• Sonuç bulunamadı

İŞİTME ENGELLİLER İÇİN GELECEĞİ PLANLAMA ÇALIŞTAYI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "İŞİTME ENGELLİLER İÇİN GELECEĞİ PLANLAMA ÇALIŞTAYI"

Copied!
256
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İŞİTME ENGELLİLER İÇİN

GELECEĞİ PLANLAMA ÇALIŞTAYI

(2)

Dr. Kadir TOPBAŞ İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı

(3)

Sevgili İstanbullular,

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, kent yaşamının farklı alanlarında sakinlerinin talep ve ihtiyaçlarını dikkate alarak, onlarla işbirliği içinde yaşanılabilir bir İstanbul için hizmet üretme kararlığını sürdürüyor.

Sosyal belediyecilik anlayışımız doğrultusunda 1994 yılından bu yana engelli bireyler ve ailelerine yönelik çalışmalar yürütüyoruz.

Sağlıktan sosyal desteğe, ulaşımdan erişilebilirliğe, eğitimden sanata bütüncül sosyal hizmet perspektifiyle şehir yaşamında insan hayatını kolaylaştırarak ulusal ölçekte model alınacak özgün uygulamalar sunuyoruz. Bu amaçla alanda çalışan uzmanları, akademisyenleri, sivil toplum temsilcilerini, engellileri ve engelli yakınlarını bir araya getiren çalıştaylar dizisi ile tüm paydaşların deneyim ve birikimlerini paylaşmalarını, aralarındaki işbirliğini arttırmayı ve başta İstanbul Büyükşehir Belediyesi olmak üzere her bir paydaşın sorumluluklarını yerine getirmeye yönelik enerjilerini harekete geçirmeyi hedefliyoruz.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak, katılımcıların kıymetli destekleriyle ortaya çıkan kaynak niteliğindeki bu çalışmayı tüm kurumların ilgisine sunmaktan mutluluk duyar emeği geçen herkese teşekkür ederim.

(4)

Bu kitap İstanbul Büyükşehir Belediyesi Engelliler Müdürlüğü tarafından yayına hazırlanmıştır. Kitabın içerik ve dil bakımından sorumluluğu konuşmacılara aittir. Kitabın basım organizasyonu, telif ve dağıtım hakkı İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne aittir.

(5)

GİRİŞ

ÇALIŞTAY PROGRAMI

PARALEL TEMATİK OTURUMLAR KATILIMCI KURUMLAR

I. BÖLÜM TANI TEDAVİ VE TEKNOLOJİK GELİŞMELER MASASI KATILIMCI LİSTESİ

I. OTURUM KONUŞMALAR

II. OTURUM TARTIŞMA VE DEĞERLENDİRMELER

II. BÖLÜM EĞİTİM VE İSTİHDAM MASASI KATILIMCI LİSTESİ

I. OTURUM KONUŞMALAR

II. OTURUM TARTIŞMA VE DEĞERLENDİRMELER

III. BÖLÜM SOSYAL SORUNLAR MASASI KATILIMCI LİSTESİ

I. OTURUM KONUŞMALAR

II. OTURUM TARTIŞMA VE DEĞERLENDİRMELER

SONUÇ BİLDİRGELERİ

TANI TEDAVİ VE TEKNOLOJİK GELİŞMELER MASASI SONUÇ BİLDİRGESİ EĞİTİM VE İSTİHDAM MASASI SONUÇ BİLDİRGESİ

SOSYAL SORUNLAR MASASI SONUÇ BİLDİRGESİ

ÇALIŞTAY’DAN FOTOĞRAFLAR

İÇİNDEKİLER

(6)
(7)

GİRİŞ

Türkiye’de engelli bireylerin sosyal hayata katılım yönündeki talepleri gün geçtikçe artmaktadır. Bu talepleri karşılamada, dünyanın önemli metropollerinden biri olan İstanbul’un engellilerin sorunlarına ve ihtiyaçlarına cevap veren, talep ve önerilerini dikkate alan bir kent olması hepimizin arzusudur. Sosyal hayata katılım, engellilerin bağımsız bireyler olarak yaşamlarını sürdürmelerini sağlarken, kent içinde karşılaştıkları sorunları daha görünür kılmaktadır. İhtiyaçları ve sorunları çeşitlenen engellilerin talepleri karşılanırken katılımcı yöntemlerin kullanılması gerekliliği doğmuştur. Engellilerin kendilerini ilgilendiren konularda, belirlenecek politikalarda söz sahibi olmaları için yapılacak tüm çalışmalarda yerel yönetimlerin katkısı önem taşımaktadır.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sağlık Daire Başkanlığı Engelliler Müdürlüğü, engelli hizmetleri alanında 20 yıla yaklaşan tecrübesi ve heyecanıyla İstanbul’da yaşayan engellilerin talep ve önerilerinin, farklılaşan ihtiyaçlarının tartışıldığı, sorunların dile getirildiği ve çözüm önerilerinin sunulduğu farklı engel gruplarını kapsayan bir dizi çalıştay düzenlemiştir. Çalıştayların her biri işitme, görme, zihinsel engelliler ile down sendromu ve otizm olmak üzere 5 farklı başlıkta gerçekleştirilmiştir. İşitme Engelliler İçin Geleceği Planlama Çalıştayı’na, ilgili kamu kurumları, yerel yönetimler, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları, engelli ve engelli yakınları alandaki uzmanlıkları ve deneyimleri doğrultusunda katkı sunmuşlardır.

Çalıştaylar boyunca engellilik konusundaki önceliklerin tartışılması, alanda çalışan uzmanların ve tüm paydaşların bir araya getirilmesi ile yerel yönetimlere düşen görevlerin tespit edilmesi hedeflenmiştir. Bu kapsamda paydaşlarımızın katılımıyla düzenlenmiş çalıştayların ilki 24 Eylül 2014 tarihinde, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sağlık Daire Başkanlığı Engelliler Müdürlüğü ve Tuzla Belediyesi işbirliği ile gerçekleşen İşitme Engelliler İçin Geleceği Planlama Çalıştayı olmuştur.

(8)

ÇALIŞTAY PROGRAMI

İŞİTME ENGELLİLER İÇİN GELECEĞİ PLANLAMA ÇALIŞTAYI TARİH 24 Eylül 2014 - Çarşamba

SÜRE 09.00 – 15.30

YER Tuzla Belediyesi Nikah Sarayı ve Kültür Merkezi PROGRAM AKIŞI

09.00 - 09.30 Kayıt

10.00 - 12.00

Oturum (Paralel Tematik Oturumlar)

• Tanı Tedavi ve Teknolojik Gelişmeler Masası

• Eğitim ve İstihdam Masası

• Sosyal Sorunlar Masası 12.00 - 13.00 Öğle Yemeği

13.00 - 14.30

Oturum (Tartışma Oturumları)

• Tanı Tedavi ve Teknolojik Gelişmeler Masası

• Eğitim ve İstihdam Masası

• Sosyal Sorunlar Masası 14.30 - 14.45 Çay/Kahve Molası

14.45 - 15.30 Değerlendirme ve Kapanış

(9)

PARALEL TEMATİK OTURUMLAR

TANI TEDAVİ VE TEKNOLOJİK GELİŞMELER MASASI

ERKEN TANI TEDAVİ SÜRECİ CİHAZLANDIRMA

TEKNOLOJİK GELİŞMELER İŞİTME KAYBI TİPLERİ İŞİTME KAYBI DERECELERİ

EĞİTİM VE İSTİHDAM MASASI

OKUL ÖNCESİ EĞİTİM İLK VE ORTA EĞİTİM LİSE EĞİTİMİ ÜNİVERSİTE EĞİTİMİ MESLEKİ EĞİTİM EKPSS

İŞE YERLEŞTİRME İŞ HAYATLARI

SOSYAL SORUNLAR MASASI

İLETİŞİM SORUNLARI DUYGUSAL SORUNLAR ÇOCUKLUK DÖNEMİ SORUNLARI ERİŞKİN DÖNEMİ

SORUNLARI

İŞİTME ENGELLİLERİN

İSTİSMARI 65 YAŞ ÜSTÜ İŞİTME SORUNLARI SONRADAN İŞİTME KAYBI

OLANLAR İŞİTME AZLIĞI

OLANLAR

ERİŞİLEBİLİRLİK ULAŞILABİLİRLİK

(10)

KATILIMCI KURUMLAR

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı İl Müdürlüğü Anadolu Üniversitesi Engelliler Araştırma Enstitüsü

Anatomica Hastanesi

Beylikdüzü Rehberlik Araştırma Merkezi Beyoğlu Rehberlik Araştırma Merkezi

Biruni Üniversitesi

Fatih Mimar Sinan İşitme Engelliler Okulu İETT

İstanbul Aydın Üniversitesi Engelsiz Yaşam Merkezi İstanbul Büyükşehir Belediyesi Engelliler Müdürlüğü

İstanbul Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğü Beyoğlu Hizmet Merkezi İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi

İstanbul Müftülüğü İl Müdürlüğü İstanbul Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü

İstanbul Üniversitesi Engelliler Uygulama Ve Araştırma Merkezi Nişantaşı Üniversitesi

Şişli İşitme ve Konuşma Engelliler Derneği Tuzla Belediyesi

Tuzla Rotary Bölge Vakfı İşitme Engelliler Ortaokulu Türkiye İşitme ve Konuşma Rehabilitasyon Vakfı

Türkiye Sağırlar Milli Federasyonu Ulaşım A. Ş.

Üsküdar Üniversitesi

(11)

I. BÖLÜM

TANI TEDAVİ VE TEKNOLOJİK GELİŞMELER MASASI

(12)

KATILIMCI LİSTESİ

Oturum Başkanı

Prof. Dr. Ahmet Konrot Üsküdar Üni. Sağ. Bil. Fak.

Dil ve Konuşma Terapisi Bölüm Başkanı Katılımcı

Prof. Dr. Hakan Cıncık Anatomica Hastanesi

Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Fulya Yalçınkaya Biruni Üniversitesi Sağlık Bil. Fak.

Odyoloji Bölüm Başkanı

Yrd. Doç. Dr. Burak ÖZTÜRK Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bil. Fak.

Odyoloji Böl. Öğr. Üyesi

Öğr. Gör. Aycan Baş İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Sağlık Hiz. MYO Odyometri Böl. Öğr. Gör.

Öğr. Gör. Nazenin İpek Nişantaşı Üniversitesi

MYO Odyometri Program Sorumlusu Dr. Nurullah Yücel İstanbul Büyükşehir Belediyesi

Engelliler Müdürlüğü Md. Yrd.

