• Sonuç bulunamadı

Antik Dönem'de Phrygia Paroreia

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Antik Dönem'de Phrygia Paroreia"

Copied!
208
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TARİH ANABİLİM DALI

ESKİÇAĞ TARİHİ BİLİM DALI

ANTİK DÖNEM’DE PHRYGIA PAROREIA

Gülseren MUTLU

DOKTORA TEZİ

Danışman

Prof. Dr. Hasan BAHAR

(2)
(3)
(4)

III

TEŞEKKÜR

Çalışmam esnasında beni yönlendiren, yol gösteren ve benden yardımlarını esirgemeyen tez danışmanım, değerli hocam Sayın Prof. Dr. Hasan BAHAR’a teşekkür ederim.

Tezimle ilgili değerlendirme ve önerileri konusunda desteklerini gördüğüm değerli hocam Sayın Prof. Dr. Özdemir KOÇAK’a teşekkür ederim.

Her türlü konuda destek ve yardımları için sevgili arkadaşım Sayın Arş. Gör. Dr. Hatice Gül KÜÇÜKBEZCİ’ye teşekkür ederim.

Denizli’de ikamet etmem sebebiyle Konya’ya gidiş gelişlerimde, Enstitü ile ilgili evrak işlemlerimin tamamlanmasında her zaman yardımlarını esirgemeyen Sayın Arş. Gör. Murat TURGUT’a teşekkür ederim.

Doktora Tez çalışmam süresince görev yaptığım Milli Eğitim’deki Okul Müdürlerine, Konya’ya gidiş gelişlerimde izinler konusunda yardımcı oldukları için teşekkür ederim.

Tez çalışmamım her aşamasında manevi destek ve yardımlarından dolayı değerli annem Havva MUTLU’ya teşekkür ederim.

Konya 2015 Gülseren MUTLU

(5)

IV T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Ö ğr enc ini n

Adı Soyadı Gülseren MUTLU Numarası 074102011001 Ana Bilim / Bilim

Dalı Tarih/Eskiçağ Tarihi

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora Tez Danışmanı Prof. Dr. Hasan BAHAR

Tezin Adı Antik Dönem’de Phrygia Paroreia

ÖZET

Phrygia Paroreia Bölgesi Helenistik Dönem “Phrygia Epictetos” olarak isimlendirilen Phrygia toprakları içersinde yer almaktadır. Paroreia Bölgesi Antik Çağ birbirini takip eden dönemler içersinde, kültürel değişimin bütün yönleri ile gelişmesine olanak sağladığı önemli bir coğrafyada yer almaktadır.

Bölge yerleşim özelliklerine, jeopolitik ve sosyopolitik özelliklerine bakıldığında, Philomelion, Polybotos, Tyraion, Doğanhisar, Tuzlukçu, Kadınhanı, Sarayönü, Altınekin ve Antiokheia gibi şehirler Phrygia Paroreia Bölgesi içersinde yer almakla birlikte Holmi, Thymbrion ve Lysias gibi bölge içersinde lokalizasyonu konusunda tartışmaların olduğu kentler de mevcuttur.

Hellenistik-Roma Dönemi’nde siyasi yönden oldukça kompleks bir yapıya sahip olan bölgede, varolan kültür hareketleriyle siyasi hadiselerin eşdeğer gitmediği anlaşılmaktadır. Varolan köklü Phryg kültürünün etkileri bölgede Roma Dönemi’nin sonlarına kadar devam etmiştir. Romalıların bölgede “Pax Romana” ismiyle yaptığı Romalılaştırma çabalarına rağmen, bölgede Roma ortak bir dil ve etnik bir birlik sağlayamamıştır. Pax Romana’nın sona ermesi ile dış saldırıların tehdidine maruz kalan kentler, Antiokheia örneğinde olduğu gibi tahribe uğramıştır. Bu sebeplerden dolayı bölgede varlığını koruyabilmiş sınırlı sayıda antik kent dışında Hellenistik-Roma Dönemi’ne ait buluntu yerleri hakkında sınırlı bilgiye ulaşılabilmiştir.

Ayne zamanda işlek yol güzergahları üzerinde yer alan Paroreia Bölgesi’nde, Roma Dönemi oluşturulan koloniler Via Sebaste ve ondan ayrılan tali yollarla birbirine bağlanmaktadır.

Bölgede Kybele ve Zeus tapınımı yaygın olarak görülmekle birlikte “Men Kültü” Sultan Dağı’nın her iki yanında yaygın tapınım alanına sahip bir külttür.

Anahtar Kelimeler: Hellenistik-Roma, Paroreia (Sultan Dağı), Antiokheia, Pax Romana, Via Sebaste, Men Kültü.

(6)

V T. C. SELÇUK ÜNİVERSİTESİ S os ya l B il im le r E ns ti tüs ü M üdür lüğü Ö ğr enc ini n

Adı Soyadı Gülseren MUTLU Numarası 074102011001 Ana Bilim / Bilim

Dalı Tarih/Eskiçağ Tarihi

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora Tez Danışmanı Prof. Dr. Hasan BAHAR

Tezin İngilizce Adı Phrygia Paroreia in Ancient Period

SUMMARY

Phrygia Paroreia Region is located in the lands of Phrygia named as “Phrygia Epictetos” in Hellenistic Period. Paroreia Region is located in a significant geography that allows development of cultural shift thoroughly in periods following Ancient Time.

Concerning the geopolitical and sociopolitical attributes of the settlement characteristics in the region, there are not only such cities as Philomelion, Polybotos, Tyraion, Doğanhisar, Tuzlukçu, Kadınhanı, Sarayönü, Altınekin and Antiokheia in the region, but also those like Holmi, Thymbrion and Lysias that are discussed in terms of localization.

In the region having a quite complex structure politically in Hellenistic- Roman Period, it is understood that existing cultural movements are not parallel with political cases. The effects of existing deep-rooted Phryg culture lasted until the end of Roman Period in the region. Despite the efforts of Romans to make Romans named as “Pax Romana” in the region, Romans couldn't ensure a common unity of language and ethnicity in the region. Cities exposed to the threats of external attacks after the end of Pax Romana were demolished as in the example of Antiokheia. Therefore, limited information has been obtained about the find spots belonging to Hellenistic-Roman Period except for limited ancient cities that could exist in the region.

Also in Paroreia Region being on the way to well-traveled routes, colonies established in Roman Period are connected to each other with Via Sebaste and separate side roads.

Worshipping Kybele and Zeus is commonly observed in the region, and "Men Temple" is a cult with a wide area of worship on the both sides of Sultan Mountain.

Key Words: Hellenistic-Roman, Paroreia (Sultan Mountain), Antiokheia, Pax Romana, Via Sebaste, Men Temple.

(7)

I

İÇİNDEKİLER

GİRİŞ ... 1

I. BÖLÜM ... 7

PHRYGİA PARŌREIA BÖLGESİ TARİHİ COĞRAFYASI ... 7

1.1. Phrygia Parōreia (Παϱώϱεια) Bölgesi Tarihi ... 7

1.2. Phrygia Parōreia Bölgesi Coğrafi Özellikleri ... 17

1.2.1. Dağları ... 19 1.2.2. İklimi ... 21 1.2.3. Bitki Örtüsü ... 23 1.2.4. Akarsuları ... 25 1.2.5. Gölleri... 28 1.2.6. Yollar ... 30 II. BÖLÜM ... 36

BÖLGEDE ARAŞTIRMA YAPAN MODERN ARAŞTIRMACILAR ... 36

III. BÖLÜM ... 40

PHRYGIA PARŌREIA BÖLGESİ SİYASİ TARİHİ ... 40

3.1. M.Ö. 2. Bin Yılda Bölgenin Tarihi ... 40

3.2. M.Ö.1. Bin Yılda Bölgenin Tarihi ... 41

3.3. Bölgede Persler (M.Ö. 547-333) ... 42

3.4. Hellenistik Dönem’de Phrygia Parōreia Bölgesi ... 43

3.4.1. Büyük İskender’in Doğu Seferi Sırasında Parōreia Bölgesi ... 43

3.4.2. Diadokhlar Dönemi’nde Parōreia Bölgesi ... 46

3.4.3. Galatia İstilası Dönemi’nde Parōreia Bölgesi ... 49

3.4.4. Seleukoslar’ın Anadolu’ya Hakim Olma Mücadelesi Sırasında Parōreia Bölgesi ... 50

(8)

II

IV. BÖLÜM ... 59

PHRYGIA PARŌREIA BÖLGESİ BAŞLICA KENTLER (YERLEŞMELER) ... 59

4.1. Phrygia Parōreia Bölgesi’nin Başlıca Kentleri ... 59

4.1.1. Antiokheia (Yalvaç) (Ἀντιόχεια) ... 62 4.1.2. Philomelion (Akşehir) (Φιλομήλιον) ... 88 4.1.3. Tyraion (Lageina-Ilgın) (Τυραῖον) ... 91 4.1.4. Thymbrion (Argıthanı?) (Θύμβριον) ... 94 4.1.5. Holmi (Çay-Karamıkkaracaören?) (Ολμοι ) ... 97 4.1.6. Polybotos (Bolvadin) (Πολυβοτος) ... 100

4.1.7. Laodikeia Katakekaumene (Laodikeia Combusta-Ladik) ... 100

4.1.8. Prymnessos (Sülün/Süğlün?) (Πϱυμνησσός) ... 104

4.1.9. Synnada (Şuhut?) (Σύνναδα) ... 105

4.1.10. Amorion (Hisar Köy) (Ἀμόριον) ... 106

4.1.11. Pissia (Piribeyli?) ... 107

4.1.12. Selmae (Selmena/Selma-Kuzören?) (δῆμοϱ) ... 108

4.2. Bölgeye Yakın Önemli Merkezler ... 109

4.2.1. Apameia (Dinar) (Ἀπάμεια- Kelainai) ...111

4.2.2. Lysias (Karacaören) (Λυσιάς) ...111

4.2.3. Apollonia (Uluborlu) (Ἀπολλωνία) ... 112

V. BÖLÜM ... 113

PHRYGIA PARŌREIA BÖLGESİ SOSYO-KÜLTÜREL TARİHİ... 113

5.1. Dil Yapısı ... 121

5.2. Dini Yapı ... 123

5.2.1. Başlıca Kült Anıtları ... 125

(9)

III

ANTİK YAZARLAR ... 142

BİBLİYOGRAFYA ... 144

RESİMLER ... 183

(10)

1

GİRİŞ

“Antik Dönem’de Phrygia Parōreia” isimli çalışmamız; Strabon tarafından “Hellespontine Phrygia 1” içerisinde tanımlanmış olup, PARŌREIA’nın 2 (Παϱώϱεια)3

konumuna bakılarak, farklı kaynaklarda yer alan tanımlamalara yer verilerek, bölgenin yeri ve sınırları büyük ölçüde birinci bölümde verilmeye çalışılmıştır. Bölgenin mevcut coğrafi yapısının, kültürel bütünlüğünün bu sınırları çizmede etkili olduğu düşüncesinden hareketle bölgenin tarihi coğrafyası ele alınacaktır. Anadolu tarihinin meydana gelmesinde büyük ölçüde rol oynadığı için çalışma bölgemizde oluşturulan yerleşim merkezlerinde topografyanın önemi vurgulanacak, bölgenin bel kemiği konumunda olan Sultan Dağı’nın önemi üzerinde durulacaktır. Yine bölge, jeopolitik konumundan dolayı önemli yol güzergâhları üzerinde yer almasıyla öne çıkacak, özellikle Hellenistik - Roma Dönemi’nde yol güzergâhları üzerinde yer alan yerleşim merkezlerine vurgu yapılacaktır.

