• Sonuç bulunamadı

viicut haline getirerek ugurumdan agagi yuvarlamak

istiyordu. O, evi ve iginin adamini viicuduyla koru-yarak, elleriyle guraya buraya tutunarak direnme-ye, ayakta durmaya galigiyordu. Fakat o direndik-ge riizgar giddetleniyordu. Bir dev ve seytan gdriin-tiisiinii aiiyordu gitgide firtina. Alevden saglari var-di, gozierinden gimgekler akiyordu devin. Ama o di-reniyordu. Ev, bir elbise gibi sirtindaydi. Adeta de-risine yapignngti. Igindeki adam da ruhunun bir ko-gesine korkuyla biiziilmug, pusmugtu. O, yerinde bii-tiin giiciiyle tutunmaya galigiyor, fakat, her an, bi-raz daha uQuruma dogru kayiyordu. Daha sonra, uQurum kenannda, kayalarda bitmig otlardan bag ka tutunacak bir geyin kalmadigini anladi.

Arka-IZ 53 sindan miithig bir ses, korkung bir igik... Her§ey bitmigti.

Qagimizm adetlerinden biri de : daglara tir-manmak. Boyle boyle daglar fethediliyor.

Qikilma-mig tek dag kalmaQikilma-mig gibi. Igte, bir grup insan,

bir giin, goriilmemig yiicelikte bir daga tirmandik-larinda, orada, terkedilmig, harabeye donmiig bir kent buldu. O kentte yalniz bir ev, obiirlerine gore daha farkli bir goriiniigteydi. Yikilmasma o da kilinigU, ama, kabartma bir yazi gibi duruyordu yi-kintisi. Arkaik bir kitabe gibi. Ev, biitiin biitiin gok-miig, bbylesine bir hiyeroglif amti, yatay duran, devrilmig gibi goziiken bir hiyeroglif aiiiti goriintii-siinii almigti. Bu ev yikintismm ortasindan da, di-gan firlamig iki el gozukiiyordu. Koca kentte tek insan izine ve kalintisina raslamamig olan gezginler, esrarh bir yaziyla bilinmeyen bir oykiiyii anlatmak ister gibi duran bu ev yikintismin ve ondan, kefenin-den firlanug gibi disan gikraig, gonliin soracagi her soruyu itraege niyetli bu iki el oniinde bir an du-rakladiktan sonra, dagdan agagi inmege bagladilar.

OLU

Yatagmda upuzun yatiyordu. Dikkatlice bakan biri, yiizunden, hala, siirmekte olan bir du§un, yiik-seklerden §elaleler yaparak §akirtilarla diigen su-yun, dagili§i, araliklarmdan kayaliklann yiize Qiki-gina izin veri§i, sonra agagilarda kaybolarak sessiz-lige gbmulugii gibi parga parga uQup tiikendigini ve yiiziin §ura ya da burasmm sararip karararak uyum-suz bir alaca bulacalikta anlamla anlamsizligm, amagla amaQsizligm, ruhla maddenin, mozayiklar ha-linde yanyana ayiii biitiine, sirri farkedilmez kii^ii-clik igiklar sagtigini gormezlikten gelemezdi. Ama,

^cvrede, her olumiin getirdigi, gelenek geregi, o kor-kung girpini§, kartallarm acimasiz savagindaki o ka-nat dokuliigunu andiran, kara kara tutu§mij§ alev, yas oncesi karga§aligi, fizikotesi diizeninin egemen-lik sancagini dikmesinden onceki anlara ozgii tela§, mahalle anargisi hiikiim surdugiinden bunu farkede-cek kimse yoktu. Bununla birlikte, sahte ya da daha gok ahgkanhk mekaniginden dogan aglama ve