İlhan Çöpoğlu Tuzla Belediyesi

Sosyal Yardım İşleri Müdürü Ecz. Suat Güneş İst. Sosyal Güvenlik İl Müdürü

Sirkeci Sağ. Sos. Güv. Mer. Md.

Taner Açıkel İstanbul Büyükşehir Belediyesi Engelliler Müdürlüğü

Güler Dağıdır Şişli İşitme ve Konuşma

Engelliler Derneği Yön. Kurulu Başkanı

Sevda Çetin Engelli Yakını İşaret Dili Tercümanı

Neslihan Kurt İşaret Dili Tercümanı

(13)

I. OTURUM KONUŞMALAR

AHMET KONROT:

Değerli katılımcılar günaydın. Öncelikle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na işitme engellilerin geleceği için bir planlama çalıştayı düzenlemiş olmasından ötürü tebriklerimizi sunmak istiyoruz hem katılanlar olarak ve şahsım adına da. Gayet güzel bir girişim. Özellikle yerel idarelerin özel gereksinimli bireylerin sorunlarına bu kadar yakın ilgi duymaya başlamış olması yıllardan beri bu alanda çalışan bir kişi olarak beni gerçekten mutlu ediyor.

Hep yıllardan beri farklı farklı, küçük küçük, bölük pörçük yapılan çalışmaların giderek daha koordineli yapılmış olmaya başlanması da sevindirici. Akışla ilgili biraz bilgi vereyim. Sabahki oturumda biz Tanı, Tedavi ve Teknolojik Gelişmeler Masası olarak işitme özürlü bireylerin tanı, tedavi ve teknolojik gelişmeler doğrultusunda karşılaştığı sorunlar üzerinde duracağız. Arkadaşlarımızın önceden hazırladığı sunumlar var. En fazla onar dakikalık süre içerisinde sunmalarını rica edeceğim. Sonra da yapılan bu sunumlar doğrultusunda ya da söylemek istedikleriniz konusunda bütün arkadaşlara olabildiğince söz vermeye çalışacağım. Saat 12:00’da oturumu bitireceğiz.

Öğleden sonra bir araya gelip, bu masada ortaya çıkan genel görüşleri maddeler halinde yazacağız. En son diğer gruplarla günün sonunda daha geniş bir katılımla genel bir değerlendirme yapacağız.

Benim arzum, sanıyorum öyle daha çok amacına ulaşır, işin akademik ve teknik yönünden daha çok işitme engelli bireylerin tanı, tedavi ve teknolojik gelişmeler açısından karşılaştıkları sorunlar konusunda, ilgilendiğimiz alanla alakalı sorunları gündeme getirebilirsek daha çok yararlı olabilir. Özellikle yerel belediyeler ve büyük şehir belediyeleri açısından bakıldığı zaman acaba yerel idareler bunun neresinde ne kadar görev üstlenebilirler kendilerine nasıl bir ev ödevi verebiliriz.

Buradan öyle bir şey çıkarsa sanıyorum o zaman daha çok amacına ulaşmış olur diye düşünüyorum bu toplantı için.

(14)

Hepinize tekrar katıldığınız için teşekkür ediyorum. Ben olabildiğince konuşmamaya çalışacağım. Benim bu oturumun başkanlığını yapıyor olmam tesadüfi. Yani ben buraya aslında yakışmıyorum, şu anlamda yakışmıyorum, ben dil ve konuşma terapisti olarak yani tanı ve tedavide belki işin dil ve konuşma boyutunda bir şeylerim var ama asıl teknolojik vs. konusunda işin uzmanları arkadaşlarım buradalar.

En azından onların fikirlerinden yararlanmanın şansını yakalamış oluyorum. O bakımdan teşekkür ediyorum Nurullah Bey’e hem böyle bir toplantıyı yaptıkları için. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sağlık ve Sosyal Hizmetler Daire Başkanlığı Engelliler Müdürlüğü olarak çok güzel çalışmalar yaptıklarını hepimiz biliyoruz. Hemen lafı fazla uzatmadan… Buradaki sıra sanki unvan sırasına göre yazılmış ama konuları da bilmediğim için… Fakat az önce Hakan Bey’le biraz konuştuk. Genel olarak tanı, tedavi konusunda bize bir kulak burun boğaz cerrahı gözüyle işitme engellilerin tanı, tedavi ve teknolojik gelişmeler hakkında kısaca bilgi verecek. Ondan sonra sırasıyla diğer arkadaşlarımıza söz vereceğiz.

HAKAN CINCIK:

Ben Prof. Dr. Hakan Cıncık, Kulak Burun Boğaz uzmanıyım. Anatomica Kulak Burun Boğaz Merkezi’nde çalışıyorum şuan. Ben öncelikle İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne böyle bir toplantıyı organize ettiği için teşekkür ederek başlamak istiyorum.

Ben genel manada işitme kaybı, tanı ve tedaviyi toparlamak amaçlı bir sunum hazırladım. İnsanlar arasındaki en önemli iletişim yolu bildiğiniz gibi konuşma. Konuşma öğrenilen bir davranış ve konuşmanın öğrenilmesinde en önemli unsur işitme. İşitme kaybı derecesi ne olursa olsun çocuğun konuşmayı ve dil öğrenmesini etkiliyor. İşitme kaybı bebeklik çağında fark edilmez ve düzeltilmez ise konuşma ve dil gelişiminde, sosyal gelişimde duygusal sorunlara, sosyal sorunlara ve akademik başarısızlığa yol açıyor. Tanı ne kadar gecikirse etkiler fazlalaşıyor. İşitme kaybının sıklığına baktığımız zaman 1000 canlı doğumunda 1-3 insidansla en yaygın doğumsal defektir. Ülkemizde durum ne diye bakarsak, 1 milyon 300 bin bebek

(15)

her yıl doğuyor ve bunların 1300 ile 2600 arası işitme kaybı oluyor.

Genel sebepleri sizin de bildiğiniz gibi kalıtım yoluyla geçenler, iç kulak gelişim bozuklukları, sendromik olanlar, intrauterin enfeksiyonlar, gebelik sırasında ilaç kullanımı, prematürite, sarılıklar, menenjitler, travmalar, ototoksik ilaç kullanımları. İşitme kaybı dereceleri zaten bildiğiniz bir konu. Kısaca bakarsak en üstteki alan (görsel örnekler gösteriliyor) sizin bu konuda daha bilgili olduğunuzu biliyorum çoğunuz odyolog, odyometrist. Onun için çok ayrıntısına girmeyeceğim. Derinliğine göre işitme kaybını derecelendiriyoruz.

İşitme kaybı tipleri dediğimiz zaman bu bizi biraz daha ilgilendiriyor tabi doktorları. İletim tipi, nörosensorial ve miks tip diyoruz. Bunlar da sizin bilgili olduğunuz konular. İletim kısmı, kulak, dış kulak yolundan sızarak kemikçiklere kadar … arasında cochleardan beyne kadar olan kısım. Miks olunca da ikisinin ortak olduğu bir durum.

Erken tanı, konuşma, dil gelişimi açısından yaşamın ilk 6 ayı kritik öneme sahip, onun için de bu dönemde iyi bir tarama gerekiyor.

Normal şartlarda tarama işitme problemi olacak çocuklara, risk görülen gruba yapılıyor. Risk görülen grupta da %50’sine tanı koyulabiliyor. Onun için geriye kalan %50 kaçıyor. Aslında bu konuda ülkemizde iyi gelişmeler var. Türkiye Ulusal İşitme Tarama Programı başlatıldı. Bu programdan önce işitme kayıplarının çok büyüğü çok gecikmiş safhalarda yakalanıyordu ve tam tedavi edilemiyordu.

İşitme kaybında ilk 3 ayda tanı konulması ve 3 aydan sonra da tedavi edilmesi çok önemli. Eskiden tarama merkezleri çok az iken 2011 yılında 81 ilde 584’e ulaştı. Şu anda ise doğum yapılan bütün merkezlerde tarama yapılması zorunlu, bu da büyük bir avantaj.

Testleri siz daha iyi bilirsiniz. Objektif, sübjektif testlerimiz var.

Objektif testlerden akustik refleks testi çok iyi sonuçlar vermediği için çok kullanmıyoruz sadece belki tarama için kullanılabilir. Ama aktif olarak kullandığımız bütün yeni doğanlara otoakustik emisyon yapılması ve şüpheli olanlara da ABR yapılması. Subjektif testler biraz daha büyük çocuklarda işe yarıyor. Gelişimini takip etmek açısından

(16)

daha çok işe yarıyor. Bunun ayrıntılarının burada benden daha iyi bilen arkadaşlar vardır mutlaka onlardan dinleriz. Otoaküstik emisyon dediğimiz iç kulak fonksiyonu normal olan bir kişide cochleardaki dış saçlı hücrelerden gelen uyarımlar bunu da biz prob yardımıyla alıyoruz ve bu normal işiten kişilerin %70’inde spontan uyarımlar var.

Ancak spontan uyarımlar tarama amaçlı kullanılmıyor. Otoaküstik emisyonlar üç grupta değerlendiriliyor uyarılmış olanları. Bunlardan en çok işimize yarayan şu an da tarama için kullandığımız geçici yani transient evoked otoakustik emision. Bozulmuş yanıtları da biz zaman zaman istiyoruz ama tarama amacıyla çok kullanmıyoruz. Uyarı frekansı çok daha az kullandığımız araştırma amaçlı yaptığımız bir test. Tarama amacı ile yapılanlarda işitmeye zarar vermediği için, objektif bir test olduğu için, çok kısa sürede yapıldığı için, çok büyük bir öneme sahip otoakustik emisyon. Bazı handikapları da var dış kulak yolu problemleri, ortakulak problemlerinde sonuç alamıyoruz, doğru sonuçlar elde edemiyoruz ve bizi yanıltabiliyor. Bir de işitsel nöropati dediğimiz, bütün her şeyi normal olup da işitme sinirinin problemli olduğu vakalar da bize yeterince bilgi vermiyor. Atlanmasına sebep oluyor. Bu klasik, bebeğin kulağına takılan bir probla şu anda 10-15 saniye içinde yapılan bir testle sonuçlar tabi bu kadar ayrıntılı çıkmıyor. O tarama testinde geçti/kaldı diye çıkıyor. Geçtiyse büyük oranda sorun yok demek. Kaldıysa ve iki kere kalırsa beyin sapı yanıtlarına bakıyoruz. Bu da sizin de bileceğiniz gibi bebeklerde işitme değerlendirilmesi için 1974’den beri kullanılıyor. Elektrotlar yardımıyla cilt üzerinden kulağa verilen bir uyaranın iç kulak, sinir ve beyne kadar ulaşmasını dalgalar formundan elde ettiğimiz ve bu yanıtları objektif olarak görebildiğimiz bir testtir. Tabi ben bazı kişileri sıkmamak için ayrıntıya girmek istemiyorum, bir de uzatmak da istemiyorum. Onun için biraz hızlı hızlı geçiyorum. Biraz daha uzmanlık gerektiriyor. Biraz daha vakit alan bir test. Çocuğu yormuyor. Ancak sedasyonla yapılmasında da büyük fayda var. Çok objektif sonuçlar veriyor ve altın standart diyebileceğimiz bir test.

