• Sonuç bulunamadı

4-Dilek ve Şikayet (Müşteri Hizmetleri): Dilek ve şikayette ise bu Beyaz Masa üzerinden yapılıyor yani daha önceden kendi içerimizde

yapıyorduk fakat bütün birimler Beyaz Masa’ya bağlandı. Beyaz Masa üzerinden yapılıyor. Bunun dışında sosyal medya üzerinden direk bizim şirketimize Beyaz Masa’nın dışında ulaştırılabiliyor.

5-Web Sitesi ve Mobil Uygulamalar:

Web sitesi ve mobil uygulamalarımız var. Yani yolcularımızın herhangi bir ihtiyacı olduğu bilgileri, işte en yakın istasyon nerede, en yakın tren kaç dakika sonra kalkıyor gibi bilgileri alabileceği mobil uygulamalarımız ve web sitesi uygulamalarımız var. Yolcularımız herhangi bir noktadan mobil uygulamasını açarak en yakın istasyona ve kaç dakika sonra tren geleceği bilgilerine ulaşabiliyor kolaylıkla.

6-Devam Eden Projeler:

Şu an devam eden projelerimizde ise İndüksiyon Döngü Sistemi yani Akılı İşitme Sistemi üzerinde çalışıyoruz.

İstasyonlarımızın, peronlarının ve araçlarının kapsayacağı şekilde döngü sistemine döndürmeye çalışıyoruz sistemlerimizi. İndüksiyon Döngü Sistemi devreye girmesiyle birlikte işitme engelli yolcularımız rahat bir şekilde sesleri daha net duyabilecekler.

7-Kıyas Çalışması:

Burada kıyas çalışmalarımız var. Dünyadaki metro sistemlerinde ne gibi uygulamalar yapılıyor? Bunların kıyaslaması var. Dünyadaki büyük metro sistemleri Komet ve Nova isimleri verilen iki büyük kuruluşa üyeler. Bu kuruluşlar da sürekli kıyas çalışmaları ve öneri çalışmaları yapıyor. Kurumun yaptığı araştırmaya, çalışmaya göre ne gibi çalışmalar var? Büyük yazılı tabelalar, elektronik bilgilendirme ekranları ve İndüksiyon Döngü Sistemi işitme engelliler için temel olarak alınıyor. Şu an İndüksiyon Döngü Sistemi Hong Kong Metrosu ve kısmi olarak Londra Metrosunda bulunmakta.

Bunun dışında herhangi bir metroda bulunmuyor ve gördüğünüz gibi yine elektronik bilgilendirme ekranları da İstanbul, Londra’nın %99’u, Hong Kong gibi birçok metroda bulunuyor. Büyük yazılı tabelalar da kısmen birçok metroda bulunmakta. Sizin de görüşleriniz varsa biz bunları iletmek için buradayız. Teşekkür ederiz.

SERHAT TABANCA:

Engelliler Müdürlüğü Yasal Haklar Birimi’nden Avukat Serhat Tabanca. Ben genel olarak yasal hakların çalışma sisteminden bahsedeceğim ve daha sonra bize gelen sorulardan derlediğim birkaç problem var onları aktarmak gibi bir yükümlülüğüm

