• Sonuç bulunamadı

Sosyal çevrede iç ve dış mekan olgusunun 10-12 yaş grubu çocuk resimlerine yansıması ve sanatsal gelişim evrelerine göre incelenmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sosyal çevrede iç ve dış mekan olgusunun 10-12 yaş grubu çocuk resimlerine yansıması ve sanatsal gelişim evrelerine göre incelenmesi"

Copied!
163
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

GÜZEL SANATLAR EĞİTİMİ ANABİLİM DALI RESİM-İŞ ÖĞRETMENLİĞİ BİLİM DALI

SOSYAL ÇEVREDE İÇ VE DIŞ MEKÂN OLGUSUNUN 10-12

YAŞ GRUBU ÇOCUK RESİMLERİNE YANSIMASI VE

SANATSAL GELİŞİM EVRELERİNE GÖRE İNCELENMESİ

Müzeyyen AKSÖZ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

Yrd. Doç. Dr. Hülya KAROĞLU

(2)

Bilimsel Etik Sayfası

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

BİLİMSEL ETİK SAYFASI

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

Öğrencinin Adı Soyadı Müzeyyen AKSÖZ

(3)

Yüksek Lisans Tezi Kabul Formu

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU

………. tarafından hazırlanan ……….. başlıklı bu çalışma ……../……../…….. tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği/oyçokluğu ile başarılı bulunarak, jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

Ünvanı, Adı Soyadı Başkan İmza

Ünvanı, Adı Soyadı Başkan İmza

(4)

ÖNSÖZ

Çocuklar kelimelerle anlatamadıkları birçok şeyi çizimlerle ifade ederler. Resim bütün kültürlerin, teknolojinin evrensel dilidir. Bu dil yaş farkı gözetmez, ırk farkı aramaz. Çocuklar için iletişim aracı olan resim evrensel bir dil olma özelliği taşımaktadır. Çocukların yaşadıkları çevrede ki farklılıkları görsel algılarında ki farklılıklar kültürel ve sosyal farklılıkları onları ayrıcalıklı bireyler kılar.

Çocuklarda sanatsal gelişim sağlamak için çevresel düzenlemelere dikkat edilmedir. Çünkü çevre, aile okulla iç içedir, hemen hemen her derste biz bu üçlemi birliktelikle sürece dahil ederiz. Sanat eğitimindeyse çevre ve aile konuların temelini teşkil eder. Bitki etütlerinden enteriör çizimlere kadar ilköğretimden, liseye her öğrencinin resminde muhakkak bu izleri görürüz. Bu izler ise; öğrenciler ve bireylerin içten dışa, yakından uzağa, psikososyal gelişim basamaklarından bizi haberdar eder. Bu doğrultuda çocukların yaptıkları çalışmalar dikkate alınmalı merak, araştırma istekleri engellenmeden desteklenmelidir.

Bu araştırmada ise, 10 – 12 yaş grubu çocukların yaşadıkları sosyal çevrede iç ve dış mekânın çocuk resimlerine yansıması; yaşadıkları çevre, görsel algı, sosyal çevrede yapılanmaları dikkate alarak değerlendirilecektir. Bölgeler ve yaşlar arasında ki farklılaşmalar saptanmaya çalışılacaktır.

Bu çalışmaya çizilmeyle katkıda bulan öğrencilere ve bu süreçte yardımlarını esirgemeyen öğretmen arkadaşlarıma, maddi manevi desteğini esirgemeyen aileme, Emre Şen’e, araştırmanın istatistik kısmında yol gösteren ve yardımcı olan Yrd. Doç. Dr. Ali Haydar Şar’a, tez danışmanı Yrd. Doç. Dr. Hülya Karoğlu’na teşekkür ederim.

Müzeyyen AKSÖZ KONYA 2010

(5)

ÖZET

Çocuk sanatla doğar, büyür ve gelişir. Bu gelişim süreci içerisinde içinde bulunduğu ortam pozitif ya da negatif yönde onu etkiler. Bu etkilenmeleri kanıt olarak çizimlerine işlerler. Zihinsel ve bedensel gelişimine paralel olarak ilerleyen sanatsal süreç karalamalarla başlayıp estetikle bir ivme kazanır. Halıda gördüğü motif ya da ahşap tavandaki oyma bile onların görsellik haznesine essiz deneyimler sunar.

Çocukların sosyal çevrelerini tanıma, algılama, anlamlandırma çabaları onlarla yaşadıkları çevre arasında doğa ve mekân ilişkisini oluşturmaktadır. Bu algılama, farkındalık sonucu birey ve çevresi arasında oluşan etkileşim, iç dünyasının gelişim sürecine aynen yansır. Farklı coğrafyalarda ve farklı kültürel çevrede büyüyen çocuklarda bütün bu algısal yaratıcı süreç de değişen çevresel özelliklerin etkisini mekânsal sosyal farklılıktaki betimlemelerin de görmekteyiz.

Bu çalışma sosyal çevrede mekân olgusunun; bölgenin kültürel, coğrafi özellikleri, çevrelerinde sosyal hayatın günlük yapısı, bu çevrede çocukların nelere daha çok dikkat ettikleri Lowenfeld’ in sanatsal gelişim evresine göre şema renk uzam altında toplanan 10-12 yaş arası çocuk resimlerini değerlendirilme amacı taşımaktadır.

Araştırmanın birinci bölümünde, problem durumu, araştırmanın amacı, önemi, sayıtlılar ve sınırlılıklar başlığında bilgi verilmiştir. Bölüm iki de sanat eğitimi, ilköğretim çocuklarının sanatsal gelişimi irdelenmiştir. Bölüm üç de çocuk ve resim ilişkisi çocuklarda yaratıcılığa değinilmiştir. Bölüm dörtte sosyal çevre ve çocukların çevresel algısı, bölgelerin mekânsal kültürel ilişkileri açıklamıştır. Bölüm beşte araştırmanın yönteminden bahsedilmiştir. Bölüm altıda bulgular ve yorumlar kısmında Türkiye’de dört bölgede belirlenen örneklem doğrultusunda toplanan resimlerin betimsel analiz yapılmıştır. Nicel veriler elde etmek için resimlerden belirlenen ölçütler doğrultusunda çıkarımlar yapılmıştır. Elde edilen sonuçlara göre sosyal çevrenin çocukların gelişimine, çevresel algılarına etki ettiği gibi sanatsal yönde eğilimlerine de etkilediği farklılaşan bölgelerle beraber çocuk resimlerinde sosyal çevrenin farklılaştığı görülmektedir.

(6)

THE SUMMARY

A child was born and grow up with nature. In this growing up process, environment has an impact on child’s life positively or negatively. As an evidence, we can see this impact in their drawings. The art process that proceeds parallel to the cognitive and physical development, begins with simple drawings and accelerates with esthetics.

Knowing, perception and giving meaning to their social environment, compose nature and place relationship between children and their environment. As a result of this awareness and perception, there is an interaction between child and his/her environment. Also this interaction reflects development process of his/her inner world. We can see the effects of changing environmental feature in their different social description as they were born in different cultures and places.

This study; Phenomenon of interesting the social environment; aims to assess pictures of children between the ages of 10-12, region’s cultural and geographical features, daily structure of social life of their surroundings and in this surrounding what children pay more attention according to Lowenfeld’s stage of artistic development which is collected color and scheme.

In the first part of research, informations are given about the problem’s situation, research’s aim and importance, limitations. In part two, art edecation and artistic development of primary school children are examined. The relationship between child and pictures, and creativity in children are mentioned in part three. Social environment, environmental perception of children, cultural and placement relationship of the regions are explained in part four. In part five the method of research is mentioned. Comments and findings sectionof part six include the descriptive analysis of sample pictures, collected from the four regions of Turkey. Inferences are done from the images, pictures in accordance with the criteria set in order to get quantitative data. According to the results obtained, social environment influence the artistic side of children in addition to their develeopment and perception of the environment. Also it is seen that if the region changes, the social environment in children’s picture chnages too.

(7)

İÇİNDEKİLER

Bilimsel Etik Sayfası...I Tez Kabul Formu ... II ÖNSÖZ ...III ÖZET...IV SUMMARY ... V BÖLÜM I GİRİŞ...1 1.1. Problem...2 1.2. Amaç ve Önem ...3 1.3. Sayıtlılar...4 1.4. Sınırlılıklar ...4 BÖLÜM II SANAT EĞİTİMİNİN GELİŞİMİ ...6

2.1. Sanat ve Eğitim...6

2.1.1. Sanat Eğitiminde Öğretim Süreçleri ve Yöntemsel Yaklaşımlar ... 10

2.2. Çocuklarda Sanatsal Gelişim ...11

2.2.1. Lowenfeld ve Sanatsal Gelişim Evreleri ...11

2.3. İlköğretim Çocuklarının Sanatsal Gelişimi...13

2.4. Çocukların Gelişim Dönemleri...19

2.4.1. Gelişim...19

(8)

2.5.1. Çocuk Resimlerinde Görülen Özellikler...25

2.6. Çocuk ve Yaratıcılık ...26

2.7. Çocuk Resimlerinde Mekân...28

2.7.1. Resim ve Mekânı Oluşturan Elemanlar ve İlkeler...30

BÖLÜM III SOSYAL ÇEVRE VE ALGI...35

3.1. Çevresel Algı ...35

3.2. Görsel Algılama Alanları...36

3.2.1. Göz Motor Koordinasyonu ...36

3.2.2. Şekil Zemin Ayırımı ...37

3.2.3. Algılama Sabitliği ...37

3.2.4. Mekân Konum Algısı...37

3.2.5. Mekânsal İlişkilerinin Algılanması...37

3.3. Sosyal Çevre ...38

3.3.1. Nitelik Açısından Çevre...38

3.3.2. Fiziksel Çevre ...38

3.3.3. Toplumsal Çevre...39

3.4. Bölgelerin Coğrafi – Kültürel - Mekânsal İlişkileri...39

3.4.1. Karadeniz Bölgesi...39

3.4.2. İç Anadolu Bölgesi ...40

3.4.3. G.Doğu Anadolu Bölgesi...41

(9)

BÖLÜM IV

ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ ...44

4.1. Verileri toplama yöntemleri...44

4.2. Evren ve Örneklem ...45

4.3. Veri Toplama Araçları ...46

4.4.Verilerin Toplanması ve Analizi ...46

BÖLÜM V BULGULAR ve YORUMLAR ...47

5.1. İç ve Dış Mekânda 10-12 Yaş Çocuk Resimlerinin Şema Renk Uzam Alanında Analizi ...47