(17)

Kolay kolay da bir şeyi atlamıyor. Cochleardan itibaren sinirin distalinden beyne kadar olan dalgaları ayırt edebildiğimiz tanımlanmış bir test. Dalga formunda sonuçlar çıkıyor. Ses uyaranı arttıkça dalgaların formları belirginleşiyor. Biz de böylece tanı koyuyoruz ve işitme kaybının derecesini objektif olarak belirlemeye çalışıyoruz.

Belirledikten sonra da tedavi kısmına geliyoruz. Tedavide ilk planda işitme cihazları çok yardımcımız. Hava yolu kullanan işitme cihazları yanı sıra kemiğe implant şeklinde işitme cihazlarımız var. Daha ileri düzeylerde de cochlear implant dediğimiz veya beyin sapı implantı dediğimiz tedavi yöntemimiz var. İşitme cihazları sesi bir hoparlör yardımıyla alıp bir işlemciyle güçlendirip başka bir hoparlör yardımıyla kulağa ileten sistemler kanal içi, kulak içi, kulak arkası gibi modelleri var. Bunların çok ayrıntısına girmeyeceğim. Şu anda çok gelişmiş işitme cihazlarımız var. Eskiden analog dediğimiz sistemler dijitale döndü. Analogda sesi toptan yükseltip alçaltırken şimdi istediğimiz frekanslarda istediğimiz oynamaları yaparak bütün işitme kayıplarına yönelik şeyler yapıyoruz. (Cihazların görsel örnekleri gösteriliyor). Bu kulak içi, kanal içi cihazların hepsinin kendine göre avantajları dezavantajları, kullanım yeri farklı. Bluetooth, wireless teknolojisinden faydalanıyoruz bu cihazlarda artık. Şöyle bir özellik; cihazınızı kulağınıza takıyorsunuz. Eğer cihazınız bu özelliği televizyonunuzun özelliğine uygunsa wireless ya da bluetoothu varsa direkt televizyonunuza bağlanıyor ve sesi kulağınıza direkt televizyondan getiriyor. Böylece ses doğal ortamdaki hava şartlarına, konuşmalara maruz kalmıyor ve daha iyi duymamızı sağlıyor. Bu başka şeyler için, hayati öneme sahip şeyler için yangın alarmı kapı zili için de kullanılabilecek bir teknoloji. FM teknolojisi daha çok çocuklar için, öğrenciler için geliştirilmiş bir teknoloji. Bu da öğretmene bir mikrofon verip alıcıyı da öğrenciye veriyorsunuz onun işitme cihazı alıcı oluyor. Direkt öğretmenden öğrenciye ses hiçbir kayba uğramadan ulaşmış oluyor. Eğitim için önemli bir sistem. Bir de cerrahi olarak yaptığımız kemiğe implantlı işitme cihazı var. Bu daha

(18)

çok iletim tipi işitme kaybı yani dış kulak sorunu olanlar, orta kulak problemi olanlar yani sinirsel tipe kadar olanlarda işe yarayan bir cihaz. Kemiğe implante ediliyor ve kemik tümden uyarılarak nörosensoralial sisteme geçiş yapılıyor. Ama bu tabi ameliyatla takılan bir cihaz. Kemiğe bir implant konuyor ve dışarıda yine işitme cihazının benzeri özellikte bir işlemci var. Aynı şekilde mikrofon sesi alıyor, işlemciden geçiriyor ve kafa kemiğine implante edilmiş araca vererek sesin daha iyi duyulmasını sağlıyor. Belirli koşullar ve kurallar dahilinde uygulanabilecek bir şey. (Görsel örnekler gösteriliyor.) Bu daha iyi bir teknoloji bu da kemik yolu işitme kayıplarında kullanılan bir şey. Burada küçük bir implant var, yine kemik yoluyla sesimizi alıyor. Çok küçük bir kablo vasıtasıyla getiriyor. Burada bütün bir kafa kemiği titreşmesi yerine vücudumuzun en küçük kemiği stapesin titreşmesini sağlıyor. Gelişen bir teknoloji. İletim tipi işitme kayıplarında kullandığımız bir sistem. Belki daha çok duyduğumuz ise cochlear implant. Cochlear implant özellikle duyma kaybı olan çocuklarda şu anda en çok yaptığımız işlem. Belki şunu hatırlatmak lazım: Bu cochlear implant uygulanan çocuklar ileri düzey işitme kaybı olanlar. Yani orta veya işitme cihazından fayda görecek çocuklara uygulanan bir sistem değil. Şu anda elimizde 24 kanallısı var. Bunu kullanıyoruz. İç kulak sistemini feda ediyoruz. Onun yerine elektrotlar yardımıyla elektriksel uyarıma çevrilmiş sesi direkt iç kulağa veriyoruz. İki parçadan oluşuyor. Dış parça ve iç parça. Dış parça yine bir işitme cihazı gibi. Sesi alan mikrofon, ses işlemcisi ve bu sesi elektriksel enerjiye çeviren bir ara çip vasıtasıyla iç parçaya iletiyor. İç parçada bir anten var ve bu antenden alınan sesler elektrotlara direkt elektrik enerjisi olarak yollanıyor. Şu gördüğünüz iç parça ve dış parça (görsel örnekler gösteriliyor) birebir işitme cihazına benziyor. Tek farkı içeriye bir hoparlör değil de, bir transistör de diyebiliriz, bir anten yardımıyla iç parçaya elektriksel enerjiyi iletiyoruz. Bu iç kulak feda ediliyor yani hiç duymayan birisi için yapılan bir işlem. İç kulak bir daha kullanılmaz hale geliyor. Elektrotlar

(19)

buraya yerleştirilerek elektriksel enerji iç kulaktaki sinir uçlarına ulaştırılıyor ve beyne ses iletiliyor. Bu ses tabi orijinal bizim şu an duyduğumuz ses gibi değil. Bildiğiniz gibi sesin içinde en çok kullandığımız 500 ile 2000 frekans arası. Bunların arasında 1500 frekans var. Biz bunları 8000’e doğru düşünürseniz 8000 tane ayrı frekans var. Biz bunları 24’e indiriyoruz ve bu 24 kanaldan da elektriksel olarak beyne yolluyoruz. Farklı bir ses çıkıyor o yüzden de bu çocukların iyi bir eğitime ihtiyacı var. Tabi cihazın ne zaman takıldığı, endikasyonları, bunların hepsi ayrı birer konuşma. Cihaz ameliyatla takılıyor. (Cihaz görselleri gösteriliyor) Bu iç parçası, bu kısım iç kulağa uzanıyor. Burada dış parçada anten yardımıyla alınan uyarımlar iç kulağa iletiliyor. (Bu uygulamanın yapıldığı bir örnek görseller üzerinden gösteriliyor). Dış parçadan alınan sesler iç parçaya iletilerek hiç duymayan kişiye ses duyuruyorsunuz. Bu da çok önemli bir gelişme. 12 aylık ve daha büyüklere yapılıyor. Bileteral işitme kayıplarında, ileri derece işitme kayıplarında uygulanıyor.

İşitme cihazından fayda görmemiş olanlara yapılıyor. Bu çocukların işitme cihazını tolere etmesi lazım. Çünkü kafasında bir cihaz taşıyacak, işitme programına katılması gerekiyor. Başka bir kontraendikasyon durumu olmaması gerekiyor. Ailelerin motive olması gerekiyor. Çünkü bu eğitimin kaç yıl, kaç ay süreceği belli olmuyor. Kaç yaşında takıldı, konuşmayı öğrendikten önce mi takıldı, konuşmayı öğrendikten sonra mı kayıp oldu da takıldı? Bildiğiniz gibi bütün ameliyatlarda olduğu gibi burada da komplikasyonlar var.

Beyin sıvısı kaçağından menenjite kadar komplikasyonlar, yüz felcine kadar komplikasyonlar olabiliyor. Ancak yine de bu komplikasyonlar çok sık görülen komplikasyonlar değil, %5’i geçmiyor. Beyin sapı implantı da iç kulağı olmayan çocuğa beyin sapına direkt elektriksel enerjiyi vermek üzerine kurgulanmış bir implant sistemi. Yine ses elektriksel enerjiye dönüştürülüyor. Beyindeki duyma sinirinin girdiği noktaya bir implant yerleştirilerek ses bu yolla yollanıyor. Ancak bu seslerin ne kadar fonksiyonel olduğu zaman içinde ortaya çıkacak.

(20)

Ciddi eğitim gerektiriyor ve daha komplikasyonlu bir beyin ameliyatı gibi düşünebilirsiniz, bir işlem. Benim anlatacağım bu kadar teşekkür ediyorum beni dinlediğiniz için.

FULYA YALÇINKAYA:

Kulak, burun, boğazcılar işitme kaybı ve konuşma gecikmesi olan çocukların tanımlamada ilk uğradıkları yer.

O yüzden sizin bu konuda bilgilenmeniz bize gelecek çocukların erken tanılanmasında çok yardımcı olacak. Ben Fulya Yalçınkaya Hacettepe Üniversitesi Odyoloji Bölümü’nden, Ankara’dan İstanbul’a geldim. Şu anda Biruni Üniversitesi Odyoloji bölüm başkanıyım.

Geldiğiniz için teşekkür ederim. Benim en çok vurgulayacağım konu, erken tanı erken eğitsel tedavi. Ben eğitimi eğitim olarak değil eğitsel tedavi olarak görüyorum. Bu nedenle bu kelimeyi kullanıyorum.

Vakit kaybetmeden size bu panele katkıda bulunacak kendi fikrimi söylemek istiyorum. Çocuklarla yapacağımız iş çocukların ilkokulda birinci sınıfta taranması. Ben her çocuğun taranması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bir çocuk ilkokula hazır mı değil mi değerlendirilmeden teste gidiyor. Ben yasada “ilkokula hazır mı testi”nin konulmasını, bu testten geçen çocukların okula girmesini istiyorum. Ama bu testin çok bilimsel olmasını tavsiye ediyorum.

