• Sonuç bulunamadı

Doğu ve güneydoğudan göç eden bireylerin yoksulluk ve sosyal dışlanma boyutunda incelenmesi (Manisa ili örneği)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Doğu ve güneydoğudan göç eden bireylerin yoksulluk ve sosyal dışlanma boyutunda incelenmesi (Manisa ili örneği)"

Copied!
157
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

DOĞU VE GÜNEYDOĞUDAN GÖÇ EDEN BĠREYLERĠN

YOKSULLUK VE SOSYAL DIġLANMA BOYUTUNDA

ĠNCELENMESĠ (MANĠSA ĠLĠ ÖRNEĞĠ)

Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

Yüksek Lisans Tezi

ÇalıĢma Ekonomisi ve Endüstri ĠliĢkileri Ana Bilim Dalı

Hazırlayan: Ramazan TEMEL

DanıĢman: Doç. Dr. Kamil ORHAN

Ocak 2017 DENĠZLĠ

(2)
(3)
(4)

ÖNSÖZ

Öncelikle destek, güven ve samimiyeti ile çalıĢmanın tamamında büyük katkısı olan danıĢman hocam Doç. Dr. Kamil ORHAN‟a, Pamukkale Üniversitesi, ÇalıĢma Ekonomisi ve Endüstri ĠliĢkileri Bölümünden Prof. Dr. Oğuz KARADENĠZ‟e, Yrd. Doç. Dr. Nagehan DURUSOY ÖZTEPE‟ ye ve Yrd. Doç.Dr. Çağla ULUTAġ ÜNLÜTÜRK‟e çok müteĢekkirim. Ayrıca çalıĢmanın yapılmasında katkısı olan Manisa Valiliği, Manisa TÜĠK çalıĢanlarına, görüĢmenin yapıldığı mahalledeki dernek çalıĢanlarına, Manisa Celal Bayar Üniversitesi Göç Müdürlüğü‟ne, mesai arkadaĢlarım ve değerli hocalarım Doç.Dr. Hande ġAHĠN‟e, Yrd. Doç.Dr. GülĢen GERġĠL‟e ve tezin can alıcı verilerinin oluĢmasına katkı sağlayan göç eden görüĢmeci bireylere teĢekkürü bir borç bilirim. Ayrıca meslektaĢım ve hayat arkadaĢım Hülya YEġĠLYURT TEMEL‟e ve tüm sevdiklerime Ģükranlarımı sunarım.

(5)

ÖZET

DOĞU VE GÜNEYDOĞUDAN GÖÇ EDEN BĠREYLERĠN YOKSULLUK VE SOSYAL DIġLANMA BOYUTUNDA ĠNCELENMESĠ (MANĠSA ĠLĠ ÖRNEĞĠ)

Temel, Ramazan Yüksek Lisans Tezi

ÇalıĢma Ekonomisi ve Endüstri ĠliĢkileri Ana Bilim Dalı Tezli Yüksek Lisans Programı

DanıĢman: Doç. Dr. Kamil ORHAN Ocak 2017, 146 Sayfa

Göç olgusu, insanların yerleĢim yerinden bir baĢka yerleĢim yerine yaptığı değiĢiklik olarak karĢımıza çıkmaktadır. Ekonomik, toplumsal, kültürel, çevresel ve siyasal gibi nedenlerden kaynaklanan göç olgusu, çok boyutlu bir nüfus hareketidir. Ġnsanlık tarihiyle eĢ değer olan göç olgusu, beraberinde birçok problem alanı ortaya çıkardığı için incelenmeye değer bir konu olarak görülmektedir. Gerek ulus içi gerekse uluslararası göçe maruz kalan bireyler tüm dünyayı ilgilendiren sorunlarla karĢı karĢıya kalmaktadır. Bu problemlerden belki de en önemlileri göç eden bireyler için kaçınılması mümkün olmayan yoksulluk ve sosyal dıĢlanma olgularıdır.

Yoksulluk olgusunu tanımlamak gerekirse, bireylerin temel ihtiyaçlarını karĢılayamaması ve yeterli gelir elde edememesi durumudur. Sosyal dıĢlanma ise bireylerin toplumdan ötekileĢtirilmesi, ekonomik, siyasal ve sosyal alanlardan toplum ve yaĢadığı yerin dıĢında tutulmasıdır. Ülkemizde ekonomik geliĢmiĢlik, terör ve benzer birçok nedenlerle Doğu ve Güneydoğu Bölgelerindeki geliĢmemiĢ ya da az geliĢmiĢ yerleĢkelerden Batıdaki geliĢmiĢ yerlere göç yaĢanmaktadır.

Manisa ili tarım ve ekonomik anlamda geliĢmiĢ ve geliĢmekte olan bir yer olduğu için doğu ve güneydoğu bölgelerinden farklı dönem ve nedenlere göç almıĢ ve almaya devam etmektedir. Göç eden bireyler, yeni yerleĢim yerlerinde yoksulluk ve sosyal dıĢlanma baĢta olmak üzere iĢsizlik, enformel sektör, gecekondulaĢma ve buna benzer birçok sosyo-kültürel ve ekonomik sorunları ortaya çıkarmıĢtır. Bu bağlamda çalıĢmanın genel amacı; TR33 Bölgesinde bulunan Manisa iline Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinden yaĢanan göçün belirleyici faktörlerini tespit etmek, göçün neden ve sonuçlarını ortaya çıkararak yoksulluk ve sosyal dıĢlanma boyutunu incelemektir.

ÇalıĢmanın birinci bölümünde; göç olgusuna, göçün türlerine, göç hareketlerine, teorilerine, göçün Türkiye’deki akıĢ yönüne ve göçün Türkiye’deki dönemsel öyküsüne yer verilecektir. Ġkinci bölümde; göçün nedenleri, sonuçları ve istihdamı üzerinde durularak; üçüncü bölümde; göçün psiko-sosyal, yoksulluk ve sosyal dıĢlanma boyutları ele alınacaktır. Son bölümde ise Manisa Ġli Örneği alan araĢtırmasının amacına, kapsamına, yöntemine yer verilerek göç eden bireylerin, yoksulluk ve sosyal dıĢlanma ile karĢılaĢıp karĢılaĢmadıkları mülakat bulguları kapsamında incelenecektir.

Anahtar Kelimeler: Göç, Yoksulluk, Sosyal DıĢlanma, Manisa, Doğu ve Güneydoğu.

(6)

ABSTRACT

ASSESSMENT OF INDIVIDUALS MIGRATE FROM EAST AND SOUTH EASTERN TURKEY IN THE CONTEXT OF POVERTY AND SOCIAL

EXCLUSION (MANĠSA CASE) Temel, Ramazan

Master Thesis

Labor Economics And Industrial Relations Department Master Thesis Programme

Adviser of Thesis: Associate Professor Kamil ORHAN January 2017, 146 Pages

Migration is the act of movement from one place to another by people. Migration is a multi-dimentional phenomenon that caused by economic, social, cultural and political circumstances. This phenomenon deserves close examination since it is as old as human kind and hence causes many problems. Individuals that experience migration and/or immigration face problems that concern the entire world. The foremost of these problems consist of poverty and social exclusion.

Poverty is described as the state in which individuals cannot meet their basic needs and have insufficient income. Social exclusion, on the other hand, is the marginalization of individuals from the society and exclusion from economic, political and social areas where they live in. In Turkey, there is migration takes the form of flow from underdeveloped locations of East and Southeast to developed places of the West due to reasons such as development, economy or terrorism.

Since the city of Manisa might be considered as a developed city in terms of its economy and agricultural production, it has allowed and keeps allowing immigrants from Eastern and South Eastern Turkey that are motivated by varying reasons. Immigrating individuals caused many socio-cultural and economic problems such as poverty, social exclusion, informal employment and squatting. In this vein, the main purpose of this study is to determine the motivations behind migration and to examine poverty and social exclusion dimentions of the phenomenon that takes place between the city of Manisa and Eastern and South Eastern Turkey.

In the first part of the study the phenomenon of migration, its types, its theories, and movements of migration and the flow direction and story of migration in Turkey will be analyzed. In the second part, reasons and consequences of migration and the other dimensions of migration with regard to employment, poverty and social exclusion will be dealt with. In the final part, the purpose, scope and method of the Manisa Case field study will be analyzed and whether migrants has faced poverty and social exclusion will be discussed in terms of the data derived from interviews.

Key Words: Migration, Poverty, Social Exclusion, Manisa, East and Southeastern Turkey.

(7)

ĠÇĠNDEKĠLER

ÖNSÖZ ... i ÖZET... iv ABSTRACT ... v TABLOLAR DĠZĠNĠ ... ix ĠMGE VE KISALTMALAR DĠZĠNĠ ... x GĠRĠġ ... 1 BĠRĠNCĠ BÖLÜM GÖÇ OLGUSU, GÖÇÜN TÜRLERĠ, TEORĠLERĠ VE DÖNEMSEL ÖYKÜSÜ 1.1. Göçün Tanımlanması... 4

1.2. Göçün Sınıflandırılması ... 6

1.2.1. DıĢ Göçler/Uluslararası Göçler ... 7

1.2.2. Ġç Göç ... 11

1.3. Göç Teorileri ... 16

1.4. Türkiye‟de Göçün Dönemsel Hareketleri ... 19

1.4.1. 1923-1950 Dönemi Göç ... 20

1.4.2. 1950-1960 Dönemi Göç ... 21

1.4.3. 1960-1980 Dönemi Ġç Göç ... 23

1.4.4. 1980‟den Günümüze Ġç Göç Dönemi ... 24

1.5. Türkiye‟de Göçün AkıĢ Yönü ... 34

ĠKĠNCĠ BÖLÜM GÖÇÜN NEDENLERĠ, SONUÇLARI VE ETKĠLERĠ 2.1. Göçün Nedenleri ... 36

2.1.1. Ekonomik Nedenler ... 38

2.1.2. Sosyal/Toplumsal ve Kültürel Nedenler ... 39

2.1.3. Siyasal Nedenler ... 41 2.2. Göçün Sonuçları ... 42 2.2.1. Göçün Olumlu Yönleri ... 42 2.2.2. Göçün Olumsuz Yönleri ... 43 2.3. Göçün Psiko-Sosyal Etkileri ... 44 2.4. Göçün ĠĢgücü ve Ġstihdam Boyutu ... 46 2.4.1. Ġç Göçün Ġstihdam Boyutu ... 47 2.4.2. DıĢ Göçün Ġstihdam Boyutu ... 49

(8)

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

GÖÇÜN YOKSULLUK VE SOSYAL DIġLANMA BOYUTU

3.1. Yoksulluk Olgusu ve Türleri ... 53

3.2. Göç ve Yoksulluk ĠliĢkisi ... 58

3.2.1. Kırsal ve Kentsel Yoksulluk ... 60

3.2.2. GecekondulaĢma ... 62

3.3. Göçün Sosyal DıĢlanma Boyutu ... 64

3.3.1. Sosyal DıĢlanma Biçimleri ... 65

3.3.2. Sosyal DıĢlanma Yoksulluk ĠliĢkisi ... 68

3.3.3. Sosyal DıĢlanma Göç ĠliĢkisi ... 69

3.3.4. Göçün Nedeni Olarak Sosyal DıĢlanma ... 70

3.3.5. Göçün Sonucu Olarak Sosyal DıĢlanma ... 71

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM MANĠSA ĠLĠ ALAN ARAġTIRMASI 4.1. Manisa Ġlinin Demografik, Ekonomik ve Göç Yapısı ... 73