5.1.1. İç Anadolu Bölgesi Çocuk Resimleri Analizi...47

5.1.1.1. 10 Yaş Çocuk Resimleri ...47

5.1.1.2. 11 Yaş Çocuk Resimleri ...50

5.1.1.3. 12 Yaş Çocuk Resimleri ...53

5.1.2. Marmara Bölgesi Çocuk Resimleri Analizi...56

5.1.2.1. 10 Yaş Grubu Çocuk Resimleri ...56

5.1.2.2. 11 Yaş Grubu Çocuk Resimleri ...59

5.1.2.3. 12 Yaş Grubu Çocuk Resimleri ...62

5.1.3. Karadeniz Bölgesi Çocuk Resimleri Analizi ...65

5.1.3.1. 10 Yaş Grubu Resimleri ...65

5.1.3.2. 11 Yaş Grubu Çocuk Resimleri ...69

5.1.3.3. 12 Yaş Grubu Çocuk Resimleri ...72

5.1.4. Güneydoğu Anadolu Bölgesi Çocuk Resimleri Analizi ...75

(10)

5.1.4.2. 11 Yaş Grubu Çocuk Resimleri ...78

5.1.4.3. 12 Yaş Grubu Çocuk Resimleri ...81

5.2. Bölgelerde İç ve Dış Mekân Olgusuna Göre 10 – 12 Yaş Grubu Çocuk Resimlerinin Değerlendirmesi...85

5.2.1. Dış Mekân 10 – 12 Yaş Grubu Çocuk Resimlerinin Değerlendirmesi...85

5.2.1.1. 12 Yaş Grubu Çocuk Resimleri ...85

5.2.1.2. 11 Yaş Grubu Çocuk Resimleri ...87

5.2.1.3. 10 Yaş Grubu Çocuk Resimleri ...89

5.2.2. İç Mekânın 10 - 12 Yaş Gruplarına Göre Değerlendirilmesi ... 90

5.2.2.1. 12 Yaş Grubu Çocuk Resimleri ...90

5.2.2.2. 11 Yaş Grubu Çocuk Resimleri ...91

5.2.2.3. 10 Yaş Grubu Çocuk Resimleri ...92

5.3. TABLOLAR ...93

5.4. Yorumlar...105

5.4.1 Trabzon İli Çocuk Resimleri...105

5.4.2. Konya ve Aksaray İli Çocuk Resimleri ...105

5.4.3. Mardin İli Çocuk Resimleri ...106

5.4.4. Balıkesir İli Çocuk Resimleri ...107

SONUÇ...108

ÖNERİLER ...111

KAYNAKÇA...112

EKLER ...120

(11)

BÖLÜM I GİRİŞ

Çocuğun sosyal çevresi, özellikleri ne kadar farklılık ve çeşitlilik gösterse de algılama ve farkındalık olmadığı sürece çevrenin olanakları nötr kalır. Fakat çocuğun gelişiminde çevrenin önemli kaynaklar sunduğu fark edildiği zaman anlam kazanır. Sosyal çevrenin farkındalığı aileyle başlar eğitimle devam eder. Böylece birey sahip olduğu algı sayesinde yorumlama, anlamlandırma kabiliyetini geliştirir. Bireyin görsel algısı sanatsal gelişimini beraberinde getirir. Bunun için gelişim sürecinde eğitimde öğrenciye işlenen konularda çevresinden örnekler verilerek, yaşamsal yakınlık ve farkındalık sağlanır. Ders daha somuta indirgenerek bireyin sanat ile çevre arasında ilişki kurması sağlanabilir.

Sanat, çocukların kişiliklerinin gelişimine, sağlıklı çizgisel gelişimine, yaratıcılıklarının özgürce gelişimine yardımcı olmaktadır. Böylece çocuklar sosyalleşerek sağlıklı iletişim ve düşünce gücüne sahip olacaktır. Çocukların sanatsal gelişimi birçok araştırmacının sorunsalı olmuştur. Bu araştırmaya da temel olan sanatsal gelişimin araştırmacılarından Lowenfeld, karalama döneminden ergenliğin sonuna kadar uzanan dönemi inceleyerek elde edilen bulgulara göre bireyin yaptığı resimleri şema, renk, uzam altında değerlendirmiştir.

Lowenfeld ve Piaget kuramlarının özü; açık eğitim ve yaratıcılığı destekleyen serbest eğitimdir. Çevresini anlamlandırmaya başlayan çocuk, doğal ve yapay nesneler arasında ilişkiler kurmaya başlar (Atatüre, 2001). Bu araştırmada ölçüt alınarak betimsel analizi yapılan 10 -12 yaş arası çocuk resimleri şema, renk, uzam (mekân) Lowenfeld’in savunduğu kurama göre anlamı şöyle tanımlanır (Michael, 1983):

- Şema: Figürlerin biçimi nasıl? (Görüş; önden, yandan, arkadan), basit roller; erkek ya da kadın ve giysi, cinsiyet özellikleri, hareket, ayrıntılar. Bunlar kalıp-şekiller midir? Köşede güneş, ‘M’ şeklinde kuşlar, lolipop ağaçlar, üçgen evler, önden görüş, gülen yüzler gibi pop imajlar ve barış simgesi.

(12)

— Renk: Çocukların resimlerinde doğaya bağlı ya da dışavurumcu renk anlayışı teknik olarak renk karışımları, gölgelendirmeleri yaş dönemlerine göre şekil alır.

— Uzam: Taban çizgileri, ufuk çizgileri, oran orantı, perspektif; hacim, atmosfer, arkanın yükselmesi, ön, orta ve arka plan, yukarı giden yollar, patika yolları, dışa doğru yatırılmış evler. Farklı bakış açılarını bir arada yansıtma, kuş bakışı, yükseklik, solucan bakışı, saydamlık ve ötekiler…

Çocuklarda 10 - 12 yaş çocuk resimlerine baktığımızda Lowenfeld’e göre: —Şema: Önceki dönemlerde ki belirsiz figür çizimi yerini daha orantılı belirgin çizime bırakır. Kız, erkek figürleri belirginleşir. Duygular görülmeye başlanılır.

—Renk: Gölgelendirme ve karışık renkler görülür. —Uzam: Perspektif, taban çizgisi, oran orantı görülür. 1.1. Problem

Bireyler doğup büyüdüğü ve yaşadığı çevrenin tüm özellikleri içerisinde gelişirler. Çocukların bireysel açıdan birbirinden farklı olması, bedensel ve zihinsel farklılığı beraberinde getirir. Bu farklılık çocukların resimlerine yansımaktadır, resimler bu açıdan bize birçok mesaj vermektedir. Yaptıkları resimler onların iç dünyasının birer yansımasıdır.

Çocuk resimleri kompozisyon açısından incelenirken, büyüdükleri sosyal çevreye ve yaşlarına göre resimlerine yansıyan farklılıklar oluşmuş mu? Ele alınan 10–12 yaş çocuk resimlerinde, özellikle iç ve dış mekân düzenlemeleri yaparken, çocuklar; yöresel farklılıklarını kompozisyonlarına ne kadar yansıtmış ya da böyle bir sosyal mekân farkı çok belirgin olmamış mı? Çocuk resimlerinin vazgeçilmez kompozisyon öğesi olan mekân kavramını etkileyen yan faktörlerin incelenerek ve karşılaştırmalar yapılarak ele alınması, bu faktörlerin önceki araştırmalarda ve kaynak teşkil edecek incelemelerde fazla irdelenmemiş olması araştırmanın problemini oluşturmaktadır.

(13)

Çocukların doğup büyüdüğü sosyal çevrenin kültürel, folklorik, coğrafi özelliği içinde bireysel ve fiziksel özellikleri görsel algıları şekillenir. Farklı sosyal çevrede yetişen bireylerde farlı sosyal özellikler oluşur. Bu farklılıkların çocukların resimlerine yansımasını, çocukların sanatsal gelişim evrelerini inceleyerek değerlendirilmek için “sosyal çevrede iç ve dış mekân olgusunun 10 -12 yaş grubu çocuk resimlerine yansıması ve sanatsal gelişim evrelerine göre incelenmesi” araştırmanın temelini teşkil etmektedir.

1.2. Araştırmanın Amacı

Araştırmada amaç; farklı bölgelerdeki coğrafi faktörlerin, çevresel etmenlerin ve sosyal hayatın günlük yapısının yaşam süreci içinde çocukların nelere daha çok dikkat ettikleri, nelerden etkilendikleri, gelişim evrelerine göre değerlendirilerek, bu doğrultuda, çocukların üzerinde bıraktığı etkiyle çocuk resimlerinden yola çıkarak, gerek bölgeler arası gerekse yaş grupları arasındaki farklılaşmayı belirlenen kriterler doğrultusunda ortaya çıkarmaktır.

Araştırmada amaca ulaşmak için dört bölgede belirlenen örneklem doğrultusunda 10–12 yaş grubu çocukların yaptıkları resimler; bedensel ve zihinsel gelişimlerine paralel olarak, Lowenfeld’in sanatsal gelişim evrelerine göre şema, renk, uzam kategorilerinde betimsel incelemesi yapıldıktan sonra nitel verilere ulaşılmış, araştırmada alt problemlere objektif bir yaklaşım getirmek amacıyla nicel veriler elde edilerek sonuç elde edilmeye çalışılmıştır.

Sonuca ulaşmada daha sağlıklı veriler elde edebilmek için araştırmanın problemi aşağıdaki sorularla irdelenmiştir.

a) Farklı bölgelerde yaşayan çocukların resimlerinde; coğrafi, fiziksel yapı farklılaşmakta mıdır?

b) Farklı bölgelerde yaşayan çocukların resimlerinde günlük yaşamın uğraş alanlarına ilişkin yaşantılar farklılaşmakta mıdır?

c) Farklı bölgelerde yaşayan çocukların resimlerinde dış mekân çizimleri farklılaşmakta mıdır?

(14)

d) Bölgelere göre çocukların resimlerinde iç mekân çizimi farklılaşmakta mıdır?

e) Yaşlara göre iç ve dış mekân çiziminde temel tasarım öğeleri farklılaşmakta mıdır?

f) Bölgelere göre çocukların resimlerinde kullandıkları ağırlıklı renkler farklılaşmakta mıdır?

Çocukların çizdiği resimleri onların iç dünyalarının ve kişiliklerinin birer yansıması olarak ele aldığımızda çocukların resimlerinden elde edilen bu bulgular ve yorumlar onların gelişim ve öğrenme sürecinde yaşadığı sosyal çevrenin önemini vurgulamaktadır. Genel bir izlenimle aynı yaşlarda aynı kas gelişimine sahip çocuklar fiziksel olarak birbirine yakın duruşlarla basit çizimler yapsalar da yaşadıkları fiziki çevrenin etkisiyle bu sosyal olgudan etkilenmelerinin, yaptıkları resimlere nasıl yansıdığını, sanatsal gelişim süreci içinde görmek ve yaratıcı düşüncenin gelişim sürecine etkisini araştırmak bu araştırma için önem taşımaktadır.

