• Sonuç bulunamadı

SONGÜL ALTINSAÇLI:

Büyük bir sıkıntıyla karşı karşıya kalmışsınız.

DUYGU SAVAŞ:

Kesinlikle bu durum üniversitelerde böyleydi.

Bu durum yavaş yavaş değişmeye başladı açıkçası üniversitelere de

işaret dili konulmaya başladı. Ama benim mezun olduğum dönemde asla işaret dili kullanmadan eğitim veriyorduk çocuğa. Fakat mezun olduktan sonra sahaya inince gördük ki gerçekten durum çok farklı.

Çocuklar sadece sözel dil ile ilerlemiyorlar, o zaman kurslar almaya başladık. Kendimizi işaret dilinde geliştirmeye başladık. İki yıl öncesinde bunu yapamıyorduk işaret dili öğrenemiyorduk.

HÜSEYİN TANER KUCUR:

Türkiye İş Kurumu’ndan geliyorum.

İstihdamdan bahsetmem gerekiyor. Aslında en önemli olan Vedat Bey’in ve Yasemin Hanım’ın da söylediği gibi eğitim kısmı. Bir işitme engellinin eğitimi iyi derecede ise, bu eğitim kısmını çözdüysek eğer, zaten istihdam kısmını da yüzde yüz oranında çözdük diyebiliriz.

İlkokuldan itibaren bu kişinin eğitimini özel sınıflarda verirsek dediğiniz gibi gerçekten çok zeki insanlar. Dediğiniz gibi bu ayrım tam yapılamıyor dediğiniz gibi birinin kısmı birinin çok daha fazla var.

Birlikte yapılamayınca yani bu iş profesyonelleşmeyince, spesifik bir çalışma olmayınca, iş hayatı da olumsuz etkileniyor. Biz Türkiye İş Kurumu’nda iş ve meslek danışmanlığı veriyoruz. Bazıları var ki çok iyi eğitilmiş, örneğin bilgisayar alanında programlama yapabiliyor, bir AutoCAD programını çok iyi bilebiliyor ya da okuduğu branşta o işi birçok akranından daha iyi yapabiliyor, yeteneği var, bu alanda ilerleyebiliyor. Ama eğitimi hiç olmayanlar da var. Korkanlar, toplumdan uzaklaşanlar var. Onlarla biz zaten irtibata geçemiyoruz.

Bizim oradan elenerek eğitim almış, bize ulaşmayı akıl etmiş kişilerle muhatap olabiliyoruz. Aslında bu eğitim kısmını çözsek bizim işimiz çok daha çabuk çözülür. Ben iş ve meslek danışmanıyım, birçok kişiyle görüşmüşüzdür. Herkesin ilgilendiği engelli vatandaşlar var. Bunların birkaçı işitme engellidir. Biz 4000 kişiyiz. Bana kayıtlı 25 engelli varsa, bunun 2-3 tanesi işitme engellidir. Açıkçası yanıma işitme engelli biri geldiğinde daha rahat ediyorum. Neticede işitme engelli şunun farkında olabiliyor. Eğitilmesi gerektiğini farkında oluyor. Diyelim bedensel engelli biri geldi. O kişi eğitim istemiyor. Ne istiyor? Gideyim ben bir yerde oturayım, bana paramı versinler hiçbir şey yapmayayım.

İşitme engelliler cana yakın da oluyorlar ve ben bu kişilerle görüşmeyi seviyorum. Bazen işaret dili de kullanıyoruz. Beyoğlu’nda Engelliler Merkezi vardı. Orada bize ilk görüşte neler yapılacağına dair işaret dili eğitimi vermişlerdi. Bizim yapmış olduğumuz çalışmalardan biraz bahsedeyim. İstihdam edilmek bir vatandaşlık hakkıdır. Devlet bunu yapmak zorunda olduğunu bilir. Ancak bunu bir türlü çözemeyiz.

Çünkü işin içine derinlemesine girilememiştir. Anayasanın 48.