4.2. AraĢtırmanın Önemi ve Amacı ... 76

4.3. AraĢtırmanın Yöntemi ve Kapsamı ... 77

4.4. AraĢtırmanın YapılıĢı ve Kısıtlılıkları ... 78

4.5. AraĢtırmanın Bulguları ... 78

4.5.1. Sosyo-Demografik Bulgular ... 78

4.5.2. Gelir ve Sosyal Güvenceye Dair Bulgular ... 81

4.5.3. Göç Eden Bireylerin Nereden ve Nasıl Göç Ettikleri ... 82

4.5.4. Göç Etme Nedenleri ... 85

4.5.5. ĠĢ Bulma ve Göç Kanallarında (Akraba-HemĢeri) Sosyal Temel Ağlar .... 89

4.5.6. Göç Edenlerin ÇalıĢtığı Sektörler ve ÇalıĢma KoĢulları ... 91

4.5.7. Göçün Bireylerde Meslek DeğiĢikliği Yapıp/Yapmadığı ... 95

4.5.8. Göç Ettiği Yerde Tutunma Nedenleri ... 97

4.5.9. Göçün Birey Üzerinde OluĢturduğu DeğiĢiklikler ... 100

4.5.10. Göç Eden Bireylerin ÇalıĢtığı ve Ġkama Ettiği Yerlerde Yerli Halkla ĠliĢkileri………103

4.5.11. Göçün Birey Beklentilerine Cevap Verip/Vermediği... 105

4.5.12. Göç Eden Bireylerde Geri DönüĢ Ġsteğinin Olup/Olmadığı ... 108

(9)

4.5.14. Göç Eden Bireylerin Sosyal DıĢlanma Deneyimleme Biçimleri ... 119

4.5.15. Göç Eden Bireyler Açısından Göç Sorunlarına Çözüm ve Öneriler ... 123

SONUÇ VE ÖNERĠLER ... 127

KAYNAKÇA ... 134

EKLER ... 145

Ek:1 GörüĢmecilere Ait Sosyo-Demografik Tablo... 145

(10)

TABLOLAR DĠZĠNĠ

Tablo 1.Türkiye‟deki Toplam Nüfusun Kent/Köy Ġçindeki Yeri………20 Tablo 2. Sayım Yıllarına Göre Türkiye Kır/Kent Nüfusun Göç Verileri………22 Tablo 3. 1960-1980 Dönemi Sayım Yılları Türkiye‟deki Kır/Kent Nüfusu Göç Verileri……….23 Tablo 4. Doğu ve Güneydoğu (OHAL Bölgesi) Ġllerinde BoĢalmıĢ veya BoĢaltılmıĢ Köy Sayıları………...25 Tablo 5. Türkiye 1980 Yılları Sonrası Ġç Göç Verileri………27 Tablo 6. Olağanüstü Hal Bölgesi Ġllerinden Yapılan Göçler………...28 Tablo 7. 2000 Yılı Bölgelerin YerleĢim Yerine ve Cinsiyete Göre Verdiği Göçler…...29 Tablo 8. 2000 Yılı Bölgelerin YerleĢim Yerine ve Cinsiyete Göre Aldığı Göçler…….30 Tablo 9. Yıllara Göre Doğu Anadolu‟nun Göç Ġstatistikleri……….…..…....31 Tablo 10. Yıllara Göre Güneydoğu Anadolu‟nun Göç Ġstatistikleri………...32 Tablo 11. Mevsim Etkilerinden ArındırılmıĢ Temel ĠĢgücü Göstergeleri 2012-2016……….45 Tablo 12. Mevsim Etkilerinden ArındırılmıĢ Temel ĠĢgücü Göstergeleri 2010-2016…46 Tablo 13. Ġstatistiksel Bölgelerin Aldığı, Verdiği Göç, Net Göç Ve Net Göç Hızı, 2014-2015……….47 Tablo 14. Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Ġl Bazında ĠĢsizlik Oranları………49 Tablo 15. Manisa Ġlinin Yıllara Göre Toplam Nüfus Ġçindeki Göç Verileri…………...73 Tablo 16. Alan AraĢtırması Sosyo-Demografik Göstergeleri……….77 Tablo 17. Alan AraĢtırması Sosyal Güvence Göstergeleri……….……….80

(11)

ĠMGE VE KISALTMALAR DĠZĠNĠ ADNKS Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi

A.G.E Adı Geçen Eser A.G.M Adı Geçen Makale BAÜ Batı Avrupa Ülkeleri

DB Dünya Bankası

DĠE Devlet Ġstatistik Enstitüsü DPT Devlet Planlama TeĢkilatı

ILO International Labour Organization (Uluslararası ÇalıĢma Örgütü) ĠĠBK ĠĢ ve ĠĢçi Bulma Kurumu

ĠBBS Ġstatistiki Bölge Birimi Sınıflandırması ĠġKUR Türkiye ĠĢ Kurumu

GAP Güneydoğu Anadolu Projesi GSS Genel Sağlık Sigortası GTS Göç Terimler Sözlüğü OHAL Olağanüstü Hal

TÜĠK Türkiye Ġstatistik Kurumu

TÜSĠAD Türkiye Sanayiciler ve ĠĢ Adamları Derneği UGÖ Uluslararası Göç Örgütü

USD United States Dollar (Amerikan Doları) YON Yıllık Ortalama Nüfus

(12)

GĠRĠġ

Birçok neden ve sonuçları olan göç hareketleri insanlık tarihi kadar eskidir. Göç mekân değiĢikliği olarak tanımlanmaktadır. Göçler göç etme sebeplerine göre gönüllü- zorunlu göç olarak yapılmaktadır. Göç hareketleri yurt içi ve yurt dıĢı göçler olarak da tasnif edilebilir. Göç hareketlerinin nedenleri, sonuçları ve etkileri birbirinden farklı olmaktadır.

Uluslararası Göç Örgütü’nün (2009) “Göç Terimler Sözlüğü” ne göre göç, uluslararası bir sınırı geçerek veya bir devlet içinde yer değiştirmektir. Süresi, yapısı ve nedeni ne olursa olsun insanların yer değiştirdiği nüfus hareketleridir. Buna mülteciler, yerinden edilmiş kişiler, yerinden çıkarılmış kişiler ve ekonomik göçmenler dâhildir.

Günümüzde tüm uluslar tarafından en fazla hissedilen ve üzerinde durulan konulardan biri de hiç Ģüphesiz iç göç kavramıdır. KüreselleĢmeyle birlikte toplumların sosyal, ekonomik ve siyasal açıdan geliĢme kaydetmesi metropol Ģehirlere göçü yoğunlaĢtırmıĢtır. Bu nedenle iç göç sonucu iĢ gücü, yedek iĢ gücüne dönüĢmüĢ ve göç eden bireyler marjinal olarak ifade edilirse, yeni iĢ kollarına ve enformel sektöre doğru yönelmiĢtir.

Ġç göç çok boyutlu bir olgu olması nedeniyle toplumsal, ekonomik ve siyasal nedenler ıĢığında ortaya çıkmıĢtır. Bu nedenlerden dolayı göç eden bireyler yeni sorunlarla karĢı karĢıya kalmaktadır. Bunlar; bireysel ve toplumsal olarak; sosyal dıĢlanma, yoksulluk, kentsel yoksulluk, gecekondulaĢma, bireylerin iĢgücü piyasasına girememesi, kayıt dıĢı çalıĢmaya yönelmesi gibi olumsuz etkilerdir.

Sosyal dıĢlanma kavramı, birçok bilim adamı tarafından ele alınmakta ve farklı farklı tanımlar yapılmaktadır. Örneğin Walker ve Walker (1997), Sosyal dıĢlanmayı, bireyin toplumla etkileĢimini belirleyen sosyo-kültürel, ekonomik ve siyasi sistemden kısmen ya da tamamen dıĢlayan dinamik bir süreç olarak tanımlarlar. Yine benzer olarak CoĢkun ve Tireli, sosyal dıĢlanmayı; kültürel, siyasi, sosyal ve ekonomik yaĢamdan informel destek ağları dâhil yabancılaĢma olarak tanımlamaktadırlar (2008: 42).

Amartya Sen‟e göre sosyal dıĢlanma, yeni bir kavram değil, yıllardır üzerinde durulan ve tartıĢılan bir kavramdır. Sen, Ġnsan Hakları Bildirgesi‟nde yer alan

(13)

“özgürlük, eşitlik ve kardeşlik” olgularının sosyal dıĢlanma olgusuyla iliĢkili olduğunu göstermektedir (Sen, 2000: 5). Bu kavramların içeriğini açıklamak gerekirse eĢitlik, kavramı farklı bireylerin fırsatlara eriĢim imkânlarını ele almaktır. Buradan hareketle, fırsatlara eriĢimden ve yeterlilikten yoksunluklar olarak ortaya çıkmaktadır. Benzer bir biçimde kardeĢlik kavramı da toplumun farklı kesimlerindeki bireylerin sahip olduğu fırsatlar arasındaki karĢılıklı iliĢkiye odaklanmaktadır. Bu karĢılıklı iliĢkinin bulunmadığı üzerinde ise ortaya sosyal dıĢlanma olgusu çıkmaktadır (CoĢkun ve Tireli, 2008: 41).

Göçün, neden ve sonuçlarından olan bir diğer etken de kuĢkusuz yoksulluktur. Yoksulluk bireyi göçe iten itici bir neden olarak karĢımıza çıkmaktadır. Göçün en önemli nedenlerinden biri ekonomik nedenlerdir. Bireyler yoksulluktan ve maddi imkânsızlıktan dolayı çeĢitli yerlere göç etmektedir. Buna bağlı olarak göç yoksulluk boyutu ile ele de alınmaktadır.

Türkiye‟de yoksullukla ilgili birçok teori öngörülebilir. Bunlardan ilki, kavramın içsel ve dıĢsal birçok etkenin olmasıdır. Her bir etkenin yansımasıysa birbirinde farklıdır. Diğer bir temel teori, kavramla ilgili çalıĢmaların özellikle 1990‟lı yıllarda literatürde yoğunlaĢarak artmasıdır. Bu durumun temel nedeni, yoksulluğun göçlerle kırsal bir sorun olmaktan çıkıp kentsel bir soruna dönüĢmesidir. Ayrıca, Dünya Bankası da dâhil birçok uluslararası kurumların programlarında yoksullukla mücadele stratejilerinin ön planda yer almaya baĢlamasıdır. Bütün bu geliĢmeler yoksullukla olan bilimsel farkındalığı arttırmıĢ bulunmaktadır (Kayalıdere ve ġahin, 2014: 72).

