• Sonuç bulunamadı

Terkos gölü çevresi bu halde gelişir- ken, Alibey barajı çevresindeki kaçak in- şaat daha da yoğun bir hal almıştır

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Terkos gölü çevresi bu halde gelişir- ken, Alibey barajı çevresindeki kaçak in- şaat daha da yoğun bir hal almıştır"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

i ç m e v e k u l l a n m a su k a y n a k l a r ı n ı n k o r u n m a b ö l g e l e r i

Üç yıl önce İstanbul'un en eski su kaynağı, Terkos Gölü kıyısında bir ser- maye grubu tarafından planlanan ve par- sellenip satışa çıkarılan (Deliyunus) ara- zisi Isitesi) gölün sularını kirleteceği ne- deni ile kamu oyunda fırtına koparmış ve yapılan yerleşme planının İmâr ve iskân Bakanlığınca onaylanmaması ve yerleş- menin önlenmesi istenmiştir.

Bu olaydan bugün aşağı yukarı 2,5 - 3 yıl geçmiştir, fakat sermaye grubu giz- li olarak parselledikleri arsaların bir kıs- mını halka satmışlardır. Kanunsuz olarak yürütülen bu satışlar sonunda arsa alan- lar kaçak olarak Terkos gölünün etra- fında binalar inşa etmeye başlamışlar, bu kaçak yapılar bugün göl sularını kirlete- cek bir çoğunluğa varmıştır.

Terkos gölü çevresi bu halde gelişir- ken, Alibey barajı çevresindeki kaçak in- şaat daha da yoğun bir hal almıştır. Esa- sen büyük ve küçük Çekmece göllerinin çevreleri ise tamamen iskân bölgesi ha- lini almıştır. Kentin Rumeli yakası bu kri- tik durumda iken, bu defa da Ömerli ba- rajı çevresi aynı kanunsuz yerleşmelere sahne olmaya başlamıştır.

İstanbul'daki süratli ve yoğun kentleşme çoktan kent sınırlarını radyo- konsantrik bir şekilde 50-60 kilometreye

•kadar aşmış bulunmakta, kentin su kay- naklarını tehdid etmektedir.

ikinci Dünya Harbinden sonra İstanbul ve çevresinin endüstrileşmesi so- nucu nüfus artışı olmuş ve Terkos gölü istanbul'u besleyemez hale geldiği için yeni kaynaklar aranmış, bu arada Rumeli yakasında Alibey ve Küçük Çekmece, Anadolu yakasında ise, Ömerli barajları- nın yapımına başlanmıştır.

Bu barajların yapımı ile İstanbul'a su temin edilirken, su toplayan arazinin ko- runması tamamen ihmal edilmiş, bu arazi içindeki özel mülkiyetler kamulaştırılma- mış veya özel kanunlarla kullanma şekil- leri saptanmamıştır. Oysa, barajlar inşa edildikten sonra çevrelerindeki arazi bir- denbire değer kazanmış, kent içindeki toprak spekülatörlerinin dikkati bu çevre- lere kadar uzanmıştır.

Bu konuda, Prof. Dr. A. Nihat Balcı- nın iki yıl önce yayınladığı bir yazıyı hâ- lâ güncelliğini koruduğu için sayfalarımı- za alıyoruz.

KARA DENİZ

l ÇATALCA

MARMARA DENİZİ

İ s t a n b u l ' u n s u k i r l e n m e

Yazan: Prof. Dr. A. Nihat iBalcı istanbul Orman Fak. Öğretim Üyesi

Büyük kentlerin çevresinde bulunan bitki örtüsü, toprak ve iklim arasındaki doğal dengenin henüz büyük ölçüde bo- zulmadığı drenaj alanları genellikle "su üretim havzaları" olarak değerlendiri- lir.

Gerekli hidrolojik etüdler yapıldık- tan sonra yağış havzasının su verimi ve akış karakteristiklerine göre uygun bir yerinde kurulan barajlar arkasında birik- tirilen su, kentlerde çeşitli amaçlar için kullanılır. Bu barajlar, suyu depolama ve su sarfiyatını kontrol etme tesisleri ola- rak hizmet görürler. Nitekim, barajların arkalarında milyonlarca metreküp suyu depo eden yapay göller meydana gelir.

