• Sonuç bulunamadı

BURAK ÖZTÜRK:

Ben biliyorum ama siz de söyleyin, siz de iyi biliyorsunuz.

SUAT GÜNEŞ:

İşte çalıştayınıza şunu yazın lütfen. Sosyal Güvenlik Kurumu’na da bunu bildirin biz de bilelim.

AHMET KONROT:

Suat Bey, bu oturumun başlığı tanı- tedavi ve teknolojik gelişmeler. Siz bir bürokrat olarak buradasınız. Odyolog arkadaşlarımız ve kulak, burun, boğazcı arkadaşlarımız bunun değerlendirmesini bilimsel çerçevede yapan arkadaşlar. En son söylediğinizde doktorun illa bu cihazı alıyorsun demesi, tüm kulak-burun-boğaz ve odyoloji camiasını itham eder nitelikte olabileceği

için… Bence bu konuda biraz daha konuşmakta fayda var. Bürokrasi ve değerlendirici kesimlerin bu konuda uzlaşmaya varması lazım.

Her şey bürokrasi ve her şey kağıt üzerinde olmak durumunda değil.

Önce Burak Beyin bir odyolog olarak söyleyecekleri var herhalde.

BURAK ÖZTÜRK:

Suat Beyin dediklerinin %90’ına katılıyorum. Ben öncelikle nedenini şundan sordum.

SUAT GÜNEŞ:

Şunu demek istemiyorum… Sağlık Uygulama Tebliği’nde bir kavram vardır. Benzer sonucu verebilecek özelikteki cihazların hepsini alabilir demesi lazımken, illa X firması dediği andan itibaren farklı şeyler ortaya çıkar. Sağlık Bakanlığı’na bizim müdahale etme şansınız yok. Yani Tıbbi Cihaz Kurumu bir cihazı kaydederken bir alt kurum kurabilir. Yani bir alt şube müdürlüğü şeklinde kurabilir.

Gerçekten ben bu cihazı kaydediyorum, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun ödeme bandına gönderiyorum ama bu cihaz faydalı mı değil mi bunu anlatmak istiyorum, buraya gelmek istiyorum. Ben doktor arkadaşlarımı töhmet altında bırakmak istemiyorum. Hekimlerimiz şunu iyi bilir. Hatta bazen biz hekimlerimize hak da veririz. Hocam siz şu konuda haklısınız: Ben hekimim ben Sosyal Güvenlik Kurumu’nun Sağlık Uygulama Tebliğini falan anlamam, ben tedaviye bakarım der. Ben de diyorum ki gerçekten tedavisiyle ilgileniyorsan hastanın peşine düş. Yani bunu anlatmaya çalışıyorum. Her doktor da her hastanın peşine düşecek, onun cihazını, kullandığı ilacın kontrol edecek diye bir durum yok. O zaman çözüm neresi? TİTUBB kaydı.

Bir kere TİTUBB kaydından bir defa bunu Sağlık Bakanlığı’ndan, Eczacılar Kurumu’na bu çalıştayın sonucu iletilsin. Yani artık bizim ülkemiz, dernek başkanı da bilir, odyolog arkadaşlarımız da bilir, cihaz çöplüğüne dönüştü. Her ay 1000 tane, 1500 tane falan sigortalı geliyor değil mi? 5 yıl sonra arkadaşlar bu ikiye katlanacak. Niye?

