• Sonuç bulunamadı

Türk Evi'nin Mimari Özellikleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Türk Evi'nin Mimari Özellikleri"

Copied!
23
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)
(3)

®i>Î^vâ'ï£'u<i^ i-i^ :-'^

(4)

İslam dinini k a b u lden sonra A n a d o l u ’y a gelm iş olan Türkler b u ra d a yerleşm e d ü ze n in e geçmeye

başlayınca bu o rta m içinde ‘göçebelik k a v r a m ı ’; İslam d ü n y a görüşü ve ^ A n a d o lu ’nun verileriyle

belli b ir oran içinde birleşerek, y e n i b ir y a ş a m a k a v r a m ı ve biçim in i o rta ya çıkarm ıştır. ‘Bu

itibarla birbirleriyle olan ilişkilerini ve h a y a tla rın ı K a r a n d a k i T ^ r S u r e s in in 59-64. ayetlerinde

b elirtilen ku ra lla ra göre düzenlem işlerdir.

T

ürk ler İslam iyet ile ta n ışm ad an önce, O rta Asya steplerinde göçebe to p lu lu k lar halinde, y u rt olarak a d la n d ırılan çad ırlard a yaşam aktay­ dılar. Ç ad ır içindeki hayat, çok m aksatlı kullanım özellikleri d o ğ ru ltu su n d a geliştiği için çok am açlı ve çok fonksiyonlu düzenlenen o d aların insan ih ­ tiyaçlarına h er zam an cevap verdiği g ö rü lm ek ted ir

(S ru zu n , 1989).

İslam din in i kabulden sonra A n ad o lu ’ya gelm iş olan T ürkler burad a yerleşm e düzenine geçmeye başlayınca bu o rta m içinde göçebelik kavram ı’; İs­ lam dünya görüşü ve A nadolu’nun verileriyle belli bir oran içinde birleşerek, yeni bir yaşam a kavram ı ve biçim ini ortaya çık a rm ıştır (K üçükerm an, 2007). Bu itib arla birbirleriyle olan ilişkilerini ve hay atların ı K uran’daki N ur Suresi’nin 59-64. ayetlerinde b e lir­ tilen kurallara göre düzenlem işlerdir. Bu ayetlerde eve g irm ekten, insanlar arasın d a ve alem de olup biten çeşitli davranışlara k ad ar pek çok konu yer a lm ak tad ır ( ‘B urkutK ;^, 1996).

T u rg u t Cansever, O sm anlı m im arisinde evin, bağım sız yaşam a birim leri olan O tağ ’d an tü retil- diği b ilinen o d aların bir araya gelm esi soncunda m eydana geldiğini ifade etm ek ted ir. O dalar, bağım sız varlıkları ile bütünlüğe bir düzen ile k a ­ tılırla r (Cansever, 1994). T ü rk evi tip in e en eski örnek, iki o d a n ın yan yana getirilm esi ile oluşturulan plan tip id ir. O tağ ile o d an ın fonksiyonel b en zer­ liği, şekil 1 ve 2'de görüleceği gibi h er ikisinin de özellikle çok m aksatlı kullanış için tasarlanm ış ve biçim lendirilm iş o lm aların d an k a y n ak lan m ak tad ır

( Cansever, 2002).

K üçükerm an (2 0 0 7 )’n göre de h er iki yaşam a birim i (otağ ve oda); işlev, çevresel kullanm a ve b irb irleri ile^iîişkileri açısından benzerlikler g ö sterm ek ted ir. Ç ad ırın ve o d an ın genel düzen

ve kullanm a biçim leri açısından karşılaştırılm ası şekil 2'de görüldüğü gibi şöyledir;

♦ Çok amaçlı orta alan 1

♦ O turm a için biçimlenen çevresel alan 2 ♦ K apalı kullanm a alanları (Sekiler, sandıklar,

yü kler) 3

♦ Isıtm a (Çadırda ortada bulunan ocak, yapıda yana kaym ıştır). 4

Tü r k e vİ ’nİn bİçİm

Ö Z E L L İ K L E R İ . . .

T ü rk evi; tab iata ve hayata bağlı olan Türk- lerin çad ır h ayatının, yerleşik hayata yansım ası gibidir. Bu yüzden bu k o n u tlard a estetik ve biçim kaygısından çok gerçekçi ve fonksiyonel bir tutum sergilenm iştir. Planın ve strü k tü rü n oluşum un­ da topoğrafyaya ve çevre şa rtların a uyulm uştur. Akılcı, esnek ve p ra tik çözüm ler uygulanm ıştır. Tasarım içten dışa doğru gelişm ekte olup, her detay insan b o y u tların a göre düzenlenm iştir. Bu nedenle; T ürk evi insanın rah atı, düzenli yaşaması için tasarlanm ış bir ev tip id ir.

T ü rk evi oluşum ilkeleri B ektaş’a (1996) göre şu şekilde sın ıflan d ırılm ıştır.

♦ H ayata, doğaya, çevre şartlarına uygunluk ♦ Çerçekçilik, akılcılık

♦ İçten dışa çözüm

♦ İç-T>ış ^Uyuşumu ( £vin içindeki içtenlik ve yalınlığın dışa vurum u)

T utum sallık

Ye r l e ş m e

O sm a n lı/T ü rk şehirleri m ahalleler halinde, plansız, fak at tab ii dokuyla tam bir uyum içinde gelişm ektedir. M ahalleler genellikle fazla eğim ­ li araziler üzerine k u rularak, hem h er çeşit suya

(5)

şekü 2

şekil 1

akıntı im kanı verilm ekte, hem de h e r evin u fk u ­ nun açık olm ası ve g üneşten yararlanm ası sağlan­ m aktadır. Ç oğunlukla bir cam inin, bazen de bir çeşme veya ağaçlıklı bir m eydanın etrafın d a k u ­ rulan m ahalle; m ektebi, m escidi, ham am ı, küçük çarşısı vb. ile kendi k en d in e yeten bir ü n ite olarak teşekkül etm ektedir.

Yöresel yerleşm eleri o luşturan yapıların bir araya geliş biçim leri ve m ekânsal kurguları, yerleş­ m enin karak terlerin i o lu ştu rm ak ta d ır (Syüce, 2005).

(resim 1)

So k a k d ü z e n i

O sm a n lı/T ü rk şehirlerinde, ayrık ya da bitişik evlerin yan yana gelişi ile biçim lenen bir ^ k a k düzeni vardır. A razi yapısına göre yön değiştiren insan ölçeğindeki bu sokaklar, özellikle ilk to p la n ­

m a yeri olan m ahalle m escidlerinde o d ak laşm ak ­ ta, b u rad an m erkez cam ii ya da külliye ve ticari m erkeze b ağ lan m ak tad ır. Bu yöneliş kıbleye doğru ve aynı zam anda güneş ışığını evin içerisine en iyi alabilecek şekilde ve kom şusunun m anzarasını etkilem eyecek k o num da o lm a k ta d ır (resim 2).

T u rg u t C ansever’e göre O sm anlı şehirlerinde yapı sto k u n u n %80’ini teşkil eden evler, genellikle şehrin üzerinde yer aldığı yam açların h er n oktası farklı to p o g rafy asın d a k o n u m lan m ak ta ve evlerin yön tay in in d e; to p o g rafy an ın icaplarına göre ve değişen yönler d ü zeninden bağım sız olabilm ek gibi bir kural b u lu n m ak tad ır. Bu kural h er eve, k en d i başına k en d i yöneliş ve yer alış tercihlerine göre am a kom şuluk h ak k ın a saygı ile yerleşm e im kânı sağlam ıştır (Cansever, 1994).

G enişliği, eğim i ve kaplam ası; insana ya d a ,

(6)

î.e'l

■\e'o'^ pO'^ ,\o

A>0®°lV

resim 3

yüklü hayvana göre tasarlanm ıştır. Sokağın başka bir sokağa geçiş verm esi şart değildir. Sokak hiç beklenm eyen bir yerde, şaşırtıcı bir şekilde bitebilir. O sm anlı şehirlerinde sıkça rastlanan ve m ahrem iyet in an cın ın bir sonucu olarak beliren çıkm az sokak, ana y ollardan evlere açılan özel bir yol olarak da tasavvur edilebilir.