1.3. Sayıltılar

Çocuk resimleri incelenirken yapılan betimsel analiz sonucundan daha nesnel bir sonuca varmak için hazırlanan sorular ölçüt olarak varsayılmıştır. Araştırmada yapılan değerlendirme kriterleri bulguları doğru yansıtmıştır.

Bu araştırmada ilköğretim birinci kademe sınıflarında sanat eğitimine ayrılan ders saatlerinin uygulandığı, derslerin sanat eğitimi yöntem ve tekniklerine uygun olarak işlendiği varsayılmıştır. Çocuklara çalışma süreci içerisinde herhangi bir uyarı yapılmamış, müdahale edilmemiş ve çalışma örneği gösterilmemiştir.

1.4. Sınırlılıklar

Sosyal çevrenin İç Anadolu Bölgesi; Konya ilinin Selçuklu ilçesi, Tepe Köy İlköğretim Okulu, Aksaray ilinin Güzelyurt ilçesi Bozcayurt İlköğretim Okulu, Güney Doğu Anadolu Bölgesi; Mardin ilinin Kızıltepe ilçesi Mezopotamya İlköğretim Okulu, Karadeniz Bölgesi; Trabzon ilinin Düzköy ilçesi Gökçeler İlköğretim Okulu, Vakfıkebir ilçesi Büyük Liman İlköğretim Okulu, Marmara

(15)

Bölgesi; Balıkesir ilinin Gönen ilçesi Atatürk İlköğretim Okulu, Karşıyaka 100. Yıl İlköğretim Okulu 10 -12 yaş grubunu öğrencileriyle sınırlı tutulmuştur.

(16)

BÖLÜM II SANAT EĞİTİMİNİN GELİŞİMİ 2.1. Sanat ve Eğitim

Geçmişle bugün hatta gelecek arasında bir köprü görevi gören, milyonlarca yıl öncesinden bugüne kadar geçen süreçte tarihe sahne olan sanat, insanlığın var oluşunun belgesidir. Sanatı bir sahne olarak düşünürsek, sanatçılar da bu sahneyi gerçekleştiren oyuncular olmuştur. Sanatın tanımına, tarihi sürecine baktığımızda sayısız inceleme sayısız eser ve tanım görebiliriz.

Manet’e göre sanat, bilim gibi gerçeği yansıtmalı, insanları olduğu gibi gösterip dünyaya ayna tutmalıydı (Spence, 2001). Aristo ise sanatı objedeki taklide gerçeğin su yüzeyine yansıması olarak görürken; Marks, sanatı insan ve doğa arasındaki karşılıklı etkileşim olarak görür. Ruhun derinliklerine seslenen Gaugin’e göre sanat, “kendini semboller ile ifade eden üniversal bir lisandır” (Turani, 1960:24). “Marxist estetik teorisi için sanat bir yansımadır. Gerçekliğin bir taklididir” (Tunalı, 1983: 192).

Sanat her dönemde her çağda farklı bir anlam, her insanda farklı bir kişilik bulmuştur. İlkel çağlarda mağara duvarlarında başlayıp günümüze dek tuvalde, heykelde, mimaride şekillenerek günümüz teknolojisinde de birçok alanda akıl almadık noktalarda şekil bulan sanatı ve tanımını bir kalıba sokmak doğru olmaz. Tarih sahnesinde ne kadar başa gidilirse gidilsin, salt sanat yapıtları belirli görevleri olan ya da faklı simgesel özellikler taşıyan nesneler olarak bilinirdi. İnancın, büyünün simgesi, korunma amaçlı ya da bir iletişim aracı olarak mağara duvarlarında, mısır tapınaklarında, fotoğraf karelerinde, sanat akımlarında şekil bulmuştur (Gombrich,1999).

Boydaş’a göre sanatın gerekliliğini şöyle özetleyebiliriz:

1. Yaratmak, haz duymak için içimizde doğal bir yetenek vardır. Sanat içimizdeki bu tabi yetenekten fışkırır.

2. Sanat, günlük hayatın kalitesine katkıda bulunan insan deneyimlerini besleyen biricik hayati alandır.

(17)

3. Sanat; tecrübelerin ifade edilmesi, değerlendirilmesi, tekrar gözden geçirilmesi ya da takviye edilmesi gibi biçimlerin hem duygusal hem de somut bir yoludur.

4. Sanat; başarı, başarısızlık ve keşif yoluyla elde edilebilen, gelişmeye müsait çok özel bir yetenek ve görev gerektirir.

5. .Sanat, hepimize aittir. Sanat; hayatımızın gerekli ve vazgeçilmez bir bütünüdür. O, herkes için gereklidir.” (Boydaş, 2004: 7–8)

Eğitim, insanoğlunun doğumu ile başlayıp, varlığının bir parçası olarak hayat boyu devam eden kasıtlı ve amaçlı bir süreçtir. Eflatun, eğitimi bedene ve ruha yetenekli olduğu güzelliği vermek olarak tanımlarken; Çiçero, eğitimi çocuğu insan haline getirme sanatı olarak görür. Serter, eğitimi ve amacını : “Bilginin sevgi ve ilgi ile kucaklandığı, düşünce ve tahayyül gücünün gelişip renkli çiçekler açtığı, kişiliği bilgilenmeye paralel olarak geliştiği yaşamı boyunca bireye eşlik edecek olan kutsal bir süreç” buna bağlı olarak eğitimin işlevini “bilgi edinmeyi sevdirmek, bilgilenmeyi yaşamın bir parçası haline getirmek ve bilgiye nasıl ulaşabileceğinin yollarını öğretmek” olarak amacını ise; “bireyin özgün kişiliğini fark edip, geliştirmesinde, yeteneklerinin ve zaaflarının farkına varıp, onları yaşamına yön verecek biçimde değerlendirmesinde, düşünce yeteneğini geliştirmesinde ona yardımcıdır” der (Serter, 1997: 63-68-69).

“Eğitim, insan ile hayat arasında bir köprü durumunda olduğundan, toplumdaki gelişmelere paralel olarak insanların eğitilmeleri ve yetiştirilmeleri gerekir” (Livatyalı, 2004: 295).

Eğitim süreci içerisinde yararlanılması gereken ilkelere kısaca değinecek olursak; ( Çetin ve Durmuş, 2004: 27- 28- 29- 30 )

— Açıklık ilkesi: Yaşama yakınlık ilkesine paralel işleyerek öğrencinin yaşadığı sosyal hayat içinde şekillenmesine katkı sağlar.

— Yaşama yakınlık ilkesi: Eğitim bireyin öğrenim yaşamında sadece kalıp bilgi birikiminden ibaret değildir. Aynı zaman da sosyal hayatıyla da yakından ilgilidir. Bu ilkenin benimsenmesi bireyin bilgileri daha somuta indirgemesine yardımcı olur. Araştıran, merak duygusu gelişmiş bireyler oluşmasına yardımcı olur.

(18)

— Çocuğa uygunluk bireyselleştirilmiş eğitim: Çocuğun bireysel ve psikolojik gelişimini ön planda tutan, öğrencinin kendi hızında öğrenmesini benimser. Bireyin bağımsızlığından da kesinlikle ödün vermemesine yardımcı olmaktadır.

— Bütünlük ilkesi: Çocuğun gelişimsel fonksiyonları birbiriyle ilişkilidir. Çocuğun bedensel, zihinsel, duygusal gelişimi birbirini etkileyen bütünsel bir süreci takip eder. Eğitim de çocukların gelişimini dikkate alarak şekillenir.

— Ekonomiklik ilkesi: Bu ilke öğretimde en az zaman ve emek harcanması ilkesine dayanır.

Öncül, eğitimi: İnsanın kendisi ya da başka biri üzerinde, bilinçli olarak istendik davranış değişiklikleri yapmak üzere etkide bulunma süreci, istendik davranış değişikliğine paralel düşünme biçimleri oluşturmak olarak tanımlar (Öncül, 2000: 391–393).

En genel anlamıyla eğitim: “Bireyin davranışlarında kendi yaşantısı yoluyla ve kasıtlı olarak istendik değişme meydana getirme sürecidir” (Sönmez, 1994: 4; Demirel, 1993). Eğitimin tanımlarına baktığımızda temelindeki ana kavramlar: süreç, istendik, kasıtlı, yön verme, değişme v.b. Bu kavramlardan da anlaşılacağı üzere ailede başlayıp sosyal çevrede devam eden (informal) eğitim; planlı ve programlı, (formal) okulda devam eden eğitim; yaşamı uyum içinde özgün, yaratıcı düşünen bireyler olarak yetiştirme amacı güden bir süreçtir. “Örgütlenmiş ve örgütlenmemiş öğrenimi içine alan bu süreç kişinin kültür kazanmasını, kişiliğinin oluşmasını ve onun sosyalleşmesini, diğer bir değişle, onun, kendi toplumunun bir üyesi olarak yaşama uyum sağlamasını öğretir.” (Erdentuğ, 1981: 5)

Sanat ve eğitim sürecini inceledikten sonra sanat eğitimine değinirsek; “Sanat eğitimi: Bireyin görsel, ruhsal ve estetik yönlerini ve yaratıcılığını geliştirmeye çalışan etkinlikler bütünüdür” (Özsoy ve Mercin, 2003). Atalayer, sanat eğitimini bir iletişim aracı ve dil olarak görür. “Estetik güzellik, insan tarafından yaratılır. Sanat değer, öğe, olgu ve kuralları kavram olarak insan tarafından üretilmektedir. Yaratıcı insan, bu kavramları iz düşümlerle soyutlamakta nesnelere yükleyerek de onları somuta, estetik nesneye dönüştürmektedir”(Atalayer,1994:

(19)

61).Bütünlük ilkesini kapsayan sanat eğitimi, Artut tarafından şöyle değerlendirilir: “Sanat eğitimi, bireyi tüm ruhsal ve bedensel eğitim bütünlüğü içinde; estetik kaygı, yetenek ve yaratıcılık gücünün oluşturulmasını esas alır.” (Artut, 2002: 98)

Eğitimde bilgiyi; bilme, kavrama, uygulama, analiz, sentez, ortaya özgün bir ürünün çıkması için izlenen basamaklar olarak ele alırsak “Sanat eğitimi; sezmenin, düşünmenin, araştırmanın, denemenin, çözümlemenin, sonuçlandırmanın ortak bir çabasıdır” (Gökaydın, 1990: 11). diyerek yaratıcılığın ortaya çıkış aşamaları olarak görebiliriz.