5 yıl gitmiyor ki, 1,5 yıl sonra… Benim destek hizmetlerinde Kamil Bey var şefim yoruldu artık. Çocuğun cebini vatandaşa açtık gece on ikide bile arayıp Kamil Bey kulağım duymuyor diyorlar. Yani

bu bizim milli servetimiz, cebimizden giden para. Bir de dernek başkanımız bahsetti, FM sisteminden bahsetti. Benim bir hastam vardı bizzat benim ilgilendiğim, durumları kötüydü. Bürokrat olarak görmüyorum kendimi bir insan olarak görüyorum. Cochlear implantı bozulmuştu. Bununla alakalı 4 tane firma var yanılmıyorsam bununla alakalı. Firma parayı getirmeden işlem yapmıyor. Dedim senedi ben imzalıyorum. Sosyal Güvenlik Kurumu müdürü olarak değil, Suat Güneş olarak imzalıyorum. Bu vatandaşın ameliyatını yapın, parasını ben ödeyeceğim. Eğer ödemezsem, senet yazın, imzaladım da o senedi. Müdür olarak yaptım bunları bakın. Bu benim kişisel insani duygularım. Bu çocuğun okulu açılmadan o işleri yapılsın diye. Bakın size şunu da söyleyeyim. İstanbul Sirkeci Sağlık ve Sosyal Güvenlik Merkez Müdürü olduğum gün itibariyle bir ay öncesinden giden ödemeler arkadaşlar şu an iki bayram araya girdiği için ödemeler var imzalamam gereken, günlük göndermem gerekiyor, o yüzden öğle arasında gitmem gerekiyor. Bir de Ziraat Bankası meselesi çıktı. Bankaya gönderiyoruz ama banka faiz almak için herhalde vatandaşın parasını tutuyor, ödemiyor. Buna da bir şey yapamıyoruz.

Yani kurum başkanlığına da söyledik anlaşma falan varsa bunu iptal edin vatandaşın 180 TL hasta altı bezinin parası 500 TL işitme cihazı parasını Ziraat Bankası bekletiyor. Bunu kaldıralım dedik. Şuan işitme cihazlarının ödemesini arkadaşlar hazırlamışlar günlük olarak en fazla 15 güne çıktı. Ama size şunu söyleyeyim en yakınım Kocaeli. Bana sadece İstanbul değil Tekirdağ, Kırklareli, Edirne bağlı bölgeyiz çünkü biz. Onlar 3 ay veriyorlar. Onlar da merkez müdürlüğü. Biz İstanbul’da merkez müdürlüğüyüz. Personel sayımız az olmasına rağmen arkadaşlarımız sağ olsun hep böyle insani duygularla yaklaşarak, 120 lira çok önemli insan için hemen çıkaralım parasını diyerek günü yakaladık. Sadece bayramlardan dolayı bir uzama var. Artık bundan sonra herhalde beş güne düşer ama bizim işitme merkezlerine yaptırımımız yok. Bunu dernek başkanı da bilsin. Ne zaman ki siz dernek olarak biz sözleşmeyi hazırladık Ortez- protez

işleri de bize bağlı. Onlarla da imzalayacağız. Eğer onlarla imzalarsak hem hocalarımızın yazmış olduğu cihazlar düzgün olur, hem bunların teknik servisleri olur, teknik mesele de ayrı bir konudur. Adam burada distiribütörlük almış, teknik merkezi yok. Oysa TİTUBB demiş ki teknik servisi olacak demiş. Sağlık Bakanlığı hem izin vermiyor, hem de denetleyemiyor. Biz şimdi onları denetleyecek kurum da değiliz. Biz ancak soruşturma olur, haksız para talebi olur ya da sigortalının parası alınır ama cihazı verilmez biz bu tip durumlar üzerine gidebiliriz. 64. maddeden direkt Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunma yetkimiz var. Onu hemen işletiriz o konuda sıkıntı yok. Ama sayın dernek başkanım sizin geliriniz bizden fazla.

Siz az önce söylediniz. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na yazı yazdım. Biz direkt yazı yazamıyoruz. FM sisteminden de bahsedeyim konumu kapatacağım. O bahsettiğim öğrencimiz, yazdım Ankara’ya, başkanımızla da görüştüm. Ama biz ödeyelim FM sistemini 8000 lira mı dediniz?

GÜLER DAĞIDIR:

Değişiyor cihazlara göre.