Yoksulluk, günümüzde dünyanın birçok ülkesinde ve Türkiye‟de en belirgin sorun olarak karĢımıza çıkmaktadır. Bu sorun da, toplumdaki birçok sorunun kaynağı durumundadır. Bu çerçevede, kiĢilerarası adil olmayan gelir dağılımı, sosyal güvenlik yoksunluğu, iĢsizlik, ekonomik krizler, baĢarı getirmeyen politikalar vb. politikalar yoksulluğu daha da arttırmıĢtır. Bu durum, önlem alınması gereken öncül bir durum haline gelmiĢtir. Yoksulluktan en çok dezavantajlı gruplar etkilenmektedir. Bu grubun içindeki göçmenler de bu çalıĢmanın konusunu oluĢturmaktadır.

Türkiye‟de kentleĢme süreci yoksulluk için önemli bir sorun oluĢturmaktadır. KentleĢmeyi de en çok besleyen olgu göç hareketlerinin yaĢanmasıdır. Bu nedenle göç edenlerin kentleĢmeye ve sonucunda yoksulluğa etkisi söz konusudur (Çağlayan, 2008: 301). Göç ile yoksulluk karĢılıklı etkileĢim içerisinde; bunlardan ilki, yoksulluğun

(14)

göçün yaĢanmasında itici bir neden olması, ikincisi, göç edecekleri kısıtlaması, üçüncüsü, göçün yoksulluğa zemin hazırlaması ve yoksulluk sonucu göçü oluĢturması sonuncusu ise göçün ile yoksulluğu azaltmasıdır (Çağlayan, 2008: 326).

Bütün toplumların karĢı karĢıya kaldığı ve ülkemizin de dâhil olduğu sosyal dıĢlanma olgusunun hem nedeni hem de sonucu olarak gösterdiğimiz göç kavramının iyi analiz edilmesi çalıĢmamızın sağlıklı veriler sunması açısından önemlidir. Göçe hem neden hem de sonuç olarak belirttiğimiz sosyal dıĢlanmanın yanında; yoksulluk, sosyal, ekonomik ve siyasal sorunların tartıĢılması ülkemizin refahı açısından önem arz etmektedir. Bu nedenle, Ege Bölgesinde tarım ve sanayinin öncü illerinden olan Manisa‟ya, göçle gelen Doğu ve Güneydoğuluların sosyal dıĢlanma ve yoksulluk boyutu dikkat çekmektedir. Ülkemizde göçlerin en yoğun yaĢandığı iki bölge Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi‟dir. Bu bölgelerde yaĢanan göçlerin ekonomik, toplumsal ve siyasal birçok nedeni bulunmaktadır.

Bu çalıĢmada, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi‟nden göç eden bireylerin göç etme nedenleri, sonuçları üzerine incelemeler yapılarak sosyal dıĢlanma ve yoksulluk boyutu ele alınacaktır. Birinci bölümde, göçün kavramsal tanımı ve sınıflandırılması yapılarak, türlerine, göç teorilerine, Türkiye‟deki göçün akıĢ yönüne ve Türkiye‟de göç dönemlerine değinilecektir. Ġkinci bölümde, göçün neden ve sonuçlarına; göçün psiko-sosyal ve istihdam boyutuna değinilecektir. Üçüncü bölümde, çalıĢmanın ana temasını oluĢturan sosyal dıĢlanma ve yoksulluk kavramlarının tanımları ve sınıflandırmaları yapılarak göçün, yoksulluk ve sosyal dıĢlanma iliĢkileri ele alınacaktır. Dördüncü bölümde ise; göç için tercih edilen Manisa ilinin ekonomik, sosyal ve demografik yapısı incelenecek; Manisa iline göç eden Doğu ve Güneydoğudan göç eden bireylerle yapılan alan araĢtırılmasına değinilecektir.

(15)

BĠRĠNCĠ BÖLÜM

GÖÇ OLGUSU, GÖÇÜN TÜRLERĠ, TEORĠLERĠ VE DÖNEMSEL ÖYKÜSÜ 1.1 Göçün Tanımlanması

Göç tarih bakımından ele alınacak olursa eski bir hikâye olarak ifade edilmektedir. Ġnsanlar, binlerce yıl temel besinleri karĢılamak, hayatta kalmak, uzak yerleri keĢfetmek, yeni bölgelerde koloniler kurmak, savaĢ bölgelerinden ya da siyasi karmaĢadan uzaklaĢıp, daha yeni ve heyecan verici fırsatları aramak için göç etmiĢlerdir. Dünya üzerinde yaĢayan ilk insan topluluğundan itibaren göçler meydana gelmiĢtir ve aynı Ģekilde devam da etmektedir. Dünya tarihi, göç eden ve göç sonucu yerleĢen insanların tarihidir (Liang, 2007: 487).

Göç, tarih boyunca bütün ulusları etkisine alan, insanlıkla özdeĢ bir olgunun olması yanında bütün dönemlerinde var olmuĢ ve bugünde varlığını koruyan bir realitedir. Göçün tanımı ilk etapta, belirli bir nüfusun hazırdaki yerleĢim yerinden bir baĢka yere olan hareketidir. Göç, bununla kitlesel yer değiĢtirmenin yanında, ortaya çıkardığı sonuçlar itibarıyla psiko-sosyal, ekonomik ve kültürel gibi birçok konuları ve kavramları içinde barındırmaktadır. Buradan hareketle, coğrafi mekân değiĢtirme sürecinin, sosyal-ekonomik, sosyo-kültürel ve siyasal sonuçlarıyla toplum yapısını derinden etkileyen demografik hareketliliktir (Özer, 2004: 11).

TDK Büyük Türkçe Sözlüğünde (2015) göç, “ekonomik, toplumsal ve siyasi sebeplerle bireylerin veya toplulukların bir ülkeden başka bir ülkeye ya da bir yerleşim yerinden başka bir yerleşim yerine gitme işi, taşınma, muhaceret” olarak ifade edilmektedir.

Göç, üretim faktörlerinden olan emeğin, coğrafi olarak, bir meskenden baĢka bir meskene hareketi olarak tanımlanmaktadır. Göç, genelde iki guruba ayrılır. Bunlar; ülke sınırları içinde yapılan iç göç ve uluslararası/dıĢ göçlerdir. Ġç göç, emeğin ulus içi hareketi olarak tanımlanırken; dıĢ göç ise, emeğin ülkelerarası hareketidir. Ġç göçler kırdan-kıra, kırdan-Ģehirlere, kentten-kente ve kentten-kırsala olarak karĢımıza çıkar. DıĢ göç ise genel itibarıyla geliĢmemiĢ ülkelerden, geliĢmekte olan ve geliĢmiĢ ülkelere doğru bir akım Ģeklindedir (Çelik, 2006: 150). Göç olgusu, statik olmamakla birlikte neden ve sonuçları ile birlikte ele alınan bir süreçtir. Göçün neden, sonuç, zaman ve mekân unsurları, statik bir olgu olmaktan daha çok bir süreç olması, göçün

(16)

tanımlanmasını, ölçülmesini, çözümlenmesini, açıklanmasını ve yorumlanmasını hem teorik hem de deneysel anlamda karıĢık bir durum haline getirmiĢtir (Ġçduygu ve Sirkeci, 1999: 249).

Göç olgusu, farklı yönleriyle sosyal bilim dallarının ilgi alanlarına ve kapsamlarına girmektedir. Nitekim yer değiĢtirme olarak coğrafya, insan topluluğunun yeni iliĢkiler öğrenmesi ve eski hayat tarzını yeni hayat tarzıyla değiĢtirmesi açısından sosyoloji, göç kararının nasıl verildiği psikoloji, iĢgücünün yapısını, dağılımını ve yer değiĢtirmesi bakımından sosyal politika bilim dallarının konusu içerisine girmektedir (BaĢel, 2003: 6).

Göç olgusu, içinde bulundurduğu dinamikler, nedenler ve sonuçlar ile birlikte sosyal politikanın önemli odak noktalarından birini oluĢturmaktadır. Özellikle göç edilen yerde hemĢeri içi dayanıĢma, kaynaĢma, bireylerin kentle bütünleĢme çabası, sosyal dıĢlanma, sosyal içerme ve yoksulluk gibi kavramlar ile yakından ilgilidir (Kümbül Güler vd., 2015: 38). Göç, bireylerin ekonomik, çevresel, siyasal, toplumsal veya bireysel nedenler ıĢığında bir mekândan bir mekâna yapılan kısa, orta veya uzun vadeli geriye dönüĢle sürekli yerleĢim amacı güden coğrafik ve kültürel-sosyal bir değiĢim olarak tanımlanabilmesidir.

Göç genel anlamda, insanların, yeni imkânlara ve Ģartlara daha iyi uyum sağlamak amacıyla ya da doğal, ekonomik, siyasal vb. zorunluluklar sonucunda, yaĢadığı çevreyi ve toplumu değiĢtirmesi olgusuna verilen tanım olarak ifade edilmektedir. Göç, idari bir sınır içinde yerleĢim yerini devamlı ya da uzun süreli değiĢtirme olayı olarak tanımlanmaktadır (Ören, 2014: 54). Göç, insanlık tarihinden bu zamana kadar var olan bir olgu olmakla birlikte kavram olarak değiĢik Ģekillerde açıklamak mümkündür. Göç, coğrafi mekân değiĢtirme sürecinin ekonomik, kültürel, sosyal ve siyasi yönleriyle toplum yapısında değiĢiklik yaratan demografik harekettir (Koçak ve Terzi, 2012: 165).

Toplumların siyasi, sosyal-ekonomik ve kültürel yapısı ile alakalı olan göç kavramı, toplumsal yapıyı etkileyen ve değiĢtiren önemli bir harekettir. Göç, basit bir yer değiĢikliği süreci gibi görünse de, neden ve sonuçları itibarıyla toplumlarda ve bireylerde çok önemli etkiler yaratmaktadır (Bülbül ve Köse, 2010: 76).

(17)

Türkiye‟deki göçler iki Ģekilde karĢımıza çıkmaktadır. Göçlerin akıĢı son yerleĢim yerine göre veya adım adım göç biçiminde görülmektedir. Birinci göç tipinde bireyler, büyük kentlere ya da son kalacakları kente gider; ikinci göç tipinde ise yakın veya en küçük Ģehirlerden baĢlayarak yavaĢ yavaĢ büyük kentlere yaklaĢarak yerleĢilmektedir (Öztürk ve Altuntepe, 2012: 1599).

Göç olgusu, toplumsal olarak ele alındığında, toplumun yeniden bir yapılanma içine girdiği, sermaye, emek ve mekânda yeni bir denge kurulduğu ve bunun da uluslararası bir statü kazandığı görülmektedir. Göçler insan topluluklarının içinde yaĢadıkları sistemde sosyo-ekonomik ve siyasal kararlar, doğal afetler, uluslararası geliĢmeler veya kiĢisel tercihleri sonucunda ortaya çıkan nüfus hareketleri olarak ifade edilirler (Arslan, 2012: 36).