var. Sonrasında zaten bu kısa sunumu bitireceğim. Engelliyle bizim yasal haklar birimi avukatı olarak temasımız engellinin tam teşekküllü devlet hastanesinden engelli olduğuna dair sağlık kurulu raporuyla birlikte, engellinin %40 ve üzerinde olduğunu belgelemesiyle engelliyle olan diyalogumuz başlıyor. Biz engelliye hafta içi her gün hem telefonla danışmanlık hizmeti, hem de İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile yaptığımız ikili anlaşmayla birlikte İstanbul içerisinde bütün özel eğitim veren okulların ziyaret şeklinde gerçekleştirilmekle birlikte ilçelerimizde bulunan engelli merkezlerinde engelli aileleriyle yaptığımız gerekli toplantılarla ikili temaslarımızı gerçekleştirmiş oluyoruz. Bu sene ki hedefimiz 10.000 engelli ailesiyle birebir kendilerinin yasal haklarıyla alakalı bilgilendirmek ve aşağı yukarı 210’un üzerinde özel eğitim veren okulla birebir temasa geçip, zaten onların programlanması da yapıldı. Bunlarla ilgili yasal destek programları planlanıyor. Bize gelen sorulardan genel olarak derlediğimiz daha doğrusu toplumsal bir problem haline geldiğini gördüğümüz bir tane problem var. Bunlardan bir tanesi biliyorsunuz engelli maaşı almak için bazı kriterler gerekiyor. İşte %40’ın üzerinde engelli olması, engellinin herhangi bir sosyal güvencesinin olmaması gerekli. Kişi başına düşen gelirin, belgelendirilmiş kazancın, ailedeki hane halkı sayısına bölündüğünde 270 liranın altında olması. Şimdi 270 lira toplumsal gerçeklerle pek bağdaşmayan bir rakam. Aynı problemi biz engelli bakım maaşında da görüyoruz. Engelli bakım maaşında bu rakam 540 liraya yükselmekle birlikte engelli sağlık kurulu raporunda ağır engelli kısmında evet yazıyor olması gerekiyor.

Burada da en sık rastladığımız problemlerden bir tanesi %100 engelli olan bir vatandaşın raporunda bir türlü ağır engelli yazmıyor olması. Yani bunun tabi pek mantıkla örtüşür tarafı yok. %100 engelli dediğimiz bir vatandaşın sağlık kurulu raporuna nasıl hayır yazar?

Bunu anlamak mümkün değil. İkincisi bu 540 liralık ve 270 liralık bu üst limitler, belki Anadolu’nun bazı şehirleri için kabullenilebilir bir miktar olmakla birlikte, içinde yaşadığımız şehirde asgari ücretle

geçinen üç kişilik bir ailenin bu maaşı alamıyor olması zaten onun kira verdiğini de düşündüğümüzde ne kadar büyük bir problem olduğunu bize gösteriyor. Buradan bizim tabi engelli aileleriyle yaptığımız toplantılarda vardığımız en kritik sonuçlardan bir tanesi bir kere gelir kriterinin tamamen ortadan kaldırılması gerektiği. Biz bunu İl Sağlık Müdürlüğü ile yaptığımız bazı toplantılarda İl Sağlık Müdür Yardımcısı Beyefendi ile de istişaresini yaptık. Kendileri de bu konuda aynı şekilde düşünüyorlar. Fakat bunun sosyal güvenlik sistemine getireceği yükü hesapladığımızda şimdi Gökçen Hanım’ın da söylediği gibi devlet ne kadar büyükse engellim o kadar küçük oluyor. Yani gelir kriterinin bir an önce ortadan kaldırılmasını talep ediyorum. Yani en azından bunun gündeme getirilmesini sağlamak gerekiyor. İkinci problem, en önemli problemlerden bir tanesi engelli çocuğuna bakmakla yükümlü olan ailenin özellikle annenin zaten çalışamıyor olması karşılığında, aşağı yukarı son 2-3 yıldır primlerinin devlet tarafından ödenip kendilerinin emekli edildiği bir sisteme geçeceğine dair basın yayında muazzam bir pompalama yapılıyor. Bu tabi ailelerde çok ciddi bir umut beslenmesine sebep oluyor. İki senedir de bunun çıkmıyor olması özellikle işte 11 Eylül’de çıkan torba yasada çok ciddi bir beklenti vardı. Bu beklentinin akabinde tabi büyük bir hayal kırıklığı yarattı en azından engelli aileleri arasından. Bunun da bir an önce hayata geçirilmesi gerekiyor.