Çalışmazmıda modern kaynaklardan yola çıkarak başta antik kaynaklar olmak üzere yazılı kaynaklardan araştırma yapılmıştır. Özellikle İstanbul’da Fransız Arkeoloji Enstitüsü, Alman Arkeoloji ve Hollanda Arkeoloji Enstitüleri’nde kaynak tarama çalışmalarım olmuştur. Çalışma bölgemiz ve komşu kentlerde yapılan kazı ve yüzey araştırma sonuçları incelenip, bölgemiz ile çevre bölgeler arasında mevcut kültürel ilişkiler belirlenmeye çalışılmıştır. Ayrıca bölgeden elde edilen arkeolojik verilerin değerlendirmeleri gözden geçirilip, bölgemizin kültür özellikleri vurgulanmıştır. Bölgenin önemli merkezlerinden biri olan Antiokheia’ya ziyaretimle bölge daha yakından tanınmaya çalışılmıştır. Ayrıca memleketimin Denizli olması sebebiyle Konya’ya gelişlerimde Çay yolundan ve özellikle gündüz yolculukları yaparak bölgenin topografyasını gözlemleme imkanım oldu. Afyonkarahisar, Burdur ve Yalvaç Müzeleri ziyaret edildi.

Amaç; Bölgenin kültür özellikleri ve mevcut kültürel bütünlüğü değerlendirildiğinde, ortaya çıkan kültürel değişikliklerin bölgenin topografik özellikleriyle yakından ilgili olduğu görülmüş olup, bölgenin önemi vurgulanacaktır. Bu kapsamda bölgede Phryg Dönemi üzerine yoğunlaşıldığı görülen çalışmaların Hellenistik - Roma Dönemi üzerine ilerleyen tarihlerde daha fazla kazı ve araştırmaların yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Ayrıca Antiokheia’yı ziyaretimiz esnasında, bu gibi önemli merkezlerin turistlerce ziyaret edildiği görülmüş olup,

1

Strabon XII, 4.1; Kiepert 1881, 68-69.

2

Strabon, XII. 8. 13; Strabon, XIV. 2. 29.

3

(11)

2

bu ziyaretlerin turizm olgusu içerisinde “inanç turizmi” olarak daha verimli şekilde değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Ayrıca Antik Dönem’de bölgenin politik, sosyal, kültürel ve ekonomik yaşantısını anlayabilmek için daha ayrıntılı konumlarını gösteren harita çalışmalarına ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz.

Bölümler;

1. Bölüm- Bölgenin Tarihi Coğrafyası olup öncelikle bölge toplumları ve kökenlerine değinilecektir. Phrygler (Φρύγες4) yaklaşık M.Ö.1200 yıllarında Thrakia ve Makedonya’dan5 Boğazlar yoluyla Anadolu’ya gelerek6 M.Ö. 750’den sonra Sakarya Nehri havzasında güçlü bir krallık kurmuşlardır 7 . Herodotus; “Makedonialılar’a göre

Phrygialılar’ın, Avrupa’da oturdukları zaman Byrig adını taşıdıklarını ve onların komşuları olduklarını bildirmiş; Asya’ya geçtikten sonra yurtlarıyla birlikte adlarının da değiştiğini”

kaydetmiştir8. Çalışma alanımız olan Phrygia’nın Parōreia kesimi Strabon’a göre Phrygia Epiktētos içerisinde yer almaktadır9. Strabon, Toroslar’a kadar uzanan kısmın o kadar iç içe geçmiş karışık bir Phryg nüfusuna sahip olduğundan bahseder ki, Romalılar onları kabilelere bölmedikleri halde bu karışıklıklık devam etmiştir10.

Epiktētos’un yaklaşık olarak güney kesiminde yer alan Parōreia Bölgesi’nin güney sınırını oluşturan Pisidia Toroslarında yaşayan halkın Milyaslılar, Solymler, Kabalialılar, Isaurialılar ve Lykialılar ile ortak bir geçmişe sahip olabilecekleri ve kökenlerinin, en azından M.Ö. 2. bin yıldan itibaren varlıkları saptanan Luwiler’e dayandırılabileceği düşünülmüştür11. Hititler Dönemi’nde Luwi halkının yaşadığı bu bölgede M.Ö. 1. bin yılın başlarından M.S. 5. yüzyıla kadar da Phryg halkının izleri mevcuttur. Devamında Phryg kültür ve dilinin etkisi ta ki Roma ve Bizans Dönemi’ne kadar burada görülmüştür12 . Bölge toplumlarından Phrygia’lılar, Bithynia’lılar ve Mysia’lılar hatta Kyzikos dolaylarındaki Dolionlar ve Mygdon’lar ve Ttoia’lılar arasındaki sınır net olarak belirlenememiştir. Bu yüzden bu bölgede her kabilenin diğerinden farklı olduğu kabul edilmiştir. Bunun sebebi, buraya gelen yabancıların asker olmaları, fethedilmiş olan ülkeyi sürekli olarak elde tutamamaları ve çoğu 4 Smith1854, P.phrygia-geo. (http://www.perseus.tufts.edu/hopper/text?doc=Perseus:text:1999.04.0064:id=phrygia-geo); <http://www.encquran.brill.nl/entries/brill-s-new-pauly/phryges-phrygia-e924250 5

Apollonius, II. 11. 24; Haspels 2009, 178; Olshousen 1996, 966.

6 Olshousen 1996, 966; Devries 2012, 46. 7 Akurgal 2000, 265; Korfmann 2000, 289. 8 Herodotus, VII.73. 9

Strabon, XII. 8. 13; Strabon, XII.3.7; Strabon, XII.4.1; Strabon, XII.4.5.

10 Strabon, XIII, 4. 12. 11 Özsait 1980,116-117, 120 vd. 12 Bahar 2013,43.

(12)

3

zaman göçebe olmaları nedeniyle önlerine gelen halkları kovalayıp kendileri de yerlerinden edilmeleridir13. Bu yüzden Strabon’un da ifade ettiği gibi bu bölgelerde etnik sınırları belirlemek oldukça zordur14. Sultan Dağı’nın her iki tarafındaki etnik nüfus, Galatia sınırına kadar olan bölgede Phryg’dir.15

Topografya, hava şartları, nehirlerin azlığı veya çokluğu ya da yollar, ekonomik ve ticari ilişkilerin yanı sıra jeopolitik yapıyı etkileyen başlıca belirleyiciler arasında yer aldığı için bölgedeki dağlar, akarsular ve göller bu bölümde ayrıntılı olarak anlatılmıştır.

2. Bölüm- Bölgede Araştırma Yapan Modern Araştırmacılar; Antik kaynaklardan Ksenophon, Arrianos, Plinius ve özellikle tarihi coğrafya çalışması ile Strabon’da bölgenin ne şekilde yer aldığına bakılacak, XIX. yy bölgede çalışma yapan W. M. Ramsay, V. J. Arundell, W. J. Hamilton, F. W. Kelsey, D. M. Robinson, W. Calder, M. Hardie, W. Drexler, J. G. C. Anderson, M. Balance, S. Mitchelt, H. Hanlein-Schafer, S. Lloyd, B. Levick, J. Mellaart, D. H. French ve Th. Drew-Bear ve diğer yabancı araştırmacılar yanında bölgemiz ve yakın bölgelerde araştırmalarını sürdüren H. Bahar, Ö. Koçak, M. Taşlıalan, M. Özhanlı ve A. Erzen gibi Türk araştırmacıların çalışmalarına yer verilecektir.

3. Bölüm- Bölgenin Siyasi Tarihi; M. Ö. 2. bin yıl Hititler Dönemi’nde, Phrygia Parōreia Bölgesi içerisinde Arzawa Beylikleri ile Hitit Devleti arasında sık sık süren mücadelelerde Hititler’in batıya açılan kapısı niteliğinde olan Pitašša Ülkesi, Hitit Devleti’ne karşı zaman zaman isyan etmiştir. M. Ö. 1. bin yıldan Bizans sonuna kadar Phrygia olarak adlandırılmış olan coğrafyada yer alan bölgede köklü Phryg kültürünün etkileri bölgede Roma Dönemi’nin sonlarına hatta Hristiyanlığın ortaya çıkışına kadar devam etmiştir16. Phrygia Parōreia Bölgesi Perslerin hâkimiyeti sırasında kendi yaşamlarını sürdürmüş, bağlı oldukları yöneticileri ile uyumlu ilişkiler kurmuşlardır. Pers İmparatorluğu'na M.Ö. 331'de son veren Makedonya Kralı Büyük İskender’in hükümdarlık dönemi (M.Ö. 336-323) ve onu izleyen generalleri döneminde yöre, Anadolu ve Ege kültürleri arasında köprü niteliğini sürdürmüştür. Çalışma bölgemiz olan Phrygia Parōreia Bölgesi’nde 'Hellenizm' olarak bilinen bu kültürel sürecin etkisi çok derin olmuştur. Kaynaştırma politikası olarak doğu ve batı kültürlerinin birbirleriyle kaynaşması amaçlanmıştır. İskender’in ölmünün ardından kaynaştırma politikasından yavaş yavaş uzaklaşılarak tek kişilik hegemonya sağlamak isteyen generaller dönemi başlamıştır. Birbirleriyle sürekli savaşan bu küçük devletler zamanında savaş alanına 13 Strabon, XII, 4.4. 14 Strabon, XII,8. 2. 15 Mitchell 1993, 3. 16 Sivas 2008, 59.