Özgür, araştırıcı ve yaratıcı sentez yapabilen bireyler için zekâ önemlidir. Bireyi bütünsel olarak ele alan sanat eğitimi bu noktada önemle devreye girer. San’a göre “20. yüzyılın başından bu yana sanat eğitimi kavramı, kavramsal ve genel anlamda sanatların tüm anlamlarını ve biçimlerini içine alan, okul içi ve okul dışı yaratıcı sanatsal eğitimi tanımlamaktadır. Dar anlamda ise okullardaki, sınıflardaki ve ilgili bölümlerdeki bu alana ilişkin olarak verilen dersleri tanımlar. Yaygın ve tümel anlamda kullanıldığı özellikle belirtilmedikçe sanat eğitimi: “plastik sanatlar alanında verilen eğitim” biçimde anlaşılmaktadır…Çocuk ve ergenin izlenim, algılama, gözlem, araştırma, bellek, çağrışım, imgelem, düşünme, değerlendirme gibi duygu ve duyumlardan başlayarak tüm duygusal ve düşünsel süreçlerini çağrıştırarak görsel ve optik alanda ya da müzik, dans, drama, yazım gibi alanlarda düşündüğünde maddeyle, sesle, bedenle sözlerle yapıcı, kuramcı iletişim ilişkilerine girmesi yeni düzenlemeler ve biçimlendirmelerle bir takım formlara ulaşması süreçlerinden oluşur. Temel sanat eğitimi süreçlerinin başlıca öğelerinden olan gözlem, araştırma, bulma, uygulama, deneme, denetleme, sonuçlandırma çocuk ve genci çağımızın bilimsel ve teknolojik dünyasına hazırlar ve yeteneklerini geliştirme imkânı verir.” (San, 1983; 2003: 17-18-19-25)

Sanat eğitimini yararı ve gerekliliğine değinirsek:

Kişiliğin küçük yaşlarda şekillenmesi nedeniyle sanat eğitiminin okul öncesinde başlaması önem taşımaktadır. Sanat eğitimi kişiye estetik yargı yapabilme konusunda yardımcı olmayı amaçlarken, yeni biçimleri hissedip heyecanlarını doğru biçimde yönlendirmeyi öğretir. Yetiştirmek durumunda olduğu kişiyi yaratıcılığa

(20)

yönelterek, bilişsel, duyusal ve duygusal yönlerinin eğitim ihtiyaçlarını karşılamaya yöneliktir. (Kırışoğlu, 2002)

“Sanat eğitimi, çağdaş yaşama ve özgür düşünme yolunu açar, insanın kişiliğini ortaya çıkarır. Toplumun refaha ulaşmasında büyük etken olur”(Telli, 1990: 19).Sanat bireye farklı bakış açıkları kazandırarak özgün ürünler ortaya çıkarmasına katkıda bulunur. Sanatın, din, dil, ırk ayrımı gözetmeden herkese hitap eden sınırları aşan bir iletişim aracı olması evrensel bir yapıya sahip olmasının nedenidir. (San, 1986; Telli, 1990: 7–8)

Bireyi, toplumu evrensel bir dille ele alan sanat eğitiminin gerekliliğin bilinmesine rağmen uygulama konusunda birçok yönde eksiklik olmaktadır. Uygulamadaki sanat eğitiminin nasıl olması gerektiği konusunda: “Her çocuğun yaratıcı gücü vardır. Sanat eğitimi herkes için gereklidir. Sanat eğitiminde bireysel farklılıklar göz önünde tutulmalıdır. Sanat eğitimi çocuğun yaş grubuna göre yani onun bedensel ve zihinsel gelişimi ile orantılı olmalıdır. Sanat eğitimi, ustalık ve beceri kazandırmak şeklinde değil, estetik duyarlılığın eğitilmesi biçiminde anlaşılmalıdır... Her öğrencinin iyi bir gözlemci olmayı ve resimlerle kendini ifade etmeyi öğrenmesi gerektiğini düşünen eğitim reformcusu Götze resim derslerini ana dersler içerisinde saymaktadır. Çocuğun zihinsel bağımsızlığı üzerinde durmuştur. Daha sonraki birçok araştırmada sanat eğitimine bağlı olarak çocuğun gelişimi çizimlerinde psikolojik olarak yorumlanmış gelişim evreleri ve çocukların yaratıcı eylemleri üzerine çeşitli görüşler şekillendirerek devam etmiştir.” (San, 2003: 25– 69–74–75)

2.1.1. Sanat Eğitiminde Öğretim Süreçleri ve Yöntemsel Yaklaşımlar Öğretim Sürecine baktığımızda eğitmenlere bu yolda birçok görev düşmektedir. Eski eğitim sisteminde, öğretmen merkezli ve bilgi ağırlıklı eğitim benimsemişken, günümüzde bu süreç öğrenci merkezli ve yorumlama gücü kuvvetli, araştırmacı, değişen bilgi sistemi içinde gelişime açık bireylerin yetiştirilmesi amaçlanmaktadır. Öğretmen ise bu süreçte öğrencilere rehberlik eder. Öğretim sürecinde dikkat edilmesi gereken hususlara kısaca bakarsak:

(21)

“İşlenen konuyu önceki ve sonraki konularla ilişkilendirme, öğrenciyi güdüleyici etkinlikleri sunabilme. Konuyu öğrencilerin düzeyine uygun bir biçim de sunabilmek. Öğrencilerin yaşlarına, önceki öğrenme düzeylerine ve yeteneklerine uygun yöntem ve tekniklerden yararlanabilmek. Uygun araç-gereç ve materyal kullanma, zamanı etkili biçimde kullanabilmek. Öğrencilerle iletişimde bulunma ve öğrencilere uygun dönüt verme, öğrencilerin katılımını sağlayacak etkinlikler uygulama, öğrencilerin öğrendiklerini yaşamlarıyla ilişkilendirecek fırsatlar yaratma, öğrencilerin düzeylerine uygun, konuya ilgilerini çekecek ve düşüncelerini sağlayacak biçimde farklı sorular sorma, konuya ilişkin terimleri uygun biçimde sıralama ve iyi seçilmiş örneklerle sunma, öğrencilerin hedef davranışlara ulaşma düzeyini değerlendirme.” (Özsoy, 2003: 195)

Sanat eğitiminde uygulanan yöntemler, bazı görüşler etrafında toparlanarak gelişmiştir. Bunlar :(Yolcu, 2009)

1. Kopya Yöntemi,

2. Genel Eğitime Hizmet Yöntemi, 3. Bellek Eğitimi Yöntemi,

4. Kolaydan Zora Yöntemi, 5. Sanat Yoluyla Eğitim Yöntemi, 6. Çocuk Sanatı Yöntemi,

7. Etkin Sanat Eğitimi Yöntemi. 2.2.Çocuklarda Sanatsal Gelişim

2.2.1. Lowenfeld ve Sanatsal Gelişim Evreleri

Çocuklar resim yoluyla bize duygularını yansıtabilirler ve olaylar hakkındaki his ve düşüncelerini ifade edebilirler. Çocuğun yaptığı resimler onun iç dünyasının aynası olarak kabul edilmektedir. Bu düşüncelerden yola çıkarak çocuk resmi konusunda pek çok araştırma yapılmıştır. Çocuk resmine olan ilgi 1885- 1920 yılları arasında yoğunlaşmıştır. Bu dönemde birçok ülkede çocuk resimlerini farklı

(22)

boyutlara göre değerlendiren araştırmalara rastlanmaktadır. Lowenfeld de bu araştırmacılardandır. ( Yavuzer, 2007)

Lowenfeld, görsel sanatlar eğitiminin amacının sanatsal yeteneğin çocuğun gelişiminin doğal sürecinde ortaya çıkmasına dayandırır. Lowenfeld kuramında örgencinin soru sorarak güdülenmesi gerekirken öğretmenin bu yolda kendi fikirlerini empoze etmeden güdüleyici olması gerektiğini savunur. Lowenfeld, kendi sanat etkinlikleri yoluyla kişilik uyumu kuramı ve yaratıcılığın gelişimine önem vermiştir; fiziksel, toplumsal, yaratıcı ve zihinsel alanlar gibi kişilik alanlarının ortaya çıkmasını sağlamıştır. Çocukların araştırmacı ve yaratıcı olmaları için, çocuğun sanat üretimi etkinliklerine önem vermiştir.(Lowenfeld,1971)

Özsoy, kuramı açıklarken:“Bu kuramın kökeninde İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi’lerin baskıcı davranışlarına karşı tepki yatmaktadır. Nitekim Lowenfeld de bu savaş sırasında Avustralya’dan ABD’ye kaçan Yahudi asıllı göçmendir. Lowenfeld’in çalışması, 1950’lerden 1980’lere kadar, sanat eğitimi alanının şekillenmesinde tek başına en etkili güç olarak ortaya çıkmıştır. Amerika’daki yeni hayatı sırasında Lowenfeld Pennsylvania State Üniversitesi’nde görsel sanatlar eğitiminde geniş bir doktora programının başkanı olmuştur. Onun programından mezun olan birçok kişi ABD’nin diğer eyaletlerindeki kolej ve üniversitelerinde lisansüstü programların kurucuları olarak görev almıştır ve gerek eyalet gerekse okul bölgelerinde önemli mevkilerde bulunmuştur. Creative and Mental Growth (yaratma ve zihinsel gelişim) adlı kitabı sanat eğitiminde klasik bir çalışma olarak yer almış ve diğer dillere çevrilmiştir. Bu eser Lowenfeld’in 1960 yılında ölümünden sonra da birçok kez basılmaya devam etmiştir. Özgür anlatım anlayışı, 1960’lı yıllara kadar aşırı özgürlükçü birer eğitim sistemine dönüşmüştür. Bu anlayıştaki öğretmenler, öğrencileri çok az öğretimle özgür anlatıma yöneltmişlerdir. Bu uygulama her şeyin yapılabildiği bir ortama yer veren bir sanat eğitimi anlayışı olarak algılanmıştır.” (Özsoy, 2003: 142)

Lowenfeld’in görüşleri şöyle özetlenebilir:

Çocuklar ilk karalamalarından her döneminde belirli çizgisel grafiksel özellikler göstererek gelişir.

(23)

Sanatsal gelişim çocuğun öğrenmesine yardımcı olduğu gibi yaratıcı düşünmesine pratik özgün çıkarımlar yapmasına yardımcı olur.

Çocukların duyu elemanlarının gelişimi çok önemlidir. Bu gelişimde de sanat araç olarak görülür bu çocuğun kendisini düzgün ifade etmesinde araçtır.

