• Sonuç bulunamadı

Türkiye özgülünde toplumsal bilinç biçimleri ve yansımaları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Türkiye özgülünde toplumsal bilinç biçimleri ve yansımaları"

Copied!
206
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

TRAKYA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

KAMU YÖNETİMİ ANABİLİM DALI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

TÜRKĠYE ÖZGÜLÜNDE

TOPLUMSAL BĠLĠNÇ BĠÇĠMLERĠ

VE YANSIMALARI

NECMETTİN EROL GÜNAY

TEZ DANIŞMANI

DOÇ. DR. A. BARAN DURAL

(2)
(3)
(4)

Tezin Adı: Türkiye Özgülünde Toplumsal Bilinç Biçimleri ve Yansımaları Hazırlayan: Necmettin Erol GÜNAY

ÖZET

Toplumsallaşmanın ilk önemli sonuçlarından biri de insanın, toplumsal varlık

olması ile birlikte toplumsal bilincinin oluşumudur. Bireyin toplumsal üretim ilişkile-ri içinde emek etkinlikleilişkile-rinin sonuçlarından biilişkile-ri olan yüksek bilinç düzeyi, her türlü yabancılaşmalarını aşarak oluşturduğu toplumsal üstyapı kurumlarının da başlangıcı olmuştur. Bütün toplumsal sistemlerde görülen benzer toplumsal oluşumlar, kamu yönetişimi ile toplumsal bilimlerin araştırma alanlarından biri olmaya adaydır.

Canlıların tarihsel süreci içinde insanın evrimi ile toplumsal varlık olmanın bilin-cine erişen birey, kendinin bilincinde ve kendi yararına olarak toplumsal bilinç bi-çimlerini de geliştirmiştir. Türkiye özgül koşullarında ise toplumsal bilinç bibi-çimlerini ayrıntılarıyla anlatan ve topluma yeterince açıklayan özgün bir çalışma olmadığı sap-tanmıştır. Somut koşulların analizinde bulgulanan ve nesnel gerçekliğin yansımala-rından biri olarak algılanmış olan bu durum, bilimsel bir araştırmanın tanıtları ile toplumsal bilince yansıtılmak istenmiştir. Ulusal ya da uluslararası çapta, buna ben-zer araştırmalara; geçmiş yıllardan günümüze değin neden gerek duyulmadığı, bu gözleme bağlı ve anlamlı bir sorudur. Araştırma sorusuna yanıt arama çalışmaları ise bu konu ile ilgili bilimsel tartışmalara stratejik/yöneylemsel açıdan nitelik getirecek-tir. Tez çalışmasının, bu konuda toplumsal bilinci uyaran sinerjisi/görevdeşliği ile toplumların gelişim yasalarını araştıran ve inceleyen Toplumsal Bilimler içinde; “Toplumsal Bilinç Biçimleri” adı altında yeni bir çalışma alanı daha açılma olasılığı, bu çalışmanın bilimsel bir öngörüsüdür.

(5)

Name of Thesis: Forms of Social Consciousness and Their Reflections in the

Con-text of Turkey

Prepared by: Necmettin Erol GÜNAY

ABSTRACT

One of the most important consequences of human socialization is the formation

of social consciousness. Resulting from individual’s involvement in various relations of production, increased level of consciousness has set a starting point for the for-mation of social superstructure institutions by surpassing all kinds of alienation. All social systems, to an extent, contain similar social institutions that tend to become

one of the most promising research areas of public governance and social sciences.

The individual who has gained an awareness of being a social entity in the process of evolution that took place along the history of human, has consciously developed various forms of social consciousness for their own benefit. It has been observed, however, that, there is a lack of authentic and explanatory studies exploring such specific forms of social consciousness in Turkey. Therefore, this study arose out of a need for a response to this lack which was determined as a result of the analysis of real life conditions and perceived as a reflection of objective reality. Why such ex-plorations have not been undertaken in the previous years both nationally and inter-nationally is a question that should be taken into consideration. The attempts for answering the research question of this study will add up a strategic quality to scien-tific controversy going on in the field. It is also among the presumptions of the cur-rent thesis study that, a new research area investigating, "forms of social conscious-ness" could be opened in the field of Social Sciences which is concerned with inves-tigating the societies’ laws of development.

(6)

ÖN SÖZ

Sözlük bilgisinde ilgimi çeken kavramlardan biri olarak gördüğüm ve günümüz olaylarına uslamladığım tez konusu, yüksek lisans sözlü sınavına girmezden önce toplumsal-politik çevremde ön çalışmalarına giriştiğim bir konuydu. Eski yılların tarihsel olaylarının deneyimleri ve kuramsal bilgilerimin ışığında, içinde yaşadığım köy-kasaba-kent ortamıyla sınırlı, okullaşma düzeyimle orantılı olarak tezimi oluş-turdum.

Uygulamada yararlı olacağı kanısıyla, kuramsal açıdan şu ana değin benzerine

rastlamadığım tezime odaklanmayı, ders aşamasıyla sürdürdüm. Ders hocalarımı, görevlerinde gösterdikleri özen için ayrıca kutluyorum.

Açıklamada titizlik gösterdiğim tezimin adına, dinin toplumsal bilinç biçimlerin-den biri olduğunu yazdığım “Sosyal Devlet-Din İlişkileri” adlı dönem ödevimde değindim. Ayrıca tezimle ilgili olarak, “Türkiye’de Siyasi Parti Yasaklama Rejimi” dersi dönem sonu yazılı sınavında “Yeni bir anayasa için düşünceleriniz nelerdir ?” sorusuna verdiğim yanıtta ve “Türkiye’nin Siyasal Yapısı” dersi yazılı sınavında “28 Şubat ile ilgili değerlendirmeleriniz nelerdir?” sorusunun yanıtında da söz etmiştim. Bu durumlar, tezimi bilincimde ve belleğimde olgunlaştırma aşamalarıdır.

Üniversitemize duyuru veren diğer okulların düzenlediği bilgi şölenlerine, düşün-yazı yarışması türünden etkinliklere yazdığım bildiri ve düşündüşün-yazılar ise, tez aşaması için ayrıca kayda değer güdüleyici çalışmalardır: Sanatın toplumsal bilinç biçimi olarak yeniden tanımlanması ve açılımına katkı amacıyla hazırladığım bildirinin ana teması, tezimin temel dayanaklarından sanat kavramıydı. “Toplumsal Bilincin Sanat-la Biçimlenişi” başlığıySanat-la sunmak istediğim bildiride, kamuoyuna yeterince açıkSanat-lan- açıklan-madığını savladığım bilinç biçimlerinden sanatı, bu yanıyla anlatmak istedim. Bu anlamda Yeni Yüzyıl Üniversitesinin Mart/2012 tarihli “Sanatta Yerellik ve Evren-sellik Ulusal Sempozyumu”, tezimle yakından ilgiliydi. Ayrıca, Süleyman Şah Üni-versitesinin aynı tarihlerde düzenlediği “Bir Arada Yaşama Kültürü” adlı akademik

(7)

makale yarışmasına da, “Toplumsal Yaşamın Bilince Yansıması ve Kültürel Biçimle-nişinde Din” başlıklı düşünyazı ile katıldım.

Bireysel çabaların toplumsal bilinci uyaran etkisiyle ona değer katması, amaca yönelik etkinliklerin her zaman önemini arttırmıştır. Birey ile toplum arasında karşı-lıklı etkileşim sonucunda ortaya çıkarılan görevdeşliklerin, kişinin başarımını daha da yükselteceği inancıyla bu olanağı sağlayan örgütlenmelere saygılar sunmak da görevimdir. Bu görev bilinciyle, övgüye değer diğer dostlar içinde; tezime ilişkin kaynak kitapların bulunmasında uğrak noktası, eski kitap satıcısı sahaflardır. Top-lumsal bilinci kitlelere ulaştıran kitapları koruyarak değerlendiren ve onları geleceğe taşıyan genç kuşaklarla buluşturanlar, her yıl düzenledikleri (Sahaflar Haftası) ucuz-luğuyla eski kitaplara ekonomik değer katanlardır. Uğraşılarının toplumsal işlevi nedeniyle sahaflık mesleğinin, özel olarak ve (sosyal devlet ilkesi) gereği desteklen-mesi dileğimdir.

Ayrıca, ev işlerinin yanı sıra sekiz çocuğuyla çiftçilik de yaparak bizleri bu gün-lere getirmiş anama; geleneksel Trakya yemeklerini ustaca pişiren karıma; akademik ve mesleki yaşamlarına başarıyla devam eden çocuklarıma; okullaşmanın önemine inanan herkese, gönülden sevgilerle bu çalışmayı sunuyorum.