(7)

Ta bİ İ ş a r t l a r a u y g u n l u k

O sm a n lı/T ü rk evinde tab ii şartlara uyum sağ­ layan bir yerleşim ve tasarım g ö rülm ektedir. T ürk Evi’ni araştıran G abriel’in (1938) çalışm asında Türk Evi’nin iklim ve m alzem enin tesiriyle bölge­ lere göre değişiklik g ö sterd iğ in d en b ah sed ilm ek ­ tedir. G abriel, çeşitli iklim ve ü retim alanlarında “Türk Evi’nin m u h telif şekiller alm asın d a iklim ve m alzem enin önem li bir fak tö r olduğunu dile g e tir­ m ektedir. İstanbul’un feth in i tak ib e n O sm anlı’nın şehri yeniden y apılandırm aya b aşladığını b elirten yazar, şehir içindeki sayfiyelerde güzel bağlar ve bahçeler içerisinde sevim li ahşap b in aların yüksel­ diğini anlatm akta; yangınlarla harab olan m ah al­ lelerin, hem en akabinde yeniden inşa ed ildiğini ve bunların h er b irin in k endine m ahsus bir fizyono­ misi olduğunu söylem ektedir (resim 3).

Bu evleri yapan kim selerin, ne estetik te o ri­ lerine ne de inşa form üllerine v ak ıf olm adığını ileri süren G abriel, bununla b e rab er bu m ütevazı evlerin, açık planları ve genellikle geniş salonlar ve m antıklı yerleşim düzeniyle ince bir zevkin ürünü olduklarını da dile g etirm ek ted ir.

T ürk Evi’nin değişm eyen özellikleri dah a çok üst katlarda görülür. Z em in k atla r ise dah a çok tabii çevreye uygun olarak şekillenm iştir. !^emin katların özellikleri ve düzenleri doğal şartlara göre değişikliklere uğram ış olsa da farklı zem inlere göre

yapılm ış plan düzenlem elerinde özgün sonuçlara ulaşılm ıştır (K üçükerm an, 1996).

O sm a n lı/T ü rk evinde tab ii şartlara uyum sağlam ak için serin letilm ek istenen “yaz o d ası”; alttan , y anlardan ve ü stten h av alan d ırılarak en uy­ gun çözüm e ulaşılm ıştır. B urada yapılm ak istenen “o d an ın boşlukta ve askıda tu tu lm ası” denilebilir.

A ltm er ve B udak (19 9 7 )’agöre T ürk evi, gele­ neksel olarak doğal zem inden kopartılm ış, ahşap direkler ve ağır taş duvarlar üzerinde askıya a lın ­ mış ahşap bir yapıdır. G eleneksel plan tipolojileri- ni inceleyen çalışm aların konusunu bu yükseltilm iş kat oluşturur. Z em in kat ise, çoğunlukla salt ih ti­ yaçlara göre düzenlenm iş, b elirli g eo m etrik düzeni olm ayan bir m ek ân d ır (resim 4). İlke olarak T ürk Evi, düzensiz kale duvarları üzerine o tu rtu lm u ş kübik bir g eo m etrid ir şeklinde ta n ım lan m ak tad ır

( A l t m e r & 'Budak, 1997).

Çe v r e y e s a y g i

T ü rk evlerinin in san a, ta b ia ta ve içerisinde b u lu n d u ğ u yakın çevreye olan saygısı tem el b i­ çim leniş p re n sip le rin d e n kabul edilebilir. B ina­ la rın b irb irle rin in m an zaraların ı k ap atm ayacak şekilde k o n u m lan d ırılm ası, ev içi m ah rem iy etin in g özetiliyor olm ası, h e r evin küçük de olsa bir b ah çesin in bulunm ası, duvarlara iliştirile n özenle işlenm iş kuş evleri, k en d in e özgü m esajlar içeren

(8)

(eS®

o'® ^4efQ g°

10^ . -e<^'

s . ‘“V ‘

k apı to k m a k la rın ın k ullanılm ası ve ö rn ek lerin i çoğaltabileceğim iz tü m a y rın tıla r T ü rk evlerinin in san a ve çevreye olan özeninin b ir göstergesidir. Binlerce yıllık geçm işiyle T ü rk hayat tarzın ın köklü b irik im lerin in tab ii bir sonucu olan “T ürk Evi” kavram ının iyi b ilinm esinde yarar vardır. Bu evin o d ağ ın d a insan v ard ır ve doğaya saygılıdır (resim 5).

O sm anlı şehirleri, ta b ia t ile insanın inşa ettiği âlem in, m im arin in b ir bütünlüğüdür. Ve bu şeh ir­ ler; eviyle, ev bahçesiyle, bahçedeki havuzuyla, çeşmesiyle vs. ile bütünleşen m üstesna bir veçheye sa h ip tir (Cansever, 1994).

Tü r k e vİ ’nİn m e k â n

Ö Z E L L İ K L E R İ

O sm a n lı/T ü rk evi um um iyetle bir katlıdır. A ncak zam an ile kat adedi fazlalaşm ıştır. Öyle olm akla beraber, daim a esas kat tek tir. Bu esas kat ise birkaç k atlı evlerde, m utlaka en y ukarıdadır

(Sidem , 19SS).

Evin bulunduğu arsanın d u ru m u n a göre esas kat d a h a fazla ışık, hava, güneş ve m anzara göre­ bilm esi için yükseltilm iştir. Z em in kat, oturm ak için kullanılm az. Bu kat bahçe duvarları ve binayı taşıyan dikm elerd en ib arettir. Evlerin direkler üzerine o tu rtu lm ası ru tu b e tte n koru n m ak için­ dir. Z am anla bu zem in kat duvarlarla kapatılarak depo, ahır, sam anlık ve ta şlık olarak kullanılm ış­ tır. Z em in k atın duvarları, kargir ve penceresizdir. D aha sonraları zem in kat ile ana kat arasına bir ara kat yapılm ıştır. Fakat bu ara kat binanın bütün alanını k apsam am akta bir kısm ını ihtiva etm ek­ tedir. A ncak yüksekliği ana k a ttan biraz daha alçaktır. A ra k a tta bulunan odalar günlük kullanım ve kışlık o d alar olarak önem kazanm ıştır. Bu katın pencereleri dah a küçük ve az sayıdadır. 19.yy’dan itib are n bu ara k atlar iyice önem kesbetm iş, yükseklikleri ve planlarıyla ana kat kadar işlev kazanm ıştır. Fakat yine de en önem li kat unvanı, ü st k atın olm u ştu r (eidem , 1955).

(9)

Arel’in (1982) çalışm asında, O sm an lı/T ü rk Evi’nin zemin kat-ana kat ilkesi, yani fevkanilik (asma ev-üst katı olan), sim gesel ve kültürel değer­ lerle ilişkilendirilir. Fevkanilik ilkesi T ürk k ü ltü ­ ründe hem onursal ayrıcalıklara h itap etm esiyle, hem de Kuran-ı K erim ’de de geçen yüksek tu tu l­ muş köşk kavram ına karşılık gelm esiyle ilişkilidir

( ^ r e l, 1982). (şekil 4)

Türk evi aynı bina üzerinde farklı karakterde iki cepheye sahiptir. T ürk evi, içinde sürdürülen hayat gereği içe dönük ve dışa kapalı bir k a ra k te r­ dedir. Bu sebeple, evin sokak cephesi ile bahçeye veya avluya bakan cepheleri farklıdır. Bahçe yö­ nünde yer alan hayatın ve sofanın cephesi, d iğ er­ lerine nazaran daha h a fif ve şeffaf inşa edilm ek­ tedir. Böylelikle yaşam ın büyük kısm ının geçtiği hayat ile dış m ekân arasında tab ii ilişki sağlanm ış olmaktadır.

