• Sonuç bulunamadı

DEMET GÜRBÜZ (Tercüman): Abdülhamid döneminde

YÜCEL YILDIZHAN:

Evet. Ondan sonra 1909 yılında Selanik’te açıldı, 1911’de de İzmir’de açıldı. Ondan sonra gelen yönetimlerin hep ötelenmesi ya da kapatılması.

DEMET GÜRBÜZ (Tercüman):

Peki bunu ispatlayan belgeler var mı?

YÜCEL YILDIZHAN:

Burada ispatı var. Ben size mail de atarım.

Araştırmanın sonucunda ortaya çıkan bir olay ve hep ötelendi 2005 yılına kadar varsayımlarla okullar kapatıldı. Ama 2015 yılında eğer bir işletmede işaret dili bilmeyen personel olmamasının cezalandırılacağını kaçımız biliyor? Son uzatma tarihi 2015 ve engellilerin tazminat hakkı doğuyor. Ben yerel yönetimde olduğum için bunların yasalaşmasında bizzat bulundum. Biz dedik ki arkadaşlar bunu bir an önce aktif hale getirelim. Dediğimizde herkes kulak arkası etti ve Türk toplumu olarak sonlara geriledik. Hanımefendiler dedi ki Avrupa bizden 50 yıl ilerde. Halbuki bizdeki okuldan sonra açıldı Avrupa’da.

DEMET GÜRBÜZ (Tercüman):

Ama sistem olarak erken hareket ettiler.

YÜCEL YILDIZHAN:

Biz işte demek ki söze bakıyoruz, eyleme geçmiyoruz.

SONGÜL ALTINSAÇLI:

Bir de birisinin yaptığı iyi işi başkası eleştirerek… Ben de diyorum ki yapılan işi daha iyi yapıp, daha üstlere taşıyarak. Mesela federasyonlarla üniversiteler, Milli Eğitim ile federasyon. Herkes bir şekilde diyor ki bunu ben iyi yapıyorum.

Hayır, herkes en iyi yapmak için çabalar ve en doğru yolu bulur.

Sadece bu olay için değil. Her olayda. Siz bir şey yapıyorsunuz, ben diyorum ki çok kötü yapmışsınız. Otur yap bakalım. Ben senden daha iyi yaparsam zaten katkım olur. Siz üzülmüşsünüz tamam. Ama bunu hemen yapan kişiye yazarsanız, o kişi der ki “böyle bir hata mı oldu, düzeltilebilir.”

DEMET GÜRBÜZ (Tercüman):

Biz ciddiye alınıyoruz. Ciddi alınmadığımız yerde bizim yazımız da ciddiye alınmıyor.

SONGÜL ALTINSAÇLI:

Eninde sonunda alınacaksınız, ısrarcı olacaksınız.

YÜCEL YILDIZHAN:

Osmanlı zamanında gizli oturumlarda işaret dili kullanılıyordu. Mecliste gizli oturumlarda hala kullanılıyor.

HAYRUNNİSA GÖNEN:

Şöyle yapılabilir mi? Bu sözlük son şeklini aldıktan sonra okuma-yazma bilmeyen yetişkinlere yönelik televizyonda herkese okuma-yazma öğretildi. Televizyondan çok güzel yayınlar yapılıyordu. Bu işaret dilini öğretmek için de yani hepimizin öğrenmesi gerekiyor. Bir eğitim bandı olarak. TRT’nin bir kanalı mesela işaret diline yönelik bir program yapabilir.

YÜCEL YILDIZHAN:

Vekilimiz Bülent Turan onu yasa olarak TRT’ye verdi ve o yasalaştı. Çoğu kanallarda, örneğin Okan Bayülgen’in programında köşede var. RTÜK tarafından da kabul edildi bu öneri ve bunun altyapı çalışması sonlara geldi. Kısmet olursa 2015 yılında bütün televizyon yayınlarında, filmlerde, haberlerde alt yazılı ve görsel olarak çıkacak.

HAYRUNNİSA GÖNEN:

Ama ben onu demiyorum, ben anlamıyorum ki mesela o dili. O dili öğretsin diyorum.