Özen kitabında:

“Kökeni Rousseau’ya kadar dayanan Dewey’in görüşlerini temel alan Piaget’in bilişsel gelişim evreleri, doğal gelişimi temel alır. Lowenfeld’in gelişim evreleri, Piaget gelişim evreleriyle eşleştirerek savunduğu evrelerdir. Bilişsel yaklaşımcılar bireyin bellek, algı, duygu ve düşünme gibi uzsal bilgilenme sürecine önem verirler. Doğal gelişimci Piaget ve Lowenfeld ‘çocuklar bildiklerini yapar’ şeklinde savunurlar.” (Özen, 2005: 37)

Lowenfeld gelişim evrelerinde sıralama şöyledir; • Karalama Evresi (2–4 yaş)

• Şema Öncesi Evre (4–7 yaş) • Şematik Evre (7–9 yaş)

• Gerçekliğin Doğuşu(çete çağı) (9–11 yaş) • Mantık Çağı (11–13 yaş)

• Gerçeklik Evresi (13 yaş ötesi) (Kırışoğlu, 2002) 2.3. İlköğretim Çocuklarının Sanatsal Gelişimi

-Karalama Evresi (2-4 Yaş):Yolcu’ya göre; bu aşamadaki çocuklar, taklit, bellek ve düşünceyi kullanmaya başlayarak zamanla çevresinde olup bitenlerin farkına varmaya başlar. “Piaget bilişsel gelişim kuramında doğumundan iki yaşına kadar olan dönemi devim-duyusal dönem” diye adlandırır. Bu dönemde çocuklar; taklit, bellek ve düşünceyi kullanmayı öğrenir; zamanla refleks düzeyindeki davranışlardan istemli davranış düzeyine geçişi sağlar" (Yolcu, 2009: 150–152).

Çocuğun bilişsel ve psikomotor gelişimi sonunda el göz koordinasyonu ilk düzensiz çizgileri meydana gelir. Bu davranışsal oluşuma karalama diyebiliriz. Karalama, giderek sistemli bir aktivite durumuna gelir. Kontrolsüz karalamalardan

(24)

kontrollü karalamalara doğru gerçekleşecektir. Kontrolsüz karalamada çocuklara büyük kâğıtlar, kalın kalemler verilmelidir. Kas gelişimi tamamlanmadığı için bu yöntemle çocuk daha rahat ve özgür çizimler yapabilecektir.

“Çocuk kontrollü karalamaya başladıktan sonra görsel kontrolden ve yaptığı işaretlerden haberdar olur. Bir başka deyişle bunları keşfetmeye başlar. Çocukların çoğu, bu tür karalamaları büyük bir coşku ile yaparlar; çünkü onlar için görme ve hareketle ilgili gelişim arasındaki koordinasyon başarı açısından büyük önem taşır. Göz-el koordinasyonunun görüldüğü bu kontrollü karalamada çocuk yeni hareketlerinden, yeni uyarımları keşfetmeye, keşfettikçe de haz duymaya başlar.” (Yavuzer, 2007: 34)

“Yolcu, çocuğun karalama dönemini üç alt döneme ayırmaktadır: 1. Anlamsız, basit karalamalar dönemi(2 yaş)

2. Belirgin şekiller dönemi (2-3 yaş)

3. Anlamlı şekiller dönemi( 3-4yaş)” (Yolcu, 2009: 153).

Karalama döneminin başlangıcını 1,5–2 yaş kabul eden Kellog’a göre, birbirine benzeyen şekillerden ‘mandala’ (daire) en anlamlısıdır. Mandala şekli, çocuk resimlerinde karalama; evrim geçirerek yeni şekillere dönüşebilecek özdür (Yavuzer, 2007: 29). Mandalalar bu dönemde geçiş aşaması olarak görülebilir. Karalama döneminde çocuğun merak duygusu sonucu kâğıdı rasgele, belli bir yön sınırı olmadan kullanır. Bu dönemdeki çizimlerde uzam göremeyiz.

“Çocuğun karalama yapma veya diğer bir söylemle resim yapma isteğine neden olan etmenlerden birisi, duygu ve düşüncelerini aktarma niyeti ve onu bir iletişim dili veya bir aracı olarak kullanma isteğidir. İşte bu amaçla çocuk, karalamalarını adlandırır, onların neyi simgelediğini sözlü olarak açıklar. İlk çizimlerinde kalem-kâğıt ilişkisine olan merak duygusu ve kesif yapmaktan duyduğu haz vardır. Adlandırma ve iletişim amacı yoktur. Daha sonraları ise hem kendisinin yaptıklarını sorgulaması, hem de büyüklerin kendisine çizdikleri hakkında, çizdiklerinin neyi anlattığı ile ilgili sorular sormasıyla karalamalarını anlamlandırma ve adlandırma gereksinimi hisseder…” (San, 1977: 114).

(25)

- Şema Öncesi Dönem (4 –7 Yaş):Bu dönemde çocukların çizimleri tanınabilecek bir hâl almaya başlar. 4. yaşta başlanan nesne çizimi 7. yaşa doğru yerini konuya bırakır. Duygu ve düşünceler netleşmeye başlar. En sevdiği konu insan figürüdür. İnsan figürünü gördüğü gibi değil düşündüğü gibi sınır çizgisi ile çizebilir. Çizimlerde mekânla olan ilişki azdır ve hiyerarşi görebiliriz. Önemli olanları daha büyük çizebilirler. “Lowenfeld bu gelişim aşamasında çocuğun yeni kavramlar peşinde olduğunu, dolayısıyla canlandırdığı simgelerin de durmadan değiştiğini ifade etmektedir. Bugün çizdiği insan figürü ile ertesi gün çizeceği insan figürü birbirinden ayrıdır. Doğal olarak, bu yalnızca insan figürü için değil, aynı zamanda ev ve ağaç figürleri için de geçerlidir” (Yavuzer, 2007: 45). Oranlar yaşa bağlı olarak büyüdükçe daha realist olur.“Bu devirde çocuk dış dünya ile kurduğu ilişkisini zenginleştirmeye koyulur. Vücut hareketlerinin ittiği düz çizgi karalamaları insan kolu, bacak ve gövdesi, yuvarlak çizgiler ise baş veya yüz olmaktadır.” (Kehnemuyi, 2009: 23)

Bu dönemin figür çizimini Yavuzer’e göre özetlersek;

− “5 yaş çocuklarının çoğunluğu bir kafa veya bir gövde çizerler.

− Kafada gözler, bir burun ve bir ağız olur, kollar ve bacaklar ise artık gövdeden çıkar.

− Genellikle yüzler önden görünümleriyle çizilirler, ifadesizdirler.

− İlerleyen yaşla boyun, parmaklar, kulaklar ve gözbebekleri gibi özellikler eklenir.

− Tek boyutlu olan yüz, iki boyutluluk özelliğine sahip olur ve gövdenin çeşitli kısımları arasındaki oran değişir.

− Çocukların yaptıkları resimler duygularının ve çevre algılamalarının sadece bir kaydından ibaret değildir, bunlar aynı zamanda yetişkinin çocuğu daha iyi anlayabilmesi için birer araçtır.

Çizdiği resimlerde coşkusal olarak bağ kurduğu şeyleri abartılmış olarak gösterir. Her zaman, içinden geldiği gibi boyar, çizer veya malzemeleri kullanır.” (Yavuzer, 2007: 42–53–54)

(26)

Çocuk resimlerinde görülen bir diğer özellikte saydamlıktır.“Çocuk bir nesnenin arkasında bulunan şekilleri sanki görüyormuş gibi çizer. Ev resmi çizerken duvarları saydam yapar ve insanlar, eşyalar dıştan görünür. Bu tür resimlere (röntgen) saydam resimler denir. Röntgen resimlerde çocuklar genellikle ev ya da okul çizerler. Evdeki detaylar kuş bakışı da olsa kendi evlerindeki düzeni yansıtır. Diğer bir özellik düzleme özelliğidir. Çocuk resme bir görüş noktasından değil de birçok noktadan bakıyormuş gibi çizer. Çocuk bu tür resimleri ya kendisi resmin etrafında dönerek ya da kâğıdı döndürerek çizer. Bazı parçaları diğerlerine göre daha abartılı çizmektedir” (Kırışoğlu, 1991: 90–91).

Çocuklardan çizimlerinde mükemmel olmasını, net ifadeler taşımasını beklemek yanlış olur. Resim bilişsel, devinimsel, duyusal alanlarda gelişime katkıda bulunurken bireysel öğrenmeye de kuşkusuz katkısı büyüktür. Zaman içinde hızla gerçekleşen bu büyüme sürecinde düşüncede gelişir ve değişim sürecine katılır. İşte bu noktada çocuğun yaptığı resimler sürece ayna tutar.

Bu dönem renk seçiminde 4–5 yaş arası ayrım görülmezken, 5 yaş sonuna doğru renkler tanınma başlanır ve sonraki önemlerde tüm renkleri kullanır (San, 1977).“Çocuğun seçtiği rengi eleştirmek, onun kendini açıklama ve ifade özgürlüğünü engeller. Çocuğa renk ile olan ilişkilerini keşfetmesi için bol imkân sağlanmalıdır. Çünkü renk ile olan coşkusal bağlantısı ve rengin sayfa üzerindeki uyumlu düzenlenmesi arasındaki ilişkiyi çocuk, ancak sürekli sınamalarla elde eder.” şeklinde açıklanmıştır (Lowenfeld, 1971; Aktaran: Yavuzer, 2007: 48).

-Şematik Devre (7-9 Yaş):“Şema, taslak anlamına gelen Latince bir kelimedir. Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre; bir aletin, bir aracın veya bir biçimin ana çizgilerini gösteren çizim demektir. Kelime bu anlamıyla kabul görerek çoğu sanat eğitimcisi ve araştırmacısı tarafından kullanılmıştır. Lowenfeld, ‘şema’ ya da ‘şematik devre’ diye tanımlamıştır. Daha sonraki birçok araştırmacı ve yazar Lowenfeld’in adlandırmasını benimsemiştir” (San, 1977: 97). Şema çocuğun ifade aracıdır. Şematik çizimde nesnelerin belli ayırt edici özellikleri ön plandadır. Bu dönem resimleri oldukça sade ve özdür, taslak şekiller ve tekrarlar görülür. Hayal dünyasından uzak gerçek nesne ve olayların yansıtılmaya çalışıldığı, gerçek renklerin kullanıldığı da görülmektedir (Buyurgan, 2007).

(27)

Çocukların bireysel farklılıkları çizimlerindeki şemalarda da kendini kendini gösterir.“Bu dönemde çocuk resimlerindeki temsili şekiller de objelerle sınırladığında (ağaç-bir adam seklinde) resimde oldukça net bir şema görebiliyoruz. Çizilen ve boyananların gerçekle kıyaslanarak çocukların eleştirilmesi ve çocukların bu yönde zorlanması, onların gelişim düzeylerini olumsuz etkileyebilir” (Yolcu, 2009: 159; Yavuzer, 2007: 55). Lowenfeld, bu dönemi ergenlik öncesi evre olarak adlandırır.

