• Sonuç bulunamadı

3.2. Göç ve Yoksulluk ĠliĢkisi

3.2.1. Kırsal ve Kentsel Yoksulluk

Kırsal ve kentsel yoksulluk, yoksulluğun mekânsal bir tanımlamasıdır. Tarım üretimini gerçekleĢtirecek toprağa sahip olmama ve ucuz emek olan kırsal yoksulluğun temelinde topraksız olan ve vasıflı olmayan iĢçiler bulunmaktadır. Kırsal yoksulluk, geçinme imkânını ve umudunu yitiren bireylerin kente göç etmesi ile kentsel yoksulluğun kaynağını oluĢturmaktadır. Kırsal yoksulluk kentsel yoksulluktan daha yaygın bir yoksulluk türü olarak karĢımıza çıkmaktadır. Kırsal yoksulluk fazla olması kentlere göçü beslemekte ve kentsel yoksulluğun artmasına zemin hazırlamaktadır (Topgül: 2013: 282).

KentleĢme, kent sayısının ve kentlerde yaĢayan nüfusun çoğalmasını anlatan bir kavram olarak tanımlanabilmektedir. KentleĢme olgusu, sadece nüfus hareketi olarak algılanmamalıdır. Çünkü bu kavram bir toplumun ekonomik ve toplumsal yapısındaki değiĢmelerden doğmaktadır. KentleĢme, ekonomik ve endüstri geliĢmeye bağlı olarak kent sayısının artması ve günümüz kentlerin oluĢmasını sağlayan toplum içindeki örgütlenme, iĢbölümü, uzmanlaĢma, insan davranıĢlarında ve iliĢkilerinde kentlere özgü değiĢikliklere neden olan nüfus (göç) hareketleridir (KeleĢ, 2002: 21-22). Kırsal yoksullukta çoğu zaman, bağımsızlık, güvenlik, öz-saygı, sosyal kimlik, sosyal iliĢkilerin sıklığı ve sağlamlığı, karar alma özgürlüğü, hukuki ve siyasi haklar gibi beklentiler ve yoksunluklar üzerinde durulur. Kentsel yoksullukta ise, gelir ve tüketimin niceliksel beklentilere ve yoksunluklara değinilmektedir (AktaĢ, 2007: 59).

Kırsal yoksulluğun kentsel yaĢama geçiĢ yapmasıyla, kentlerde gelir ve sosyal eĢitsizlikler ortaya çıkmaktadır. Bir bölgenin bir kısım kaynaklardan yoksun oluĢu, kentin görece dengesizliği, düzensizliği ve bozulan fonksiyonelliği, ayrıca sosyal etkinlik ve kurumsal açıdan da yetersizliği kentsel yoksulluğu doğurmuĢtur (Erdugan, 2010: 12).

TÜĠK‟ e göre 2009 yılı itibarı ile nüfusun %0,48' lik kısmını oluĢturan 339,191 kiĢi açlık sınırının altında yaĢamaktadır. Ocak 2011'de açıklanan verilere göre Türkiye'de yoksulluk oranı %18,8'dir, yani 12 Milyon 751' bin kiĢi yoksuldur. Bu oran kent ve kır olarak ayrıĢtırıldığında kır yoksulluğu %38,69 (8 milyon 432 bin kiĢi) gibi yüksek bir rakama ulaĢmaktadır. Kent yoksulluğu ise %8,86 (4 milyon 318 bin kiĢi) olarak gerçekleĢmiĢtir (TUĠK, 2009).

KentleĢme, sanayileĢme, modernleĢme, küreselleĢme gibi birtakım süreçlere paralel olmak kaydıyla, Türkiye nüfusunun bölgesel dağılımında önemli değiĢiklikler yaĢanmıĢtır. Bunlar nüfus artıĢ hızına ve hareketlerine bağlı olarak gerçekleĢmiĢtir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki doğurganlık hızının yüksekliğine rağmen, bu bölgelerden baĢka bölgelere, özellikle Marmara bölgesine doğru yaĢanan göçler nedeniyle toplam nüfus içindeki paylarında önemli artıĢlar olmamıĢtır (Kocaman, 1998: 52).

Türkiye‟de yoksulluğun ve gelir eĢitsizliğinin artmasında etkili olan bazı nedenler içerisinde metropol kentlerde gerçek ücretlerin düĢmesi, gelir dağılımında ortaya çıkan büyük kayıplara dayalı olarak eski orta sınıfın giderek sosyal ve ekonomik statüsünü yitirmesi ve 1990 sonrasında kentlere göç etmiĢ fakat önceden göç edenler kadar kentteki olanakları kullanamayan yeni kent yoksullarının ortaya çıkması sıralanabilmektedir (Yılmaz, 2009: 36).