SUAT GÜNEŞ:

Burada Milli Eğitim devreye giriyor. Öğretmenlerimiz ben bu mikrofonu kullanmam diyor. Dolayısıyla bu kısımda dile getireyim. Dernek başkanımıza hak veriyorum. Yani öğretmenlerimiz şu kadar bir cihazı cebine koyacak. O da senin yavrun, o sınıfta ona ayrıcalık tanımamış olacak ve o çocuk konuşulan sesi FM sistemiyle dinleyecek. Biz de onu öderiz. Yalnız bu talebinizi bize yazılı olarak bildirin. Çalıştayın maddesi olarak ekleyin. Ben de altını imzalarım ve bunu üst yazı olarak Ankara’ya bildiririm ve orada savunurum bu konuyu. Zaten FM sistemini kullanacak işitme kaybı olan sayımız da fazla değil. Teşekkür ederim. Sosyal Güvenlik Kurumu adına sormak istediğiniz bir şeyleriniz yoksa ben müsaadenizi istiyorum.

HAKAN CINCIK:

Şimdi ben doktorların günah keçisi ilan edilmesinden yana çok… Siz biraz siyaset yaptınız siz de yanlış yoldasınız. Çünkü şuanda sizin işinizi görecek doktorların %95’i

devlette çalışıyor, %5’i özel sektörde çalışıyor. Bu işitme cihazıyla anlaşanların hepsi yaşlılara işitme cihazı yazan insanlar… Siz böyle giderse, doktorların motivasyonunu kırarsanız size en büyük yardımı dokunan devletteki doktorların hepsini kaçıracaksınız.

GÜLER DAĞIDIR:

Ben doktorlara bir şey demedim, işitme cihazı firmalarıyla ilgili söyledim.

HAKAN CINCIK:

Herkes birlikte heyecanlandı bir günah keçisi arıyorsunuz. Ama yanlış yerdesiniz… Eğer bir işlem yapacaksanız ben o kişilerin isimlerini biliyorum demeyin. İşlem yapın ki biz de aklanalım. Böyle diyerek, çok büyük bir insan grubunu töhmet altında bırakıyorsunuz. Siyaset yapıp yanlış hedef gösteriyorsunuz.

SUAT GÜNEŞ:

Biz soruşturma yaptık derken doktorları kastetmedim.

İşitme cihazı satan merkezleri kastederek, aldıkları paralardan bahsettim ve cihazların değerini bildiğinizi kastettim. Orada hekimlere özel bir laf söylemedim. Velev ki doktorların çoğunluğu benim arkadaşımdır ve bunlar da özellikle bazı üniversitelerde ve çapraz üniversitelerde kürsü başkanı ağabeylerimiz de var, arkadaşlarımız da var. Biz onları ararız, onlardan doğru bilgileri alırız eğer siz bize iletişim bilginizi verirseniz, bazı konularda arkadaşlarımız sizi de ararlar. Biz çeşitlilikten yanayız. Mesele şu, siz 4 yaşındaki bir çocuğu eğer işitme cihazı ile düzeltemezseniz, işitme merkezi bunu yanlış yönlendirirse bu çocuk cochlear implanta gitmez mi? Gider.

HAKAN CINCIK:

Gitmez. Eğer işitmesi normal yani aşırı işitme kayıplı değilse cochlear implant adayı olamaz. Cochlear implant dediğimiz şey öyle basit bir işlem değil hiç duymayana yapılır.

SUAT GÜNEŞ:

Hocam ben içeriğini biliyorum. Dolayısıyla hekim bunu takip edemez, Sosyal Güvenlik Kurumu olarak ben de takip edemem.

HAKAN CINCIK:

Üç, beş tane çürük elma için, sizin asıl işinizi gören, devlette, üniversitelerde çalışan insanların hepsini kaçırıyorsunuz ve

kaçırmaya devam ediyorsunuz. Bu yaklaşımınız doğru değil. Sizler toplum örgütlerisiniz. İnsanları doğru bilgilendirmek zorundasınız.