Çünkü bunun çalışamıyor olması engelli ailenin en azından engelli annenin çalışamıyor olmasının en büyük gerekçesi zaten o çocuğa bakma yükümlülüğü içerisinde olması. Bunun bir annelik vazifesi olduğundan hareket edersek. Son olarak engellilerin en çok şikayet ettikleri konulardan bir tanesi de, kendilerine devlet tarafından tanınmış bir takım yasal hakların uygulayıcı bakımından, örneğin bir İETT şoförü bakımından yani İETT şoförünün daha dün bahsi geçtiği için söylüyorum; kendilerine bu yasa hükmünü uygularken sanki bir lütufta bulunuyormuşçasına hareket etmesi engelli bireyi ve ailesini ciddi manada yıpratmaktadır. Mesela İETT şoförünün işte

engelli ailelerini alırken işte refakatçi kartıyla bastığı ikinci ücretsiz geçişin şoför tarafından hoş karşılanmaması vs. O yüzden aslında bizim tavsiyemiz engelli bireyle temas etmesi muhtemel personelin, engelli ve ailesiyle nasıl diyaloga, iletişime geçilmesiyle alakalı ciddi bir eğitim programlanması yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Genel olarak söylemek istediklerim bunlar, teşekkür ederim.

TALHA BULUT:

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı İstanbul İl Müdürlüğü’nde öğretmen olarak görev yapıyorum. Yaklaşık bir buçuk senedir Aile Bakanlığı’nda çalışıyorum. Daha önce Milli Eğitim Bakanlığı’nda öğretmenlik yapıyordum. Öncelikle anlatacaklarımın hepsi hocamın söyledikleriyle bire bir, biz de aynı hizmetleri veriyoruz Aile Bakanlığı olarak. İstanbul İl Müdürlüğü olarak engellilerin her türlü sosyal yardım ve bakımlarını Engelli ve Yaşlı Hizmetleri olarak biz yapıyoruz. Benim görev yaptığım yer Sancaktepe bölgesi, Sancaktepe Sosyal Hizmet Merkezi. Bundan önceki görevim de Maltepe İl Müdürlüğü’ndeydim. Orada da daha geniş bilgilere sahip olabiliyordum. Ancak Sancaktepe’de göreve başladıktan sonra sadece Sancaktepe ile ilgili görevlerimi, yaptığım hizmetleri aktaracağım. Sosyal yardımlarla alakalı engelli bireylere yönelik çalışmalarımız Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü başlığı altında yapılmaktadır. Bu da Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü’nün engelli maaşı dediğimiz şöyle bir şey var. Engelli ve Yaşlı Hizmetleri olarak biz engellileri görme engelli, işitme engelli olarak bu şekilde ayırmıyoruz da tamamen Engelli ve Yaşlı Hizmetleri başlığı altında. Bizde de aynı şekilde Serhat Bey’in söylediği gibi Sağlık Bakanlığı’nın devlet hastanelerinden almış oldukları sağlık raporu, heyet sağlık raporu ile bize başvuruda bulunuyorlar. Biz bu sağlık raporuna göre yapabileceğimiz hizmetleri sınıflandırıyoruz.

O şekilde bir yönlendirme ile hizmetlerimizi sunuyoruz. Engelli kimlik kartlarında minimum %40 sağlık oranı olduğu zaman engelli kimlik kartı veriyoruz. Bunu da İETT’de, toplu taşıma araçlarında kullanabiliyor. Bunun dışında engelli maaşı dediğimiz alması da

vermesi de çok meşakkatli, incelemesi de çok meşakkatli bir maaş.

Neden? Aileler Sağlık Bakanlığı’nın devlet hastanelerinden araştırma hastanelerinden sağlık raporunu çıkarmaları için, şuan eylüldeyiz aralık ayına verilen randevular var. Bu süre zarfında bunlar da mağdur duruma düşüyor. Engelli raporunu aldıktan sonra bize başvuruyorlar.

Bizim de onayımızdan geçmesi yaklaşık iki ay bir süre alıyor.