-Gerçekliğin Doğuşu (Çete Çağı - Başkaldırma) (9–11 Yaş): Bu dönemde çocuk birey olduğunun sosyal bir çevrenin içinde varlığının farkındadır. Yakın çevresi, arkadaş çevresi, okul çevresi ve yaşam alanı içinde olan herkesle iletişim halindedir. Bu da beraberinde içinde yaşadığı kültürün, coğrafyanın etkilerini beraberinde getirir. Çocuk artık kendini ve çevresi oluşturan her şeyi daha derin keşfetmeye başlar. Bu dönemde çocuk resimlerinde: Mekân ve perspektif artık kendini gösterir. Önceki döneme ait olan saydamlık özelliği, düzleme özelliği kaybolmaya başlar. Çocuk gerçekliği yansıtma arzusundayken bunu yansıtamamanın çekimserliğini de yaşar. Resimde gerçekçi çizime eğilimlidirler; ayrıntılara girerler, çocuğun renkle olan ilişkisi onun tercihine bırakılmalıdır.(Yavuzer, 2007: Kehnemuyi, 2009: 28)

11 yaş çocukların temel sanat becerilerinde geçiş dönemi olarak görülebilir. Bu dönemde çocuklarda perspektif oran-orantı tam anlamıyla oturmamıştır. Yaşadığı sosyal yapı içinde merak duygusu, araştırma ve keşfetme duygusu sağlıklı bir şekilde giderildiğinde çocuk kendinden daha emin ve yaratıcı olacaktır. Bunun için çocuk sanatsal ya da diğer alanlarda yaptığı her işte cesaretlendirilmeli ve desteklenmelidir. Ama yönlendirmek ve müdahale etmekten kaçınılmalıdır.

-Mantık Çağı ( Akılcı Evre) (11–13 Yaş): Ergenlik sorunları baş göstermeye başladığı yaş aralığıdır. Hoşgörü bu dönemde çok önemidir. Bu dönem de hem ergenlik sorunlarıyla uğraşan ve benmerkezci düşünceye sahip çocuk, çevresine ve kendine karşı eleştirel bir bakış açısı geliştirir. Yaptığı çalışmalar da bunu yansıtır, beğenmeme duygusu görülebilir(Gökay, 1998). “Bireysel ilişkilerin ve duygusal yaklaşımların da devreye girdiği yaşamında, sorumluluklarının bilincinde

(28)

olan çocuk, sanatın bütün kurallarını öğrenme dönemine girdiklerinden okul dışı etkinlik olarak her türlü sanat kursuna rahatlıkla katılabilir.” (Gürtuna, 2003: 89–90).

Somut düşüncenin gelişimini tamamladığı çocuklarda artık soyut düşünme kendini gösterir. Soyut düşünme yapısı edebiyattan, resim çizimlerine kadar birçok sanat alanında kendini gösterir. “Yaratıcılığın bilinçli olarak tekrar kazanılmaya başlandığı bu dönemde, çocuklar soyut düşünceye yönelirler. Bireysel çalışma yerine grup çalışmasını yeğleyen çocukların estetik sezgileri yoğundur.” (Gürtuna, 2003: 88) ). Kas gücü ve dikkat süreci artan, teknik açıdan olgunluğa ulaşan çocukta yaratıcılık üst düzeydedir. Bu dönemdeki yaratıcılık, hem eleştirel bakabilme, hem tasarlama, hem de farklılıklardan yeni bir ürün ortaya çıkarma şeklindedir (Özsoy, 2005: 51; Buyurgan, 2007).

Bu dönem çocuklar oran-orantı, perspektif ve renklere dikkat ederler. Çevresindeki gerçeğe uygun olaylar çizimlerine konu olur. Soyut düşünme, yorumlama yetisi ve çevresel algısı gelişmiştir.“Perspektif, önemli bir sorun olarak çocuğun karşısına çıkmıştır. Nesnelerin uzaklığını, yakınlığını ve boşluktaki yerlerini nasıl resimleyeceğini düşünen çocuğun bu yöndeki eğitimine dikkatle yaklaşmak gerekir. Eğitici optik oyunlara bağlı bilgileri perspektif yolu ile üç boyutlu göstermeye çalışmanın ya da matematiksel bilgiler vermenin hiçbir yararı olmayacaktır” (Kırışoğlu, 1991: 96 )

- Gerçeklik Evresi (Ergenlik Krizi) (13–18 Yas): Yakın çevresinde objelerin orantı-boyut-derinlik farklılık ve benzerliklerinin üç boyutlu düşünme yetisini gelişmesini çocuğun resimlerinde görebiliriz. Renk analizi, renklerin farklılıkları daha net görülür. Hem kendi çalışmalarına, hem de başkalarının yapıtlarına karşı eleştirel davranışı gelişir. Kişisel ve toplumsal değerlere ilgileri artar” (N.Kılıç, 2002: 64).

Kehnemuyi (2009: 35), bir taraftan gencin bu dönemdeki özelliklerini açıklarken bir yandan da eğitimciye bazı önerilerde bulunur; “Sanatta gençliğin bunalımı, çevresini gerçekçi bir biçimde yansıtma eğiliminden doğmaktadır. Zaman içinde ‘gerçek’ kavramına nasıl farklı açılardan bakıldığını çocuğun anlayabilmesi için, değişik dönem ve uygarlıkların sanat yapıtları çocuğa gösterilmelidir. Eğitici,

(29)

gençliğe geçmişteki ve zamanımızdaki sanat yapıtlarını gösterip, kişiliğin ve içtenliğin yaratıcılıkta ne denli önemli bir güç olduğunu açıklamalıdır. Kompozisyon ve teknik sorunlarını açıklayarak anlatmak yerine çözümü çocuğa bırakmak daha yararlıdır.”

“Lowenfeld, bu resimlerin çocuğun toplumsal, ussal, bedensel, ruhsal, çizgisel ve yaratıcı tüm yaşantısının göstergesi olduğu düşüncesindedir. Resimsel birçok sorun artık öğrenilerek çözülür ve çözülmelidir. Örneğin renk sorunu renklerin birbiriyle ilişkisindeki etkileşim, renk karışımları, rengin duygusal ve anlatımsal etkileri araştırılarak öğrenilir. Okul çağında ve ilk ergenlik çağında resimde kaybolan bütünlük tekrar kazanılır.” (Kırışoğlu, 1991: 61–102)

2.4. Çocukların Gelişim Dönemleri 2.4.1. Gelişim

Çocuk-yetişkin ayrımının yapılmasında psikolojik ve sosyolojik alanlarda yapılan bilimsel araştırmalar, bilişsel ve duyusal olarak bu ayrımı belirlemiştir. İnsanların çocukluktan ölüme kadar geçen “büyüme-olgunlaşma-hazır bulunuşluk öğrenme” sürecinde bireylerin sağlıklı bir kişilik oluşturması, yeteneklerini en iyi şekilde geliştirmesi çocukluk yıllarındaki birikimine bağlıdır. Çünkü çocuk, insanlığın temeli ve özü olduğu gibi, aynı zamanda insanlığın sürekliliği, geleceğidir (Güler, 1989).

Çocuğun gelişim aşamalarını Piaget’e göre şöyle sıralayabiliriz:

Piaget’e göre; "Resim yapmak çocuk için simgesel bir oyundur. Çocuğun bu oyunda ortaya koyduğu şey onun duygusal ve düşünsel yaşamıyla ilgili imgeleridir. Çocuğun uyum sağlaması gereken toplumsal, nesnel gerçekler dünyası ile çelişkileri, istekleri, sevinç ve tedirginlikleriyle bir iç dünyası vardır. Birinciyi ortak anlatım aracı olan dil ile anlatabilen çocuk, ikinciyi bu dil ile anlatamayabilir. Bu nedenle kesinlikle sanat olmayan fakat çocuk sanatı olarak adlandırılan çocuğun bu ilk kendiliğinden simgesel anlatımları; çevreyi, toplumu, kısaca nesnel gerçekleri benimseme ile "ego”nun dışavurumunun bir bileşkesinden başka bir şey değildir” (Piaget, 1953). Piaget göre dönemleri özetlersek:

(30)

− Duyusal-motor evre (0–2 Yaş) :Bebek duyuları ve motor becerileri ile içinde bulunduğu dünyayı anlamaya çalışır. Basit sembolleri kullanmaya başlarlar.

− İşlem öncesi dönem (2–7 yaş) :Çocuklar iki yaşlarına geldiklerinde düşünme ve iletişim kurmaya başlar. Dil becerisi gelişmiştir. Benmerkezcilik bu dönemde görülür. Objeler sınıflandırılır. Sembolik oyun görülür.

Somut işlemler dönemi (7–11/12 yaş): Benmerkezcilikten uzaklaşır. Nesneleri birden çok özelliğine göre sınıflayabilirler. Örneğin renk, şekil vb. nesnenin korunumunu kazanırlar.

Soyut işlemler dönemi (11/12 yaş ve üzeri): Soyut düşünceleri kavrayabilirler. Analiz, sentez yapabilir, hipotezler kurabilir, özgün ürünler yapabilirler. (Charles,2003; Piaget, 2004)

a. Bedensel Gelişim: Belli dönemlerde yavaşlayan, belli dönemlerde hızlanan, belli dönemlerde yavaşlayan bir sıra izler. Bedensel gelişme yeterli beslenmeye, kalıtıma sosyo-ekonomik durama göre şekillenir (Yılmaz, 2001). Çocukta bedensel olarak doğmadan önce görülen hızlı değişim, doğumla beraber biraz yavaşlar, ergenlik döneminde bu artış hızlanır. İlkokulun ilk dönemlerinde el-göz koordinasyonları ve el kaslarının gelişimi henüz tamamlanmadığı için çocuk, büyük yüzeylerde büyük boy boya kalemleri tercih ederek çalışır. Kalıtım ve çevrenin etkisi de bu gelişim sürecinde etkilidir. (Yavuzer, 1995)

b. Devinimsel Gelişim: Bireyin organlarının işleyişiyle ilgilidir. Bireyin büyümesi sürecinde olgunlaşmasıyla ilişkili olan psikomotor gelişim süreci bireyin ilk dönemlerinde el-göz koordinasyonunda uyum görülmez. Bebeklik döneminin bitimine doğru tuvalet kontrolü, yürüme yetisiyle başlayan gelişim el-göz koordinasyonu da gelişmeye başlar. İnce kas gelişimini tamamlamadığı için çocukta nesneleri tüm kavrama görülür. Örneğin karalamalar yapan çocuk, kalın kalemleri tüm kavrayarak kontrolsüz karalamalar yapar. Büyüme sürecinde çocuk okul çağıyla kaslarının da gelişimiyle daha ince kalemler kullanmayı geliştirir. Ellerini daha istemli kullanarak resimlerinde ayrıntılara, detaylara yer verebilir. Ergenlik döneminde hızlı gelişim çocuklarda sakarlıklara yol açar. Bireyler bu süreçte sabırlı