Eğer bir hata varsa, gidip onu tespit edip o doktoru cezalandırabilirsiniz hukuksal olarak. Ancak bu şekilde konuşmak dedikodudur ve sizin eğitim düzeyinizde olmayan herkesi çok kötü yönlendirir. Asıl işimizi görecek değerli insanlar…

GÜLER DAĞIDIR:

Bunların bilinmesi gerekmiyor mu hocam?

HAKAN CINCIK:

Bunların bilinmesi gerekiyor ama biraz önceki konuşmada hiçbir gerçek olmadan, üç-beş kişi için doktorların hepsini yaktınız, günah keçisi yaptınız.

GÜLER DAĞIDIR:

Hepsini yakmak değil, daha önceki yıllarda daha çok yapılıyordu, son zamanlarda konuşuldukça, doktorlar tarafından yönlendirme daha az yapılmaya başlandı hocam bunu da kabul edelim.

HAKAN CINCIK:

Şimdi doktorların geçmişte %5’i özel sektörde çalışıyordu. Yanlış davranışlarımızla bugün %20’si özel sektörde çalışıyor. Öğretim üyeleri bunların çoğunluğunu kapsıyor. Şuanda gidin bütün özel hastanelerde profesör bulabilirsiniz. Geçmişte bulamazdınız. Şimdi bu iyi bir şey değil. Bu hocalar üniversitelerinde kalsalardı, cochlear implant yapacaklardı. Şimdi orada yapmıyorlar.

SUAT GÜNEŞ:

Biz Sosyal Güvenlik Kurumu olarak iç denetim birimi kurduk, teftiş kurulu haricinde. Hekimlerimiz bunu da bilgi olarak aktarıyorum. Atıyorum siz hekim olarak ayda kaç tane cochlear implant yapabilirsiniz? Farz edelim 5 tane. 7 tane yaptığınız gün bizim sistemimiz süzer pat diye sizin cep telefonunuza mesaj gönderir. Biz otokontrol sistemini kurduk. Bizim artık kimseye hırsız, çalıntı demesine gerek yok. Bizim derdimiz başka. Ben bir şeye dikkat çekmek istedim. Dedim ki, Sağlık Bakanlığı Tıbbi Cihaz Kurumu’na kayıtlı olan her cihaz bizim Sosyal Güvenlik Kurumu ödeme bandına düşer. Benim mücadelem bu dedim. Gelin bir gün

Sirkeci’ye, ben size cihazları göstereyim. Adam Çin’den oksijen konsantratörü getirmiş sıfır vermişiz 6 ay sonra bozulmuş. Şöyle bir durum var. Bunu niye önemsiyorum biliyor musunuz? Hocam bilir Büyükşehir Belediyesi akülü araba verirdi. İşitme cihazı kampanyası yapardı. Şu an da yasak biliyor musunuz? Her şeyi Sosyal Güvenlik Kurumu verdiği için bunu önemsiyoruz. Çünkü Belediyeler önceden kapısına geleni göndermiyordu, kaymakamlıklar göndermiyordu.

Başbakanlık genelge çıkarttı. Dedi ki şu tarihten sonra belediyeler bu tip şeye giremez. Sosyal Güvenlik Kurumu yapacak dedi. Dolayısıyla bizim şu an iadeli cihazlar da direkt merkez müdürünün üzerine zimmetli oluyor ve Sayıştay geldiği zaman bunu direkt denetimini yapıyor. Hatta vatandaş öldü diyelim. Bir tane ventilatör verdiniz. 15 gün içinde almazsanız Sayıştay diyor ki sen müdür olarak görevini yapmıyorsun. Onu üç ayda bir arayacaktın. Öldü mü ölmedi mi tespit edecektin ve bunu sana zimmet çıkarıyor biliyor musunuz? Kurumu zarar ettiriyorsun diyor. Çin’den gelmiş ya ona da 800 TL ödüyorum adam gibi cihaza da, 7 yıl hiç bozulmamış. Kurum kayıtlarına bozuk olarak girmemiş cihaza da 900 TL ödüyorum. Cihazlar müdürlükte çöplüğe dönmüş, depo bulamıyorum. Benim derdim bu. Benim eşimde hekim. Ben hekimlere savaş açan biri değilim. İfade alırken bile hekim dediği anda yok kardeşim ben Sağlık Uygulama Tebliği falan tanımıyorum. Adam haklı Sağlık Uygulama Tebliği filan bilmez ki hekim tedavisini bilir. Biz bunu biliyoruz.