Bu göllerin su varlığı, yağış havzası de- nen ve doğal sınırlarla çevrili bulunan bir arazi parçası üzerinde oluşur. Dolayı- sıyla bu alanları bir bakıma su üreten doğal su fabrikaları olarak nitelemek mümkündür. Eğer bu fabrikalar, kaliteli ve bol miktarda su üretirse .baraj göllerin- de de yüksek kaliteli ve yeter miktarda birikmiş olan su ürünü, tüketim alanla- rına o ölçüde böl ve kaliteli olarak su-

Y a n l ı ş U y g u l a m a l a r : Bu yapay ya da doğal göllerin ge- risinde binlerce hektarlık alanları kapla- yan yağış havzalarında arazi kullanma ba- kımından görülen plânsız orman ve öteki doğal bitki örtüsünün tahribi, kiremit ve tuğla harmanları, yüzeysel kömür yatak- ları işletmeciliği, gereksiz ve plânsız kent sel veya endüstriyel yerleşimler, çöp dök- me alanlarının yer almaş;, gibi çok yanlış uygulamaların doğurduğu bütün kötü so- nuçlar, havzalara düşen yağış suları ve dereler aracı ile kolaylıkla bu su depo- larına yâni göllere ulaşır ve çevre kir- lenmeleri şeklinde günlük yaşantımızı et- kiler. Böylece gerilerdeki yağış havzala- rının çok çeşitli kirlenme sorunları bu çok değerli su kütlelerine rahatlıkla ula- şır. Bu durum göl ile havza arasındaki to- pografik ve hidrolojik ilişkinin bir sonu- cudur. Bu durumu, bir canlının organları arasındaki fizyolojik ilişkilere benzetebi- liriz. Nitekim, akarsuyun havzası ile o havzada oluşan suların biriktiği göller arasında-çok sıkı bağlar, bulunmakta ve yağış havzalarındaki bir rahatsızlık ve kirlenme çeşitli yollarla su kitlesine yan- sımaktadır. Bunun çeşitli örneklerini is- tanbul çevresinde bulunan ve bu kenti- mize İçme, kullanma ve endüstri ihtiyaç- ları için su veren.çeşitli su tesisleri ve bunların yağış havzalarında görmek müm- kündür.

(2)

İstanbul'un Anadolu yakasf'na şehir suyu sağlayan Elmalı Barajı yağış havzası 8238 hektar genişliğinde olup, yanlış ara-

gulamaları nedeniyle, çeşit-

li kirle sahip-

tir. Nitekim," 1892 yılında kurulmuş eski Elmalı Barajı, erozyonun yarattığı materyalle dolarak kapasitesinin büyük bir kısmını kaybetmiş ve 1955 yılında 10 milyon metreküp kapasiteli yeni Elmalı Barajı inşa edilmiştir. 1958 yılında yapılan çalışmalara göre bu havzada toplam fiilî tarım alanının yaklaşık olarak % 40'ı or- man ve otlak gibi devamlı bitki örtüsü ile kaplı bulunması gereken dik yamaçlar üzerinde yer almaktaydı. Bu alanların bu- gün orman ve mer'a alanları aleyhine daha da genişlemiş olduğu muhakkaktır.

Böyle orman, çalı veya otsu doğal bitki örtüsü ile kaplı yerlerin tarım alan- larına çevrilmesi ve buralarda tarım tek- niğine de aykırı düşen yanlış uygulama- larla arazinin tahrip edilişi, ciddî bir eroz- yon ve baraj gölünde sedimentasyon so- runu doğurmaktadır. Nitekim bu havzada yaptığımız araştırma sonuçlarına göre, yıllık yağışın %56'sı çıplak tarım topra- ğından yüzeysel akışa geçerek seller mey- dana getirip, hektardan 20 tona yakın top- rak taşırken, aynı yağışın sadece %36'sı otlarla kaplı araziden ve %18'i de orma- la kaplı araziden yüzeysel akış haline geç- mekte ve hiç bir toprak taşınmasına se- bep olmamaktadır. Bu durum orman ve otlakların büyük değerini ortaya koy- maktadır.

Yanlış arazi kullanma uygulamaları sadece bu kadar değildir. Yerleşme alan- ları da bu havzada hızla gelişmektedir.

