• Sonuç bulunamadı

Türkiye küçük Millet Meclisleri Eylül 2016 O.P. Raporu. SURİYE DEKİ GELİŞMELER ve TÜRKİYE.

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Türkiye küçük Millet Meclisleri Eylül 2016 O.P. Raporu. SURİYE DEKİ GELİŞMELER ve TÜRKİYE."

Copied!
12
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1

1 1

Türkiye

küçük

Millet Meclisleri

Eylül 2016 O.P. Raporu

SURİYE DEKİ

GELİŞMELER ve

TÜRKİYE

www.tkmm.net

(2)

2

(3)

3

Ortak Paydalar

Hiç bir ortak payda bulunamadı.

Hazırlayan:

3 Ekim 2016 Y. Kadri Karabacak

Türkiye küçük Millet Meclisleri Koordinasyonu

“Raporda yer alan görüşler TkMM katılımcılarına aittir.”

TkMM Girişimi,Uncular Cad. 28/2, TR- 34672 İSTANBUL

(4)

4

Türkiye-Suriye ilişkilerine genel bakış

Arap Baharının esintileri (!) 2011 yılında Şam ve Halep’e ulaşmıştı. Kısa sürede Şam’ın dış mahallelerinde ve özellikle Sünni nüfusun ağırlıkta olduğu bölgelerde, rejim karşıtı eylemler başladı.

Tunus ve Mısır’ın aksine, bu kez Suriye’de silahlı güçler devreye girdi. Rejim karşısında örgütlenen muhalefet silahlandı, silahlandırıldı. Suriye iç savaşı beş yıldır devam ediyor.

İç savaş öncesi, Türkiye-Suriye ilişkilerini ise tarihsel olarak -kabaca- iki döneme ayırmak mümkün: Birincisi için, merkezinde Hatay ve su sorununun yaşandığı 2000 öncesi dönem denebilirse, ikinci dönemi oğul Esad’ın iktidarı ve Ak Parti iktidarı döneminde yaşanan

‘yakınlaşma’ olarak isimlendirilebiliriz.

Abdullah Öcalan’ın Suriye’den ayrılması ile başlayan normalleşme, Türkiye’nin “komşularla sıfır sorun”

politikasını izlediği yıllarda tarihi zirvesini yaptı.

Ekonomik ve sosyal faaliyetlerin gelişimi için karşılıklı adımlar atıldı, hatta iki ülke arasında vize muafiyeti anlaşması bile imzalandı.

2011 yılında başlayan rejim karşıtı gösterilerin çatışmalara dönüşmesi, ardından ikinci devletlerin dahliyle yaşanan kırılmalardan tüm dünya gibi, Türkiye de etkilendi.

(5)

5

Türkiye’den rejime “güce başvurmayın, sokağa ses verin”

açıklamaları, kısa süre içerisinde Türkiye’nin rejim muhaliflerine desteğine dönüştü. Başta koalisyon güçleri olmak üzere, ABD-Rusya-İran-Türkiye ve rejim arasında politik çatışmalar gittikçe kuvvetlendi.

Bugün, milyonlarca insan Suriye’yi terk etmek zorunda kaldı, binlercesi iç savaşta yaşamını yitirdi. Savaş devam ediyor... 15 Temmuz darbe girişiminin ardından, Türkiye Özgür Suriye Ordusu güçleri ile Cerablus’a ve Suriye’ye fiziki olarak da adım atmış durumda.

Türkiye, Kürt sorunu başta olmak üzere, kendi iç dinamikleri üzerinde de etkileri olan kırılgan bir dönemden geçiyor.

Devam etmekte olan Fırat Kalkanı operasyonu, Türkiye’nin sınır güvenliği, sınır ötesi operasyonda daha fazla ilerlenip ilerlemeyeceği, Kürt sorunu,...başka bir çok başlık TkMM’lerin “Suriye’deki gelişmeler ve Türkiye”

başlıklı buluşmalarında masaya yatırıldı...

(6)

6

Türkiye küçük Millet Meclisleri, planlanmış toplantılarına Ekim ayı itibariyle başlayacak olsa da, yaz boyunca mümkün olabilen tüm illerde toplantılarına devam etti.

Eylül 2016 buluşmaları, Diyarbakır, Elazığ, Eskişehir, Mardin, Muğla/Bodrum, Sakarya ve İstanbul’da gerçekleşti.

Toplantılara hiç bir milletvekili katılmadı.

Bugün neredeyiz?

Ortak payda raporumuzun daha başında panoramik bir tarih karikatürü çizmeye çalıştık. Buluşmalara katılan katılımcılarımız da, bugüne dair görüşlerini, büyük ölçüde benzer bir yolu izleyerek, Türkiye-Suriye ilişkilerinin geçmişine ait yaptıkları özetlere dayandırarak ifade etmeyi tercih etmişler.

2011’den bugüne Türkiye-Suriye ilişkilerinde yaşanan gelişmelerden bir çoğu, katılımcılarımız tarafından gündeme taşınıyor. İfade edilen görüşlere baktığımızda, geniş ölçekte, Türkiye’nin Suriye politikasının arzu edilen sonuçları doğurmadığında büyük oranda fikir birliği var.