siz-OLU 55

lamalann trajik bir miizik pargasinin giri§ taksimi-ne benzeyen o ilk minldani§ veya inildeyi§ safhasi, dliinun riiyasini inatla surdiirmesine engel olamiyor-du. Riiya, bir yaz gecesinde, bir dag bahgesinde an-sizin Qikan riizgarla sonmeyle yanma arasinda tit-regip duran bir petrol lambasinin fitilinin ucundaki alev gibi surine umuduyla tiikeni^ umutsuzlugu ara sinda gidip geliyor, adeta onu sondiirmege ugragan, karanbklarda sadece gizgileriyle belirlp kaybolan gece hayaletlerine kar§i direnerek, ya§ama kavga-sini kelimelere yiiklenemeyecek bir giieyle dillendi-riyordu. Oliim, adama ula§mig, fakat heniiz riiyasi ni tiimuyle yok edememigti. gurasindan burasindan tutugturmug yoklamaya galigiyordu belki. Yaniklar-la sararmig bir kagit pargasi gibi burugmug, bazi pargalan diigmiig, fakat biitiinliigiinu koruyordu olii-niin yuziine abanmig ve kopmamak igin gerilmig diig.

Bir akgam vaktlydi. Yuksekteki eski bir konagin bu-yuk salonunda uzun bir masanin etrafinda toplanii-migti. Giine? batarken camlara vuran son igiklar, ordan agagidaki denize, denizden de kargi eviere, oradan da tekrar saiona vuruyor. masada oturanlarm yuzunii zaman zaman kizil, yegilimtirak. sarimsi renk-lerie aydiniatiyordu. Masanm ucundan baglayarak oturanlar taker taker ayaga kalkip uzun birer konug-ma yapiyordu. Bu konugkonug-ma bir savunkonug-maydi. Na sa-vunuian, na yargig, na savci goriiluyordu ortada.

Yalniz Savunma vardi. Her savunucu, aynntilara ka-dar iniyor, sugu ortadan kaldirici kanitlari siraliyor, belgaleri agikliyordu. Fakat daha soziinii bitirir bitir-maz yanindakinin dogrulup savunmaya baglamasin-dan da aniagiliyordu ki, higbirisinin savunmasi

ye-56 hIkAyeleb I

terii degildi. Savunmanin siirjnesi gerekiyordu. Sa-londakilerde en ufak bir Qit, bir itiraz sesi, bir soru ile sozii kesme yoktu. Herkes sabiria dinliyordu.

Yalniz konu§an savunucunun sesi i?itiliyordu. Savun-ma her konu^Savun-madan sonra biraz daha butiinliik ka-zaniyor gibiydl. Bir sanat yapiti in^a edillyordu san-ki. Savunma kalici bir yapita d6nu?uyordu.

Sokakta saticilarm sesleri diinyanm depgmedi-gine tek tamklik eden seslerdi. Oliinun yattigi oda-ya sokaktan ve kentten ula^an bu tekerlemeli, ahenk-li, Qogu kez anla^iilmaz kelimeler, oliiniin etrafinda yeni yeni kimildamaya baglayan tela§a sdniik bir fon, hayatin ironisinden briilme gri muzip bir fon bi-rakiyordu. Olii upuzun uzanmig yatiyor, odadaki ay-nalar onu tedirginlikle siizuyordu. Odaya Qok seyrek olarak bir ki§i giriyor, sonra da orda durmaksizin di§ari gikiyordu. Sag insanla mezar arasmda gecici bir koprii clan olii zaruret olraadikga iistiinden ge-Qilmeyen yikik ve harap kopriiler gibi

du§unuluyor-du. Olliyii, durumu, her an gokiip insani bir daha

iginden gikamayacagi bir suya gomen harap bir kop rii gpbi yainna yaklagilmaz kilar.

Sonra savunmacilarm yuzu daha agik segik bir hal almaya ba^ladi. Sdzleri de anla^iliyordu ug a^agi be$

yukari artik. Savunmalar bir olay etrafinda toplan-mi^ti. dyle ki, o olay olumluluk kazandigi anda, ha-yati dolduran biitiin obiir olumsuzluklan toptan den-geleyebilecekti. i^te o anda birden saionun ortasin-da batan gune^in yedi renge ayri^an son i^ikiarinin bir noktada toplani^indan dogma bir hayai belirdi.

Oi$ gizgileriyle bir kadinin portresiydi hayalin ust tarafi. Ama kadmi somut olarak taniyacak kadar bir

OlO 57 netlik olu^muyordu. Kadinin goriinmesiyle savunma-cilari gizli bir tela^in aldigi fark edilmege ba$landi.