Yeni bir etüd bu yanlış kentleşmenin bo- yutlarını ortaya koyacaktır. Nitekim, "mu- hafaza ormanı» statüsüne alınan buradaki ormanlar içinde ve baraj gölünün hemen bitişiğinde bulunan eski Çavuşbaşı Çift- liği "muhafaza ormanı" statüsüne aykırı olmasına rağmen 1957 yılında İçişleri Ba- kanlığı tarafından politik amaçlarla köy haline getirilmiş ve bu kirlenme unsuru tescil edilmiştir. O zamanki bu yanlış uygulama kötü bir örnek olarak bugünle- re kadar kalmıştır. Birkaç binadan ibaret olan bu çiftlik, şimdi 1600 nüfuzlu ve 135 haneli bir köy haline gelmiştir.

Elmalı Barajına su oluşturan bu yağış havzasındaki daha pek çok yanlış arazi kullanma uygulamaları ve doğayı tahrip eden tutumlarla, baraj gölüne berrak su yerine çamurlu ve kirlenmiş su dolmak- ta ve baraj suyunun arıtılması için yal- nız Elmalı Barajı'nda yılda bir milyon li- radan fazla para sarfedilmektedir.

A l i b e y B a r a j ı

. Alibey Barajı yağış havzasının duru- mu, Elmalı'dan hiç de farklı değildir. Ya- pılan hesaplara göre (Kor, N. 1963) Alibey ve Kâğıthane dereleri havzalarında Ha- liç'e ulaşan taşıntı miktarı yılda 94.000 metreküp dolayındadır. Bu taşıntının se- bep olduğu su kirlenmesi yanında Haliç'- de her yıl 7 cm. kadar bir taban yüksel- mesi meydana gelmekte ve deniz trafiği- ni imkânsızlaştırmaktadır. Alibey Deresi üzerine bir baraj yapılmış olduğuna göre, yukarda sözü edilen taşıntının önemli bir kısmı Haliç'e inmemekte ve baraj gölü- nü doldurmaktadır. Bu fiziksel kirlenme- den ayrı olarak barajın tam kapasite ile çalışması halinde, baraj gölünün 1,5 km.

üstünde ve drenaj alanı içinde, Habibler Köyü yakınında İstanbul Belediyesine ay>

rılmış geniş bir çöp dökme alanı bulun- makta ve burada sağlığa zararlı her türlü biyolojik ve kimyasal ayrışma ürünü yü- zeysel sularla baraj gölüne ulaşmakta- dır. Barajın siltasyonla dolması yanında, suların tehlikeli bir şekilde kirlenmesi son derece ciddî ve âcil bir sorundur.

Zamanla bu kirlenme öyle bir boyuta eri- şebilir ki, sağlık için tehlikeli ve zehirli ayrışma ürünleri .uygulanmakta olan arın- dırma yöntemi ile giderilemez ve bu su evlerimizdeki musluklara kadar ulaşabi-

o s G ö l ü

tanbul için gerçekten hayatî değer n bu su üretim havzaları ve su kay- ı içinde en eski ve en önemlilerin- irisi olan Terkos Gölü yağış havza- , kötü kullar »ekli > yer- leşmenin yeni örnekle

kos Gölü'nün oldukça dik eğimli bir to- pografyaya sahip bulunan ve Deliyunus'u içine alan bir yağış havzasında büyük bir yerleşme yeri (Tatil Köyü) kurulmaktadır.

Bunun büyük boy reklâmları yapılmakta ve gerekli bina, yol ve öteki tesisleri in- şa edilmektedir. Bu kuruluş tamamlandığı takdirde, başlıbaşına büyük bir kirlenme sorunu ortaya çıkacaktır. Öte yandan bu teşebbüs başka benzerlerini buraya dâ- vet edecektir. Ne kadar tedbir alınırsa alınsın, bu havzadaki yerleşmenin yarata- cağı çeşitli artıklar ve kentsel kirleticiler, yüzeysel sular veya başka yollarla hemen göle inecek ve ciddî bir kirlenme sorunu yaratacaktır.

Eşsiz güzelliklerle süslenmiş binlerce kilometrelik sahilleri bulunan bu ülkede, tatil köyleri ve rekreasyon alanları kura- cak başka yer bulunamamış gibi, İstan- bul'un en önemli bir su kaynağını (Terkos Gölünü) kirletmeye sebep olacak böyle

bir yerin seçilmesini anlamak gerçekten güçtür.