Maddesinde “Herkes istediği gibi bir işte çalışma hakkına sahiptir.”

der. 4857 sayılı İş Kanunu 30.maddesinde özel sektörde %3, devlet kurumlarında %4 oranında istihdam edilmesi zorunluluğundan bahsedilir. %40 oranında işitsel engeli varsa buna biz çalışabilir durumda engelli olarak görüyoruz, buna göre davranıyoruz. Ama kısıtlama da getirmiyoruz bir kişi kesinlikle çalışamaz raporu olmadığı sürece o kişiyle elimizden geldiğince irtibat kuruyoruz. İş ve meslek danışmanlığı projesinde danışan-danışman ilişkisi var. Danışan yani vatandaş geliyor, biz de danışman olarak elimizden geldiği kadar yardımcı olmaya çalışıyoruz. Firmalarla görüşüyoruz. Bizde özel sektör daha çok işin içerisindedir. Türkiye İş Kurumu’na özel sektör gelir der ki bizim engelli açığımız var. Ama çok da istekli olarak gelmezler. Kimi der ki zorunlu, cezası var. Zorunlu olduğu halde aylık 1 tane engelli istihdam etmediği durumlarda 1.432 TL cezası vardır. Birçok firmanın da eksiği vardır. Bazı firmaların da istihdam etmesi gerekenden daha çok engelliyi istihdam ettiği görülmektedir. Kimi duyarsız kimi de çok duyarlıdır. Biz bunun için engelli toplantıları yapıyoruz.

Firmaları ve engellileri çağırıyoruz. Birçoğuyla birebir tanışıyoruz.

Belli bir ortak alan oluşturuyoruz. Bazı firmalar zorunluluktan geliyor, kimi umursamaz halde. Adaylarla görüştürüyoruz. Firmalara tanıdığım engellilerle ilgili olarak, özellikle işitme engellilerde, bu işi yapabileceğini söylüyorum, tavsiye ediyorum. Kendini geliştirmiş bir kişi, bilgisayarda kendini geliştirmiş, insancıl bir tavrı var. Bu kişiler size uygundur diyorum. Firmalarla da bir ahbaplığımız oluyor bu süreçte. Geçenlerde bir firma geldi toplantılara, 2 işitme

engelli kişiyi veri girişi için oraya yerleştirdik. Bir süre çalışmışlar, 1 ay sonra biri çıkmış, diğeri 1 seneye yakın çalışmış ve daha sonra çıkmış ama gerçekten de verim aldıklarından bahsettiler. Ama bazı firmalarla konuşuyoruz diyor ki, kesinlikle iletişim kuramıyoruz ve sıkıntı oluyor. Aslında çok da zor bir şey yok. İşaret dilinde bir iki şeyi “şunu yap, çalış vb.” dediğiniz zaman zaten anlıyor. Ağır işler vermediğiniz sürece o bilgisayarda işlerini yapıyor zaten. Ben işitme engellilerle ilgili çalışmalar yapıyorum kendimce. Ama Türkiye İş Kurumu’nun özellikle işitme engellilere yönelik ne kadar çalışmıştır o ayrı bir mesele, çalışmamıştır. Bizim bireysel, kendi çabalarımız var.

4857 sayılı iş kanunu 30. maddesinde belirtilmiş hangi durumlarda çalışabilecekleri. Yer altı ve sualtı işlerinde çalışamazlar. Benim gördüğüm işitme engelli kişi masa başı işleri diğer çalışanlardan çok daha iyi yapıyor. Biz konuştuğumuzdan dolayı biraz abes olacak ama gevezelik yapıyoruz, diğer kişi sadece işini yapıyor ve şikayet almıyor.

3’e ayrılıyor, diyoruz ki siz kamuya yerleşin, eğitim seviyesi yüksek olanlara EKPSS’ye girin diyoruz, eğitim seviyesi düşük olanlara da en geç dört yılda bir kura usulüyle alımlar oluyor oraya yönlendiriyoruz.

Şansı olanlar giriyor. Geçen sınavda 39.000 lise dengi EKPSS’ye girmiş. 6000 küsur ön lisans, 3000 civarında da lisans düzeyinde yerleştirilmişler. Eğitim düzeyi yüksek olanların sayısı az oluyor ve bunların da işe yerleşme oranı yüksek oluyor. %30 gibi bir oranda EKPSS’den başarılı olmuşlar gözüküyor. Bunun dışında kendi işlerini kurabilirler. Geçenlerde Türkiye İş Kurumu adına engellilerle ilgili 36.000 TL’lik hibe projesi yapıldı. 12 eylülde son başvuruları bitti.

