• Sonuç bulunamadı

10-12 yaşlarındaki öğrencilerin saldırganlık eğilimleri ve bunu etkileyen faktörlerin belirlenmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "10-12 yaşlarındaki öğrencilerin saldırganlık eğilimleri ve bunu etkileyen faktörlerin belirlenmesi"

Copied!
86
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)

T.C.

HACETTEPE ÜNĠVERSĠTESĠ SAĞLIK BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

10-12 YAġLARINDAKĠ ÖĞRENCĠLERĠN SALDIRGANLIK EĞĠLĠMLERĠ VE BUNU ETKĠLEYEN FAKTÖRLERĠN

BELĠRLENMESĠ

Belgin BAYRAK

Psikiyatri HemĢireliği Programı YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

TEZ DANIġMANI Prof. Dr. Fatma ÖZ

ANKARA 2011

(3)
(4)

TEġEKKÜR

Yüksek lisans eğitimim ve tez çalışma sürecimin her aşamasında bilgi ve deneyimlerini ve manevi desteğini esirgemeyen değerli hocam Prof.Dr. Fatma ÖZ‟e ve Öğr. Gör. Dr. Duygu HİÇDURMAZ‟a destek ve katkıları için,

Polis Amca İlköğretim Okulu ve Hıdırlıktepe İlköğretim Okulu idarecileri ve öğretmenlerine çalışmama yardımları, ilgi ve destekleri için;

Araştırmaya katılmayı kabul eden tüm öğrenci ve velilerine destekleri için,

Gülhane Askeri Tıp Akademisi Halk Sağlığı Bölümü‟nden Dr. Serdar ULUS‟a çalışmamın istatistik analizlerine katkıda bulunduğu için,

Hıdırlıktepe Sağlık Ocağı‟nda birlikte görev yaptığım arkadaşlarıma çalışmamın tüm evrelerinde gösterdikleri sabır, anlayış ve dostlukları için,

Tüm yaşamım boyunca her zaman yanımda olan anne ve babama, ablam Şebnem EVİN‟e, desteğini hiçbir zaman esirgemeyen eşim H. Cengiz BAYRAK‟a sevgi, sabır ve anlayışları için içtenlikle teşekkürlerimi sunarım.

(5)

ÖZET

Bayrak, B., 10-12 YaĢlarındaki öğrencilerin saldırganlık eğilimleri ve bunu etkileyen faktörlerin belirlenmesi, Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Psikiyatri HemĢireliği Programı Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2011.

Bu araştırma 10-12 yaşlarındaki öğrencilerin saldırganlık eğilimleri ve bunu etkileyen faktörlerin belirlenmesi amacıyla tanımlayıcı olarak yapılmıştır. Araştırma iki evrede gerçekleştirilmiştir. İlk evrede “Saldırganlık Ölçeği”nin geçerlik ve güvenirlik çalışması yapılmış, geçerli ve güvenilir olduğu saptanmıştır. Ölçeğin alt ölçeklerinin güvenirliği için Cronbach Alpha Katsayıları; “Saldırganlık Bunalımı”

(SB) 0.595, “Yansıtılmış Saldırganlık” (YS) 0.512, “Kendine Yönelik Saldırganlık”

(KYS) 0.493, “Prososyal Saldırganlık” (PS) 0.390, “Antisosyal Saldırganlık” (AS) ise 0.412 olarak bulunmuştur. Araştırmanın ikinci evresinde evreni bir ilköğretim okulundaki 10-12 yaşlarındaki öğrenciler oluşturmuş, ayrıca örneklem seçilmemiş, 90 öğrenci ile araştırma gerçekleştirilmiştir. Veriler “Kişisel Bilgi Formu” ve

“Saldırganlık Ölçeği” ile toplanmış, SPSS 16.0 istatistik yazılım programı kullanılarak analiz edilmiştir. Verilerin değerlendirilmesinde İlişkisiz Örneklemler t- testi, Kruskal Wallis Testi ve Mann Whitney U Testi kullanılmıştır. Araştırma bulgularına göre öğrencilerin saldırganlık alt ölçekleri puan ortalamaları SB için 44.52±8.94, YS için 43.07±8.12, KYS için 14.29±4.12, PS için 28.50±5.18, AS için 23.91±6.45‟dir. Öğrencilerin saldırganlık alt ölçeklerinin puan ortalamaları ile cinsiyet, anne ve babanın eğitim durumu, kronik hastalık olması, ailede çocuğun kararlara katılımı, anne ve babanın çocuğa kızdıklarında verdiği tepki, anne ve babanın birbirlerine kızdıklarında gösterdikleri tepki, babanın sigara kullanımı, anne ve babanın çocuğa ceza vermesi, anne ve babanın çocuğa karşı tutumu ile istatistiksel anlamlılıkta bir fark olduğu ancak çocuğun yaşı, aile tipi, kardeş sayısı, doğum sırası, anne ve babanın yaşı, çalışma durumu, babanın işi, çocuğun ve annenin sigara kullanımı ile istatistiksel açıdan anlamlı bir fark olmadığı saptanmıştır. Saldırganlığı etkileyen faktörlerle ilgili öğrenci ve ailelerine danışmanlık hizmetlerinin planlanması önerilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Saldırganlık, çocuk, aile, psikiyatri hemşireliği, toplum ruh sağlığı.

(6)

ABSTRACT

Bayrak, B., Determining aggressiveness tendencies of students aged between 10- 12 and influential factors, Hacettepe University Institute of Health Sciences Master Thesis in Psychiatric Nursing Program, Ankara, 2011. This research has been carried out to determined aggressiveness tendencies of students aged between 10-12 and influential factors. The research has two stages. In the first stage, the validity and reliability of the “Aggressiveness Scale” has been worked on, and it has been determined that it is valid and reliable. The Cronbach‟s Alpha coefficients for the subscales has been found as; 0.595 for “Aggression Anxiety” (AA), 0.512 for

“Projected Aggression” (PA), 0.493 for “Self Aggression” (SA), 0.390 for “Prosocial Aggression” (PSA), 0.412 for “Antisocial Aggression” (ASA). In the second stage of the research, the universe consisted of students aged between 10 and 12 in a primary school, no other sample has been chosen and the research has been carried out with 90 students. The data was collected with a “Personal Information Form” and an Aggressiveness Scale. The data has been analyzed by using the statistics software SPSS version 16.0. Independent Samples t- test, Kruskal-Wallis Test and Mann Whitney U Test have been used to analyze the data. According to research results, the aggressiveness subscale average points of the students are 44.52±8.94 for AA, 43.07±8.12 for PA, 14.29±4.12 for SA, 28.50±5.18 for PA and 23.91±6.45 for ASA.

It has been determined that there is a statistically significant difference between the aggressiveness subscale average points of the students and gender, parents‟

educational level, presence of a chronic diseases, involvement of the child in the family decisions, parents‟ reactions when they get angry with the child, father‟s tobacco consumption, if parents punishing the child and parents‟ attitudes toward the child. Statistically significant difference has not been found between the average points and the child‟s age, family type, sibling count, birth sequence, parents‟ ages, parents‟ employment status, father‟s job, child and mother‟s tobacco consumption.

Planning counseling services for students and their families about factors influencing aggressiveness is suggested.

Keywords: Aggression, child, family, psychiatric nursing, community mental health.

(7)

ĠÇĠNDEKĠLER

ONAY SAYFASI ... iii

TEġEKKÜR ... iv

ÖZET ... v

ABSTRACT ... vi

ĠÇĠNDEKĠLER ... vii

SĠMGELER - KISALTMALAR DĠZĠNĠ ... ix

TABLOLAR ... x

1. GĠRĠġ ... 1

1.1. Problemin Tanımı ... 1

1.1. Araştırmanın Amacı ... 4

2. GENEL BĠLGĠLER ... 5

2.1. Saldırganlık ... 5

2.2. Saldırganlık Kuramları ... 6

2.2.1. Psikanalitik Kuram ... 6

2.2.2. Biyolojik Kuram ... 8

2.2.3. Sosyal Öğrenme Kuramı ... 9

2.3. Saldırganlık Türleri ... 11

2.4. Saldırganlığı Etkileyen Faktörler ... 12

3. GEREÇ ve YÖNTEM ... 19

3.1. Araştırmanın Şekli ... 19

3.2. Araştırmanın Yapıldığı Yerler ve Özellikleri ... 19

3.3. Araştırmanın Evreni ve Örneklemi ... 19

3.4. Veri Toplama Araçları ... 20

3.4.1. Kişisel Bilgi Formu ... 20

3.4.2. Saldırganlık Ölçeği ... 20

3.5. Veri Toplama Araçlarının Ön Uygulaması ... 25

3.6. Veri Toplama Araçlarının Uygulanması... 26

3.7. Verilerin Değerlendirilmesi ... 26

3.7.1. Saldırganlık Ölçeğinin Değerlendirilmesi ... 26

3.7.2. Araştırma Verilerinin Değerlendirilmesi ... 27

3.8. Araştırmanın Etik Boyutu ... 27

(8)