Çünkü herhangi bir testi, uluslararası kabul görmeyen bir testi kullanmamızın sakıncaları var, o yüzden uluslararası bir testi kullanmayı öneriyorum. Testler bende, yurt dışından getirdim, adapte ettim. En az 4 yıldır bende. Bu güne kısmet olacak inşallah.

Tarama testleri istiyorum. İşitme taraması anlamında değil bu tarama, okula hazır mı anlamında. Okula gittikten sonra çocuklarda akademik beceriyi etkileyen faktörler ne? Bunun taramasının testi var. Bunun taranmasını rica ediyorum. Bunun dışında işitmenin her türlü ortamda taranması testi var. Sessiz ortamda, gürültülü ortamda, çok girdili uyarı ortamında, dikkat süresini ve iletişimini değerlendiren bir form var. Bunlar taranıyor ilkokullarda. Çok zeki olup da ilkokula gelmiş fakat dikkat dağınıklığı, dinleme güçlüğü yaşayan çocuklar var. Ben en çok bunun için geldim buraya. Fark ettirmek, dikkatinizi çekmek

(21)

için. Bu çocukların zekaları normal, gelişimleri normal fakat işitme kayıplıymış gibi davranıyorlar. Çünkü öğretmen ders anlatırken devam eden konuşmayı takip edemiyorlar. Cam açıkken gürültü girdiği için sistem bozuluyor, işitme sistemleri veya koridor kapısı açıkken ses girdiği için öğretmeni anlamadıklarını anlayamıyorlar.

Çünkü kulaklarına gelen ses konuşma dışında her türlü sese benziyor.

Yani gürültü şeklinde bir ses gidiyor kulağına çocuğun bu yüzden öğrenemiyor. Herkes otursun dediği için öğretmen oturuyor fakat fıkır fıkır yerinde duramadığı için de öğretmen dikkat dağınıklığı zannediyor, hiperaktivitesi var zannediyor. Sürekli böyle aşağılandığı için yani tanımlandığı için de çocuk gerçekten hiperaktif ve dikkat dağınıklığı özellikleri sergiliyor. Bu çocukları sonra özel eğitime yolluyorlar dinleme güçlüklerinden dolayı. Ama dinleme güçlüğü, dikkat dağınıklığı var diye değil de öğrenme güçlüğü var diye yolluyorlar. Oysa bu çocuklar zeki çocuklar. Bunun İngilizcesi Central Auditory Processing Disorders. Naçizane Türkiye’de tek eğitimini alan benim Amerika’da, ustasından aldım eğitimini dört ay. Testleri de yanımda getirdim. Hepsini sağ olsun hocalarımız verdi. Ben o yüzden ilkokullarda kulak taramasını istiyorum. İlkokulda sentral işitsel işlemleme fonksiyonun taranmasını istiyorum. Ne demek sentral işitsel işlemleme? Bir perifere kadar işitiyoruz. Dış kulak, orta kulak, iç kulak oraya kadar perifer, ondan sonra sentral. Sentral nedir? Her iki kulağa aynı anda farklı cümle gelmek demek. Biz zaten ilkokulda ve dışarıda dolaşırken bir 6 yaş 7 yaş çocuğu her neyse hepsinin kulağına tek ses gelmiyor, yani aynı anda farklı sesler geliyor.

İşte Ayşe’nin sesi geliyor, manavın sesi geliyor, konuşmaları geliyor ama biz ayırabiliyoruz normal bir işitmeye sahip olduğumuz için onları ayırıyoruz, sadece bize gelen uyarıyı seçip cevaplıyoruz. Ama onlarda hepsi karışıyor, hepsi beyne gittiği için işitsel algı güçlüğü yaşıyorlar.

Devam eden konuşmaları anlayamıyorlar. Öğretmenlerin dikkatinden kaçıyor. Birebir anlıyorlar çünkü teke tek anlıyorlar. Sessiz ortamda anlıyorlar. Devam eden konuşmaları kaçırıyorlar. Bir de konuda yeni

(22)

bir kelime, yeni öğrenecek bir şey varsa kaçırıyorlar ve tekrarla öğreniyorlar. Biz bu çocukları yakalamak istiyoruz. Sentral işitsel işlemleme güçlüğünü. Buna işitme kaybı deniyor. Fakat işitme kaybı periferde değil sentral yollarda bir yerde. Şimdi sentral 5 yaşından önce değerlendirilemiyor. Sentral testlerde … göre değerlendirilen bir test bu. Hiç bir zaman dil testiyle yapamıyorsunuz sentral testleri.

Çünkü bilateral gidiyor kulağa aynı anda aynı uyarı geliyor. Oysaki sağ kulağa ayrı, sol kulağa ayrı uyarı gelmesi lazım aynı anda ki biz hemisferde nasıl değiştiğini değerlendirelim. Çünkü konuşma senkronizasyondur. Tüm sinirlerin aynı anda bir fonksiyon için aynı dakikada işleme katılmasıdır. Fakat bu çocuklarda görme önce, işitme arkadan geliyor. Senkronize olamadığı için de konuşma gecikiyor, dil öğrenme gecikiyor, sınıftaki bilgileri öğrenme gecikiyor.

Ama bunu öğretmen hiperaktiflik, dikkat dağınıklığı, öğrenme güçlüğü olarak tanımladığı için bu çocuklar bugüne kadar harcandılar.

O yüzden hep birlikte bir proje vermeye sizi davet ediyorum bütün ilkokul birinci sınıfların taranıp, üç tane formumuz var elimizde tek sayfa. Sentral işitsel işlemleme güçlüğü olanlara uygulanıp, onların üst testlere alınması veya o testlerde başka bir güçlük var diyelim ki uygun yerlere yönlendirilmesini talep ediyorum. RAM diyorsunuz çok anlamıyorum bu konulardan ama oradaki testlerin ve değerlendirmelerin yetersiz olduğunu düşünmüyorum. Onların bir suçu olmadığını sadece ellerindeki bilgilendirmelerin bu kadar olduğunu biliyorum. Ama bunun bilimsel tarafının çok ağır bastığı için bizim bilimsel bir komite tarafından değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü hakikaten herhangi birisi sentral işitsel işlemleme güçlüğü tanısı koyamaz. Çünkü belirtileri dikkat dağınıklığı ile karıştığı için öğrenme güçlüğü diye tanılayabilir çocuğu. İkinci olarak da eğitim yöntemlerinde sessiz ortamlarda eğitim verilmesinin bir çocuk için yapılacak ikinci bir özür olduğunu düşünüyorum. Çünkü biz buraya çıkıyoruz bir sürü konuşma var, bir sürü kişi var. Biz evrende büyüyoruz evde tek başına büyümüyoruz. O yüzden verilen

(23)

özel eğitimin yanlış olduğunu düşünüyorum. Hatta özel eğitimin bir gün kalkacağını ümit ediyorum. Benim bulduğum bir program var konuşturan, işitme, dil ve konuşma gelişimi kazandıran bir yöntem var. Bu yöntemi şöyle buldum: İlk bulan Türküm dünyada eğitim konusunda bir yöntem bulan. Bu da çocuk gelişimci olmamdan kaynaklanıyor. Backgroundum çocuk gelişimi benim. Bir işitme Allah nasıl yarattıysa o işitme sisteminin kodlanmasının aynısının eğitim programını hazırladım. Yani benim bulduğum bir şey değil Allah’ın yarattığı bir sistemin aynısını bir eğitim programıyla ortaya koydum.

Bu tabi bana sunulan bir fırsattı. Çok fizyoloji, anatomi ve kulakla iç içe olduğumuz için işitme nereye gider, kaç saniye orada bekler, sonra kime uğrar, çapraz yapar sonra tekrar temporal lob işitme bölümü nereye gider bunu çok iyi öğrenince program kendisi çıkıyor ve backgroundum çocuk gelişimi olduğu için daha çabuk çıktı. Çok hızlı konuşturuyor çocukları. Ortalama 4 ayda sistemi çalıştırıyor.

Ortalama 8 ayda da konuşturmaya başlıyor. Şimdi diyeceksiniz ki çok iddialı. Ben en az 3000 çocuk baktım 3000’ini de böyle konuşuyorsa o zaman bu program geçerlidir dedim ve yayınladım. International Advanced Otology dergisinde de yayınlandı. Fulya Yalçınkaya diye girdiğinizde görebilirsiniz. Konu benim bunu yazmam değil, benim zaten görevim devlete hizmet etmek. Konu şu, çocukluğunu yaşayamayan bir çocuk asla ilerde yaşam kalitesi olamaz, yetişkin olamaz, iyi iletişim kuramaz. Çünkü çocuklar eğitim kapılarında akşama kadar anne ve babayla bekliyorlar. Eğitimin kapısında bekliyor, eğitimden içeri giriyor, orda vakit kaybediyor, eve gidişleri akşam oluyor, çocuk arkadaşlarıyla oynamadan gün bitiyor.

Oynamayan çocuk asla ve asla normal bir kişi olamaz. Ne kendisi normal olur, ne çocuğu normal olur. Hep bir bozukluk, problem olur.

Çocukların oynayarak büyümesi lazım ama bu çocuklar özel eğitim kapılarında oynamadan büyüyor. İlk önce bunu çözmemiz lazım. Bir saat eğitim olamaz dikkat süresi 20 dakikadır. Bu çocuklara işkence yapılıyor. Ben bunlarında değiştirilmesi gerektiğini düşünüyorum.

(24)

Bunun dışında belirtmek istediğim eğitim yöntemlerinde hep dile ağırlık veriliyor. Bu çok yanlış. Bütün her yerde özel eğitimi gözlemliyorum. Dil eğitimi verilmez işitme engelliye, işitme eğitimi verilir. İşitmenin kodunun çözülmesi gerekir. O yüzden 4 yılda konuşuyor, 5 yılda konuşuyor. Yazık bu çocuklara, devletimize de yazık, anne-babalara da yazık. Onlar süre uzadıkça daha çok acı çekiyorlar. Ne zaman rahatlıyorlar, ilkokula yollayıp normal okuduklarında. Ama dil eğitimiyle olmaz. İşitsel kodun çözümü eğitimidir. Çünkü işitme cihazı, implant sesi yükseltir, dili anlamayı öğretmez. Niye dil eğitimi veriyorsunuz o zaman? İşitmenin kodunu çözme eğitimi verdiğinizde zaten analiz edeceği için dinleme yoluyla kendisi öğrenecek. Eğitim yöntemlerinde buna ağırlık verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bir de son olarak çok gözlediğim ve üzüldüğüm bir durum var artikülasyon eğitimi veriyorlar işitme kayıplı çocuğa daha bir haftalık takmış cihaz veya üç aylık takmış. Beyin sesi ayırt etmeden neden artikülasyon eğitimi veriyorsun, ağızdan sesi çıkartıyorsun. Bu yanlışı bütün kurum yapıyor. Lütfen bunu kaldıralım.

