• Sonuç bulunamadı

KONU 3/ÜNİTE: 9. Yoksulluk, Refah ve Toplumsal Dışlanma

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "KONU 3/ÜNİTE: 9. Yoksulluk, Refah ve Toplumsal Dışlanma"

Copied!
56
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

KONU 3/ÜNİTE: 9.

Yoksulluk, Refah ve Toplumsal Dışlanma

Yoksulluk Nedir?

(2)

Yoksulluk nedir?

Yoksulluk, neredeyse insanlık tarihi kadar eski bir olgudur.

Ancak, yoksulluğun “ne”

olduğu hakkındaki

tartışmalar, sonlanmış değildir.

Farklı yaklaşımlar ve disiplinler, yoksulluğu farklı biçimlerde

tanımlamaktadırlar.

(3)

Mutlak Yoksulluk/Göreli Yoksulluk

Yaygınlıkla kabul edilen bir ayrım, yoksulluğu iki biçimde tanımlar: Mutlak ve göreli yoksulluk.

Mutlak yoksulluk, fiziksel varlığı sürdürmek için

gereken temel ihtiyaçların karşılanıp karşılanmadığı sorusuyla ilişkilidir: Eğer bu temel ihtiyaçlar

karşılanamıyorsa, mutlak yoksulluktan söz edilir.

Göreli yoksulluk, “temel ihtiyaçlar”ın kültürel olarak

belirlendiği, dolayısıyla da evrensel bir temel ihtiyaç

sepetinin olamayacağı varsayımına bağlıdır. Buna

göre, belirli bir toplumda “temel” sayılan ihtiyaçların

karşılanamaması, yoksulluk demektir.

(4)

Günde bir doların altı...

Mutlak yoksulluk, genellikle temel ihtiyaçların fiyatı

üzerinden belirlenir ve günde bir doların

altında gelir, mutlak yoksulluk işareti olarak kabul edilir.

Ancak bu ölçüt, pek çok eleştiriyle

karşılaşmaktadır.

(5)

“Temel ihtiyaç” nedir?

 Temel ihtiyaçlar, toplumdan topluma

değişebildiği gibi, zaman içinde de değişir.

 Evin içinde akar su bulunması günümüzde temel bir ihtiyaç olarak kabul edilmektedir

ama bundan yetmiş yıl önce, evinde akar su

bulunanlar, azınlıktaydılar.

(6)

Yoksunluk indeksleri

Her ne kadar

tanımlanmasında güçlük olsa da, yoksulluğu

gördüğümüzde tanırız.

Sosyologlar, yoksulluğu belirlemek amacıyla

yoksunluk indeksleri

üretmişlerdir.

(7)

Resmi yoksulluk ölçümleri

Devlet Planlama Teşkilatı tarafından hazırlanan 9.

Kalkınma Planında belirtilen yoksulluk verileri, 2002- 2004 yıllarında yapılan araştırmaları temel alır ve

buna göre Türkiye’de kırsal yoksulluk 2002’de %35.5 iken, 2004’de %40’a ulaşmıştır.

2005 yılında Türkiye’de 10 bin kişi günde 1 doların altında kazanmaktaydı.

623 bin kişi açlık sınırının altında yaşıyordu (4 kişilik bir aile için aylık 190YTL)

14 milyon 681 bin kişi, yoksulluk sınırının altında

yaşıyordu (4 kişilik bir aile için 487YTL)

(8)

Dört çocuktan biri

(9)

Öznel yoksulluk ölçümleri

 Pek çok araştırmacı, yoksulluğun yalnızca gelire göre ölçülmesini doğru bulmaz.

 Kişilerin kendilerini yoksul hissetmelerine neden olan pek çok yoksunluk, farklı

bileşenlerin işin içine katılması gerektiğini göstermiştir.

 Nitekim, Birleşmiş Milletlerin “insani gelişim

endeksi” de aynı yaklaşımı benimser.

(10)

İnsani Gelişme Endeksi

 Bu endeks, yalnızca geliri değil, beklenen ömür uzunluğu, okur yazarlık, eğitime

ulaşma, bebek ölümü gibi pek çok ölçütü hesaba katarak üretilen bir ölçüttür.

Günümüzde kalkınma (ya da gelişme)

ölçütlerinin başında, HDI gelmektedir.