Saklamaya ?ali$iyorlardi tela$larini ama onlerindeki kSgitlari kari^tirmalarindan, ba?lanni one egip etraf-larina bakimamalarindan. gozlerinin hafifQe kizarma-sindan belli oiuyordu kaygilari. Savunmalarin iylce bo^iukta oldugu ve askintida kaldigi ania$il(yordu kadinm ortaya gikmasiyla. Kadin ortaya Qikar Qikmaz onca saQlam ve somut gib! goriinen du^iinceier, us-lamlamalar, soyut, kisir, reailte ligisinden mahrum, hayatsiz oiu kirintilar halini almi$lardi. Gittikge bula-nikla^iyordu ortam.

Tabut yola diiziildii. Ufak bir kalabahk izliyor-du ouu. Qocuk gune§i omzunda hissediyorizliyor-du, kirpik-lerini kirpigtinyor, uzaktan gdzliyle takib ettigi ta-butu bir yitirip bir buluyordu. Kimi zaman da tabut sariki havada kendi kendine giden kara bir bulut pargasi imi§ gibi geliyordu ona. «Yagmur yagdirabi-lir mi Yoksa yagmur mu olacak?» diye du§unuyor-du. Zaman donmu§tu. Oliim, yuruyu§ ve giine§ var-di. Bir ara, gocuk, gokten altm, giimiis ve miicev-herlerin bo§andi^ni gordii. Daglann tepelerin ara-lan, hep yakut, inci, elmasla doluyordu. «Bu O'nun hazinesi* dedi kendi kendine. Ye^il yapraklar, hep, tabuttan esen riizgarla ipek ve sirmaya doniigiiyor-du. Bir zumriitiin iginde yol ahyorlardi sanki. Ziim-riitte tUnel agiyorlardi.

Sonra kadm hayalinin uzayip birer birer savunucula-ri aviadigini gordii. Savunmacilar, sinekkagidina ya-kalanmi? sinekier, ya da lambaya dogru u?an per-vaneler gibi ona dogru gidiyorlardi. Gitmeyeni de o

58 HIkAyELER I

uzanip aliyordu. Sonunda hepsi bir deste oyunkagi-di gibi toplanoyunkagi-dilar. Savunmacilardan ortada eser kal-mayinca bu kez kadin ansizin kendi kendini yok etti.

Bir alevle tutu$arak adeta garden gopten olugan hsr gey! de beraberinde suriikleyip higllge gomuldu.

Tabut gehrin sokaklarmdan cikti. §ehir diginda kalabahgi biiyiik bir siikunet istila etti. Cenazeyi iz-leyenlerden her biri buyiik bir ummanin ortasinda tek ba§ma hissediyordu kendini. Sonsuzlugun oniinde gibiydiler. Kimsenin kimseden haberi yoktu. lligkiler kopmu§, tek tek her biri sonsuzluga tutsak diigmug-tii adeta. Cocuk bu kez bir sicakhk hissetti. Sicak bir rtizgar esiyor ve dagi tagi doldurmug kiymetli madenleri eritiyordu. Hatta, eritmek ne kelinie, iifii-riiyor, tozunu yerden kaldirircasina siiip siipiiriiyor-du. Bir ara sicaktan bunahr gibi olsiipiiriiyor-du. Sonra, bir ah-gap kogkten yaz vakti bahgenin Qamlanna bir pan-cur agilmig gibi hissetti, biraz ferahladi.

Herkes, heniiz iistierinden gekilmeyen umman hununasmi, sonsuzlugun kahverengi baskismi diigu-niiyordu. Herbiri adeta oluniin kendilerine

nii ve kendileriyle alay etti^ni saniyordu. Sonra hepsi de onun hayatini diigiinduler birden.

Kasabaya geleli yillar olmustu. Bir eve gekilmi^, kimseyle yakinhk kurmamigti. Kirndi, neydi, kesin olarak bilen yoktu. Nereden geldigi bile kesinlikle bi-linmiyordu. Bagkentten geldigi, orada Devletin bat-masini onlemek igin sava§tigi soylentiler arasinday-di. Ama Devlet batmig, biiyiik degigiklikler hatta de-gigimler olmugtu. Ona bagarisizdi denebilirdi. Soyle-diklei'inin hep teorik kabul edilerek umursanmadigi,

OLii 59 kale alinmadigi anla§iliyordu. Devletin o faciali do-neminde pratik ki§ilerin elindeydi yonetim. Fakat, QokiintUnun dev hacmi, artik pratik onlemierin bo-yunu agmig, nerdeyse metafizik boyutlara ula§mi§ti.