1.2 Göçün Sınıflandırılması

Göç, tüm toplumsal olaylarda olduğu gibi birçok faktör tarafından etkilenmekte ve aynı Ģekilde birçok faktörü de etkilemektedir. Bireylerin büyük bir bölümü savaĢ, iç savaĢ, etnik veya dini çatıĢmalar, siyasi baskı ya da aĢılamaz bir soruna ulaĢan yoksulluk gibi nedenlerle, hayatını kurtarabilmek, daha iyi gelir elde etmek ve daha iyi yaĢamak gibi umutlarla göç etmektedirler. Böylelikle göç kendi içinde; isteğe bağlı, zoraki, devamlı, geçici, transit, illegal (yasa dıĢı), zincirleme, aĢamalı/aĢamasız gibi birçok türde sınıflandırılabilmektedir (Tuzcu ve Bademli, 2014: 57).

Göç, yaĢanılan yerin kalıcı veya yarı kalıcı olarak değiĢtirilmesi Ģeklinde tanımlamaktadır. Herhangi bir idari birimin sınırlarının terk edilmesini içine almaktadır. Kısa veya uzun kolay ya da zor bir çıkıĢ ve varıĢ noktası içeren her hareketi göç olarak tasnif etmektedir (Lee, 1966: 49). Dünyanın her yerinde ve tarihin her kesiminde doğal ve toplumsal kaynakların eĢit olmayan dağılımı, ekonomik ve toplumsal geliĢmede dengesizliğin ileri boyutlara ulaĢmasına yol açmıĢtır. KuĢkusuz Doğu ve Güneydoğu bölgeleri Türkiye‟de bölgelerarası gelir ve ekonomik eĢitsizlikten en çok etkilenen bölgeleridir. Bu nedenle tarihin her döneminde bu bölge illerinden Batı ve geliĢmiĢ illere doğru çokça zorunlu, gönüllü veya iç, dıĢ göç olmuĢ ve hâlihazırda devam etmektedir (Erkan ve Aydın, 2010: 43).

Ġnsanlık tarihi boyunca yaĢanan göçler, mekanda eĢitsiz dağılmıĢ ekonomik fırsatlardan yararlanma isteğinin bir sonucu oluĢtuğu gibi; ekolojik baskı ve devlet

(18)

otoritesinin gündeme getirdiği sürgün, iskan ve savaĢ nedeniyle de ortaya çıkabilmektedir (Koçak ve Terzi, 2012: 165). Ayrıca göç, bir yandan toplumsal nedenlerden kaynaklanırken diğer yandan da toplumsal hayatın tüm sahalarını etkilemektedir. Böylece kendi öz dinamiklerini geliĢtiren bir süreç olduğunu söylemek mümkündür (Civan ve Gökalp, 2011: 234). Göç basit bir Ģekilde, bireyin ya da topluluğun ikametgâhını bir bölgeden diğerine değiĢtirmesi olarak tanımlanabilmektedir (Lewis, 1982: 7).

Göç sorunu, yerleĢkelerin dokusunu etkilediğinden ve göç eden bireylerin kiĢisel ve toplumsal yapısında önemli değiĢiklikler oluĢturduğundan sosyal bilimcilerin oldukça ilgisini çekmiĢtir. Göçün nedenleri arasında, ekonomik durumun daha iyiye dönüĢtürülmesi, terör kıskacından uzaklaĢma, kan davası gibi toplumu derinden etkileyen yaralardan uzaklaĢma, yaĢam Ģartlarının olumsuzluğundan kaçıĢ, huzurlu olan yerleĢimlere daha iyi eğitim alanlarına ve refah seviyesi yüksek yerlerde yaĢama arzusu vb. sayılabilmektedir (Ören, 2013: 159).

Bugün ülkemizin en önemli sorununu, 1960‟lı yıllardan sonra hızla artan topraktan kopma, kentlere ve metropollere olan göçler oluĢturmaktadır. Bu göçler iç göç ve dıĢ göçler olarak karĢımıza çıkmaktadır. Türkiye nüfusunun yaklaĢık üç buçuk milyona yakını yurt dıĢında çalıĢan kitleyi oluĢturmaktadır (Akdoğan, 2010: 13). Bunun yanında her yıl binlerce insan çeĢitli nedenlerden dolayı iç göç yaĢamaktadır. Bu nedenle iç göç ve dıĢ göç ülkemizin en önemli konularını oluĢturmaktadır.

1.2.1 DıĢ Göçler/Uluslararası Göçler

Uluslararası Göç Örgütü (2009) Göç Terimler Sözlüğünde, uluslararası göç olarak da ifade ettiği dış göç; kişilerin geçici veya daimi olarak başka bir ülkeye yerleşmek, mesken edinmek veya alışılan bir yer olarak ikamet ettikleri ülkeden ayrılmaları olarak tanımlanmaktadır. Dolayısıyla uluslararası bir sınırın geçilmesi, aşılması anlamına gelmektedir.

Ġnsanlık tarihinde bireyler, farklı sebepler dairesinde göç etmiĢlerdir. Ancak uluslararası göçten söz edildiğinde bu konunun aslında göreceli olarak yeni bir konu olduğu söylenebilmektedir. Uluslararası göçün oluĢmasında temel etken ulus devletlerin yani geliĢmiĢ ülkelerin ortaya çıkması yatmaktadır. Ulus devletlerin oluĢması ülkeler arasında sınırlar yaratmaya baĢlasa da bu sınırlardan geçmek özellikle Ġkinci Dünya

(19)

SavaĢı‟ndan sonra güçleĢmiĢtir (Kara, 2008: 10). Bu açıdan bakılacak olursa Ġkinci Dünya SavaĢı sonrasında ulus devletlerin büyük tahribatlar yaĢaması nedeniyle iĢgücü ihtiyacı ortaya çıkmaktadır. GeliĢmemiĢ tarım uluslarından ve geliĢmekte olan uluslardan geliĢmiĢ uluslara doğru kitlesel beyin göçü ve iĢ gücü göçleri yaĢanmıĢ ve yaĢanıla gelmektedir.

DıĢ göçler çeĢitli sebeplere dayanılarak gerçekleĢmektedir. Bunlar, ekonomik sorunun çözümü için yurt dıĢına gitme, doğal afetler sonucu baĢka ülkelere geçiĢ yapma, savaĢ sebebiyle komĢu ülkelere sığınma, etnik sebebe bağlı baĢka bir ülkeye iltica etme, sınır değiĢikliğinden bir ülkenin nüfusuna dâhil olma (Mübadele Göçü) ve uluslararası antlaĢmalara bağlı olarak gerçekleĢtirilen nüfus hareketlerdir (Ören, 2013: 160-161).

Türkiye, jeopolitik konumu, iĢgücü yapısı ve geliĢen bir ülke olması açısından dıĢarıya göç veren aynı zamanda çeĢitli ülkelerin göç uğrağı olan bir ülke konumuna gelmiĢtir. Türkiye‟nin son göç hareketlerine baktığımızda özellikle Suriye ve Irak‟ tan düzenli ve düzensiz kitlesel olarak çok sayıda mülteci ve sığınmacıya ev sahipliği yaptığı görülmektedir.

Türkiye‟deki göçler, 1980‟lerden önce ve sonra olmak üzere iki tarihsel sürece ayrılabilmektedir. Bu süreçler 1923-1980 tarihleri arasındaki ilk dönemde çoğu Türk kökenli göçmenler tarafından gerçekleĢen göçler ve 1980 sonrası Türkiye‟nin değiĢen sosyal, ekonomik yapısı ile birlikte yabancı göçmenler tarafından gerçekleĢtirilen göçler olarak karĢımıza çıkmaktadır (Deniz, 2014: 193). Türkiye, son dönemlerde binlerce bireyin illegal göç ettiği bir ülke konumuna gelmiĢtir. Türkiye‟ye bu çerçeveden bakacak olursak Türkiye artık sadece transit bir ülke konumunda değil aynı zamanda hedef ülke konumuna gelmiĢtir denilebilir. Türkiye Suriye baĢta olmak üzere, Irak, Ġran ve Afganistan olmak üzere birçok ülkeden sığınmacı bireylerin mekânı haline gelmiĢtir (Reçber, 2014: 248).

DıĢ göçler kendi içerisinde; beyin göçleri, iĢçi göçleri ve mübadele göçleri olarak ayrılmaktadır. Bu göç dıĢ göç türlerin tanımlamalarına detaylı bir Ģekilde bakmakta konu bütünlüğünü kavranması açısından fayda bulunulmaktadır.

(20)

1.2.1.1 Beyin Göçleri

Az geliĢmiĢ ve geliĢmekte olan ülkelerde iyi eğitim almıĢ, nitelik açıdan uzman bireylerin daha iyi çalıĢabilme, yüksek statüye ulaĢma ve daha yüksek bir gelir seviyesini elde etme amacıyla geliĢmiĢ ülkelere yerleĢmeleridir. Beyin göçü, eğitim kaynaklı göçün devamı niteliğinde olduğu gibi kıt kaynaklarla uzun vadede yetiĢtirdiği donanımlı, yetenekli ve kalifiyeli insan gücünü geliĢmiĢ ülkelere kaydırma kaybetme olarak tasnif edilebilmektedir (Aksoy, 2012: 295).

Ġyi eğitim almıĢ, kalifiyeli, seçkin ve yetenekli iĢgücünün yetiĢtiği geri kalmıĢ, az geliĢmiĢ veya geliĢmekte olan bir ülkeden daha geliĢmiĢ bir ülkeye en verimli olduğu dönemde çalıĢmak veya araĢtırma yapmak için hareket etmesi olarak tanımlanabilmektedir. Türkiye, beyin göçünün en fazla olduğu 34 ülke içinde 24. sırada yer almakta ve 100 kiĢiden 59‟unu elinde tutamamaktadır. Beyin göçü, tüm dünyada önemli bir sorun olmaktadır. Beyin göçü 1960‟lı yıllarda öncelikle doktorlar, mühendisler ile baĢlamıĢ; sonra bilim adamları ve çeĢitli niteliklere sahip bireylerce yaygınlaĢmıĢtır (Yıldırımoğlu, 2005: 5).

1.2.1.2 ĠĢçi (iĢgücü) Göçleri

DıĢ göçü etkileyen farklı yaklaĢımlar bulunmaktadır. Bu farklı teorilerin ortaya çıkmasının nedenleri, göçün demografiden coğrafyaya, iktisattan sosyolojiye kadar geniĢ bir sosyal bilimler yelpazesinden kaynaklandığıdır. Bu teorilerin ortak yönü ise iĢgücü göçüne toplumlar ve bölgelerarasındaki geliĢmiĢlik düzeyleri ile açıklanmaktadır (Civan ve Gökalp, 2011: 235).

Batı Avrupa Ülkeleri, (BAÜ) artmayan nüfuslarına karĢılık hızlı bir Ģekilde geliĢen sanayileĢmesine iĢgücü sağlayamaz bir duruma geldiler. Bu Ģekilde geliĢmiĢ ülkelerde emek açığı ortaya çıkmıĢtır. Bu emek açığını, az geliĢmiĢ ülkelerdeki nüfus artıĢ hızına paralel olarak artan genç iĢgücü nüfusuna iĢ imkânları sağlayarak kapatmaya çalıĢtılar. GeliĢmekte olan ülkelerdeki, istihdam eksikliği, düĢük ücretler, yaĢam standartlarının yeterli olmayıĢı gibi nedenler iĢgücünün dıĢarıya açılmasına ve iĢçi göçü kavramının ortaya çıkmasına neden olmaktadır (Ersel, 2002: 55).