(13)

4

dönüşmüş olan Parōreia toprakları siyasi çekişmelerin arenası olmuştur. M. Ö. 278-77 yıllarında başlayan Kelt akınlarını izleyen yıllarda bölgede bağımsızlığını ilan eden ulusal devletler zamanında yapılan savaşlar bölgenin yaygın bir biçimde tahrip olmasına sebep olmuştur. Galatialılar, bölgede Roma Dönemi’ne kadar varlıklarını sürdürmüşlerdir. Romalılar Galatialılar’ın yanında Phryg halklarının bölgede yaşamış olması17 sebebiyle bölgeyi Phrygia Parōreia olarak isimlendirmişlerdir18. Bölgede Roma egemenliğinin olumsuz etkisinin19 ardından kurulan ve zaman zaman sınırı değişen Provincia Asia toprakları içerisine alınan Phrygia Parōreia şehri olan Antiokheia’da Colonia Caesareia adıyla bir Roma kolonisi oluşturulmuştur. M. Ö. 25 yılında kurulan Galatia Eyaleti sınırları içerisinde yer alan Parōreia’da oluşturulan bu koloniler, Via Sebaste ve ondan ayrılan tali yollarla birbirine bağlanmışlardır. Roma’nın dil ve uygarlığının, bu kolonilerde yayılmasını amaç edinen uygulamalar, imparator Augustus tarafından Roma ve eyaletlerinde kurulan düzen “Pax Romana” (Roma Barışı) adıyla yaklaşık iki yüzyıl sürmüştür20. Özellikle eyaletlerde devam eden Hellen etkisinin akışı tıkanmış ve Roma etkisi başlamıştır. Bölgede Roma birliğini sağlamaya yönelik olarak politikalar geliştirmiş, bu politikaların temelinde de İmparatorluk kültü yer almıştır.

Bölgede Antiokheia kolonisi “Pisidia üçgeninin” favori şehirlerinden birini oluşturmuştur. Bu koloni, bölgenin ekonomik ve kültürel gelişmelerinde çok önemli rol oynamıştır. Bölgede Antiokheia dışında epigrafik belgeler, yazıtlar ve kimi yerde de sikkeler ve yerleşme yüzeylerinden elde edilen keramikler vasıtasıyla bir çok önemli merkezin de varlığı ortaya çıkarılmıştır.

4. Bölüm- Başlıca Kentler (Yerleşmeler); M.Ö. 330- M.Ö. 30 yılları arasında Anadolu’da ve çalışma bölgemiz olan Parōreia’da yaşanan Hellenistik Dönem’in en önemli özelliklerinden biri şehirciliğin gelişmesi olmuştur. Hellenistik Dönem’de kentlerin Hellenleşme aracı oldukları görülmüştür. Hellen kentsel yerleşiminde, savunması kolay tepe kentleri ile kutsal bir alan etrafında toplanmış küçük yerleşim birimlerinin mevcut olması kentsel yerleşim içindeki farklılıkların göstergesidir.

Oluşturulan bu kentlerde zamanla başka insanların gelmiş olmasıyla, bazı yer adları unutulmuş, bazıları değişime uğramış olsa da yer adlarında bir devamlılık görülmüştür21. 17 http://www.perseus.tufts.edu/hopper/text?doc=Perseus:text:1999.04.0064:entry=galatia-geo 18 Bahar-Koçak 2004, 28. 19 Schwertheim 2009, 79. 20 Arslan 2000, 186. 21 Baykara 2000, 1.

(14)

5

Genellikle Hellenistik Dönem şehir isimlerinin kral ve kraliçe isimlerini aldığı görülmüştür22. Roma Dönemi’nde bölgesel kentsel ağlar oluşturulmuş, tarımsal alanlar parsellenmiş, yeni kentler kurulmuş ya da eski kentler geliştirerek yolların yapılmasına önem verilmiştir23. Parōreia Bölgesi’nde Hellenistik - Roma kültürlerle, yerli ve bölgesel kültürlerin birbirini etkilediği görülmüştür24.

Antiokheia gibi Hellenistik Dönem’de kurulan bu şehirlerde ulaşım ve ticaret dikkate alınırken, kurulan şehirleri yeni birer medeniyet ve yeni idarenin merkezi yapmak diğer bir amaç olarak belirlenmiştir. Ortak özellik olarak ta bir ova kenarında yüksek bir tepede inşa edildikleri, tepenin etrafına çevrilen duvarlarla vadi ve ovaya hakim oldukları belirtilmiştir. Kurulan bu şehirlerin büyüklükleri ise kuruldukları tepenin büyüklüğüyle ilgili olarak düşünülmüştür25.

Kolonileşme ve Latin kültürünün bölgeye yerleşimi sürecinde26 başta Augustus olmak üzere, bu amacına ulaşabilmek için önce bölgede son derece güç olan ulaşımı düzenli hale sokmak için yol yapımına ağırlık verilmiştir. Bu merkezlerden biri olan Philomelion, Phrygia Parōreia'da Ephesos-Apameia üzerinden Ikonion'a uzanan büyük ana yol üzerindeki elverişli konumu ile yöredeki diğer merkezlere nazaran daha fazla gelişmiştir27. Bir diğer kent Philomelion’nun 60 km güneydoğusunda, Sultan Dağı’nın doğu yamaçları üzerinde lokalize edilen Ksenophon’un eserinde Tyriaeum ismiyle geçen kent Tyraionbölgede diğer bir önemli merkezdir28. Tyraion ile Polybotos arasında yer alan lokalizasyonu problemli olan diğer bir kent ise Thymbrion’dur29. Hakkında Strabon’da elde ettiğimiz bilgilerde kentin bereketli topraklarının olduğu, üzüm ve zeytin yetiştirildiğinden bahsedilmektedir 30 . Phrygia Parōreia’da bunların dışında Sultan Dağı’nın en batı ucunda lokalize edilen Holmi kenti ile31bölgenin sonlarına doğru diye tanımlanan Laodikeia Katakekaumene32 gibi önemli merkezler yer almaktadır.

5. Bölüm- Bölgenin Sosyo-Kültürel Tarihi; Phryg kültür özelliklerinin yoğun olarak görüldüğü çalışma bölgemiz olan Phrygia Parōreia Bölgesi içerisindeki merkezlerde yapılan 22 Zoroğlu 2002, 417. 23 Kolb 1996, 146-154. 24 Colledge 1982, 42. 25 Ramsay 1960, 163. 26 Eroğlu 2012, 126 dipnot. 27 Texier 2002, 400. 28 Ksenophon, I.2.14. 29 Magie 1950, 792-793. 30 Strabon, XII.7. 2. 31

Haspels 1971, C.I.148; Drew-Béar 2001, 286.

32

(15)

6

araştırmalarda yerleşim ve kültür özelliklerine bakılarak nüfus özellikleri, yerleşmelerin yoğunluğu ve bunların sebepleri ele alınacaktır. Yine Hellenistik - Roma Dönemler’i kültür hareketlerinin göze çarpan en karakteristik faaliyeleri belirlenmeye çalışılarak, ekonomik ve sosyal konumun, bölgenin ekonomik olarak zenginleşmesinin, imparatorluk içinde sosyal açıdan yükselişinde etkili olan etmenler verilmeye çalışılacaktır. Bu etmenlerin başında kültler üzerinde durulacaktır. Kültlerin siyasi boyutu üzerinde durulacak, kült törenlerinin bölgedeki birleştirici etkisi vurgulanacaktır.

Bölgeyi diğer bölümlerden ayıran mevcut kültürel farklılaşmanın etkeni olarak ise bölgede Emir Dağları ve Sultan Dağı’nın önemi vurgulanacaktır. Bu farklılaşmada bölgenin dil yapısı ve dini yapısı ne ölçüde etkilenmiş olduğu anlatılmaya çalışılacaktır. Ana Tanrıça Kybele’nin bereketi ve doğa üzerindeki gücünü gösteren betimlemelere yer verilip bölge halkının, tarımsal hayatı olan bir topluluk olarak, yaşam için gerekli öğelerine vurgu yapılacaktır. Yine bölgede M.Ö. 3. bin yıldan beri ibadet gören eski bir tanrı olan Mēn Kültü ile ilgili gerek taş eserler, gerekse nümizmatik verilerin dağılımında Julia, Apollonia, Pappa, Antiokheia, Philomelion, Laodikeia Katakekaumene gibi Parōreia kentlerinde yoğun olarak rastlanıldığı ifade edilmeye çalışılacaktır. Yunan ya da Yunanlaşmış kültleri barındıran ve bu stilde inşa edilen tapınaklardan biri olması ve bölgedeki kültür değişiminin bir belirtisi olarak kabul edilmesi bakımından Mēn Kutsal Alanı’nın bölgedeki önemi vurgulanacaktır.

(16)

7

I. BÖLÜM

PHRYGİA PARŌREIA BÖLGESİ TARİHİ COĞRAFYASI

1.1. Phrygia Parōreia (Παϱώϱεια)33 Bölgesi Tarihi

Bölgede Pers egemenliği sonrası yaşanan Hellenistik - Roma Dönemler’i, çok fazla ve detaylı araştırılmamış olup, arkeoloji ile ilgili yayınlarda daha ziyade “Phryg” Dönemi öne çıkarılmıştır. Biz bu çalışmamızda daha çok bölgenin Hellenistik Roma dönemlerine ağırlık verdik.

PARŌREIA34 (Παϱώϱεια35) Parōreia Bölgesi’nin yeri henüz net tespit edilememiştir. Kelime anlamı olarak Parōreia, “dağlık, cebeli” anlamına gelmektedir. “Par” her taraf, çepeçevre anlamında edat, “oros” dağ, “eia” ülke ve yer takısıdır36. Biz bu çalışmamızda sınırların değişik zamanlarda farklı bir biçimde ortaya konulmuş olmasını da dikkate alarak, bölgenin mevcut coğrafi yapısının ve kültürel bütünlüğünün bu sınırların oluşmasında etkili olduğu düşüncesinden hareketle bölgenin tarihi coğrafyasını ele alacağız. Elde edilen bilgilere bakılarak, özellikle bölgenin yerel kültürel özellikleriyle, olası sınırlarının ne ölçüde eşleştiği veya eşleşmediği anlatılmaya çalışılacaktır.

Çalışma bölgemiz olan Phrygia Parōreia Strabon tarafından, Phrygia Epiktētos içerisinde tanımlanmakta olup37bölge, Appian’ın haritasında Phrygia Magna içerisinde görülmektedir38. Phrygia Epiktētos39, “ilaveten kazanılmış, ilaveten fethedilmiş Phrygia” olarak da kullanılmıştır40. Çünkü bu yöre M.Ö. 184 yılında Bithynia kralı I.Prousias'tan Bergama kralı I.Eumenes’in eline geçince ‘sonradan kazanılmış’ anlamına gelen Epiktētos adının verilmesi uygun görülmüştür. Hellenistik Dönem “Phrygia Epiktētos” olarak isimlendirilmiş olan bu bölge coğrafyacılar tarafından “İç Batı Anadolu Eşiği” olarak adlandırılmaktadır41. Bu sınıflandırmanın yanında Parōreia, M.S. 400’lerden sonra Phrygia

33

Kroll-Mittelhaus 1941, 802; Kroll-Mittelhaus 1949, 1780.

34

Strabon, XII. 8. 13; Strabon, XIV. 2. 29; Kroll-Mittelhaus 1949, 1780.

35

Kroll-Mittelhaus 1949, 1780; Smith 1854,megalopolis-geo.