ALİ KAYMAK:

Ama her programda işaret dili olacağı için zamanla herkes öğrenecek.

YÜCEL YILDIZHAN:

Öğreniyor zaten.

HAYRUNNİSA GÖNEN:

Kim bakıyor köşeye…

VEDAT KARAHAN:

O köşede çıkan işaret dili tercümanı var televizyona çıkmasında bir olay ona odaklanıyoruz, bir de burada işaret dili var. İşaret dili de altyazı okumak gibi bir şey değil değil mi, farklı bir olay.

DEMET GÜRBÜZ (Tercüman):

Bütün mimikleri görmeniz gerekiyor.

VEDAT KARAHAN:

Odaklanmada sorun oluyor. Çok verimli bulmuyorum ben. Sizin dediğiniz işaret diliyle yayın yapan bir kanal…

DEMET GÜRBÜZ (Tercüman):

Ama o sizin için değil, işitme engelliler için konulmuş. Zaten bizim asıl derdimiz evet müzik, eğlence programı bir yerden başladık ama başladığımız nokta değil, bizim varmak istediğimiz nokta önemli. Biz istiyoruz ki sadece ana haberleri bildirelim. Bu insanlar da artık bir şeylerden haberdar olsun, bilinçlensin. Adam suyu kesecek haberi yok. Sel felaketi uyarısı yapılıyor. Herkesin haberi var bizimkilerin haberi yok. Neden çünkü sadece ekrana bakıyor.

YÜCEL YILDIZHAN:

Benim çocuğum ne dedi biliyor musunuz ben buraya gelirken? Dedim ki senin ekleyeceğin, istediğin bir şey var mı? Ona göre konuşayım? Sen otomotivcisin oradan sorayım dedi.

“Ben kaza yaptım nasıl anlatacağım?” “Oğlum dedim yazarsın.”

“Kalem-defter yoksa onun yazdığıyla benim anlatacağım bir değil.”

dedi. Nasıl anlatacağım, nasıl ifade edecek?

VEDAT KARAHAN:

Aslında özet olarak hanımefendinin de dediği gibi Türkiye’de bu alanda çalışan insan yok. Türk Dil Kurumu bünyesinde işaret diliyle ilgili bir komisyon kurulacak. Bu insanların

mesleği bu olacak ve devamlı bunlar bir çalışma halinde olacak.

Ancak böyle bir şey sağlanabilir.

DEMET GÜRBÜZ (Tercüman):

İşitme engellilerle kim iç içeyse onlarla görüşülecektir. İlkokullardan bilgi alınmasını da onaylamıyorum.

Neden onaylamıyorum biliyor musunuz? İlkokullardan da bilgi toplanıyor ya iki sözlük yapılması için. Bir kere şunun atlıyorsunuz.

İlköğretimdeki çocuklar kendi özel dillerini oluşturuyorlar. Belli bir yaştan sonra bizim kullandığımız dili öğreniyorlar. Asıl doğru dili o zaman kullanmaya başlıyorlar.

SONGÜL ALTINSAÇLI:

Bu konuda deneyimli kişiler muhakkak vardır.

DEMET GÜRBÜZ (Tercüman):

Hiçbir işitme engelliler okulunda işaret dilini tam bilen yok. Öğrenciden öğrendikten sonra kendini geliştirmişse var. Geliştirmemişse öğrenciden öğrendiği kadar biliyor.

DİNLEYİCİ:

İşaret dili eğitiminin şu an ki en büyük sorunu, bir sözlüğün olmaması gibi geldi bana.

DEMET GÜRBÜZ (Tercüman):

Dilin yayılması diyorsunuz ya. Dilin yayılması gerekiyor da. Oluşmuş bir dil zaten var. Kullanılan ortalama 4000 kelime var. Bunları koysanız zaten çıkar materyal. Biz 4000’in üstüne yeni kelimeleri nasıl ekleriz bunu düşünmek gerekiyor ve bunun eğitimini kim verecek onu çözmek gerekiyor.

ALİ KAYMAK:

Bunun eğitimini kim verecek sorusunun cevabı TDK, MEB, YÖK, Federasyon ve STK’nın bir araya gelerek…

DEMET GÜRBÜZ (Tercüman):

Peki onlar kime nasıl öğretecek de yetiştirecek? Yine bize muhtaç kalınıyor. Yine CODA’lara yani.