ĠĢgücünü dıĢarıya gönderen ülkeler, olumlu ve olumsuz sonuçlarla karĢılaĢabilmektedir. Yurt dıĢında istihdam edilmek üzere isçi gönderen uluslar, içeride iĢsizliğin azaltılması, giden isçilerin maliyetlerinden kurtulma ve iĢçilerin ülkeye girdi

(21)

sağladıkları döviz gibi avantajlar sağlamaktadır. Bunun yanında bağımlılık oranının artması, kalifiye isçinin yurtdıĢında olması, giden isçilerin hem gittikleri yerde, hem de geri döndüklerinde sosyal uyumsuzluklar yasamaları gibi olumsuzluklara da yol açmaktadır (Yıldırımoğlu, 2005: 2).

Ülkemizde yurt dıĢına iĢçi gönderilmesi, ĠĢ ve ĠĢçi Bulma Kurumu (ĠĠBK) tarafından 1961 yılında baĢlatılmıĢtır. Ġlk önce Federal Almanya ile iĢçi mübadelesi antlaĢması yapılmıĢtır. Daha sonra diğer Avrupa ülkeleriyle de Avusturya, Hollanda ve Belçika ile 1964 yılında Fransa ile 1965„te ve Ġsveç ile de 1967 sözleĢme yapılarak yurt dıĢına iĢçi gönderilmeye baĢlandı (Ersel, 2002: 56).

Uluslararası nüfus hareketlerinin, hissedilir ölçüde sanayileĢme süreciyle baĢladığı ve günümüze kadar devam ettiği öngörülmektedir. GeliĢmiĢ ve sömürge kaynaklarını elinde bulunduran ulusların, az geliĢmiĢ ve yoksul olan uluslardan göç aldıkları söylenebilir. GeliĢmiĢ ulusların, iĢgücüne olan talebi iĢgücü göçünü ortaya çıkarmaktadır. ĠĢgücü göçü tarihine bakıldığında, Avrupa‟nın soğuk savaĢ dönemi ve devamında ekonomik büyüme göç akıĢına hız kazandırdığı söylenebilir (Öztürk, 2011: 6).

Sosyo-ekonomik nedenlerden dolayı emeğin, dıĢ göç veya iç göç yoluyla yer değiĢtirmesidir. Günümüzde dünya nüfusunun önemli bir kısmı yoksulluk sınırının altındadır. Bu nedenle insanlar, doğup ve yasadıkları yerlerden göç etmektedir. Daha iyi Ģartlar altında yaĢamak sebebiyle göç eden insanlar, göç ettikleri yerlerde yeni zorluklarla karĢı karĢıya gelmektedir. SanayileĢmiĢ ve geliĢmiĢ Avrupa‟ya göç eden ve göç ettikleri ülkelerde göçmen ve etnik azınlık durumunda olan birçok insan bulunmaktadır (Yıldırımoğlu, 2005: 2).

1.2.1.3 Mübadele Göçleri

Sözcük anlamı değiĢim olan “mübadele kelimesi” Lozan Konferansı‟nda kararlaĢtırılıp imzalanan ve Türkiye‟de yaĢayan Rum azınlık ile Yunanistan‟da yaĢayan Türk Müslüman azınlığının değiĢimi için kullanılmıĢtır. “Mübadil” ise baĢka birinin yerine ikame anlamına gelmektedir (Çetin, 2010: 149). Aynı zamanda bir antlaĢmanın esaslarına dayanılarak yapılan, ülke nüfuslarının karĢılıklı olarak yer değiĢmesi olayıdır. Mübadele, genel itibarıyla Lozan Konferansı‟nda Türkiye ve Yunan Hükümetlerinin karĢılıklı imzaladıkları nüfus değiĢimleri sözleĢmesiyle özdeĢleĢmiĢtir.

(22)

Mübadele tarihi 1877-78 Osmanlı-Rus savaĢına kadar uzanmaktadır. Bu savaĢ sonucunda öncelikle Balkanlar‟dan gelenler ve daha sonra Balkan savaĢlarının ortaya çıkması, bölgede karĢılıklı nüfus değiĢikliğini meydana getirmiĢtir (Bozdağlıoğlu, 2014: 11). Osmanlı‟nın küçülmesi esnasında çıkan çatıĢmaların Müslüman- Hıristiyan gerilimini arttırdığı, güven zedelediği ve birlikte yaĢam isteğini ortadan kaldırdığı söylenmektedir. Bu ortamda çatıĢmaların olduğu bölgelerdeki Müslümanlar Anadolu‟ya doğru göç ederken, Anadolu‟da güvende olmadığını hisseden Hıristiyanlar da Anadolu‟nun dıĢına göç etmiĢtir (Arı, 1999: 97).

Osmanlı Devleti‟nin tarihi üzerinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti, birçok açıdan olduğu gibi, göç sorununu da Osmanlı‟dan devralmak zorunda kalmıĢtır. Nitekim Cumhuriyetin kurulmasıyla Türkiye‟ye göçler baĢlamıĢtır. Bu göçlerin büyük bir kısmını Türkiye‟yi anavatan olarak gören Balkan ülkelerdeki Türklerden oluĢmaktadır (Sarınay, 2011: 353).

Mübadele ya da zorunlu nüfus değiĢimi, uluslararası anlaĢmalarla gerçekleĢen özel bir zorunlu göç türüdür. Lozan‟daki uluslararası barıĢ konferansı sırasında, 1923 yılında imzalanan Türk-Yunan nüfus mübadelesi anlaĢmasıyla gerçekleĢen bu zorunlu göç daha sonraları çok yankı uyandırarak uzun süre tartıĢıla gelmiĢtir. Türk-Yunan mübadelesinden on yıl önce, 1913 yılında Bulgaristan ile imzalanan Ġstanbul anlaĢmasıyla, baĢka bir nüfus mübadelesinin yapıldığı bilinmektedir. Ancak bu göçün, “gönüllü mültecilik” olması tartıĢma yaratmamıĢtır (Ġçduygu vd. 2014: 101).

Mübadele göçü, kurulmakta olan ulusların etnik ve dinsel homojenleĢtirme çabalarını hızlandıran bir “etnik temizlik” uygulaması olarak kabul edilmektedir. Bu bağlamda Türk-Yunan mübadelesi ilk önemli uygulamadır. Mübadele, “etnik ayrıĢtırma mühendisliği” olarak da tanımlanmakta, mübadelenin uluslararası çevrelerce “baĢarılı bir uygulama” olarak kabul edilmesi eleĢtirilmekte ve milliyetçiliği beslediği iddia edilmektedir (Yıldırım, 2006: 13-14).

1.2.2 Ġç Göç

Uluslararası Göç Örgütünün (UGÖ) (2009) Göç Terimler Sözlüğüne (GTS) göre iç göç “yeni bir ikamete sahip olmak amacıyla veya yeni bir ikametle sonuçlanacak şekilde insanların ülkenin bir bölgesinden başka bir bölgesine göç etmeleri” olarak tanımlanmıĢtır.

(23)

Ġç göç, geçici ya da daimi bir Ģekilde olabilmektedir. Göçmenler, menĢei ülke içinde yer değiĢtirirler fakat yine menĢei ülkede kalırlar. Örnek olarak kırsal alandan Ģehirlere göçü gösterebiliriz.

Göç olgusu, nedenleri ve toplumsal sonuçları açısından sosyoloji baĢta olmak üzere sosyal bilimler içinde öncelikli bir sorun olarak ele alınmaktadır. Göç, toplumsal değiĢimin bir sonucu olduğu gibi, toplumsal değiĢime kaynaklık eden en önemli neden arasında da gösterilebilmektedir. BaĢka bir ifade ile göç, iĢsizlik, sosyal dıĢlanma, enformel (kayıt dıĢı) sektör, marjinal çalıĢma, gecekondulaĢma, yoksulluk gibi, olguların oluĢmasına etki eden toplumsal bir sorun oluĢturan kavramdır (Erkan ve Aydın, 2010: 31).

Ġç göç, bir ülkedeki emek piyasasının verimli çalıĢmasında, göç edenlerin kente uyum sürecinde, çalıĢma barıĢının ve toplumsal barıĢın sağlanması gibi temeller üzerinde oturtulmuĢ önemli bir toplumsal dinamiktir. Ġç göçü sadece iktisadi bir olay gibi görmek, göç edenlerin yaĢam standartlarında azalma ve sosyal dıĢlanma gibi sosyal politika yönlerini görmezden gelmek, hem kendisinden beklenen olumlu etkilerin gerçekleĢmemesinde hem de ciddi toplumsal sorunların yaĢanmasına sebebiyet verecektir (Kümbül Güler, 2015: 38).

Ġç göç coğrafi hareketliliğin mesafesine bakılmaksızın aynı ülke sınırları içinde yaĢam yeri değiĢiklikleridir (Stilwel ve Congdon, 1991: 1). Yani iç göç, nüfusun ülke, bölge ve Ģehir içinde yer değiĢtirmesidir. Ġç göçlerde, ülke nüfusunda herhangi bir değiĢim olmamakla birlikte bölgeler ve illerdeki nüfus oranlarının değiĢimi söz konusudur.

Türkiye‟deki iç göçlerin nedenleri, 1950‟lerden itibaren yaĢanan kapitalistleĢme sürecindeki sanayileĢme, tarımdaki modernleĢme, kırsal alanlarda toprak ve nüfus dengesinin bozulmasıdır. Bu nedenlerin etkisiyle üretim dıĢı kalmıĢ olan iĢ gücünün yeni geçim olanaklarını elde etmek amacıyla büyük kentlere göç etmiĢlerdir (Koçak ve Terzi, 2012: 170).

Ekonomik geliĢmedeki farklılıklar, uluslararası ve bölgesel olarak etkisini göstermektedir. Ġç göçlerin temel etkenlerden biri olan bölgesel dengesizlik olgusu, üç kategoriye ayrılmaktadır. Birincisi, kıyı ve liman bölgeleri, maden bölgeleri ve yüksek tarım verimliliği gibi unsurları barındıran fiziki (coğrafi ve tabii) dengesizlik, ikincisi,

(24)

sosyal hizmetlerin bölgesel açısından farklılığı olan sosyal dengesizliktir. Üçüncüsü, belki de en temel noktasını oluĢturan, ekonomik veya fonksiyonel dengesizlik olarak sıralanmaktadır (SağbaĢ, 2009: 22).

Göç hareketleri, daha çok toplumsal, ekonomik ve siyasal nedenlerden kaynaklanarak ülkenin geri kalmıĢ bölge ve kentlerinden daha geliĢmiĢ bölge ve kentlerine doğru kayma olduğu söylenebilmektedir. Ġç göç; mevsimlik, sürekli, emek, zorunlu ve gönüllü göçler olarak karĢımıza çıkmaktadır.