(11)

İnsani Gelişme Endeksi (HDI)

 2007 İnsani Gelişme Endeksine göre bir kaç ülke:

İzlanda/Norveç 0.987

Uruguay 0.852

Suudi Arabistan 0.812

Çin 0.777

Türkiye 0.775

Filipinler 0.771

(12)

Rakamlar ve gerçekler

 Ulusal ekonomi temel alınarak yapılan ölçümler, ortalamayı gösterir.

 Oysa kaynakların dağılımındaki eşitsizlikler, gelişmiş ülkeler içinde de yoksulluğun

varolabilmesinin nedenidir.

 1980’ler ve 90’lar boyunca bütün dünyada

uygulanan neoliberal politikalar, orta ve üst

sınıflar için fırsatların (ve gelirlerin) artışı

anlamına gelmiş, ancak alt sınıflar için

yoksullaşmayla sonuçlanmıştır.

(13)

İşsizlik: Yoksulluğun en önemli nedeni

Yoksulların kimler olduğu sorusu,

yanıtlanması güç bir sorudur.

Ama bazı kesimlerin

yoksulluk içinde yaşama ihtimali fazladır.

Bunların başında,

işsizler gelir...

(14)

“Çalışan yoksul”

Yoksulluğun her zaman işsizliğe bağlı

olmadığını bize anlatan bir kavram, “çalışan

yoksul” kavramıdır.

Çok düşük ücretle ve sosyal güvenlik

sisteminin dışında

çalışan geniş kesimler,

çalışan yoksullardır.

(15)

Yaşlılık

Yaşlılık da yoksulluk ihtimalini artıran bir etkendir.

Dünyanın her yerinde,

mutlak yoksulların bir

bölümünü yaşlı insanlar

oluşturur.

(16)

Kurumsal destek

Yaşlılara yönelik kurumsal desteğin bulunmaması, onları aile ve akrabalarına bağımlı kılmaktadır.

Bu da yaşlı

yoksulluğunun önemli

bir nedenidir.

(17)

Çocuklar

Dünyadaki en yoksul kesimin %75’i, kadın ve çocuklardan oluşur.

Çocuk yoksulluğu,

yüksek işsizlik oranları, tek ebeveynlilik gibi

etkenlere bağlıdır.

(18)

Yoksulluk ve yaşam beklentisi

Yoksulluk koşulları, doğumdan itibaren yaşam beklentisini düşüren en önemli etkendir.

Doğumda düşük ağırlık, bir yaşına varmadan

ölme, kazaya uğrama, yetersiz beslenme gibi ihtimaller, yoksul

çocuklar için daha

fazladır.

(19)

Yoksulluk ve eğitim

Yoksulluk, sağlık ve eğitim haklarından yeterince

yararlanamama

nedeniyle, bir döngüye dönüşmektedir:

Yoksulluk döngüsü...

(20)

Etnik azınlıklar

(21)

Yoksulluğu nasıl açıklayabiliriz?

 Yoksullukla ilgili açıklamalar, iki temel eksende yapılır:

- Yoksulluğun yoksulların kendi

yetersizlikleri/eksikliklerinden doğduğunu söyleyenler (Kurbanı suçla)

- Yoksulluğun yapısal nedenlerini araştıranlar

(sistemi suçla)

(22)

Kurbanı Suçla

 Yoksulluğun yoksulların kendi özelliklerinden kaynaklandığı düşüncesinin uzun bir tarihi

vardır.

 Yoksulların beceri yoksunluğu, ahlaki zayıflık, yeteneksizlik gibi nedenlerden ötürü başarısız oldukları fikri, ondokuzuncu yüzyılın sosyal

politikalarının ana fikriydi.

 Bu fikir, 1980’lerin atmosferinde bütün

dünyada yeniden güç kazandı.

(23)

Zavallılara yardım!

19. yüzyılın sosyal politika anlayışı,

toplumsal sorunların azaltılması için yoksul insanlara yardım etmek gerektiği fikrine

dayalıydı.

Bu yardım, merhametli, ileri görüşlü ve

sorumluluk duygusuna

sahip kişiler tarafından

yapılacaktı...

(24)

“Yoksulluk Kültürü”

Oscar Lewis, yoksulluğu bireysel başarısızlığa değil ama

toplumsallaşma koşullarına bağlar.

Lewis’e göre, yoksulluk içinde toplumsallaşan çocuklar, bunu bir tür kader olarak

benimserler.

(25)

Yoksulların kültürü

Yoksulların içinde

toplumsallaştıkları ve ürettikleri kültürün

anlatıldığı etkileyici bir

eser, Latife Tekin’in

Berci Kristin Çöp

Masalları isimli

romanıdır.