VEDAT KARAHAN:

Üniversitelerde böyle bir bölüm açılması…

SONGÜL ALTINSAÇLI:

Eğitim fakültelerinde böyle birimler de açılacak.

VEDAT KARAHAN:

Yok bölüm olarak…

ALİ KAYMAK:

Peki bölüm olması şart mı mesela siz işitme engelliler öğretmenisiniz. Bir dönemi ya da bir senenizi sadece işaret dili olarak alsanız?

VEDAT KARAHAN:

Kesinlikle şart. İşitme engelliler öğretmenliği ve işaret dili tercümanlığı her zaman çok farklı şeyler. Tercümanlığın sadece bölüm olması şart.

DEMET GÜRBÜZ (Tercüman):

Ben sadece oradan başlanmalı diyorum.

SONGÜL ALTINSAÇLI:

Ben yine de işbirliği taraftarıyım. Tüm birimler, bu konunun uzmanları bir araya gelip ortak bir nokta oluşturmadığı sürece, herkes birbirinden ayrı olarak düşününce de ortak bir nokta oluşmaz.

ALİ KAYMAK:

Bu işaret dili ile ilgili konuşmamıza bence bir virgül koyalım. Çünkü diğer konu başlıklarına zaman ayırmamız gerekecek.

İşaret dili dışında sizin, bu grubun ortak olarak en çok öne çıkardığı konu başlığı nedir en çok paylaşmak istediğiniz, mutlaka olsun dediğiniz?

VEDAT KARAHAN:

Eğitim sistemimizde işitme engelliler öğretmenliği var. Türkiye’de üç üniversiteden mezun oluyorlar.

Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Trabzon Karadeniz Teknik Üniversitesi ve Eskişehir Anadolu Üniversitesi. Şimdi bize 4+4+4 geldi. İşitme engelliler öğretmeni artık çocukla bir yıl daha az zaman geçiriyor. Zaten birçok öğrencide okulda lise eğitimi namına hiçbir şey yok. Çocuk 5. Sınıftan itibaren normal branş öğretmenlerinden ders alıyor. Bu branş öğretmenleri de işitme engelliler hakkında hiç bir bilgi sahibi değiller. Ondan sonra da lise kısmına, ortaöğretim kısmına geçiyor. Okulda bir tane işitme engelliler öğretmeni yok. Bu çocukların dünyasını bilen ki müfredat devamlı yenileniyor. Bizim eğitimimizdeki temel sorunlardan belki

de en büyüğü bu. Okullardaki ikinci ve üçüncü kademede işitme engelli öğretmenlerinin görev almaması.

ALİ KAYMAK:

Dolayısıyla akademik başarı git gide düşüyor.

VEDAT KARAHAN:

Kesinlikle düşüyor.

DEMET GÜRBÜZ (Tercüman):

Ya da öğretmenlik bölümü okuyan her bölüm için işitme engelliler öğretmenliği ve işaret dilinin zorunlu ders olarak konması.

ALİ KAYMAK:

Ama işte orada da konu şeye geliyor mesela hocam söylemişti tamam koyduk öğrendiler ama onu kullanmayacak bir süre sınıfında işitme engelli öğrenci olmadığı için, unutacak.

DEMET GÜRBÜZ (Tercüman):

Her yıl, mesela şöyle bir örnek verebilirim. Devlet Hava Meydanları’nın söyle bir sistemi var: İşitme engelli yolcularla ya da gelen engelli vatandaşlarla karşılaşmalarında sıkıntı yaşamamaları için her yıl bir haftalık bir tekrar eğitiminden geçiyorlar.

SONGÜL ALTINSAÇLI:

Aslında Eğitim Fakülteleri’nde zorunlu.

DEMET GÜRBÜZ (Tercüman):

İş hayatında da zorunlu olmalı.

SONGÜL ALTINSAÇLI:

YÖK’te böyle bir kanun çıktı zorunlu ama üniversitelerin alt yapıları uygun olmadığı için şuan bazı üniversiteler seçmeli ders olarak ya da dediniz ya bu eğitimi verecek olan kişiler olmadığı için seçmeli ders olarak uygulanıyor. Yoksa zorunlu hale geldi Eğitim Fakülteleri’nde.