1.2.2.1 Mevsimlik Göçler

Mevsimlik iĢgücü göçü ya da mevsimlik göçler olarak belirttiğimiz göçler, yılın belirli bir döneminde faaliyetleri artan inĢaat, turizm ve nüfus açısından en önemlisini oluĢturan tarım gibi sektörler de bireysel ya da aile ile birlikte yapılan göç olarak tanımlanmaktadır. Mevsimlik iĢçi göçü daha çok 1950‟li yıllarda yani ikinci dünya savaĢından sonra teknolojinin geliĢimiyle birlikte doğan iĢgücü ihtiyacı ile ivme kazandığı söylenebilmektedir. Her ne kadar farklı sektörlerde mevsimlik göç görülse de büyük bir bölümünü tarımsal mevsimlik göç oluĢturmaktadır.

Tarım tekniklerinin geliĢmesi ve tarımın küresel boyut kazanması, ürünlerinin daha atik ve beceri gerektiren bir durumda toplanmasını gerektirmektedir. Bu gereklilik ülkemizde mevsimlik tarım iĢçiliğini ön plana çıkarmaktadır. Özellikle 1990‟lı yıllardan bu yana etnikleĢme ve sosyal dıĢlanma süreçleri içinde yaĢanan sorunlar bunlara ek olarak asayiĢsizlik kan davası gibi soysal olgular, Güneydoğu ve Doğu Anadolu‟dan Türkiye‟nin Batıdaki metropol illere ve Kuzey Bölgelerine mevsimlik göçü meydana getirmiĢtir (Friedrich Ebert Stiftung Derneği, 2012: 3).

Tarım iĢçileri hasat mevsiminde zorunlu ya da gönüllü olarak birkaç yer değiĢtirir. Bu sürekli yer değiĢtirme hali de bireysel olarak cereyan eden bir süreç değildir. Mevsimlik tarım iĢçiliği, küçük çocukları, yaĢlıları, kadınları ve yetiĢkinleri ile birlikte tüm ailenin göç etmesidir. Özellikle tarımsal yörelerde mevsimlere bağlı olarak iĢgücü arzı ve talebi arasındaki açığın kapatılmasına yönelik yapılan nüfus hareketi olarak tanımlanmaktadır. Mevsimlik göç etme tarımda mevsimlik iĢgücü ihtiyacından kaynaklanmaktadır (Çınar ve Lordoğlu, 2011: 419-420).

Mevsimlik göç olgusu, kırsal alanlarda yaĢayan insanların büyük kentlere, tarımın etkin olarak yapıldığı veya turizmin iĢgücü açısından geliĢtiği yerlere geçici

(25)

süreliğine çalıĢmak üzere göç etmeleri olayıdır. Doğu, Güneydoğu ve Orta Anadolu Bölgelerinde yaĢayan bireylerin çoğu zaman aileleri ile yıllık ortalama 3-4 aylığına çeĢitli tarım ürünlerinin yapıldığı Çukurova, Karadeniz, Ege, Marmara ve Ġç Anadolu Bölgesi gibi yerlere; ekim, toplama, dikim, çapa, sulama ve hasat gibi iĢlerde çalıĢmak suretiyle gitmeleridir (Selek Öz ve Bulut, 2013: 95).

Coğrafi nüfus hareketi her yıl düzenli aralıklarla sürdürülebilmekte ve buna mevsimlik göç denilmektedir. Mevsimlik göçte, bireyler yılın belirli döneminde iki veya daha fazla mekânda yer değiĢtirmektedir. Mevsimlik göçü yaĢayan gruplar birden fazla sosyal-kültürel yapıyla iç içe yaĢamaktadır. Bazı kısa mesafelerde; bölgelere olabilirken bazıları da daha uzak yerlere ya da çeĢitli yerleĢim alanlarına olmaktadır (Sağlam, 2006: 34).

1.2.2.2 Sürekli Göçler

Ġnsanları doğduğu, yaĢadığı yani göç ederek ayrıldığı yerlere bir daha geri dönmemesi, geldiği yerlerde sürekli olarak kalması ile açıklanan göçler olarak ifade edilmektedir. Göç eden bireylerin sürekli olarak göç ettiği yerde kalmasının çokça, sosyal, ekonomik ve kültürel vb. nedenler bulunmaktadır. Özellikle Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgeleri‟nden göç eden bireylerde görülen sürekli göçler bireylerin göç öncesi ve göç sonrası durum karĢılaĢtırmaları etkili olmaktadır.

1.2.2.3 Emek Göçleri

Emek tarihi boyunca göç etmiĢ ve ettirilmektedir. Tarihte uzun bir süre insanlar zoraki yerlerinden ettirilmiĢ ve köle emeği olarak kullandırılmıĢtır. Ucuz insan gücünden yararlanmak her zaman cazip görülmüĢtür. Daha ucuza çalıĢacak göreli yoksul iĢgücü, emek ihtiyacı olan yerlere göçmüĢ veya göç ettirilmiĢtir. Günümüz ulaĢım, iletiĢim ve finansmanın geldiği geniĢlik seviyesi artık emeğin küresel çapta bir boyuta gelmesine etki etmiĢtir (Friedrich Ebert Stiftung Derneği, 2012: 3).

Günümüz itibarıyla dünya nüfusunun büyük bir kısmı yoksulluk sınırının altında hayatlarını idame ettirmektedir. Bundan dolayı insanlar doğdukları ve yasadıkları yerlerden çeĢitli yollarla emeğini göç ettirmektedir (Yıldırımoğlu, 2005: 2). YaĢamak ya da bağlı oldukları kesimi daha iyi Ģartlar altında yaĢatmak için göç eden insanlar, emeğini ortaya koymakta ve karĢılığını almaya çalıĢmaktadır. Bu nedenle emek göçü gerek ülke içinde çeĢitli yerlerde ve Ģekillerde değiĢiklik arz etmektedir.

(26)

1.2.2.4 Zorunlu-Gönüllü Göçler

Göç kavramının iyi kavranması açısından, gönüllü göçün ve zorunlu göçün ayrımının yapılması gerekmektedir. Çünkü göç çeĢitleri, sebepleri ve sonuçları açısından birbirinden ayrılmaktadır. Söz gelimi gönüllü göç, kentle bütünleĢme sürecine göre daha az sorunlu bir Ģekilde gerçekleĢirken, zorunlu göçte bu süreç problemli olarak karĢımıza çıkmaktadır. Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde 1980‟lerin yarısından itibaren yoğun olarak zorunlu ve kitlesel göç yaĢanmaktadır (Erkan ve Bağlı, 2005: 109).

Bir kavram olarak göç, kiĢinin yaĢadığı mekân veya çevrenin koĢulları onun yaĢamını zorlaĢtırdığında ortaya çıkar. Bireyin realiteden veya algılama yoluyla hayatının risk altında olduğunu düĢünmesiyle, yaĢadığı yeri terk etme zorunda kalması, zorunlu göçün tanımını ortaya çıkarmaktadır. Zorunlu göçte, birey iradesiyle katıldığı nüfus hareketinden, özellik ve nedenleri bakımından ayrılmaktadır. Genelde çoğu insan, savaĢ, çatıĢma, Ģiddet veya doğal afetler ve kalkınma projeleri (barajlar) vb. nedenlerle yaĢadığı yerden ayrıldığından, bu durum yoğun zorunlu göç hareketi olarak tanımlanmaktadır. Göç eden bireyler, ülkelerinde söz konusu bu harekete katıldıklarında “ülke içi yerinden olmuş nüfus”; bir ülkenin ulusal sınırlarının dıĢına çıkarak baĢka bir ülkeye gittiklerinde ise genellikle “mülteci” olarak değerlendirilirler (YüceĢahin ve Özgür, 2006: 17).

Ġnsanlık tarihiyle birlikte toplumlar bazı zamanlarda savaĢ, sürgün, afetler ve çok daha farklı sebepler dairesinde “zorunlu” olarak, bazı zamanlarda ise, daha yüksek refah koĢulları elde etmek umuduyla “gönüllü” olarak göç ettiler. Bu göçlerle kültürün maddi/manevi öğeleri de taĢındı ve farklı kültürlerden kiĢiler karĢılıklı birbirlerinin yaĢamlarını etkilediler. Ġnsanlık yeni buluĢlarla, yeni yaĢam olanaklarına eriĢim, temel ihtiyaçlara eriĢim vb. gibi konularla göçü hızlandırmıĢ bulunmaktadırlar (Yılmaz, 2014: 1685).

Gönüllü göç özelliği, bireylerin arzusuna bağlı olmasıdır, ancak bu arzuyu ortaya çıkaran, genellikle göç edilen yerdeki ekonomik, sosyal faktörlerin zorlamasıdır. Zorunlu göç, bireylerin iradesi dıĢındaki kararlarıyla sosyal, ekonomik, güvenlik konularında aldığı kararların ikame aĢamasındaki haraketliliğidir. Türkiye‟de göçlerin çoğunluğunu gönüllü göç sonucu olmaktadır. Doğu ve Güneydoğu bölgelerine baktığımızda zorunlu göçler de ağırlıklı olarak karĢımıza çıkmaktadır. Örneğin

(27)

bölgelerin yaklaĢık 30 yıldır yaĢadığı terör sonucu köy boĢaltmaları, Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) çevresinde yürütülen baraj yapımı nedeniyle ortaya çıkan zorunlu yer değiĢtirmeleridir (Erkan ve Bağlı, 2005: 110).

Zorunlu göçler maddi manevi güvenliğinin olmaması, cezalandırma korkusu, baskı ve aĢağılanma gibi sebepler sonucunda oluĢurken, böylesi bir durumla karĢı karĢıya kalan birey ya da gruplar, bu etkileri ve olumsuz koĢulları ortadan kaldırmak için baĢka yerlere yönelerek göç etmektedir. Gönüllü göç ise yenilikler yapma, macera arama veya geleceklerini teminat altına alma gibi düĢünceler ve istekler sonucunda oluĢmaktadır. Gönüllü göçlerde bireyler ya da gruplar kararı kendileri alır. Bu durumda her ne kadar zorlayan sebepler görünse de fiziki bir zorunluluk bulunmamaktadır. Göç edenler iyi bir gelecek oluĢturma, sosyal Ģartları iyileĢtirmek için nihai kararlarıyla göç ederler (BaĢel, 2003: 28).

1.3 Göç Teorileri

Göç teorileri, göç olayının sebeplerine, niteliklerine, geliĢme kademelerine, olumlu-olumsuz etkilerine göre geliĢtirilmiĢtir. Göç yaĢanan ve de göç edilen ülke, bölge ya da kentin itici ve çekici faktörlerine bağlı olarak formüle edilmiĢtir. Bu teorilerin ilki olarak, göç sosyolojisi açısından göçü doğrudan ilgilendiren ve açıklayan kuramlarla, göç ile dolaylı olarak ilgili süreçleri açıklayan teoriler gelmektedir. Göçle doğrudan iliĢkili kuramların baĢında, “Ravenstein‟ın Göç Kanunları, KesiĢen Fırsatlar Teorisi, Ġtme-Çekme Teorisi, Merkez-Çevre Teorisi, Parekh‟in Göç Teorisi Sınıflaması, Marksist Teori, Ağ Teorisi, ModernleĢme Okulu‟nun Denge Kuramı ve Bağımlılık Ekolü Kuramı gelmektedir. Göç olgusu ile dolaylı iliĢkilerin baĢındaysa, antropolojik nitelikli asimilasyon ve çok kültürlülük, etnisite, kültürlenme, kültürel değiĢme gibi kuramlar gelmektedir (Çakır, 2011: 135).