36 https://books.google.com.tr/books?id=fkEZAwAAQBAJ&pg=PT458&lpg=PT458&dq=phrygia+paroreia&sourc e=bl&ots=nHMek3Bwvk&sig=Ovmle_J0eFIvCNT8L1hdKlyUlD8&hl=tr&sa=X&ei=r_rmVJSUNMyBU5mPg ZgP&ved=0CEQQ6AEwBg#v=onepage&q=phrygia%20paroreia&f=false 37 Strabon, XII. 8. 13. 38 Appianos, 276. 39 Strabon, XII, 3.7. 40 Şahin 1986, 265. 41

(17)

8

Pacatiana ve Phrygia Salutaris sınırları içersinde yer almıştır42.

Coğrafi yapı olarak bakıldığında batıda Ege Bölgesi'nden doğuya doğru gidildiğinde, oldukça yüksek olan platoların oluşturduğu bir saha mevcuttur. Bu saha üzerinde yüksek dağ sıraları uzanır.43 Bu dağ sıralarından Sultan Dağı ile Emir Dağları arasında Akşehir ve Eber Gölleri’nin yer aldığı bir oluk uzanmaktadır44. Coğrafi özellikler konu başlığı altında da ifade edileceği gibi, bölgenin bu dağ sırtları ile diğer bölgelerden gerek iklim özellikleri gerekse bitki örtüsü bakımından da bölgeye has bir özellik taşıdığı görülmektedir.

Bölge, Hellenistik ve devamında Roma Dönemi Anadolu tarihi için de oldukça önemli bir bölgedir45. Epiktētos, kuzeyde Mudurnu (Modrene) ve Mudurnu Suyu (Gallos), kuzeydoğuda antik Krateia (Gerede) kenti, batıda ise bir Bithynia kenti olan Prusa ad Olympum'u (Bursa) batısında bırakarak güney yönünde devam etmektedir şeklinde tanımlanmaktadır46. Phrygia Epiktētos için Cyrus, bölgenin önemini vurgulamak amacıyla, yürüyüşü esnasında askerlerine; sizleri büyük servetler kazanacağınız bir yere götüreceğim demek suretiyle bölgeyi işaret etmiştir47.

Çalışma bölgemiz olan Phrygia Parōreia, Antik Dönem Anadolu’nun siyasi anlamda en karışık bölgelerinden biridir. Hellenistik Dönem güç mücadeleleri ve savaşların ortasında yer alan bölgenin, sınırları ve bölümleri defalarca değişmiş olmasından dolayı sınırlar konusunda kesin tanımlar Antik Dönem’de olduğu gibi bugün de verilememektedir. Hatta Strabon’un “Epiktētos’ta, Phrygia Parōreia olarak adlandırılan kısım Phrygia’nın dağlar

boyunca uzanan parçası ve Phrygia’nın Pisidia boyunca uzanan parçasıyla, Amorium dolayındaki kısımları ve Eumeneia ve Synnada ve ondan sonra Phrygia kentlerinin en büyükleri olan Laodikeia ile Apameia Kybotos olarak adlandırılan bir kent bulunur. Bunlara komşu olarak kasabalar ve diğer kentler arasından Aphrodisias, Kolossae, Themisonium, Synaos, Metropolis ve Apollonias’in yine Peltae, Tabai, Eukarpeia ve Lysias kentleri yer alır”48. ifadesi yukarıda sayılan şehirlerin tamamının Phrygia Parōreia içerisinde yer aldığı şeklinde yorumlanmıştır49.

Phrygia'yı kuzey ve doğu Pisidia'daki büyük göller bölgesinden ayıran, güneybatıda 42 Cramer 1832a, 10. 43 Çetik 1985, 13,35,38. 44 Atalay-Mortan 1997, 352. 45 Şahin 1986, 265. 46 Şahin 1986, 266. 47 Ksenophon, V. 6. 24. 48 Strabon, XII. 8. 13. 49 http://tr.wikipedia.org/wiki/Frigya.

(18)

9

Lykos'un (Çürüksu50) ve Maiandros'un (Büyük Menderes51) yukarı yatağının kestiği, dağlık bir arazi olarak yayılım gösteren çalışma alanımız52, geniş bir alanı kapsamakta olup zaman içerisinde çeşitli bölümlere ayrılmıştır. Phrygia’nın yaklaşık güneydoğusunda, Göller Bölgesi’nin kuzey kesiminde ve Sultan Dağı’nın her iki yanında uzanan bu geniş vadi, Sultan Dağı Bölgesi veya Phrygia Parōreia 53 olarak adlandırılmaktadır. Çalışma bölgemiz araştırmacılar tarafından şu şekilde tanımlanmıştır;

Ch. Texier, Phrygia Parōreia’yı, Pisidia’nın dağları boyunca, Sultan Dağı ile Emir Dağı arasında uzanan kısım olarak vermiştir54. Haspels de Phrygia Parōreia’nın yeri ile ilgili olarak modern İshaklı ya da Çay’a kadar uzanır demekle bir nevi bölgenin batıdaki sınırını tarif etmiştir55.

V. Sevin, bu tanımlamaya paralel bir tanımlama yapmıştır. Phrygia’nın Phrygia Parōreia bölümünü tarif ederken, göller bölgesinin kuzeyinde, Sultan Dağı (2 520m.) ile Emir Dağları (2 241m.) arasında uzanan yüksek vadi olarak tanımlamıştır56.

Plinius, “Parōreia” olarak isimlendirilen bölgeyi Phrygia’nın dağlar boyunca uzanan kısmı olarak tanımlamıştır57.

Strabon ise Phrygia’nın bir bölümü olarak verdiği Phrygia Parōreia’ı tanımlarken; başlanğıcında Holmi (Çay58)kenti bulunan59, doğudan batıya doğru uzanan bir çeşit dağ silsilesine (Sultan Dağı) sahip,60 eteklerinde her iki yanında geniş birer ova uzanan61sonlarına doğru Laodikeia Katakekaumene (Ladik62) kenti bulunan63 bölüm olarak tanımlamıştır.

Biz de antik yazarların tanımlamaları ışığında (Harita-1) üzerinde de yerini yaklaşık olarak vermiş olduğumuz Phrygia Parōreia’yı; Phrygia Bölgesi’nin yaklaşık güneydoğusunda, Pisidia’nın kuzey kesiminde, Sultan Dağı ile Emir Dağları’nı içine alan, Holmi ile Laodikeia Katakekaumene (Ladik64) arasında, Sultan Dağı’nın her iki yanında kuzey-batı güney-doğu

50

Strabon, XII.3.30; Sevin 2001, 200.

51 Strabon, XII.8.15. 52 Magie 2002, 12. 53 Strabon, XIV.2. 29. 54 Texier 2002, 275. 55 Haspels 1971, 149. 56 Sevin 2001, 198. 57

Smith 1854, 4. parorios-geo, Kroll- Mittelhaus 1941, 802.

58

Diodoros, 14-19.

59

Strabon, XIV.2.29.

60

Ksenophon, I.2.13-20; Talbert 2000, 964.

61 Strabon, XII, 8. 14. 62 Calder 1956, 1-20. 63 Strabon XIV.2.29. 64

(19)

10

yönünde uzanan yüksek vadi 65 olarak tanımlayacağız (Harita-1). Nitekim Strabon’un tanımlamasına paralel olarak yaptığımız bu tanımlama, ilerleyen konularda daha geniş olarak ifade edileceği gibi bölgenin kültürel ve coğrafi yapısı ile ne derece eşleştiği görülecektir.

Bölgede başlıca etnik, linguistik ve siyasi olmak üzere üç farklı sınırlamadan bahsedilmiştir66. Neo-Phrygian yazıtlar ve Phryg karekterlerin güçlü birer kanıt oluşturduğu düşünülerek yapılan değerlendirmelerde67 bölgenin güney, kuzey ve doğusunda Phrygce konuşulan topraklar büyük oranda belirlenirken batısında bu sınırı netleştiren kanıtlar bulunamamıştır.

Phrygia Parōreia Bölgesi’nin güneyinde linguistik sınırlarının belirlenmesinde önemli olduğu düşünülen Antiokheia’da (Yalvaç68) ele geçirilen iki yazıt bunu gösteren örneklerden biri olmuştur. Bu yazıtlardan biri, M.S. 250’lerde Antiokheia’da Pisidialılar’ın kendilerine özgü dillerinin olduğunu göstermektedir ve yazıt kanıt olarak düşünüldüğünde Phrygce konuşan nüfusla komşusu olan Pisidialılar’ın sınırını çizmek mümkün olmuştur69. İkinci yazıt; “Mygdon bir Phryg kralıdır ve Mygdonia bir Phryg kentidir” şeklinde yorumlanmıştır70. Yazıtta Antiokheia’nın Phryg kökenlerine işaret edilmektedir. Phryg ve Pisidia unsurların bir arada yer aldığı ve geçiş bölgesi olarak düşünülen bu kısım güneyde, Via Sebaste yol bağlantısı boyunca Neopolis (Şarkikaraağaç71) ve biraz daha doğuda Pappa’ya (Yunuslar72) kadar uzanmakta olup73 bu hat bir nevi güneydeki Parōreia sınırını oluşturmaktadır.

Strabon tarafından Killania Ovası74 olarak tanımlanan kentlerde yaşayan halkın Phrygia’lılarla kaynaşmış olmakla birlikte Pisidia unsurları da içerdiği belirtilmiş olup75 , Phryg izlerinin bu bölgede görülmüş olması Calder tarafından ele geçirilen yazıttaki Phrygce konuşulduğunu gösteren kanıtlarla da ıspatlanmıştır 76. İşte hem Phryg hem Pisidia unsurların her ikisinin karmaşık olarak yer aldığı bu platoyu, kültürel anlamda bir geçiş bölge özelliği göstermesi sebebiyle Phrygia Parōreia Bölgesi’nin güney sınırını oluşturabileceği 65 Strabon XII.8.14. 66 Calder 1956, xvi. 67 Calder 1956, x-xi. 68

Levick 1967, 42-45; Belke-Mersich 1990, 185-88; Mitchell- Waelkens 1999, 5.

69

Calder 1956,xi; Calder 1913, 101.

70

Calder 1956, xi; Calder 1912, 80-81.

71 Taşlıalan 2001, 64. 72 Calder 1962, 60-61. 73 Calder 1962, xiv, 60. 74 Talbert 2000, 998. 75 Strabon, XIII.4.13. 76 Calder 1932, 454.

(20)

11 düşünüyoruz.