Beyin sesi ayırt etmeden ağız artiküle edemez. Daha dinleme kazanılmamış bile. Lütfen eğitim kurumlarında artikülasyon eğitiminden vazgeçilsin. Bunu da özellikle rica ediyorum. Hakikaten boşa giden bir zaman. Hiçbir şekilde düzelmez. Teşekkür ediyorum.

Sorularınız varsa bekliyorum.

NAZENİN İPEK:

İşitme kaybı derecelerinden bahsedeceğim daha sonra da sonradan oluşan işitme kaybına ve gürültünün etkisine değinmek istiyorum. Asıl alanım fizik olduğundan dolayı benimle daha alakalı şeyler anlatmak istedim. İşitme kaybı tanımından başlarsak, bireyin iletişim, çevreye uyum, bilişsel gelişim gibi toplumsal hayatta büyük öneme sahip özellikleri kazanmasına engel olan bir durum olarak tanımlayabiliriz. İşitme kaybı nedenleri temel olarak iki sınıfa ayrılmaktadır. Bunlar çevresel ve genetik olarak. Çevresel nedenler işitme kayıplarının yaklaşık olarak % 40-50’sini oluşturmaktadır.

Türkiye’de ise işitme kayıplı olguların yaklaşık % 23’ünü çevresel

(25)

nedenli işitme kayıpları oluşturmaktadır. Sesin şiddet birimi desibeldir.

İnsan kulağının duyabildiği en küçük ses 0 desibel olarak kabul edilmektedir. Bunu frekans açısından değerlendirirsek genç ve sağlıklı bir insan kulağı 16 hertz ile 21 hertz arasındaki seslere duyarlıdır.

İşitme kaybının dereceleri 0-15 desibelde normal işitmedir. Burada işitmede herhangi bir sorun yoktur. 16-40 desibel aralığında çok hafif derecede işitme kaybı vardır. Burada yaprak hışırtısı, fısıltı gibi sesleri tam olarak algılayamayabilir. 41-55 desibelde hafif derecede işitme kaybı, 56-70 desibelde orta derece işitme kaybı yaşanır.

Burada birey cihazla duyabilir. 71-90 desibel aralığında ileri derecede işitme kaybı yaşanmaktadır. Burada birey konuşulanları duyamaz, çevredeki şiddetli sesleri duyabilir. 91 desibel ve üstündeyse çok ileri derecede işitme kaybı vardır. Kişi konuşulanları duyamaz yine ve çok aşırı şiddetteki sesleri duyabilir. Gürültüden bahsedersek, gürültü çağımızın önemli endüstriyel ve çevre sorunlarından biridir.

Geçici ve sürekli işitme kayıplarına yol açar. Ülkemizde en sık rastlanan meslek hastalığı da gürültüyle oluşan meslek hastalığıdır.

Bu tür işyerlerine örnek vermek gerekirse; pompalar, kompresörler, türbinler, vantilatörler, jet motorları, vanaların sıvı ve gaz iticileri, fırın ve motorların ateşleme gürültüleri, transformatörlerin ve dinamoların yarattığı manyetik sesler, bölme, perçinleme, çakma makineleri ile kesici, ezici, biçim verici makinelerin sesleri, çevirici dişli, motor ve makinelerden gelen titreşim ve sürtünme sesleri, bunların hepsi birer gürültü kaynağıdır. İlgili iş kollarında çalışanlara da önemli derecede zarar verebilmektedir. Gürültünün dozu ve işyerindeki gürültü düzeyini anlık olarak ölçebilmemiz için işyeri ortam dozimetreleri ile kişisel dozimetreler gibi cihazlarla ölçebilmekteyiz anlık sesin dozunu. Gürültünün oluşturduğu işitme kaybı tipleri sürekli ve geçicidir. Geçicide kısa bir süre sonra kişi tekrar duymaya başlar belli bir saat sonra ama sürekli işitme kaybı önemlidir. Çünkü geriye dönüşü yoktur. Kulakta yüksek düzeyde 80 desibelden fazla sese uzun süre maruz kalındığında sürekli işitme kaybı yaşanabilir. 6331

(26)

sayılı iş sağlığı ve güvenliği kanununun gürültü yönetmeliğine göre maruziyet değerleri verilmiştir. Maruziyet eylem değerleri en düşük 80 desibel, en yüksek ise 85 desibeldir. Maruziyet sınır değerleri 87 desibeldir. Eylem değerlerinde kulak koruyucuları göz ardı edilmiştir.

Sınır değerleri de kulak koruyucu ile beraber verilmiştir değer. Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğünde meslek hastalıkları sitesinde gürültü zararlarının meslek hastalığı sayılabilmesi için gürültülü işte en az iki yıl, gürültü şiddetinin 80 desibelin üstünde olan işlerde en az 30 gün çalışmış olması gerekmektedir. Bazı seslerin şiddetleri verecek olursak; maden ocakları 115-130 desibel, ağır işletmelerin 105-115 desibel, genel atölyelerin 90-100 desibel, çelik endüstrisi 100-115 desibel, tekstil endüstrisi 95-115 desibel, normal bir büro ortamı da 65 desibeldir sesin şiddeti. Gürültüden kaynaklı işitme kaybını önleme yöntemleri, tıbbi ve teknik korunma olarak ikiye ayırabiliriz.

Teknik korunmada gürültüyü azaltmak ya da yok etmek için üç temel yaklaşımımız vardır. Bunlardan birincisi gürültünün kaynağından çözümlenmesi, yani ikame yöntemi, gürültü çıkaran işlemin daha az gürültü çıkaran bir işlemle değiştirmek olabilir. İkinci bir yöntem, yansıma kaynaklarının ortadan kaldırılması olabilir. Yani sesin havada yayılmasını önlemek için ses emici engeller kullanılması gibi. Üçüncü bir yöntem gürültünün etkisine maruz kalan kişide alınması gereken önlemler olabilir. Bunları kişiyi sesi izole edilmiş ayrı bir bölmeye alarak yapabiliriz. Bunun dışında çalışma süresinin kısaltılması olabilir.

Üçüncü olarak da etkin, kişisel koruyucu kullanmak ile bu önlemi alabiliriz. Bunlar için de bu koruyuculara örnek verirsek; örneğin pamuk, parafinli pamuk, cam pamuğu, kulak tıkacı ve kulaklık, en iyi azaltmayı sağlayan kulaklıktır. Tıbbi korunmada ise birçok çalışanın etkilendiği bir ortamda başka bir çalışanın etkilenebilmesini düşünmek adına herkesin sağlık kontrolünden geçmesi gerekir. Bu sebeple işe girişlerde odyogram alınmalı ve her 6 ayda bir de bunun kontrolü yapılmalıdır. İş kazalarına karşı eğer tedbir alınabiliyorsa gürültülü işlerde sağır ve dilsizlerin çalıştırılması düşünülebilir. Yüksek etkin

(27)

değeri aşan gürültüye maruz kalan kişi işitme testi yapılma hakkına da sahiptir. Teşekkür ederim.

GÜLER DAĞIDIR:

Ben işitme engelli annesi olarak konuşacağım.

Yirmi bir yıldır işitme camiasının içinde biri olarak konuşacağım bugün. Konuşmaya çalışacağım daha doğrusu sizin karşınızda hocalarımın karşısında. Biz tıbbi konulara girmeyeceğiz de biraz duygusal konulara gireceğiz galiba. Hem dernek başkanı olarak hem de bir anne olarak bu konulara gireceğiz. Öncelikle erken tanı konusunda konuşmak istiyorum. İşitme engelli bebeklerin doğdukları andan itibaren işitme taramalarının, işitme testlerinin yapılması çok önemli. Özellikle hamilelikte annelerin uyarılması bu konuda… Şöyle bir algı var toplumda benim ailemde işitme engelli yok veya herhangi bir engelli yok o yüzden çok da gerekli değil deyip bunları kulak arkası ediyorlar. Biz dernekte yaptığımız bir çalışmada, devlet işitme tarama cihazlarını mecburi koymuş ama inanın Anadolu’nun birçok yerinde 14-15 bin lira gibi fiyatları vardı bu cihazların. Biz bir proje kapsamında bunu alıp hastanelere vermeyi düşünmüştük ama olmadı.

Bu cihazları alıp hastanelerin ücra bir köşesine atıl durumda bıraktıklarını gördük. Bu bizleri çok üzdü. Aileler talep ettiği sürece işitme testlerinin yapıldığını gördük. Bu konuda testleri yapan kişilerin çok yetersiz olduklarını gördük. Şimdi çok iyi cihazlar çıktı.

21 yıl önce ben bir travma yaşadım anne olarak. Oğlumun 21 yıl sonra hala neden işitme engelli olduğunu bulamayan iki üniversitenin tartışmasını yaşıyorum. Birçok vakayla karşılaşıyorum. Bunların yaşanmaması için bu kişilerin iyi yetiştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. İlk üç ay içerisinde işitme taramasının yapılıp, özellikle ABR testi dediğimiz testin yapılması çok daha net sonuçların çıkmasına neden oluyor. Bir odyo cihazıyla yapılan testin çok verimli olmadığını gördük. Bu sürecin çok iyi değerlendirilmesi gerekiyor.

Biz gittiğimiz her yerde ailelerden, okullardaki öğrencilerden rica ediyoruz. Lütfen çevrenizde hamile kişi varsa bebek doğduğu andan itibaren işitme testinin yapılması konusunda özellikle ricada

(28)

bulunuyoruz. Bu konuda toplum bilinçlenirse…. Erken tanı bizde çok önemli arkadaşlar. Ne kadar gecikirsek o kadar zarara uğruyoruz, zaman kaybetmiş oluyoruz. Erken tanıyı geçtikten sonra bebeğimizin işitme engelli olduğunu öğrendik. Tabi bir travma yaşıyoruz biz aileler olarak. Bana söylenen aynen şuydu: İstanbul’da 17 tane Kulak Burun Boğaz uzmanı gezdim. Çocuğun tamamen sağır ve dilsiz hiçbir şey duymayacak, hiçbir şey konuşamayacak. Yaşadığım travmayı düşünebiliyor musunuz? Bir gecede eşimin saçları bembeyaz oldu.