Ravenstein‟ ın kuramı, derinlik ve kuvvetli bir analizden yoksun görünmenin yanında içinde bulunduğu dönem ve sonrasındaki göç çalıĢmaları içinde önemli ilk olma niteliği taĢımaktadır. ÇalıĢmanın içeriği sanayileĢme ve kentleĢme kavramları ile inĢa edilmiĢ ve 19. yüzyılın son zamanlarındaki geliĢmeler çalıĢmanın temel dinamiklerini belirlemiĢtir. SanayileĢmeyle artan istihdam olanakları ve sanayileĢmeyle birlikte geliĢen ulaĢım ağları, insanları Avrupa‟nın içlerine ve Kuzey Amerika‟ya doğru kaydırmıĢtır. Bu Ģekilde birçok insan evlerini, topraklarını ve içinde bulunduğu yaĢam koĢullarını daha iyi bir hayat için terk edip, baĢka yerlere göç etmiĢlerdir. Böylece bir

(28)

dönemde çalıĢmasını yapmıĢ olan Ravenstein “Göç Kanunları” (The Laws of Migration) baĢlıklı makalelerinde yedi göç kanununu tartıĢmaya açmıĢtır. Bunlar; “göç ve mesafe, göç basamakları, yayılma ve emme süreci, göç zincirleri, doğrudan göç, kır kent yerleşimcileri farkı ve kadın erkek farkı” kanunlarıdır (Çağlayan, 2006: 70).

Neo-klasik makroekonomi teori, göç olgusuna yine öncü olarak sistematik teoriyi ortaya atmıĢtır. Bu kurama göre, göçler emek konusundaki arz ve talep alanından doğan coğrafi çeĢitlilikte yatmaktadır. Emek fazlalığını elinde tutan uluslar, düĢük bir ücret piyasasına sahiptir; buna karĢın sermayeye kıyasla sınırlı bir emek piyasasına sahip olan ülkelerin ücret seviyesi yüksektir. Ücret çeĢitliliği açıklıklarından kaynaklı düĢük ücretli iĢçiler, ücreti yüksek uluslara göç etmektedir. Bu sosyo-demografik hareketin sonucunda, emek açısından zengin uluslarda emek piyasası daralmakta, ücretler yükselmekte, buna karĢılık sermaye zengini ülkelerde ise ücretler düĢmekte ve böylece bir denge oluĢmaktadır. Bu durum da, makro teoriye göre, uluslararası ücretler ve istihdam koĢullarındaki farklılıkların göçün temel nedeni olarak ileri sürülmektedir. Aynı zamanda uluslararası göç hacminin ücret farklılıklarının boyutuyla alakalı bir durum olduğunu göstermektedir (Güllüpınar, 2012: 57-58).

Neo-klasik mikro teorisi kiĢilerin faydayı maksimize ettiğini varsaymaktadır. Buna göre kiĢiler yaĢam koĢullarını maksimum edebilecekleri refah bir ülke araĢtırırlar. Bireylerin mali kaynakları, göç alma rekabeti içindeki ülkelere uyguladığı göç düzenlemeleri, kaynak ülkenin iç göç düzenlemeleri bu araĢtırmayı kısıtlamaktadır. Bireyler, göç teklifi yapmada rekabet içerisindeki göç alan ülkeleri karĢılaĢtırır ve içinden bir ülke seçerler. Bu da piyasada bilgi toplayan bireyleri doğdukları ülkede kalmanın daha avantajlı olduğu düĢüncesine sevk eder ve aynı zamanda bazı bireylerde de diğer ülkelere gitmenin daha kazançlı olacağı sonucuna yönlendirir (Borjas, 1989: 461).

Mikro düzeyde Todaro ve Borjas tarafından 1960 ve 1970'lerde geliĢtirilen Neoklasik göç teorisi, insanların bölgelerarası farklılıklara bağlı göç ederek tepki göstermesinin sebeplerini araĢtırmaktadır. Bu Ģekilde göç, yüksek ücret sunan yerlere giderek yaĢam standardını yükseltmek isteyen bireylerin aldıkları rasyonel kararların sonucu olarak ortaya çıkar (Toksöz, 2006: 17). Chiswick (2000) göre, göçmenler artı yönlü olarak kendiliğinden seçilir, bu bağlamda vasıflıların göç etme imkânları daha yüksektir. Çünkü göç eden bireylerin bu hareket sırasında sahip oldukları sermaye ve

(29)

yatırımla daha yüksek kazanç elde edeceklerini ileri sürdüğünü bu teoriye göre göçte belirleyici olan bireyin hedef ülkenin iĢyerindeki kazancı hesaplama biçimidir. Bu hesaplar da; yaĢ, tecrübe, öğrenim, medeni durum ve yetenek-yeterlilik olarak karĢımıza çıkmaktadır.

Lewis yaklaĢımı olan düalist (ikili) yaklaĢım, geliĢmekte olan ülkelerin kalkınmasını, tarımsal kesimde bulunan sınırsız emek arzını sanayiye kaydırmak ve istihdam etmekte görmektedir. Tarımdaki gizli iĢgücü veya iĢgücü yığınının sanayiye transferinin, kent ücreti ile köyde kazanılan geçimlik ücret arasındaki farkıyla gerçekleĢeceğini savunmaktadır. Kentteki ücretin köydeki ücretten daha fazla olması dolayısıyla köydeki emek göçünü kente kaydıracağını ve bu geliĢmenin doğal Ģartlarla gerçekleĢmezse devlet eliyle gerçekleĢeceğini savunmaktadır (BaĢel, 2003: 16).

Lewis (1966) uluslararası göçün, geliĢmiĢ ve geliĢmekte olan ülkelerdeki iĢgücü piyasa dengesizliğinin ve ücret farklılıklarının bir sonucu olarak ortaya çıktığını savunur. Bu görüĢe göre, iĢgücü arz ve talebi arasındaki ücret dengesizlikleriyle sonuçlanan zengin ve yoksul ülkeler arasındaki emek ve sermaye kaynaklarında görülen faktör çeĢitliliğinden oluĢmaktadır. Bu çeĢitlilik de, yoksul ülkelerden zengin ülkelere doğru göçü ortaya çıkarmaktadır. Yoksul ülkeler, sermayeye göre daha fazla iĢgücü arzına sahipken ekonomisi iyi ülkeler iĢgücüne göre daha fazla sermaye arzına sahiptir. Bu da iĢgücünün zengin ülkede yoksul ülkeye kıyasla daha yüksek ücrete sahip olmasına sebebiyet verecektir. Bu da yoksul ülkelerden zengin ülkelere göç akıĢını tetiklemektedir. Kuramın en belirleyicisi, uzun dönemde göç alıp-verme yoluyla iĢgücü maliyetlerinin kendiliğinden dengelenmesidir. Uluslararası ücret dengesini sağlayan çok uluslu bir ücret dinamiği bulunmakta ve uluslararası dengeye göç akıĢının yönü değiĢtiği anda ulaĢılmaktadır (Robinson, 2005: 4-5).

Lee‟nin 1966 tarihli A Theory of Migration makalesinde gösterdiği itme-çekme teorisine göre, göçe neden olan etmenler dört baĢlık altında toplanmaktadır. Bunlar: yaĢanılan yerle ilgili, gidilmesi düĢünülen yerle ilgili etmenler, engeller ve bireysel etmenlerdir. Teoriye göre hem yaĢanan yerin hem de gidilecek yerin itici-çekici unsurları bulunmaktadır. Bireysel koĢulların etkisiyle, bu unsurlar arasında seçimin yapılması göç kararında etkili olmaktadır. Ġtme-çekme teorisinde, refah seviyesi yüksek, endüstrileĢmiĢ ülkelerin; kendi ülkelerinde iĢ bulamayan ya da çok düĢük ücretlerle sosyal güvenlikten yoksun çalıĢan iĢgücüne çekici geldiği tezi kabul edilmektedir.

(30)

ĠĢgücü göçü açısından bakıldığında, yaĢanılan ülkenin çalıĢma koĢulları itici etmenleri, göç edilecek ülkenin vaat ettiği çalıĢma koĢulları da çekici etmenleri oluĢturmaktadır (Aksoy, 2012: 295).

ModernleĢme ve GeliĢme Kuramı, iĢçi gönderen ülkenin kalifiye olmayan iĢçilerini göçe katarak iĢgücünü aktif hale getirdiğini ve iktisadi rahatlık sağladıklarını, göçmen iĢçilerin ulus ötesinde öğrendikleri mesleki ve teknik bilgi-becerilerini ülkelerine döndüklerinde ülkesinin geliĢmesine katkı sağlayacağını ve toplumsal değiĢmeyi hızlandıracağını belirtmektedir. Merkez-Çevre Kuramı ise, iĢçi göçünün kalifiye olmayan iĢgücünü kapsamadığını, daha çok yarı kalifiye iĢçiyi kapsadığını, iĢçilerin gittikleri ülkelerde edindikleri tekniklerini, becerilerini ve tasarruflarını ülkesinin ekonomisinin geliĢmesinde kullanamadıklarını ve gittikleri toplumun değerlerinden çok az etkilendiklerini belirtmektedir (ġahin, 2001: 61).

1.4 Türkiye’de Göçün Dönemsel Hareketleri

Göç, toplumsal alanda önemli bir rol oynadığından, sosyal bilimcilerin büyük bir kısmı tarafından “toplum amaçlarına ulaĢmasında bir araç” veya insanın kaynaklarına iliĢkin üretimi arttırmak amacıyla yapılan bir “yatırım türü” olarak görülmektedir (TopbaĢ, 2007: 1).

Göç hareketleri, birtakım sosyolojik ve ekonomik özelliklerin dengelenmesinde önemli Modern dönemler de göçün bireyler için kaçınılmaz olduğu gerçeğine iĢaret edercesine, göç hareketlerinin varlığını çeĢitli Ģekillerde sürdürdüğü dönemler olarak ortada durmaktadır. Özellikle, sanayileĢme sonucunda oluĢan kentleĢme hareketleri; 20. yüzyılın savaĢları, ekonomik ve sosyal engeller, kültürel yıpranmalar ve diğer birçok faktörler, göçün kitleler acısından bir çıkıĢ yolu olarak göründüğü bir durum ortaya çıkarmıĢtır. Bireyler veya kitleler, bulundukları yerlerdeki olumsuz koĢullardan kurtulma ve yeni yerin avantajlarına sahip olma açısından göçe sarılmaktadır (TaĢçı, 2009: 178).