Cevabı aranan en yaygın soru ise: “Türkiye’nin; daha krizin başında, Esad rejimi ile ipleri koparmasının doğruluğu ya da yanlışlığı?” üzerine...

(7)

7

Anlaşılacağı üzere, bir yaklaşım Türkiye’nin başka şansı olmadığını düşünürken, daha yaygın ifade edilen görüş, Suriye’de yaşanan gelişmelere bu kadar yakın ilgi göstermenin Türkiye’yi zora soktuğu yönünde.

Her iki görüş de benzer referanslara atıf yapsa da, elde ettikleri sonuçlar arasında büyük farklılıklar var:

Türkiye’nin bölge politikaları bu anlamda başat değerlendirme konusu görünüyor. Türkiye’nin, batı devletleri ve İsrail karşısında takındığı “dik duruşuna”

anlam atfeden katılımcılar, Suriye krizinde, mazlum halktan yana tavır almanın doğru tercih olduğu fikrindeler.

Türkiye’nin, askeri ekonomik kapasitesinin sınırlı olduğuna önem atfedenler ise, uluslararası topluma rağmen atılan her adımın Türkiye’yi daha da zora soktuğunu dile getiriyorlar.

Bir ortak payda olarak ifade edilemese de, Türkiye’nin aldığı kararların, sonuçlarından bağımsız olarak süreci çok da iyi idare edemediği dile getiriliyor.

Yine bu başlık altında değerlendirilebilecek bir alt başlık önem arz ediyor: Türkiye’nin uluslararası toplumdaki yeri.

Bu tartışma hem ekonomik-askeri kapasite ve ilişkiler hem de siyasal tercihler ve yönelimler bağlamında tartışılmış.

(8)

8

Türkiye’nin askeri ve ekonomik olarak –bugüne değin- batı ile entegre olduğuna ait bir tartışma kayıtlara düşmemiş. Konu hakkında görüş beyan eden tüm katılımcıların çektiği fotoğraf bunu anlatıyor...

Ancak bundan sonrasına ilişkin iki görüş alenen seçilebiliyor:

Bunlardan birincisi, Türkiye’nin ittifaklarını artık, doğusunda araması gerektiğini söylüyor. Başta ABD olmak üzere batı ülkeleri “emperyalist” politikaların ve özellikle İslam coğrafyasında yaşananların sorumlusu olarak kodlanıyor. Hepsi bir arada olmasa da, Rusya, İran ve Ortadoğu devletlerinin Türkiye için daha doğru partnerler olduğu ifade ediliyor.

Bu görüşteki katılımcılarımız “Türkiye’nin bölge liderliği”

iddiasının ve gayretinin, batıyı rahatsız ettiğinin de altını çiziyorlar. 15 Temmuz darbe girişiminin de, Türkiye’nin hem Suriye politikasının hem de bu iddiasının örselenme gayretinin sonucu olarak ifade edilmiş.

İkinci görüş, Türkiye’nin batı ile kurduğu asimetrik ilişkiden nasıl daha fazla çıkar sağlayabileceğine yoğunlaşıyor. Ekonomik ve askeri olarak, batı ile sağlanmış olan entegrasyona arkasını dönmeyi değil, güçlendirmeyi vurguluyor. Aksi takdirde, Türkiye’nin bir süredir atmakta olduğu düşünülen adımların, gerçeklikten uzak, maceracı ve riskli sonuçlara gebe olduğuna dikkat çekiliyor.

(9)

9

Türkiye’nin Suriye politikasının, koalisyon ile uyumlu hale getirilmesi ve en az zararla sürecin tamamlanması temennisi dikkat çekiyor.

Türkiye’nin ÖSO güçleri ile Cerablus’a düzenlediği

“Fırat Kalkanı Harekatı” destek de buluyor, eleştiriliyor da...

Ancak yine ortak payda vasfı taşıyamasa da, Türkiye’nin sınır güvenliğini koruma iddiasının uluslararası hukuka uygunluğuna itiraz eden katılımcımız yok.

Fırat Kalkanı harekatı bu minvalde, hukuken tartışılır olmasa da, stratejik olarak katılımcılarımızı ikiye bölmüş durumda.

Not ederek hemen ana eksenlere geçelim; harekatı destekleyenler de, Türkiye’nin askeri olarak çok geç adım attığı görüşündeler.

Harekatı olumlu bulanlar, Türkiye’nin sınır güvenliği ve güneyinde oluşması muhtemel fiili koridora (PYD denetiminde) dikkat çekiyorlar. Ancak harekatın genişleyip, derinleşmesine ilişkin bir tartışma gündeme gelmemiş.

Operasyonun IŞİD ve PYD’nin ilerlemesinin durdurulmasında etkili olduğu, aynı katılımcılar tarafından ifade ediliyor.