Geldiler projelerini bildirdiler. Projelerinde ilk başta 2.000 TL işyerini kurma ve başvurular için veriliyor. 4000tl elektrik-su masrafı için, 30.000 TL de ekipman masrafı için veriliyor. 36.000 TL’lik bir hibe veriliyor.

Projeleri beğenilen kişiler hibeyi almaya hak kazanıyor. Genellikle el becerisi yüksek olan kişiler oluyor bunlar. Takı tasarımı, masörlük, veri girişi, bilgisayar programcılığı gibi alanlarda gelişebilirler. Yani bireysel çalışıp kendilerinin yapacakları işlerde başarılılar. Ben bu

konuda eğitim almış bu engellilerin diğer vatandaşlarımızdan daha disiplinli çalıştığını görüyorum. Bunun dışında aktif işgücü piyasasına dahil olabilirler. Özel sektör gelir bizimle konuşur, deriz ki bu kişilerin alınması iyi olur. O kişilerde anlaşırsak yönlendiriyoruz. Bir de mesleki eğitimlere yönlendiriyoruz. Her sene 3000-4000 kişi Türkiye İş Kurumu’ndan engelli pozisyonunda kurslara girebiliyor. İşitsel engellilerin de bu oranı %5’i geçmiyor. Özel bir çalışma yapılmıyor maalesef. Anlatacaklarım bu kadar. Teşekkür ediyorum.

ALİ KAYMAK:

Benim aslında iki sorum var size. İŞKUR engellilere iş bulmayı amaçlayan bir kurum. İşitme engelli vatandaşlarımızla görüşüyor, onları mesleğe hazırlıyor ya işverenlerle buluşturuyor.

İŞKUR’da işaret dili bilen var mı? Kısa bir süre, 1 aylık bir süre bize Beyoğlu Engelliler Merkezi’nde işaret dili eğitimi verildi. Ama açıkçası bizim hatamız. Bunun üzerinde çok durmadığımız için hoş geldiniz, hangi işi yapmak istiyorsunuz vb. şeyler tarzında konuşmalara düştü.

Daha önce daha iyi biliyorduk ve uzun sürüyordu görüşmelerimiz.

Ama gelen kişilerin seyrekliği bizi de köreltti. Düzenli bir eğitim olsa, sürekli bir eğitim olsa…

İPEK ESEN:

O eğitimleri biz organize etmiştik. Detaylarından biraz bahsedeceğim konuşmamda. Aslında o eğitimlerden sonra sınava giriliyor, sertifika alınıyor. Aslında iyi eğitimler ama pratik yapma imkanları olmadığı için biraz körelmiş olabilir. Devamını da talep ederlerse, grup oluştururlarsa, 10’ar kişilik gruplar olduğu durumda biz Büyükşehir Belediyesi olarak bu hizmeti veriyoruz. Tüm kurumlara, özel sektöre de veriyoruz. Firmalar da bizden talep de bulunuyor.

Biz de çalışan işitme engelli personeller var, iletişim kurmakta zorlanıyoruz diye. Grupları oluşturup, onlara uygun olabilecek programlarda zaman dilimlerinde bu eğitimleri düzenliyoruz.

ALİ KAYMAK:

Bir sorum daha olacak size Hüseyin Bey. İşitme engellilerin iş tercihleri ya da yerleştikleri işlerdeki başarıları ile ilgili herhangi bir datanız, çalışmanız, veriniz var mı?

HÜSEYİN TANER KUCUR:

Orası çok önemli bir konu haklısınız.