Batıda Phrygce konuşan bölgeyi işaret etmesi bakımından Neo-Phrygia mezartaşlarının işaret edilen sınır Dorylaion’dan (Eskişehir77), Prymnessos (Sülün/Süğlün?78) ve Synnada (Şuhut?79) ve Apollonia’ya kadar gösterilmiştir. Bu sınır her ne kadar linguistik bir sınır belirlese de etnik sınırı ifade etmemektedir. Etnik ve linguistik sınırdan farklı olarak bu aynı zamanda Galatia’nın siyasi sınırlarını göstermektedir. Ancak siyasi sınırda, Antiokheia Sultan Dağı’nın zirvelerinde Philomelion’dan (Akşehir80) ayrılmaktadır81. Yine kültür özeliklerine bakıldığında Apollonia82 mezarlarında M.S. 3. yy’dan sonra Phrygce konuşulduğuna dair izlere rastlanılmıştır83. Doğu Phrygia sınırını güneyde Apollonia’ya, doğuda ise İmparatorluk Döneminde Selmae’ye (Kuzören84) kadar uzandıran Anderson’un bu sınırlandırması dikkate alındığında güney sınırın Apollonia’ya kadar olduğunu söylenebilir85.

Yine Phrygce konuşulan nüfusun kuzeyde Galatia topraklarına kadar uzandığı Phryg dilinin kullanım alanının dağılımıyla da bağdaştırıp kuzeyde Dorylaion’un kuzey toprakları dahil edilmeden, Amorion (Hisar köy86)ve Kozanlı (Drya?87)-Orkistos (Alikel88) hattına kadar89, Calder’in açıkladığı linguistik kanıtlar kabul edildiğinde bu sınırın Orkistos ve daha doğuda Pissia (Piribeyli90) ve Vetissos (Sinanlı- Sülükçü?91) yerleşimlerinin de dahil edildiği görülmektedir 92 . Böylelikle bölge tanımlanırken M.Ö. 1.ve 2. yy’larda Lycaonia’nın bir kısmını ve Pisidia’nın da bir bölümünü oluşturan ve “ilave arazi” olarak tanımlanmış olan Proseilemmene93 ismiyle belirtilen bölgenin bir kısmı da dahil edilmiştir94.

Doğuda İnsuyu, Kelhasan, Bulduk yerleşimlerine kadar Phryg unsurlara

77 Haspels 1971, 20. 78 Belke-Mersich 1990,364-365. 79 Belke-Mersich 1990, 393-95. 80 Belke-Mersich 1990, 359. 81

Calder 1956, xvi; Calder 1912a, 259.

82 Calder 1956, xvi 83 Calder 1956,x. 84 Calder 1956, 52. 85 Anderson 1899, 298. 86 Harrison 1988, 175. 87 Calder 1956, xvi. 88 Calder 1956, 69-75. 89 Calder 1956, xv. 90 Anderson 1899, 292-293; Calder 1956, 56-63. 91 Calder 1956, 76-85. 92 Calder 1956, xxi. 93

Anderson 1899, 299; Mitchell-Vardar 2000, harita: Bu bölge Tuz Gölü ile Akşehir arasındaki alan olup Lykonia’nın kuzey batısında gösterilmektedir.

94

(21)

12

rastlanılmıştır95. Phrygia Parōreia’nın her ne kadar bu yerleşimleri içine almasa da doğuda Phryg unsurların görüldüğü Tuz Gölü’nün (Lake Tatta) batısında çöl bir arazi oluşturan Axylos Ovası’na kadar96 uzandırabileceğini düşüyoruz.

Coğrafi olarak ta bakıldığında Sultan Dağı’nın her iki yanındaki bu vadiyi kuzey ve kuzey doğuda sınırlayan sırtın, Emir Dağları’nın ve kuzey batı- güney doğu doğrultusunda bir devamı niteliğinde uzanan Gölcük Dağları’nın olduğu görülür (Harita-2). Bu yerin günümüzde Turgut yerleşimi civarı olabileceği düşünülebilir. Çünkü bu nokta bölgenin haritasını yapanların da dikkat etmesi gereken önemli bir konumdur. Turgut Ovası, Amorion’un doğusundaki platodan Kurşunlu Dağı ve Bayat Kolu ile ayrılmaktadır ve burada Eşme Ova denilen küçük bir girinti ve birkaç köy yerleşimi mevcuttur. Bunlardan bir tanesi Antik Dönem ismi Selmae olan ve günümüzde Kuzören yerleşimini işaret etmektedir97. Emir Dağları’nın yaklaşık olarak güney doğusunda uzanan ve Phrygia Parōreia’yı sert bir şekilde kesen bu sırt aynı zamanda aşılmaz bir sırt değildir. Çünkü Antik Dönem’de Amorion’dan Laodikeia Katakekaumene’ye uzanan hat günümüzde de Akşehir Gölü’nün kuzeyinden kolaylıkla geçilebilen ve Konya’nın kuzeyine Piribeyli’den geçilen bir hattır98.

Dağların eteklerinde her iki tarafta geniş bir ovanın yer aldığı bölge olarak tanımlanan bu coğrafyada99Philomelion ve Antiockheia gibi100iki önemli kent bulunmaktadır. Bölgede yerleşim özellikleri ve bölgenin jeopolitik ve sosyopolitik durumuna bakıldığında Philomelion, Holmi (Çay), Polybotos (Bolvadin’in yaklaşık 4.82km güney batısı101 ), Doğanhisar, Tuzlukçu, Kadınhanı, Sarayönü, Altınekin ve Antiokheia gibi şehirler Phrygia Parōreia içinde yer almaktadır102.

Antik dönemlerdeki bu şehirler verilirken, bunların eski isimleri, yerleri ve bazı önemli olayları aktarılmak suretiyle tanımlamalar yapılabilecektir. Bölgede, Julia, Lysias gibi henüz yeri tam olarak tespit edilememiş 103 antik şehirlerden bazıları ancak Roma Dönemi’ndeki sikkelerden ya da edebi kaynaklardaki referanslardan veya Bizans Dönemi’ne ait piskopos listelerinden bilinmektedir. Döneme ait pek çok mimari ve yazıtın çok azı günümüze kadar gelebilmiştir.

95

Calder 1956, xiv.

96

Strabon XII.6.4; Anderson 1899, 293; Bahar 2012a, 18-23.

97

Anderson 1899, 298.

98

Anderson 1899, 292-293; Calder 1956, xx.

99

Strabon, XII.8.14; Calder 1956, xi.

100 Wissowa 1941, 802. 101 Belke-Mersich 1990, 363-364. 102 Bahar-Koçak 2004, 33. 103 Drew-Béar 2001, 99.

(22)

13

Parōreia’nın yaklaşık güney taraflarında yer alan konumu tam olarak tespit edilememiş kentlerinden biri olan, Limnai’nin (Eğirdir Gölü) kuzey kıyılarında yer aldığı düşünülen Lysias (Karacaören)104, Seleukoslar'ın zayıf yönetimi sırasında, olasılıkla Seleukos 'un (M.Ö. 312- 280) generallerinden ve aynı zamanda bağımsız bir sülale oluşturan Lysias tarafından kurulduğu bilinmektedir105. Bu kent Hristiyanlık Dönemi’nde, Synnada ve sularını Eber Gölü’ne akıtan Kaystros (Akarçay106) suyu nedeniyle Kaystros Pedion adıyla anılan Akarçay Havzası’nın yukarısındaki Polybotos (Dura Yeri) ile birlikte Phrygia Saloutaria piskoposlukları arasında anılmıştır.107

Seleukos'un M.Ö. 280 yılındaki ölümünden sonra baş gösteren karışıklıklar sırasında güneydoğu Phrygia'ya egemen olan bu sülalenin ikinci kenti olan Philomelion, Phrygia Parōreia Bölgesi’nde yer almakta olup Ephesos-Apameia üzerinden Ikonion'a uzanan büyük ana yol üzerinde elverişli konumuyla yöredeki öteki merkezlere kıyasla daha fazla gelişmiştir. Burasının da ismini Lysias’ın babası ya da oğlu olan Philomelos’tan aldığı düşünülmüştür108.

Ikonion'a uzanan ana yol üzerinde birbiri ardınca sıralanan ve konumları hakkındaki tartışmalara ilerleyen bölümde yer verilecek olan (IV. Bölüm) Thymbrion109 (Argıthanı?110) ve Tyraion (Ilgın111) adlarıyla geçen kentler de Phrygia Parōreia Bölgesi’nde başlıca yol güzergahı üzerinde kalabalık şehirler arasındadır112. Burada Thymbrion kentinin sonraki yıllarda, özellikle Roma İmparatorluk Çağı’nda olasılıkla Hadrianopolis adını alan şehir olabileceği düşünülmüştür113. Hadrianopolis’in yeri de yine her ne kadar tartışmalı ise de, burasının Doğanhisar ya da Argıthanı yerleşmelerinden birinin olma ihtimali üzerinde durulmuştur114.

Tyraion denen ikinci merkez ise Hristiyanlık Dönemi’nde, Philomelion ile birlikte Pisidia Bölgesi piskoposluk merkezlerinden biri durumundadır115. Tyraion kenti, Phrygia’daki Parōreia Bölgesi’nin Lycaonia yakınında olan Parōreia’nın sonlarına doğru bir kent olarak da

104 Strabon, XII.8.13. 105 Talbert 2000, 969. 106 Sevin 2001, 200. 107 Sevin 2001, 208. 108 Sevin 2001, 200-208. 109 Ramsay 1887, 461. 110 Magie 1950, 792-793; Bahar 2012, 112. 111

Ramsay 1887, 489; Ramsay 1888, 489; Sevin 2001, 208.

112 Ksenophon, I.2.13-14. 113 Talbert 2000, 96; Sevin 2001, 208. 114 Bahar 2012, 112. 115 Sevin 2001, 208.

(23)

14 belirtilmiştir116.

Tyraion ile ilgili ilk ölçümlü bilgiler Ksenophon’dan alınmıştır. Ksenophon’da, Cyrus’un yürüyüşü bahsinde “Thymbrion’a gelen ve buradan hareket eden Cyrus’un ordusu 2

günlük bir yürüyüşle 10 parasang yol alarak yine Ksenophon’un yerleşime elverişli diye tabir ettiği Tyraion kentine gelmişlerdir” denilmektedir. Üç gün burada kaldıktan sonra 3 günlük yürüyüşle Phrygia’nın son kenti diye tabir ettiği Ikonion’a gelinmiştir117. Burada ordunun Thymbrion’dan Tyraion’a kat ettiği 10 parasang (52km’lik) yolun 2 günlük bir mesafeye, Ikonion’a kadarsa 3 günlük bir mesafeye (75-100km aralığında bir mesafeye) denk düşmektedir denilmekte olup, burası Ilgın kentine lokalize edilmiştir118. (Ilgın Konya arası karayolu mesafesi yaklaşık 86km olarak kabul edilirse) biz de bu görüşe katılıyoruz ve 2’e 3’lük bir ölçüm oranı ile Ksenophon’un Cyrus yürüyüşündeki bu bilgilerin paralellik arz ettiğini düşünüyoruz. Strabon’da ise Tyraion hakkında “Parōreia’nın sonlarına doğru Lycaonia’nın yakınında Philomelion’dan Tyraion’a beş yüzden biraz fazladır” (ölçü olarak stadion) şekline bir mesafe belirtilmiştir119. Benzer bir hesaplama yöntemi kullandığımızda Holmi’nin yeri konusunda benzer bir lokalizasyonun yapılabileceğini düşünüyoruz.