Evlerine gidiyoruz, evlerinde incelemelerde bulunuyoruz ve ailenin gelir seviyesi kişi başına bölündüğünde 540 TL’yi geçtiğinde de bu yardımı yapmıyoruz. Eğer kişi başına düşen 540 TL’den az ise engelli bakım maaşını bağlıyoruz. Bunun dışında engellilerle alakalı şöyle bir çalışmalarımız var. Sadece engelliye değil engellinin ailesine de yardım ediyoruz. Mesela engellinin annesi çocuğa baktığı için çalışamadığı durumlarda Sancaktepe için söylüyorum. Mesela bakıyorum projenin amaçları Sancaktepe’de ikamet eden engelli çocuk ve gençlerimize bakım, eğitim ve diğer sosyal hizmetlere erişimini sağlıyoruz, yönlendiriyoruz. Okula olsun, Sağlık Bakanlığı’na olsun Sancaktepe’de bakıma muhtaç çocuk ve gençlerin aileleri, ailelerine engelli bakım eğitimi verilerek psiko-sosyal ve kültürel destek veriyoruz. Yine engelli ailelerine düğün, ölüm vs. gibi elzem nedenlerle Sancaktepe ilçesinin dışına çıktığı zaman geçici ayrılma durumları, uzun süreli, kısa süreli durumlarda engelli çocukları geçici süreliğine günlük bakım hizmetleri verebiliyoruz. Bu şekilde çalışmalarımız var. Bunun dışında bakım hizmeti esnasında engelli çocuk ve gençlerimize değişik atölye çalışmaları, ebru vb. rehabilitasyon çalışmaları veriyoruz. Bu şekilde çalışmalarımız var. Sosyal yardımlar Türkiye genelinde şu an 250 milyon TL gibi bir bağışımız var. 2013’ün mart ayında da 665 bin küsur aileye bu şekilde engelli bakım maaşı yardımlarımız var. Bizim karşılaştığımız sorunlardan birisi engelli ailelerinin faydalanabileceği hizmetleri bilmemesi. Bu konuda biz ailelerle birebir irtibat kuramıyoruz. Bu irtibatı genellikle belediyeler, halkıyla daha kolay iletişim kurabilen belediyeler, Milli Eğitim Bakanlığı’nda öğretmenler, sonuçta rehber öğretmenler olsun, sınıf öğretmenleri olsun sınıfında

kaldığı öğrencinin eğer engel durumu varsa o öğrencinin, eğer o ailede engel durumu bulunan başka bir kardeşi varsa onunla irtibata geçip bize yönlendirilmesini talep etmiştik. Sancaktepe’de bu sene ilk defa böyle bir çalışma faaliyete geçti. Şu anda Sancaktepe’de 1800 tane ailemiz var. Bununla alakalı bu üç aylık dönemde aileleri tek tek ziyarete gidip ne tür yardımlarda bulunabiliriz, eğer bizim yardımlarımız içerisinde değilse İBB Engelli Hizmetlerine, Alo 153 Beyaz Masa’ya yönlendirmeler yaptık. Bizim karşılaştığımız en büyük sorunlardan bir tanesi de engelli kimlik kartları. İETT’de, Özel Halk Otobüslerinde, özellikle engelli kimlik kartı kullanıldığında

“sen de engelli misin, senin neren engelli?” biçiminde hakaretlere uğradıklarını söylüyorlar. Bakanlık olarak şöyle bir çalışmamız var. İki yıldır böyle bir çalışma var Fatma Şahin zamanında başlamıştı bu.

Engelliye bakan bayan için sigorta. Çünkü çalışamadığından dolayı sigortasını yatmadığını söyledi. Bununla ilgili bir çalışmalar yavaş da olsa devam ediyor. Biz de bu şekilde bilgilendirmemizi yapalım.

Benim söyleyeceklerim bu kadar. Teşekkür ederim.

EDA TOPAL

: İsmim Eda Topal. Oğlum var 7 yaşında, işitme engelli, işitme cihazı kullanıyor şu anda. İki yaşındayken ateşlendi. Rotary İşitme Engelliler Okulu’na devam ediyor. Bizim çabamız işaret dili ile konuşmasın da kendi kendine konuşsun diye. Ama hep aşağıda oynarken, dışarıda sürekli yanındayım. İnsanlarla iletişime geçtiği zaman hemen yanına gidiyorum çünkü dediklerini anlamıyorlar bir tek ben anlıyorum. Hemen yanına gidiyorum. Unutamadığım iki tane olay yaşadım. Küçük çocuklar biraz daha acımasız oluyorlar çünkü.