O sm anlı/T ürk Evi’nin m ekân vasıflarının daha iyi anlaşılabilmesi için plan tip leri ve özellikleri ile kütle ve kesit özelliklerini de incelem ek gerekm ek­ tedir.

Tü r k e vİ ’n d e p l a n t İp l e rİ

Sedat Hakkı Eldem' e göre Türk evinde odalar yinelenirken ortak bir alan olarak odaların önünde sofa ortaya çıkmıştır. Dışa sofalı plan şem asında bir ara öğe olarak eyvanın eklenmesi ve dış sofanın kendi içinde gelişmesi ile eyvanlı ve köşklü plan şeması oluşmuştur. Bu plan şemasını "iç sofalı" ve "orta sofalı" plan şemaları izlemiştir. T ürk evinin plan tipolojileri bu şekilde oluşm aktadır (Sidem, 1955).

Geleneksel T ürk Evi plan tip leri ile ilgili en kapsamlı tipolojik çalışm ayı Sedat H akkı Eldem yapmıştır (eldem , 1968; eldem , 1984). Sofanın k o n u m u ­ na göre, evin bulunduğu bölgelere göre ve tarih i dönemlere göre yapılan sın ıflan d ırm alar T ürk evlerinin çeşitliliğini ortaya koym aktadır. Plan tip ­ leri itibariyle T ürk evleri; iklim özellikleri, m ahalli alışkanlıklar, ekonom ik şa rtla r ve yöresel m im a­ rinin etkisiyle sofasız, dış sofalı, iç sofalı ve o rta sofalı olmak üzere d ö rt kategoride to p lan m ıştır

(tfaabaloğlu, 1989). A ncak bu çalışm ada m ahrem iyet

sağlama hassasiyetleri nedeniyle şekillenm iş olan iki bölümlü plan tiplerine vurgu yapılm aktadır.

Türk evi plan tipleri: ♦ Sofastz plan tipi ♦ T>tş sofalı plan tipi ♦ İç sofalı plan tipi ♦ Orta sofalı plan tipi

Geleneksel T ürk evleri O sm anlı devletinin sınırlan içerisinde Rum eli ve A nadolu bölgelerim­ de oluşmuş ve 500 sene k ad ar devam etm iş, kendi

şekil 6 (üstte) ve şekil 7

özellikleriyle belirginleşm iş bir ev tip id ir. T ürk evi bu süreç içerisinde büyük gelişm eler geçirm iş ve yayılıp geliştiği iklim , ta b ia t ve k ültür b a k ım ın ­ dan fa rk lılık lar gösteren bölgelerde farklı tip ler m eydana g e tirm iştir (eldem , 1984). Fakat bu bölgesel fark lılık lar ne olursa olsun, T ü rk evlerinin belirli kültürel değerler b ü tü n ü n e bağlı k alın arak y ap ıld ı­ ğı g ö rülm ektedir, (şekil 5)

S O F A S I Z P L A N T İ P İ

Sofasız plan tip in d e o d aların birb irleri ile ilişkileri yoktur. H er odaya d ışarıd an girilir. Bu tü rler genellikle bahçe kapısı ve bahçe duvarları ile k o ru n an iç avlulu, ön bahçeli veya yan bahçeli evler için söz konusudur. A nadolu’nun o rta , güney ve doğu bölgelerinde uygulanm ıştır, (şekil 6)

Sofasız plan tip in in iki k atlı olanları da vardır. Üst kata avludan bir m erdivenle çık ılm ak tad ır.

D i ş S O F A L I p l a n tİpİ

Dış sofalı plan tip in d e o d alar arasındaki ilişkiler “sofa” denilen bir o rta k m ekânla sağlanır. A nadolu’nun kırsal kesim inde, avlulu ve bahçeli evler için p ek çok uygulam a alanı bulm uştur. Sofa, yılın büyük bir bölüm ünde o tu rm a m ekânı olarak k u llan ıld ığ ın d an , ta b ia t ile kucak kucağa yaşam ak kırsal kesim insanlarını ad eta büyülem iştir. Ilım an veya sıcak iklim li yörelerde sofanın önü tam am en

■?o.

(10)

< « ‘î

\¿aS" JU.0 ,<

^ e < < Î >

\^3'

açık bırakılm ış ve böylece ev h alk ı için bir serinle­ me im kânı oluşturulm uştur. K ışın ise odalar ocak­ larla ısıtıld ığ ın d an o d alard a b arın ılm ıştır (şekil 7).

İ ç S O F A L I P L A N T İ P İ ;

İç sofalı plan tip i T ü rk evinde uygulanan en yaygın plan tip id ir. Sofa, o d alar arasına alınarak h alk arasın d a karnıyarık diye a d lan d ırılan bir plan tip i ortaya çıkm ıştır. Bu plan, dış sofalı eve n a z a ­ ran dah a m uhafazalı olm ası nedeniyle A nadolu ve R um eli’nin h er iklim kuşağında kullanılm ıştır. Ö zellikle sıkışık yerleşm elerde, kasaba ve şeh irler­ de tercih edilm iştir. Dış sofalı evlere nazaran daha fazla odayı içerm esi, dah a ekonom ik olm ası bu tercih in ana seb eb id ir (şekil 8).

Bu tü rd e k i sofa, ya güneşli tarafa ya m anzaralı yöne veya sokağa yönlendirilm iştir. M erdivenin d u ru m u n a göre, sofanın bir veya her iki ucunda köşk, seki gibi isim lerle anılan özel m ekânlar yer alm ak tad ır. B urada ya bir sedir bulunm akta veya biraz yükseltilerek h a tta sofadan parm aklıklarla ayrılarak biçim lendirilm iş bir geniş oturm a köşesi düzenlenm ektedir.

En eski tip lerd e m erdiven sofanın d ışında bulu­ nurdu. D aha sonraları sofanın içine alınm ış fakat rast gele k o n u m lan d ırılm ıştır.

O r t a s o f a l i p l a n tİpİ

O rta sofalı plan tipi ise diğerlerine nazaran d ah a geç uygulanm aya b aşlan m ıştır ve 19. yüzyıl İstan b u l’u n d a özellikle saray, kasır ve köşk gibi ya­ p ılard a çok değişik ve ilginç biçim ler almış, böyle­ ce ev tasarım ın a zenginlik k azandırm ıştır. Sofanın ortaya alınm ası ile ev planları daha çok kare veya kareye yakın d ik d ö rtg en ler h aline dönüşm üştür. B inanın d ö rt köşesine d ö rt oda yerleştirilm iş, oda a raların a da m erdiven, eyvan, kiler, m utfak gibi servis m ekânları g etirilm iştir. Sofa önceleri d ö rt köşe iken, zam anla köşeler p ah lan d ırılm ış; sekiz­ gen, çokgen, oval veya elip tik şekiller oluşm uştur. Sofanın m uhafazalı olm ası evin iyi ısıtılabilm esine im kân sağlam ış, bu da soğuk bölgeler için tercih sebebi olm uştur (şekil 9),

şekil 8 (üstte) v e şekil 9

(11)

Tü r k e vİ ’n d e k ü t l e ö z e l lİk l e rİ

T ürk evleri; kütle özellikleri itibariyle ve cephe düzeniyle ilgili olarak m im ari oranları, özenli ve düzgün taş işçiliği, sağlam lığı, estetik ve sanat d e ­ ğerleri ile son derece yalın, kararlı, sağlam ve m asif etkili özgün bir görünüm e sahiptir. G enel kuruluş prensipleri açısından son derece yalın çizgilere sahip olan cepheler; çıkm alar, pencere d em irle­ ri, tepe pencereleri, konsollar, giriş kapıları gibi m im ari öğelerin olum lu kullanılışları ile h a re k e t­ lendirilm iş, çıkm aların oluştu rd u ğ u ışık ve gölge oyunları ile kübik etki kuvvetlendirilm iştir. P en­ cere dem irleri ile yapı süslenm iş, giriş k apılarının sade fakat etkili görünüm leri ile yapıların alçak gönüllüğü vurgulanm ış, p encereler ve tepe p e n ce­ releri ile devam lı olan düzen bozularak dolu-boş oranları dengelenm iştir ( ‘B üyükm thçt, 2005).