Çalışma bölgemizin batı sınırını belirleyen bu mevkiyi, Strabon’da verilen bilgiler ışığında değerlendirmeye çalışacağız. Strabon’da; Polybios, “Buradaki yerler hakkında en çok Artemidoros’a güvenmeliyiz”. “Ephesos’tan doğuya doğru geziye çıkan herkes tarafından devamlı olarak kullanılan genel bir yol olduğundan, Artemidoros ta bu yolu kullanmıştır; Ephesos’tan, Magnēsia, Tralleis, Mysa ve Antiokheia üzerinden, Phrygia’da Karia’yla sınır oluşturan Karura’ya yedi yüz kırk stadion’dur”. “Karura’dan Laodikeia, Apameia, Metropolis üzerinden Phrygia’da Parōreia’nın başlangıcındaki Holmi’ye gelinir ki, Karura’dan sonra burası dokuz yüz yirmi stadiondur”120. Burada Ephesos ile Karura arası mesafe 740 stadion ve Karura-Holmi arası mesafe 920 stadion’dur121. TIB haritasında gösterilen en kısa yol güzerğahını da dikkate aldığımızda Ephesos ile Karura (Denizli-Sarayköy-Tekeköy)122 arası mesafe 190km, Tekeköy ile Afyonkarahisar-Çay arası mesafe 235km’dir. Burada 190-740, 235-920 arasında mevcut olan yaklaşık 4 kat oranının olması ve Metropolis’ten sonra mevcut yol ayrımından Çay istikametinin daha kısa olması sebebiyle biz de antik kaynakta verilen 116 Strabon, XIV.2. 29. 117 Ksenophon, I.2.13-20. 118 Tırpan-Sütçüoğlu 2013, 287. 119 Strabon, XIV.2.29. 120 Strabon, XIV.2.29. 121

Ksenophon, I. 2. 6. (stadion ve parasang bir ölçü birimi olarak alınmıştır.30 stadion 1 parasanga eşit verilmiştir.Stadion yaklaşık 177.6m alınmıştır.)

122

(24)

15

Holmi kentinin Çay olduğu düşüncesine katılıyoruz ve bu hesaplama yöntemiyle de antik kaynaklardaki bilginin paralel olduğunu görüyoruz.

Strabon’un Phrygia Parōreia Bölgesi’nin başlangıcında olduğunu bildirdiği Holmi kenti yer almaktadır123. Bu kent Akarçay Havzası’nda, Afyonkarahisar ile İshaklı arasında bir noktada, nehrin Akşehir Gölü’ne dökülmeden önceki bataklıkta yer alan bir kenttir. Hellenistik ve Roma Dönemi’nde İshaklı ile Çay arasındaki bu noktaya askerler getirilip yerleştirilmiştir. Hellenistik ve Bizans Dönemi’nde İpsos ismini taşıyan kent ile Tiberius’tan Valerian’a kadar paralar üzerinde ismini taşıyan Phryg kentinin aynı olduğunu Ramsay bildirmiş ve İpsos kentinin Roma Dönemi Julia ismini alan kentle aynı sınırları ifade ettiğini bildirmiştir124. Sultan Dağı’nın kuzey batısında yer alan kent hakkında Sultan Dağı’nda bulunan yazıtlar bu bilgileri doğrular bilgiler verdiği bildirilmiştir. Şehir aynı zamanda kıyıdan Anadolu’nun içlerine uzanan başlıca iki anayol kavşağında bulunmaktadır125.

Philomelion'dan kuzeybatıya doğru uzanan yol üzerindeki Çay kenti aynı zamanda Julia ismi126 ile M.Ö. 301 yılında İpsos Savaşı’nın yapıldığı Sipsin/Çayırbağ127 mevkii olarak bildirilmiştir. Julia kasabası için yapılan bir başka tanımlamada, “Parōreia’nın batısında

sonlandığı, Synnada ve Philomelion ilçesine bağlı, eskiden İpsos kasabasının bulunduğu yerde ya da çok yakınında, şimdiki Çay ilçesinin bulunduğu yer” olarak bildirilmektedir128. Bu tanımlamadan da Julia-İpsos ve Çay yerleşimlerini yaklaşık aynı mevki olarak tanımlandığını anlıyoruz.

Bir diğer antik kent olan Antiokheia, Pisidia kenti olarak tanımlanmasına rağmen129Antik Dönem’de bölge sınırlarının esnek olması, tarihin akışı ile sınırların zaman zaman değişmesi nedeniyle, antik literatürde “Antiokheia Pisidiae veya Antiokheia ad Pisidiam”130 olarak geçen kentin hangi bölgeye ait olduğu da zaman zaman tartışma konusu olmuştur. Ramsay, Antiokheia’yı Pisidia kenti olarak ifade etmiştir131. "Colonia Caesareia Antiochia"; "Antiochia ad Pisidiam"; "Antiochia parva"; "Antiochia minor"; "Antiochia Pisidiae" isimleri ile de anılan kent, Pisidia Bölgesi'ndeki ilk Roma kolonisi olarak

123 Strabon, XIV.2. 29. 124 Ramsay 1887, 490-491. 125 Calder 1912a, 238-239. 126 Sevin 2001, 208. 127 Talbert 2000,961. 128 Hogarth 1890, 153. 129 Taşlıalan 1999, 5. 130 Wissowa 1894, 2446. 131 Ramsay 1960, 436.

(25)

16

tanımlanmıştır132. “Antioch the Pisidian” ya da “Antioch of Pisidia” olarak el yazması kaynaklarda yazılan isim daha çok birinci versiyonu kullanmak Strabon’un da tanımına daha yakın olacaktır133.

Strabon Sultan Dağı eteklerinde kurulan kentlerden birisi olan Antiokheia’yı tanımlarken, Phrygia Parōreia’da “Pisidia Antiokheia’sı” yerine “Pisidia yakınındaki ” adını kullanmıştır134 ve burayı Pisidia’nın Phrygia sınırında tepe üzerinde kurulmuş bir şehri olarak tanımlamıştır135.

Strabon’un ifadesinde de vurgulandığı üzere kent, Pisidia sınırları içerisinde bir kent değil, bir Phryg kentidir136. Pisidia'dan ayrı olarak "Pisidia Antiokheia 'sı ile beraber Phrygia'nın doğu kesimi" şeklinde ifade edilmesinin doğru olduğu düşünülmüştür137. Bir Roma kolonisi olan şehir, doğal bir tepe olmakla birlikte, tepe plato seviyesinde değildir. Adım adım batıda on beş metreden platonun yukarsında doğuda altmış metreye kadar yükselmektedir. Bu coğrafi konumundan dolayı şehir, “Antiokheia ad Pisidia” olarak, tam anlamıyla Pisidia’ya doğru meilli138 olarak yorumlanmıştır.

Kent için, Pisidian Antiokheia ya da daha doğru bir ifade ile139, Antiokheia denilmesinin bizce de daha doğru olduğunu düşünüyoruz. Ayrıca tüm bu bilgilere ek olarak Antiokheia kenti, ziyaretimiz esnasında kentin konumunda mevcut bu yükseklik farkının böyle bir tanımlamaya uygun olduğunu gözlemledik.

Kent yaklaşık 50 hektarlık bir tepe üzerinde yer almaktadır140. Kentin egemenlik alanı “Sultan Dağı’ndan Eğirdir Gölü’nün doğu kıyısına, güneybatıdan Gelendost’a kadar

uzanmakta olup, Hoyran Gölü’nün en kuzey ucundan Neapolis’e (Şarkikaraağaç), Anaboura’ya (Enevre) kadar uzanır” denilerek kentin güney sınırı Yaka (Harlak) –Örkenez

(Yalvaç-Bağkonak) hattı olarak belirtilmektedir141. Örkenez’de bir Grek tanrısına ait olduğu bildirilen yapraklarla süslü, sakallı bir yüz, kabarık bir topuz etrafında aşağı doğru inen dağınık saçlarla Silenus’un başı olan beyaz bir mermer dikkat çekmektedir142.

132 Mitchell-Waelkens 1998, 11. 133 Calder 1956, xi. 134

Strabon, XII.3.31; Strabon, XII. 8. 14; Levick 1967,18.

135 Özhanlı 2009, 75. 136 Calder 1956, xi. 137 Özsait 1982a, 328. 138 Mitchell-Waelkens 1999, 91. 139 Calder 1912, 80. 140 Levick 1967,18. 141 Taşlıalan 2001, 64. 142 Calder-Cormack 1962, 71.

(26)

17

Phrygler'in yarı göçebe bir yaşam tarzı sürmüş olmaları ve konfederal bir yaşam kültürü benimsemiş olmaları haklarında yeterince bilgi edinilmesini güçleştirmiştir. Oldukça uzun bir süre klanlar halinde ve gevşek kent federasyonları içinde varlıklarını sürdüren Phrygler, merkezi otoriteyi kurmakta geç kalmışlardır. Söz konusu gecikmenin sebebi ise göç dalgalarının devam etmesi ve yörenin diğer uygarlıkların kuruldukları yörelerle kıyaslandığında çok daha geniş ve düz bir arazi özelliğine sahip olmasıdır. Yine Phryg yerleşim alanlarının birbirinden uzak yörelerde gelişmesi ve herhangi bir doğal sınıra dayandırılamaması, göçlerin bölge üzerinde yoğunlaşmasına yol açmıştır. 19. yüzyıldan itibaren yapılan araştırmalarda bölgedeki Phryg kale tipi yerleşmeleri ve kült anıtlarının, Dağlık Phrygia Bölgesi’nin özellikle, güney ve güney doğusunda yer alan ve çalışma bölgemizi de içine alan, birbirinin adeta devamı niteliğinde olan derin vadilerin çevresinde yoğunlaştığı görülmüştür143. Bu vadiler, ülkemizde tarih, kültür ve doğa turizmi potansiyeline sahip en güzel vadilerdendir. Parōreia’nın komşusu olan bölgelerde de fasad (mimari cephe), basamaklı sunak, niş ve oda mezarlardan oluşan dini içerikli kaya anıtları yer almaktadır144.

1.2. Phrygia Parōreia Bölgesi Coğrafi Özellikleri

Coğrafi konum, topografya, hava şartları, nehirlerin azlığı veya çokluğu, yollar, ekonomik ve ticari ilişkilerin yanı sıra jeopolitik yapıyı etkileyen başlıca belirleyiciler arasında yer almaktadır145 Topoğrafya tarihin temeli olduğundan bir yerin tarihini anlamak istiyorsak olayın cereyan ettiği yerleri iyi tanımamız gerekmektedir146. Nitekim yeryüzü şekilleri, dağlar, akarsular ve iklim şartları, Anadolu tarihinin meydana gelmesinde büyük ölçüde rol oynadığı için çalışma bölgemizde de oluşturulan yerleşim merkezleri, dünyada olduğu gibi genellikle büyük akarsu ve göl kenarlarına kurulmuştur147.