BUKET DEMİREL

: Üniversitelerdeki işaret dili eğitimlerini kimler veriyor?

SONGÜL ALTINSAÇLI:

Daha önce verilmiyordu zaten 2015 yılına kadar öyle bir kanun çıktı. Şimdi üniversiteler birilerini bulmaya çalışıyorlar, bölümler açılması için çalışmalar yapılıyor.

DEMET GÜRBÜZ (Tercüman):

Bakın bunun için Tercümanlar

Derneği var, Federasyonumuz var. Eğitmen bulma konusunda ya da kim eğitim verebilecek profesyonel kişilerle ya da doğru kişilerle çalışmak istiyorlarsa Federasyondan ve Tercümanlar Derneği’nden bilgi alabilirler.

HAYRUNNİSA GÖNEN:

Tabi işte benim söylediğim o federasyon yani niye televizyondan eğitim vermesin? A’yı B’yi ayırt edemeyen insanlar çok güzel okuma yazma öğrendi niye bunu öğrenmesinler.

Niye bizler de öğrenmeyelim? İlla ki ailemizde ya da biz de olması şart değil ki.

ALİ KAYMAK:

Peki, eğitimdeki sorunlar başlığı altında ilerlememiz gerekirse hocamın söylediği ikinci ve üçüncü kademedeki öğretmenler işaret dili bilmediği için…

HAKAN ERDOĞAN:

Hatta ve hatta özel eğitim öğretmenleri alan değişikliği ile Türkçe, sosyal bilgiler, matematik öğretmeni oldu ve normal okullara öğretmen olarak atandı bu alanda yetişmiş uzman öğretmenler. Ama gidecekse ikinci, üçüncü kademeye ama işitme engelliler öğretmeni olarak gitsin. Burada bir yanlışlık var.

DEMET GÜRBÜZ (Tercüman):

Peki göreve başlamadan önce bir altı aylık eğitimden geçme zorunluluğu olsa olmaz mı öğretmenin?

VEDAT KARAHAN:

İşitme engelliler öğretmenliği alanı işitme engelliler öğretmenleri atanmalı.

DEMET GÜRBÜZ (Tercüman):

İşitme engelliler öğretmenliği bölümünde işaret dili zorunluluğu olmalı derken bunu kastediyorum oraya atanması için. Başlangıç noktası o aslında bence. O konuda size katılıyorum. Branş öğretmenleri için eğitim fakültelerinde göreve başlarken, dediğiniz gibi kura da işitme engelliler okulu denk gelmedi ve normal bir okula gitti ve işaret dilini unutacak. İleriki zamanlarda eğer ataması işitme engelliler okuluna gelirse, işitme engelliler okula göreve başlamadan önce iki üç ay öncesinde ön eğitime girmesi…

ALİ KAYMAK:

Milli Eğitimin yapısı buna gayet müsait. Her sene başında bir 15 gün seminer dönemi var.

DEMET GÜRBÜZ (Tercüman):

15 gün yeterli olmaz. En az 6 ay diyorum ben.

YÜCEL YILDIZHAN:

Normalde üniversitelerde hazırlık yıllarında alacağı eğitime göre eğitimi değişiyor. Örneğin yabancı dil eğitimi alıyorsa hazırlık eğitimi de ona göre olmaktadır. Sadece işitme engelliler olarak bakmıyorum. Genel olarak baktığımız zaman eğer özel eğitim hocalığı yapılacaksa onu bir yıllık hazırlığını okuması lazım.. Bu işaret dili olur, psikoloji olur, çocuk bakımı olur vb.

DEMET GÜRBÜZ (Tercüman):

Çok güzel bir noktaya değindiniz.

Bana bakınca ne görüyorsunuz, sorabilir miyim? Sadece işaret dili yapan bir tercüman değil mi? Aslında biz öyle değiliz. Biz sağırlar toplumunda hem danışmanız, hem kardeşiz, hem ağabeyiz, hem doktoruz, hem uzmanız, hem psikoloğuz. Yani onların her şeyiyiz.