Necmettin Erol GÜNAY

(8)

TÜRKĠYE ÖZGÜLÜNDE TOPLUMSAL BĠLĠNÇ BĠÇĠMLERĠ

VE YANSIMALARI

ĠÇĠNDEKĠLER

ÖZET ---I

ABSTRACT---II

ÖNSÖZ---III

GĠRĠġ---1

1. Sorun--- 1

2. Amaç--- 2

3. Önem---4

4. Varsayımlar--- 5

5. Sınırlılıklar---7

6. AraĢtırma Yöntemi---9

6. 1. Kuramsal Çerçeve---10

6. 2. Verilerin ĠĢlenmesi---10

6. 3. Bulguların Tanımı ve SıralanıĢı---12

6. 4. Genel Yorum ---12

6. 5. Bulguların Türkiye Özgül KoĢullarına Göre

Tanımlanması ve Yorumu---13

1. BÖLÜM---15

ĠNSANIN EVRĠMĠNDE TOPLUMSALLAġMA BĠLĠNCĠ---15

1.1. DÜġÜNSEL SÜREÇ---17

1.1.1. Yansımaları Duyumsamak---18

(9)

1.1.3. Belleme Yeteneği ---27

1.1.4. Bilinçlenme---29

1.2. TOPLUMSAL BĠLĠNÇ ---33

1.2.1. Kendini Ayırma Bilinci ---35

1.2.2. Toplumsal Varlık ile Toplumsal Bilinç Olgusu---40

1.2.3. Ruhsal Durum ve Toplumsal Ruhbilim---44

1.2.4. YabancılaĢmaların Toplumsal Bilinçlenmede Etkileri---46

2. BÖLÜM ---51

BĠLĠNCĠN TOPLUMSAL BĠÇĠMLENĠġĠ ---51

2.1. DĠN---54

2.1.1. Toplumlar Tarihinde Din ---55

2.1.2. Dinde Düzenlemeler/Reformlar ve Laik Dönem ---61

2.2. FELSEFE/DÜġÜNBĠLĠM---66

2.2.1. DüĢünbilimin DüĢünsel Sorgulaması---68

2.2.2. Tarihsel Süreçte DüĢünbilim Okulları---70

2.3. SANAT---73

2.3.1. Sanatın Toplumsal Tarihte Yeri ---75

2.3.2. Toplum Ġçin Sanat ve Toplumcu Gerçekçilik ---77

2.4. POLĠTĠK ÖĞRETĠ/SĠYASAL ĠDEOLOJĠ---80

2.4.1. Toplumsal YönetiĢim Kuramında Demokrasi Bilinci---83

2.4.2. Partilerde Politik Öğreti ve Dünya GörüĢü---88

(10)

2.5.1. Toplumsal ĠliĢkilerin Yasal Düzeni---95

2.5.2. Anayasaların Toplumsal ĠĢlevi---97

2.6. AKTÖRE/AHLÂK ---99

2.6.1. Toplumsal Sorumluluk Ġlkesi---101

2.6.2. Düzgüsel Törebilim/Normatif Etik---103

2.7. BĠLĠM---107

2.7.1. Toplumsal Bilimlerden Toplumlar Bilimine

GeçiĢ Süreci---108

2.7.2. Bilimsel-Teknik Devrimlerin

Toplumsal Niteliği ve Olumsuz Yanları---110

3. BÖLÜM---114

TÜRKĠYE ÖZGÜLÜNDE TOPLUMSAL BĠLĠNÇ

BĠÇĠMLERĠ---114

3.1. ÖZGÜL KOġULLAR---115

3.1.1. Uluslararası ve Bölgesel EtkileĢim---115

3.1.2. Üretimin Yapısal Özellikleri---117

3.1.3. Geleneklerin Etkisi---119

3.2. TOPLUMSAL BĠLĠNÇ BĠÇĠMLERĠNĠN

ÖZGÜL YANSIMALARI---121

3.2.1. Laik Devletin Din ve Vicdan/Duyunç Özgürlüğü---121

3.2.2. DüĢünbilime YabancılaĢma---125

3.2.3. Sanatta OkullaĢma Ayrımı---127

(11)

3.2.5. ÇağdaĢ Tüzeye/Uluslararası Hukuka Uyum---133

3.2.6. Bilimsel Gerçeklik ve Dinsel Dogmalar---135

3.2.7. Aktöresel Değerlerin YozlaĢması---138

SONUÇ VE ÖNERĠLER ---140

KAYNAKÇA/BĠBLĠYOGRAFYA---147

KAVRAMLAR DĠZĠNĠ---157

EKLER---160

EK-1: Toplumsal Bilinç Biçimleri Adlı Özgün ÇalıĢma---160

EK-2: Dünya DüĢünbilim Kongresinin Türkiye Toplantısı---162

EK-3: Tez ÇalıĢmasına ĠliĢkin Sormaca/Anket ÇalıĢması---168

EK-4: Uluslararası Yasalara Uyum Belgeleri---187

EK-5: Ulusal Yasalarda Toplumsal Bilinç ---192

(12)

GĠRĠġ

Toplumsal bilinç biçimlerinin ulusal ve uluslararası ölçekte geniĢ kapsamlı bilimsel bir araĢtırma ya da incelemesinin olmadığı somut gözlemlerinden hare-ketle baĢlatılan bu araĢtırma, Türkiye coğrafyasına özgülenerek geliĢtirilmeye çalıĢılmıĢ; toplumsal bilinç biçimlerinin, toplumsal bilimlerin ayrı bir dalı olması gerektiği dile getirilmiĢtir. GeçmiĢin benzer çalıĢmalarında kısaca değinilen top-lumsal bilinç biçimlerinin, ayrıntılarıyla incelenmesi gereksinimine bağlı olarak; toplumların kamu yönetiĢiminde doğacak sorunlarını çözümüne yardımcı olması amacı ile günümüzde de önem kazanacağı öngörüsü, bu araĢtırmanın temel hede-fidir. Tezin temel varsayımından türetilerek geliĢtirilen diğer varsayımlar ve sınır-lılıklar çerçevesinde sürdürülmüĢ olan bu çalıĢmada, ulusal ölçekte verilerden elde edilen bulgular ile yetinilmemiĢ; konuyla ilgili olarak, uluslararası alanya-zın/literatür taramasında rastlanan benzer çalıĢmalardan da yararlanılmıĢtır.

Kültürel geliĢmelerin evrensel niteliğini göz önünde bulundurarak, tüm benzer bilimsel araĢtırma ve incelemelere katkı sağlama ilkesi uyarınca yaratılan görev-deĢlik; toplumsal bilinç biçimlerinin, günümüze değin kamuoyuna açıklanmama nedenlerini sorgulamayı da gerektirmektedir. Bu durumun bir diğer sorgulaması da ulusal ve uluslararası toplumsal sistemlerin geliĢmiĢ olduğu çağımızda, konuya iliĢkin çalıĢmaların özdeksel/maddî teknik olanaklarının varlığı ile yokluğudur. Toplumsal bilimlerin ve kamu yönetiĢiminin, temel konularından biri olacağının tanıtlanmasına çalıĢılan toplumsal bilinç biçimlerinin; Türkiye coğrafyasına özgü nesnel yansımalarını toplumsal bilince yansıtarak uyarma görevi, bu araĢtırma ve inceleme sonuçlarının açıklanmasıyla belli bir oranda sağlanmıĢ olacaktır.

1. Sorun

Acımasız doğayı (Belek, 1991: 24.) yaĢam sürecinin temeline koyan insanın ilk etkileĢimi, doğa güçleriyle savaĢımında baĢlar. Doğayla ve birbirleriyle karĢı-lıklı etkileĢimin sonucunda birey, doğaya egemen olmasına yardımcı araç ve

(13)

ge-reçleri üreterek bu bireysel üretim ile önce kendi bireysel belleğini geliĢtirir. Bi-reysel belleklerin toplamı da sayılacak toplumsal belleğin oluĢumu ise bireylerin uzun yıllar süren emek yoğunluklu deneme ve yanılma süreçlerinde geliĢtirdikleri, toplumsal üretim iliĢkilerinin bir sonucudur.

Ġnsanların birlikte yaĢadığı toplumsal dönemleri, kendi yapıları içinde bağıntı-larını kurarak bilinç biçimlerini incelemeye çalıĢan Belek (1991), “Toplumsal Bilinç-Evrimsel Bir Toplumsal Hareket Düşüncesine Doğru” adlı özgün çalıĢma-sıyla bu sorunu irdelemiĢtir. Ġlk çağ toplumlarında olağan görev algıçalıĢma-sıyla, büyü ve sihir törenlerinde (Belek: 47.) uygulanan ve toplumların kendi yarattığı değerle-rinden olan toplumsal bilinç biçimleri; kamu yararı ilkesinden uzaklaĢtırılmıĢ bir durumda, daha da geliĢtirilmiĢtir. Buna bağlı olarak nesnel gerçekliklerin, toplum-sal bilince düzgün yansımasına izin verilmemiĢtir. Bilimsel araĢtırmalarda yete-rince incelenmeyen bir kavram olan adı ve önemi de pek belirtilmeyen toplumsal bilinç biçimleri, egemen güçlerin çıkar aracı (Belek: 166.) olmayı sürdürmüĢtür. Bu önemli nedenden dolayı toplumsal bilinç biçimlerinin geliĢmesi sürekli engel-lenerek, adı konmayan büyük bir sorun haline getirilmiĢ ve tüm dünyada insanlı-ğın ilerlemesini etkilemiĢtir. Günümüzde açıkça görünür duruma gelen bu soru-nun çözümü için, amacına uygun önemiyle ve ivedilikle açıklanması; toplumsal fayda ilkesi uyarınca iĢlenmesini hızlandırarak, Türkiye koĢullarına özgülenme olanaklarını da arttıracaktır.