Hep onu ben savunmak zorunda kalıyorum. Hemen müdahale etmek zorunda kalıyorum. Yani aslında söylenecek çok şeyim yok.

ÜMRAN TÜFEKÇİOĞLU:

Çocuğunuz Kaç yaşında?

EDA TOPAL:

Oğlum 7 yaşında. Gerçekten psikolojik desteğe de ihtiyacımız var anne olarak. Çalışamıyorum oğluma bakmak zorunda olduğum için. İlerde bundan sonra ne yapacak, hayatından

endişeliyim. Hep yanında ben mi olacağım? Okuyabilecek mi?

BEDRİ ÖMRÜUZUN:

Tek çocuk mu hanımefendi?

EDA TOPAL

: Tek çocuk. 7 aylık doğdu. Ben olmadığım zaman yalnız kalacak diye hep bir endişem var.

BEDRİ ÖMRÜUZUN:

Sizin sosyal güvenceniz var mı?

EDA TOPAL:

Ben eşimin sigortasından faydalanıyorum başka da bir şey yok yani. Belki biraz derine iniyorum. Belki biraz saçma olacak ama ilerde bir doktor olsa diyorum. O şeyleri takamayacak kulağında cihazlar falan. Yani bir anne olarak evlenebilecek mi? Bir sürü şey işte. Benim söyleyecek fazla bir şeyim yok.

ÜMRAN TÜFEKÇİOĞLU:

Çok var da… Belki söylemiyorsunuz.

EDA TOPAL

: Kabullenemedim ama alıştım diyelim sadece. Ama hala kabullenemedim. Hala mesela saçlarını uzatıp işte o cihazları saklama derdi falan var.

ÜMRAN TÜFEKÇİOĞLU

: Kimde? Sizde mi onda mı?

EDA TOPAL:

Bende ama o olayın farkında değil, o seviyor hatta.

O yattığı zaman onu mesela vermiyor, çıkartmıyor. Çok ezik çocuk da değil, o kadar girişken ki, çok sosyal hiç böyle ezikliği de yok, konuşmaya çalışıyor insanlarla ama işte insanlar anlamıyor. Ben hemen yanında bitiyorum. İşte bazen çocuklar diyorlar ki mesela bir tanesi dedi ki: “Üff şu çocuğu alın başımdan, ne konuştuğunu anlamıyorum, zaten kafamı şişiriyor.” Sonra onun yaşıtları bakkala gidiyor, ekmek alıyor. Ben camdan görüyorum bir sürü şeyler. Ben onu bakkala yolluyorum ama böyle köşede bekliyorum. Bakkala işaret ediyorum, şimdi geliyor onu bir dinler misin diyorum. Orada köşede bekliyorum.

O kaldırımdan gidiyor, geliyor ve eve beraber gidiyoruz bu şekilde yapıyorum bende. Yani benim endişem bundan sonra hep böyle mi olacak? Tek başına bir birey yani bizim gibi olamayacak mı veya benim gibi konuşamayacak mı? Öyle endişeliyim hayatından. Bu kadar.

ÜMRAN TÜFEKÇİOĞLU:

Peki teşekkür ediyorum konuşmanız için.

Buyurun lütfen devam edin.

GÜLTEKİN GÜLLÜ:

Büyükşehir Belediyesi’nde Engelliler Müdürlüğü’nde 3 yıldan beri Müdür Yardımcısı olarak çalışıyorum.

Müdürlüğümüz bütün engel gruplarına yönelik birçok alanda hizmet vermekte. Birçok hizmet başlığı var. Ben bunların içerisinde sporla rehabilitasyon projemiz var. Büyük bir proje 1996 yılında başlamış.