Verimiz yok fakat kendi gözlemlerimiz var. Gördüğümüz kadarıyla çalışabiliyorlar ama kişilere bedensel işler yaptırıldığından ötürü bir süre sonra çıkıyorlar. Ama o kişilere söylediğim, kendinizi bir programda en iyi düzeye getirin. Örneğin AutoCAD’i bilecekseniz iyi bilin ya da gümrük işinde mi çalışıyorsunuz evrim programını çok iyi bilin ya da muhasebe alanında geliştirirseniz kendiniz ETA programını, mikro programını çok iyi bilin diyorum. Zaten siz bir şeyi iyi bildikten sonra kimse sizi işten çıkartmıyor. Gerçekten de saygılı çalışıyorlar.

YÜCEL YILDIZHAN:

Bahçelievler Meclis Üyesi, Fatih Özel Meslek Lisesi Okul Aile Birliği Başkanıyım ve çeşitli STK’larda görev yapıyorum. Çalıştayımız inşallah hayırlara vesile olur. Ben şu konuya girmek istiyorum. İçimizde işitme engelli çocuğu olan bir tek ben varım galiba. İşaret dili tercümanının yaptığı tercümeyi benim çocuğum anlamıyor. Televizyonlarda çıktığı zaman cnbc-e seyrediyor, çünkü işaret diliyle izlemiyor, anlamıyor. Çocuklarımızın ve hocalarımızın eğitimdeki en büyük sıkıntımız şudur. Tanı konduktan sonra yapılması gereken 0 yaş grubundan eğitim yaşına kadar çocukla beraber ailenin eğitilmesi gerekiyor. Biz aileyi eğitemediğimiz anda çocuğun aile içindeki psikolojik durumu bozuluyor. En büyük sıkıntılarından birisi de okul çağına geldiğinde özel okullarda deneyimli hocaların olmaması. Milli Eğitim Bakanlığı hocalarımızı atanırken işaret dili eğitimi olup olmadığına bakılmıyor. Gelen hocalarımız mutlaka işaret dili bilmesi lazım. Çocuklar eğitim alırken, doğuştan işitme engelli olan, sonradan işitme engelliler olarak ayırt etmeliyiz. En büyük sıkıntılarımızdan bir tanesi, özel okullardaki hocalarımız deneyimli olmadığı için başarı elde edemiyoruz. Bu çocukların eğitimi de özverili birkaç hocanın üzerine kalıyor. Benim okulumdan 62 çocuk mezun oldu. Hiçbir tanesi üniversiteye yerleşemedi. Lise, özel eğitim, meslek eğitimi dönemindekiler hiçbir üniversiteden destek almıyor.

Baktığımızda Türkiye’de 14 tane özel lisemiz var. Meslek lisesinden mezun olan çocuklarımızın alanları insanlarla iletişime girecek alanlar değil. Genel olarak el sanatları, el becerileri… Bu nedenle meslek liselerinden mezun olan kişiler, giyim, üretim, bilişim, kuyumculuk, ahşap, metal, elektrik, elektronik, tesisat, iklimlendirme, inşaat teknolojileri, matbaa, yiyecek, içecek gibi insanlardan uzak, bireysel alanlara yönlendiriliyorlar. Çünkü şu anda en büyük sıkıntılardan bir tanesi bizim okulumuzda Fatih İşitme Engelliler Okulu içerisindeki özel okulumuz da alındı, Tepecik’e gönderildi. Beni orada şu an bir tane öğrencim yok. Yani toplumla kaynaştırma yerine toplumdan soyutlama, dışlama. Siyasetin içinde olduğum halde ben bile bunun önüne geçemedim. Şunu iyi bilmemiz lazım, engellinin, dini, dili, ırkı olmaz. Eğer bu insanlara bakacaksak duygusal değil profesyonelce yaklaşmalıyız. Acımak değil önündeki engelleri kaldırmamız lazım. Şu anda istihdamla ilgili projelerimiz var. Ama bir çocuğu işe yerleştirmekle olmaz, işvereni de eğitmek lazım. Ben şu anda Bahçelievler olarak tüm çalışan personellerimize işaret dili eğitimi veriyorum. Yapacağım projede de işe yerleştirilecek firmalarda kaç kişi çalışıyorsa onlara işaret dili eğitimi vermek, iletişimini sağlamak durumundayım. Yerel yönetim olarak bunu sağlamak zorundayım.

Çünkü sürekliliği sağlamak için insanlarla iletişim içinde olmak zorunda.