(26)

Bağımlılık Kültürü

 Amerikalı sosyolog Charles Murray, kendi istekleri dışında yoksulluk döngüsüne giren insanlar dışında, devletin sosyal yardımlarına güvenerek çalışmadan yaşamayı alışkanlık haline getiren insanlar da olduğunu söyler.

 Ona göre, bu tür insanlar, çalışma şevkinin olmadığı bir alt kültür yaratırlar.

 Refah devleti uygulamaları, bu tür insanlar

yarattığı için, olumsuzdur.

(27)

Neoliberal politikalar

“Bağımlılık kültürü” fikri, 1980’lerden itibaren güç kazanan neoliberal

politikaların da ideolojik arkaplanını oluşturur.

Devletin sosyal harcamalarının

kısılmasının insanları daha çok çalışmaya

teşvik edeceği, böylece toplumsal refahın

artacağı söylenir.

(28)

Yoksulluk gerçekleri

 Ancak bu savları doğrulayacak herhangi bir bulgu yoktur.

 Devletin sosyal harcamalarını azaltması,

insanları çalışmaya teşvik etmemiştir, tersine,

yoksulluğu ve yoksul sayısını artırmıştır.

(29)

Sistemi suçla

 Yoksulluğun açıklanmasında ikinci eksen, gelir dağılımı ve kaynakların yeniden

dağıtılmasındaki eşitsizliklerin yoksulluğun nedeni olduğu yolundaki görüşlerdir.

 Bunlara göre bireylerin tercihleri ya da

tutumlarından çok, dağıtım mekanizmalarına

odaklanmak ve sosyal politikalar geliştirmek

gerekir.

(30)

Yoksullar kurban mıdır?

 Yoksulları kendileri dışındaki bazı toplumsal gerçekliklerin kurbanları olarak tanımlamak, bazı sakıncalar barındırır.

 Herşeyden önce, yoksulların karar alan,

stratejiler kuran birer özne değil, pasif

kurbanlar olduğu fikrini güçlendirir ki, bu

doğru değildir.

(31)

Yoksullukla başa çıkma stratejileri

Yoksullar, içinde

bulundukları koşullarla başa çıkmak için çeşitli stratejiler geliştirirler.

Bunlar, hayatta kalma ya da başa çıkma

stratejileridir.

Yiyecekleri ucuza maletmek için

kadınlararası

dayanışma ağları

kurmak gibi...

(32)

Yoksulluk ve toplumsal akışkanlık

Yoksulluğun sürekli bir durum değil, içinden çıkılabilir bir olgu

olduğunu söyleyen çok sayıda araştırmacı

vardır.

Ancak, bu düşünceye dikkatle yaklaşılması gerekir.

Özellikle “en alttakiler”

için, bir yoksulluk

döngüsünden söz

edilebilir.

(33)

“Aşağı Sınıf”

 Marx’ın ekonomik üretim süreçlerinin dışında kalan kesimler için kullandığı “lümpen

proletarya” kavramından beri, “aşağı sınıf”

kavramı, tartışma konusu olmuştur.

 Günümüzde bu kavram, daha çok ırksal ve etnik azınlıklardan oluşan, işsiz, gettoda

yaşayan “tehlikeli sınıf” için kullanılmaktadır.

(34)

Toplumsal dışlanma

Pek çok araştırmacı, “aşağı sınıf” yerine, “toplumsal dışlanma” kavramını kullanmaktadır.

Bu kavram, sonuçlar kadar nedenlere ve süreçlere de bakmayı sağlar.

İnsanların tam ve doyurucu bir yaşam

sürdürebilmeleri için yalnızca beslenmek, barınmak ve giyinmek gibi fiziksel ihtiyaçlarının karşılanması yetmez, temel mal ve hizmetlere ulaşabilmeleri de gerekir.

İşte, toplumsal olarak paylaşılan bu gibi

kurumlara ulaşımın engellenmesi ya da

kısıtlanması, toplumsal dışlanmadır.

(35)

Ekonomik dışlanma

 Birey ve topluluklar, hem üretim hem de tüketim anlamında ekonomik dışlanmaya maruz kalabilir.

 İşgücü piyasasından dışlanma (ya da bilgi eksikliği gibi nedenlerle bu piyasaya

ulaşamama), ekonomik dışlanma biçimlerinden biridir.

 Telefon, su şebekesi, barınak gibi tüketim

araçlarından yoksunluk da insanların pek çok

olanaktan uzak kalmasına neden olur ve bu

da bir ekonomik dışlanma biçimidir.