T ürk Evİ’nİn m ekân özelliklerini dış gözlem yo­ luyla daha iyi kavrayabilm ek için çeşitli çalışm alar yapılmıştır. Bu çalışm alardan en kapsam lı olanı Yü­ rekli (1975)’nin çalışm asıdır. Yürekli, T ürk evinin iç mekân özelliklerinin dış yapıya nasıl yansıdığını göklermiş; içine girm eden dahi yapı hak k ın d a bilgi sahibi olunabileceğini tei^jit etm iştir. Yürekli, “bu durum kısaca iç m ekânın dış m ekâna yansım ası olarak düşünülebilir” d em ektedir (şekil 10)^

T ürk evinin genel cephe özellikleri, içten dışa biçim lenm enin sonucu olarak, tam am en içerideki

(12)

" ?ÎÎλ

V>3',v.v'

kesitin olıunması

reading the section

planın okunması

reading the plan

bina-çevre ilişkisi

ttie relation between the buiiding and its surround

giriş-bahçe-bina ilişkisi

entrance-garden-buiiding relation

odada (ikmaiar

je ttie s o f rooms

odada pencere konumlan

locations o f mndows in the room

odada pencere

the window o f the room

odada pencere

the window of the room

cephe gelişimi

the development o f the façades

çıkma strOktürel detay

structural details from Jetties

çatı biçimlenişleri

shapes o f the roofs

çatı biçimlenişleri

shapes o f the roofs

ES gg

Ml'

bahçe sokak f s t r e e t V - Ÿ ? -I- J

-□

U

i J

P

IL-

LU

LU

lU

lU

fonksiyonu yansıtır. Eve d ışarıd an b ak ıld ığ ın d a, evin plan tipi, fonksiyon dağılım ı h ak k ın d a bilgi edin m ek m üm kündür. O sm a n lı/T ü rk evini kütle olarak okum ak için cum ba, çıkm a, saçak ve p e n ce­ re oluşum ları ilk aşam ada d ik k at çekm ektedir.

Ç l K M A - C ^ M B A

Evin cepheıgörünüm üne tesir eden etken lerd en en önem lisi çıkm alardır. C um ba ve çıkm a T ürk

evinin çok k a rak te ristik bir özelliğidir ve tanım ları şu şekildedir:

Ç ıkm alar payan d alarla alt katlardan destekle­ n erek ü st k atın sokağa doğru taşm asını sağlayan m im ari elem an lard ır (lQtban, 1978). (şekil 11)

B inaların şakuli satıh lard an ve yukarı kısım la­ rın d an , dışa doğru ve altı boşta olarak ve taşım ak üzere yapılan m im ari kısım larıdır. A nadolu’nun bazı bölgelerinde çık artm a, h alk d ilinde cum ba

(13)

diye an ılm ak tad ır (evren, 1959).

C ansever’e (1994) g ö r e insanları, sağla­ dığı gölge ile güneşten veya yağm urdan koruyan cum balar k ad ın ların sokakta oynayan çocuklarını gözlem lem elerine im kân verecek şekilde evlerin bir uzantısı olan, ev ölçeğinde açık m ekânlar olarak b etim lem iştir

(Cansever, 1994).

Türk evleri tek k attan çok katlıya geçer­ ken cum balar sayesinde farklı şekiller ve g ö rü ­ nüm ler de kazanm ışlardır.

Ç ıkm alar ilk bak ışta iç hayatın dış m ekâna doğru yönelm esi gibi görünse de ihtiyaçlar so­ nucu oluşm uşlardır.

C um baların oluşm asına yol açan sebepleri ise şu şekilde sıralayabiliriz:

♦ O tu rm a y e rle rin e ve rilen önem : T^min katın rutubetinden ve kış şartlarında oluşan kardan korunm ak için, ü st kısm a alınan yaşam a m ekânları ve dışa doğru açılan bol pencere açıklıkları görülmektedir.

♦ Yer K a z a n m a k : Evlerin zem in ka tın a göre odalar, cumbayla daha da genişletilmektedir.JM.anztira.yt ve sokağı se y re tm e k ; ¿M^ah-

rem iyet açısından iç m ekânda geçen aile yaşantısı cum bayla dış m ekâna açılarak m anzara ve sokak hayatı iç m ekâna ta şın ­ m aktadır.

Iş tk a lm a k ve se rin le m ek: Evin en aydın­ lık kısm ı olmakla beraber en serin kısmı da cumbalı odalardır. Ç ünlük işler, sohbetler ve toplantılar burada yapılm aktadır. A y r ıc a cum balarla oda 2, 3 bazen de 4 istikam ette görüş açısına sahip olabilmektedir.

J M im a ri sebepler; Cumbalar genellikle giriş veya antre üzerine denk gelmekte ve bu

birim i tanım layıp aynı za m a n d a yağm ur ve güneşten de korum aktadır. Cumbalar ölçü,

oran ve nispetleriyle evlerin m im ari kom ­ pozisyonunu tam am lam akta; renk ve gölge

tesirlerini artırm aktadır.

(14)

T ü rk evlerinde o da hacm ini büyütm ek, daha geniş bir görüş alanı o luşturm ak ve girişleri güneş, kar ve yağm ur gibi dış etken lerd en ko ru m ak am a­ cıyla yapılan çıkm alar, bina cephesine ve sokak dokusuna h are k et k a zan d ıran en önem li yapı ele­ m anlarıdır. K onsollar, silm eler, duvarlar, p en cere­ ler ise çıkm ayı o luşturan öğelerdir.

Ç eşitli boyut ve şekillerde tasarlan an çıkm alar, bazı yerlerde b irb irlerin e değecek k ad ar yaklaşm ış, bazı yerlerde sokağın ü stü n ü tam am en k a p at­ mış, bazen de sıralı üçgenlerle ev boyunca devam ederek yayaları yağm ur, kar ve güneş gibi doğal etk en lerd en korum uş ve sokağa harek et ve canlılık kazan d ırm ıştır. Farklı tip ve biçim lerde o lu ştu ru ­ lan çıkm aların ikinci ve üçüncü b o y u tta devam lı değişkenlik gösteren sokak p ersp ek tifin e katkısı üst düzeyde bir m im ari anlayışın varlığını k an ıtlar n itelik ted ir.

O sm a n lı/T ü rk evinde cum balar çok farklı şekillerde karşım ıza çık m ak tad ır. C um baların işlevleri, konum ları, şekilleri, yapım m alzem eleri b ak ım ın d an olduğu kadar, p lan d ak i ko n u m lan ­ d ırılm aları açısından da farklı tip lerin i görm ek m üm kündür. T ü rk evinde cum ba; sofa ve h ay at­ lard a görüldüğü gibi o d alard a, n ad iren de olsa m erdiven ve servis h acim lerinde de g ö rü lm ek ted ir

(evren, 1959).

Evren (I959)^e göre çıkm a tip leri üç g ru p ta incelenebilir: ‘

‘B inalardaki durum larına göre; köşe çıkm a­ ları, gönye çıkmalar, oda genişliğinde olan çıkmalardır.

♦ İstikam etine göre;l, 2, 3 veya 4 yöne birden bakan çıkmalardır.