Bu büyük bir proje olmasına rağmen belli bir noktaya gelmemize rağmen, engellilerin genel anlamda eksiklikleri, yapılması gerekenler ilgili bütün olarak düşündüğümüz zaman daha çok şey olduğunu görüyoruz. Bu yüzden de mevcut durumu ortaya koyarak, yapılanlar ve yapılması gerekenler noktasında, birleşme noktasında bir şeyleri daha net görmek açısında da bir sunum hazırlanış olduk. Burada engelliler de diğer insanlar gibi. Yani aslında farklı görmemek gerekiyor. Nasıl herkes kendi şeylerine ihtiyaç duyuyorsa, engellilerde de spor da böyle bir ihtiyaç. Hatta biz buna rehabilitasyon amaçlı diyoruz. Engelliler için daha büyük bir ihtiyaç. Onların hayata katılması, kendilerini ifade etmesi, özgüven kazanması birçok noktada gerçekten büyük ihtiyaç. Fakat her engel grubuyla ihtiyaçları bu noktada farklı farklı. Bu yüzden de bütün engel gruplarına yönelik, onların ihtiyaçlarına yönelik birebir değerlendirme yaparak en doğru şekilde onları yönlendirebileceğimiz spor branşları neyse ona göre yönlendiriyoruz. Bununla ilgili genel anlamda düşündüğümüz zaman aslında eksikler, bir engelli spor yapacaksa öncelikle bir spor tesislerinin olması gerekiyor. İşte spor tesislerinin erişilebilir olması gerekiyor. Bu anlamda yine bu eğitimleri verebilecek, yetişmiş eleman ihtiyacı önemli. Bu ölçüyle değerlendirdiğimiz zaman gerçekten yani İstanbul’da biz yapacağımız belli şeyleri yapmışız ama yapacağımız da çok şey var. Türkiye genelinde baktığımız zaman da bu anlamda hakikaten yani atılması gereken birçok adım var. Bizim sporla rehabilitasyon projemiz 1996 yılında başlamış ve büyüyerek gelmiş.

İlk başlangıcı Hidroterapi. Bunun devamında bütün spor branşlarında bütün engellilere yönelik İstanbul’da bütün spor salonlarında, bütün engellilere ücretsiz spor yaptırıyoruz. Sporla rehabilitasyonun amacı, ana amacı şöyle söyleyeyim engellilerin en büyük ihtiyaçları yani hayata katılmaları, bu anlamdaki toplumsal bilinç zayıf ve bunu güçlendirmek. Bunu da güçlendirmenin yolu, engellilerin hayatın içerinde olmaları gerekiyor.

Onun haricinde belki ikinci boyutuyla ortaya koyabileceğimiz erişilebilirlik. Bu yönüyle de engellilerin kullandığı aslında erişilebilirlik çok geniş olduğu için bütün yapı sistemleri, ulaşım sistemleri, bilgi ve teknoloji sistemleri erişilebilir olması gerekiyor ki onlar da bir şey yapılırken toplumsal olarak herkese uygun olarak yapılıp tasarlanması gerekiyor. Yani sporun nasıl diğer bireylerde kendini ifade etmesi, özgüvenli, başarının tadını çıkarması gibi etkileri varsa engellilerde de aynı etkileri göstermiş oluyor. Spor komisyonlarımız var. Bize geldiği zaman biz engellileri fizyoterapist, psikolog, spor eğitmeni eşliğinde birebir değerlendirmesi yapılıyor. Hangi spora en uygunsa oraya yönlendirmiş oluyor. İstanbul genelinde 26 merkezimiz var. Bu merkezlerimizde spor eğitmenlerimiz, diğer eğitmenlerimizle birlikte değerlendirmeler yapılıyor. Ana merkezlerimiz Avrupa Yakası’nda Beyoğlu, Bayrampaşa, Küçükçekmece, Kağıthane birimleri.

Anadolu Yakası’nda daha çok Maltepe, Ümraniye, Tuzla, Sultanbeyli birimlerinde. Ama ihtiyaç olduğu zaman diğer birimlerimiz de farklı yerlerde yine farklı kurumlarla iş birliği yaparak bu hizmeti sunuyoruz.