Ben verdim çocuğumu. Çocuğum ne yapacak? Çay getir, temizle şurayı bunu isteyecekler çocuğumdan. Ama bir tane CNC makinede, taş dizmesinin ya da mıhlamasının, cilalamasının yani oraya geçip de bir iş yapması gerekiyor. Eğer çocuğum temizlik yapacaksa ben göndermem. Çünkü çocuğuma hayatını idame etmesini sağlayacak bir meslek edinmesi lazım. Çocuğumuzu işe yerleştirmek değil, sonrasında takibinin kurumsal olarak yapılması gerekiyor. Gerçekten bu çocuk nerede kullanılıyor, hamallık mı yapıyor, pas pas mı yapıyor ya da gerçekten bu insan oraya gidiyor mu? Biz bunu yapmakla mükellefiz. Yılda 400 tane çocuk mezun oluyor. Bu çocuklarımız nereye gidiyor, ne yapıyor, biliyor musunuz? Şu an biz lise çağındaki

çocuklarımızı ayrıştırdık, Tepecik’e gönderdik. Benim Tepecik’te bir tane öğrencim yok. Beylikdüzü’nden gelen dört öğrencim vardı, ikisi mezun oldu, iki tane öğrencim var. Şu an 250 öğrencinin yaklaşık 100 tanesi yatılı. Gerisi Fatih’ten oraya gidiyor. İstanbul’un bir ucundan bir ucuna… O çocuklarımızı dışlıyoruz farkında olmadan.

Ama eski okulumuzda bir kaynaşma vardı. Orada okuldan çıktığı zaman çocuklar dağıldı anda normal hayata adapte oluyordu. Şimdi Tepecik’te çocuklar nasıl adapte olacak soruyorum. İki saat erken kalkacak, iki saatte de geç gelecek. Çocuğun pili bitti. Benim sadece istediğim şu arkadaşlar, eğer bu konulara yardımcı olmak istiyorsak, bu çalıştaylarla verimli olmak istiyorsak, sonuç odaklı çalışmalarımız varsa, samimi olarak sözel değil de eyleme geçmek gerekiyor.

Arkadaşlar yarın ne olacağımız belli değil. Sadece acımayın, kalıcı şeyler yapalım. Biraz samimi olarak konuşuyorum. Ateş düştüğü yeri yakıyor. 18 yıldır bu sıkıntıyı ben çekiyorum ve şükrediyorum çünkü çocuğumun sayesinde bu ortamlarda bulunabildim. Yoksa benim çocuğum olmasa, engelli mi beni ilgilendirmez derdim. Eğitim ilkokuldan başlamalı ve çocuğun ilgi ve yetenekleri doğrultusunda ona uygun beceriler kazandırılmalı. Örneğin kuyumculuk ve tasarımda bu becerileri gelişmiş, bilgisayarla tasarım yapan vb. becerileri kazanmış çocuklar isteniyor. İlköğretimde ve ortaöğretime geçişte herhangi bir değerlendirme ve planlama yapılmıyor. Bu çocuk bunu okur mu okumaz mı diye yapılmıyor. Bunu bizzat yaşadık ve uygulamalı olarak gördük. Verim alamıyoruz bu çocuklardan. Çünkü benim çocuğumun el becerisi çok güçlüdür. Almış teknolojiye, bilişime vermiş. Ama diğer taraftan el sanatlarına daha becerili. Biz bunu hiç izlemiyoruz.

Bir çocuk ilkokuldan ortaokula geçerken bilgi ve beceri yönünden izlenmeli, notları neyse ona göre yönlendirme yapılmalı. Bu tarz bir çalışma yok. Bazı eğitimlerin sil baştan olması lazım. Hocamız söyledi.

Kaç tane kaydımız var hocam? 10 tane kaydımız oldu. 10 tanesinde 5 tanesi geldi diyor. Diğer okullardan 5. Sınıftan kaydırma ile geliyor, kaynaştırma okullarından geliyor. Okuma-yazmayı öğrenmemiş,

öğrensin burada diyor. Baktığımız zaman Anadolu Üniversitesi yılda 6 tane öğrenci alıyor. Bunu kaçımız biliyor arkadaşlar?