♦ T orm larına göre farklılaşan çıkmalardır. (Şekil 12)

C um ba, O sm an lı/T ü rk evinde önem li olduğu kadar T ürk şehirleri ve sokaklarını da biçimlendirir. Çıkm alar, iç m ekânın dışarı uzayan şekli ile görüş alanlarının genişlem esini, yer kazanm asını, daha sağlıklı ışık alm asını ve yapıya görsel bütünlük ka­ tılm asını sağlam aktadır ( A k d e m ir & Keskin, 1994)

Ça t i v e s a ç a k

T ürk evinin d iğer bir k arak teristiğ i de cepheyi y ağm urdan m üm kün olduğunca korum ak için, ge­ niş saçaklı yapılan, kirem it kaplı çatılardır. Çatılar o labildiği k ad ar yalın tutulm aya çalışılm ış, böylece su so ru n u yaşatm ayan bir çatı oluşturulm uştur. Saçaklar b in an ın g irin ti ve çıkıntılarını düz bir çizgi içinde to p arlay arak kare ya da kareye yakın bir d ik d ö rtg en o lu ştu ru r (şekil 13). Ç atı d ö rt yana eğim li olup g irin ti ve çık ın tılard a n kaçınılm ıştır. Saçaklar ise geniş ve yataydır.

G abriel, evlerin esas inşa elem anları olarak; “çatıları, genişçe çıkın tılı, kapı ve üzerinde sağlam konsüllerle tak sim edilm iş cum balar...” diyerek

(15)

tanım lam ıştır. B uradan da anlaşılacağı gibi T ürk evinde saçaklar oldukça geniş tu tu lm u ştu r ve çoğunda saçak altı kaplam ası yoktur. Ç ıkm alarla gittikçe genişleyen saçaklar sokak üzerinde bir “saçak altı” o lu ştu rm a k tad ır ve saçaklar genellikle köşelerde yuvarlatılm ışlardır

Tü r k e vİ ’n İn k e sİt ö z e l lİk l e rİ

O sm an lı/T ü rk Evi’nin kesit özelliklerinde ze­ min kat, servis m ekânlarının bulunduğu kısım dır. Ara kat ana k atın devam ı niteliğ in d ed ir. A na kat ana yaşama olarak k u llan ılm ak tad ır. Ç atı arası ise sebze ve m eyvelerin kuru tu ld u ğ u bir alan olarak değerlendirilm ektedir. K esitte aşağıdan yukarıya doğru devam eden düşey süreklilik b u lu n m a k ta ­ dır (Türekli & Türekli, 2007). K öm ürcüoğlu Özellikle Türk evinin kesiti üzerinde durm uş ve onun güneş ışınları ile olan ilişkisini incelem iştir (şekil 14)

(IÇömürcüoğlu, 1966).

Evler, dışa taşan geniş saçakları, yayvan çizgi­ leri, çeşitli yönlerdeki cum baları, aynı m eyildeki kiremit örtülü çatıları, birbirleriyle uyum lu m im ari ölçüleri ile şehir dokusu içinde bir b ü tü n m eydana getirm ektedirler. Bu düzende ahenksizlik ve ölçü bozulm asına im kân verilm em ektedir.

M e k â n ö z e l l İ k l e r İ t

Mekân, en basit tanım ı ile bir kişi veya bir g ru ­ bun yeridir. Bir başka tanım a göre de insanın için­

de faaliyetlerini gerçekleştirdiği, onu saran ve ait olm a duygusu oluşturan, yatay ve düşey elem anlarla sınırlandırılm ış üç boyutlu düzenlem elerdir. İçinde hareket edilen, günlük aktivitelere sahne olan, insa­ nı çevresinden yalıtan, sınırlandırılm ış ve algılana­ bilir özel ortam lar olarak da ta rif m üm kündür.

İ ç - D i ş m e kAn l a r

■Mekân, içinde “Însan”ın var olm asıyla anlam k azanm aktadır. M ekân adı verilen özel boşluk, bir b in an ın en önem li öğesidir; bu boşluk “ bin an ın iç m ek â n ı” olarak tanım lanır. M ekânın bir “iç ”i bir de “d ış”ı vardır. İç ve dış arasın d ak i arakesit, m ekânın sınırını oluşturur. Bu sınır, h er zam an k atı ve dolu değildir.

İç m ekân; insanın içinde çeşitli ihtiyaçlarını karşıladığı, büyük ölçüde öznelliğ i/m ah rem iy eti olan m ekândır.

Dış m ekân ise yapı d ışın d a kalan; dış duvarlar veya yeşil doku ya da başka elem anlarla sın ırla n d ı­ rılm ış m ekândır.

M ekân kurgusu, ik i k a rşıt değ erin (doluluk- lar-b o şlu k lar) b irlik te liğ in e dayanır. M e k â n d a ­ ki d oluluklar, m a d d en in v arlığ ın a bağlı olarak g ö rü leb ilen , d o k u n u lab ilen m üşahhas değ erlerd ir. M ekân k u rg u su n d ak i işlevleri d o ğ ru ltu su n d a m ek ân ı sın ırla rla r; ayırıcı, düzenleyici, bölücü, koruyucu, güven verici ya da tam k a rşıtı engel­ leyici, kısıtlayıcı, sıkıcı ve özg ü rlü k leri yok edici

(16)

, o

0\3<^\\#

#

a

o lab ilirler. B oşluklar, m ek ân k u rg u su n d a m a d d e ­ n in yer alm ad ığ ı “h a c im ” kısım d ır. B unlar h a re ­ k e tin , işlevin, eylem in gerçek leştiğ i h acim lerd ir. G ür ( I9 9 6 )’c göre m ekân, insanın insanla, in ­ sanın nesneyle ve n esnenin nesneyle olan aralık ­ ların ın , uzak lık ların ın ve ilişkilerinin; kısaca bizi saran boşluğun üç boyutlu bir anlatım ıdır. Yansıt­ tığı düzlem ile geleneksel k ü ltü r ve siyasal sosyal yaşam dan kaynaklı olduğu hissini u y an d ıran m ekânlar geleneksel m ek ân ’ olarak; çağdaş ta s a ­ rım k riterleri ile yapıldığı hissedilen m ekânlar ise ‘çağdaş m ekân’ olarak ta n ım lan ırlar (S c h u lz, 1980).

T üm çağdaş m im arin in tem elin d ek i evrensel ham le aslın d a m ekân k u ram ın d an k ay naklanm ak­ ta d ır. M ekân zam an kuram ı; hacim lerin b irb iri ile bağlanışı ve bulu n d u k ları m ekân içine y erleştiri­ lişleri, iç m ekânın dış m ek ân d an ayrılışı ve iç-dış kaynaşm ası ve b irb irin in içine akıp giden m ek ân ­ lar oluşturm a bu evrensel çağdaş m im arin in o rta k n o k ta la n d ır (Johnson, 1993).

M e k â n k u r g u s u:

O sm a n lı/T ü rk evinde planlam ayı yönlendiren başlıca etk en in ; ihtiyacı k arşılam ak olduğu g ö rü ­ lür ve bu şekilde m eydana gelen biçim ler işlevsel­ liği ve uyum u yansıtır. B urada ailenin h a y atın d ak i h e r u n surun, en küçük detayına k ad ar k arşıla n ­ m ası am aç edinilm iştir. Ve bu tip, geleneksel T ürk ailesinin yaşam a biçim i sonucu ortaya çıkm ış bir ev tip id ir. Bu ev tip in d e h er o da kullanıcının her tü rlü ihtiyacına şevap verecek şekilde çözüm len­

m iştir. ç

İç m ekân kurgusu; p ra tik lik , işlevsellik, çevre

şartların a uyum , çözüm e iç m ekânla başlayıp dışa doğru geliştirm ek ve b ü tü n leştirm ek ; malzeme ve gereçleri en y ak ın d an seçm ek; çözüm de, strük- türde, görünüşte y alın lık ve kullanım a dönük çözüm lerin plan lam ad a önceliği şeklinde oluştu­ rulm uştur.