4. BULGULAR ... 28

4.1. Öğrencilerin Sosyo-demografik ve Ailelerine İlişkin Özellikleri ... 28

4.2. Öğrencilerin Saldırganlıklarının Tanıtıcı Özelliklerle İlişkisi ... 33

4.2.1. Cinsiyet ... 33

4.2.2. Öğrencinin, Anne ve Babanın Yaşı ... 34

4.2.3. Annenin Eğitim Durumu ... 35

4.2.4. Annenin ve Babanın Çalışma Durumu ile Babanın İşi ... 36

4.2.5. Aile Tipi, Kardeş Sayısı ve Doğum Sırası ... 37

4.2.6. Kronik Hastalık Durumu ... 38

4.2.7. Ailede Çocuğun Kararlara Katılma Durumu ... 39

4.2.8. Annenin ve Babanın Çocuğa Sinirlendiği Zaman Verdiği Tepki ... 40

4.2.9. Anne ve Babanın Kızdıklarında Birbirlerine Gösterdikleri Tepki ... 42

4.2.10. Çocuk, Anne ve Babanın Sigara Kullanımı ... 43

4.2.11. Annenin ve Babanın Çocuğa Ceza Verme Durumu ... 44

4.2.12. Anne ve Babaların Çocuklara Verdiği Ceza Türleri ... 45

4.2.13. Annenin ve Babanın Çocuğa Karşı Tutum ve Davranışı ... 46

5. TARTIġMA ... 47

5.1. Öğrencilerin Saldırganlık Puanlarının Tanıtıcı Özelliklerle Karşılaştırılması 47 6. SONUÇLAR ve ÖNERĠLER ... 52

6.1. Sonuçlar ... 52

6.2. Öneriler ... 55 7. KAYNAKLAR

8. EKLER

EK 1: Kişisel Bilgi Formu EK 2: Saldırganlık Ölçeği

EK 3: Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü İzin Yazısı

EK 4: 10-12 Yaşlarındaki Öğrencilerin Saldırganlık Eğilimleri ve Bunu Etkileyen Faktörlerin Belirlenmesi Adlı Araştırmanın Yazılı Onam Formu

EK 5: Ankara 3 Nolu Klinik Araştırmalar Etik Kurulu İzin Yazısı EK 6: Saldırganlık Ölçeğinin Kullanımı İçin İzin Yazısı

(9)

SĠMGELER - KISALTMALAR DĠZĠNĠ

SB Saldırganlık Bunalımı YS Yansıtılmış Saldırganlık KYS Kendine Yönelik Saldırganlık PS Prososyal Saldırganlık

AS Antisosyal Saldırganlık Max Maksimum

Min Minimum Ortalama

S Standart Sapma p Anlamlılık Düzeyi Z Mann Whitney U Testi

(10)

TABLOLAR

Tablo 3.1. Saldırganlık ölçeğinin maddelerinin faktör yükleri ve cronbach alfa

katsayıları ... 22

Tablo 3.2.a. Saldırganlık ölçeğinin alt ölçekleri arasındaki korelasyonlar ... 24

Tablo 3.2.b. Saldırganlık ölçeğinin iki yarı test güvenirliği sonuçları ... 24

Tablo 4.1. Öğrencilerin tanıtıcı özellikleri. ... 28

Tablo 4.2. Öğrencilerin saldırganlık puan ortalamaları. ... 32

Tablo 4.3. Öğrencilerin cinsiyetlerine göre saldırganlık puan ortalamaları. ... 33

Tablo 4.4. Öğrencilerin, annelerinin ve babalarının yaşlarına göre saldırganlık puan ortalamaları. ... 34

Tablo 4.5. Öğrencilerin anne ve babalarının eğitim durumlarına göre saldırganlık puan ortalamaları. ... 35

Tablo 4.6. Öğrencilerin annelerinin ve babalarının çalışma durumları ile babalarının işlerine göre saldırganlık puan ortalamaları. ... 36

Tablo 4.7. Öğrencilerin aile tipleri, kardeş sayıları ve doğum sıralarına göre saldırganlık puan ortalamaları. ... 37

Tablo 4.8. Öğrencilerin kronik hastalık durumuna göre saldırganlık puan ortalamaları. ... 38

Tablo 4.9. Ailde çocuğun kararlara katılma durumuna göre saldırganlık puan ortalamaları. ... 39

Tablo 4.10. Annenin ve babanın çocuğa sinirlendiği zaman verdiği tepkiye göre saldırganlık puan ortalamaları. ... 40

Tablo 4.11. Anne ve babaların kızdıklarında birbirlerine gösterdikleri tepkiye göre öğrencilerin saldırganlık puan ortalamaları. ... 42

Tablo 4.12. Çocuk, anne ve babanın sigara kullanımına göre saldırganlık puan ortalamaları. ... 43

Tablo 4.13. Annenin ve babanın çocuğa ceza verme durumlarına göre saldırganlık puan ortalamaları. ... 44

Tablo 4.14. Öğrencilere anne ve babalarının verdiği cezalar... 45

Tablo 4.15. Annenin ve babanın çocuğa karşı tutum ve davranışına göre öğrencilerin saldırganlık puan ortalamaları. ... 46

(11)

1. GĠRĠġ 1.1. Problemin Tanımı

Ruh sağlığı, kişinin kendi kendisiyle ve çevresiyle sürekli bir denge ve uyum içinde olmasıdır. Ancak bu denge ve uyum katı ve durağan bir nitelikte olmayıp değişken ve esnek bir özellik taşımaktadır (112). Her alanda önemli olan koruyucu hizmetler ruh sağlığı alanında da önceliklidir. TÜİK(99)‟e göre genç bir nüfusa sahip Türkiye‟nin %34,9‟u 19 yaşın altındadır. Bu nedenle koruyucu ruh sağlığı çalışmaları, nüfusumuzun büyük bir kısmını oluşturan çocuklar ve gençler için daha fazla önemlidir.

Çocuğun kişiliğinin gelişmesi, olgunlaşması yani ruh sağlığı, gelişme dönemlerinin sağlıklı bir şekilde yaşanmasıyla gerçekleşir (111). Adölesan dönem kimliğin kazanıldığı bir dönem olup çocukluktan erişkinliğe geçiştir. Adölesan dönemde bireyin daha olumlu kişilik özellikleri kazanabilmesini, geçirdiği çocukluk dönemi, yaşadığı çevre ve anne-baba tutumları etkilemektedir. Bu dönemdeki genç, büyüdüğünü kanıtlamak için kendisine çabuk ve kestirme yollar arayabilir. Bu arayış içinde bazen madde kullanımı, davranış bozuklukları, intihar girişimi ve suça yönelme davranışları görülebilir ya da bu davranışlarda artış olabilir (83).

Çocuklarda görülen davranış bozukluklarından biri, saldırganlıktır.

“Saldırganlık başkalarını incitmeyi amaçlayan her türlü davranış ya da eylemdir”

şeklinde tanımlanmıştır (46). Saldırganlık diğer insan davranışları gibi farklı kuramlar ve farklı bakış açıları geliştirilerek açıklanmaya çalışılmıştır. Saldırganlığı açıklayan kuramlar; biyolojik, psikanalitik ve sosyal öğrenme kuramlarıdır.

Biyolojik kurama göre; norepinefrin, dopamin, seratonin, vazopressin, gama amino bütirik asit gibi nörotransmiterlerin saldırgan davranışlarda rol oynadığı gözlenmektedir. Testesteron hormonu ve kadınlarda premenstrual sendromun saldırganlıkla ilişkili olduğu bildirilmektedir. Beyinde saldırganlıkla ilgili olan amigdala, temporal lob ve limbik sistemdeki yapısal kusurlar da saldırgan davranışlara yol açabilmektedir (1).

(12)

Psikanalitik kurama göre birey, ölüm ve yaşam içgüdüsü olmak üzere doğuştan iki eğilimle dünyaya gelir. Freud‟a göre saldırganlık, ölüm içgüdüsünü, bireyin kendisi dışındaki kişi ve nesnelere yöneltmesidir (53).

Sosyal öğrenme kuramına göre ise zihin, üzerine deneyimlerin yazıldığı boş bir sayfa; bebek ise, çevre tarafından istenilen şeklin verilebileceği bir hamurdur (94). Çocuk doğumdan itibaren çevresini model alarak öğrenir ve bu şekilde kişiliği gelişir. Normal bir çocuk bir çok saldırgan olayla evde, okulda, sokakta ya da televizyonda karşılaşabilir. Bu olaylardaki kişilerin sergiledikleri saldırgan davranışlar çocuk için bir model olabilir ve davranışlarının temelini oluşturabilir.

Çocuğun saldırganlığı aile ya da çevre tarafından desteklenirse saldırganlık davranışında ilerleyen yıllarda artış görülebilir (50).

Çocuğun doğduğu, bulunduğu ve geliştiği ilk kurum ailedir. Bu nedenle, çocuğun kişilik gelişiminde en büyük rol aileye düşmektedir. Çocuğun aileyle olan ilişkisi sadece beslenme, bakım ve büyüme ilişkisi değildir. Çocuk ailede davranışları, iletişimi, toplumsal değer yargılarını, doğruyu ve yanlışı, anne ve babayı örnek alarak öğrenir. Kız çocuklar anneyle, erkek çocuklar babayla özdeşim kurarak cinsiyet rollerini de kazanır. Ailenin davranışları ile çocuğun davranışları giderek birbirine daha çok benzer (38). Anne ya da baba kendini ifade etme, problem çözme gibi durumlarda nasıl davranıyorsa çocuk da onu taklit ederek öğrenir (88, 104). Bu nedenle, ailede saldırgan davranışlar varsa çocuk da bunu aileden öğrenir ve duygularını ifade etmede, problem çözmede saldırgan davranışlar sergiler.

Ebeveynlerin çocuğu disipline etme yöntemleri arasındaki tutarsızlık, ebeveynlerin yaklaşımlarındaki uyuşmazlık, çocuğu katı cezalandırma, ebeveynlerin aşırı ilgisizliği, babanın olmayışı, ebeveynlerin çocuğu yeterince denetlememesi ve ailede antisosyal davranış öyküsü bulunması saldırganlığı etkileyen faktörler arasındadır (87).

