah, ne§eli bir giiz Nedim. Bahar biitiin traji^yle Nef'i'de kahyor. Nef'i ve Baki'yi bile atliyorsunuz birden.

Bakiniti amt agitma dokunarak gegiyorsunuz. Bir ehrammi^ gibi korkuyorsunuz ondan. Sizi igine go- meceklerinden korkuyorsunuz. Anita gomiilmek ve bir daha iginden Qikamamak korkusuyla Bakiyi se- lamhya selamhya gegiyorsunuz. Birden Fuzuli beli- riyor. Birden diiinize yapigiyor Fuzuli. Sanki sicak bir yaz g^iinde bir yaz gezisi yapiyorsunuz Bogaz- da vapurla. Ve agzimzda okaliptus gekeri. Fuzuli gami tatlila§iyor. Bir agn dindirici igne gibi yayih-

yor etkisi damarlarimza. Igne deliginden gegen de-

veyi goriiyorsunuz. Aydinlik artiyor, i§ik artiyor ru- hunuzda. Su Kasidesiyle akiyorsunuz. Yava§ yava§

Fuzulinin o yanik kokusu da kayboluyor, Qoller kay- boluyor, pir ve ses kayboluyor. Birden ortaya Sultan Veled Qikiyor. Mevlana, hep durmaksizm ba§tanberi gelen ve gittikge artan, fakat hig bir zaman tam yaklagilamayan bir musikidir. Derken birden Nesimi gikiyor. Git Nesimi git diyorsunuz. Ashnda Nesimi ne tath bir Azraildir. Git Nesimi. Nesimi gitmedi^

gibi daha da sokuluyor; gevrenizde i§ik artik yakrai- yor, igitmiyor. Ba§ka bir §ey bu. Git Nesimi diyor sunuz. Nesimi butiin misralari, geligmeleri, inkar ve imaninm birbirine dayali giddetli §im§egiyle geli- yor. Sonra birden Nesiminin ardmdan ayak patir- tilari... Artik Nesimininde Qdkilme vakti geldi. Eri- yi§ ve yokolu§u gegiyoruz galiba. Birdenbire ruhun her yam aydinhk. Derinliklerden pirler ortaya giki- yor. Tarikat pirleri. Ulu pirler. Kendilerini gormu- yorsunuz; ama giiQlerini idrak ediyorsunuz. Bir §ey bogazinizi siktiginda, bir gey kopmamacasma bile^-

(36)

MEYDAN ORTAYA CIKTI6INDA 37 nize yapigtigmda pirleri yardiminiza ga^iyorsunuz.

Sanki o kadar yakinlar ki, kulaklarina fisildiyorsu- nuz. Yardima gaginyorsunuz onlari. Alnmizdan tcr boyanirken ve yatak gar^afi, oliira agacimn yaprak- lari gibi yava§ yava§ buriirken siz teker teker pirle- rin isimlerini hatuiiyor ve onlan yanmiza gagiriyor- sunuz. Qagin§, yavag yava§ oluyor. Neden insan o anda (bi(;im)e de o kadar dikkat eder. Qagin§ bigi- mine. En ufak yanhghk yapmak istcmez. En ufak bir saygisizhktan kacimr. Ve insan kuvveti artarak bogucu oliim guciinu yirtar, hey Azrail, uzakiarda- sm! l§te araya engei koyuyorum. Atla atlayabilir- sen, geQ geQebilirsen. Hayir sen uzaklardasin, ba§- ka melekler daha yakinda; sen, yakla§tiginda herke- sin di§ari Qiktigmi goriiyorum. Sonra sen uzakla.^- tiginda herkesin yaklagtigini. Kentin eski gUnahlari- ni aniyorum. Olkenin giinalilanm. Birbirlerini dost edinmigken sonra bogazlayanlari. Yaz aylarinin dur- gunlugunu, berberin herkesin sagina slislii siisiii dii- zenler verirken kabak biraktigi kendi kafasnn. Ani yorum dogdugum §ehrin dag dag harabelerini. Cami yikintilarnn. Agilla§an cami avluiari. Ta§ia§an, ka- yalardan bir parga olan hamamlar. Mezartagi yigm- tisi haline gelmis evler. Yalniz diri kalmig sarmglar.