Anadolu’da batıda Ege Bölgesi'nden doğuya doğru Emirdağ dolaylarına doğru gidildiğinde, oldukça yüksek olan platoların oluşturduğu bir saha mevcuttur. Bu saha üzerinde yüksek dağ sıraları uzanır ve buradan İç Anadolu düzlüklerine geçilir. İç Anadolu’nun deniz seviyesinden yüksekliği ova kesiminde 750-1100m arasında, dağlarda 3200m’lere kadar çıktığı görülür. İç Anadolu ile Akdeniz arasında uzanan Toros Dağları bir duvar gibi yükselerek İç Anadolu’yu Akdeniz’den ayırmaktadır. Batı Torosları oluşturan dağlardan biri 143 Haspels 1971, C.I.20-21. 144 Sivas 2009, 85. 145 Tarhan 1995, 16; Koçak-Şahin 2002, 345. 146 Ramsay1960, 52-53. 147 Koçak-Şahin 2002, 337-380; Sevin 2001, 198

(27)

18

olan Sultan Dağı Parōreia Bölgesi’nin bel kemiğini oluşturan en önemli dağıdır. Bu nedenle iç kısımlar Akdeniz’in nemli ve ılıman ikliminden kısmen etkilenebilmiştir148.

Sultan Dağı ile Emir Dağları arasında Akşehir ve Eber Gölleri’nin yer aldığı bir oluk uzanmaktadır149. Bölgede yeryüzü şekilleri ve yerleşim özelliklerine bakıldığında doğal yapının yerleşim şekillerini etkilediği görülmüştür. İnsanoğlu öncelikle korunma problemini ortadan kaldırma amaçlı yerleşimi düşündüğü için daha çok yüksek dağlara, yamaçlara yerleşmek yerine, dağlar ile çevrili korunaklı ovaları tercih edilmiştir. Bunun yanında ovalardan ne kadar yükseğe çıkılırsa kuraklığın başladığı, iklim şartlarının zorlaştığı da kaçınılmaz bir gerçektir. Sultan Dağı’nın her iki yamacındaki verimli arazide uzanmış olan Antiokheia, Neapolis, Philomelion, Tyraion, Laodikeia Katakekaumene gibi antik yerleşimler de bu topografyanın etkisi alında şekillenmiştir150.

Ayrıca kuzeyden ve güneyden dağlarla çevrilen bu iç kısımlar, kapalı bir havza özelliği taşıdığı için, siyasi bir topluluğun emniyetini sağlayacak coğrafi doğal koşullara sahip bir bölge konumundadır. Engebeli dağlar ve bereketli ırmak vadilerinden oluşan özellikle bölgenin batı kısmı, fiziki özelliklerinin değişik oluşuna paralel olarak bir o kadar da ürün çeşitliliğine sahip bir bölge olmuştur151.

Bölgenin güneydoğu komşusunu oluşturan Lycaonia Platosu için Strabon’da; “Lycaonia Platosu soğuk, ağaçsız ve az su bulunmasına rağmen yabani merkeplerin otlak yeridir. Sulanmadığı halde yünü sert olağanüstü koyun yetiştiriciliği yapılan yerde dünyanın en derin de kuyuları mevcuttur.”denilmektedir152. Bu toprakların verimli oluşu, doğal maden ve kereste kaynaklarına sahip olmasıyla, en eski çağlarda bile yüksek bir gelişim düzeyine ulaşmış ve ticareti önemli ölçüde hızlandırmış ve endüstrisiyle başta Pers kralları olmak üzere, Büyük İskender’in haleflerinin ve daha sonra da, Romalıların göz diktikleri bir ülke olmuştur153. Nitekim Roma bu coğrafi konumun önemini anlamış olmalıdır. Bir anlamda Anadolu, Roma için doğu ile batı arasında bir köprü vazifesi de görmüş olacaktır.

148 Çetik 1985, 13,35,38. 149 Atalay-Mortan 1997, 352. 150 Özden 2007, 3. 151 Magie 2002, 13-15. 152 Strabon, XII.6.1. 153 Magie 2002, 13-15.

(28)

19 1.2.1. Dağları

Sultan Dağı (Phrygia Parōreia154)

Sultan Dağı (Phrygia Parōreia155), kıvrımlı bir yapıya sahip olup, üstü dalgalı tepelik bir görünüme sahiptir. Sultan Dağı batıda Karakuş Dağları ile yaklaşık olarak Eğirdir Gölü’nün kuzeyinde birleşir.

Sultan Dağı Antik Dönem “görkemli dağ” anlamında “Olympus” ismiyle bazı kaynaklarda yer alsa da156 T. Drew Bear tarafından bu dağın isminin Sultan Dağı olduğu bildirilmiştir157. Sultan Dağı doğudan batıya doğru uzanan bir çeşit dağ silsilesi olup, her iki tarafından geniş uzanan ovaya sahiptir. Üzerinde bir takım kentler yer almaktadır. Bunlardan Philomelion tamamıyla ovada bir diğeri Antiokheia ise tepededir ve burada Romalılar tarafından koloni kurulmuştur158. Antik Dönem İshaklı’nın bulunduğu yerde ismi bilinmeyen bir kent yerleşiminin varlığından söz edilmektedir. Ele geçirilen Phryg yazıtlarında batıda Prymnessus, güneyde Synnada tepelikleri ve Lysias’a kadar uzanan günümüz İshaklı’yı da içine alan bu topraklar Holmi vadisinde İmparatorluğun tek yönetim birimi olarak geçmektedir. Bu mevkide birkaç antik şehir arasında Çobanlar, Sülümenli ve Felleli bilinmektedir159.

Batı Torosları oluşturan dağlardan biri olan Sultan Dağı bu bölgede en önemli dağlardan biridir160. Sultan Dağı ve Karakuş Dağları bölgede bir duvar gibi yükselerek, İç Anadolu Kapalı Havzaları ile Akdeniz Havzaları’nı birbirinden ayırırlar. Bu dağlar Batı Toroslar'ın kuzeye doğru en fazla büklüm yaptıkları dağlardır. Sultan Dağı kuzeybatı-güneydoğu yönünde bir uzanış gösterirken Karakuş Dağları, kuzeydoğu-güneybatı biçiminde uzanır. Sultan Dağı'nın temelinde başkalaşım kayaçları, üzerinde ise kireçtaşları yer almaktadır. Dağın yaklaşık 1\4'lük kısmı Afyonkarahisar il sınırları içindedir. Dağın yüksekliği güneydoğudan kuzeybatıya doğru artar. Yüksek noktaları, Hacıbaba Tepesi ve en kuzeyde olan Topraktepe’dir. En yüksek tepesi ise Gelincikana Tepesi'dir161.

Sultan Dağı’nın Doğanhisar, Akşehir hatta Çay’ın güneyine kadar olan kesimi Akdeniz iklimi ve bitki örtüsünün etkisi altındadır. Çay ilçesi kesimi Akşehir kesimine

154

Strabon, XII. 8. 13; Strabon, XIV. 2. 29.

155 Ainsworth-Parker 1844, I.32. 156 Robinson 1924, 435; Kroll-Mittelhaus 1941, 802. 157 Drew-Béar 1999, 372. 158 Strabon, 12.8.14. 159 Calder 1912a, 250. 160 Çetik 1985, 13-40. 161 Cramer 1832, 7.

(29)

20

nazaran Akdeniz ikliminin etkisinden daha az yararlandığı için ya da göllerden uzak olduğu için, Akdeniz bitki örtüsü Akşehir kesimine nazaran daha az ve iklimi de daha serttir162.

İklim özellikleri yönünden Sultandağı, Karasal İklim ile Akdeniz Geçiş İklimi arasında yer almakla birlikte Karasal Geçiş İklim özelliği göstermektedir. Sultandağı meteoroloji istasyonunun sıcaklık ve yağış verilerine göre yörede yazlar sıcak ve kurak, kışlar ise soğuk ve kar yağışlıdır. Kış mevsimindeki yağışların büyük bölümü yüksek kesimlerde kar şeklindedir. Dağlara yağan karların büyük kısmı nisan ayından itibaren eriyerek akışa geçmekte bu özellik yörenin karasal iklimin etkisinde olduğunu göstermektedir. Ancak karasal iklimde maksimum yağışlar ilkbahar mevsiminde görülmektedir. Oysa ki yörede maksimum yağışların kış mevsiminde düşmesi, yörenin Akdeniz ikliminin tesiri altında kaldığını gösterir. Yaz aylarında yağışın az, sıcaklık ve buharlaşmanın fazla olmasından dolayı yörede fizyolojik kuraklık yaşanmaktadır163.

Sultan Dağı’ndan kaynağını alan dereler tarım arazileri için önemli su kaynağı durumundadır. Dağın eteklerindeki Sultandağı ilçesinde ekonomik yaşam büyük ölçüde tarıma ve hayvancılığa dayalıdır. İlçede hem üretim miktarı hem de üretim alanı bakımından en önemli tarım ürününü buğday oluşturur164. Günümüzde bunu meyve ve sonra da sebze yetiştiriciliği takip eder. İlçenin kuzey kesimi ile güney kesimi, tarımsal faaliyetler bakımından birbirinden farklı bir görünüme sahiptir.

Bölgede Beyşehir Gölü’nün güneyi bir geçiş bölgesi özelliği taşımaktadır. Bunun nedeni, gerek Akdeniz iklimin buraya kadar sokulmuş olması, gerekse gölün çevresinde iklimi yumaşatıcı etkisinin olmasıdır.165

Emir Dağları

İç Batı Anadolu Eşiği adı verilen dağlık arazi içinde166, Akşehir Gölü’nün yaklaşık kuzey batısında ve kuzeybatı-güneydoğu doğrultulu uzanan dağın, kuzeybatıda iki önemli tepesi bulunmaktadır. Bunlar Karabay Tepesi(1 473m.) ve Köhnebaba Tepesidir.(1 425m.) Emir Dağları güneydeki Eber-Akşehir platosunu ile kuzeyinde yer alan Yukarı Sakarya Havzası’nı birbirinden ayırmaktadır. (şekil-3) Emir Dağları’nın yükseltisi doğudan batıya 162 Çetik 1985, 30-33. 163 Atalay-Mortan 1997, 357-360. 164 Mitchell- Waelkens 1999, 1. 165 Çeltik 1985, 30. 166 Darkot-Tuncel 1995, 87.

(30)

21

doğru artmakta en yüksek kısımlarını volkanik kayaçlarla örtülü olan batısı oluşturmaktadır. Emir Dağları Havzası’nı güneyinde Emir Dağları, batısında Şaphane, Eğerli, Bey, Asar ve Ağın Dağları yer alır. Sultan Dağı ve Emir Dağları dışında bölgede Karakuş Dağı167 ve Dedegöl Dağları uzanır. Bölgenin batısında Kumalar Dağı, kuzey batısında, Kızıl Dağı ve Paşa Dağı, doğusunda Ala Dağ ve Boz Dağları, kuzey doğusunda Gölcük Dağı168 ve yine Antiokheia yakınında Kirişli Dağı bu yükseltiler arasında sayılabilir.