O da kalkip bu kasabaya gelmigti. Kasabada nasil ya§adigi, bu son yiiianni nasil ge^irdigi bilinmiyor-du. Herkes kendi ekmek derdinde oldugundan kasa-bali da geregi gibi onunla ilgilenemeini^ti dogrusu.

§imdi her biri bunu dii^uniirken bir parga suglu his-sediyordu kendini. Daha da kdtUsii, tatxnin edilme-mi§ bir merak, ancak boyle bir, insani hayattan ge-qici olsa da koparan bir torende, cenaze tdreninde, bu adamin bilinmege deger bir sirri oiabilecegi fikri,

§uuraltlanndan Qikip di§tan bir gember gibi onlan ku§atiyordu. Kabir azabi, olenden once, kaiabahgi basmi§ti sankl.

Kadinin hayali de yanip kill olduktan sonra salonda uzun masa ve sandalyeler ve gun i$igi ve gece bii-tuniiyle biiyiik yarasalar tarafindan boliinup parga-lanmaga, sonra da yutulmaga ba$landi. 0 kadar gok yarasa ugugmiigtii kl, bir anda biitun egya bogluga ya da yokluga dogru civa gibi akiyor denebilirdi. Bu kez sahneyi sayisiz yarasa kaplamigti. Yarasalar ade-ta igige gegiyorlardi. Bu kadar yarasanin birbirine deg-meden ugugmasi gagilacak ?eydi. Ama arkasmdan onlarin da sonunun geldigi aniagildi. Biiyiik kanatli kocaman kugiar, dag ornegi kuglar yetigtiler. Igiktan, giddetten ve sessiziigin sesinden dogmugiardi sanki.

Hakikatin sozierinden, kelimelerinden ya da. "Haki-kat kuglari" ismini verdi diig mantigiyla olii onlara.

Kanatlariyla dokunur dokunmaz. rengi ucunca geffaf-lagan yapraklar gibi dokiiliiyorlardi yarasalar.

Kor-60 hIkAyeler I

kung, dibi goriinmez bir uguruma yuvarlanip gidiyor-lardi. Kisa zamanda hem de hig savagmaksizin tiika-nip dipsiz kuyuya gomiilduler. Sonra da biiyuk ku?-lar yanyana gelip saf saf durduku?-lar. Gittikge birbirle-rine yaklasiyorlardi. Sanki her yonden gorunmeyen bir kuwet bnlari sikigtiriyordu. Fakat bu sikigtirma, gdruniige gore, onlara bir azap vermiyor, tersine miit-hi? bir saving ve nege verlyordu. Gittikge sikigiyor, adeta agag tozlarmm sikigtiriiip tahta yapiimasi gibi bir tek parga haiine geliyoriardi. iikln igik blokiari oiu^uyor, sonra bu bioklar da biriegerek tek bir 191k bloku ortaya gikiyordu. Misir - ehramiarinin ingasi gibi. Koca koca tag blokiarinm bir araya getiriiip tek bir pargaya donugmesi gibi. Nasii ehramiar sanki parga halindeki tagiarin bir araya gelmesinden de-gil de. tek bir bioktan yontulmug, bir dagin trag edil-mesinden dogmug gibiydiier. bu igik biokiari da, so-nunda, sanki onceden boyle bir biitiin halindeymigler gibi, birbirine gegmig ve birbiriyie kaynagmigiardi.

Mezarhga girildi. Yeni agilmig bir mezara yonel-di kalabahk. Tabiit agik mezann yanma birakilyonel-di.