SarniQ, agmig yiizyillan. Azrail, sarmci, goriiyor ve yaklagamiyor. Ve sarniQlardan buzlu sular igiyorum yaz ortasinda.. Abdest ahyorum. Bakiyorum kimse- ler yok; atiiiyorum sarnicin ortasina, yiizuyorum.

Sarkit ve dikitlerin, kemerlerin altmdan gegiyorum.

Kimse yok artik; kent agagida, giinliik yalana bat- mig. Eski gehir kill olmus, ben ter iginde. Yatakta.

Hayir giil kokularmin iginde.. Hayir kiraz agaglarni- da.. .Hayir, sarnigta, yiizerek Bagdata . gidiyorum.

Atalarimizdan kalan masallara gore, bu sarnicin al-

(37)

38 HtKAYELER I

tindan bir yol Dicleye gikar. ve Dicle Bagdata akar.

Ve demek ki bu sarnigtan bir kagit atarsaiiiz, or-

dan Dicleye, ordan da Bagdata gidecek. Dyleyse,

iginde ate§ mermerine kazilmi§ hakikat yazisini, igi- ne dikilmig mutluluk anitim, benimie birlikte biiyii- mlig kutlu kitabeyi bir eriyik halinde sarniQtan bi- rakabilirim ve o Bagdata gider. Bagdatta miihurle- yip Kufeye gonderirler, Kufe miihiirler §ama gon- derir. §am muhiirler Kudiise gonderir. Kudiis mii- hUrler Medineye gonderir; Medine miihiirler Mek- keye, Kabeye gonderir. Beige - amt - yazit - kitabe kbnur hacer-i esvedin yanina. Orada erir. Yakla§ ba- kalim Azrail, sarnigta yiizen adama yaklag. Belgeni goster. Pirler de gekildiler. Ama artik sen de yakla-

§ainazsin dostum. Ben de bilmiyorum hangi alanda- yim. Ziilkiifiil Makarmndan, Eyyub Makamindan, Hizir Makamindan, Halilurrahmandan bir takim go- riintiiler, sesler ve haberler Kolayhklar, i§iklar. §e- faatlar, yumugakliklar... Af, merhamet ve a§k. Hey, giil suyu iginde nebilerin saltanati. Yahya Peygam-

ber, en yiiksek sesiyle sesleniyor. Hz. Isa Sofrasini

agmi.5. Sonra biiyiik bir sessizlik. E§yamn, rengin ve sesin, bigimin, uyumun otesiude, sofra ve nimetle- rin ilerisinde bir hazirhk. En biiyiik Peygamberin ayi ikiye bolerken yaptigi gibi bir el igaretiyle oliim ve hayat ikiye ayrilmakta. O geliyor sanki.. O kes- kinlik ve kesinlik. Ba§, Insan. Oz. Artik bir makam- dayim ki yalniz orda Kur'an dinlenebilir. Kur'an her yeri, dort duvan, diinyayi, yeri gogii silip siipiirii-

yor 0 tatli canim aydinhgiyla. Ah, her §ey ne kolay,

ne niumkiin. Ah ne i§ik bu. Mucize; oliimiin en ya-

kin aninda dayanilmaz bir bal tathhgi. Kur'an sesi-

ne ruhun ne kadar ag oldugunun meydana giktigi an.

Yalniz ona tahammiil edilebtliyor. Ba§ka her §ey

(38)

MEYDAN ORTAYA giKTlGlNDA 39 agir, yogun, kaldirilmaz, dayanilmaz, agrili, sancili.

Yalniz o sancisiz, agnsiz. Sancisiz, agnsiz ne keli- me, yalniz o §ifa, yalniz o umulmakta, yalniz o kur- tulu§, yalniz o beklenmekte. Camilerden, kiitiiphane- lerden, hafizalardan, hatiralardan yalniz o beklen mekte. lyice belli, lyice kesin. Yalmz o dinlenebilir.