Saldırganlık ve şiddetin ruh sağlığı üzerinde olumsuz etkileri vardır.

Saldırgan çocuklar yaşıtları ve çevresindekilerle uyumlu ilişkiler kurmakta zorlanırlar; genellikle gergin, sürtüşmeli, saygısız, kural tanımaz ve kavgacı

(13)

davranışlar sergilerler; başka insan ve hayvanlara ve kendilerine de zarar verebilirler (12).

Saldırgan davranışı olan çocuklarda suça eğilim de artmaktadır. Küçük yaşta saldırgan davranışı olan çocuklar büyüdüklerinde diğer çocuklara göre daha çok şiddet içeren ya da içermeyen suçlara karışmakta ve madde kullanımı da daha fazla görülmektedir (104). Yapılan bir araştırmada, 12-16 yaş arası 50 suça yönlendirilen 50 de suça yönlendirilmemiş çocukların saldırganlık düzeyleri karşılaştırılmıştır.

Araştırmanın sonucunda suça yönlendirilmiş çocukların saldırganlık puanları daha yüksek bulunmuştur. Ailede çocuğa şiddet uygulanması, aile içi ilişkilerin sağlıksız algılanması ve ailede ceza evine girenlerin bulunması çocuktaki saldırganlık davranışını artırmıştır (35). Bu bulgulardan da anlaşılacağı gibi ailenin özellikleri çocuğun saldırgan davranış göstermesinde etkili olabilmektedir.

Saldırgan davranışı olan çocuklar da ebeveyn olduklarında ailelerinde saldırgan davranışlarda bulunarak kendi çocuklarına model olurlar. Böylece saldırganlık çocuklara aktarılmış bir miras olur ve bu, bir kısır döngü olarak nesiller boyu devam eder (104, 105). Kötü muameleye maruz kalan ya da dayak olayı yaşanan evlerden gelen her üç erkekten birinin şiddet uyguladığı görülmektedir.

Şiddet olan evde büyüyen kadınların da şiddet bekleme ve kabul etme olasılığının

%50 olduğu belirtilmektedir (105).

Dünyada erkek ölümlerinin %14‟ü, kadın ölümlerinin ise %7‟si şiddet nedeniyle olmaktadır. Ölümlere ek olarak bir çok insan da şiddet nedeniyle yaralanmakta ve fizyolojik, psikolojik, seksüel ve üreme ile ilgili bir çok sağlık problemi yaşamaktadır. Ayrıca şiddet nedeniyle sağlık harcamalarında artma, üretimde azalma, yasal işlemlerde artma olması, dünya genelinde ülkelerde her yıl milyonlarca dolar harcanmasına yol açmaktadır (107). Ailede öğrenilen ve temeli atılan riskli davranışlar ileriki yaşamı da etkilemekte ve şiddet içeren ya da içermeyen suç sayısının artması, madde bağımlılığının artması gibi durumlara neden olarak toplum ruh sağlığını da tehdit etmektedir.

Saldırganlık ve şiddet ülkemizde de artık çok küçük yaşlarda görülmeye başlamakta ve giderek daha fazla bir toplum ruh sağlığı sorunu olarak gerek

(14)

medyada gerekse okullarda karşımıza çıkmaktadır. Ocak – Mayıs 2006 tarihleri arasında taranan medya organlarına göre okullarda meydana gelen olaylarda 14 öğrenci ölmüş, 104 öğrenci ve 3 öğretmen de yaralanmıştır (74).

Psikiyatri hemşiresinin; bireyin, ailenin ve toplumun ruh sağlığını geliştirmede, çocuk ve ergenin problemlerini tanımlamada, problemleri ile nasıl başedeceklerini öğretmede, uygun kişilerarası ilişkiler geliştirmelerinde ve topluma uyumlarını sağlamada rol ve sorumlulukları vardır (20). Ülkemizin 21. Yüzyıl hedeflerinden biri “2020 yılına kadar, bölgedeki genç insanlar daha sağlıklı olmalı ve toplumdaki rollerini- görevlerini yerine getirebilmelidirler” şeklindedir (89). Bunu sağlayabilmek için öncelikle çocukların ve ergenlerin mevcut durumunun saptanması ve elde edilecek sonuçlarla verilecek olan hizmetlerin planlanması gerekmektedir.

Saldırganlık da çocuk ve ergenlerde görülen davranış bozukluklarından biri olduğundan bu konuda da araştırmaların yapılması önem kazanmaktadır.

Adölesan döneme gelmeden önce saldırganlık eğilimleri olan öğrencilerin belirlenmesi ve bu öğrencilere gerekli müdahalelerin yapılması, ilerde ortaya çıkabilecek ruh sağlığı problemlerinin önlenmesinde etkili olabilir. Saldırganlığı etkileyen faktörlerin belirlenmesi yapılacak okul temelli çocuk-ergen, anne-baba ve halk eğitimlerinde yol gösterici olabilir.

1.1. AraĢtırmanın Amacı

Bu araştırma 10-12 yaşlarındaki öğrencilerin saldırganlık eğilimleri ve bunu etkileyen faktörlerin belirlenmesi amacıyla yapılmıştır.

Araştırma soruları:

1. 10-12 yaşlarındaki öğrencilerin saldırganlık eğilimleri nedir?

2. Öğrencilerin tanıtıcı özelliklerine gore saldırganlık eğilimleri nasıldır?

(15)

2. GENEL BĠLGĠLER

2.1. Saldırganlık

Küçük gruplar halinde yaşayan eski toplumlarda saldırganlık uyarlanabilen bir davranış olarak gözlenmektedir. Erkekler karşı cinsi, yiyecekleri ve diğer kaynakları kazanmak için saldırganlığı kullanmakta; kadınlar ise çocuklarını korumak ve kaynakları kazanmak için saldırgan davranışta bulunmaktaydı. Ancak insanoğlu sosyalleşmeye başladıkça saldırgan davranışlar farklı amaçlarla kullanılmaya başlamıştır. Günümüzde saldırganlık uyumsuz ve yıkıcı bir davranış olarak bilinmekte, saldırganlığın saldırganlığı doğurduğu ve saldırganlığın çözdüğünden daha fazla soruna neden olduğu gözlenmektedir (44). Bu bağlamda bir çok araştırmacı insanların neden saldırgan davrandıklarını ve saldırganlığı etkileyen faktörleri araştırmaya başlamıştır(1-3,10,11,23-26,28,29).

Saldırganlıkla ilgili olarak farklı boyutlarda tanımlamalar yapılmıştır. En basit şekliyle saldırganlık “Başkalarını incitecek her türlü davranış” olarak tanımlanabilir (36, 97). Feshbach (42) saldırganlığı, insanı ya da cansız herhangi bir nesneyi tahrip edecek ya da incitecek ardışık davranışlar olarak tanımlamıştır. Bu tanımlara göre bir çok eylem saldırganlık olarak nitelendirilebilir.

Ancak eylemin sonucu kadar amacı da önemlidir. Birini öldürmek isteyen bir kişi silahının boş olması nedeniyle o kişiyi öldürememişse eylem olarak bir saldırganlık sözkonusu olmasa da, kişinin amacına baktığımızda davranışını saldırganlık olarak tanımlayabiliriz. Diğer taraftan bir hemşire hastasını tedavi etmek için ona enjeksiyon yaptığında hastasını incitmiştir. Ancak eylemin amacı hasta yararına ve tedavisine odaklıdır, bu nedenle saldırganlık sayılmamaktadır. O halde, saldırganlık “başkalarını incitmeyi amaçlayan, fiziksel veya psikolojik bir zarar vermek niyetiyle yapılan her türlü davranış” olarak tanımlanabilir (7, 97).

Fromm(48)‟a göre insanda birbirinden farklı iki tip saldırganlık bulunmaktadır. Birincisi, yaşamsal bir tehdit durumunda ortaya çıkan, kalıtımsal olarak programlanmış bir saldırmadır. Bu, savunucu ya da yumuşak saldırganlık olarak tanımlanabilir; bireyin ya da türün canlılığını devam ettirmesini sağlar ve

(16)

tehdit ortadan kalktığında saldırganlık da ortadan kalkar. İkinci tip saldırganlık ise kırıcı, yıkıcı ve zalimce saldırganlıktır. Çoğu memelide görülmeyen bu saldırganlık insana özgüdür, diğer türün aksine kalıtımsal olarak programlanmamaktadır.

Archer ve Brown (6), bir davranışın saldırganlık olarak değerlendirilebilmesi için niyet, herhangi bir yaralanma ya da zarar görme ve yapılan davranışın yarattığı duygu gibi üç bileşenin ele alınması gerektiğini belirtmektedir.

Geçtan (49), saldırganlığın nedenleri üzerine çok şey yazılmasına karşın neden-sonuç açısından ele alındığında saldırganlığın temel nedeninin “sevgisizlik”

olduğunu vurgulamıştır.

Saldırganlık öfkenin bir sonucu olarak da görülebilmektedir. Ancak Tavris (98), saldırganlığın öfkenin bir boşalımı olarak tanımlanmasının yanlış bir inanış olduğunu, her öfkelenen kişinin saldırgan davranışta bulunmadığını belirtmektedir.

Ankay (5) ise saldırganlığı, doğrusal ya da araçsal nedenlere bağlı olarak, kültürel ortam tarafından saldırganca kabul edilen, duygusal acı ve maddi zarar sonucunu doğuran davranışlar olarak tanımlamıştır.

2.2. Saldırganlık Kuramları

Diğer insan davranışlarında olduğu gibi saldırganlık da farklı kuramlar tarafından açıklanmaya çalışılmıştır. Freud‟la birlikte psikanalitik kuram, teknolojik gelişmelerin artması ile biyolojik kuram ve sosyal öğrenme kuramları saldırganlığı ve nedenlerini farklı şekillerde açıklamışlardır.