2. Amaç

Toplumsal Bilimler, toplumlar tarihini ve dolayısıyla toplumsal nitelikte geli-Ģen olayları inceleyen bir bilim dalı (Karasar, 2009: 11.) olması nedeniyle; uzun süren zaman diliminde çeĢitli coğrafyalarda yaĢayan insanların, toplumsal yaĢam-larını gözlemlemiĢtir. Bu alanda bilimsel araĢtırma sonuçyaĢam-larını değerlendiren top-lumsal bilimler, olanaklar ölçüsünde yeni bulgulara ulaĢmıĢtır (AltunıĢık, CoĢkun, Yıldırım, Bayraktaroğlu, 2001: 13-16.). Ġnsanlığın geliĢmesine katkı sağlayan bu bilimsel çalıĢmalar, toplumların da yaĢam biçimlerini değiĢtirmiĢtir. Bu değiĢim-lerin doğal akıĢı içinde uluslar, her alanda ve uluslararası/evrensel düzlemde;

(14)

in-sanların toplu yaĢam gereksinmeleri uyarınca, birbirleriyle karĢılıklı kültürel etki-leĢimlerini sürdürmektedirler.

Ülkelerin özgül koĢullarında da kendine özgü somutluklar içeren ve bütünsel-lik sunan toplumsal bilinç biçimleri, özelbütünsel-likle geliĢmekte olan ülkeler için büyük sorunlar doğurmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti geliĢmekte olan ülkeler kapsamında bir ülke olarak, toplumsal ekonomik politikalarını kamuya yansıtmayı ilgilendiren sorunlarla karĢılaĢmaktadır. Emperyalizme bağımlı anamalcı ekonomik politikala-rın belirlediği bir süreçte, toplumsal üstyapıya yansıyan bilinç biçimlerinin açık-lanması, ülkelerin kamu yönetiĢimini de derinden etkilemesi bakımından, tez ça-lıĢmasının ana temasıdır.

Tez çalıĢmasının ana temayla uyumlu bir diğer amacı ise, Türkiye’de Ģu ana değin bu konuda özgün bir çalıĢmanın olmayıĢı ve kamuoyunun, tamamı kendi-siyle ilgili toplumsal bilinç biçimleri hususunda yeterince bilgilendirilmeyiĢidir. Toplum yararına olacak bu bilgilendirmenin yapılmayıĢ sebebi, ayrıca anlamlı bir sorudur ve çalıĢmanın içinde bu soruya yanıt da aranacaktır.

Benzer çalıĢmaların amaçlarını ve önemini belirten araĢtırmacı yazarın önerisi, yaĢanan yakın zamanda bu konuya ilginin arttığını göstermektedir:

“… Günümüzde toplumsal düşünüşün, kültürel göreceliğin uygun bir açık-lamasını yapmaktan daha önemli bir görevi yoktur. Hem toplumbilimsel hem de ruhbilimsel alanda bu görevin gereklilikleri temel önemdedir. İnsanlar arasındaki ilişkiler ve değişen ölçünlerimizle ilgili çağdaş düşünce, sağlıklı ve bilimsel bir yönelim açısından son derece önemlidir…” (Benedict, 1998: 279-280.)

Toplumsal bilinç biçimlerinin geniĢ bir tartıĢma ortamında ulusaldan uluslara-rası uzamlara taĢınması, yine bu çalıĢmanın küresel ve kültürel amaçlarındandır. Çünkü bilimselliğin bir ölçütü de tüm dünya sorunlarının toplumsal ve bireysel bilince yansımasıyla birlikte iĢlenerek, gerçekçi çözümlerinin uluslararası bilince yansıtılmasıdır. Ekonomik ve politik sorunlarını azaltmıĢ olmalarından dolayı geliĢmiĢ ülke toplumlarından, bu yüce amaç için daha duyarlı olmaları beklenirdi.

(15)

ÇağdaĢ geliĢmiĢ ülkelerin, insanlığı yakından ilgilendiren bu konuda duyarsız olmalarının nedeni de ayrı bir sorudur.

3. Önem

Tarihsel süreç içinde tartıĢmaya açılmamıĢ toplumsal bilinç biçimlerinin öne-mi, amacını aĢar niteliktedir. Tekelci sermaye birikiminin eĢitsiz geliĢim yasası, ilk önce az geliĢmiĢ ve geliĢmekte olan toplumları etkilediği gibi geliĢmiĢ ülkeleri de kültürel yalnızlığa; dünya halklarından soyutlanmaya iterek, etkileyeceği kuv-vetli bir olasılıktır. Bu durumda toplumsal bilinç biçimlerinin iĢleyiĢi gündeme gelmekte ve önemi bir kat daha artmaktadır. Böylece, geliĢmiĢ ülkeler için daha az sorun olan toplumsal bilinç biçimleri; geliĢmekte olan ülkeler ve az geliĢmiĢ ülkeler için, daha da önemli bir sorun olmaktadır.

Örneğin günümüz Türkiye’sinde, geçmiĢten yansıyan bir sorun olarak Ġslâmcı ve gerici ayaklanmaların baĢında tarikatları görmekle yetinmek; toplumsal bilin-cin bu güne taĢınmasında dinin, nesnel/tarihsel bir olgu olduğunu yadsımak de-mektir. Osmanlı Ġmparatorluğu döneminin padiĢah II. Abdülhamit zamanında yaĢanan önemli olaylarından 31 Mart Gerici Ayaklanmasına iliĢkin değerlendir-mesinde yazar (Kırçak, 2001: I-IV.), araĢtırma ve yorumlarında; değiĢik nitelikte temel etmenlerin, bu tarihsel süreci etkilediğini anlatmaktadır:

“… Çağdaşlaşmanın getirdiği zorunlu değişimlerden kurtulmak ve gelenekle-rine bağlı olarak yaşamak, halkı Abdülhamid‟e yaklaştırmıştı. Bundan böyle çağ-daşlaşmanın getirdiği yoksulluk ve gerileme bitecek ve ilerlemeye, varsıllığa yö-nelik yeni bir yol açılacaktı. Bu yolun kapısını açacak anahtar ise „islam birliği‟ ydi.

Abdülhamid bu görüşleri kullanmasını iyi bildi…” (Kırçak: I-71.).

Söz konusu yanılgı aynı zamanda, geçmiĢte yaĢanmıĢ kötü sonuçları olan olay-ları; sorunun temel nedeni olarak görmek ve ülke gerçeklerini, yalnızca lâikler ile Ġslâmcıların çatıĢmasına indirgemektir. Gerçekçi bir biçimde anlatılmayan ve

(16)

ge-liĢmekte olan ülkelerle birlikte az geliĢmiĢ ülkelerde de çözümsüzlüğe itilen bu önemli sorunun, basit nedenlere dayanmadığı; özellikle, bölgesel olarak Türki-ye’nin güneydoğu sınırları olan Ortadoğu Arap ülkelerinde yaĢanan güncel olay-larda gözlenmektedir.

Feodalizmin son dönem kalıntılarından kapitalizme geçiĢ aĢamasında, geliĢ-mekte olan ülkelerden Türkiye’nin; Ġslâmcılığın etkisiyle toplumsal bilinç biçim-lerini iyi değerlendiremediği, somut olayların ortaya çıkardığı bir gerçekliktir. Konunun toplum ve yöneticiler tarafından iyi kavranamadığı, sorunun çözümün-de; akademik çevrelerin de kayda değer bir önerisi olmadığı, olsa da bilinen so-nuçsuz önerilerin ötesine geçilemediği anlaĢılmaktadır. Türkiye’nin somut verili koĢullarında, toplumsal bilinç biçimlerinin yansımalarına iliĢkin bu çalıĢmanın; konunun önemini arttıran bir araĢtırma olarak ilk olması nedeniyle, bazı kısıtlama-ları olsa da önemli bulgulara ve sonuçlara öncülük edeceği gözükmektedir.