Çocuklarının bakıcısıyız. Bir şeylerin öğreticisiyiz, öğretmeniyiz, sadece tercüman değiliz.

BUKET DEMİREL:

Ben bir tercümanlık için işaret dili bildiğimi bilen çevremdeki vakıf olsun, organizasyon olsun “Buket Hanım gelip bize çeviri yapar mısınız?” Mesela 15dklık bir şey ama gidiyorum inanır mısınız 6 saat boyunca uğraşıyorum. 15dklık yazıyı, kelimeleri çevirmek, onları anlatmak, onlara destek olmak. Konu ne ile ilgiliyse dediği gibi gerçekten iletişim danışmanı olduğumu o an fark ettim.

Şimdi yabancı dil gelecek. Mesela İspanyolca biliyorsun geliyor çeviriyorsun olay bitiyor. Ama bizdeki tercümanlık/çeviri işi altında gerçekten psikolog, danışman her şey oluyorsunuz.

HAKAN ERDOĞAN

: Bu hem annedir, hem babadır. İşte geliyor bir yetişkin çocuk kendi sıkıntısını, derdini açıklayabiliyor ya da arıyor falanca öğretmenim nerede? Neden yok burada? İşte bir arkadaşımızın tayini çıktı, Beşiktaş’a gitti. Gelip soruyorlar bana

ben derdimi ona anlatacağım. Aynı öğretmen yanda da duruyor, ona anlatmıyor. Bu gönüllülük işinde kendinizi onlarla beraber bütünleşerek bütün derdini anlatıyorsun. Bu işin özelliği bu.

DEMET GÜRBÜZ (Tercüman):

Benim annem babam yok. Benim iki tane işitme engelli evladım var biri kız biri oğlan. Biri 55 yaşında biri 60 yaşında. Ben çocukluğumu yaşamadım. Ben hep anne oldum baba oldum. Ne demek istediğimi anlıyorsunuz veli olarak, ben de bunu bir çocuk olarak söylüyorum. Düşünün yani ben çocukluğumu yaşamadım. Erken yaşta çok ağır sorumluluklar yüklendim. Neden?

İşaret dili biliyorum.

SONGÜL ALTINSAÇLI

: Tabi bu da size hayata farklı bakmayı gerektiriyor. Bu konuma da bu şekilde geldiniz. Bir de öyle düşünmek lazım.

DEMET GÜRBÜZ (Tercüman):

Aynen. Bana soruyorlar ne zaman tercümanlığa başladınız? Bilmiyorum ki. Ben ana karnından meslek sahibi doğdum.

ALİ KAYMAK:

Eğitim sorunları arasında kaynaştırmadan bahsedilmişti. Onun dışında okulda sosyal entegrasyonla ilgili bazı sorunlardan biraz bahsedildi. Biraz bunlarla ilgili konuşalım.

Öğretmenlerin kaynaştırma olan öğrenciyi kabul etmeyişi ya da biraz dışladığından… Burada galiba sonradan aramıza katılan hocalarımız var. Onlar da bu konuyla ilgili galiba birkaç şey söyleyecekler.

DİNLEYİCİ:

Merhabalar… Söyleyelim yani hazır yeri gelmişken.

Gerçi tüm katılımcı hocalarımızın değindiği konular oldu özellikle de bizim okullarda yaşadığımız sorunlarla ilgili. Adım Uğur Çalı. Psikolojik danışmanım. Aydınlı’daki Kız Meslek Lisesi’nde görev yapıyorum.

Rehberlik servisinden arkadaşlarımla geldim. Biz bu çalıştayı duyduğumuz için ve okulumuzda da işitme engelli öğrencilerimiz olduğu için kendimiz katıldık. Nasıl bir yerde oturduğumuzdan bahsedeyim ki ona göre altını dolduracağım. İşitme engelli olan

öğrencilerimiz ilçemizde Rotary İşitme Engelliler Okulu olduğu için orayı ve daha çok bizim okulu da tercih ediyorlar. Çünkü biz anlayış olarak bu öğrencilerin haklarını biliyoruz ve onların korunması taraftarıyız. İdaremizi de o konuda donattık, bilgilendiriyoruz, velilerimize de destek oluyoruz ki devletin bize sunmadığı imkanları en azından okullara kabul ve bu çocukların tanınması için elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Problemler anlatıldı, tespitler yapıldı. Ben size şikayetçi olduğum bazı şeyleri söyleyeceğim. İnşallah burada konuşulanlar da yetkili birilerine ulaştırılır diye bir düşüncem de var.