2.2.1. Psikanalitik Kuram

20. yüzyılda insan davranışları ile ilgili bilinenlere büyük bir etki Freud ve psikanalitik kuram ile olmuştur. Psikanalitik kurama göre insanın doğuştan yaşam ve ölüm olmak üzere iki içgüdüsü vardır. Ölüm içgüdüsü insandaki yıkıcı ve yok edici eğilimleri içermektedir (53). Bu içgüdü organizmanın kendisine yönelmişse kendini yıkıcı, dışa dönük ise çevresine zarar verme şeklinde ortaya çıkar (48). Saldırganlık, ölüm içgüdüsünün bireyin kendisinden başka kişilere yöneltilmesidir (53).

(17)

Freud (47)‟a göre insan, kendini ya da başkalarını yıkıma uğratmaya yönelik bir dürtünün hükmü altındadır ve bu trajik seçenekten kurtulmak için çok az şey yapabilir. Saldırganlık esas olarak dürtülere gösterilen bir tepki değil, insan organizmasının yapısından kaynaklanan kesintisiz bir uyarımdır.

İnsanda var olan saldırgan enerji bir şekilde dışarı çıkmalıdır. Diğer türlü bu enerji insanın içinde birikir ve kişide davranış bozuklukları ve hastalıklara yol açabilir (7). Bireyin 0-6 yaş döneminde doğal istek ve eğilimleri bastırılır ve cezalandırılırsa, aynı durum ergenliğinde de devam eder, birey bu içgüdülerini toplumsal olarak kabul edilebilir bir yolla (asker,polis,ressam gibi) doyuramazsa normal olmayan davranışlar sergileyebilir (53).

Psikanalitik görüş, saldırganlığın saldırganlık içgüdüsünün bir belirtisi olması yanısıra bir engellenmenin de sonucu olabileceğini söylemektedir (42, 97).

Dollard ve arkadaşları bütün saldırganlık türlerinin nedeni olduğunu öne sürdükleri engellenme - saldırganlık kuramını geliştirmişlerdir. Bu kuram “Saldırgan davranışın meydana gelmesi her zaman engellemenin varlığını öngörür ve buna karşıt olarak, engellemenin var olması her zaman bir saldırganlık biçimine yol açar.”

görüşünü savunmaktadır (48).

Engellenme bireyin bir amacına ulaşmasının geciktirilmesi ya da önlenmesidir. Diğer bir deyişle, bir amaçla güdülenmiş davranışın önünün kesilmesidir. Birisi bir yere gitmek, bir eylemde bulunmak ya da bir şey elde etmek isteyip de bunu yapmasının önüne geçilirse bu kişi engellenmiş olur ve bu engellenme saldırganlığa yol açabilir. Bu saldırganlığın nedeni kişide oluşan olumsuz duyguların hafifletilmeye çalışılmasıdır (97).

Birçok durumda engellenmeye tepki doğrudan kaynağa gösterilmeyebilir.

Kaynak belirsiz veya ulaşılamaz olabilir veya kaynak o kişiye zarar verebilecek güçte olabilir. Bu durumda kişi saldırgan davranışı genellikle başka bir hedefe yöneltebilir. Böylece saldırganlık engellenmeye sebep olan gerçek hedef yerine masum bir kişi veya nesneye doğru yön değiştirir (8, 9).

(18)

Engellenmenin amaçlı ve keyfiliği de kişinin saldırganlığını etkilemektedir.

Engelleme keyfi, kasıtlı ve amaçlı bir şekilde yapılıyorsa kişi daha çok kızarak daha saldırgan davranış geliştirebilir. Engellenmede kötü bir niyet olduğu anlaşılmaz ise kişi bu engellenmeye kızmamakta ve saldırgan davranış göstermemektedir (97).

2.2.2. Biyolojik Kuram

Biyolojik gelişmeler saldırgan davranışın anlaşılmasında yardımcı olmaktadır. Yapılan ikiz çalışmalarında suçluluk konkordansının monozigotlarda dizigotlara göre daha fazla olduğu görülmüştür. Coccaro ve diğ. (25) saldırganlık türüne göre genetik geçişin farklılaştığı; doğrudan fiziksel saldırganlıkta genetik geçişin %47, dolaylı fiziksel saldırganlıkta %40, sözel saldırganlıkta %28 olduğunu bildirmiştir. Bir başka ikiz çalışmasında saldırganlığın %60 oranında genetik geçtiği bulunmuştur (17).

1960‟lı yılların sonunda ve 1970‟li yıllarda erkeklerde aşırı saldırganlığın genetik bir anormallikten olduğu inanışı hakim olmuştur. Hapishanelerde bulunan erkeklerin çoğunda ekstra bir Y kromozumu olduğu bildirilmiştir. Bu erkekler

“XYY erkekleri” olarak da adlandırılmıştır. “XYY erkekleri”nin genel popülasyondaki oranı yaklaşık olarak 1/3000‟dir. Ancak Edinburg‟daki yüksek güvenli hapishaneler ve ceza almış akıl hastalarının bulunduğu hastanelerdeki erkeklerin sadece %3‟ünde “XYY” kromozumunun olduğu belirlenmiştir. Bu sonuçlar suçlu popülasyonun çok az bir kesiminde “XYY” kromozomlarının olduğunu göstermektedir (1, 52, 70).

Düşük seratonin düzeyinin saldırganlıkla ilişkili olduğu yönünde bir çok araştırma bulunmaktadır. Seratonin agresyon üzerinde inhibitör etki göstermektedir.

Beyin omurilik sıvısındaki 5-HIAA seviyesinin düşmesi merkezi seratonin etkinliğinin azaldığını göstermektedir. Şiddet içeren özkıyım girişimlerinde ve yaşam boyu aşırı saldırganlık sergileyen kişilik bozukluğu olan bireylerde beyin omurilik sıvısındaki 5-HIAA‟nın düşük olduğu görülmektedir (1, 24, 25, 67).

McBurnett ve diğ. (71)‟nin davranış bozukluğu olan 7-12 yaş aralığındaki erkek çocuklarda yaptığı bir çalışmada, düşük kortizol seviyesinin saldırganlıkla

(19)

ilişkili olduğu görülmüştür. Yani kortizol seviyesi düşük olan çocukların saldırganlık seviyelerinin daha yüksek olduğu belirtilmiştir.

Yüksek noradrenerjik aktivite ve/veya yıkan enzimlerin düşük aktivitesi düşük dopamin ve vasopressin saldırgan davranışa neden olmaktadır. GABA agonistlerinin de saldırganlığı azalttığı bilinmektedir. Belirgin hipoglisemide merkezi nöron işlevi bozulduğundan saldırganlığın artabileceği bildirilmektedir (1).

Testesteron hormonun yapılan hayvan deneylerine göre saldırganlıkla ilişkili olduğu bildirilmektedir. Dişi farelere testesteron hormonu verildiğinde saldırganlıklarının testesteron verilmeyen dişi farelere göre daha fazla olduğu görülmüştür (59).

Laktasyon dönemindeki kadınların diğer kadınlardan ve erkeklerden saldırganlık konusunda daha hasssas oldukları görülmüştür. Bu saldırganlık post- partum dönemde bebeğini koruma içgüdüsünden kaynaklanmaktadır (59).

Beyindeki hasarlar da saldırganlığa neden olabilmektedir. Temporal lobdaki özellikle amigdalayı içeren hasarlar sonucu saldırganlığın kontrol edilmesinde problemler yaşanmaktadır. İmpulsif davranışlar, yersiz şüpheler hatta paranoyayı içeren kişilik bozukluklarında bu durum görülebilmektedir (45, 59).

Sonuç olarak saldırganlık biyolojik nedenlere bağlı olabilir, ancak her saldırgan davranışın nedeninin biyolojik olması mümkün değildir.

2.2.3. Sosyal Öğrenme Kuramı

Saldırganlık doğuştan gelen bir davranış olduğu ya da biyolojik nedenlerle açıklandığı gibi öğrenme ile de açıklanabilir (49).

İlk olarak 1977 yılında Bandura tarafından tanımlanan sosyal öğrenme kuramı, 1980‟lerde “Sosyal Bilişsel Öğrenme Kuramı” olarak genişletilmiştir. Bu kurama göre davranışlar hem dışsal uyaranlardan hem de içsel bilişsel süreçlerden etkilenmektedir. Bandura (13, 14)‟ya göre öğrenme davranış değişikliğine yol açan veya açmayan içsel bir süreçtir. Bandura bireyin her şeyi doğrudan öğrenmesine gerek olmadığını, diğer insanları gözlemleyerek de bir çok şeyi öğrenebildiklerini

(20)

vurgulamıştır. İnsanlar çevreden öğrendikleri ile kendi davranışlarını kendileri düzenleyebilir, davranışlarını kontrol edebilir ve yaptıkları davranışların sorumluluklarını alabilirler.

Saldırganlıkta model alma yoluyla öğrenmede üç farklı etki sözkonusudur.

Bunlar; aile, kültür ve sembollerdir (13, 14) Aile ilk çocukluk yıllarında oldukça etkili bir kurumdur (110). Çocukluğunda aile üyeleri tarafından fiziksel ya da psikolojik olarak kötüye kullanılan bireyler anne-baba olduklarında kendi çocuklarına da anne-babalarından öğrendikleri şekilde davranmaktadırlar. Bu durum saldırganlığın bir kısır döngü olarak devam etmesinde büyük bir etken olmaktadır.

Kültürün çocuğun kişilik gelişiminde aileden sonra çok etkisi olmaktadır.