Yeteri kadar olmasa da, İstanbul'a su sağlayan belli başlı su kaynakları ve ya- ğış havzalarında, kirlenme sorunları git- tikçe daha yoğunlaşmakta ve alıcı bir nitelik kazanmaktadır. Yapılan hesaplara göre. İstanbul'daki aşırı nüfus artışı ve endüstrileşmenin ihtiyaç duyacağı su ta- lebini karşılamak çok güçleşecektir. 1985 yılındaki su ihtiyacı 352 milyon metre- küp olacaktır. İhtiyacı karşılayacak kadar su üretemezken, bir de buna ağır kir- lenme sorunlarının eklenmesi, İstanbul'un çok hayatî su sorununu içinden çıkılmaz hale getirecektir. Bu nedenle vakit kay- betmeden alınması gerekli tedbirleri kap- sayan öneriler şöylece özetlenebilir:

N e Y a p m a l ı ?

1. Büyük kentlerimizin çsvresinde yer alan aktüel ve potansiyel "su üre- tim havzaları" ve su kaynakları kesinlikle belirlenmeli ve bu alanlar, çıkarılacak

"Özel Yöreler Yasası"nın öngördüğü hav- za amenajmanı prensiplerine uygun bir plânlamaya tâbi tutulmalı ve özel bir ida- re altına sokulmalıdır. Böylece havza- daki arazi kullanma şekilleri- hidrolojik amaçlara uygun olarak saptanmalı, bitki örtüsü, toprak ve diğer doğal kaynakların kullanılması çevre sorunları yaratmayacak şekilde belli bir amenajman plânı çerçe- vesi içinde yapılmalıdır.

2. "Özel Yöreler Yasası" (12-15 Ka- sım 1973 tarihinde istanbul'da düzenle- nen İstanbul Boğazı ve Çevresi Sorunla- rı Sempozyumunda, kongre kararı olarak kabul edilmiştir) kapsamına giren ve asıl amacı su üretimine yönelmiş olan havza- larda doğal kaynakların, ana amaçla bağ- daşacak şekilde kullanılmasını hedef tu- tan amenajman ve uygulama plânlarının her türlü politik ve idarî baskılardan uzak ve bölgesel bir kamu kuruluşu tarafın- dan hazırlanması ve uygulanması sağlan- malıdır. Kentlerin nâzım plânları ve imâr plânları gibi kırsal alanların ve özellikle su üretim havzalarının da bir amenajman plânına göre kullanılması kaçınılmaz bîr zorunluktur.

3. Büyük kentlerimizin çevresindeki su üretim havzalarının plânlama ve yöne- timini üzerine alacak bir kamu kuruluşu- nun gerçekleşmesi halinde, yukarda de- ğinilen çeşitli sorunların kontrol altına alınması sağlanabilir ve mevcut olanak- ların (doğal kaynaklar, teknik eleman ve işgücü, malî kaynaklar gibi) daha iyi de- ğerlendirilmesi mümkün olur kanısında-

Referanslar

Benzer Belgeler

Öğrencinin hem çalışma hem de yatmasına yarayan yatak odalarına ve- rilecek ölçüler her memlekete bir araşdırma konusu olmuş sonunda ortaya belir'i stan-

Adreslerini değiştiren aboneler

Bal i Işın, Affan Galip Kırımlı, Atıf Ceylân Bedi Sargın, Reha Ortaçlı, Muzaffer Seven, Ve- dat Erer, Ekrem Yene!, Cevdet Beşe, Fethi Tulgar, Feyyaz Baysal, Münir Arısan,

Özel anıtlarımızı ve bize tarih- ten mal olan mimarlık ve diğer sa- nat eserlerini daha bilimli ve daha esaslı koruyabilmek için; bir çok kollarda çalışan ayrı ayrı

Bu sahada, hükümetin yapacağı iş birliğiyle Amerika ev inşaatçılığında geçmiş senelerdeki ic- raatları kat kat geçecek bir faaliyet belireceği gi- bi, işsizlik

KAPANIŞ OTURUMU Toplumsal Cinsiyet, Şiddet ve Hukuk (Kemal Kurdaş Salonu) Oturum Başkanı: Ayşe Ayata. Katılımcılar: F eride Acar

Yazan: John Wyndham Çeviri: Niran Elçi Roman / Sert kapak 200 sayfa / Nisan 2018. Triffidlerin Günü, uygarlık, insanlığın doğa karşısındaki kibirli tutumu, cinsiyet, sınıf

Öğrencilerimiz yaşadıkları aile ve akraba çevresinden yapacakları araştırma sonucunda öğrenecekleri Şarkışla ilçesine özgü yemeklerle ilgili çalışmaları okul