AHMET KONROT:

Yani bazı ifadeleriniz benim tarafımdan da yanlış anlaşıldı. Söylemek istediğiniz o değildi belki biraz maksadını aşar şekilde oldu.

SUAT GÜNEŞ:

Evet yanlış anlaşıldı. Çünkü ben cihazlar adına buradayım.

TANER AÇIKEL:

Sosyal Güvenlik Kurumumuz olsun, diğer kamu kurumu ve kuruluşlarımız olsun bu kötü cihazlandırma, çöp yığınına dönüşen bir cihaz ortamının oluşmasının ana sebebi kuruma işitme

cihazı alırken bu işi bilen insanların bir araya gelip güzel bir işitme cihazı şartnamesi oluşturulmaması. Bunun not olarak düşülmesi gerekir. İşitme cihazlarında genel bir standart olarak herkese toplu bir şey yapamayabiliriz. Ama hafif, orta, ileri işitme kayıpları için, özellikle kurumlar alıyorsa bunu, işitme cihazlarına ciddi bir teknik şartname gerekiyor. Yani o teknik şartnameler hazırlanmadığı için, İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak geçmişte işitme cihazı teknik şartnamesi hazırladık. Ben hazırladım onu. Ama ben işin pratiğini yapmadığım için, bu işi bilen alandaki insanlara, Marmara Üniversitesi ilgili hocalarımıza danıştık. Biz bir şartname yazmak istiyoruz, bu konuda sizden fikir almak istiyoruz dedik. Tabi toplu cihaz alımları handikap Türkiye’de. Eğer toplu alınması zorunluysa Sosyal Güvenlik Kurumu geçmişte hep toplu cihazlar alıyordu.

Hatta bazı hastaneler 1000, 2000, 3000 tane cihaz alımına girdiler.

Bu tamamen yanlıştı. Orada siz Çin malını elimine edemezsiniz.

Bütün belgelerini getirmiş, koymuş adam. Sebep budur. Sosyal Güvenlik Kurumu benzeri kurumlar o günün SSK, BAĞKUR, EMEKLİ SANDIĞI ayrı ayrı işitme cihazı ihaleleri yaptılar ve en büyük yanlışı orada yaptılar. Bu alanda odyologlara, odyometristlere ya da ilgili kişileri çağırıp sormadılar. Kurumun kendi alanında teknik anlamda destek alabileceği insanlardan destek almamasını kendisine sorması gerektiğini düşünüyorum.

BURAK ÖZTÜRK:

Söylediği şeyler doğru. Herkesin kaçırdığı nokta şu: Güler Hanımın da dediği, sizin de değiniz, Suat Beyin de dediği, aslında bir mesele var Hakan Hocam da onu diyor, iş ehliyet ve liyakat meselesi. Türkiye’deki mevcut meslek tanımlarına baktığımızda işitme cihazı uygulaması işitsel rehabilitasyona girer.

Meslek tanımına göre işitsel rehabilitasyonu yapması gereken meslek grubu odyologlardır. Burada hiç odyologların lafı geçmez. Çünkü bugüne kadar okullar yoktu. Mesleki bir şey yapmak istemiyorum.

Yalnız o iş çözümlenmedikçe, bu işi hayatta çözemezsiniz. Örneğin Hakan Hocam burada, kendisi beni düzeltir ya da yalanlar. İşitme

cihazı işi odyoloğun yatıp kalktığı iştir. Doğru mudur hocam? Mesela bir doktor ameliyat olması gerekli der. Herkese aynı ameliyatı mı yapar? Aynı ameliyatı yapsa bile aynı tekniğimi kullanır? Ayni tekniği kullansa bile bireysel farklılık hiç mi yok? Hep bir yaklaşım gerekir.