Akranlarının ve çevrenin davranışları çocuğun davranışlarını yönlendirmektedir.

Arkadaş gruplarına katılmak için onlar gibi davranmaları gerekmektedir. Televizyon, gazete ya da toplumdaki herhangi bir bireyin olabileceği semboller de çocuğun saldırganlığını etkilemektedir. Saldırgan modeli örnek alan çocuk onun gibi davranmaya başlamaktadır.

Bandura (13-15)‟ya göre ödül ve ceza da davranışı etkiler. Davranış, önceki deneyimlerden alınan ödül ve pekiştireçlerden etkilenerek şekil alır.

Bandura (15) 35-69 ay arası 48 erkek, 48 kız olmak üzere toplam 96 çocukla yaptığı Bobo Doll deneyinde çocukların gözlem yoluyla öğrendiklerini ve ödül ve cezanın davranışta etkili olduğunu kanıtlamıştır. Deneyde çocuklar 3 gruba ayrılmıştır. Çocuklara Bobo Doll adlı bir oyuncağa yönelik saldırgan davranışların olduğu bir film izletilmiştir. Birinci gruptaki çocuklara saldırgan davranışın pekiştirildiği, ikinci gruptaki çocuklara saldırgan davranışta bulunan kişinin cezalandırıldığı, üçüncü gruptaki çocuklara ise pekiştirme ve cezalandırmanın olmadığı 3 farklı film izletilmiştir. Film sonrası çocuklar oyuncaklarla dolu bir odaya alınmış ve oyuncaklara karşı davranışları incelenmiştir. Saldırgan davranışın pekiştirildiği filmi izleyen çocukların daha saldırgan davranışlarda bulundukları gözlemlenmiştir.

Bir oyun grubu içerisinde ortalama 13 aylık olan 34 çocukla yapılan bir çalışmada ise iki tip davranış şekli incelenmiştir. Bu davranışlardan biri itme, dürtme

(21)

ve vurmayı; diğeri ise herhangi bir objeyi almayı ya da almaya çalışmayı içermektedir. İlk izlemde kız ve erkek çocukların davranışları arasında herhangi bir farka rastlanmamıştır. 9-11 ay sonra yapılan ikinci bir izlemde erkek çocukların kız çocuklara oranla daha girişken oldukları gözlemlenmiştir. Bu çalışmaya göre de çocukların davranışlarının çevre ve ortamla şekillenebildiği sonucuna ulaşılmaktadır (96). Guerra ve diğ.(56)‟in 4458 çocukla yaptıkları çalışmada da toplumsal şiddetin çocukta saldırganlığı artırmada önemli bir rolü olduğu saptanmıştır.

Sonuç olarak çocuklar ilk bulundukları kurum olan aileden etkilenerek kişiliklerini oluştururlar. Kız çocuklar anneyle, erkek çocuklar babayla özdeşim kurarlar, bu özdeşim modelleri saldırgan davranışlar sergilerse çocuklar da saldırgan davranışları öğrenirler.

2.3. Saldırganlık Türleri

Saldırganlığın farklı sınıflandırmaları yapılmıştır. Berkowitz (19), saldırganlığın iki türü olduğunu vurgulamıştır. Birincisi akranlarının onayını almak ya da para kazanmak için birilerini öldürmeye veya yaralamaya çalışmaktır. Bu tip saldırganlığa “instrumental” yani araçsal saldırganlık denmektedir. İkincisi ise birisine gerçekten bir zarar verme amacıyla yapılan hostil saldırganlık tipidir.

Fromm (48), saldırganlığın yumuşak ve kırıcı saldırganlık olmak üzere iki boyutu olduğunu vurgulamıştır. Yumuşak saldırganlığı da yalandan saldırganlık ve savunucu saldırganlık olarak ikiye ayırmıştır.

Sears (93) saldırganlığı 5 boyutta değerlendirmiştir. Bunlar; Saldırganlık Bunalımı, Prososyal Saldırganlık, Antisosyal Saldırganlık, Kendine Dönük Saldırganlık ve Yansıtılmış Saldırganlıktır.

“Saldırganlık Bunalımı”; saldırganlıktan rahatsız olma ve korkma duygularını göstermektedir. Özellikle antisosyal saldırganlık davranışlarına karşı oluşmaktadır.

“Prososyal Saldırganlık”; toplumun kabul ettiği saldırganlık olarak değerlendirilmektedir. Sosyal yönden onaylanabilecek, toplumdan yana olan daha

(22)

çok sözlü bir saldırganlıktır. Örneğin bir kuralı çiğneyen kişinin cezalandırılması gibi. Prososyal saldırganlığın en uç noktası törel yönden katı bir “doğruculuk”tur.

“Antisosyal Saldırganlık” ise toplumsal yönden kabul edilmeyen saldırganlık davranışlarıdır. Daha çok fiziksel saldırganlığı içermektedir. Saldırganlığın sosyal yönden kabul edilmeyen şeklidir. Örneğin, bir tartışmayı kavgayla sonuçlandırmak gibi.

“Kendine Dönük Saldırganlık”, kendine zarar verme ya da cezalandırmayı içermektedir. Kendini cezalandırma, intihara teşebbüs eğilimleri ve kendini kazaya uğratma bu grup içerisine girmektedir.

“Yansıtılmış Saldırganlık”, daha çok bir dolaylı saldırganlık türü olarak nitelendirilebilir. Bireyin, kendisinden çevredeki nesnelere ve nesnelerden kendisine yönelen saldırganlığa ilişkin eğilimini ifade etmektedir.

2.4. Saldırganlığı Etkileyen Faktörler

Saldırganlığı etkileyebilecek bir çok faktör olabilir. Bunlar; yaş, cinsiyet, anne ve babanın yaşı, anne ve babanın eğitim durumu, anne ve babanın çalışma durumu, babanın işi, ailenin tipi, kardeş sayısı, doğum sırası, kronik hastalık durumu, çocuğun ailede kararlara katılımı, anne, baba ve çocuğun madde kullanımı, anne ve babanın çocuğa ceza verme sıklığı, anne ve babanın birbirlerine ve çocuğa davranışları ve tutumlarıdır (31).

Saldırgan davranışla ilgili en tehlikeli yaşlar geç adölesan ve erken yetişkinlik dönemleridir. Amerika‟da kadın ve erkeklerde en çok suç işleme 15-30 yaşları arasında görülmektedir (44). TÜİK (99)‟e göre Türkiye‟de ceza infaz kurumuna en çok girenlerin yaşları 15-34 arasındadır. Eşiyok ve diğ. (39) yaptığı çalışmada ise çocuk ve ergen suçlarının 15-18 yaşları arasında en üst düzeye ulaştıkları vurgulanmıştır. Bu doğrultuda, adölesan dönemde en üst düzeye ulaşan suç ve saldırgan davranışlar bu döneme gelmeden daha erken evrede saldırganlık eğilimi olan kişiler belirlenerek önlem alınması ile azaltılabilir.

(23)

Saldırganlıkta rolü olan bir diğer faktör cinsiyettir. Toplumlarda kadın ve erkek iki cinsiyet olarak sürekli birbirlerine nasıl davranacaklarını öğrenmektedirler.

Kız çocuk gelişim süreci içinde kendini tanırken aynı zamanda yetişkin olan babasından erkeklere nasıl davranılacağı ve onlarla nasıl yaşanılacağını öğrenmektedir. Aynı durum erkek çocuk için de geçerlidir. Bu öğrenme sürecinde genellikle sözsüz iletişimler etkili olmaktadır (92, 93).

Bir çocuk doğumundan itibaren hangi cinsiyetten ise toplumdan o cinsiyetle ilgili kalıpları almaya ve öğrenmeye başlamaktadır. Çocuk bu kalıpları öğrenirken öncelikle anne babasını örnek almaktadır. Bir erkek çocuk için babası bir baş aktör olurken kız çocuk için annesi baş aktör olmaktadır (38, 92, 93). Anneler kız çocuklarıyla özdeşleşip birbirlerini aynı görürlerken, erkek çocuklarla birbirini aynı değil ayrı görürler. Erkek çocuklar da annelerinden ayrılarak babalarıyla özdeşim kurarlar ve aynı olurlar (104). Ancak bu özdeşim süreci sağlıklı bir ayrışma ile başka bir kimlik oluşumunu getirmelidir. Bu sürecin sağlıklı olmaması uygun olmayan rol modelleri ve uygunsuz çevresel etkilere de bağlıdır.

Campbell‟a (23) göre ise erkek çocuklar kız çocuklara göre daha saldırgan değillerdir, yalnızca saldırganlıklarını daha agresif yollarla gösterirler. Erkek çocuklar oyuncaklarına ve alanına sahip olmak, rekabet etmek, kazanmak ve erkek olarak tanımlanmak için savaşırlar. Kız çocuklar erkeklere göre daha sakin olarak doğmazlar, onlar da bebekken ağlar ve çığlık atarlar. Ancak saldırganlığı ifade etmek için daha yumuşak yollar öğrenirler. Kızlar savaşmaz, saldırgan davranışta bulunmazlarsa iyi kız olurlar. Bu toplumsal farklı bakış açısı cinsiyetler arasındaki saldırganlık davranışının da farklı olmasına neden olmaktadır.

Saldırganlıkla ilgili yapılan çalışmalara (28, 33, 37, 93, 100) bakıldığında açık saldırganlık davranışlarını erkek çocukların kız çocuklara oranla daha fazla gösterdikleri görülmektedir. Kız çocuklarının ise araçsal saldırganlığı daha çok yaptıkları belirlenmiştir.