(10)

10

Operasyona itiraz edenler, Türkiye’nin bir oldu bitti ile

“Suriye batağına” çekildiği görüşündeler. Türkiye’nin Suriye’deki askeri varlığının büyük riskler taşıdığına işaret edilirken, sorunun çözümüne bir katkısı olmayacağı inancı taşınıyor.

Bu görüşü paylaşan katılımcılarımız, Suriye iç savaşı devam ettiği sürece Türkiye’nin ‘rahat nefes alamayacağı’

fikrindeler. Harekatın da, çözümsüzlüğün bir başka parçası olduğu düşünülüyor.

ABD’nin, PYD mevzilerine bayrak asması ve hakim politik tutumunun Türkiye’ye bu minvalde verilmiş açık mesaj olduğu fikri hakim. Ancak PYD ile, Türkiye’nin geçmişten bugüne ilişkileri yalnızca bir katılımcımızın – eleştiri içerikli- konuşmasının parçası olmuş.

PYD ile yaşanan sorunların, Türkiye’nin kendi Kürt meselesinden bağımsız olmadığı ise çok sayıda katılımcı tarafından ifade edilmiş.

Türkiye’nin, bu anlamda izlediği politikayı terk etmesi, hatta olası bir barış süreci için Esad’la ilişkileri bir düzeyde yeniden tesis etmesi öneriler arasında.

Türkiye’nin “mezhepçi siyaset” izlediği eleştirileri de birden fazla olmak üzere gündeme gelmiş.

(11)

11

(12)

12

Sayılarla TkMM Eylül 2016 Forum Toplantıları*

Gerçekleşme sayı ve oranları:

Yapılan toplantı sayısı: 7 Sivil Toplum katılımı:

Olması gereken sivil toplum katılımcı sayısı: 140 Toplam sivil toplum katılımcı sayısı: 64 , % 45,7 Seçilmişlerin katılımı:

Katılması gereken milletvekili sayısı: 44

Katılan toplam milletvekili sayısı ve oranı: -, % - Katılması gereken belediye başkanı sayısı: 7

Katılan toplam belediye başkanı sayısı ve oranı: - % - Kolaylaştırıcı ağırlayan belediye sayısı ve oranı: - % - Medya ilgisi:

Toplantılara katılan medya muhabiri sayısı toplam: 9 Toplantılara kim ev sahipliği yaptı?

Ev sahipliği yapan belediyeler ve oranı: 3, % 42,8 Ev sahipliği yapan meslek odaları ve oranı: 1, %14,2 Ev sahipliği yapan STÖ sayısı ve oranı: 3, % 42,8 Ev sahipliği yapan sendika sayısı ve oranı: - Sivil toplum bileşenlerinin katılım oranları:

Katılımcı meslek odaları sayısı: 1, % 1,5 Katılımcı sendika sayısı: 4, % 6,25

Katılımcı dernek/vakıf/girişim sayısı: 59, % 92,1 İzleyiciler:

İzleyici olarak katılanlar: 25 Kanaat Önderleri: 10

Parti Temsilcileri: 8

* Toplantılar yıllık TkMM takvimi dışında yapılmıştır.

Referanslar

Benzer Belgeler

Çözüm ortağımız ile anlaşacağınız görsel hizmet paketi içeriği; sınırsız hd formatta video çekimi, organizasyon esnasında çekilen 40 adet pozdan oluşan

Toplantılara katılan medya muhabiri sayısı toplam: 109 Toplantı başına düşen medya muhabiri sayısı: 4,95 Toplantılara kim ev sahipliği yaptı.. Ev sahipliği yapan

Ev sahipliği yapan belediyeler ve oranı: 7, % 53,84 Ev sahipliği yapan meslek odaları ve oranı: 1, % 7,69 Ev sahipliği yapan STÖ sayısı ve oranı: 4, % 30,76 Ev sahipliği

Ev sahipliği yapan belediyeler ve oranı: 6 % 42,8 Ev sahipliği yapan meslek odaları ve oranı: -% - Ev sahipliği yapan STÖ sayısı ve oranı: 8, % 57,1 Ev sahipliği yapan

Ev sahipliği yapan belediyeler ve oranı: 7, % 38,88 Ev sahipliği yapan meslek odaları ve oranı: 2, % 11,1 Ev sahipliği yapan STÖ sayısı ve oranı: 8, % 44,4 Ev

Ev sahipliği yapan belediyeler ve oranı: 12, % 85,7 Ev sahipliği yapan meslek odaları ve oranı: 1, %7,1 Ev sahipliği yapan STÖ sayısı ve oranı: 1, %7,1 Ev sahipliği

Ev sahipliği yapan belediyeler ve oranı: 10, % 71 Ev sahipliği yapan meslek odaları ve oranı: 2, % 14 Ev sahipliği yapan STÖ sayısı ve oranı: 2, % 14 Ev sahipliği

Ev sahipliği yapan belediyeler ve oranı: 6, % 42,8 Ev sahipliği yapan meslek odaları ve oranı: - Ev sahipliği yapan STÖ sayısı ve oranı: 7, % 50 Ev sahipliği yapan