Rub, son anmda yalmz onunla ya§ar. Besini odur.

Oyle bir besin ki, hastayi geriye de gevirebilir. Tek- rar o insani tutar kelimelere, kelimelerden goze Qar- pan igiklara, igiklardan renklere, renklerden gigek, agaQ, ari, ku§ ve pencere, duvar, yd ve caddeye.

derken gargi, trenyolu, biiyiik kentlere gerisin geri yalniz o Qevirebilir. Ona tutunarak yolcu geri do- nebilir, ileri de gpdebilir. lleri gitmek, geri donmek yalniz onunla hafif, onunla UQari, rahat ve nefis.

Gdzlerim kapali. Vucudum ay yiizeyindeymigsesine hafif. Samanyoluyla Qevriliyim. Tane tane Kur'an kelimeleri geliyor. —Hayret kirn okuyor bunu bu cephe havasinda— Bir yapi kuruluyor. Bir kelime eksik olamaz. Yapidan bir tag eksik olsa ne olursa bir kelimenin eksikligi de o olur. Kelimeleri birer birer igiyor gibiyim. Ruhuma yerlegiyorlar ve bir yapi kuruyorlar. Canlibk yapisi, dirilik yapisi bu.

Dirilig yapisi, tapisi bu. Bir doniigiim. Gerisin geri kemiklerin ve ayaklarm, ili^n ve sesin, beyin hiic- relerinin, alyuvar ve akyuvarlann geriye donugii mil acaba? Ilk defa bagka hasta arkadaglarm da varligindan haberdar oluyorum. Inliyorlar. Benim igin hayat mi, geriye doniig mil bu iniltiler? Neden geriye doniig? Meydan ortaya Qiktiktan sonra, mey- dan goziiktiikten, meydanm ilk tozlari hasta yatagi- na kadar geldikten sonra neden geriye donug?

(39)

— geni§Ietilnii§ bir an —

Bagkent savunmadaydi. Ama bu nasil bir savun-

maydi? Ortada bir sava§ goziikmiiyordu. Daha dog-

rusu ne bir du§man ordusu. ne bir istila gemisi var- di? Ama, Devletin biitiin cephelerde olanca giiciiyle devam eden sava§i, biitiin ruhuyla Bagkentte ya§i- yordu. Bagkent, savagin kalbi gibi en uzaktaki bir titreyigi bile zaptediyordu. Her giin, dogan giinegin ilk taze igiklan, kubbeleri altmdan bir ay kesitine gevirdigi zaman, sokaklara gikan bagkentlilerin ilk igleri, Bagkentin almyazismi diigiinmek oluyordu.

Doguda, batida, kuzey ve giineyde garpigan giigler, kendi alinyazilarmin iginde, akan kanlannm ginlti- siyla Bagkentin almyazisim yaziyorlardi ve Bagken- tin almyazisim yazdiklarim biliyorlardi. Hayatlan boyunca Bagkenti bir kere bile gormemig olanlar da ayni duygu igindeydi. Herkes, boylesine biiyiik, ulu ve kutlu bir gehrin bin yilda bir ancak bagina ge- lecek biiyiik bir felaketin arefesinde olduklanni se-

(40)

MEYDAN ORTAYA CIKTlGlNDA 41 zer gibiydi. Herkes bir §eyler yapmak istiyordu. Ama Ba§kentin iQindekilerin sabahtan ak§ama kadar §u- raya buraya ugrayip durmaktan ve yine her zaman- ki gunliik i§leri yapmaktan ba§ka bir §ey ellerinden gelmiyordu. Arasira bir cepheden bir ba§ka cephe- ye gitmek IqIii §ehirden gegen askerlerin yollarda, sokak aralarmda, cami avlularinda eylegtigini goren- ler, birbirine kar§it iki duygunun etkisinde eziliyor- lardi. Bir yandan onlari adeta yanlanna yakla§ilmaz ve dokunulmaz masal kahramanlari sayiyorlar, ig- lerinden kutsuyorlar, ote yandan da sanki biitiin bu savag illetini onlar getirmi§, big olmazsa onlar §u- radan buradan toplayip buraya ta§iyorlarmi§ gibi bir duyguya kapilmaktan kendilerini alamiyorlardi.