Kalabalik, etrafinda halkalandi. Kimileri birer me-zar ba§ma durdu. Bir kag kisi tabutu meme-zara indir-mek igin yaklagtilar ama yakla.gmalanyla geri siq-ramalari bir oldu. Herkes merakla «ne oluyor?* diye bakti. llkin bir §ey anlasilam'adi. Goriinurde her §ey, oldugu gibiydi. Bir degLgme yoktu. Fakat adamiari geri sigratan neydi? Biraz daha dikkatlice bakinca tabutun list kapa^nm hafifge aralandigi ve iki kii-giik goziin ddniip durdu^ goriiluyordu. Kimbilir belki de bir fareydi. Tabut evden gikmadan perigan evin koge bucagmda eksik olmamasi gerekeii bir

fa-OlO 61 recik igine girmig, §imdi de tabutun iginde sikilmca onu hafifge aralami§, ama digardakilerden iirkerek igerden di§anyi gozetlemekle kalmigti. Bu biiyiik bir ihtimalle boyleydi ama kalabahgin o andaki psiko-lojisi bu yoruma denk diigmiiyordu. Bu, sanki olii-miin otesinden bakan bir gifti gozdii. Oliiolii-miin goz-leriydi ya da belki de oluniin gozgoz-leriydi. «Hayat bo-yunca yamma yakla§manu§ bu insanlar oliince he-men neden acaba gelirler* diye bakiyor sandilar.

Tabutu mezara yerle§tirenlerin geriye sigramasi, ge-ridekilerin de goz agip kapayincaya kadar bu man-zarayi saptamalari, kalabalikta biiyiik bir panige

se-bep oldu. Once yava§ yava§ geri gekildiler, sonra da

birden donerek kagmaya ve kagi§maya bagladilar.

Geri geri gekiiirken gozleri tabuttan aynlmiyor, ta butun araligindan bakan iki gdz biiyiiyor, biijdiyor, adeta biitun evreni kapliyor, gune§i karartiyordu.

Evet, gokyiizii kayboImu§, giine§ kararmigti. Insan-larsa kagiyor kagiyorlardi.

ZIYARET

Bir kag oliiye vaktinden once dirilme izni veril-di. Kalktiklan mezarlik, Dagin yamacindayveril-di. Gece-nin gozleri olsaydi, bir kag mezarm kimildadigim, kabarip yanldigini gorecekti. G6runii§im kimiltisiz-hgma kar§in, kimse, e§yamn, gozleriyle, bu olaganiis-tiiliige tanik olmadigini soyleyemezdi.

Mezarlar yariidi ve oliiler di§ari gikti. Ancak,

gozle goriiliir bir varliklan yoktu. Igierinden biri :

«haydin, Kasaba'ya gidelim. Bakabm, torunlariraiz nelerle me^guller.* dedi. Yava§ yavas yukan tirman-maya ba§ladilar. Kasaba'nin bulundugu yere geldik-lerinde, §a§kinlikla, bir harabeden ba§ka bir gey go-remediier. Yanbg gelmemiglerdi. Ortaligi dolduran tag yiginlarmdan anlagiliyordu bu. Biri : «ne olmug yahu, tag tag iistiinde kalmamig. Deprem mi ohnug dersimz.» diye soylendi. Bir bagkasi ; «sanmam.

Oyle olsa, bazi evlerin az gok yerinde kalinasi ge-rekirdi. Oysa, burda evden eser kalmamig. Ne

yer-ZlYARET 63

de boylu boyunca yatan mermer bir siitun, ne dog-ru diiriist bir ta§. Tuhaf! Anlagilan, ige yarar her tag ve tahtayi aiip gotiirmiigler. Kendi elleriyle yik-mamiglar Kasabayi ama, diizgiin ve degerli ne var-sa Bokiip goturmugler, geri kalani da kendi haline terk etmigler. Boylece gehir bu hale gelmig.» «0y-leyae, yakin bir yere taginmig olmahlar> diye ses-lendi bir otekl. Bunun iizerine, hep birden ufuklara, dort bir yana bakinmaya basladilar. Bir miiddet goz-leriyle Qevreyi yokladiktan sonra hepsinin gozleri agagilardaki bir takim igiklara takildi ve a^zlarin-dan aga^ yukari gu sozler dokiildii : cBaksaniza, agagt inmigler. Igiklar yaniyor orda. Dagi terkedip

aga^ inmigler.» Sonra bir sessizlige gomiildiiler.