Biz herhangi bir sınır koymuyoruz. Bu sporla rehabilitasyon şu özelliği önemli. Bütün engel gruplarının engelli raporu varsa bunu hem rehabilitasyon amaçlı hem hobi amaçlı yani bağımsız, ücretsiz spor yapabiliyor. Bunu profesyonel anlamda yetenekli olanları İstanbul Büyükşehir Belediyesi Spor Kulübü üzerine lisanslandırarak, hem ulusal hem uluslar arası müsabakalarda bu anlamda birçok organizasyon yapıyoruz. Engellileri de bu alana katmış oluyoruz.

İşin açıkçası burada ilk başlarken hidroterapi, Watsu ağır engellilerin

sporla rehabilitasyonuyla başlamış. Ama bunun devamında daha çok bunun da etkisiyle belki yüzme branşlarında yönlendirme yapılmasına rağmen salon sporları olsun, müsabaka sporları olsun diğer bütün buz patenine, izciliğe kadar, atla rehabilitasyon var. Mesela bocce gibi adını bile duymadığımız birçok branşta bu hizmetleri veriyoruz.

Yine salon sporları, mesela bizim okullarımız var, doğrudan yönlendirmelerimiz var. Yine müsabaka sporları, curling, okçuluk, zihinsel engellilere yönelik futsal, futbol, bedensel engellilere yönelik yüzme vb. branşlarda bu hizmetleri sunuyoruz. Yine önemli organizasyonlar yapılıyor. Kendi içimizde, İstanbul geneli, kendi okullarımız arasında, yine ulusal ve uluslar arası boyutta engellilere yönelik organizasyonlar yapıyoruz. Yine bu hizmetleri verirken işin açıkçası belli gruplandırmaları iyi yapmanız gerekiyor. Mesela görme engellilere yüzme yaptırıyorsanız veya otizmlilere yüzme yaptırıyorsanız, ağır zihinsel engellilere yüzme yaptırıyorsanız onları belli yerlerde belli saatlerde gruplandırarak özel eğitmenlerle bire bir bire iki bire üç gibi engel durumlarına uygun olarak bu eğitimleri sunmak gerekiyor. Yine yaptığımız hizmetlerden biz Engelliler Müdürlüğü olduğumuz için engelli raporu olanlara hizmet veriyoruz.

Engelli raporu yoksa bu hizmeti alamıyorlar. Bu yüzden bize kayıtlı yaklaşık 150 bine yakın engelli var. Bizden spor hizmeti alan da aylık 9 bin 10 bin gibi artıyor eksiliyor. Seans olarak aylık 100 binleri buluyor okullarımız ve kendi yaptığımız hizmetleri düşünerek. En önemlisi bunu kesintili olarak vermiyoruz. Bir engelli müracaat ettiği zaman bir yıl iki yıl değil bunu sürekli yenileyerek her yıl alabiliyor. Bunun devamlı olması da aileleri son derece mutlu ediyor. Hidroterapi seansları ve hizmetlerimiz yine okul seansları, okul sporları bizim kendi 1000’in üzerinde eğitim alan özellikle zihinsel engelliler ve karma gruplar oluyor. Onların da birebir beden eğitim dersleri oluyor. Yine özellikle

Engelli raporu yoksa bu hizmeti alamıyorlar. Bu yüzden bize kayıtlı yaklaşık 150 bine yakın engelli var. Bizden spor hizmeti alan da aylık 9 bin 10 bin gibi artıyor eksiliyor. Seans olarak aylık 100 binleri buluyor okullarımız ve kendi yaptığımız hizmetleri düşünerek. En önemlisi bunu kesintili olarak vermiyoruz. Bir engelli müracaat ettiği zaman bir yıl iki yıl değil bunu sürekli yenileyerek her yıl alabiliyor. Bunun devamlı olması da aileleri son derece mutlu ediyor. Hidroterapi seansları ve hizmetlerimiz yine okul seansları, okul sporları bizim kendi 1000’in üzerinde eğitim alan özellikle zihinsel engelliler ve karma gruplar oluyor. Onların da birebir beden eğitim dersleri oluyor. Yine özellikle