Mevzuatta haklar var işte kaynaştırma öğrencileri için. Biraz genel konuşacağım. Bu öğrenciler için orta öğretimde lisede bile özel eğitim sınıfları açılabilir deniyor. Biz geçen sene buna benzer bir kurumdaki öğrencimiz için mevzuatta yazan maddeyi okuduğumuz zaman böyle bir hakkımız var, bunu açalım diye girişimde bulunduk.

Ama süreci işlettiğimizde özel eğitim sınıfı, ilden oluru aldık, daha sonra müdürümüzü ve ilçe milli eğitimi zorlayarak görevlendirme, öğretmen talebinde bulunduk. Onu da görevlendirdik ve artık sınıfı, hocayı bilgilendiriyoruz. Gelen hoca dediğimiz gibi alandan uzman bir hoca değil. Başka bir branştan ama özel eğitim sınıf öğretmeni olabilecek nitelikte diye görevlendirilen bir öğretmen arkadaştı. Biz sen burada görev yapacaksın sana hiç olmazsa RAM’dan biraz özel eğitimle ilgili bilgi aldıralım diye o aşamalardayız. Şurada tıkandık, ilgili çocuğun, özel eğitime ihtiyacı olan çocuğun o sınıfa e-okul sisteminde kaydının yapılması gerekiyor, özel eğitim sınıfının açılması gerekiyor ama lisede özel eğitim sınıfı açılamıyor. Bakanlığa kadar ulaştık.

Bakanlık bizim bu ihtiyacımızı karşılayamayacağını ifade etti. Çünkü neden? Mevzuatta var ama alt yapısını oluşturmamışlar. Doğrudur.

İlköğretimlerde açılıyor da… Ortaokullarda belki olabilir. İlköğretimde bir şekilde formül buluyorlar hocam. Şimdi gerçi ilköğretimi ikiye böldüler ya ilkokul ve ortaokul diye belki ortaokulda aynı sorun olabilir ama ilköğretimde özel eğitim sınıfları açılabilir. Ama lisede yok. Geçen haftalarda İstanbul’da yine Bakanlıktan bir müsteşar yani üst düzey

bir yönetici geldiği için kendisine de ilettim. Birinci sorun bu. Belki işitme yetersizliği olan öğrencilerin kümelendiği okulda onlar için de o sınıf açıldığında çok daha verimli bir ortaöğretim eğitimi alabilirler tıpkı diğer kaynaştırma grubundaki öğrencilere de açılabileceği gibi.

ALİ KAYMAK:

Liselerde özel eğitim sınıfı açılmayışı sebebi ne dediniz?

DİNLEYİCİ:

Milli Eğitim’in altyapısı, programını ve e-okul sistemini kayıt kabul ve programların oluşturulması ile ilgili altyapısının hazır olmamasından hayata geçirilemiyor. Biz bunu fırsat buldukça dile getiriyoruz. Bunu yaşayıp, sonucunu alamayan bir birey olarak söylüyorum. Şunu görüyoruz çalışmalarımızda, bu çalışmada da yine başı çekenler daha çok belediyeler. Belediyelerde kaynak var. Ben farklı iki ülkede yaşıyormuş gibi hissediyorum. Devlette çalışırken kaynak yok, para yok. Belediye ile ilgili bir projeye gittiğimiz zaman, belediyenin imkanları var, olanakları var, destekleri var. Biz aynı ilçede yaşıyoruz.