4. Varsayımlar

Toplumsal bilinç biçimlerinin, günümüz verili koĢullarında betimlemesi olma-dığı gibi toplumsal bilimlerin ayrıntılı bir araĢtırma konusu olarak; bu güne değin tartıĢmaya açılmamıĢ olması, kültürel ve toplumsal sorunların çözümünü gecikti-recektir. Bu temel varsayımdan kaynaklanan diğer dolaylı varsayımlar, gidimli düĢünerek (Bilimler Akademisi, 1997: 191.) ve olumsuzun yadsınması adlı diya-lektik/eytiĢim yasasıyla (Boguslavski, KarpuĢin, Rakitov, Çertekin, Ezrin; 2006, 120.) uslamlandığında ise toplumsal sorunların değiĢik yansımaları daha somut algılanacaktır. Bu amaçla temel varsayım çerçevesinde türetilmiĢ (Karasar: 17. ,71.) ve birbiriyle bağıntılı olarak aĢağıda sıralanmıĢ türev varsayımlar, iki öner-meden oluĢturulmuĢ; ikinci önermelerde, birinci önermenin olumsuz/yadsınma durumu belirtilmiĢtir:

Toplumsal yaĢamın sorunları, yeterince açıklanmıĢ ve betimlenmiĢ olan top-lumsal bilinç biçimlerinin yardımıyla toplum ya da bireyler tarafından daha iyi algılanacaktır. Toplumsal bilinç biçimleri bilinmediğinde ise toplumsal

(17)

geliĢmele-re iliĢkin sorunlar tam algılanamayacak, bu durum konuyla ilgili bilimsel öngörü-nün azalmasına neden olacaktır.

Nesnel gerçekliğin yansımalarını tam olarak algılama, bireyin yanılgı ve yanıl-samalarını önleyecektir. Toplumsal bilinç biçimlerinin yadsınması ya da yok sa-yılması, gerçekliğin eksik algısı olan yanılgı ve yanılsamaları çoğaltacaktır.

Yanılgı ve yanılsamalardan korunmuĢ bireysel bilinç, toplumsal yaĢamın nes-nel gerçekliğinin yansımalarını daha çabuk ve tam olarak algılayacaktır. Gerçekli-ğin bilince yansımalarını tam olarak algılayamayan birey ise yanılgı, yanılsama ve yabancılaĢmalara açık olacaktır.

Toplumsal sorunların görüngüsünden yansıyanları duyumsayan ve daha iyi algılayan bireyler, bilincinde çözümler geliĢtiren çağrıĢımlarla onları toplumun yararına olacak bir biçimde yansıtacaklardır. Yansımaların çarpık algılanması ise toplumsal bilince yabancılaĢmayı da körükleyecek ve bireyin düĢünsel çalıĢmala-rını toplumsal bilince düzgünce yansıtmayı engelleyecektir.

EleĢtirel görece bakıĢ ve önerilerle zenginleĢen toplumsal bilinç, kendine uy-gun biçimlerini de bu süreçte yaratacaktır. Toplumsal bilince yabancılaĢan bireyci görüĢlerin kısırlığı ve açmazı, sıra dıĢı/marjinal toplumsal grupları etkinleĢtirecek-tir.

Toplumsal bilincin yerinde ve zamanında uyarılması, gelecek kuĢaklara sorun-suz yansıtılmasının olanaklarını da geniĢletecektir. Nesnel gerçekliklerin çarpıtıl-mıĢ olarak toplumsal bilince sorunlu yansıtılması ise gelecek için geçerli ve ger-çekçi çözümlerin algılanamamasına ya da engellenmesine olanak verecektir.

TartıĢılarak toplumun benimsediği bir bilinç biçimi yaygınlaĢtığında, toplum-sal ekonomik ve kültürel geliĢimi hızlandıracaktır. Toplumtoplum-sal bilinç biçimlerinin geliĢimi engellendiğinde ise toplumun devingenlik ve değiĢim hızı azalacak, ulus-lararası toplumla kültür buluĢmasının karĢılıklı etkileĢiminden doğan kültürleĢme ile kültürel geliĢmeleri de yavaĢlayacaktır.

(18)

Sorunların çözümünde yeterince uyarılmıĢ toplumsal bilinçle, toplumsal fayda ölçütüne uygun ergonomik1

yöntemler de bulunacaktır. Toplumsal bilincin iyi uyarılmadığı durumlarda çözümlenemeyen sorunlar, eski dönemin kalıntılarının toplumsal bilinci duraksatması ve gericilik/irtica tehlikesini büyütecektir.

5. Sınırlılıklar

Toplumsal bilinç biçimleri genel olarak ve geniĢ anlamda tüm dünyada, tartıĢ-maya açılmadığı için çalıĢma alanı bu anlamda kısıtlıdır. Kısıtlılığın kapsamında burada, toplumsal bilinç biçimlerinin tümü vardır. Özel olarak ve dar anlamda her ülke, kendi özgülünde yaĢadıkları ile sınırlıdır. Konuyla ilgili fazlaca kayda değer çalıĢma olmadığı için, kısıtlılığa sınırlanmıĢ bu çalıĢmada kaynak güçlüğü sorunu da vardır. Ayrıca günümüze değin bu alanda tartıĢmaların ve araĢtırmaların, yeter-li düzeyde olmadığının nedenleri ve gerekçeleri de biyeter-limsel olarak akademik yet-kililerce belirtilmemiĢtir. Somut durumun kısıtladığı sınırı tanımlamak ve çalıĢma alanına sokulacak olan toplum kesimlerini belirlemek bu nedenle gereklidir.

Toplumlar tarihinin her zaman ve yer koĢullarında öne çıkan, genel olarak din olgusudur. Toplumsal bilinç biçimleri içinde eskisinden farklı olarak ve Türkiye için Ġslâmcı kesim ile politikaları, bu nedenle tez çalıĢmasının sınırlı alanlarından-dır.

KısıtlanmıĢ alanlara iliĢkin olarak, Felsefe/DüĢünbilim grubu derslerinin ya-saklandığı bir dönemin yaĢandığı ülkelerden biri olan Türkiye Cumhuriyeti’nin; yaĢadığımız yeni dönemde 21. Dünya DüĢünbilim Kongresini ülkesinde yapması (Bkz.EK-1), konuyla ilgili bir baĢka sınırlı kaynak alanıdır. DüĢünbilimin bu

1

Ergonomi: “İş yükü ve çalışma gücünün en iyi şekilde dengelenip, hem çalışanın sağlığını

koru-yan, hem de üretimin artmasını sağlayan insan – makine – çevre sisteminin başarılması için biyo-lojik bilginin anatomi, fizyoloji ve deneysel psikoloji alanlarında uygulanmasına ergonomi denir...”

(19)

lamda kısıtlı oluĢunun, geçmiĢe oranla daha az olduğu ayrıca bir gözlemdir. Ge-liĢmiĢ ülkelere özgü bir toplumsal bilinç biçimi olması, çalıĢmanın yapıldığı ülke-ye/Türkiye’ye göre değiĢik kısıtlar getirebilir. Çünkü birçok azgeliĢmiĢ ve geliĢ-mekte olan ülkede olduğu gibi, Türkiye’de de dönemsel yasaklamaların baskısı düĢünbilimi etkilemiĢtir.

Sanat, tez konusunun sınırlandırılmıĢ diğer bir alanı olarak tarihsel süreçte dü-Ģünbilim ile yarıĢmasını sürdürmekte, Ġslâmcı görüĢ ile ise sürekli çatıĢmaktadır. Toplumsal devingenliğin toplumsal dönüĢümle sürdürülmesinde sanat, tarihine yaraĢır biçimde görev üstlenmektedir. Bu konuda çalıĢma alanı seçilmenin kısıtlı-lığında sanat, diğer toplumsal bilinç biçimlerinin durallığını aĢmıĢtır. Sanatın Ġslâmcı görüĢ ile çatıĢmasının altında da sanatın bu hareketliliği yatmaktadır. Ġzle-yicisi ve oyuncusuyla en geniĢ bir kitleye, dönemsel baskılara karĢın özgürce ses-lenen temel bir toplumsal bilinç biçimi olmasıyla sanat, bu çalıĢmaya ayrı bir renk katmıĢtır.

AraĢtırmayı kısıtlayacak en önemli sınırlılık ise özellikle politik öğretisel ve hukuk/tüze alanlarındadır. ÇalıĢmanın yapıldığı günümüz Türkiye’sinde sürdürü-len “Ergenekon-28 Şubat-Balyoz” adı verisürdürü-len yargı sürecinin uzamasından doğan ve kendi sistemiyle de çeliĢen farklı politik öğretisel yargı kararlarının, bağımsız yargıyı etkileyeceği haber yorumları medyada yer almaktadır. Türkiye’de politika, politik öğreti ve tüzenin ayrıca birbirleriyle yakın bağı olan toplumsal bilinç bi-çimleri olmaları; tüm bu yaĢanan olumsuzluklar ile birlikte yeni anayasa çalıĢma-larında kaynaklık görevi üstlenmeleri, aynı zamanda geçiĢ dönemi kısıtçalıĢma-larından- kısıtlarından-dır. Çünkü bu durumlar konu bütünlüğü içinde değerlendirildiğinde, her türden toplumsal geliĢmelere açıktır ve görecedir. Türkiye özelinde yaĢanan bu toplumsal ve ekonomik geliĢmelerin, araĢtırma bulgularını değiĢkenlere göre her an değiĢ-tirme olasılığı vardır.