Halbuki kendileri de iyice biliyorlardi ki, asil bu zavalli karde§lerini sava§a siiren, oliiniun ate§inin online bir kudret perdesi gibi germege galigan ken- dileriydi. Bir suglu varsa kendileriydi. Bunu bildik- leri halde ellerinde olmadan yine de bu cephelerden Ba§kente dokiilen iistii basi yirtilmi§, yarali, sakat, hastalikh kiitlenin kendilerine yabanci ki^iler oldu- guna inanmak istiyorlardi, kendilerini bu inanca zor- luyorlardi. Nereden gikmigti sanki biitiin bu adam- lar? Savagi olduklari yerde biraksalardi olmaz miy- di sanki? Bir salgni gibi savagi getiriyorlardi Ba§-

§ehre. Bir miiddet boyle diigiinen her ba§kentli, he- men arkasindan kendisini topluyor, bu zavalhlarin hig bir sugu olmadigmi, iistelik canlanyla kanlariy- la kendilerini koruduklarini hissediyorlar, onlara yardimci olamamanm azabiyla kivraniyorlardi. Bir askerle bir ba§kentlinin goz goze geldigi ilk anda daha birbirlerine hig bir §ey soylemeden gozleriyle anlattiklari bir §ey vardi : O da, aym duyguda, ba§- kentin biitiin jmrt demek oldugu duygusunda birle§-

(41)

42 HiKAYELER I

tikleriydi. Yani biri obiirune «uzulme, kader bu, ba-

§inuza gelen sizin yiiziiniizden degil. Bu kutlu ata yadigan §ehri nasil veririm? Onun iQin olsem de

deger.> Obiirii de : «Evet igte bu gordii^n §ehir,

yalniz benim de^l, senin de §ehrin. Daha dogrusu, sen de, ben de bu §ehrin iginde bir soz gibiyiz. §eh- rin soziiyiiz biz. Sen uzaktaki soziisun. Bu soz soy- lenmeli. Dosta ve diiymana bu sozii sdylemeniiz ge- rek. Bir yerde sen soyluyorsun. Bir yerde ben soy- leyecegim. Bu yirtik pirtik elbiseierin, bu yaralann biitun diinyaya gergek bari§i soyluyor, Senin kani- na susayanlar bir giin senin kanindan dogacak sifa- yi zerre zerre arayacaklar.» Igte goz goze, goniil go- niile boyle bitmez sozler suriip gidiyordu. Kimi za- man onlara yakla§iyorlar, kimi zaman da kagiycr- lardi. Bu kagig onlardan degil, kendilerinden kagi?- ti. Kendi kendilerinden kagiyorlardi. Yanlanna yak- lagmca kendilerini, sava§m, uzak gollerin, karanlik almyazilarinm derinlipne gekeceklermig gibi bir ifa- de tayiyorlardi yiizlerinde.

§ehirde sefalet artmi§, politika kizi§mig, ihti- raa birbirinden ayrilmazcasina siyaset ve devlet adamlannin inhunu sarmi§, zengin niuhitler adeta gelinekte clan yenilgiye hazirlanmanm telagi igin de kozmopolit gevreye kurtanci gibi sanlmi§, cami- ler ve tekkeler daha gok dolar bo^alirken balk kur- tulu^ igin umudun her tiirlii tabiatilstii inik^lanni dahi yoklar olmu^tu. Gereginde bir meczubun sdzii kulaklardan kulaklara yayihyor, ilk anda insana an- lamsiz gelen cUmleler goziilmeye galigiliyor ve genel olarak da hem gok iyi, hem gok kotii bir sonuca i§a- ret eden yorumlar, yani aslmdan bile belki daha ka ranlik yorumlar yapihyordu. §eyhlerden be§aretler

(42)

MEYDAN ORTAYA giKTlClNDA 43 bekleniyordu. Gece ev toplantilannda eski haberler- den bilenler bir ^eyler anlatmak istiyor, cifir hesap- lariyla bir kurtulu§ igigi yakalanmak istenlyordu.