İç ve dış çevre arasın d a plan düzeninden doğan sıkı bir ilişki vardır. Z em in kat genelde sokak cephesinde kapalı tu tu lm u ştu r. Evler üst katlarda çıkm alarla sokağa açılm akta; hayatın yoğun olarak geçtiği bahçe ya da avluya y ö n elm ektedirlerr"

Od a

T ü rk Evi’nde odalar, toplum sal özellikler ön p lan d a tu tu la ra k oluşturulm uş, içindeki düzenleri belirli ilkelerle sın ırlan d ırılm ış ve o rtak kullanım alanı olu ştu rm ak üzere düzenlenm iş birim lerdir

(K üçükerm an, 1996).

T ü rk o d asın ın planı çoğunlukla kare değil d ik d ö rtg e n d ir. O d an ın büyüklüğünü belirleyen; kullanım ı d ışın d a, ahşabın boyu ve geçebileceği açıklıktır. Evin büyüklüğünü o daların büyüklüğü değil, o da sayısı belirlem ektedir.

O d aların biçim leri ve sayıları plan tip in in olu­ şum unda do ğ ru d an etk ilid ir. O d aların sayısının fazlalığı veya azlığı sebebiyle plan tipleri değişikli­ ğe uğrayabilir. Ö rneğin; b ü tü n o d aların aynı yöne b akm ası isteniyorsa dış sofalı, h er od an ın farklı yönlere bakm ası isteniyorsa o rta sofalı plan tipi tercih e d ilm ek ted ir (Sidem , 1984).

T ü rk Evi’nin plan şem asında odalar tek veya iki sıra h alin d e olabilm ekte, sıra sonlarındaki o d aların b ird en fazla cephesi olacağından bu o d a ­ lar sıra o rta sın d a k i odalara oranla d ah a çok ışık alm ak tad ır. Buna karşılık sıraların o rta kısım ların­ daki o d a lar çıkm alar y aparak daha çok ışık alabilir hale g elm ek ted ir (£ ld e m ,i9 8 4 ).

O dalar, birçok Avrupa geleneğinde kullanım am acının farklılaşm asıyla değişikliğe uğram ıştır. T ürk Evi’nin odaları ise değişikliğe uğram ayan hüc- relerdir. O d a ve etrafın d ak i servis alanları mekân ve kullanım olarak T ürk evindeki yaşantı kavram ı­ n ın çekirdeğini o lu ştu rm ak tad ır (Kuban, 1995).

O d an ın biçim i ve boyutları evin diğer bölüm ­ leri ile olan ilişkisini b o zm adan rah atlık la değişti­ rilebilir. G enişletilebilen esnek geom etrisi ve o d a­ ların yinelenm esi evin enine ya da boyuna kolayca b üyütülm esine im kan v erm ek ted ir ( ‘Bektaş, 1996).

O d an ın en k a ra k teristik yanı ise, gündelik h a ­ y atın gereklerini içeren sedir, ocak, nişler, yüklük ve pencere dizisinin yer aldığı alt bölüm le, üst b ölüm ün bağlantısıdır. A lt bölüm , bir ra f kuşa­ ğıyla, g ü n d elik faaliyetlere bağlı olm ayan bezeme n itelik te, bazen vitraylı bir pencere dizisini kapsa­ yan üst bölüm den, beljrgin bir biçim de ayrılmıştır.

(17)

Böylece bir T ürk evinin odasın d a geleneksel “üstte gök, yerde to p ra k ” kavrayışına uygun olarak d ü n ­ yevi ve uhrevi karşıtlığı, karşılığını b u lm ak tad ır

(Küçükerm an, 1973).

Farklı kullanım şekillerini b a rın d ıra n bir m im ari birim olan od an ın tasarım ı, zam an içe­ risinde bazı farlılık lar gösterm iş ve m isafirlerin kabul edildiği dah a yüksek tavanlı, tepe pencereli başodaların y an ın d a, kon ak ların ve soğuk bölge­ lerdeki evlerin özel yaşam a kısım ları olarak, ısın ­ ma kolaylığı sağlam aları sebebi ile basık tavanlı kış odaları da vücuda g etirilm iştir. O d a, sonsuz mekâna çeşitli yönlerde açılabilen bir m ekândır. Genellikle sokak istik am e tin d e (dışa doğru) açılan bir pencere dizisine karşılık evin bahçesine doğru açılan pencerelerin düzeni o d ad a k i sedirde oturan insanı, bir yönde dış dünyayı, toplum sal m ekânı (sokağı-m eydanı), sonsuzluğu, d iğer yönde ise evin çiçekli cen n et bahçesini birlik te id rak etm eye yönelten bilinçli bir m im ari tercih olm u ştu r (Canse­ ver, 2002).

Bu tercih neticesinde, oda; b a rın d ırd ığ ı insana şehrin ve şehrin İnsanî ve abidevi ölçekteki o r ta ­ mıyla görsel ilişki k u rm ak im kânı vererek, ona bir toplum sal o rtam ın içinde var olduğunu, so ru m ­ luluklarını ve y ararlan d ığ ı n im etleri h a tırla tır

(Cansever, 2002).

Başodalar büyük evlerde, k o n ak lard a dah a da önem kazanırlar ve h er üç cepheleriyle dışa, so n ­ suz m ekâna açılırlar (Cansever, 2002).

Ze mİn -d u v a r-t a v a n

O daya giriş genellikle iki bölüm den oluşur ve um umiyetle iki kez yön d eğ iştirerek yapılır. K apı­ dan girince karşıya gelen ahşap bir paravan içeriyi görmeyi engeller. Bu kısım da tavan yüksekliği düşüktür. K em erli bir kapı aralığ ın d an geçtik ten sonra odanın tam m erkezine ulaşılır ve bu kısım da tavan yüksekliği daha yüksektir. O d a duvarının kapıya bakan yüzünde dolaplar ya da raflar yer alır. O daya bakan kısm ında ise çiçeklik ve oym alar bulunm aktadır, (şekil 15)

O daların en süslü tarafları tavan, h alı ve döşe­ m eleridir. O cak ve yüklükler ayrıca d ekor değeri taşım aktadır. D uvarlarda bulunan dolaplar, raflar, ahşap işçilikleri odayı zenginleştirm ektedir.

O sm a n lı/T ü rk evinde tavanlar, özel n ite lik ­ lere sahip m ek ân ların sab it d o n a tı elem an larıd ır. B irbirinden çok farklı, sayısız düzenlem e ile karşım ıza çıkan tavanlar, ta sa rım la d o ğ ru d an ilişkilidir. H acim lerde y ap ılan ö zellik ler ta v a n ­ da da te k rarlan ır. O d a g irişlerin in tavanı, o da tavanından alçak ve ay rık tır. Tavan ç e şitle /i ters tavan, düz tavan ve te k n e tavan o lara k karşım ıza çıkm aktadır.

M E R D İ V E N

T ü rk Evi’nde m erdivenler k atlar arasındaki dolaşım ı sağlam aya y önelik m im ari elem

(18)

W

dır. M erdivenler iç m ekânda, sofada veya so fa­ n ın d ışın d a başka bir m ek ân d a bulu n m ak tad ır. M erdivenlerin iç m ek ân d a olup sofada olm adığı du ru m lar plan tip in i etkileyebilm ekte; m erd iv en ­ ler için eyvanlar veya m erdiven sofaları da plana eklenm ektedir.

Sedat H akkı Eldem (1 984), T ürk evlerinde gerekli d u ru m lard a bir m erdiven sofası o lu ştu ru l­ duğunu ve m erdiven sofasının 19. yüzyılın so n ları­ na doğru önem kazanan özel bir m ekân olduğunu belirtm iştir. B unların yanı sıra m erdivenin yapının d ışın d a olduğu d u ru m lard a b u lu n m ak tad ır. Dış

m ek ân d ak i m erdivenler genellikle avludan üst k atlara bağlanm ak am acıyla yapılm ıştır.

T ü rk evlerinde farklı tip te m erdiven uygula­ m aları olm akla birlik te evlerde genellikle tek kollu veya iki kollu ahşap m erdivenler bulunm aktadır.