1q-ten ige urperdikleri anlagihyordu. Ovaya, diizliige inmesi bir kentin, bu yeni bir geydi. Korkutan, Ur-kiiten bir gey. «Bizden sonrakiler Dagdan hoglanmi-yorlar galiba* diyen biri sessizligi bozdu. «Yuksek-likten hoglanmiyorlar desene» diye kargihk verdi bir bagkasi. Bir uQunciisii, bu konudaki dugiincesini :

«Onlar Da^ bcgladiklarini saniyorlar ama, kimbilir belki de Dag onlari kogmugtur» diye belirtti. Biri de gunlan ekledi : «Her diigiig, bir yiikselig sanihr.

Ya da, en azindan bir yiikselig adina olur.»

Igiklara bir kez daha baktilar. «Igik iizerinde de cynamiglar.* dedi biri; «bizim zamanm igiklan-na pek benzemiyor igiklan. Daha aydinhk.*. «Daha aydinhk ama, bana oyle geliyor ki, daha ruhsuz.

Kirpiksiz bir goziin bakisi gibi. Ya da kasap gengel-lerine asih hayvan gogdeleri gibi giplak igiklar.* dedi obiirii. Bir oteki : «arkadaglar, burada gevezelikle vakit dldiirmemiz yersiz. Su gehri bir ziyaret ede-]im.» diyerek onlari harekete geQirdi.

64 HlKAYELER I

A§agi inmeye ba^ladilar. Gegtikleri yerler hep bildik ve tanidik yerlerdi. Susuz yeti§en ve yagayan hep aym agaglar. Gecenin nemiyle ayakta duran,

kirmizi ve sari ufak taneli meyvalanyla Daga

giden-leri algakgoniilliice agirlamasim bilen, dikenli —sal-dirganhktan degil, kalenderlikten dikenli—, toz igin-de agaglar. Kayip yuvarlanmaya ebedice hazir gakil-ta§lari. Qahhklara, dikenlere, kayalara ili§mi§, Dag-dan inig veya Daga gikig anisi pagavralar. Tag

ara-hklanndan sizan sular.

gehre girdiklerinde vakit, akgamin yemekten sonraki saatleriydi. gehrin goriintiisu, hiikum siiren mevsime uygundu : Yerde kar vardi. Sokaklar ten-haydi. Tek tiik gegenlerinkinden bagka goze garpar bir hareket goriilmiiyordu. Herkes evine gekilmigti anlagilan. Bimunla birlikte, kahveler de doluydu.

«Burasi gargi olsa gerek* dedi bir olU digerlerine;

«Bizim zamanimizda bu saatte gargilar sessiz ve

ka-ranhk olurdu.» Bir kahvenin oniinde durdular.

Ma-halle kahvelerinin ortadan kalktigmm farkina var-miglardi bu kez. Kahveler mahallelerden gargiya gog etmigti demek ki. Bu dugiincelerin etkisiyle olsa ge-rek, karanhkta aralarinda yari alayli, yari elegtirili bir diyalog bagladi : «E3kiden, anlagilan, kahveler, evlerle ilgiliymig. Genel selamlik gibi bir gey. gim-diyse, gargiyla diikkanlarla ilgili. Ahgveriglerini gece burada siirdiiruyorlar galiba.» «Bana kahrsa, birbir-lerinin sirlarmi ustaca galmaga gahgiyorlar. Sir agir-ma evleri buralar. Aligverig sirlarini, ticaret sirlari-ni agirma yerleri!». «Baksasirlari-niza yiizlerine. Karanhk ta iz siirenlerin yiizleri gibi.»; «Ve onlerindeki ma-salar da ellerin ustahkla yarigmalan igin konulmug en elverigli yiizeyler.*.