Ben 7 ay krizlere girdim. Eve çocuğumla kendimi kapattım. Özellikle bu konuda çok rica ediyorum devlet yetkililerine çocuklar, bebekler işitme engelli olduktan sonra bir danışman atanmalı. Ailelerin doğru yönlendirilmemesi, birdenbire paniklememize neden oluyor. Ben burada doktorları suçlamak istemiyorum ama kendi yaşadıklarımı anlatmak istiyorum. Bir anne olarak 21 yıldır bunun mücadelesini veren 6 yıldır da dernek başkanı olarak yüzlerce karşılaştığım, ailelerle yaşadığım, dinlediğim sıkıntıları bugün sizlerle burada paylaşmak istiyorum. Gerçi en etkin de ben mi olmalıyım bu konuda? Çünkü artık devletin bir şeyler yapması gerektiğini, eğer bu çalıştay oluyorsa bizim söylemlerimizin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Siz kulak yapısını anlatabilirsiniz, tıbbi konuları anlatırsınız. Bu kadar uzmansanız buyurun yapay kalp yapılıyor, yapay kulak da yapın, bizim çocuklarımızın işitme kaybını önleyin. Ben bunları dinlemek istemiyorum arkadaşlar. Çok özür dileyerek söylüyorum. Ben 21 yıldır bunun mücadelesini veriyorum ama bir adım yol kat etmiş değiliz henüz. İşitme cihazları konusuna gelince, tutturabildikleri işitme cihazlarını çocuklarımıza veriyorlar. Düşünün 6 yılda 700 tane işitme cihazı dağıttım. Yardım vakfı gibiyim. Şunun mücadelesini veriyorum. Her işitme kaybı oranına uygun işitme cihazıyla cihazlandırılması. 90 desibel ve üzeri sensorinöral çocukların özellikleri olmayan, o özellikleri taşımayan cihazla cihazlandırılmasına karşıyım. Birkaç firmaya savaş açtım. Benimle görüşmek istemiyorlar.

Kapıdan içeri sokmuyorum. 90 desibel ve üzeri işitme kaybı olan

(29)

çocukların ve özellikle bebeklerin cihazlandırılması, çok iyi cihazla, sesleri ayrıştırma özelliğinin olması, çift mikrofonlu olması. En basitini söyleyeyim: Kulak kalıbının çocuğun kulağına çok iyi oturması lazım.

Kulak kalıpları bile alerji yapıyor, çocuklar çıkarıp atmak istiyorlar, takmak istemiyorlar. Belli yerler var, o yüzden doğru cihazlandırılması gerekiyor. Ailelerimiz şunu söylüyor: 2.500 liralık cihaz da aynı 1.000 liralık cihaz da aynı. Devlet bana bunun 850 TL’sini karşılıyor, 150 TL’si kalıyor geriye, ben bunu zaten öderim. Gideyim ben bu cihazı alayım diyor. Yok böyle bir şey. Çocuğun hiç işine yaramıyor arkadaşlar. Örnek vereyim kendimden, 21 yıl önce çocuğum işitme engelli olduğunda Allah’ın da yardımıyla çok dua etmiştim. Çok da inanmıştım. Çocuğumun başka problemleri de vardı. Her doktorun söylediği şuydu bu çocukta hiçbir şey olmaz dediler. Bugün üniversitede okuyan bir işitme engelli oğlum var. Bunu başardım bu yüzden bu çocukları kurtarmak adına, güzel yerlere getirmek adına.

İşitme engellilerimiz üniversitelerde okuyamıyorlar. Bugün bunun mücadelesini veriyorum her üniversiteye giderek. Oğlum grafikerlik bölümünde okuyor, Şişli Meslek Yüksekokulu’nun. Bölüm hocası çokbilmiş tabirini kullanmış benim için. Kullansın hiç önemli değil.

Ama ben şunu söylüyorum: Çocuğum okuduğunu anlamıyor.

Anlamadığı için de size geri dönüş yapamıyor. Evet çok iyi cihaz kullanıyor olmasına rağmen 90 desibel, 117, 115 desibel işitme kayıplı yani sınıra yakın bir çocuğa sahibim. Buna rağmen üniversitede okutuyorum. Normal çocuklar arasında okuttum, yetiştirdim. Şunu söyledi üniversitenin öğretim görevlisi: Nasıl olur Güler Hanım, buraya kadar nasıl gelir? İnanın ki kendi mücadelemle, çocuğum ve benim mücadelemle. Hep şunu söylüyorum ailelere toplum bizi kabul etmiyor. Biz toplumun içine girmek için kendimiz mücadele vereceğiz.

Bunu gördüm yaşadığım süreçte. Özellikle cihazlandırma konusu, iyi cihazlandırma konusu ve sonrasında eğitim. Maalesef ki rehabilitasyon merkezleri zaten berbat durumda. Diyorum ki iki ay giden çocuğu derneğe çağırıyorum. Gözlem altına alıyorum bu çocukta bir gelişme

(30)

yok arkadaşım, alıyorsun bu rehabilitasyon merkezinden, işitme engelliler alanından mezun olan kişilerin eğitim verdiği rehabilitasyon merkezine götürüyorsun diyorum. Bu sefer rehabilitasyon merkezleriyle karşı karşıya kalıyorsunuz. Rehberlik Araştırma Merkezleri (RAM)’lar da berbat durumda. Özel eğitimcileri çok yetersiz. Okullara özel eğitimci göndermiyorlar. İnanın ki dernekçilik yapamıyorum, okullara gidip öğretmenlere işitme engellileri anlatmaktan. Her dersin eğitimcisine bazen sağ olsun okullar yardımcı oluyorlar, tüm derslerin öğretmenlerini toplayıp toplantı düzenliyorlar.

Şunu söylüyorum bu çocuklar her şeyi alamazlar, her şeyi duyamıyorlar.

Ağır işitme kayıplılar sessiz harfleri p, r, s, ş, t… seslerini duyamıyorlar.

Az önce Fulya hocam dedi ki dinlemeyle ilgili ben bunu çok güzel yaptım. Anadolu Üniversitesi mezunundan eğitim aldırttığım çocuğuma. 6 ay sadece dinlemeyi yaptık hocama orda katılıyorum.

Bunun için başardık bugün. Bunu yapamayan birçok insan var. Ben 21 yıl önce saati 40 milyon TL’ye olan ders aldırttığım için şanslıyım.

Ama bunu yapabilecek şansta olanlar yok. O yüzden rehabilitasyon merkezlerinin bu konulara çok eğilmesi gerek. RAM’ların okullara özel eğitimcileri göndermeleri gerektiğini düşünüyorum. 15 gün uyum sağlayamadı çocuğunuzu hem okuldan alın şeklinde bize tebliğler geliyor. Biz bunların yaşanmasını istemiyoruz. Bizim sıkıntılarımız çok ciddi. Bizim okullarımız kapanıyor. Mimar Sinan İşitme Engelliler Okulu dün Büyükçekmece’ye gönderildi. Biliyor musunuz Sarıyer’den öğrencim gidiyor 3 saatte ve buna kimse sesini çıkarmıyor. Vezneciler İşitme Engelliler Okulu rant alanı olarak kullanılmak amaçlı okul boşalttırılmak isteniyor. Dünden beri ben uyku uyumuyorum ailelerin feryatları yüzünden biliyor musunuz?

Bizim sesimizi duyan hiç kimse yok. O yüzden ben burada tıbbi şeyleri dinlemek istemiyorum. Bizim gerçek sıkıntılarımızı dinleyin, bilin.

Benim 21 yaşındaki oğlumu hala babası bile anlamış değil. Bazen oğlum 15 yaşındaki çocuk gibi davranabiliyor. Kelime dağarcıkları az olduğu için, algılamaları zor olduğu için algıda problem yaşıyorlar.

(31)

Bizim çocuklarımıza çift engel tanısı konuluyor, zihinsel engelli-işitme engelli tanısı konuluyor. Bu ne kadar yanlış bir şey. Ben krize girdim bunu duyduğumda. Hangi testi yaptın hocam dedim. Sen benden daha mı iyi biliyorsun dedi. Ligter testi dediği testle benim çocuğuma on dakikada zihinsel engelli tanısı koyabiliyor RAM’daki yetkili.

Cochlear implantlı çocuklarımız işitme engelli okullarına gönderilme kalkışılıyor. İşitme engelli okullarında aileler cihazlandıramadıkları için çocukları ve doğru cihazlandıramadıkları için ve cihazsız olan çocuklar işaret diliyle konuştukları için cihazsız çocuklar da kolay yolu seçip hemen iki dakikada işaret dilini öğreniyorlar. İki günde de benim oğlum öğrendi, geri aldık normal okula verdik. Böyle olduğu için çocuklarda dil gelişimi gelişmiyor. Cochlear implantlı gelişmeye elverişli çocuğu siz bu çocukların arasına koyarsanız bu çocuktan hiçbir şey olmaz. İşaret diliyle konuşan bir çocuk olarak çıkar. Biraz ilköğretimdeki sıkıntılardan bahsetmek istiyorum. Nasıl bir eğitim sistemi olması gerektiğinden bahsetmek istiyorum. Ben Avrupa’daki sistemi de inceledim. Avrupa’da şöyle bir sistem var. İşitme engelli çocuk işitme engelli olduğu tespit edildiği anda aile ile birlikte alınıyor, çocuk cihazlandırılıyor. En iyi cihazla cihazlandırılıyor ve bütün ücreti devlet karşılıyor. Bizdeki miktarları bilenler var orayı çok karıştırmak istemiyorum. Bunun için de devlete savaş açmış durumdayım maalesef. Cochlear implant firması kime yakınsa bu hükümette o cochlear implantın 45 bin lirasını karşılayan devlet kulak arkası cihazın 2 bin lirasını karşılamıyor efendim biliyor musunuz bunu da ve sıraya konuldu cochlear implant ameliyatları keşke her çocuğa yapılabilse buna karşı değilim. Çift taraflı cochlear implanta karşıyım.

Dernekler bunun için imza kampanyası düzenlediler ama ben karşıyım. Tıp gelişiyor ben umudumu kaybetmiyorum. Cochlear implant ameliyatında geri dönüş yok. Beynin duyma noktasına girişimde bulunulduğu için, geri dönüşü olmadığından dolayı bir tarafın rahat bırakılması gerektiğini düşünüyorum. Ben daha iyi bir şey yapılıp çocukların daha güzel duyabileceklerini umut ediyorum.

(32)

Çünkü o çiplerin bozulma anında tekrar açılıp ameliyatla yerine konulması gibi şeyler anlattılar, pek benim kafama yatmadı açıkçası bir anne olarak. Uzman olarak bilmiyorum sizlerin kafasına yatmış mıdır? Cochlear implantlı olan çocuklarımız biraz daha şanslılar.