Bilim alanında araĢtırma ve incelemeleri sınırlayıcı durumların baĢında, top-lumsal geliĢmelerle eĢ anlı yürütülemeyen bilimsel-teknik yeniliklerin olduğu güncel olaylardan gözlenmektedir. Türkiye’nin toplum olarak yabancılaĢtığı

(20)

ko-nulardan biri olan bilim, geliĢmiĢ ülkelere özgü toplumsal bilinç biçimi olmasın-dan dolayı yasal çerçeve boĢluğunolmasın-dan doğan sorunlarının getirdiği kısıtlı durum-larla da sınırlıdır. Doğal çevreyi, tekniğin ilerlemesi sonucu oluĢan aĢırı üretimin atıklarından koruma ve bilgisayar kaynaklı biliĢim suçlarının önlenmesi konula-rında; toplumsal bilincin uyarılması çabalarının, toplumsal iliĢkilerin kurum-sal/yasal açıdan etik/törebilimsel çerçevesini oluĢturmaya yetmediği görülmekte-dir.

Törebilimin temel bilimlerinden biri olan ahlâk/aktöre ile ilgili olarak törebi-limden daha önce ortaya çıkmıĢ olması, aktörenin toplumsal bilinç biçimi olduğu-nu kanıtlayıcı bir durumdur. Törebilimin aktöreyi inceleyen bir anabilim dalı ol-ması, tarihsel süreçte sonradan geliĢtirilmiĢ olan bilimlerin sınıflandırılmasına dayanır. Burada en çok dikkat edilmesi gereken durum, törebilimden önce kendi-ne özgü değerleri taĢıyan aktörenin toplumsal bilinç biçimi olduğudur. Törebilim toplumsal bilinç biçimi değil, toplumsal bilinç biçimlerinden aktöre bilimini kap-saması bakımından dolaylı olarak konuyla ilgilidir.

KısıtlanmıĢ bilgilerin, sınırlandırılmıĢ uygulamalara yol açacağı; toplumsal sistemlerin değiĢik yanlarını araĢtırma ve inceleme konusu yapan tez çalıĢmasına, olumsuz etkisi olacağı sakıncası ile bu baĢlıkta geniĢ açıklamalara yer verilmiĢtir (Karasar: 73.).

6. AraĢtırma Yöntemi

Türkiye özgül koĢullarında toplumsal bilinç biçimleri ve yansımalarını incele-mek amacıyla bu tezin, toplumu ilgilendiren olaylar ile olguların görüngülerini yorumlayıcı bir yaklaĢım tarzı (AltunıĢık vd. : 55.) olacaktır. Bu yaklaĢım nitel araĢtırma yöntemlerinin (AltunıĢık vd. : 187-228.) bileĢimi yeni bir karma mo-del/biçim denemesidir. AraĢtırma çalıĢmasının genelinde görüngülerin evrende var olan bağıntısını (Bilimler Akademisi: 171-172.) gösteren diyalektik/eytiĢim, aynı zamanda burada bilimsel bir yöntem olarak da kullanılmıĢtır.

(21)

Toplumsal bilinç biçimlerinin iyi gözlenmesi için, önce konuyla yakından ilgili kavramlarla baĢlanmıĢ; tarihsel geliĢmeleri ile birlikte, bilinç biçimlerinin içeriğini oluĢturan toplumsal yapı ve olgularla bağı ortaya çıkarılmaya çalıĢılmıĢtır. Farklı toplum kesimlerinde, tezle ilgili temel düĢüncenin algılanması da, yazılı kaynakla-ra baĢvurulakaynakla-rak ölçülmek istenmiĢtir. Toplumsal dönüĢümlerin, toplumsal bilinç biçimleriyle bağlılaĢımının kurulması; bu çalıĢmanın düĢünsel ve edimsel birliğini sağlayan, tezin teoriden/kuramdan-pratiğe/uygulamaya gidiĢini kolaylaĢtıracak önemli bir eytiĢim yöntemidir.

6.1. Kuramsal Çerçeve

Toplumsal bilinç biçimlerinden; Ġslâmcı görüĢ ile birlikte din, aktöre ve törebi-lim, düĢünbitörebi-lim, sanat, tüze, politik öğreti gibi Türkiye’nin toplumsal yapısında sorun olanlar bu araĢtırmanın kuramsal çerçevesi olarak seçilmiĢtir. Bilime ise toplumsal bilinç biçimlerinin tümünü içerdiğinden sınırlı olarak, bilimin kendisi-nin de ayrıca toplumsal bilinç biçimlerinden olması nedeniyle eĢit ağırlıklı bir yer verilmiĢtir.

Bilinç, yansıma, varlık ve yabancılaĢma kavramları, tez çalıĢmasının ana tema-sını destekleyen temel kavramlardır. Bu kavramların yanı sıra kuramsal çerçeve; psiĢe/ruhsallık, algı, yanılgı, yanılsama, toplumsal bilinç, toplumsal varlık, bilgi, bilme, bellek, çağrıĢım gibi terim ve kavramlarla geniĢletilmiĢtir.

AraĢtırma yöntemlerinden nitel araĢtırma tekniklerinde görüngüler arası genel evrensel bağıntılar, bu tez çalıĢmasında tematik ve kavramsal çerçevenin asal dü-zenleyicisidir. Örnek olaylarla iliĢkili nesnel verilere iliĢkin bilgiler uygulamada ve kuramsal sınırlar (AltunıĢık vd. : 206.) içinde incelenerek, toplumsal olgulara dayalı bilimsel bulgulara ulaĢılması olanaklı bir duruma indirgenmiĢtir.

6.2. Verilerin ĠĢlenmesi

Kuramsal boyutları belirlenmiĢ yorumlayıcı yaklaĢımda tez çalıĢması verileri-nin nitel ayrıĢtırması, betimsel tekniğin sistemci içeriğine uygun olarak (AltunıĢık

(22)

vd. : 222.) ve özellikle; toplumsal bilinç biçimleri konusunda kamuoyu bilgisinin, sormaca/anket sonuçlarına göre ölçümlenmesi daha olanaklı görünmüĢtür. Sorma-ca biçimlerinin, bu amaçla hazırlanmıĢ çalıĢmaya daha çok açıklayıcılık ve nes-nellik katacağı umulmuĢtur. Öncelikle, toplumun bilinç biçimleriyle ilgili alanla-rın tümünü kapsayan çok seçenekli genel sorular sorulmuĢ; açıklamalı sorularda ise Türkiye koĢullarında yansıyan toplumsal bilinç biçimlerinin, duyumsanmaları ölçünlenmeye çalıĢılmıĢtır ( Bkz. Belgeler, Ek-3).

Sormaca biçimlerinin gönderildiği yerler konusunda, uluslararası bilim kurum-ları niteliğinde ulusal bilim akademileri öncelikli olmak üzere; toplumsal tarihsel özelliği olan, bilinç taĢıyıcısı kurum ve kuruluĢlar seçilmiĢtir. Sormaca gönderilen kurum ve kuruluĢların listesi, sayıları fazla olduğu için listelenmiĢtir. Toplumsal bilincin geleceğe aktarılmasında toplumsal sorumluluk görevleri olması gereken bu kuruluĢlardan bir yanıt alınamamıĢtır. Sormaca gönderilen kurumların çoğu-nun ulusal ve uluslararası bilim kuruluĢları olması nedeniyle, bu konu eleĢtirel yoruma açık olmalıdır (Bkz. Ek-3).

Beklenen katılım olmadığından istatistik/sayımbilime göre ana kütle örnekle-mi/parametresi sayılacak dar bir alanda, elit/seçkin kesimin sormaca yanıtları ile yetinilmiĢtir. Toplumsal bilinç biçimlerinin, toplumun bilinçli kesiminde de yete-rince bilinmediği bu küçük ölçekli sormaca ile saptanmıĢtır. Örneğin, bilincin beyinle iliĢkisi olduğunun bilincinde olan yanıtlayıcılar; kendi konumlarına iliĢkin toplumsal bilinç biçimini, belirleyemez durumdadırlar. Katılımcıların içinde bu-lundukları toplumda geçerli bir toplumsal bilinç biçimleri sıralaması yapacak ye-terli bilgi birikimlerinin olmadığı da gözlenmiĢtir. Tüm bu olumsuzluklara karĢın yanıtların konuya yakın bir duyarlıkla verilmesi, toplumu bilinçlendiren seçkin kesimin, tez konusunun titizlikle incelediği yabancılaĢma kavramının olumsuzluk-larına kapılmadığı ve toplumsal sorunolumsuzluk-larına yabancılaĢmadığının somut bir gös-tergesidir. (Bkz. Ek-3).