(36)

Politik dışlanma

 İçinde yaşadıkları toplumun politik süreçlerine katılamamak, bireylerin politik olarak

dışlanması anlamına gelir.

 Gerekli kaynaklar, bilgi ve fırsatlardan yoksun olanların seslerini duyurmaları da daha

zordur.

 Böylece haklarını savunamazlar ve dışlanma

sarmalına girerler.

(37)

Toplumsal dışlanma biçimleri

 Sanayileşmiş ülkelerde, nüfusun yoksul

kesimlerinin çeşitli biçimlerde dışlandıklarını görürüz.

 Bu dışlanma biçimleri, evsizliğe bağlı olabileceği gibi, yaşanan konutun ve

mahallenin topluca dışlanması biçiminde de karşımıza çıkabilir.

 Yoksul gençler, eğitimsizlik ve suçla

bağlantılandırılarak dışlanabilirler.

(38)

Konutlar ve mahalleler

Konut ve mahalle düzeyindeki

tabakalaşma, hem bireyler hem de

topluluklar düzeyinde işler.

Yoksul mahallelerde

çeşitli hizmetler de

eksiktir.

(39)

Yetersiz barınma imkanları

(40)

Kentin kıyısındaki mahalleler

(41)

Sosyal konutlar

(42)

Gençlik

Pek çok genç insan, toplumla bütünleşmeye çalışmakta, ancak kendini dışlanmış hissetmektedir.

İşgücü piyasasının gençlere daha az fırsat ve güvence sunması, aileye daha fazla ve daha uzun bağımlılık anlamına gelmektedir.

Eğitim sisteminin de genç insanları yeterince

kapsayamadığı, eğitimin anlamsız olduğu

düşüncesinin bu gençler arasında güçlendiği

görülmektedir.

(43)

Gençlik ve suç

Toplumun kıyısında kalmak, yoksul

gençlerin suç/dışlanma sarmalından çıkmalarını güçleştiren bir etki

yapmaktadır.

(44)

Yoksulların eğitimi

Eğitim, yoksulluk

döngüsünü kırmanın bir

yolu olarak görülse de,

pek çok durumda, bu

döngüyü yeniden üretir.

(45)

Ergen hamileliği

Yoksulluğun bir bileşeni, yüksek bekâr anne ve ergenlik çağındaki hamilelik oranıdır.

Ergen yaşta gebelik, toplumsal dışlanma, yoksulluk

ve cinselliğe ilişkin kültürel beklentilere bağlıdır.

(46)

Kırsal yoksulluk ve dışlanma

Kırsal yoksulların dışlanmasının en

önemli yolu, ulaşıma erişimin

sağlanmamasıdır.

Kendi ulaşım olanakları olmayan bu insanlar, kamu taşımacılığına bağımlıdırlar. Bu

hizmetlerin yetersizliği durumunda, toplumsal dışlanmaya maruz

kalırlar.

(47)

Evsizler

Yoksulların çoğu, uygun koşullara sahip olmasa da, bir evde yaşar.

Ancak giderek artan sayıda insan, evsiz olarak yaşamını sürdürmektedir.

Evsizlik, en aşırı dışlanma

biçimlerinden biridir.

(48)

Zirvedeki dışlanma

Üzerinde pek az

durulan bir dışlanma biçimi, zenginlerin güvenlik amacıyla kendilerini her türlü olanağın bulunduğu sitelere kapatmalarıdır.

Bu gönüllü dışlanmanın

toplumsal sonuçları da,

diğer dışlanma biçimleri

gibi yıkıcı olabilir.

(49)

Sosyal Güvenlik ve Refah devleti

Devletin ekonomiye müdahalesini savunan

Keynes’in görüşleri, özellikle İkinci Dünya Savaşı

sonrasında bütün dünyada büyük etki yaptı.

Günümüzde sanayileşmiş ya da sanayileşmekte olan

ülkelerin çoğu, refah devletidir.

Yani devlet, eğitim ve sağlık hizmetleri, konut, gelir

desteği, işsizlik gibi konularda yardım sağlamaktadır.

(50)

Sosyal güvenlik sistemi

 Sosyal güvenlik sistemleri, ülkeden ülkeye farklılık gösterir.

 Bazı ülkeler, sosyal güvenlik ve refah harcamalarına büyük pay ayırırlar.

 Örneğin İsveç’te, bu harcamalar gayri safi milli hasılanın yarısına yakındır.