Ka p i

T ürk evinde dış kapı evin sokak ile ilişkisini sağlam aktadır. Bu kapı üzerinde yer alan kapı tokm aklarının kültürel işlevleri ilginçtir. Kapı üzerinde konum landırılan iki tokm ak, farklı cinse ait kişiler tarafın d an kullanılm ak üzere farklı ses çıkaracak şekilde tasarlanm ış, h atta bazı örneklerde farklı biçim lerde şekillendirilm iştir. Böylece kapı çalındığında çıkan sese bağlı olarak ev sahibi gelen konuğun kadın ya da erkek olduğunu anlam akta, kapıyı çalan kişi erkek ise örtünerek, kadın ise buna gerek duym adan açm aktadır ( ‘Büyükm ıhçt, 2005).

O d a k apılarının genişliği 80cm, yüksekliği ise ISOcm’dir. Sofa ta ra fın d a n kem er, pervaz ve taç şeklinde bir başlık kullan ıld ığ ın d a, kapının yük­ sekliği d ah a da a rtm ak tad ır.

O d a kapıları tek kan atlı olup, açılış yönü oda içine doğrudur. K apı açıldığında duvara dayan­ m ak tad ır. O d a içi m ahrem iyetinin sağlanm ası ve o da ısısının k orunm ası am acıyla girişler çoğunluk­ la köşeden yapılm aktadır.

T ü rk evlerinde, kapıdan b akanın tam am en içeriyi görem em esi için odalara d oğrudan giril- m em ektedir. Kapı açıldığında önüm üze ya yasmak duvarı çık m ak ta ya da jieredeyse bir dolabın içine

(19)

girip sonra ikinci bir açıklıktan odaya geçilm ek­ tedir (şekil 16). Böylece, kapının açılm a sesinin duyulm asından, girenin oda içini görebileceği ana kadar geçen sürede, odad a bulunanlar to p arlan a- bilm ektedir ( ‘Bektaş, 1996; Çünay, 1998).

O da girişlerinin denetlenm esi için farklı çö ­ zümler (K üçükerm an, 1973)

1. Seki üstü 2. Seki altı 3. Parm aklık

4. G irişi örten bölm e

5. G irişin, dolabın bir parçası olarak ele a lın ­ ması ve ö rtü bölm esi (K üçükerm an, 1973)

Pe n c e r e

Türk evinde p encerenin önem i boyut özellik­ lerinden kaynaklanm aktadır. 19. yy’in o rtaların a kadar pencereler iki katlı olarak yapılm ıştır. Alt pencerenin boyutları daha büyük ve yalın olup açılıp kapanabilen, ahşap k apaklara sahiptir. Üst pencere ise dah a küçük b o y u tta olup, özenli ve hareketsizdir. Bu tu tu m od an ın üst çevresinin simgesel bir değere kavuşturulm ası olarak yorum - lanm alıdır. Ya da yine büyük özen gösterilerek oluşturulan tavan kaplam asını, zenginleştirilm iş bir ışık olgusu içerisinde algılam ak isteğine b ağ­ lanabilir (K üçükerm an, 2007). Evin, pencerelerle bir taraftan sokak ve dış dünyaya, diğer ta raftan hayat ve eyvanla bahçeye açılm asına im kân veren planı, ona Türk evi kim liğini k a zan d ıran özel bir m im ari yaklaşım dır (Cansever, 2002).

G abriel’e (1938) göre T ürk evlerinde d ik k a ti çeken en önem li n o k ta ise aşırı derecede pencere kullanım ıdır. Pencereye verilen bu büyük ehem m i­ yetin sebebi evin b ü tün o d aların a bol ışığın nüfuz etmesini sağlam ak, ayni zam an d a da güzel m an za­ ralardan istifade etm ektir.

Türk evinde pencere b oyutları d iğer b ü tün mekân elem anları gibi insana göre ve onun en rahat kullanım ını sağlayacak biçim de ayarlanm ış­ tır. Tepe pencereleri d ışın d ak i o da pencereleri, yaklaşık V2 o ran ın d a, 80 cm genişliğinde ve 120-

150 cm yüksekliğindedir. Geç dönem lerde ve daha çok büyük evlerde, bu ölçüler m aksim um lOOcm genişlik ve 200 cm yüksekliğe k ad ar artm ıştır (K a h ­ raman, 1997).

Türk evinde o da oluşum unu etkileyen önem li etken pencerenin yerden yüksekliğidir. Ç ünkü Türk evinde m obilya yoktur. Bağdaş kurulup veya diz çökülerek otu ru lan yerden, m anzaranın g ö rü le­ bilmesi için pencere yüksekliği buna göre ayarlan­ mıştır. Ayrıca pencere önüne gelen korkuluklar ve parm aklıkların boyu da görüş açısını engellepıeye-

cek yüksekliktedir. {

19.yy O sm anlı evlerinde üst üste iki sıra p e n ­

(20)

<

5

?

V o ^V '®

< % ?

"(® ,e"'

- ^ 5

■leP“ lO'"

cere görülm ektedir. A lt sıra pencerelerin üstünde “revzen”, “üst pencere”, “tepe penceresi” dedi­ ğim iz alçı pencereler vardır. Bunlar açılmazlar ve alttak i pencerelerden daha küçüktürler. Bu pencerelerde yer yer renkli cam lar kullanılmıştır. Tepe pencereleri h er o d ad a olmayıp çoğunlukla önem verilen odalard a görülm ektedir. Bunların bir am acı da aydınlatm aya yardım cı olm aktır.

O c a k

T ürk evinde m ekânların vazgeçilmez özelliği olan ocaklar, duvar yüzeylerinde değişik biçim ve boy u tlard a yer alır. O caklar, evin ısınması ve bazen de yem eğin odad a pişirilm esi görevini üstlenirler. O d an ın bir duvarı ocak ve dolaplara ayrılm ıştır. O cak, bulunduğu duvarın dekorasyonu açısından önem kazanm ıştır. Yemek odalarında genellikle duvar yüzeyinde yalın bir biçimde yer alırken, o d alard a ve başodada özenli biçimleri ile dolaplarla beraber bir bütünlük içinde tasar­ lanm ışlardır. Külahlı, oym alı ve çiçekli ocak gibi çeşitleri vardır. Bazı uygulam alarda ocak, duvarın içinde bir niş şeklinde yer alm aktadır. Bazı yapı­ lard a ise ocak, ç ık ın tı yapan form u ile mekânda etk ili bir öğe şeklinde yer alır.

O cak, dolap sedir gibi öğelerinin fonksiyonları gereği b irb irleri ile y akından ilişkileri vardır. Ge­ n ellikle o d alard a pencereli duvarların önünde yer alan sedir dah a u zatılarak ocak-dolap öğeleri ile b irlik te tasarlan m ıştır. Bu birliktelik mekândaki b ü tü n lü ğ ü n ü artırm ak tad ır.

S A B İ T M O B İ L Y A

Sedir; dinlenm e, boş zam an geçirme, karşılıklı konuşm a, to p lan tı, ısınm a ve çalışma amacıyla ev h alk ın ın to p lan d ığ ı m ekânın ana unsurudur. Se­ dirler, o d ad a ve sofada çoğunlukla pencere önüne denk gelir. G enellikle o daların iki yüzü pencereli olduğu için bu iki yüzde boydan boya sedirler bulunur. Bazen ocak duvarında da ocağın her iki y am n d a sedirler yapılm ıştır. Böylece oda, giriş duvarı d ışın d a çevrelenm iş ve bir oturm a alanı oluşturulm uştur.

Sedir döşem enin biraz yükseltilmiş yeridir. Sedirin genişliği 75-105 cm kadardır. Sedirin arka kısm ında sırtın yaslanm ası için m inder yüzeyleri oluşturulm uştur. M inderlerin ölçüleri ise 35-45 cm kadardır. Sedir ölçüleriyle pencere duvar ilişkisi çok iyi kurulm uştur. Sedirde oturan kişi kollarını yaitı- ğa yaslayıp dışarıyı rahatlıkla seyredebilmektedir.