1.2.2. İklimi

Bir bölgenin iklimini oluşturan unsurlar jenetik ve dinamik faktörlerin etkisi altındadır. Jenetik faktörler iki büyük grupta toplanmaktadır. Bunlardan ilki ülkenin konumu ve genel sirkülasyon şartları ile alakalı planeter faktörler diğeri ise bölgenin coğrafi özelliklerine bağlı olarak meydana gelen termik ve dinamik modifikasyonlardır169. Orta kuşakta yer alan ülkemiz yaz ve kış mevsimine bağlı olarak farklı karakterdeki hava kütlelerinin etkisi altında kalmakta ve bu hava kütleleri yağış, basınç, rüzğar, sıcaklık ve diğer iklim unsurlarını etkilemektedir. Ilıman kuşakta yer alan Anadolu’da170 İç Anadolu’dan batıya doğru gidildikçe özellikle Burdur-Beyşehir’den geçen hat ile Beyşehir-Akşehir’den geçen hat arasında kalan kesim Akdeniz İklimine dâhil edilmiştir. Ancak Sultan Dağı’nın Çay kesimi Akşehir kesimine göre iklimi daha sert ve daha soğuktur171.

İç Batı Anadolu Eşiği’nde yer alan Parōreia Bölgesi’nde, Akdeniz iklimi ve İç Anadolu iklim özellikleri ağır basmakta olup, dağlık kesimlerde yüksekliğin ve yağış getiren rüzgârlara açık olmanın verdigi etki ile genel olarak Karasal Geçiş İklimi özelliği görülmektedir172.

Her anlamda bir geçiş bölge özelliği gösteren Parōreia Bölgesi’nin iklim sınırlarını net olarak çizmek mümkün olmamaktadır. Nitekim güneyde İç Anadolu sınırından Akdenize açılan bazı derin vadiler ve nehir yolları ile Akdeniz iklimi etkisi iç kısımlara kadar sokulmuştur. Örneğin Beyşehir Gölü’nün güney kıyısında ve Sultan Dağlarında, Akşehir ve Çay Kasabası’nda Akdeniz florasının görülmesi173 bu düşünceyi kanıtlar niteliktedir.

167 Cramer 1832, 7. 168 Belke-Mersich 1990, harita. 169 Erdinç 1996, 295. 170

Çapar 1980, 37; Mitchell- Waelkens 1999, 1.

171 Çetik 1985,28-30. 172 Atalay-Mortan 1997, 357-360. 173 Çetik 1985, 18-19.

(31)

22

Güneyde Antiokheia kesiminde İç Batı Anadolu ve Akdeniz Bölgesi iklim koşullarının karşılaştığı ve daha etkili olan Akdeniz iklim koşulları ve Akdeniz bitki topluluğu özelliklerinin ağır bastığı görülmektedir. Ancak, İç Batı Anadolu İklimi ile asıl Akdeniz İklimi arasında bir geçiş bölgesinde olan Antiokheia’da Akdeniz Bölgesi’nin iklim karakterlerinden farklı olarak, yazlar sıcak, kışlar ise soğuk geçmektedir174. Yine güneyde Beyşehir Gölü’nün güneyi, gerekse Seydişehir maden bölgesi iklim yönünden bir geçiş özelliği taşımaktadır. Bunun nedeni Akdeniz ikliminin buralara kadar sokulması olabileceği gibi Akşehir ve Beyşehir Gölleri’nin yumuşatıcı etkisi olarak düşünülmüştür175.

Bölgenin batı kesiminde, kış döneminde Balkanlar ve Orta Akdeniz’den gelen cephelerin etkisinde kalarak yağış almakta, yaz mevsiminde ise ülkenin güneyden sokulan sıcak hava kütlesi etkili olmaktadır176. İç Anadolu’nun Ege ile iklim ve bitki örtüsü olarak arasında geniş bir geçiş bölgesi mevcuttur177 ki Parōreia Bölgesi bu geçiş bölgesi içerisinde yer almaktadır. Çünkü Ege Bölgesi’nin ılıman iklim etkisini İç Batı Anadolu’ya kadar uzanmaktadır178.

Akarçay Havzası, kurak iklim bölgelerine özgü bir kapalı havza olup, Konya’dan Batı Toroslar’a doğru gidildikçe yıllık yağış miktarları artar. Akşehir’de 679.7mm civarında yağış görülür. Buralar ova kesiminden yüksek olduğu için sıcaklık azalması yükseklikle paralel gitmez. Nitekim Akşehir’den Çay ilçesine doğru gidildikçe ortalama sıcaklıklarda bir değişiklik olmasa da en yüksek sıcaklık azalıp, en düşük sıcaklık değerleri artar ve yağışlarda İç Anadolu’nun ova kesimlerinden daha fazladır179.

Son yıllarda yapılan çalışmalarda Akarçay Havzası’nın sıcaklık değerlerinin ölçülmesi sonucunda Akşehir’in (11.8°C) en yüksek sıcaklık ortalamasına sahip olduğu, ova tabanlarından kuzeydeki ve güneydeki dağlık alana doğru sıcaklık değerlerinde yıllık ortalama 4–5 °C bir azalma görülmektedir. Havza’ da ortalama yıllık yağış miktarı ise 450 – 500 mm olup, Sultandağı ve Şuhut Ovaları’nın batı kesimleri yüksek oranda yağış alırken, Tuzlukçu ile Akşehir ve Eber Gölleri’ nin kuzey kesimleri ile Bolvadin’in doğusu oldukça düşük yağış almaktadır. Havzada yazlar daha az sıcak ve kışların daha soğuk olduğu, yaz yağışlarının nispeten fazla görüldüğü İç Anadolu Karasal İklim tipi özelliği gösterdiği

174 Kuter-Erdoğan 2006, 112-115. 175 Çetik 1985, 30. 176 Atalay-Mortan 1997,357. 177 Çetik 1985, 21. 178 Çetik 1985, 26. 179 Çetik 1985, 57.

(32)

23 bildirilmektedir 180.

Büyük Phrygia’nın Toroslara kadar olan kesiminde Boz Dağları’na kadar olan bölümün181büyük bir kısmı Amyntas’a verilen bu topraklarda Amyntas’ın üç yüzün üzerinde koyun sürüsü olduğu bildirilmektedir. Bölge az su bulunmasına rağmen olağanüstü yünü sert olan koyun yetiştiriciliği yapıldığı ve büyük servetler kazandıkları bir yer olarak tanımlanmış ayrıca bu vadi yabani merkeplerin otlak yeri olarak konumlandırılmıştır182.

1.2.3. Bitki Örtüsü

Tarihi devirlerde Anadolu’da kurulmuş olan büyük devletlerin çoğunda olduğu bir geçiş bölgesinde olan Türkiye’nin ve çalışma bölgemiz olan Phrygia Parōreia Bölgesi gerek savaşlar gerekse başka devletlerle ilişkilerinde bitki örtüsü tahrip edilmiştir183.

M.Ö. 404 yılında Xerxes’in batıya seferi esnasında, 1 milyon 700 bin asker ve 80 bin atlıdan oluşan bu ordunun gelip geçtiği yerleri tahrip ettiği, ormanlarını ve bitki örtüsünü yok ettiği, çay ve nehirleri kuruttuğu kaydedilmiştir184.

Strabon, Tuz Gölü ile Konya arasının milattan önce ve sonrasında bugün olduğundan daha kurak olduğunu bildirmiş yine çalışma bölgemizin yaklaşık güney doğusuna düşen Lycaonia platosu antik kaynaklarda, soğuk ve ağaçsız bir bölge olarak verilmiştir. Kuyuların bol, sulak arazinin az olmasına rağmen yabani merkeplerin otlak yeri olarak bildirilmiştir. Yine sulanmamasına rağmen yünü sert özellikte koyunların bu bölgede yetiştirildiği ve bundan büyük paralar kazanıldığı bildirilmektedir185. Antik Dönem Axylos’un kenarında olan kasvetli bölge de yine çalışma bölgemize yakınlığı bakımından önem taşımaktadır186. İç Anadolu çok eski yıllardan beri bitki örtüsü bakımından zaten step iklim kuşağına sahip bir yer olmuştur187.

Sultan Dağı’nın florası henüz net olarak belirnememiştir ancak Sultan Dağı’nın Akşehir’e bakan yamaçları florasından da anlaşıldığı gibi Akdeniz ikliminin etkisi altındadır

180 Kargıoğlu-Serteser-Şenkul-Özdemir 2008, 34. 181 Ballance 1958, 223. 182

Strabon, XII.5.4; Strabon, XII.6.1.

183 Çetik 1985, 42. 184 Çetik 1985, 45. 185 Strabon, XII, 6. 1. 186

Strabon, XII, 5.4; Strabon, XII,6.1; Anderson 1899, 293.

187

Referanslar

Benzer Belgeler

Doğrular ve Açılar / Çokgenler / Çember ve Daire 5. Aşağıdaki şekilde doğruların kesiş- mesiyle oluşan açılara göre boşluk- ları doldurunuz. Aşağıda verilen

Doktora öğrencisi (Aydın Adnan Menderes Üniversitesi) AYDIN, CEREN Bilim Doktoru AYDIN, ÇAĞDAŞ Kastamonu Üniversitesi AYDINOĞLU, ÜMİT Mersin Üniversitesi AYDUĞAN, NİL

Ancak bazı durumlarda iklim koşullarının uygun olmadığı dönemlerde alandan sökülen çok yıllık türler de mevsimlik çiçek olarak değerlendirilmektedir.. Örneğin çok

MADDE 13 – (1) Kanunun 23 üncü maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca acentelik faaliyeti yapacak olan bankalar ile özel kanunla kurulmuş ve kendisine sigorta

Arkeolog Murat Artmen, Kırmıtlı Belediye Başkanı Ali Murtaza Doğan ve Mimarlar Odası Adana Şubesi Başkanı Bekir Kam ışlı tarafından bölgeye yapılan ziyarette, Mimarlar

Yukarıda talep ettiğim özel günler ikrazının, ödeme tarihinde belirlenecek neması ile birlikte, belirlediğim vade ve miktarda, beyanda bulunduğum bilgilerimi ve doğruluğunu

➥ Dünya’dan Güneş’e bakıldığında Ay’a göre küçük görülmesinin nedeni, Güneş’in Dünya’ya çok uzakta olmasıdır. Bunun yanında Güneş’ten gelen ısı ve ışık enerjisi

13 Bağlam itibariyle Daniel'i ifade ettiği söylenebiliı; zira o, erken dönem İslami !iteratürde eska- tolojide meşhur bir otoriteydi (bkz. Bu, bir dünya için makul