1950‟lerde ülke nüfusunun ancak dörtte biri kentlerde yaĢarken, bu oran günümüzde %60‟ın üzerine çıkmıĢtır. 2007 yılında yapılan hane halkı istatistik bilgilerine göre ülkemizdeki nüfusun %63‟ü kentlerde, %37‟si kırsalda yaĢamaktadır. Plansız ve yoğun bir Ģekilde yaĢanan göçler ile kentlerde planlı bir geliĢme sağlanması mümkün olamamaktadır. 1950‟li yıllarda baĢlayan sosyo-ekonomik değiĢiklikler neticesinde kırsaldaki yerleĢkelerden kentlere doğru gerçekleĢen iç göç, kırda yaĢanan yoksulluğun kentlere taĢınmasına ve yoksulluğun sadece Ģekil değiĢtirmesine neden olmuĢtur. Kentlerdeki sosyal dıĢlanma ve yoksulluk etrafında geliĢen toplumsal sorunlar, yoksulluğun kırdan-kente geçiĢin bir sonucudur (Bayındırlık ve Ġskân Bakanlığı, 2009: 15).

Türkiye Cumhuriyeti, 1950‟lere kadar köyün modernizasyonu, madenlerde çalıĢtırılmak üzere kitlelerin topraktan koparılıp iĢçi haline dönüĢtürülmesi, kuraklık, heyelan veya deprem sonucu ortaya çıkan zorunlu göçlerin iĢaret edilen bölgelere doğru aktarımı ve 1934 Ġskân Kanunu ile birlikte birtakım grubun iskânı gibi konularla ilgilenmiĢtir. Bu dönemde köyden kente net iç göç 214.000 Ģeklinde gerçekleĢmiĢtir. 1950-1985 yılları arasında Türkiye nüfusunun köyden kente doğru akarak harmanlandığını söylemek mümkündür. Türkiye 1950-1955 arası köyden kente net iç göç 904.000, 1965-70 arası 1.939.000, 1975-80 arası 1.692.000 ve 1980-85 arası ise bir sıçrama göstererek 2.582.000 olmuĢtur. Bu noktada vurgulanması gereken diğer bir

nokta, 1950-1985 arasında gerçekleĢen iç göçün sadece köyden-kente doğru olmadığı aynı zamanda kentten-kente doğru da yaĢanmıĢ olmasıdır (Kaya, 2012: 37).

Türkiye‟nin özellikle 1980‟lerden sonraki dönemde yaĢadığı ülke içi sorunlar, bölgesel farklar ve etnik sorunlarla bütünleĢen göç olgusu, bir yanda “mağdur” diğer yanda “suçlu” ya da “sosyal problem” olarak algılanacak göçmenleri kentsel yaĢamda hızla görünür kılmıĢtır. Ancak Burada da karĢımıza çıkan yeni kent yoksulları, onların karĢı karĢıya kaldığı alt yapı sorunları, içinde bulundukları ekonomik ve sosyo-kültürel açmazlar göz ardı edilemez bir boyuta ulaĢmıĢtır (Kaya, 2012: 38).

Kent yoksulu, kentleĢmesini büyük ölçüde kırdan-kente göç üzerinden gerçekleĢtirmiĢ ülkelerde kent yoksulu ile gecekondu büyük ölçüde özdeĢleĢmektedir. 1980‟lerden itibaren ülkenin küçülmesi ve buna bağlı kamu sektöründe istihdamın kısıtlanması, reel ücretin azalması ve yaĢanan krizlerle iĢ piyasasının durgunlaĢması sonucunda kent yoksulları, giderek geçici, güvencesiz ve düĢük ücretli iĢlerde çalıĢma zorunda kalmıĢlardır. Bir baĢka olumsuz sonuç ise kent yoksulları arasında kiracılığın hızla artmasıdır. Ayrıca kent yoksulu ile ilgili toplumdaki hâkim imaj giderek “cahil köylü” den çok “kentle bütünleĢme niyetinde olmayan, topluma karĢı tehlike oluĢturan, suça yatkın Öteki” olmaktadır (Bayındırlık ve Ġskân Bakanlığı, 2009: 15). Bu neden ve sonuçlar ıĢığında göç sonucu kırsal kesimden göç eden birey ve ailelerin yoksulluğu derinleĢtirmekte ve toplumdan dıĢlanmalarını kaçınılmaz kılmaktadır.