Gundiizse gazeteler kapigiliyordu. Geceyle giin- dliz Qok kesin bir gekilde aynlmigti birbirinden. Ge- cenin biitiin uqucuIu^, manevi hava tagiyan ruha- niligi yanmda giindiiz tarn anlamiyla realist, gig igi- gin altindaydi. Her gazete a3nn bir yone gekip gotii- riiyordu halki. Asil giiriiltu patirti kopartanlar, ha- kikatgi olanlardnn gok, diigmandan daha bozguncu olanlardi. Kalem, sahibinden kopmug degilse de, bii tiin ustali^yla onim kalbinden degil, nofsinden y<a- na oluyordu.

Fakir mahalleleri, en biiyiik hiiznii sessizce ya- giyorlardi. Sanki biitiin bu olacaklan onceden bili- yoriarmig gibi bir bakima sakindiler. Her geye kat- laniyorlardi. Biitiin bu diigiig, gimdiye kadarki «ri- cal^-in kotii yonetiginden doguyordu onlara gore. Bu gelen afet, halkga adeta ilahi bir ceza olarak kabul ediliyordu. Halk, bir bitiai goriiyordu. Tagtan ve top- raktan gikan gokiigii hissediyordu. Fakat yine his- sediyordu ki, butiin bunlar da gegecekti. Belki elll yil, belki daha fazla zaman sonra yemigini verecek bir tohum ekiliyordu diinya yiiziine. Bu tohum, ne gimdiki aydmlar smifi, ne zengin smif ve hatta ne de kendilerinin jnireklerinden do^p yeryiiziine ya- yilan bir igikti. Bu, dogrudan dogruya, savagin ilk aninda daha geng yaglannda, yaganilacak normal bir hayattan kopanlarak tekbirler ve ilahiierle cep- helere gonderiien gengierden gehit olanlann topra- ga biraktiklari, daha gocukluklannda Kur'an'dan ve salavatlardan, namaz ve oruglardan goniillerinde bi- rikerek 6z bir dirilig ab-i hayati olmug zerrelerdi.

(43)

44 hIkAyeler I

Halk, ta tarihinin ve yiice atalarmm birakti^ ani- lann derinliklerinden gelerek bu masum yavrulann otnuzlanna yiiklenen biiyiik bir odevin oldugitnu an- liyordu. §ehrin eglence yerlerinde yine yabancilara dzenilerek kurulmug garkili gazino ve kuliipler bii- tiin sefahatiyla devam eder, devlet adamlarmin ko- naklarinda ve dairelerinde bin bir siyast Qirpini^lar akip giderken, bir yandan da, belki de kisa bir za- man sonra istila edilerek tarumar edilecek kurulug- lar, sanki ebediymigcesine, muhteris eller tarafmdan pargalanircasina ddrt yana gekilip duruyordu. Ne esaret, ne siirgrun ve ne oliini diigiinuliiyordu.

Giin gCQtikge cephelerle Bagkent birbirine daha gok yanagiyordu. Her giin gehir biraz daha 50k as- kerle, aci haykinglarla, sokagi tagiran sefaletle do- luyordu. Giin gegtikQC insaniar daha derin ve ke- derli bakigh insaniar haline geliyordu. Akgamlan giin batip gogiin kurguni rengi cami kubbelerinin gergekten kurgunla kaph iistlerinc yavas yavag iner- ken, gehir, iqinde bulunulan zamani derleyip toplu- yor, adeta onu kirli bir gikin gibi bulutlarm arasi- na yolluyor ve insaniar, yiizyillar sonraki biiyiiklii- giin dayanilmaz biiyiilii hayaliyle ilkin sokaklarda, sonra evlerde, sonra odalannda, sonra yataklannda ve sonra diiglerinde ve kabuslannda bir mum gibi eriyorlardi.