Tarihsel süreç olarak göç, endüstrileĢme, ekonomik geliĢme ve kentleĢmeyle aynı doğrultuda geliĢen bir kavramdır. BAÜ‟ de sanayi devrimi sonucunda, modernleĢme, endüstrileĢme ve ekonomik büyümeyle kentleĢme de artmıĢtır. GeliĢmekte olan ülkelerde ise bu süreç halen devam etmektedir. Kırsal alanda yaĢayan toplumunun çözülmesi, sanayileĢme süreçleri ve bu süreçlerde kentler ve bölgeler

(31)

arasında ortaya çıkan geliĢmiĢlikle iliĢki kurularak değerlendirilen göç olgusu; nüfus artıĢı, iĢsizlik, topraksızlık ve gelir yetersizlik gibi olumsuzluklarla az geliĢmiĢ ülkelerde yerini güncel olarak korumaktadır (Bahar ve Bingöl, 2010: 44).

Ekonomik, toplumsal, siyasal ya da çevresel birçok nedenden dolayı kiĢiler, yaĢamlarının geri kalanını ya da belirli bir kısmını zorunlu veya gönüllü olarak, bulundukları yerlerden ayrılarak göç durumunda kalmaktadır. Bu Ģekilde göç kavramı oluĢmaya baĢlamıĢtır (Tilbe, 2015: 458). Ġç göçü dört dönem altında ele almak mümkündür. Bunlar; Cumhuriyetin kurulmasıyla baĢlayan 1923-1950 yıllarını kapsayan dönem, 1950-1960 dönem, 1960- 1980 dönemi ve son olarak 1980‟ den bu güne kadar olan göç dönemleridir.

1.4.1 1923-1950 Dönemi Göç

Tablo 1: Türkiye'deki Toplam Nüfusun ve Kent/Köy Nüfus Ġçindeki Yeri Sayım

Yılları

Toplam Nüfus

Kent Nüfus Kırsal Nüfus Erkek Nüfus Kadın Nüfus Yıllık Nüfus ArtıĢı (%0) 1927 13.648.270 3.305.879 10.342.391 6.563.879 7.084.391 -- 1935 16.158.018 3.802.642 12.355.376 7.936.770 8.221.248 21,1 1940 17.820.950 4.346.249 13.474.701 8.898.912 8.922.038 19,6 1945 18.790.174 4.687.102 14.103.072 9.446.580 9.343.594 10,6 1950 20.947.188 5.244.337 15.702.851 10.572.557 10.374.631 21,7

Kaynak: DĠE (1996), Ġstatistik Göstergeler (Statıstıcal Indıcators) 1923-1995, s.6.

Tablo 1‟ den de anlaĢılacağı üzere bu dönem itibariyle Türkiye‟deki nüfusun çoğunluğu kırsalda yaĢamaktadır. Bu nedenle dönem içi temel alındığında kayda değer bir göç söz konusu olmadığı için istatistiklere yansımamaktadır. Nispi oranda yapılan göçler de sosyal, ekonomik ve siyasi anlamdan öte daha çok evlilik, hizmet ve görev içi atama Ģeklinde görülmüĢtür. Bu dönemde sanayileĢmenin olmaması ve dünya savaĢların meydana gelmesi ĢehirleĢmeyi olumsuz yönde etkileyerek kırsal alanda yaĢayan bireyleri göç etmesine olumsuz yönde etki etmiĢtir. Kırsal alanda yaĢayan bireyler daha çok zirai ve hayvancılıkla uğraĢmaktadır. Göçün olmamasını etkileyen en önemli

(32)

nedenlerden biri de kuĢkusuz toplam nüfusun az olmasıdır. Bununla birlikte geliĢmeyen haberleĢme ve ulaĢım gibi göçe etki eden nedenlerinde olmaması göçü olumsuz etkilemiĢtir. Türkiye‟nin toplam nüfusunun sayım yıllarında arttığı görülmektedir. Cumhuriyetin baĢlangıcından 1950‟li yıllara kadar, doğal bir artıĢ gösteren nüfus çoğunlukla oluĢum gösterdiği yerde kalmıĢtır. Ancak kırsal alanlarda tarımın sürekli değiĢmesi ve geniĢlemesiyle kent alanlarına küçük çapta göç yaĢanmıĢtır.

Sanayi anlamında geliĢmiĢ ülkelerde 18. yüzyılın sonlarına doğru baĢlayan kentleĢme ve buna bağlı olarak göç serüvenleri, geliĢmekte olan ülkelerde 1950‟li yıllardan sonra gündeme gelmiĢtir. Ülkemizde de 1923‟ten 1950‟li yıllara kadar, güçlü sanayileĢmenin olmaması ve buna bağlı olarak bir kentleĢme ve göç hareketine rastlanmamaktadır (Öztürk ve Altıntepe, 2012: 1591).

1923-1950 yıllarının ilk dönemlerinde belirgin bir göç hareketliliği yaĢanmamıĢtır. Bu dönemde kırdan kente ve kentten kente cılız bir göç söz konusudur. Bunlar; evlilik için göç edenler, memur tayini dolayısıyla göç edenler ve okul eğitimini tamamlama gibi koĢullar iç göçe neden olan koĢullar içerisinde sayılabilir (Özdemir, 2012: 3). 1923-1950 döneminin temel özelliği, ülkenin bütününde bir kentleĢme olgusunun yaĢanmamasıdır. Bu dönemde önce Ġstanbul‟a sonra Ankara ve nispeten Ġzmir‟e göç olmuĢtur. Ancak bu göç hareketi kırsal kesimde çok fazla nüfuz azlığına ve kentlerde nüfusun artmasına neden olmamıĢtır (IĢık, 2005: 61).

1950‟li yıllarda artan nüfus ile beraber toprağın paylaĢtırıldığı, ölüm ve doğum oranlarının yüksek olduğu ve göçün olmadığı ve toplu düzendeki yaĢam döngüleri toprakla devletle var olan dengeler etrafına sürmüĢtür. 1945 ile 1950 yılları, ikinci dünya savaĢından sonra tarımda izlenen politikalar, tarım arazilerin geniĢliği, ailelerin iĢgücünün oluĢması için çocuk nüfusunu arttırması ve Marshall planları ile gerçekleĢen tıbbı yardımlar ve çocuk ölümlerinin azalması Türkiye‟de nüfusu artıĢını hızlandırmıĢtır. YaĢanan bu süreçler kırdan kente göçe yöneltmiĢtir (Yıldırım, 2014: 26).

1.4.2 1950-1960 Dönemi Göç

1950 ve 1960 yılları arasında üç milyon nüfusun göç ettiği tahmin edilmektedir. Bu göç olgusu daha çok kırsal alanlardan kentlere doğru yaĢanmaktadır. Bunun temel

(33)

nedenleri arasında cumhuriyetçi dönem sonrası sanayileĢme ve batılılaĢma ögeleri yer almaktadır (Ġçduygu vd, 1998: 220).

Tablo 2: Sayım Yıllarına Göre Türkiye Kır/Kent Nüfusu Göç Verileri Sayım Yılları Toplam Nüfus Kentsel Nüfus Kırsal Nüfus Kır-Kent Göçü (Net) DıĢ Göç (Net) 1000 % 1000 % 1950 1955 24.064.763 6.927.343 17.137.420 904 55 130 8 1955-1960 27.754.820 8.859.731 18.895.089 964 51 50 3 Kaynak: Devlet Ġstatistik Enstitüsü, (DĠE), 2001, s.5

1950- 1960 döneminde tablo 2‟den de anlaĢılacağı üzere kentsel nüfus artmaktadır. Bu artıĢın temel nedeni toplam nüfus içindeki doğal artıĢın yanında kırsal alanlardan yapılan nispi göçlerdir. SanayileĢmenin öne çıkması ve ĢehirleĢmenin geliĢmesi kırda yaĢayan kesimi kentlere çekmiĢtir. DĠE‟nin (1995) yayımladığı verilere göre o dönem itibariyle kırdan kente göç 1950-55 yılları için binde 904 ve %55 olarak gerçekleĢmiĢ ve 1955-60 yıllarında ise bu oran yine binde 964 ve %51 olarak artıĢ göstermiĢtir. Bunun yanında nispi oranda da olsa yurt dıĢı göçü yaĢanmıĢtır bu oranlar söz konusu dönemler için 1950-55 yılları için binde 130 ve %8 ve 1955-60 yıllarında ise binde 50 ve %3 gerçekleĢmiĢtir.

1950‟li yıllar, Türkiye‟nin kentleĢme ve yerleĢme tarihi açısından iktisadi oluĢumunda, toplumsal endekslerinde derin izler bırakan köyden kentlere göçün baĢlayıp, zirveye çıktığı ve aynı zamanda durağanlaĢtığı bir dönemin baĢlangıcıdır (Ġçduygu ve Ünalan, 1997: 25). KentleĢmenin son derece hız kazandığı bir dönemdir. Türkiye‟de kentleĢme nüfus artıĢ hızı yanında özellikle 1950‟lerde baĢlayan endüstrileĢme, tarımda makineleĢme, ulaĢım olanaklarının artması ve kentin çekici yönü iç göçü bu dönemde hızlandırmıĢtır. Ayrıca bu dönemde tarımda makineleĢme sonucu görülen gizli iĢsizlik iç göçün temel nedenini oluĢturmaktadır (PiĢkin, 2010: 47).

1950‟li yıllardan sonra Türk toplum sisteminde önemli değiĢikliler gözlenmektedir. Kırsal alanlarda toprağa bağlı yaĢayan bireyler, kentlere göç ederek, kısmen fabrikalar, büyük bir kısmı marjinal iĢler yani kırsal alandan göç eden bireyler için iĢportacılık, seyyar satıcılık, inĢaat gibi yeni iĢlerde çalıĢmaya baĢlamıĢtır. Kırsal

Referanslar

Benzer Belgeler

En basit (ilkel) şekil olarak kabul edilen göç tipinde göçmenler yumurtlamak üzere üreme bölgelerinden yeni alanlara göç eder ve kısa bir süre sonra da ölürler.. Bu

 Sosyal güvenlik sistemleri arasındaki temel fark, yardımların evrensel olarak mı yoksa seçime göre mi yapıldığıdır... Evrensel

Liu performed quality control, imputation and GWAS association analyses for European discovery and validation cohorts, and performed final statistical and bioinformatics

Klor sübstitüentli kalkon bileşiklerinin 4 polimeri ile reaksiyonundan elde edilen polifosfazenlerin (4b (2-kloro), 4c (3-kloro) ve 4d (4-kloro)) dielektrik sabitinin

Duygu İnegöllü: Şunu da eklemek gerek, bu sınır dışı kararlarıyla şöyle bir sömürü düzeninin içine atılmış oluyor kişi: Zaten çok düşük

Sosyal politikayı başka bir açıdan ele alan bu raporlarda, insanları çalışırken ödedikleri primler karşılığında sosyal sigorta sahibi yapan yaklaşımdan farklı

Batılı pek çok örnekte olduğu gibi İstanbul'da da göçmen emeğinin piyasaya sunulduğu ve acil ekonomik gereksinimlerin karşılandığı yerler olarak kentin eski ve

Fevkalade teftiş memurlarından biri olup Gümüşhane sancağını da denetleyecek olan Ali Rıza Efendi Haziran 1816 doğumlu olup eski Burdur Mutasarrıfı Bursalı