İşitme cihazı kullanması gerekir deriz hastaya. Ama biraz odyogramı gören herkes işitme kaybı var, işitme cihazı kullanman gerekir der.

Mesele bu değil ki. İşitme cihazı kullanması gerekir de, önce bir doğru tanılama gerek. Hafif derecede işitme kaybı olan kişilerin hepsi aynı mıdır? Bir tane odyogramla mı iş belli olacak? Bunun bir sürü testi var. Bu ülkede ABR, ünlü ABR var ya klinik ABR denilen şey ne? Sadece bu testle yapılıp, bu mevzuatta da vardır, klinik ABR diye yazmışlar oraya. Klinik ABR testi yapılıp da, implant olan insan var bu ülkede. Klinik ABR’nin dünya kadar aksaklığı var. Neye göre implant yapıyorsun sen? Burada yönetmelikler de saçma sapan. İşin ehline sormamışlar. Oturuyor insanlar bir şeyler yapıyorlar. Bu tip şeyler bu şekilde düzelmez. Üç tane kulak burun boğaz hekimiyle birlikte rapor çıkıyor. Kulak burun boğaz hekimi olmalı ama işin ehli olan adam nerede? Odyolog yok. Hiçbir imza yetkisi yok. Kulak burun boğaz hekimi rapor çıkarıyor, gidiyor firmaya. Firmada kimle muhatap olduğunuzdan kimsenin haberi yok. Kimsenin bilgisi yok. Bu ülkede sertifikalılar da var. Odyometri teknikeri de var. İşitme cihazı uygulaması bir rehabilitasyon işidir, öyle basit bir iş değil. O zaman işte çöplüğe döner. Kaldı ki bu ülkede hiçbir işitme cihazına kontrol yapılmıyor. Hocam diyor ki benzer özellikte. Neye göre benzer özellikte? Eğer teknik şartnamelerine bakıyorsak, adam yazıyor da yazıyor. Ama bunu kim kontrol ediyor? Bunun kontrol yöntemleri var. Hepimiz biliyoruz. Ben defalarca gittim bu kurumlara. Dedim ki odyoloji bölümlerimiz var, odyologlar var. Siz cihazları getirin. Biz cihazları test cihazlarımız var, kontrol edelim. Uyuyor mu, uymuyor mu bakalım. Böyle herkese cihaz mı verilir? Ondan sonra çöplük olur tabii. Armutla elma birbirine karıştı gidiyor. Yani bu iş hepiniz bahsettiği konu ehliyet, liyakat meselesi. Baştan aşağı bu böyle. Eğer

siz ehliyeti olmayan liyakati olmayan insanlara bu işleri yaptırırsanız ya da bu insanları dışarıda tutar ya da ana işle bir araya gelmezse bu çözülmez. Hocam diyor ki eğitim aldırdım ben diyor. İşitme engelliler öğretmeninden eğitim aldırmış büyük ihtimalle. Artikülasyon eğitimi aldırdım diyor. Memlekette herkes her işi yapıyor zaten. 1 yaşında implant olmuş bir çocuğun, önce işitsel rehabilitasyon, işitsel eğitim alması gerekir. Sonrasında konuşma süreci geliştiğinde bir bozukluk varsa, bu odyologla olacak, konuşma bozukluğu varsa hemen hocam devreye (dil ve konuşma terapisti) girer. Akademik yaşına geldiğinde hemen işitme engelliler öğretmenliği devreye girer. Bu arada çocuk gelişimcisi, psikoloğu da kendine göre iş yapar. Ama bizde şöyle bir sistem var. Bir kişi var, her işi yapıyor mübarek. O zaman bu kadar meslek grubuna niye gerek var? Ondan millet bu halde. Ondan sıkıntı var. Böyle şey mi olur? Ben kulak-burun-boğaz hekimiyle çalışıyorum, kulak-burun-boğazcı mıyım ya da o odyolog mu? Kimse işini bilmiyor ki. Bilse de sınırlarına dikkat etmiyor.