 Sosyal güvenlik sistemleri arasındaki temel

fark, yardımların evrensel olarak mı yoksa

seçime göre mi yapıldığıdır.

(51)

Evrensel Yardım Sistemi

 Bu sistemde, sosyal yardımlar, nüfusun tamamı için elde edilebilirdir. Yani,

gereksinme durumunda gelire ya da ekonomik duruma bakılmaksızın, her vatandaş bu yardımlardan yararlanır.

 Kuzey Avrupa ülkelerinde yaygın olan sistem,

evrensel yardım sistemidir.

(52)

Seçime Göre Yardım Sistemi

 Yardımın “hakedilmesi” esasına dayalıdır.

 Yani, yardım için başvuran kişinin bu yardım için gerekli koşulları taşıyıp taşımadığı,

araştırılır.

 Türkiye’deki sosyal yardım sistemi, seçime

göredir.

(53)

Refah Devleti kuramları

Refah devletine ilişkin çok sayıda görüş vardır. Marxistler refah devletinin

kapitalizmin sürdürülmesine katkıda bulunduğunu söylerken işlevselciler toplumsal bütünleşmenin sağlanması açısından bakarlar.

 Refah devletine ilişkin açıklamalar ve

yaklaşımlar arasında en etkili olan ikisi, T.H.

Marshall’ınkiyle Esping-Andersen’inkidir.

(54)

T.H. Marshall: Vatandaşlık hakları

Marshall’a göre sosyal güvenlik, bir vatandaşlık hakkıdır.

Ona göre vatandaşlık önce sivil, sonra politik hakların elde

edilmesiyle evrim

geçirmiş, son aşamada

ise ekonomik haklarla

tamamlanmıştır.

(55)

Esping-Andersen: Refahın 3 Dünyası

Esping-Andersen, üç farklı sosyal güvenlik rejimini ayrıştırır:

-

Sosyal demokrat: Sosyal güvenlik devlet tarafından ve bir vatandaşlık hakkı olarak karşılanır.

-

Tutucu-Korporatist: Sosyal güvenlik, bireylerin toplumdaki konumlarına bağlıdır.Eşitsizlikleri hafifletmez, toplumsal istikrarı güçlendirir.

-

Liberal: Sosyal güvenlik metalaşmıştır ve dolayısıyla

damgalanmıştır.

(56)

Eşitlik fikri

 Ekonomik eşitsizlikler, günümüzde sosyal ve politik gündemin ilk sırasını oluşturmaktadır.

 Eşitsizliğin giderilmesi ve yoksulluğun hafifletilmesi için yeniden dağıtıcı sosyal

politikaların uygulanmasının yeterli olmadığı, yeni sorunlara yol açtığı görülmüştür.

 Eşitlik ve eşitsizlik kavramları, yeni tartışmalar ve açılımlar ışığında, yeniden tartışılmaya

muhtaçtır.

Referanslar

Benzer Belgeler

[r]

Evrensel kültür mirası niteliğindeki Kaz Dağları'nda, maden işletmeciliğine karşı ayaklanan yöre halkı ve yanı sıra de ğerlerin tüketilmemesi taraftarı olan

- Piyasada bulunan riskli, tehlikeli ve güvensiz ürünler hakk ında ilgili firmalar ile başta Sanayi ve Ticaret Bakanlığı olmak üzere di ğer ilgili bakanlıklar ve

Görme özürlüler okulu kitap kasetlerini gerektirecektir. Bu da öğrencilerin öyküler tamamlayarak bunları kitaplara okumalarını sağlayacaktır. Daha sonra bu

Kronik böbrek yetmezliği olan hastalarda gelişen idrar yolu enfeksiyonlarında (İYE) predializ ile diyaliz hastaları ve 65 yaş altı ile üstü hasta grupları

Okullarda kaza yerine ilk ulaşan kişilerin başında öğretmenlerin geldiği varsayılırsa; yaralıya ilk müdahale açısından bu ilk ulaşan kimselerin ilkyardım

Örne¤in, ince yap› sabiti α’n›n, enerji ölçe¤ine ba¤l› olarak; farkl› evren modellerinde veya ayn› evrenin fark- l› evrelerinde, de¤iflik de¤erler alabilece-

O n bir yıllık beraberliklerini nikâh ile noktalayan çiftten A tıf Yılm az'm ta­ nıklığını sinema oyuncusu Türkân Şoray, TUrkali’ninkiniyse yakın ar­ kadaşı