Bizimkiler kulak arkası cihazlardan ses dış kulak, orta kulak, iç kulağa giderken o sesler kayboluyor, p, r, s, ş, t ince sesler kayboluyor.

Kelimelerin anlamını bilmedikleri için bu sesler de kaybolunca anlattığınız şeyi birbiri peşine dizip de anlamakta zorluk çekiyorlar.

Bizim sıkıntımız bu. Bizim yapmamız gereken eğitimde, işitme engelli ailesi alınacak, bir danışman atanacak ama işini bilen bir danışman, o çocuğun gidişatını gözlemleyecek, cihaz kullanmasını. İnanın 6 senedir buşon temizliyorum, kalıpların ucunda kulak kirlerini temizliyorum. Bunu bilmeyen annelerimiz var. Kulak yolunu tıkıyor, zaten küçücük bir yerden ses alıyor bunlar. Orası tıkanmış, aile bunu açmayı bile bilmiyor. Hortumlar sertleşmiş, kalıplar yırtılmış neden bir danışman aracılığıyla bunlar anlatılmıyor ailelere. Ben dernek olarak herkese yetemem, tek başıma yetemem. Ne olur birisi de bu konuda duyarlılık göstersin artık. Bunlar bizim her şeyimize engel oluyor. Avrupa’da bu aileyi alıp da şu söyleniyor 3 yaşında:

Çocuğunuzun işaret dili öğrenmesini ister misiniz sizinle birlikte? Aile isteriz derse materyal hazır önünde bizde maalesef öyle bir şey yok.

İşaret dili, yazım dili, konuşma dili hepsi birlikte veriliyor. Hepsi birlikte verildiği için çocuğun işaret diliyle ilgili algılaması gelişiyor, anlaması gelişiyor. Şunu denedik dernekte liseye giden çocuklarımıza, cihazlı çocuklarımıza konuşarak ders anlatıyoruz, derslerine yardımcı oluyoruz. Ama öyle bir noktaya geldik ki anlatamıyoruz, çocuk anlamıyor. Ne yaptık? İşaret diliyle anlattık çocuk anlayıverdi. Orda bunu kullanmanın faydasını gördük. Ama yine de konuşabilecek çocuklarımızın konuşmaya yöneltilmesini rica ediyoruz biz ve mutlaka ailelerin danışmanları, bunu çok rica ediyorum. Çünkü ailelerimiz çok bilinçsiz. Nereye, nasıl yöneleceklerini, gideceklerini bilmiyorlar, sudan çıkmış balığa dönüyorlar işitme engelli çocukları olduğunu

(33)

öğrendiklerinde. Bedensel engelli olduğunu bilse koyar tekerlekli sandalyeye yürütür. Zihinselse evet bundan hiçbir şey beklemem tutar elinden bir yere götürür. Ama bunun fiziki hiçbir engeli yok.

Aile ne yapsın bu çocukla? Kendi annesi bile bilmiyor, kopmuş iletişimleri. Çocuklar ayrı odada, anne baba ayrı odada. Akşam Tuğba bana yazıyor, annesi beni arıyor dernekten çıktı Tuğba eve gelmedi.

Tuğba’ya WhatsApp’tan yazıyorum, annesi mesaj yazmayı bilmiyor, Tuğba sen eve gitmedin mi diye. Evdeyim diye yazıyor. Annesiyle telefonla konuşamadığı için irtibat kuramıyor. Annesi mesaj yazmayı bilmediği için irtibat kuramıyor. Düşünün ben o ikisi arasında irtibat kurmaya çalışıyorum ve Tuğba’nın eve gittiğini öğreniyorum, annesine haber veriyorum. Yok böyle bir şey. Biz bu kadar geri kalmış bir ülke değiliz. Navigasyon cihazları çıkarıyorlar, okullarda tabletler dağıtıyorlar. Lütfen bize de FM sistemi verin. Biz öğretmenlerin sesini FM sistemi ile çok iyi duyuyoruz. 8 bin lira istediler, oğluma alamıyorum üniversitede okuyor, duyamıyor. 5 kelime duyuyor hocam dedim 3 saatlik derste fazlasını duyamıyor dedim, anlamıyor dedim. Sunumlar bir gün öncesi atılıyor. Benim çocuğum ne kadar çalışacak da bu sınavı verecek? Veremez. 4-5 dersten kaldı, ne yapacak bir daha okuyacak. Yapmayın bunu çocuklarımıza. Ne olur biraz işimizi kolaylaştırın. Okullarda tablet dağıtılacağına FM sistemi dağıtılsın diye kampanyası başlatacağım arkadaşlar. Gelin sizde buna destek olun. Doğru cihazlandırılması konusunda destek olun. Bizlerin biraz sorunlarımıza sizler de el atın, sizler de duyarlı olun. Ben işitme kaybı dereceleriyle ilgili hocaların konuştuğu konuda pek bir şey anlamıyorum. Sadece bir anne olarak, bir dernek başkanı olarak konuşmak istiyorum. Bu çocukları toplumdan dışlamayın. Total dediğimiz işaret diliyle iletişim kuran grup zaten dışlanmış gibi. 6 yıldır işaret dili konusunda da mücadele veriyorum. Her yerde önümü kapatmaya çalıştılar buna Milli Federasyon da dahil olmak üzere.

Ama yetiştirdiğim eğitimcilerle bugün üniversitelerde dersler başlattık. Mecburuz. Türkiye de 3-3.5 milyon işitme engelli var.

(34)

Yarısından çoğu total dediğimiz grup. Özellikle bir konuya daha dikkat çekmek istiyorum. Totaller arasında kendisi işitme engelli olan anne babalar, doğan çocukları işitme engelli değilse cihaz takmasını istemiyor. Konuşmasını istemiyor. Bu bir insanlık suçudur. Bunu hiçbir anne baba yapamaz. Sadece ben üzerine düştüm bu konunun. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na yazı yazdım. Siz bir çocuğun hayatıyla oynayamazsınız. Geçen yıl Adana’da bir çocuğumuzu aldık ailesinden, babaannesine verdirttik avukat arkadaşım sayesinde.

Çocuk cochlear implantı takmasın diye kulağına iğneler batırmışlar.

Cochlear implantı tuvalete atıp sifonu çekmişler. Yani böyle vakalarla karşılaşıyoruz. Çocukları kendi kültürleri gibi yetiştirmek istiyorlar.

Bırakın o çocuk karar versin ona. Siz anne-baba olarak karar veremezsiniz buna. Lütfen buna devlet el atsın. Bir insanlık suçudur bu bence. O çocuk yarın bir gün büyüdüğü zaman, ne diyecek?

Neden bana cihaz takmadın diyecek. Çünkü sadece işitme engellilerin içinde yaşamayacak ki. Okulda normal çocuklar olacak, dışarıda normal insanlar olacak. Eğer konuşabilecekse, zaten küçüklükten itibaren iyi derecede cihazlandırılıp, iyi bir eğitim alırsa bu çocuklar gerçekten iyi derecede konuşabiliyorlar. Hocam artikülasyon dedi.

Vallahi dinlemeden sonra artikülasyonun çok faydalı olduğunu ben kendi çocuğumda yaşadım. Artikülasyonu kendi eğitimcimden aldım bu eğitimi. Çocuğumla evde konuşurken, mutfakta yemek yaparken çok da elimi kestim, çünkü sürekli yüzüne bakarak konuşmak zorundaydım ama olsun bugün öyle bir delikanlı yetiştirdim bu seviyeye gelmiş. Artikülasyon çalışmasıyla ben sesleri çıkarttırabildim çocuğuma. Ama önce dinleme. Sizin dediğiniz gibi. 6 ay sadece sesleri dinledik. Çok küçük bir şey anlatabilir miyim? Geçen yıl üniversiteye başladığında vizenin ne anlama geldiğini bilmiyor oğlum.

Eve geliyor, 11 yaşındaki kardeşine soruyor, kardeşi işitme engelli değil. Bir nevi onu da ona yardımcı olsun diye doğurduk gibi bir şey oldu. Öyle de oldu bana çok soru sormaktan kurtuldum artık. Evde haberlerde dinlediği her şeyi veya anlamadığı her şeyi 11 yaşındaki

(35)

kardeşine soruyor. Kardeşine diyor ki vize ne demek diyor. Kardeşi de diyor ki hani sen Hollanda’ya gittin ya diyor yarışma için. 10 tane çocuğa işitme cihazı kazandın ya diyor. Oraya giderken pasaportuna bir şey bastılar, o vize diyor. Tabi ben sessiz sessiz bu durumu dinliyorum. Düşünebiliyor musunuz üniversiteye gidiyor ve çocuğum vizenin ne olduğunu bilmiyor ve 11 yaşındaki kardeşinden bu konuda yardım istiyor. Bu derecedeyiz yani. Sonra ben anlattım. Tabi birçok şeyi anlamadığını gördüm. Ama umut ediyorum ki sizler sayesinde, bize güç verirseniz biz bu sorunları aşacağız ilerde. Teşekkür ediyorum beni dinlediğiniz için.

SUAT GÜNEŞ:

Öncelikle Büyükşehir Belediyesi böyle bir çalışma, çalıştay yapması adına ve gelen tüm katılımcılara teşekkür ediyorum.