Okulda fakiriz ama şu aşağı indiğimizde belediyenin içlerine geldiğimiz zaman bakın burada ne güzel ikramlar var, sertifikalar var, hediyeler var. Şimdi o zaman iki şey oluşuyor. Biz fakir miyiz hakikaten? Yoksa donanıma sahip bir ülke miyiz? O zaman ne olması lazım diyorum? Şu belediyeler okulların içine girsin. Yani projeleri okulların içine sokar vaziyette ayrı birimler olarak değil de, belediye görevlendirsin. Şu okullarda şu personeli görevlendiriyorum çalıştırsın o zaman ben öyle düşünüyorum. Çünkü Milli Eğitim kanalıyla bu kadrolar oluşturulsun deyince belki de yıllar geçecek. O hocaların yetiştirilmesi, atanması sıkıntı olacak ama belediyede şimdi mesela psikolog arkadaşlar da yaygın bir şekilde mahallelere dağılmış şekilde görev yapabiliyorlar.

Bir önerim de bu. Belediyeler artık Milli Eğitim ile daha iç içe geçmiş projeler, çalışmalar üretebilir. Çünkü okullarda kaynaklarımız yok. Milli Eğitim’e daha çok yansıması olsun. Okullar bu imkanları kullansınlar.

Bizim gibi ya da ilgili olan kişilerin takipleri değil de o imkanların okulların içine girmesini istiyorum. Çünkü diğer türlü olmuyor.

YÜCEL YILDIZHAN:

Şimdi değineceğim nokta, yerel yönetimler olarak hem büyükşehir belediyesi olsun, hem ilçe belediyeleri olsun proje bazında bütün okullarımızın araç ve gereçlerine gerektiği kadar destek verebilirler. Ama bunlar tamamen proje esaslı olduğu için çünkü proje esaslı olmayan bir şey kesinlikle bütçeden çıkmaz yerel yönetimde. Şöyle bir olasılık da yapabilirsiniz: Aşağıda biraz önce Milli Eğitim Müdürümüzle beraberdik sizin söylediğinizin tam tersini söyledi. Bana kaynaştırma yapalım çok verim alırız diyordu ve bunu konuştuk ikili muhabbette. Ama inanıyorum ki şu an da tüm belediyeler proje anlamında her konuda destek olmaktadırlar.

Çünkü proje lazım. Bunlar bizim çocuklarımız. Eğer biz onlara yatırım yapmazsak, engelli çocuklarımız toplum içinde kabul görmezse, kaynaştırmazsak geleceğimiz olmaz.

DİNLEYİCİ:

Dediğinizi anladım. Ancak ilçeler arası bile bakın proje bazlı gittiğimiz için sıkıntılar biraz oradan da kaynaklanıyor. Tuzla ilçesi okuma-yazma bilmeyenler için bir proje geliştiriyor burası illaki istifade ediyor. Ama Esenyurt Belediyesi eğer o projeyi o yıla kadar üretmemişse ya da görmemişse Tuzla ilçesi istifade ediyor. Okul bazlı dediğiniz zaman, hemen ayarlayalım okulumdaki kaynaştırma grubu için ne yapabilirim diye kafa yordum, bir proje yaptım ve belediyeye sundum. Onun finansmanını ve desteğini bana verecektir. Peki ihtiyacı olup da bu çalıştayı yapmayan diğer okullardaki öğrencilerin acaba faydalanması nasıl olacak? O yüzden diyorum belediyeler bu destekleri versinler ama biraz daha yaygınlaştırsınlar. Mesela tarama

DİNLEYİCİ:

Dediğinizi anladım. Ancak ilçeler arası bile bakın proje bazlı gittiğimiz için sıkıntılar biraz oradan da kaynaklanıyor. Tuzla ilçesi okuma-yazma bilmeyenler için bir proje geliştiriyor burası illaki istifade ediyor. Ama Esenyurt Belediyesi eğer o projeyi o yıla kadar üretmemişse ya da görmemişse Tuzla ilçesi istifade ediyor. Okul bazlı dediğiniz zaman, hemen ayarlayalım okulumdaki kaynaştırma grubu için ne yapabilirim diye kafa yordum, bir proje yaptım ve belediyeye sundum. Onun finansmanını ve desteğini bana verecektir. Peki ihtiyacı olup da bu çalıştayı yapmayan diğer okullardaki öğrencilerin acaba faydalanması nasıl olacak? O yüzden diyorum belediyeler bu destekleri versinler ama biraz daha yaygınlaştırsınlar. Mesela tarama