Alanyazın taramasında konuya yakın bağı kurulan veriler ve yorumlardan elde edilen bulgular, yalnızca toplumsal sorunları yansıtan araĢtırma çalıĢmalarından

(23)

yapılan çıkarsamalardır. ÇalıĢmanın bölümleri içinde yeri geldiğinde yapılan çı-karsamalara iliĢkin bu açıklamalar, verilerin anlık olarak iĢlenmesi sonucunda bilince yansıyanların duyumsanarak; düĢünsel somut ve soyut algılamada, tez çalıĢmasının akıĢına uygun çağrıĢımlarla toplumsal bilince yansıtılmasıdır. Dura-ğanlığın aĢılmasına olanak verecek bu durum bulguların bellekte tanımlanması ve sıralanmasını kolaylaĢtıracak, gereksiz bilgi birikimlerinin ve gereksinim dıĢı bil-gilerin anlıkta ayıklanmasını da hızlandıracaktır.

6.3. Bulguların Tanımı ve SıralanıĢı

Temel bulgu, tez çalıĢmasına adını veren toplumsal bilinç biçimlerinin; geniĢ

bir çalıĢma alanı olarak çağımızda incelenmemiĢ olmasıdır, bu durum somut bir olgusal bulgudur. Bulgunun dayanağı ise belirtilen konuda, dünya kamuoyuna yeterli ve yaygın olarak açıklanmıĢ özgün bilimsel bir çalıĢmanın olmamasıdır (Bkz. EK-1).

ÇalıĢmanın Varsayımlar kısmında geliĢtirilen temel varsayıma bağlı diğer var-sayımlar da aynı zamanda, nesnel-olgusal bulgular ile öznel-yargısal bulguların (Karasar: 247.) bireĢimi niteliğindedir.

Tez çalıĢmasının sonuç bulgularından ayrıca, bu baĢlıkta özet olarak tanımla-mak ve sıralamayı baĢlattanımla-mak gerekirse; toplumsal bilinç biçimlerinin, toplumların geliĢimiyle orantılı olarak geliĢme düzeyleri farklı toplumlarda farklı algılandığı-dır. Bunun en somut göstergesi, geliĢmiĢ ülkelere özgü toplumsal bilinç biçimleri-nin; sanat, düĢünbilim ve bilim olmasıdır. Bu durumun tersine, az geliĢmiĢ ve ge-liĢmekte olan ülkelerde; din, tüze, aktöre, politik öğreti gibi toplumsal bilinç bi-çimlerinin etkili olmasıdır.

6.4.

Genel Yorum

Bulgulardan hareketle varılacak sonuçlar için bir tartıĢma baĢlangıcı sayılacak

yorumlar (Karasar: 249-251.), çalıĢmanın temel sorusuna eleĢtirel bakıĢı da gün-deme getirecektir. Ayrıca belirtilmesi gereken bir durum olarak, yazar Karasar’ın

(24)

“Bilimsel Araştırma Yöntemi” adlı çalıĢmasında iç ve dıĢ yorum ayrımı vardır. Bu açıklamaya göre tez içinde verilerin düzenlenmesi ile elde edilen bulguların me-kanik süreç içinde değerlendirilmesine “iç yorum” adı verilmiĢ, iç yorumun tezin sorguladığı soruna uyarlanmasına da “dış yorum” denmiĢtir. Burada her iki yo-rumu birlikte eytiĢimini kurarak kullanmak ve çalıĢma verilerini ana tema ile iliĢ-kilendirmek, araĢtırmayı daha pratik/uygulamalı sonuçlara götürecektir. Böylece, toplumsal bilincin yansıma ve yansıtılmasında önemli bir adım atılmıĢ olacaktır.

EleĢtirel yaklaĢımın konuyla ilgili olarak ilk akla getireceği düĢünce, ağır iĢle-yen bir süreç olan toplumlar tarihinde; toplumsal bilinç biçimlerinin incelenmesi ve açıklanmasının, insanın temel yaĢamsal gereksinimlerinden biri olmadığıdır. Konuya eleĢtirel bakıĢı destekleyen somut olgulardan en önemlisi ise bilimin, top-lumlar tarihinin toptop-lumların ilk ortaya çıktığı yer ve zaman kesitinde, yeterince geliĢemediği ya da geliĢtirilemediğidir. Bilimin tarihsel süreçte denetimi ve ege-men güçlerin baskısıyla sadece sistemin yanında oluĢu, toplumsal bilinç biçimi olarak algılanmasını da geciktirmiĢtir.

Yalnızca eleĢtirel bir yorum olarak geliĢtirilecek bu düĢünce, tez çalıĢmasının karĢı tezi değildir. Çünkü daha önce geniĢ bir araĢtırma konusu olarak incelen-memiĢtir. Yine de eleĢtirel akla ve mantığa katkısı küçümsenemez. “Eleştirel ak-lın eleştirisine katkı” olacak bir karĢı yorumla bu haklı eleĢtiriyi yanıtlamak gere-kirse, tarihsel olgular temel gereksinimlerin yalnızca ekonomik politikalarla gide-rilemeyeceğini göstermiĢtir. Bu durumun çıkarsaması ise toplumsal politikaların, bilim dalı düzeyinde toplumsal bilimlerin içinde yer almasıyla birlikte ayrı bir önemi olduğudur. Toplumcu olmayan yönetimlere toplumsal sorumluluğunu anımsatmada, toplumsal bilinç biçimlerinin bu durumun uyarıcısı ve yansıtıcı bir araç görevini üstleneceğidir.

6.5. Bulguların Türkiye Özgül KoĢullarına Göre

Tanımlanması ve Yorumu

Türkiye’de toplumsal bilinç biçimi olarak öğretilmeyen, algılanmayan, kamu yönetiĢiminde uygulanmayan; din, düĢünbilim, sanat, aktöre ve politik öğretilerin,

(25)

günümüze sorun olarak taĢınması, çalıĢma verilerinin değerlendirilmesiyle ortaya çıkartılan nesnelliğin bir yansıması olarak öznel bir bulgudur. Bu temel bulgu, tez çalıĢmasının adıyla somutlaĢtırılmıĢ ve dile getirdiği konuda duyumsanan nesnel gerçekliğin; algılanması ile birlikte iĢlenerek toplumsal bilince yansıtılmıĢ, gele-cekte daha geniĢ araĢtırmalara katkı sağlayacağı düĢünülmüĢtür.

Konuyla ilgili güncel bir örnekle baĢlamak gerektiğinde, toplumu Ģu günlerde rahatsız eden ve çözümlenemeyen sorunlardan; Ġslâmcı yaklaĢımların, lâiklik kar-Ģısında tutumlarının politik araç olarak kullanılmasıdır. Bu nesnel durum Türkiye coğrafyasında uzun yılların birikimiyle çözümlenemeden bugüne aktarılmıĢ bir sorundur ve geçmiĢ yıllara oranla azalarak da olsa günümüz Türkiye’sine taĢın-mıĢtır. Türkiye için, Osmanlı Ġmparatorluğu’ndan beri süregelen bu sorunda; ni-rengi noktaları sayılacak olaylar yaĢanmıĢtır ve yaĢanmaktadır, ayrıca ülke sınırla-rını aĢar niteliktedir. Ġslâm dinine özgü bir yönetiĢim makamı/orunu olan halifeli-ğin Türkiye’de ve dünyada, kamu yönetiĢimi gündemlerinden kaldırıldığı bir dö-nemde; Ġslâmiyet adına görevler yüklenmek söylemleri, Ġslâmcı görüĢlerden gelen yöneticilerin sıradan propaganda/yaymaca aracı haline getirilmiĢtir. Dinlerin top-lumsal bilinç biçimi olduğu gerçeğini bilinçsizce de olsa ortaya çıkarmak anla-mında bu politik söylemler, konuya iliĢkin olumsuz somut göstergelerdendir. Tür-kiye Cumhuriyeti’nin temel kuruluĢ ilkelerinden lâikliği kapsayan bu sorun, gü-nümüzde de çözümlenememiĢtir. Çünkü din olgusunun nesnelliğinden ve toplum-sal bilinç biçimi olduğundan söz edilmemekte, dini araç yerine amaç olarak gös-terme kandırmacalarıyla halk avcılığı yapılmaktadır. Bu çıkarcı yöntemle, toplu-mun temiz din duyguları da baskılanmakta ve sömürülmektedir.