Saldırganlıkta duyguların oluştuğu ilk sosyal ortam olan ailenin önemli bir rolü bulunmaktadır. Bireyler kendileri ve diğerleri hakkında ne gibi duygusal tepkiler vereceğini, bu duygularla ilgili düşüncelerini ve bu düşünceleri nasıl ortaya

(24)

koyacağını aile içerisinde öğrenir. Duyguların öğrenildiği bu ilk sosyal ortam olan ailede, çocuklara duygularını nasıl ifade edecekleri, nasıl düşünecekleri ve nasıl davranacakları doğrudan değil, dolaylı yollardan öğretilir. Eşler arasındaki duygusal alışveriş bunun için model oluşturur. Aynı zamanda yetişkinlerin çocuklarına gösterdikleri duygular, davranışlar, çocukların duygusal yaşamlarının bir çerçevesini oluşturur (82).

Çocuğun bireysel özelliklerinin ve her ailenin yaşadığı ortamın ve yaşam koşullarının farklı olması nedeniyle çocuk yetiştirmede belli bir reçete yoktur. Bu nedenle ebeveynlik neyi, ne zaman yapmakla ilgili karar vermeyi gerektiren zor bir görevdir. Ebeveynler “doğru çocuk davranışlarını içeren geniş bir pencere”den çocuklarına bakabildikleri zaman daha doğru kararlar alabilirler. Ancak ebeveynler için çocuklarının davranışları ile ilgili objektif karar vermek oldukça güç olmaktadır (106).

Aile ortamı ve anne babanın çocuk yetiştirme özellikleri çocuğun saldırgan olması ya da olmaması üzerinde etkilidir. Ailesi tarafından az sevilen ya da reddedilen çocuk saldırgan davranış göstermeye eğilimli olmaktadır. Çocuk prososyal davranış içeren pozitif duygusal bağ geliştiremediğinden saldırgan davranışlar gösterebilir (41).

Çocuk yetiştirmede aşırı serbest bırakılan, ilgisiz davranılan çocuklarda da saldırganlık eğilimi olmaktadır. Ailede disiplin eksikliği ya da tutarsız davranışlar, ebeveynlerin çocuğu yeterince denetlememesi çocukta saldırganlığa neden olabilmektedir. Yapılan çalışmalara göre suç işleyen çocukların ailelerinin, işlemeyenlerin ailelerine oranla çocuklarını daha az denetledikleri görülmüştür (41, 86, 87).

Duncan (32) yaptığı çalışmada saldırgan çocukların anne-babalarının, genel olarak duygusal sıcaklığı az, aşırı hoşgörülü ve çocukla ilişkilerinde fiziksel ve duygusal açıdan agresif olduklarını saptamıştır. Aynı çalışmada saldırgan davranışta bulunan erkek çocukların annelerinin, kontrolcü ve kısıtlayıcı; kız çocukların annelerinin ise aile ilişkilerinde yetersiz ve sevgi göstermeyen özelliklerinin olduğu bulgusu elde edilmiştir.

(25)

Yapılan çalışmalarda ebeveynleri arasında saldırgan davranışlar olan ve aile içinde şiddete maruz kalan çocukların saldırganlıklarının daha fazla olduğu bulunmuştur (40, 41, 68, 72, 86).

Ülkemizde Erdoğdu (35)‟nun yaptığı çalışmaya göre ailede çocuğa şiddet uygulanması, algılanan aile ilişkilerinin sağlıksız olması ve ailede ceza evine girenlerin bulunması çocuktaki saldırganlık düzeylerini arttırmaktadır. Yapılan bir çalışmada ise okulda disiplin cezası alan öğrencilerin almayanlara göre daha çok aile içi şiddete maruz kaldıkları saptanmıştır (10).

Tahiroğlu ve diğ. (97) yaptıkları çalışmada geniş aileye sahip çocukların anne ve babalarından daha çok dayak yedikleri bulunmuştur. Ayan (11)‟ın yaptığı çalışmada ailede yaşayan birey sayısı arttıkça saldırganlık oranlarının da arttığı görülmüştür. Güler ve diğ. (57) geniş ailede olan annelerin çekirdek ailelere oranla çocuklarına daha fazla fiziksel istismar ve ihmalde bulundukları, çocuk sayısının fazla olmasının da fiziksel istismar ve ihmale daha fazla neden olduğunu bildirmektedir. Akduman ve diğ. (3) ise üçden fazla çocuğu olan ailelerin çocuklarının saldırganlık eğilimi puanlarının diğer çocuklara göre daha yüksek olduğunu belirtmiştir.

Anne baba eğitim durumu saldırganlığı etkileyen faktörler arasında yer almaktadır. Bazı çalışmalarda (2, 3, 35) anne baba eğitim durumunun düşük olmasının çocukta saldırganlığı artırdığı yönünde bulgular varken, bazı çalışmalarda (10, 108) da saldırganlıkla bir ilişkisi olmadığı yönünde bulgular vardır.

Anne babanın alkol-uyuşturucu kullanması da çocukta saldırganlığı arttıran faktörlerden biridir (35).

Sosyoekonomik durum saldırganlığı etkileyebilmektedir. Yapılan çalışmalarda alt sosyo-ekonomik düzeyde aileleri olan çocukların en yüksek saldırganlık puanları aldıkları saptanmıştır (2, 3, 55). Sosyoekonomik durumun saldırganlığı etkilemediği yönünde de bulgular vardır (10, 108).

Kronik hastalıklar çocuklarda engellenme sonucu saldırganlığa neden olabilmektedir. Çocukların davranışları kısıtlanmakta, sürekli izlemler ya da

(26)

tedaviler için hastaneye gitmek gerekmekte ve bir çok acı verici işlemlerle karşı karşıya kalınmaktadır. Bu durumlar çocuklarda saldırgan davranışın artmasına neden olabilmektedir. Nelms‟in(77) 9-11 yaşlarındaki çocuklarla yaptığı çalışmada astım ve diyabeti olan çocukların sağlıklı çocuklara göre daha saldırgan oldukları bulunmuştur. Serinol (95) kronik hastalığı olan çocukların üzüntü, isyankarlık ve şaşkınlık yaşadıklarını ve kronik hastalığın hem okul hem de aile yaşantısını etkilediğini vurgulamıştır. Erdoğan ve Karaman (34) okul dönemindeki çocuklarda kronik hastalığa sahip olma ve hastaneye yatmanın çocukta saldırgan davranışları artırabildiğini belirtmiştir. Diyabetli çocuklarda kan glikoz seviyesinin düşük olmasının da anksiyete ve saldırganlığa neden olabildiği kanıtlanmıştır (21).

2.5. Saldırganlıkta Toplum Ruh Sağlığı HemĢiresinin Rolü

Ruhsal bozukluklar tüm toplumlarda, kadın ve erkeklerde, her yaşta ve sosyoekonomik düzeyde görülebilir. Dünyada yaklaşık 450 milyon kişinin bir ruhsal bozukluğu olduğu, yetişkinlerin yaklaşık %10‟unun bir ruhsal hastalık deneyimlediği bildirilmekte ve %25‟inde ise hayatlarının bir noktasında ruhsal bir bozukluk görüleceği öngörülmektedir (106). Türkiye‟de ise 500 binden fazla ağır derecede, en az 6-7 milyon da tedavi gerektiren, orta ve hafif şiddette ruhsal bozukluk tanısı alabilecek birey olduğu tahmin edilmektedir. “Türkiye Ruh Sağlığı Profili”

araştırmasına göre 2-3 yaş grubu çocuklarda sorun davranışların görülme sıklığı

%10.9, 4-18 yaş grubunda %11.3 olarak bulunmuştur. Genel olarak çocuk ve gençlerde sorun davranışların yaklaşık %11 olarak bildirilmesine karşın, 2-3 yaş grubu çocuğu olan ailelerde ruh sağlığı hizmetine başvuru hiç yokken; 4-18 yaş grubunda bu oran % 0.2 olarak bulunmuştur. Yine aynı araştırmada ruhsal hastalık varlığının belirgin olarak iş gücü kaybına, işe gidememeye yol açtığı ve bu kaybın bedensel hastalığıolanlara göre daha fazla olduğu görülmüştür (100).

Ruhsal bozuklukların çocuklar dahil tüm toplumu etkilemesi, iş gücü kaybına neden olması, bireyin yaşam kalitesini azaltması ve ruhsal hastalığa karşı toplumsal bakış açısının kötü olması sonucu yardım arayışına gidilmemesi nedenleriyle ruhsal bozukluklar bir toplum sağlığı sorunu olarak görülmektedir. Saldırganlık davranışının da çocuklarda ve tüm toplumda giderek artarak görülmesi, ailelerden öğrenilen bu davranışın nesilden nesile bir kısır döngü olarak devam etmesi, fiziksel

(27)

ve psikolojik bir çok soruna yol açması nedenleriyle bir toplum sağlığı sorunu olarak nitelendirilmektedir.

Saldırganlıkla mücadelede multidisipliner ekip çalışması önem kazanmaktadır. Bu ekibin üyelerinden biri de toplum ruh sağlığı hemşiresidir.