Se r g e n

Sergen; pencere ve kapı yüksekliğinde, odayı çepeçevre d olanan bir ra ftır ve genişliği 12-15 cm k ad ard ır. Bu b o y u ttak i ölçüleri ile odada gaz

(21)

lam bası ve çeşitli aksesuarların konulabileceği bir alan oluşturur. Sergen, T ürk evinde kullanılabilir alanın üst sınırını belirlem ektedir. Bu yükseklik el ulaşabilecek bir düzeydedir. Bu düzeyin altın d a kapı, pencere, dolaplar, o tu rm a ve çalışm a alanı sınırlanm ıştır. Sergenin üstü n d e ise az kullanılan ya da hiç kullanılm ayan duvar, tepe pencereleri, gibi alanlar bulunm aktadır.

O danın her öğesi m ekâna m ütenasip ve doku- sal özellikler katar. O da, m ekânı düşeyde ahşap yatay öğelerle üçe böler. Birincisi sedirlerin yüze­ yinde, İkincisi pencerelerin ve dolapların ü zerin ­ deki sergen, üçüncüsü ise tavan kornişidir. Birinci yatay düzey sedirlerle o tu rm a düzeyine, İkincisi olan pencereler, dolaplar ve ocak ayakta durm a düzeyine tekabül eder. Ü çüncü düzey, sergen ile tavan arasındaki süslem elerle dah a çok sim gesel bir alan n iteliğindedir. Tavan süslem eleri ve vitray pencereler de bunlarla birlik te algılanırlar (Küçüker- man, 1973).

D o l a p v e y ü k l ü k

Dolap ve yüklükler, odada bulunan eşyaların depolanması ve korunm ası amacıyla yapılmıştır. Daha önceki bölümlerde odanın ne kadar kullanışlı bir yaşama birimi olduğundan bahsedilm işti. Bunu sağlayan en önemli unsurlar dolap ve yüklüklerdir. Yatma vakti geldiğinde yüklüklerde katlı bulunan yatak ve yorganlar serilerek; yem ek yenileceği zaman da dolaplardan çıkarılan sini ve sofrayla odanın fonksiyonu bir anda değişebilmektedir.

Yüklük, yorgan ve y atak ların saklandığı geniş dolaptır. D erinliği 75-90 cm, genişliği 130-150 cm dir. Yüklüğün yüksekliği, yatağın kolaylıkla a lın a ­ bilmesi için 60-80 cm den başlar, çift k a p ak lıd ır ve altları çoğunlukla gusülhane olarak k u llan ılm a k ta­ dır. Yüklükler genellikle girişte ve ocak duvarında yer alm aktadır (Ç ünay, 1998).

So f a

Sofa, odalar arası ilişkinin sağlandığı o rta k bir alandır. O daların birbiriyle b a ğ lan tıları olm ayıp doğrudan sofaya açılırlar. Bu d urum T ü rk evini, Avrupa evlerinden ayıran en önem li özelliktir. Sofanın önem i, evin p lan ın ı ve biçim ini etk ilem e­ sinden kaynaklanır. Sofa üç değişik kom pozisyon­ da yer alm ak tad ır; dış, iç ve m erkezi sofa. Sofada geçit ve dolaşım d ışın d a oturm aya ayrılm ış yerler de vardır. Bu o tu rm a yerleri zam anla özelleşerek, sofadan belli bir şekilde yükseltilerek ayrılm ıştır. Bu özel oturm a yerleri eyvan, köşk, seki ve ta h ttır. Ayrıca geçit ve od alar arası bağlantıyı sağlam a­ sının yanı sıra sofa bir to p la n tı yeri ve ev h ajk ın ın her türlü m erasim ine ta n ık olduğu bir m e k ân d ır

(Sidem, 1984).

(22)

î,e'i9'

m

K

^

, .

K o ^ \

(23)

Sofanın bir diğer önemi de katlar arasındaki bağ­ lantıyı sağlamasıdır. Bağlantıyı sağlayan en önemli birim m erdivendir. Merdivenler, sofanın yerine göre dışarıda veya kat içinde uygun bir yerde yer alır.

Sofada geçit ve dolaşım d ışın d ak i yerler o tu r­ maya ayrılm ıştır. Bu o tu rm a yerleri o da sıralarının arasında eyvan şeklinde bir boşluk b ırakılm ak veya sofanın önüne seki ta rz ın d a bir çık ın tı b ı­ rakılm ak suretiyle sofadan ayrılırlar. Eyvan daha korum alı bir o tu rm a yeridir, bazen birden fazladır.

Son olarak O sm a n lı/T ü rk evinin m ekân özel­ liklerini m addeler h alin d e an latm ak gerekirse şu başlıklar altın d a toparlayabiliriz:

♦ Svler arazi yapısında uygun bir şekilde yer­ leşmiştir.

♦ Sokaklar ve evler insan ölçeğinde inşa edil­ miştir.

♦ Svler, tabii şartlar sebebiyle zem inden

yükseltilm iş, zem in k a t h izm e t alanı olarak kullanılmıştır.

evlerde ana yaşam a alanı üst kattır. Oda­ lar ve diğer günlük hayat alanları bu katta çözümlenmiştir.

evler, çevreyle uyum lu, doğayla bütünleşmiş bir şekilde inşa edilmiştir.

Odalar çıkm alarla sokağa taşm aktadır. Evlerde çatılar ve geniş saçaklar karakteristik özelliklerdendir.

evin en küçük birim i odadır ve odaların çoğalmasıyla ev şekillenmektedir. Oda serbest bir plan anlayışına sahiptir (erginbaş,1961). Odada ocak m erkezi konum dadır, ocağın her iki yanı sedirlerle çevrilmiştir. Sedir pencere hizasında sonlanmaktadır.

Çün ışığından en iyi şekilde yararlanm ak için bol pencere kullanılm ıştır. Tencereler ölçü ve oranlarıyla standartlaşm ıştır. Cephede p e n ­ cere tekrarları, modülasyonu sağlam aktadır ( ^ I t pencereler ve tepe pencereleri).

İç m ekânda hareketli mobilya yoktur. D u ­ varlarda nişler, yü klü kler ve raflar günlük ihtiyaçları en iyi karşılayacak şekilde d ü şü ­ nülm üştür. Odalar yalın, çok fonksiyonlu ve kullanışlıdır.

Odalarda ve sofada özelleşmiş oturm a ala n ­ ları parm aklıklarla ayrılm ış ve basamak fa rk ıyla yükseltilm iştir.

Cc

hs

> / /

Şekil

şekil 6 (üstte) ve  şekil 7
şekil 8 (üstte) v e  şekil 9

Referanslar

Benzer Belgeler

Etilen elde&amp;i için yapılan çalışmalar göstermiştir ki, özellikle artan petrol fiatları kar- şısında ekonomik olmaya yönelmiş hidrojenlemey- le yüksek ısı değerli

[r]

İstenilen miktarda ahizeler bağlanmasına imkân veren (anten takviye tertibatı) nı havi müşterek antenler bilhassa büyük apartmanlar için elverişlidir.. Böyle bir tesi-

(Ka'riye camii); Büyük Ayasofya gibi bazilika şeklinden başlıyarak ilk inşa tarihi milâdî 413 ten sonra Jüstinyen za- manındaki şimdiki Askerî Müzesi olan «Aya İreni» ve

Mutlak KAR (mKAR), darl›k olan arterde maksimal hiperemi s›ras›ndaki ak›m h›z›n›n ayn› arterde bazal kan ak›m h›z›na oran› olarak; göreceli KAR (gKAR) ise

fırsat bularak yaratmağa başladığı eserler bunu teyit edi- yor. Günümüzün festet)leri mimari faaliyetimizi dikkatle takip ediyorlar. Şüphesiz ki, Türk mimarları kendileri

[r]

Karaköy köprüsü üzerinde mimar Abidinin projesine göre İstanbul belediyesi tarafından kurulan ışık sütunu, köprünün inşaatına uygun olması için demirden