Tabi biz bu çalıştayları Sosyal Güvenlik Kurumu olarak Ankara’da…

Türkiye genelinde 32 tane Sağlık ve Sosyal Güvenlik Merkezi Müdürü olarak yapıyoruz ve Sağlık Uygulama Tebliğ (SUT)’inde bazı değerlendirmelerde dile getiriyoruz. Öncelikle kendimi tanıtayım size. Asıl mesleğim eczacı, biyokimya uzmanıyım, işletme fakültesi mezunuyum. 8. Üniversiteyi okuyorum. Aşağı yukarı her alanda bilgi birikimimiz var. 34 yaşında İstanbul’da Bağkur Sağlık Şube Müdürü olarak göreve başladım. Sonra, Sosyal Güvenlik Kurumu’nda Hastane ve Eczane Müdürlüğü yaptım Süreyya Paşa. Tıbbi Malzeme Müdürlüğünde 3 yıldır görevime devam ediyorum. Konum sizinle alakalı olduğu için. Dönemin bakanı Sayın Ömer Dinçer tarafından göreve getirilmiştim. Cochlear implantcılar bilir unutulan bir işlemci kısmı vardı. Dış kısmını ödemişler 12 bin lira, asıl işlemciyi ödememişlerdi. Tabi bu Sağlık Uygulama Tebliği’nde unutulmuş koyan arkadaşlar tarafından. Bakan beye böyle bir şeyi söylemek de bir bürokrat için sıkıntılı bir durum. Ben Ömer Dinçer Hocama ikili ilişkilerimizden dolayı şunu arz etmiştim. Olay nedir dedi. Çok baskı var bu hususta yani talep var. Ben de şey demiştim: Hocam, kalemi çıkartmıştım, hiç korkmadan, çekinmeden bizim arkadaşlarımız, Sağlık Uygulama Tebliği’ni hazırlayanlar, bunu ödemişler asıl bunu

(36)

unutmuşlar demiştim ve o gece tekrar Bahçelievler’den Maltepe Süreyya Paşa’ya geldim. Orada resmi yazıyı yazdım. Kendilerine yetiştirdim. Sabah iç kısmın ödemesi jet hızıyla bakan tarafından onaylandı. Şimdi doğru anlatmak lazım bazı şeyleri, bazı şeyleri de doğru anlamak lazım. Şimdi ben Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan bahsedecek durumda değilim. Hepimiz bu kurumu az ya da çok sigortalar ve emeklilik haricinde bilirsiniz. Özellikle sağlık kısmından bilirsiniz. Yani bir hastaneye gidip provizyon alıyorsanız, demek ki siz sağlıktan yararlanıyorsunuz demektir. Ben sizleri bunlarla boğmak istemiyorum. Benim de kurumda yaşadığım, karşılaştığım birkaç şeyden bahsetmek istiyorum. İlk göreve geldiğimde yaşlı bir amcaya benim memur arkadaşlarım evine yazı yazıyorlar. Amca o zamanın parasıyla benden 250 bin liralık bir işitme cihazı almış. Yazık ki bu yaşlı amcamız giderken cihazı düşürmüş ve kırılmış. Bu cihazın SUT’ta değişme durumu 5 yıl. Tabi mücbir sebepler olmadıkça.

Kişisel hatalardan dolayı ikinci bir hakkı elde edemiyorlar. Bu amca yazın Amerika’ya gitmiş çocuğunun yanına. Demiş ki evladım bana şuradan iki tane işitme cihazı al. Şimdi 250 lira için bizim kurumumuz onu savcılığa verecekmiş, bir soruşturma hasıl olmuş ilgili merkezle.

Neyse amca bir buçuk yıl sonra cebinden işitme cihazı çıkardı ve bak evladım ben bunu Amerika’dan 25 dolara aldım. 25 dolar 50 TL yapıyor arkadaşlar. Şu cihaza baktığınızda üretim teknolojisi olarak baktığımızda bir estetiği var, bir kalitesi var. Öyle işitme cihazları geliyor ki elimize 10 kuruş etmez. Soruşturma açıldı bir şikayetten dolayı. Bakın bir firma, x firması… Dernek başkanı arkadaşımız diyor ya bazı firmalar savaş açtım. Biz bu firmalarla savaşmıyoruz, sevişiyoruz. Ancak biz vatandaş odaklı çalışan bir kurum olduğumuz için, biz daha çok vatandaşımızın lükse nasıl ulaşması ve kaliteyi nasıl yakalaması gerektiğinin peşindeyiz. Aynı cihazı alan, aynı özellikteki, aynı heyet raporunda yazan cihazın birisinden, Sosyal Güvenlik Kurumu 550 TL ödüyor biliyorsunuz cihaza, 5.000 lira almışlar.

İfadeler bende. Dernek Başkanı gelir bir gün gösteririm. Detaylı

(37)

gösteremem ama aynı ürünlerden alınan fiyatları gösteririm. Birinden 3.500 TL almışlar, birinden 1.500 TL almışlar. Böyle bir şey olamaz.

Amerika’da 25 dolara aynı kalitedeki cihaz Türkiye’de 5.000 TL’ye satılıyorsa, insaf yani. Neden bunun üzerinde duruyorum ben. Kar marjı %45 kardeşim. Getir bana ithalatçı faturanı ben sana bir fiyat çıkarayım. Bir gün 550 TL de aşağı inebilir. Sosyal Güvenlik Kurumu fiyatları düşürüyor veya hepten kaldırıyor da olabilir. Çünkü artık Çin malları türedi arkadaşlar. Bazı doktorlarımızdan özellikle bilgiler geliyor yani merkezlerden geliyor. O kadar çirkin şeyler yaşanıyor ki, biliyoruz biz. Ama maalesef bunlar şikayet edilmiyorlar. Bakın TİTUBB diye bir şey var. Türkiye Tıbbi Cihaz Kurum Başkanlığı.

Oraya ne götürürseniz götürün kaydediliyor. Şimdi Amerikan malı bir cihaz, FD onayı almış bir cihaz, biliyorsunuz FD Sosyal Güvenlik Kurumu’nun da aradığı kriterlerden birisi veya Avrupa’daki kriterlere uygun kavramları da önemli bizim için ama üretim yapılıp da TİTUBB’a kayıtlı olan her cihaz ödenir hale geliyor 550 lira olarak ödeniyor. Oysa 12 lira, 12 kuruş biliyor musunuz? 12 kuruş onun maliyeti. 5.000 TL’ye satılan cihaz 550 lira değil arkadaşlar. Sosyal Güvenlik Kurumu bunu hazırlarken… Ekonomi Koordinasyon Kurulu var biliyorsunuz beş tane bakanın müsteşarlarının toplandığı Maliye Bakanımız da dahil… Sosyal Güvenlik Kurumu bunu tek başına çıkarmıyor, o kuruldan onay alıyor. Çünkü devletin bütçesinden bu para harcanıyor. Şu an Türkiye’de disiplinsizlik görüyorum. Dernek başkanı haklı ben diyor bazı merkezlere savaş açtım diyor. Ben hepsine savaş açmış durumdayım. Ama Sosyal Güvenlik Kurumu ile bu arkadaşlarımızın herhangi bir sözleşmesi yok. Sözleşme olsa biz yapacağımızı biliyoruz, merkez olarak Sirkeci Sağlık Güvenlik Merkezi olarak yapacağımızı biliyoruz. Sözleşmeye de yanaşmıyorlar.

Çünkü sözleşmeye yanaşsalar 550 lira haricinde para alamayacaklar, fark alamayacaklar. Bunu niye önemsiyorum ben? Şunun için, ya yaşlı nüfus işitme cihazı alıyor veya ilkokul öncesi ve okul döneminde alınıyor. Bir istatistikten bahsedeyim oradan çıkarabilirsiniz. Ben şuna

(38)

girmek istemiyorum. Ödeme için şu gerekiyor, bu gerekiyor. Bunları biliyoruz. Aylık aşağı yukarı eski parayla 1 trilyon 350 milyar sadece benim merkezimin işitme merkezlerine ödemesi var. Cochlear implantlar ayrı. Mesela ocak ayında 2198 tane hasta müracaat etmiş. Bunların hepsi tek taraflı bir de çift taraflı olanları var. Şubat ayında 1226, çok enteresandır mart ayında 411 tane. Genelde şubat tatilinde insanlar çocuklarının duyma kaybı oluyorsa bunu götürürler ama maalesef mayısta 2043, haziranda 1808, temmuzda 1090 ve ağustos itibariyle 1040. Yani 1000’in altına hiç düşmüyor. Cihazların fiyatlarının disiplinize edilmesi ayrı bir konu. Benim de üzerinde çalıştığım bir nokta. Gerçekten bana getirsinler. Çok kar ediyorlar, müthiş kar ediyorlar ve üstüne bir de sigortalımızın cebindeki geleceğe dair emekli maaşlarını ceplerine indiriyorlar. Ben buna karşıyım. Ama şunu düşünmüyorlar vicdansızlar. Bu adam zaten 900 TL emekli maaşı alıyor. Bunun elektrik gideri var, su gideri var. Bir de ben buna kredi çektireyim de… Ama maalesef bazı etik olmayan doktor arkadaşlarımız da var ben isimlerini teker teker biliyorum. İlla bu cihazı alacaksın diyorlarmış. Var mı öyle bir yetkin senin?

BURAK ÖZTÜRK:

Neden diyormuş?

SUAT GÜNEŞ:

Bilmiyorum.

BURAK ÖZTÜRK:

Ben biliyorum ama siz de söyleyin, siz de iyi biliyorsunuz.

SUAT GÜNEŞ:

İşte çalıştayınıza şunu yazın lütfen. Sosyal Güvenlik Kurumu’na da bunu bildirin biz de bilelim.

AHMET KONROT:

Suat Bey, bu oturumun başlığı tanı- tedavi ve teknolojik gelişmeler. Siz bir bürokrat olarak buradasınız. Odyolog arkadaşlarımız ve kulak, burun, boğazcı arkadaşlarımız bunun değerlendirmesini bilimsel çerçevede yapan arkadaşlar. En son söylediğinizde doktorun illa bu cihazı alıyorsun demesi, tüm kulak- burun-boğaz ve odyoloji camiasını itham eder nitelikte olabileceği

Referanslar

Benzer Belgeler

B u okullar özel gereksinimi olan çocuğun farklı eğitim gereksinimlerinin özel olarak düzenlenmiş çevrede, özel olarak eğitim görmüş personelle ve çocukların

Öğretim planlanırken öğretilecek davranışın türü, dikkati sağlayıcı ipuçları, araç-gereçler, deneme sunuş biçimi, ortam, öğretim düzenlemeleri,

Zihinsel yetersizliği olan çocuk için kazanım belirlenirken programda yer alan kazanımlarda çocuğun düzeyine uygun olarak gerekli uyarlamalar yapılmalıdır... Bu

1. Form ait olduğu ay içerisinde öğretimi gerçekleştiren öğretmen veya uygulayıcı tarafından doldurulacaktır. Formun bir nüshası ay sonunda imza karşılığı veliye

• İşitme engeli oluş yerine göre, iletimsel, duyusal-sinirsel, karma, merkezi ve psikolojik işitme engeli olmak üzere beş grupta incelenmektedir... •

• Engel türleri genel olarak fiziksel engelliler (görme engelliler, işitme engelliler, konuşma engelliler, bedensel engelliler), zihinsel.. engelliler ve duygusal engelliler olarak

 Doğum sırasında meydana gelen işitme kaybı risk durumlarını kapsar..  Kordon dolanması, oksijensiz kalma, düşük doğum ağırlığı, erken doğum, kan

• MEB Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği’nde (2006) işitme yetersizliği olan birey; işitme duyarlılığının kısmen veya tamamen kaybından dolayı konuşmayı edinmede,