ZlYARET 65 Kahveye daldilar. Kimse onlan gormediginden tenha bir ko§ede rahatlikla yerlerini aldilar. Artik her masa tek tek onlerindeydi. Ve biitiin konu§ulan-lari ve yapilanlan ayirdedebiliyorlardi. Masalarda oyun oynamyordu. llkin bunun ne oldugunu anla-makta giiQliik gekti oluler. Sonra her biri kendi mi-zacina gore yorumladi, bir anlam verdi gordukleri-ne. Fakat ortak kanilan, bunun, kahveye geli§in diik-kanlardaki i§leriyle ilgili oldugu tahmlnlerini dog-ruladigi yoniindeydi. Oyle ya, bir §eyler ahnip bir geyler veriliycrdu. Hayaller ahnip satihyordu. EUer-deki kagitlar da senetler, faturalar ya da ticarete ili§kln belgelerdi. Onlara bakip bakip bir davram§-ta bulunduklarina gore, ba§ka tiirlii olmasina imkan yoktu. Segilen, ilk anda kulaga garpan kelimeler de bu saniyi giiglendiriyordu; para, kredi, iicret, mal, segim ve benzeri kelimeler, tavana dogru kirli si-nekler gibi jiikseliyor, sonra kahvenin diunanh ha-vasipda ugu§arak konduklari her yerde leke biraki-yorlarda. «Sikildim» dedi bir olil yamndakine. Sikx-lan yalniz o degildi. O, obiirlerinin de duygularma sozcii oImu§tu. Hemen di§ari giktilar. Dagdan esen Boguk bir riizgar yiizlerine garpti. Derin bir nefes aldilar. Bo^maktan zor kurtulmus kazazedeler gibi hissediyorlardi kendilerini.

Camiye dondiirdiiler yiizlerini. Sonra ona dogru bir kag adim attilar. Kasabanin tek camisi, olii bir aessizlik iginde kapkaranhkti. Biri : «Derhal terke-delim bu kenti. Bu kent dlmu§.» dedi. Yanindaki :

«tyi ama henliz gorevimizi yapmadik. Bizi bo§una diriltmediler. Biraz da evleri gezelim.». Bir dteki :

«01ur, gezclim ama, biraz elimizi gabuk tutahm.

Bence umut yok bu kentte. Ilk belirtiler gok kdtU.».

66 hIkAyeler I

«Sence bizim gorevimiz nedir?» dedi bir ba§kasi, ko-luna yaslanan yaglica bir oliiye. O : «Bu bize bildi-rllmedi. Bence bu bir tiir arayigtir. Elle tutulur bir

§ey kalnug mi diinyada, i§te bunu arayi§.» llkitiki:

«Yani bir soru mu sadece* diyerek du§iincesini agik-lamaya zorladi onu. O : «Bir arayi§, bir soru ve bir Qoziira, bir yamt. Qoziim ve yamt, bu araja§tan, bu sorudan, bu sorugturmadan, bu gozlemden dogacak.».

Oteki, sormayi surdiirdu : «Hig eylemimiz olmaya-cak mi yani?». Arkadagi : «Eylem, sonra gelecek.

Dige dokunur bir tesbitten sonra. O, bize ilham edi-lecek gibi geliyor bana. Ya da yeni dogan bir qocu-ga. Yani ansizin igimize dogacak. Bizim ya da yeni bir insanin igine.*

Evlere girip Qikmaga bagladilar. Bacalardan, agik pencerelerden, kapi araiiklarindan siiziiliiyorlar, evden eve hizla gegiyorlardi. Avmin iistilne atilan vahgi hayvanlar gibi, evlerin iginde olup bitenleri, konugulanlari, igilen kahvelerin gerisinde beliren tab-lolan, sandik iglerini kendilerine mahsus bir arag-tirma usuliiyle didik didik ediyorlar, ige yaramaz ber geyi ayiklayip geriye kalani yakalamak istiyor-lardi. Her olus, onlarm gdziinde bir yemig gibiydi.

Olii kabuk ve zarlan kopanp ata ata oze ulagmak istiyorlardi. Fakat her iglemin sonunda soyulan zar-larm tiikendi^ noktada', ozden de bir eser kalmadi-gini aci iginde gozlemlemek nasipleri oluyordu. Ev den eve gegerek, bir evde olmazsa obiir evde kalici bir gey yakalama umuduyla yanip tutuguyorlardi.

Ama, galigmalari, gittikge umutsuzluklarini kabart-maktan bagka bir geye yaramiyordu. Sanki ellerin-de bir ellerin-defter vardi ve o ellerin-defterin yeni bir sayfasina bir geyler yazmakia, bir haber gegmekle

yiikiimliiy-ZlYARET 67 diiler de, her sayfa geviri^te, sayfanin ya yirtik, ya

yiikiimliiy-ZlYARET 67 diiler de, her sayfa geviri^te, sayfanin ya yirtik, ya

Benzer Belgeler