(31)

olmalı, çocukların gelişimi için acele etmeden davranmalıdır.(Charles, 2003; Aral v.d., 2000)

c. Zihinsel Gelişim: Çocuğun zihinsel gelişiminde doğumuyla beraber getirdiği kalıtsal özellikler ile yetişip büyüdüğü çevresel özelliklerin etkisi büyüktür. Çevrenin etkisi ve eğitimin etkisi zihinsel gelişim sürecinde etkilidir. İlk dönemde şemalarla deneme yanılmalarla başlayan zihinsel dönem gelişimi bireyin baştan ayağa bütün gelişimini etkiler. İlkokul dönemi somut düşünme basamağını kapsar tersine çevirme, nesnenin korunumu, nesneleri birkaç özelliğine göre sınıflamayabilme olarak devam eder. Zekânın gelişimi ile ilk dönemlerde merak duyusuyla oluşan amaçlı amaçsız düşüncelerle, sorularla ve davranışlarla artık daha ötesine geçmiş olan çocuk soyut düşünmeye başlar, hipotezler kurabilir.(Piaget, 2004)

Resimsel-çizgisel gelişimine baktığımızda bu gelişim döneminde de paralellik görebiliriz. İlk başlardaki tesadüfî karamalar oran-orantıda önem sırasına göre ve duygulara göre oluşan boy hiyerarşisi, saydamlık ve düzleme özellikleri gelişen çocukla beraber ergenlik döneminde mekânda derinlik algısı gelişmiş, perspektifi uzak-yakın algısı duygulara göre değil nesnelerin mekândaki konumuna göre oluşmuş, oran-orantı kabiliyeti ve soyut düşüncesi gelişmiş bireyler görebiliriz. Bu gelişim döneminde de bireydeki bazı temel kavramların oluşmasında daha kaliteli bir gelişim sürecinin oluşmasında doğru ve sağlıklı bir gelişim için aile ve öğretmenin etkisi büyüktür. Çocuğun yaşadığı çevreyle ilişkisi artırılmalı, yaratıcılığının gelişimi için özgür, yaratıcı üretilmiş ürünler ve fikirlerle destelemek gerekir.( Yavuzer, 2007)

d. Duygusal Gelişim: Çocuğun duygusal gelişimi bebeklik döneminde anneyle kurduğu iletişime dayanır, aileyle devam eder. Sosyal çevresi geliştikçe, büyüdükçe gelişerek devam eder. Çocuğun heyecanları, korkuları, fobileri ve öfkeleri çekingenlik duygularını oluşturur. Çocuğun yaşadığı duygusal karmaşalardan, bunalımlardan çıkabilmesi, sağlıklı bir birey olarak yetişebilmesi için ona aile, okul ve çevresinde yardımcı olunmalıdır. 3 yaşına kadar kişilik gelişimi için cesaretlendirilmesi gereken çocuk, okul dönemine geldiğinde ve ergenlik dönemi konusunda onu anlamalı, empati kurulmalı, sorunlu bir birey gibi değil yaşaması

(32)

gereken duyguları, büyümenin doğal sürecini yaşayan birey olarak görülmelidir. Daha öncede bahsettiğimiz gelişim süreçlerinde olduğu gibi, dışa açılamayan çatışmaları, sevgilerini ve hislerini yeterli derecede ifade edemeyen çocuğun dış dünya duygularının yansıması resimden geçer. Çizdiği resimler onların duygularının yansımasıdır. (Yavuzer, 1995)

Okulda da çocuğun gelişiminin takipçisi ve doğru yönde gelişmesinin yardımcısı da öğretmendir. Çocukların duygularını ortaya koymalarında yardımcı ortamlar oluşturmalı, sınıfta demokratik bir ortam oluşturulmalı, olumlu olumsuz her şey sınıfta konuşulabilmeli, mutluluğu destekçi, olumsuz duyguların konuşarak çözüm bulmasına çalışılmadır (Kılıççı, 1992).

e. Cinsel Gelişim: Bireyin gelişiminde önemi yere sahiptir. Farkında olmadan oyuncaklarla, kurulan oyunlarla başlayan cinsiyet ayrımı, kıyafetlerde farklılaşma ile ve karşı cinsin ayrımıyla devam eder. Bu ayrımcılık çocukların kendi cinsleri ile gruplaşması, kız-erkek diye cinsiyet tanımlaması olarak belirir. Ergenlik dönemiyle karşı cinse olan ilgi sempati, arkadaşlıklar ve karmaşık duygular gelişir. Hem çevresel hem biyolojik etkilere dayanan cinsel gelişim sağlıklı geçirilmediği kimliklerin bastırılması ya da istismarlar olduğu durumlarda bireyin davranışlarında anormallikler görülür. Çocukta görülen eğilimleri davranışları şiddetle bastırmak, merak duygusunu sindirmek ona zarar vermekten başka işe yaramaz. Sağlıklı bir gelişim süreci için çocuk ve birey arasında sağlıklı iletişim kurulmalı, gerekli görüldüğü zamanlarda uzman yardımına başvurulmalıdır. (Yavuzer, 1995)

f. Toplumsal - Sosyal Gelişim: Sosyal gelişim doğumdan ölüme kadar geçen süreçte bireyin çevresinde hiç bitmeden süren gelişen bir iletişim sürecidir. Diğer gelişim süreçlerinde, sağlıklı gelişimiyle paralel olarak gelişmektedir. Hem eğitimle hem de çevreden aldığı eğitimle gelişen çocuk ileriki yıllara edindiği kazanımlardan oluşan kişiliğini taşır. Kendine güven duygusu içinde yetişen, sağlıklı bir şekilde düşüncelerini aktarabilen, var olduğu çevrenin farkındalığı ile büyüyüp gelişen çocuk, ilerde de sosyal çevresinde sağlıklı ilişkiler kurabilecek sağlıklı bireyler yetişmesine ve bilinçli bir toplum oluşmasına yardımcı olacaktır (Yavuzer, 1995). “Piaget sosyal etkileşimi, entelektüel gelişim için önemli bir koşu olarak görür.”(Charles, 2003)

(33)

g. Törel Gelişim: Nasıl ki zihinsel gelişim döneminde ilk dönemlerde çocuk büyüklüğü nesnelerin genişline göre düşünerek değerlendiriyorsa, gene bu dönemde ahlak gelişimi oluşmamış olan çocuk; iyi-kötü, doğru-yanlış kavramlarını yapılan yanlışın büyüklüğüne göre, altta yatan niyete ve duruma bakmadan değerlendirir. İki bardak kıran çocuk, bir bardak kırana göre daha suçludur. Kazayla elindekini düşüren çocuk da suçludur. Çünkü ortada kırılan bir nesne vardır, kaza sonucu oluşması onun için önem arz etmez. (Piaget, 2004)

Törel gelişim aile ve oyun ortamına dayanır. Ergenlik döneminde bu bilinç gelişir. İyi-kötü kavramları geliştikçe ergenlik döneminde bilinç gelişmektedir. Çocuk içinde yaşadığı toplumun ve toplumu oluşturan bazı yönlerin değer yargılarını, alışkanlıklarını kimlik gelişimi sürecinde özümser (Aydın, 1991). Ergenlik döneminin en büyük sorunlarından birini de kuşak çatışması oluşturur. Aile daha anlayışlı ve sabırlı olmalıdır.

2.5. Çocuk ve Resim

Resim, çocukların hayallerindeki önceden planlamadan oluşan çizimler, şekiller, semboller; iç dünyaların da yaşadıkları duyguların, düşüncelerin yalın bir şekilde dışavurumudur. “İlk yaşlarından itibaren, amaçsız ve bilinçsiz karalamalarla resme başlayan çocuk, motorik ve duyusal gelişimlerine bağımlı olarak resim yoluyla kendisini anlatmaya çalışır. Bu, öyle bir anlatımdır ki, hiç bir yapmacıklığa, bayağılığa yer yoktur; içinden geldiği gibi, samimi ve yer yer esprili... Bir anlamda çizgi ve renkler yardımıyla kâğıda içini döker. Özellikle okul çağına kadar devam eden bu naiflik, okulun ilk sıralarından itibaren yeni öğrendikleri ve kurdukları yeni ilişkilerle yerini daha farklı bir anlatıma bırakır. Bu, bir anlamda, çocuklardaki süratli değişimin göstergesidir. Her alanda sürekli değişim gösteren çocuk, buna paralel olarak resimlerinde de bir değişim ve gelişim yaşar” (Yolcu, 2009: 139).

Çocukların gelişimiyle beraber onların çizdikleri resmilerine karşı olan ilgi 1885- 1920 yılları arasında pek çok ülkenin araştırmacılarına konu olarak görebiliriz. Çocuğun yaptığı resimler onların iç dünyasının bir yansıması olarak kabul edilmektedir. Fizyolojik ve biyolojik olarak gelişen, büyüyen çocukların yaptıkları resimler, “Onların bu süreçteki iletişim aracı olup olmadığı, görerek işiterek iç

(34)

dünyalarına aldığı evrenin ve etrafındaki değişen nesne olgusunu kendi yorumunun bir parçası mı?”. Bu sorular araştırmacıların merak konusu olmuştur. Bu 19 yy. İngiltere ve Almanya’da da araştırmacılarda merak uyandırmıştır.

Çocuğun resim yamasının sebeplerine değinirsek: Gelişiminin ve bu süreçte oyununun bir parçası olarak, duygularının, içsel sürecin yansıması olarak, iletişim kurmak ve benliğinin bir parçası olarak resim yapar(Avcı, 2000: 103).Çocuk resimlerinde Kerschenstiner; yaşa göre çocuk resimlerini şematik-görsel üç boyutlu olarak sınıflar. Psikolojik açıdan ise büyüklük, abartılı ve eksik bırakılmış çizgiler olarak üç gruba ayrılır (Şenel, 1995)

Bruner’e göre bilişsel gelişim, yaşam boyu devam eden bir süreçtir. Gelişimi eylemsel, imgesel ve sembolik olarak üç döneme ele alır. Bruner’in gelişim dönemlerinden imgesel dönemde bilgi, imgelerle oluşur. Görsel bellek gelişmiştir. Ancak, çocuğun düşünceleri dille değil, duyu organları yoluyla edindiği duyusal etkilere dayalıdır. Algılarıyla hareket eder. Nesneleri algıladıkları gibi zihinlerinde canlandırır. Resimlerinde nesneyi (ev, ağaç, araba) olayı görmeden çizebilir. Piaget bu dönemi işlem öncesi olarak adlandırır. Gardner, bilginin imgelerle temsil edilmesine “uzaysal zekâ” adını vermektedir (Senemoğlu, 2001). Çocuk ve yetişkin algısı birbirinden farklıdır. Hatta çocuklar da birbirinden farklıdır. Bunun nedeni çevresel, sosyal yapısal, eğitimsel, ailesel, kültürel farklılıklar, sanatsal yönde de çeşitlilik arz eder. Çocuklar gelişim döneminde nasıl farklılık gösterirse sanatsal gelişimi de çocuktan çocuğa değişim görülebilir.

Çocuğun çevresiyle kurduğu ilişkinin ve bu süreçte ki yaratıcılığının göstergesidir. Çocuk gelişirken çizgileri de gelişir, çizgileri onun yaşantısının göstergesidir. İç dünyasının yansımasıdır. Resim duygusal, zihinsel, algısal gelişimine ve soyut düşünmeye yardımcı olur. (Genç ve Sipahioğlu, 1990: 63).