Amerikan Hemşireler Birliği‟ne (ANA) göre toplum ruh sağlığı hemşiresi,

“Toplumun diğer üyeleri ile birlikte ruhsal hastalıkların birincil, ikincil ve üçüncül önleme aşamalarının sürekliliğini sağlayan ruh sağlığı hizmetlerinde tanılama, planlama, uygulama ve değerlendirmeye katılan kişidir (85). Ülkemizdeki Hemşirelik Yönetmeliği‟ne göre ise toplum ruh sağlığı hemşiresinin tanımı, “Birey, aile ve toplumun ruh sağlığını koruma, geliştirme ve sürdürmede görev yapan sağlık ekibi üyesidir.” şeklindedir. Ruhsal hastalıklarda birincil önleme; toplumun ve bireylerin ruh sağlığını bozan faktörlerin belirlenerek bu faktörlerin ortadan kaldırılmasına yönelik çalışmaları, ikincil önleme; risk grubundaki bireylerin belirlenmesi ve erken teşhis ve tedavi ile hastalıkların azaltılmasına yönelik çalışmaları, üçüncül önleme ise; rehabilitasyon hizmetleriyle bireyin hastalıktan olumsuz etkilenmesini en az düzeye indirmeye yönelik çalışmaları kapsamaktadır.

Bu üç düzeyde de toplum ruh sağlığı hemşiresinin sorumlulukları vardır. Ülkemizde, Hemşirelik Yönetmeliği‟ne (91) göre “toplum ruh sağlığı hemşiresinin ergenlik döneminde ortaya çıkabilecek şiddet gibi riskli davranışlar konusunda koruyucu müdahaleleri gerçekleştirme, ergen, aile ve topluma danışmanlık yapma rolleri”

vardır.

Saldırganlıkla mücadelede toplum ruh sağlığı hemşiresinin, okul temelli çalışmalarla daha fazla başarıya ulaşacağına ilişkin bilgi vardır. Okul temelli çalışmalarda bireylere ulaşmak ve takip, okulda öğretmenlerle ve ailelerle işbirliği daha kolay ve ekonomik olmaktadır. Bu çalışmalar çocuk ve adölesana ya da ebeveynlerine yönelik eğitim ve danışmanlık hizmetlerini kapsamaktadır. Bu hizmetler ise kendini tanıma, atılganlık, öfke kontrolü, stres yönetimi, çatışma çözme teknikleri, uygun baş etme yöntemleri ile ilgili konularda bilgi ve beceri geliştirmeye dayalı eğitim ve bu konularda farkındalık kazandırma ve bilinçlendirmeye yönelik danışmanlık olmaktadır. Bu bağlamda, çocuğun kimlik gelişiminde önemli bir etken olan anne-baba ve çocuk iletişiminin uygun olması da anne-baba ve çocuk iletişim

(28)

eğitimi ile sağlanmış olabilmektedir (69). Ülkemizde bu amaçla Sağlık Bakanlığı‟nın düzenlediği “Çocuğun Psikososyal Gelişimini Destekleme Programı” ile gebelere ve eşlerine hemşire ve ebeler tarafından danışmanlık hizmetleri verilmektedir (90). Bu program ile gebelikten itibaren anne ve babalara eğitim verilerek sağlıklı anne babalar, sağlıklı çocuklar, sağlıklı yetişkinler ve sağlıklı bir toplum oluşturmak amaçlanmıştır. Pilot uygulama olan bu çalışmanın tüm Türkiye genelinde genişletilmesi planlanmaktadır. Toplum ruh sağlığı hemşirelerinin de bu programa aktif katılması gerekmektedir.

Toplum ruh sağlığı hemşirelerinin okullarda meydana gelen saldırgan davranışları tespit etmesi ile erken dönemde sağlanacak eğitim ve danışmanlık hizmetleri ile olumsuz olan bu davranışlar ortadan kaldırılarak olumlu olan davranışların kazandırılması ruh sağlığı yerinde gençler ve yetişkinler oluşturulması 2020 yılı hedeflerinden Hedef:4‟ü kapsamaktadır (89). Saldırganlıkta yüksek riskli olan bireylerin belirlenmesi ve bu bireylere yönelik sosyal beceri ve uygun baş etme yöntemleri ile ilgili eğitimlerin verilmesi toplum ruh sağlığı hemşiresinin rollerinden biridir. Sonuç olarak toplum ruh sağlığı hemşirelerinin davranışsal problemleri tanıma ve tedavi konusunda eğitim almaları nedeniyle ruh sağlığı ile ilgili proje ve çalışmalarda aktif rol alması beklenmektedir.

(29)

3. GEREÇ ve YÖNTEM 3.1. AraĢtırmanın ġekli

Araştırma 10-12 yaş ilköğretim öğrencilerinin saldırganlık eğilimleri ve bunu etkileyen faktörlerin belirlenmesi amacıyla tanımlayıcı olarak yapılmıştır.

3.2. AraĢtırmanın Yapıldığı Yerler ve Özellikleri

Araştırmanın yapılması için Ankara ili, Altındağ ilçesi, Hıdırlıktepe İlköğretim Okulu seçilmiştir. Bu okulun seçilme nedeni; okulda şiddet olaylarının zaman zaman medyada yer alması (61), ülkemizde suç işleyenlerin oturdukları ikamete göre istatistikleri tutulmadığından bölgenin suç işleme oranlarıyla ilgili kayıtlı bir veriye ulaşılamasa da okulun bulunduğu bölgenin suç oranın yüksek olduğunun bilinmesi ve ülkemizde bu tür bölgelerde yapılmış araştırma sayısının az olmasıdır.

Hıdırlıktepe İlköğretim Okulunda 22 şube ve 603 öğrenci bulunmaktadır.

Toplam 14 tane derslik vardır. Okulda 2 müdür yardımcısı, 40 öğretmen, 1 memur ve 2 hizmetli görev yapmaktadır (73).

Okulda bir rehber öğretmen bulunmaktadır. Çocuklarda olan herhangi bir problem durumunda öğrencilerin aileleri ile işbirliği yapılmaktadır. Okulda sağlık ocağı işbirliği ile sağlık eğitimi çalışmaları, bölge karakolu işbirliği ile sosyal etkinlikler yürütülmektedir.

Araştırmanın ilk evresi olan “Saldırganlık Ölçeği”nin geçerlik ve güvenilirlik çalışması, araştırmanın yapılacağı yerle benzer özellikler taşıdığı düşünülen Ankara ili, Altındağ ilçesinde bulunan Polis Amca İlköğretim Okulu‟nda yapılmıştır.

3.3. AraĢtırmanın Evreni ve Örneklemi

Araştırmanın ilk evresi olan “Saldırganlık Ölçeği”nin geçerlik ve güvenirlik çalışmasının evrenini Polis Amca İlköğretim Okulu‟nda 2009-2010 öğretim yılında

(30)

öğrenim gören 10,11 ve 12 yaşlarındaki öğrenciler oluşturmuştur. Ölçeğin madde sayısının üç katı olan 150 öğrenci rastgele seçilmiştir.

Araştırmanın ikinci evresinin evrenini Ankara ili, Altındağ ilçesinde bulunan Hıdırlıktepe İlköğretim Okulu‟ndaki 2009-2010 öğretim yılında öğrenim gören 10, 11 ve 12 yaşlarındaki öğrenciler oluşturmuştur. Okul idaresi ile işbirliği sonucunda bu yaş grubunda 121 öğrenci olduğu belirlenmiştir. Ayrıca örneklem seçilmemiş, ailesi tarafından araştırmaya katılması kabul edilen ve okuma yazma bilen öğrencilerin hepsine ulaşılmak istenmiştir. Sonuç olarak, araştırma 90 öğrenci ile tamamlanmıştır.

3.4. Veri Toplama Araçları

Verilerin toplanmasında kişisel bilgi formu ve saldırganlık ölçeği kullanılmıştır.

3.4.1. KiĢisel Bilgi Formu

Kişisel bilgi formu araştırmacı tarafından araştırma konuyla ilgili literatür (29, 35, 63, 65, 81, 99) taranarak hazırlanmıştır. Bu form saldırganlık düzeyini etkileyebileceği düşünülen demografik özellikler ile aileyi değerlendirmeye yönelik sorulardan oluşmaktadır (Bkz EK 1).

3.4.2. Saldırganlık Ölçeği

Öğrencilerin saldırganlık eğilimlerinin ölçülmesinde Sears tarafından geliştirilen ve Uluğtekin (1976) tarafından Türkçe‟ye çevrilen Saldırganlık Ölçeği kullanılmıştır (Bkz EK 2). Ölçek, 47 saldırganlıkla ilgili ve 19 tampon madde olmak üzere toplam 66 maddeden oluşmaktadır. Ölçekteki tampon maddeler, saldırganlıkla ilgili maddelerin art arda gelerek duyguların aşırı derecede birikimine neden olmasına engel olabilmek için kullanılmıştır.

Ölçeğin saldırganlığın değişik boyutlarını ölçmeyi amaçlayan 5 alt ölçeği bulunmaktadır. Bunlar; “Saldırganlık Bunalımı”, “Yansıtılmış Saldırganlık”,

“Kendine Dönük Saldırganlık”, “Prososyal Saldırganlık” ve “Antisosyal Saldırganlık”tır. Bu alt ölçekler ve madde numaraları aşağıda verilmiştir.

(31)

“Saldırganlık Bunalımı”, saldırganlıktan rahatsız olma ve korkma duygularını ölçmektedir. Alınabilecek maksimum puan 60, minumum puan 12‟dir ve alt ölçek 12 maddeden oluşmaktadır (1.,2.,5.,7.,11.,15.,18.,21.,25.,29.,32. ve 37. sorular).

“Yansıtılmış Saldırganlık”, saldırganlığı kişinin kendisi dışındaki kaynaklara yöneltme eğilimini ölçmektedir. Alt ölçekten alınabilecek maksimum puan 65, minimum puan 13‟tür. Alt ölçek 13 maddeden oluşmaktadır (6.,8.,12.,14.,16.,19.,22.,26.,27.,34.,38.,41. ve 43.sorular).

“Kendine Dönük Saldırganlık”, kendine zarar verme ya da cezalandırmayı içermektedir. Alınabilecek maksimum puan 25 ve minimum puan 5‟dir. Ölçek 5 maddeden oluşmaktadır ( 9.,24.,30.,35. ve 39.sorular).