(44)

VI

—d6nu§ —

Viicuduyla birlikte ruhunu da olumiin iqine dal- dinp Qikaran o sava§ giiniinden aylar sonra cephe hastahanesinde gozlerini yeniden diinyaya agan Ah met, ne kadar surdiigii bilinmez bir kS.bustan uyan- mig gibiydi. Hastahgi boyimca yari bilingli, yari bi- lingsiz biitiin bir hayati yeniden yagamigti. Fakat, bundan da onemlisi, hayati agan, hig bir zaman ya-

gamadi^ bir gok geyleri de yagamig olmasiydi. Oliim-

le ve oliimotesiyle oylesine hagir negir olmugtu ki, geri kalan hayati onun igin adeta yeni bir hayatti.

Agaglardaki yapraklar, ya^ur damlalan, kug sii- riilerinin havaya sagtigi kanat titreyigleri, ruhunda, kat kat, bagka bir diinyanm anlam gagTi§unlarmdan demetlenmig somutlamglardi denebilirdi. Madde, madde degildi artik, olay, olay degildi. Hergey bir

«hesab»a bitigikti. Ozgiirliik ve sorum, igige, adeta ozdegti. Fanilik ve sonsuzluk, ayni doganm iki yii- ziiydii. Yemek, goge aitti. Agagxdan yukariya dog-

(45)

46 HiKAYELER I

ruydu her olu§. Insanda, bir ba§kasi yagiyordu. Ve ba§kalan, insamn ta kendisiydi. Ba§kalarmin sevap- larmdan kendisi i§lemi§cesine seving, bagkalarinin suQlanndan kendisi i§lemi§cesine azap duyuyordu.

Bu durum uzun surmedi. Zaten, uzun siiremez- di. Duyug ve duyarliktaki bu §iddet, onu dldiirebilir- di. Gittikge sakinle§ti. Tamamen iyilegti^nde, di§

gdriinliguyle eski haliiie kavu§mu§tu. Ancak, bu ye- rine oturmu§lu^n atinda, derinlerde, degigmez ve degigtirilemez bir etkilenig hiikiim siiriiyordu sanki.

Yine sava§lara katildi. Cephede, cephe gerisin- de aylar, yiilar gegirdi. Ba§kent'ten, iilkenin obiir yerlerinden, dogdugu kasabadan haberler aldi. Ka- saba, doganlari ve olenleriyle, kaybolanlari ve ka- zamlanlariyla, doga gibi yava§, adeta degigmiyor gpbi degigiyordu. Ba§kentse, sava^in biitun sefale- tiyle kavrulup yandiktan sonra yeniden hayat bulu- yordu. Bir milletin alinyazismdaki mucize dzuyle ye niden diriliyordu her dlumiin ardindan Baykent. Bii tun bu haberler furyasi, arkadaslar panayiri ve sa- va§ ategi gaglayanlari iginde, Ahmet, bir potadaki maden gibi eritiyor ve yeniden bigimlendiriyordu ru- hunu. Bu yeni bir ruhtu. Oliimden sonra dirilme ru- huydu. «Alan»i gormiis ruh. «Alan»i unutmayan ve umitmayacak olan ruh.

Savag bitince, biitiin bir ordu enkaziyla birlikte kasabasina ddndii. Giineg yeniden parhyor, doga, mevsimlerin tekrari iginde yeniden yagama umudu- nu goniillerde yegertiyordu. Ahmet, yerle bir olmug bir malzeme yigmmdan yeni bir hayat kurdu. tgi, yuvasi ve gocuklan oldu. Fakat, her iginde ve iier

(46)

MEYDAN ORTAYA giKTlClNDA 47 davrani§inda, her nefes ali^inda «Alan»in Qagnsi- ni, sessiz, tath, fakat buyurucu, kargi konulmaz gag- nsini, onun denetleyici, keskin ele§tirisini, e§yaya anlam veren aki§ ve sokulu^unu duydu.