Hangi bölümler var bileniniz var mı? Anadolu Üniversitesi’nin verdiği eğitim nedir, bakıyor musunuz? Türkiye’de ortalama 480 tane çocuk liseden mezun oluyor. Bunun 6 tanesini üniversite alıyor hocam. Peki diğer üniversitelere baktığımız zaman bu olayın neresinde? Baktığımız zaman Anadolu Üniversitesi hangi eğitimleri veriyormuş 1998 senesinde kurulduğu zaman? Mimarlık, grafik, seramik sanatları, bilgisayar operatörlüğü, yapı ressamlığı olmak üzere 5 tane programı var bunun. Bunlardan mezun olana rastladınız mı hayatınız da? Bunun yanında sivil toplum örgütlerinin desteğiyle engellilere toplum içinde saygınlık kazandırmak gerekmektedir. Erken eğitim çalışmalarının yaygınlaşması, sivil toplum örgütleri arasında eşgüdüm sağlanması. Niye çünkü benim çocuğum sokakta dışlandı. İşitme engelli çocuklar küçük yaşta buna maruz kalıyor. Kaynaştırma eğitiminde baskılar, okullardaki baskılar… bir okula gönderiyorsunuz çocuk maskot haline geliyor. Yerleştirmelerde eğitsel değerlendirmenin mutlaka yapılması gerekiyor. Kaynaştırma eğitiminde destek hizmetleri, araç sağlanması, işaret dili tercümanı, FM sistemi, telefon sistemleri, yardımcı öğretmen, kaynak odası gibi ihtiyaçlar söz konusu. İş konusunda biz mezun olan çocuklarımızı okul aile birliği sorumluluğunda işe yerleştirmek için görüşmeler yapmakla kalmayıp, yerleştirilen yerlerde de işaret dili kursları veriyoruz. İşe yerleştirmelerde, yerleştirilen kurumlarda da işaret dili eğitimleri verilmesi. Bunu sadece kendi belediyem olarak düşünmüyorum tüm Türkiye’de olması gereken sistem budur.

Ben işe verdim orada ne yaparsa yapsın değil. Bu çocuğun orada iletişim kurabileceği özel sektörde de olsa bir insan olması lazım.

Bir de insanlarımızdaki sadece kamuda çalışma tabusunu yıkmamız lazım. Örneğin biz EKPSS’de ÖSYM’ye son anda müdahale ederek doğuştan ve sonradan olmak üzere iki kitapçık hazırlattık.

VEDAT KARAHAN:

Doğuştan ya da sonradan olmuş o konuyla alakası yok bence.

YÜCEL YILDIZHAN:

Doğuştan ve sonradan işitme engelli olanlarda, bir insan eğitim yaşının yarısında eğer işitme kaybı olduysa, o insanın algısıyla, doğuştan olana insanın algısı bir değildir. İkinci olarak biz bu kitapçıkları hazırlatırken, ÖSYM çok geç kaldı, alelacele yapıldı bunlar… Biz şunu istiyoruz ÖSYM’den, bizim çocuklarımızın başarısının düşük olmasında çocukların görsellerde başarılı olmasıdır, sözelde değil. Bizim çocuğumuz bardak yazın anlamaz ama gösterin anlar. Çünkü hem yazı hem de işaret dili ile iletişimde sıkıntı yaşıyorlar. Burada total olanı kullanıyorlar. Hocaların hepsinin işaret dili bilmesi gerekiyor. Eğitime başladığında her kurumda bunun bilinmesi gerekiyor. Çünkü bizim okulda yasak hocam yanlış mıyım? Öyle biliyorum. Ama çocuk sokakta hocasını bilmiyor, dışarı çıktığında bir anda kaynaşıyor, bir anda o işaret dilini öğrenmiş olarak geliyor sınıfa. Hocaların çoğu bu dili bilmiyor. Onlar bir anda doğal olarak total olarak kapıdaki çocuklar birbirinden öğreniyor. Ama hocalarımız bilmiyor. Aramızda işitme engelliler okuluna gideniniz var mı? Oraya gittiğiniz zaman, gördüğünüz bazı şeyler çok farklıdır.