“Prososyal Saldırganlık” toplumdan yana olan saldırganlığı ölçmektedir.

Alınabilecek maksimum puan 40, minimum puan 8‟dir ve toplum tarafından kabul edilen saldırgan davranışı ölçmek için 8 madde bulunmaktadır (4.,10.,13.,17.,28.,31.,44. ve 46.sorular).

“Antisosyal Saldırganlık” ise toplumsal yönden kabul edilmeyen saldırganlık davranışlarını ölçmeyi amaçlamıştır. Ölçekden alınabilecek maksimum puan 45, minimum puan 9‟dur ve ölçek 9 maddeden oluşmaktadır (3.,20.,23.,33.,36.,40.,42.,45. ve 47.sorular).

Sears (93) güvenirlik çalışması için Pearson Korelasyon katsayısı ile saldırganlık bunalımı için r=.61, yansıtılmış saldırganlık için r=.61, prososyal saldırganlık için r=.63, antisosyal saldırganlık için r=.64 ve kendine dönük saldırganlık için r=.15 olarak güvenirlik katsayılarını bulmuştur.

Ölçeği Türkçeye çeviren Uluğtekin(100) güvenirlik çalışmasında Kuder- Richardson No 21 formülünü kullanmıştır. Uluğtekin ise güvenirlik katsayılarını saldırganlık bunalımı için r=.64, yansıtılmış saldırganlık için r=.70, prososyal

(32)

saldırganlık için r=.68, antisosyal saldırganlık için r=.44 ve kendine dönük saldırganlık için r=.48 olarak bulmuştur. Ölçek ülkemizde bir çok araştırmada kullanılmıştır (29, 35, 55, 100).

Bu çalışma kapsamında, ölçeğin geçerliği ve güvenirliği tekrar test edilmiştir.

Ölçeğin geçerlik çalışması için öncelikle 150 öğrenciden elde edilen verilerin faktör analizine uygunluğunu belirlemek için Kaiser-Meyer-Olkin ve değişkenlerin birbirleri ile korelasyon gösterip göstermediklerini sınamak için Bartlett Testi uygulanmıştır. KMO 2 2268,357olduğu için faktör analizi yapmanın doğru bir yöntem olduğuna karar verilmiştir. Bartlett test istatistiği sonucu ise p<0,05 olarak bulunmuş ve çalışmamızda değişkenlerin birbirleriyle ileri derecede anlamlı olduğu sonucuna varılmıştır (22). Tablo 3.1‟de her bir maddenin bölümlere düşen yükleri görülmektedir.

Tablo 3.1. Saldırganlık ölçeğinin maddelerinin faktör yükleri ve cronbach alfa katsayıları

Saldırganlık Bunalımı

YansıtılmıĢ Saldırganlık

Kendine dönük Saldırganlık

Pro-sosyal Saldırganlık

Anti-sosyal Saldırganlık

Madde Faktör

Yükü Madde Faktör

Yükü Madde Faktör

Yükü Madde Faktör

Yükü Madde Faktör Yükü

A1 0.331 A6 0.438 A9 0.337 A4 0.569 A3 0.325

A2 0.516 A8 0.373 A24 0.592 A10 0.509 A20 0.348

A5 0.382 A12 0.431 A30 0.448 A13 0.381 A23 0.517

A7 0.487 A14 0.501 A35 0.612 A17 0.593 A33 0.635

A11 0.441 A16 0.527 A39 0.519 A28 0.302 A36 0.832

A15 0.502 A19 0.446 A31 0.617 A40 0.566

A18 0.365 A22 0.567 A44 0.370 A42 0.306

A21 0.367 A26 0.332 A46 0.804 A45 0.423

A25 0.379 A27 0.301 A47 0.349

A29 0.630 A34 0.430

A32 0.579 A38 0.425

A37 0.550 A41 0.390

A43 0.548

Cronbach Cronbach Cronbach Cronbach Cronbach

0.595 0.512 0.493 0.390 0.412

(33)

Araştırmacı, bir faktör analizinde tekniğini uygulayarak elde ettiği m tane önemli faktörü “bağımsızlık, yorumlamada açıklık ve anlamlılık” sağlamak amacıyla bir eksen döndürmesine tabi tutabilir (22). Bu yüzden yorumlamak ve dağılan yükleri net açıklayabilmek için döndürülme uygulanmalıdır. Buna göre döndürmenin sonucunda faktör yükleri 0,3 „ün altında olan maddeler ölçekten çıkarılmalıdır.

Ancak faktör yükü 0,3‟ün altında madde bulunmadığından madde çıkarılmamış, ölçek aynen korunmuş ve geçerli olarak kabul edilmiştir.

Ölçeğin güvenirliğini hesaplamak için ise Cronbach alfa katsayısına bakılmıştır. Alfa katsayısı toplam puanlar üzerine kurulu likert tipi bir ölçeğin güvenirliğinin hesaplanmasında sıklıkla kullanılır. Alfa katsayısı ölçek içinde bulunan maddelerin iç tutarlılığının (homojenliğinin) bir ölçüsüdür. Diğer bir deyişle alfa katsayısı ile ölçekte yer alan k tane sorunun türdeş bir yapıyı açıklamak ya da sorgulamak üzere bir bütün oluşturup oluşturmadıklarının sorgulanması konusunda bilgi elde edilir. İlgili ölçeğin alfa katsayısı ne kadar yüksek olursa “bu ölçekte bulunan maddelerin o ölçüde birbirleriyle tutarlı ve aynı özelliğin öğelerini yoklayan maddelerden oluştuğu ya da tüm maddelerin o ölçüde birlikte çalıştığı” yorumu yapılır (4). Tablo 3.1‟de hesaplanan cronbach alfa değerleri verilmiştir.

(34)

Tablo 3.2.a. Saldırganlık ölçeğinin alt ölçekleri arasındaki korelasyonlar

SALDIRGANLIK

EĞĠLĠMĠ Saldırganlık

Bunalımı YansıtılmıĢ Saldırganlık

Kendine dönük Saldırganlık

Prososyal

Saldırganlık Antisosyal Saldırganlık

Saldırganlık Bunalımı

1 0.540** 0.196* 0.460** 0.302**

YansıtılmıĢ Saldırganlık

0.540** 1 0.507** 0.536** 0.485**

Kendine dönük Saldırganlık

0.196* 0.507** 1 0.317** 0.383**

Prososyal Saldırganlık

0.460** 0.536** 0.317** 1 0.397**

Antisosyal Saldırganlık

0.302** 0.485** 0.383** 0.397** 1

** Korelasyon %1 düzeyinde anlamlı

* Korelasyon % 5 düzeyinde anlamlı

Tablo 3.2.b. Saldırganlık ölçeğinin iki yarı test güvenirliği sonuçları BÖLÜM 1

A1, A2, A3, A4, A5, A6, A7, A8, A9, A10, A11, A12, A13, A14, A15, A16, A17, A18, A19, A20, A21, A22, A23, A24

Cronbach

0.714

N 24

BÖLÜM 2

A25, A26, A27, A28, A29, A30, A31, A32, A33, A34, A35, A36, A37, A38, A39, A40, A41, A42, A43, A44, A45, A46, A47.

Cronbach

0.635

N 23

Alt ölçekler arasındaki ilişki Tablo 3.2.a‟da, soruların diziliş şekli ve türü ile ilgili iki yarı test güvenirliği ise Tablo 3.2.b‟de verilmiştir. Alt ölçekler arasında pozitif bir ilişki olduğu görülmektedir. Literatürle (93, 100) doğru orantılı olarak prososyal saldırganlık ve yansıtılmış saldırganlık arasında diğer saldırganlık türlerine göre daha yüksek pozitif bir ilişki görülmektedir. Testin ikiye bölünmesi (split-half) ve her iki yarı arasındaki cronbach-alfa hesaplanması sonucunda elde edilen sonuç birinci bölümün 0,714, ikinci bölümün ise 0,635 olduğu görülmüştür. Alt ölçeklerin

Referanslar

Benzer Belgeler

Saldırganlık davranışı Birçok erkek balık tarafından gösterilen saldırganlık davranışı, yüzgeçlerin yükseltilmesi ve solungaç kapaklarının kabartılması,

Çeşitli tür liselerde öğrenim gören öğrencilerin baba eğitim düzeyleri öfke ve düşmanlık ile kişiler arası duyarlık düzeylerinde nasıl bir etkiye

Ancak araştırmada elde edilen bulgular, Joiner (1986), MacIntyre ve Gardner (1989), Scarcella ve Oxford (1992), Xu (2011) gibi yurt dışı kaynaklarda yer alan kaygının

For instance, immunodiagnostic assays, lateral flow assays, micro- scopic imaging, flow cytometry, colorimetric detection, photonic crystal and surface plasmon resonance (SPR)

Bir sayı cisminin diskriminantı tek bir asal çarpan içeriyorsa, sınıf sayısı tektir ([4]).. Bu kısımda sürekli kesir denilince sadece pozitif, sonlu ve basit olanlar

Giddens, bu durumda kaçınılmaz olarak değerlendirdiği küreselleşme süreci içerisinde yeni dönüşümler bağlamında yeni bir politik yorum olan “üçüncü yol”

Superselective angiography demonstrated the feeding vessels from the right internal maxillary artery (IMA), and a smaller feeding vessel from the right internal carotid system..

KUZU GÜR Zeynep Gülberk, Çalışan Evli Kadınların Evlilik Uyum Düzeyleri İle Depresyon Düzeyleri Arasındaki İlişkinin İncelenmesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,