Sakin ve algakgonullii gorlinugiinun altinda ulu bir bilgelik yatiyordu. Ama o kendini bilge olarak gormiiyordu. Qunkii : bu bilgelik zorunlu bir bilge- likdi. Dogadan gelmig bilgelik. Bilgeligi kendine de- gil, kendini bilgelige ait sayiyordu. Giinluk ve gegici olanlar onu hig ilgilendirmiyordu gergekte. Ama, her- kes gibi o da hayatin gerektirdigi ugra§lann hakki- m vermekten kaginmadi.

Yenilmig, hatta bir anlamda gok uzun siireli bir tutsakliga dugmiig olsa da, gergekte, sava§i onurla kargilamig ve sonra da gok uzun siireli bir diriligin yolunu tutmii§ clan mazlum halkimn ortasmda, onu ayakta tutan goriinmez binlerce siitundan biri ola

rak, ya§anum surdiiriiyor. uzaktaki «Altin tJlke»ye

sirtinda ta§ ta§iyan bir i§gi oldugunu higbir zaman aklindan gikarnuyor, «Alan»in kutlu gozleri gibi par- layan giinlerin iginde igten ige yanan bir gergeklik mumu gibi yazgisinm fitilini yava§ yavag yakarak tiiketiyordu.

Evet, mum, kendini, bir bakiraa, yine kendisi olarak ve kendisi olmak ugruna tiiketiyordu.

(47)

IZ

«Beni gomen kimse olmayacak* dedi kendi kendine adam, «ama dnemi yok; ben, kendi kendi- ne gomiilen adam olacagim. Kendi kendini gomen

adam.»

Evin duvarlarmi onariyordu. Du§en ta§lan ye- rine koyuyor, eskiyen tahtaiari degi§tiriyor, kayan pervazlari diizeltiyordu. Ama ev, eski ev olmuyor- du bir tiirlii. Bitmez tukenmez bir yikim iQindeydi ev. O yikildikga adam onariyordu. Ama, onarim, yi- kiligi durduramiyordu. Onarim, yikili§tan geride ka- liyordu hep. Evle adam arasinda bir inatla§ma sil- riip gidiyordu adeta.

«Ev, evle ayakta durur* diye dugiindii, istemi diginda, adam, «Tek bagma bir ev ayakta duramaz.

Bitigik yapilmasalar da, yine de, birbirlerine destek olurlar. Nasil aileler arasinda gdriinmeyen baglar varsa, evler arasmda da bdyle baglar olsa gerek.

(48)

tz 49

Her ev, tek ba§ma ve bahge iginde de olsa, hepsi yine de, birbirlerine dayaniyor gibi dururlar. Bir- birleriiie bakmalan, giiven sagliyor olmali kendileri- ne. Her biri obiiruyle var oluyor sanki. Tek baglan- na var olmak, evlerin harci degil.»

Bir Bonbahar guniiydu. Ruzgar giddetlice esi- yor, yaklagan ki§i haber verircesine gittikge sesini ve hizini arttiriyordu. §urda burda uQu^an sararmig yapraklar, bitmemecesine doniip gelen mevsimin do- gal anlamindan dte bir olgunun simgesi gibi gorii- niiyordu artik adamin goziine. Munis ku§lar bile §e- kilmi§ti kentten. Ne bir serge, ne bir yabani biilbiil, ne de daha irice olup da §u ya da bu yemigin giki-

§iyla ortada goriinen, isimlerini de bu rastlantiya borglu clan ku§lar goze garpiycrdu.

•Vakit geldi sanirim» diye soylendi yan i§iti- lir yari igitilmez bir sesle, «her §eyln vakti clan o vakit yaklagti. Sezgileri insani aidatmiyor. Ev, tek ba^ina dayanabileceginden fazla dayandi. Bundan oteaiiii ondan istemek haksizlik olur. Ama yine de, bana dil^en, onu, bu gokiigiinde yalniz birakmamak.

Nasil ki, o da beni bugiine kadar yalniz birakmadi.