Akköy (1999)’e göre; çocuklarda sosyal davranışları geliştirebilmek için uygun davranışlarının ödüllendirilmesi son derece önemlidir. Çocukların sosyal becerilerinin gelişimi için doğal sürece bırakılmalı. Çocuğun yapısı kendine güven, kendini ifade edebilme, kabul görme, sosyal bağımsızlık ve sosyal çevre olarak değerlendirilebilir. Çocuklarda çizgilerle başlayan üretim keşfetme süreciyle devam

(35)

eder. Çocuğun pastel boya ile büyük kas hareketleri gelişimi sonucu anlamlı hale gelen ürünler ortaya çıkar (Artut, 2001: 196). Yetişkinlerin bu süreçteki müdahalesi ve önlendirmesi estetik sanatsal yaratıcılık ve düşüncelerini olumsuz etkileyecek sınırlandırmalara neden olacaktır.

2.5.1. Çocuk Resimlerinde Görülen Özellikler

Aynı yastaki çocukların benzer sosyal çevrede yasamaları, benzer gelişim özellikleri göstermeleri, benzer araç gereçlerle karşılaşmaları, çocukların resimlerinde de dönemsel ortak biçim özellikleri göstermelerine neden olmaktadır.

— Düzleme Özelliği: Çocuk resimlerinde mekân kavramı henüz oturmadığı dönemde görülür. Örneğin masanın ayakları yüzeye düz bir şekilde aktarılır. Zamanla perspektif algısının gelişimi zemin çizgi ön-arka plan yapısının oluşmasıyla zamanla çizimlerde gelişme görülür. Çocukların resimlerinde kuşbakışı ve karşıdan görünüme aynı anda yüzeye yansıtma isteği ve yüzeyin düz olması ve çizimi de düz olarak aktarması bu özelliği beraberinde getirir. (Yolcu, 2009: 147)

— Tamlama Özelliği. Çocuğun gelişimi ile ilgidir. Çocuk çizdiği nesnelerin bilinen tüm özelliklerini yansıtmaya çalışır. Yandan görünen figür çiziminde iki gözü ve burnu tam olarak çizmekte isteği görülür. (Yolcu, 2009: 148)

— Saydamlık Özelliği: Tamamen bütünü yansıtma isteği çocukta ev çiziminde içeriyi de yansıtmasıdır. Yüzeye nesnenin aslında görmediği yanını sanki görüyormuş gibi yansıtması yani ağacın köklerini de çizimde göstermesi bu özelliği tanımlar. Saydamlık özelliğinin diğer adı röntgen çizimdir. (Yavuzer, 2007: 46)

— Boy Sıralama Özelliği: Çocuğun psikolojik durumuyla yakından ilgilidir. Kendisi için önemi olan kişilere, nesnelere göre belli bir önem sırasında resmedir. Kendisi için en önemli olanı daha büyük ve önde, sevmediklerini küçük çizer. (Yolcu, 2009: 149)

— Espri: Her bireyin kendine ait mizah yönü vardır. Çevreyi, olayları, kişileri ve nesneleri sahip oldukları bilgiye, kişisel özelliklere göre algılayan ve değerlendiren çocuklar, bunu resimlerine yansıtırken mizah yönlerini de kullanırlar (Yavuzer, 2001: 76).

(36)

Çocuk resimlerinde dört temel eğilim vardır:

Şematik Eğilim: Kalıp şekillerin, bilindik imgelerin resme aktarılmasıdır. Mekânik Eğilim: Cetvel vb. aletlerin kullanıldığı geometrik kullanımların görüldüğü eğilimdir.

Zihinsel Eğilim: Ayrıntılı ve sentezci yaklaşımda anlayış görülür. Çocuk ayrıntılara çok takıldığı için ağacın tek tek yaprakları ile uğraşır. Resim genelde yarım kalır, tamamlanamaz.

Sezgisel Eğilim: Çocuğun içgüdüleri ve sezgileriyle hareket ederek çok rahat, hızlı şekilde yapılan çizimlerin eğilimleridir.

Kısacası bütün çocukluk dönemlerini beklenin özeliklere göre paralel olarak geçirirler. Resimsel gelişimde evresel yapıdadır. Resmi iletişim aracı olarak yeteneğinin ortaya çıkışı olarak değerlendirilir (Malchiodi, 2005: 101).

2.6. Çocuk ve Yaratıcılık

Yaratıcılık doğuştan gelir. Bireyden bireye deşiklik gösterir. Yaratıcılık sadece üstün yetenekli insanlara ait olduğu yargısı yanlıştır (San, 1990: 146). Yaratıcılık; sorunlara, bilgi eksikliğine yeni çözümler bulunma, insanların duyarlı olmasını sağlamaktadır (Sungur, 1992; Özcan, 2002).

Yaratıcılık, bilinenlerden yola çıkarak eski ile yeni arasında ilişki kurmak, alışılmışın dışında farklıkları yakalayarak, deneyerek özgün etkinlikler oluşturma çabası olarak tanımlanır (Artut, 2002). Her insanda yaratıcılık vardır. Önemli olan yaratıcılığı keşfetmek, beyni tembelliğe, hazır kalıplara alıştırmamaktır. Düşünmek sorgulamak özgün ürünler ortaya çıkarmak yaratıcılığı geliştirir. Yaratıcılık hemen ortaya çıkmaz cesaretlendirmek bu süreç için önemidir. (Adıgüzel, 1993: 98)

Bilimde yaratıcılık akıl yürütme, buluşlar, sorun çözmeyle ilgilidir. Yani sonuçta ortaya çıkanla ilgilenir. Bu bağlamda yaratıcılık süreçten çok sonuçla ilgilidir. Sanatta ise süreç önemlidir. Estetiksel bir bütünlük ve özgünlük içinde duygular ve tamamı ile sanatçın bağlamında ortaya çıkan eserle ilgilidir.

(37)

Lowenfeld ve arkadaşlarının araştırmalarına göre, yaratıcılık ölçütlerini tespit ederek sanat dallarında en yaratıcı özelliklerini şöyle sıralanır: (H.Yavuzer, 1989: 35;Yolcu, 2009: 194)

Esneklik: bireyin olaylara kolayca uyum sağlayabilmesinde; çok yönlü düşünce ve gerektiğinde düşüncelerini değiştirebilmesinde etkilidir.

Akıcılık: pratik düşünebilme, kısa zamanda özgürce yeni çözümler, yollar bulabilme.

Sorunlara Duyarlılık: Bireyin tüm duyularıyla beraber çevresinde gördüğü, duyduğu, dokunduğu, hissettiği her şeye karşı duyarlı olmasıdır.

Özgünlük: Düşüncede, anlatımda, üründe kimseyle aynı olmadan ortaya yeni tasarımlar, sentezler çıkarmak.

Yeniden Tasarlama ve Düzenleme: yaratıcı birey düşünceleri, tasarımları, malzemeleri yeniden düzenleyebilme, yeni işlevler bulabilme yeteneğidir.

Çözümleme: Nesnenin ayrıntılarını irdeleme,

Birleşim: Çeşitli nesnelerden yeni şeyler üretebilme, Örgütleme Tutarlılığı: Mantıklı çıkarımlar yapabilme,

Yaratıcı Kişilik Özelliklerine kısaca değinirsek: Yaratıcı kişi de merak aştırmacı, pratik çözümler, özgün eserler üretebilme duygusu vardır. Yaratıcı bireyler güven duygusu yüksek, idealist, farklı bakış açılarıyla düşünebilen, esnek düşünce yapısına ve empati gücüne sahip, bağımsız düşünebilen, gelişime açık kişilerdir(Saban, 2002: 120; Artut, 2002 ).

Çocuklardaki yaratıcı süreç incelediğinde:

1950’li yıllar ve sonrasında yaratıcılığın gelişmesine yönelik bilimsel araştırmalar sanatı, yaratıcılığı geliştirmek için tek alan olmadığı düşünseler de 1960’lı yıllarda sanatsal yaratıcılığa yönelik araştırmalarda sanat eğitiminin sanatsal yaratıcılığı geliştirmesine yönelik olduğu düşüncesi hâkim oldu (Kırışoğlu, 2002 ).

Gelişen çocukla yaratıcılığı da gelişir. Bu süreçte birey desteklenmeli, yaratıcığının gelişmesi için yönlendirilmesi de gerekir. Duyular yoluyla algılanan

Şekil

Tablo 1 incelendiğinde farklı bölgelerde yaşayan çocukların resimlerinde ki  coğrafi fiziksel yapıya ilişkin sonuçlar incelendiğinde; Karadeniz Bölgesi’nde  yaşayan çocukların aritmetik ortalaması ( X = 4,53), standart sapması (Ss = 2,22)  çıkmıştır
Tablo 4 incelendiğinde bölgelere göre çocukların resimlerinde iç mekân  çiziminde (yöresel özellikler modern yapılaşma) farklılaşması ile ilgili puanlar  Karadeniz Bölgesi’nde yaşayan çocukların aritmetik ortalaması (X = 7,00), standart  sapması (Ss = 2,24

Referanslar

Benzer Belgeler

Timbuktu’da anlatının kahramanı Willy’nin birden fazla arayış içerisinde olduğu gözlense de bütün arayışlarının kimlik arayışı ile ilintili olduğu

Sonuç olarak PON1 enzimi; sığır karaciğerinden sırasıyla homojenizasyon, ultrasanrifüj, amonyum sülfat çöktürmesi, DEAE-Sefaroz iyon değişim kromatografisi ve

Yoksul ve gelişmekte olan ülkelerde çocuklar yetersiz beslenme ve eksik sağlık bakımı gibi genel kültürel ihmale daha sık maruz kalmakta, varlıklı ülkelerde ise

Tablo 4.7 de 12 yaş grubu çocukların motorik beceri testleri ile futbol teknik beceri testleri arasındaki ilişki düzeyleri incelendiğinde; DST ile JPT arasında

İnteraktiv metronom çalışmalarının dikkat eksikliği ve hiperaktivite olan 6-12 yaş arasında 56 erkek çocuk üzerinde Shaffer ve arkadaşları tarafından yapılan

Almanya’da yaşayan Türk öğrenciler resimlerdeki ayrıntıları Alacakaranlık (Twilight) adlı film, Assassin’s Creed IV adlı bilgisayar oyunu, Doktor Who adlı dizi,

İkinci kesimde ise operatör-değerli Poisson çekirdeği tanımının bir genellemesi ve buna bağlı olarak elde edilen bazı sonuçlar yer almaktadır.. ANAHTAR

This study examined the influence of two single nucleotide polymorphisms (SNPs) in ABCC5 (rs562; T>C) and ABCC11 (rs17822931; G>A) on the pharmacokinetics and toxicity of