Türkiye’de ve Ortadoğu ülkelerinde Ġslâm dininin, Ġslâmcı düĢünbilim ile poli-tik öğretisinin birbirinden ayrı toplumsal bilinç biçimleri olsalar da birbiriyle ya-kın iliĢkilerinin bileĢkesi olarak kamu yönetiĢiminde birlikte kullanıldığı görülme-lidir. Ġslâmcı politik öğretiler kendi düĢünbilimi ile bir arada, egemen güçlerin erklerinin yararına olgunlaĢtırılmaya çalıĢılmaktadır. Bu durumun yorumu ise halkların, toplumsal bilinç biçimleri aracılığıyla özdeksel ve tinsel/ruhsal bakım-dan sömürüldükleri gerçekliğinin somut bulgusuna da yol açmaktadır.

(26)

1. BÖLÜM

Tez çalıĢması kavramlarından oluĢan bu bölümün, konuyu açıklamada be-timleyici özelliği vardır. Toplumsal bilinç biçimleri araĢtırmasında, konuyu ilgi-lendiren kavramlar önem derecesine göre sıralanmıĢtır. Evrimin insana iliĢkin zaman aralığında toplumsal varlığın oluĢumu incelenmiĢ, bireyin toplumsallaĢma-sında geliĢtirdiği düĢünsel süreci ve diğer biliĢsel yeteneklerin ortaya çıkıĢı anla-tılmıĢtır.

ĠNSANIN EVRĠMĠNDE TOPLUMSALLAġMA BĠLĠNCĠ

Evrensel tarihin dönemlerinde yeryüzünün değiĢimi, canlıların uygun geliĢme

ortamlarını da yaratmıĢ ve Jeoloji/Yer Bilim’e göre “Cenozoik Dönemde” ilk in-san türleri ortaya çıkmaya baĢlamıĢtır. Fosil/TaĢıllardan elde edilen geçmiĢ dönem canlı yaĢam izlerinden yola çıkan Arkeoloji/Kazıbilim çalıĢmaları, bazı insan tür-lerinde ayağa kalkıĢla geliĢen beyin ve beden oranı dengesinin; yüksek beyinsel iĢlevlerin yoğunlaĢtığı korteksin büyümesine neden olduğunu, bilimsel olarak kanıtlamıĢtır. Ayrıca, elini kullanabilmeyi öğrenen insan beyninin; konuĢma ile ilgili bölgesinin geliĢmeye baĢladığı dönemin, “Australopitekus” adı verilen insan türleri sonrasına rastladığı saptanmıĢtır. Toplumsal yaĢama iliĢkin ilerleyen dö-nemler, insanın elini ve beynini kullanarak bireysel yaĢamı için gerekli basit alet-leri üretmesini de zorunlu bir duruma getirmiĢtir. (Belek: 14-20.).

Bireyin toplumsal varlık olma çabasında, yabancılaĢmaların en az olduğu ya da hiç olmadığı ilkel dönem insanının; kendi öz-gücüyle kazandığı üretim yeteneği-nin bilinçlenmeye etkisini araĢtıran bilim insanı, bu konuya iliĢkin bir sonuçlama-ya gitmiĢtir:

“… İnsan bu başarıya üretimle ulaşmıştır. Sürekli yeni şeyler üretmek peşinde koşmak zorunluluğu, giderek daha fazla oranda doğanın yasalarının bilincine varmayı sağlamıştır…” (Belek: 20.).

(27)

yansımalarının; bu durumun öznesi olan insan tarafından duyumsandığında ise birey, düĢünsel etkinlik sürecini baĢlatmıĢtır. Bu süreçte insan beyni, toplumsal sorunların çözümüne yönelik iĢlevselliği ile birlikte “yüksek düzey sinir etkinliği-nin” (Bilimler Akademisi: 539.) sonucunda, “tinsel/düşüncel” (Bilimler Akade-misi: 472.) ve ruhsal artı ürünlerinden düĢünceyi yaratmıĢtır.

Toplumsal varlık olarak geliĢen insanın evriminde, beyninin yüksek düzey iĢlevsel artı ürünlerinden olan düĢünce; kendi içinde, karmaĢık ve bütünsel bir süreç oluĢturur. Tarihte yaĢanmıĢ, güncel, yaĢanacak olan toplumsal olaylarda gereksinmelerin zorladığı sorunlara iliĢkin nesnel olgusal olaylar sarmalı; öznel bilince yansıyan yanlarının duyumsanması ve çağrıĢımın da uyarıcı itkisiyle, kiĢi-lerin kendikiĢi-lerine özgü yetenekleri düzeyinde algılanarak bu süreç baĢlatılmıĢ olur. (Belek:20-24.).

ToplumsallaĢmanın insanda bireyin bedensel geliĢimini yönlendirmesini bul-gulayan Belek (1991), konuyla yakın bağı olan bu çalıĢmasında bilinç çağrıĢımla-rının uyarıcı etkisinden de söz etmektedir:

“… Emek ve emek ürünleri, insan beynini, toplumsal ilişkileri geliştirirken, daha gelişkin bir beyin, doğanın daha iyi kavranması ve emek üretkenliğinde artış demektir. Emek ürünlerinin niceliksel ve niteliksel çoğalışının, bir üst düzeyde, toplumsal ilişkileri uyarıcı olacağı açıktır. Kısaca, insan üretim sürecinde, yalnız-ca içinde bulunduğu çevreyi kavrayarak, değiştirmekle kalmamış, aynı zamanda kendisini de üretmiştir…” (Belek: 23.).

Sürecin nedenlerini ve sonuçlarını irdeleyen araĢtırmacı yazarın bulguları, insanın toplumsal üretim içinde oluĢturduğu biliĢsel yeteneklerinin; kendisi ile birlikte toplumu yeniden üretmesinde etkisini göstermektedir. Çünkü insanın, kendisini yeniden üreterek geliĢtirmesi; onu diğer canlı türlerinden ayıran bu dü-Ģünsel süreç içinde, o dönemlerde yabancılaĢmadığı kendi öz-bilinci ve yeni bi-çimlenmeye baĢlayan toplumsal bilincinin de tarihsel geliĢimidir.

(28)

1.1. DÜġÜNSEL SÜREÇ

Ġçinde yaĢadığı doğal koĢulların belirlediği yaĢam biçiminde edindiği

alıĢkan-lıklar, canlı türleri içinde insanın kendi düĢünce sistemini oluĢturduğu toplumsal-laĢma ile birlikte evrimleĢmiĢtir. Ġnsan bedeninde geliĢen beyin ve beyinsel iĢlev-ler, toplumsal bilincinin oluĢmasında en büyük etkendir. Bu iĢlevler içinde düĢün-sel yaratılar ya da düĢünce, insanın bilinçli eylemini de ortaya koymaktadır.

Hayvanların doğal içgüdüleriyle ve bilinçsizce kendilerini çevreye uyarlamala-rından yüzyıllar/çağlar sonra, canlıların evriminde önemli bir aĢama daha yaĢan-mıĢtır. Ġnsanların, hayvanlardan ayrı canlı türü olarak kendi yaĢamsal gereksinim-leri uyarınca çeĢitli bireysel yetenekler kazanması ise bu aĢamada gerçekleĢmiĢtir. Toplumsal varlık olarak insanların, bilinçli bir biçimde ayrıca çevrelerini değiĢ-tirme yeteneklerini de geliĢtirdiklerini açıklayan çalıĢma ekibi; bu konuyla ilgili insan-doğa iliĢkilerini burada, emek bağlamında özetlemiĢlerdir:

“… İnsanın eylemi, emek, öte yandan, doğayı kendi gereksinimleri için hizme-tine sokacak biçimde, şeyleri tümüyle yeniden biçimlendirerek, insanın doğayı kendine uyarlamasını kapsar…” (Boguslavski vd. : 103.).

DavranıĢ Bilimlerinden Ruhbilimin içinde, biliĢsel ve insancıl yaklaĢımların temel bir olgusu da sayılan düĢünsel süreç; insanın toplumsal iliĢkilerinin karma-Ģık ruhsal bağıntılarını içerdiğinden, öğretim kurumlarında okutulan ders konuları içinde yer almaktadır. Deneysel ve Fizyolojik Psikolojinin bu durumla ilgili ders-lerden biri olduğunu açıklayan bilim insanları, dersin araĢtırma/inceleme konuları arasında ruhbilimin temel kavramlarının olduğunu da belirtmiĢlerdir:

“…Araştırmaların çoğu çeşitli zekâ ve yetenek testlerinin belirli bir gruba uy-gulanması niteliğindedir. Bunun yanısıra öğrenme, algı ve bellek gibi zihinsel süreçlerin de belirli bir oranda ele alındığı görülmektedir…” (Bilgin, 1986: 47-48.).