Son ta§i dugiinceye kadar onu savunacagim. O, ken- dini, son erine kadar savagarak olen bir ordu gibi

hissetmeli.>

Biraz otede berrak bir goriintiiyie akan Qe§me- ye yoneldi. Susami§ti. Kentte kimse kalinadigi igin su tertemizdi. Suyu bulandiracak kimse kalniamig- ti. Akan suyun altindaki gakil ta§lan kunildiyor gibi bir goriiniigteydi. Elini suya daldirdi. Elinin tistundeki damarlar suyim iginde uzayan agag kok-

(49)

50 hIkAyeler I

leri gibi geldi ona. Ansizin goziiniin oniinde yiUar

onceai bir canlandi. Kadmlar, erkekler, qocuk- lar, Qeyme ba§inda toplanirdi. Qegme, onlardan ev- lerin Birlarmi gabnasmi ve bu masum sirlan tatli bir muziplikle ortaya saQmasiiu bilirdi. Sirlar paza- riydi adeta gegme ba§i. Su, ruhlari kayna§tiran bir lehim gibi akardi. Babasi, annesi, kardegleri, akra- basi, koin§ular, tanidiklar ve dostlar birer birer go ziiniin oniinden ge^ti... Elini suyvin iginde imutmu§- tu. Taze sular, yeni do^u§ bir giiniin igiklan gibi eline vuruyor, onu sanp sarmahyor, sonra usulca terk ediyordu. Sanki tavaf edilen bir eldi eli. Sanki, sular igin, kentte kalan bu son el, kutlu, hatta kut- sal bir anlam tagiyordu. Sonsuz sayida gocu^n,

§efkatli bir babanin elini opmek igin siraya girigi gibi, su taneleri, ard arda kayiyor, elinm iistiinden, kutsanarak ayriUyorlardi. «Su, abdest aliyor> fikri dogdu birdenbire igine. «Evet, insan, suyla abdest alir, su da insanla. Ya ev? Evin abdesti daha gor- kemli bir bakima. Gokie, bulutlarla, yagmurlarla ab dest alir 0. Gune§te kurunur. Giine§i bir bornoz gibi sarinir ev. Ama, giin gelir, yikilmaz dedigimiz ev de yikibr.*

O anda ev tarafindan bir giiriiltii duydu. Ba§i- 111 o yaiia gevirdiginde, bir karganm evin aagagina tuneini§ oldugunu gordii. «Ku§lar gitti, kargalar kaldi.». Daha once baykuylar goziikmugtu; onlari kogalamigti ama kargalarla ba§a gikamiyordu. Ev- den, toprak parQalarinm dii§tiigiinii fark etti. Don- mek igin kalkti. §oyle bir etrafa goz gezdirdi. Qe§- moye her geli^inde buna yapardi. Kentte artik ayak- ta big bir ev kalmami^ti. Biitiin evier yikilmi§ti. Bii- tiin kent bir harabe yigini halindcydi. Herkesin ge-

Referanslar

Benzer Belgeler

10 Aralık'ta, SOCRadar tarafından takip edilen bir dark web forumundaki tehdit aktörü, iddiaya göre bir Türk finans kurumu için yetkisiz VPN erişimi satmaya çalıştı.. Dark

Bal i Işın, Affan Galip Kırımlı, Atıf Ceylân Bedi Sargın, Reha Ortaçlı, Muzaffer Seven, Ve- dat Erer, Ekrem Yene!, Cevdet Beşe, Fethi Tulgar, Feyyaz Baysal, Münir Arısan,

Büyükdere Prese

[r]

Toz Boyaların Hacimsel ve Değersel olarak Toplam Küresel Boya Pazarıyla Karşılaştırılması (2011). Kaynak: [2011 – 2016] Global Market Analysis For The

[r]

1 - BaĢvuru sahibinin ÜDY2 mesleki yeterlilik belgesi isteğini belirten bir dilekçe 2 - Tecrübe sahibi olduğunu belgelemek amacıyla çalıĢmakta olduğu veya daha

maddesi’ne Türkiye Denetim Standartları (TDS)’na ve diğer düzenleyici Kurul ve Kurumların düzenlemelerine uygunluğun sağlanması hususundaki gözden geçirmelerin