Teşekkür ederim.

İPEK ESEN:

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Engelliler Müdürlüğü İstihdam Birimi Sorumlusu olarak çalışıyorum. İstihdam alanında neler yapıyoruz kısaca onlardan bahsedeceğim. Biz engellinin istihdam alanında danışma hizmeti alması, engeline uygun olabilecek işlere yönlendirilmesi ve işverenle arasındaki güvensizliğin ortadan kaldırılabilmesi için çalışmalar yürütüyoruz. Bu kapsamda firma görüşmeleri, iş pozisyon takibi, kamu personeli alımıyla ilgili duyurular, mesleki eğitimler, işe hazırlama, çalışan izleme gibi alanlarda faaliyetler yürütüyoruz. Biz her engel grubu için farklı çalışmalar yürüttüğümüz gibi işitme engelliler için de uyguladığımız farklı çalışmalar var. Bizim çalışmalarımızın en temel aşaması mesleki

eğitimlerimiz. Bize başvuran engelli aday eğer mesleki eğitim almaya ihtiyacı varsa psikolog, sosyolog ve insan kaynakları uzmanı olarak bir görüşme yaparak değerlendiriyoruz. Eğer herhangi bir eğitim almadıysa, genellikle bize başvuran kişilerin eğitim seviyesi çok düşük oluyor, herhangi bir mesleki alanda eğitim almasını istiyoruz ve yönlendiriyoruz. İşitme engellileri yönlendirdiğimiz alanlar genellikle, bilgisayar, teknik konular, el becerisine yönelik kurslar olabiliyor. Bunun değerlendirmesini yaparken de beraber genellikle elimizde açık bulunan pozisyonlara göre (mesleki eğitimlerle beraber) eşleştirme yapmaya çalışıyoruz. İşaret dili konusunda bizim de sıkıntılarımız var. İşaret dili tercümanı bizde de bulunuyor. Bize destek oluyor ama biz mesleki eğitimler düzenlediğimizde de işaret dili tercümanını kurslarda bulunduruyoruz. Şunu da gözlemledik ki burada özellikle eğitim seviyesi düşük olan grupların işaret dilini bilmediği gördük. Öğrenciler işaret dili bilmediği için hocalarla iletişimi olmuyor. Hoca kendisi bir dil geliştirip, bir şekilde eğitim veriyor. Ben bunu gözlemledim. Son verdiğimiz kurslardan bir tanesi ayakkabının üretilmesiyle ilgiliydi. Gördük ki işaret dili tercümanı

eğitimlerimiz. Bize başvuran engelli aday eğer mesleki eğitim almaya ihtiyacı varsa psikolog, sosyolog ve insan kaynakları uzmanı olarak bir görüşme yaparak değerlendiriyoruz. Eğer herhangi bir eğitim almadıysa, genellikle bize başvuran kişilerin eğitim seviyesi çok düşük oluyor, herhangi bir mesleki alanda eğitim almasını istiyoruz ve yönlendiriyoruz. İşitme engellileri yönlendirdiğimiz alanlar genellikle, bilgisayar, teknik konular, el becerisine yönelik kurslar olabiliyor. Bunun değerlendirmesini yaparken de beraber genellikle elimizde açık bulunan pozisyonlara göre (mesleki eğitimlerle beraber) eşleştirme yapmaya çalışıyoruz. İşaret dili konusunda bizim de sıkıntılarımız var. İşaret dili tercümanı bizde de bulunuyor. Bize destek oluyor ama biz mesleki eğitimler düzenlediğimizde de işaret dili tercümanını kurslarda bulunduruyoruz. Şunu da gözlemledik ki burada özellikle eğitim seviyesi düşük olan grupların işaret dilini bilmediği gördük. Öğrenciler işaret dili bilmediği için hocalarla iletişimi olmuyor. Hoca kendisi bir dil geliştirip, bir şekilde eğitim veriyor. Ben bunu gözlemledim. Son verdiğimiz kurslardan bir tanesi ayakkabının üretilmesiyle ilgiliydi. Gördük ki işaret dili tercümanı