NURULLAH YÜCEL:

Doktor Nurullah Yücel, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Engelliler Müdürlüğü’nde müdür yardımcılığı görevini yürütüyorum. İşitme kayıpları ile ilgili genel bir bilgilendirme yapacağım. İşitme kaybı bireyin sahip olduğu işitme duyarlılığının onun gelişim, uyum ve özellikle de iletişim becerilerini kazanmasına engel olma durumu olarak tanımlanabilir. Ulusal Sağlık Enstitüsüne göre her 1000 çocuktan 3’ü dünyaya işitme engelli olarak geliyor.

Ülkemizde doğumdan itibaren 48 saat içinde yapılan standart işitme testi ile erken tanı koyulabiliyor. Yeni doğan grubuna yapılan testler Otoakustik Emisyon Testi (OAE) ve İşitsel Beyin Sapı Testi (ABR)’dir. Genellikle yeni doğanlarda 1000’de 1 ile 1000’de 6 oranında işitme kaybı olduğu kabul edilir. Sağlıklı yeni doğanların 1000’de 1 ile 1000’de 3’ünde, yoğun bakım ünitesinde tedavi gören bebeklerin %2 ile %4’ünde her iki kulakta belirgin işitme kaybına rastlanır. Konjenital işitme kayıpları insidansı ülkelere göre farklılık gösterir. İşitme cihazı ile amplifikasyon uygulanmayan

35-40 desibellik orta derecede bir işitme kaybına sahip olmak bile çocuğun günlük konuşmaların %50’sini kaçırmasına neden olur. İleri ve çok ileri dereceli işitme kaybına sahip olmak ise iletişim becerisini daha ciddi boyutlarda engeller. ABR testi ile kişinin işitme sinirinin sese nasıl cevap verdiği değerlendirilir. Davranışsal testlere uyum sağlayamayan bebeklerde özellikle ABR testi tercih edilir. Uyumlu bebeklerde ise elde edilen eşiklerin güvenirliği açısından kullanılır.

İmpedansmetrik Değerlendirme testi orta kulak fonksiyonunun değerlendirildiği test yöntemidir. Oto Akustik Emisyon ile iç kulak fonksiyonunu değerlendirir. Doğumdan bir kaç gün sonra bu test yapılarak bebeğin işitmesi hakkında bilgi sahibi olunur. Yeni doğan bebeklerin işitme taramasında kullanılan en yaygın yöntemdir. Erken teşhis çok önemlidir. İletim tipi işitme kayıplarının tedavisinde tıbbi uygulamalar ve cerrahi girişim yöntemleri kullanılır. Kulak kepçesinde anomali varsa, estetik ameliyatlar hemen okul çağı öncesinde yapılır.

Orta kulak enfeksiyonlarının hızlı ve etkili tedavisi yapılmalıdır. Eğer bir orta kulak iltihabı uygun bir şekilde tedavi edilmezse, yıllarca akan bir kulakla birlikte işitme kaybı ve beyne yayılan iltihaplar ortaya çıkabilir. Sensörinöral tip işitme kayıplarının tedavisi, işitme cihazı, orta kulak protezleri, cochlear implant ve beyin sapı implantı

Orta kulak enfeksiyonlarının hızlı ve etkili tedavisi yapılmalıdır. Eğer bir orta kulak iltihabı uygun bir şekilde tedavi edilmezse, yıllarca akan bir kulakla birlikte işitme kaybı ve beyne yayılan iltihaplar ortaya çıkabilir. Sensörinöral tip işitme kayıplarının tedavisi, işitme cihazı, orta kulak protezleri, cochlear implant ve beyin sapı implantı