Bireyin toplumsal yaĢamında geliĢtirdiği düĢünsel yeteneklerin en önemlileri, algı ile dikkattir (Bilimler Akademisi: 14. ,114.). Ġnsan, bunlara bağlı ve beyinsel

(29)

geliĢmesi ile eĢanlı olarak ayrıca baĢka yetenekler de geliĢtirmiĢtir. Örneğin, çev-resinden doğal yansımaların duyumlarını algılamaya baĢlamıĢtır. Yetenekleri ara-cılığıyla ve içgüdüsel bir irkilme sonucu belleğinde biriktirdiği olayları anımsaya-rak, bu olaylara iliĢkin deneysel bilgileniĢlerini sıralama alıĢkanlığı (Connerton, 1999: 38-41.) da kazanmıĢtır. Toplumsal bilinç biçimlerinden biri olan bilim ara-cılığıyla, toplumsal bilince taĢınarak/yansıtılarak (Timuçin, 1984: 24-25.) sona erdirilen düĢünsel süreç; bu anlamda, bireyin toplumla karĢılıklı etkileĢimini de yansıtır. AraĢtırmacı bilim insanlarının düĢünsel süreçte yarattıkları düĢünsel üre-timlerini, imgelem ya da tasarım ve kurgulama olarak sunmasıyla birlikte düĢün-sel sürecin sona ermesi; aynı zamanda, bu etkinlikten esinlenen benzer çalıĢmala-rın baĢlatılmasını da içerir.

DüĢünsel etkinlik süreci bireysel bilince yansıyan nesnel görüngünün özellikle-rini içermesinden ayrı olarak, yansıtılan öznenin bu duruma karĢılık gelen tutumu ve özgül güdülenmesini de kapsadığı için özneldir (Boguslavski vd. : 97.).

Bireyin toplumsal sorunların nesnel yansımalarını duyumsaması, toplumsal bilincin oluĢmasında önemli bir aĢamadır; çünkü bundan sonrasında bilincin bi-reysel geliĢimi, toplumsallıktan etkilenmeye ve onu biçimlendirmeye baĢlayacak-tır.

1.1.1. Yansımaları Duyumsamak

Duyularla dolaysız olarak algılanan Ģeylerin özlerinin dıĢ görünürlükleri, özün

diğer yüzlerinden görünüĢleri ve beliriĢleri olan yansımayı da açıklar. Öznel bir yanı da olan görünüĢ, Ģeylerin olduğundan daha farklı görünen yanlarını içerme-sinden çok aslında nesnel özün görünürlüğüdür. Suda kırılmaların görünüĢü, Gü-neĢ’in Yeryüzü çevresinde hareket ediyor gibi görünmesi, bu tür özel görünüm-lerdendir. Bu anlamda görüngüsel özün yanlıĢ algılanması, nesnel etkenlerle ilgi-lidir. Burada bilme, görüngülerin görüntüsünü açıklamada özün dıĢ biçimler ola-rak görünüĢünün öze indirgenmesini de kapsar. (Bilimler Akademisi: 194-195.).

(30)

Bilimler Akademisinin vurguladığı birbirine dolayımsız biçimde bağımlı öz ve görünüĢ kavramları aynı zamanda, doğada yerleĢik nesnel görüngülerin evrensel bağıntısını da çağrıĢtırmaktadır:

“… Öz bilgisi, Görünüş‟ ün somut nesnel içeriğinin, kendi dışsal yanlarından ayrılmasına, çarpıtılmaktan ve öznelcilikten kurtulmasına olanak verir… „Şeylerin dışsal görünüşleri ile özleri üstüste çakışmasaydı, bilime hiç gerek kalmazdı‟ (K. Marx, Kapital, cilt III, s.817)… Bir bilim ancak incelediği Görünüşler‟ in Öz‟ ünü açığa çıkardığı ve gerek Öz, gerek Görünüş alanında gelecekteki değişimleri kes-tirebilme gücünde olduğu zaman olgunluğa ve yetkinliğe erişebilir…” (Bilimler Akademisi: 377-378.).

DeğiĢmez ve değiĢtirilemez olarak nesnelerin diğerlerinden ayrı olması, Ģeyle-rin özünü tanımlar. Felsefi sistemleĢeyle-rin tümünde, varlık ve bilinç ile iliĢkisinden ayrıca sistemler arası ayrımların incelenmesinde de kullanılan bu öz kavramıdır. Nesnel ülkücü/idealistlerden Platon ile Hegel gerçeklik, varoluĢ ve varlık durum-larının nesnel öze bağlılığını; mutlak/bağımsız bir değiĢmezlik olarak görmüĢler-dir. Öznel ülkücüler ise özü, öznenin ürünü olarak mutlaklaĢtırır. Gerçekte öz, nesnel özün Ģeylerde olması ve bilince yansımasıdır. Öz, Ģeylerin ortak özellikle-rini ve onların kendine özgü yasalarını yansıtır. Ġnsan bilgilenme süreci ile dünya-nın nesnel özünü kavrar ve bilgisini, dünyayı dönüĢtürmede araç olarak kullanır. (Bilimler Akademisi: 373-374.).

Nesnel yansımada, duyumların algılanması ve birlikte ya da ayrıca değerlendi-rilmesi; kiĢisel yetenekler ölçüsünde deneysel veriler yardımıyla iĢlenerek, top-lumsal bilince yansıtılmasını da olanaklı kılar. Bilincin farklı açıklamalarında da-ha çok, toplumsal sisteme yakından bağlı bilinçlenme sürecinden söz edildiği gö-rülmektedir. Toplumsal yaĢamın bireysel etkinliklerle etkileĢiminin, insanda ya-rattığı görevdeĢlikte; beynin iĢlevselliğiyle oluĢan düĢünsel sürecin yansımalarının toplamı sayılan bilinç, metafizik/doğa ötesi ve ülkücü görüĢlerin dıĢında gerçekçi bir biçimde tanımlanmalıdır. DeğiĢik tanımlara bakıldığında bilincin yansımayla bağıntısını öne çıkaran bilinç tanımları, ancak nesnel ve toplumsal gerçekliklerle

(31)

bağdaĢtırıldığında geçerlik kazanır.

Bilinç kavramının açıklayıcısı niteliğinde, kendi baĢına ayrı bir özelliği ve

ku-ramı da olan yansımanın, düĢünbilimin önemli kavramlarından biri olduğu bilim insanları tarafından yansımanın yansıması biçimiyle algılanmıĢtır:

“…Bilinç, kendini, „yansımanın yansıması‟ olduğunu imgeleme yetisinde-dir…” (Boguslavski vd. : 105.).

Yansımaların ayrıca içe ve dıĢa yansıtma olarak da ayrımsanacağı, bilimsel araĢtırmalarla saptanmıĢtır:

“ … Yansıtma ile içe yansıtmanın imgesel yaratıları, önceden söylediğimiz gibi, iç/dış sınırın ilk çizimine denktirler; bunlar, değerin kutupsallığıyla (iyi/kötü) at başı giderler. Burada da psişik süreçlerin üç „an‟ ının -temsil, duygulanım, yönelim- görece eklemlenmesi oluşmaya başlar; çünkü ancak böylelikle bir niyet olumlu bir duygulanıma doğru yönelebilir ve „karşıt‟ olarak ayırt edilmeye başla-nan denk temsillerle koordineli olan olumsuz bir duygulanımdan vazgeçebilir…” (Castoriadis, 2011: 233.).

Ġçe bakıĢ ile örtüĢen içselleĢtirme ve dıĢsallaĢtırma ile bağdaĢan dıĢavurum kavramlarını da kapsayan yansıma, aynı zamanda sanat yapıtlarının ana teması olmuĢtur:

“ … Bizim hayal gücümüzün yarattığı masallar, gerçeklerin hamurundan yoğ-rulmuştur… Hans Andersen

… okuduğunu gerçeklerle karşılaştırarak, beynindeki, ruhundaki ve kalbindeki o „gül‟ yansımasını görmen için verdim bu kitabı sana. Ayrıca, okumakla, insan-lara yaklaşımların ve bakış açın da değişecek ve buna paralel oinsan-larak bilginin ve kültürlü olmanın yansımasını davranışlarında göreceksin…

Okumanın ve giderek olgunlaşmanın yansımalarını göreceksin demişti…” (Göktürk, 2001; VIII,88-89,133.).

(32)

Toplumsal bilinç biçimlerinden sanata iliĢkin ve yansımayı açıklayan bu ör-neklerin gösterdiği, yansımanın algılanmasından sonra kendi içinde de bazı aĢa-malarının olduğudur. Bu duruma ilintili olarak benimseme ya da özümsemeyle bağdaĢık olan içselleĢtirme, bireyin yansıyan konuyu somut duyum çağrıĢımları uyarınca; kendi düĢünsel sürecine/içe bakması ile birlikte ve gereksinimine göre, içe yansıtmasıdır.

Yansıma maddenin özelliklerinden biri olarak tanımlandığında, madde ile zih-nin karĢıtlıkları ve görecelikleri olarak onların yeni iliĢkilerini de zorunlu bir du-ruma getirir. Bu durumlar, insana yansıyan nesnelerin bazı özelliklerinin yeniden ortaya çıkmasına olanak verir. Ayrıca, yansıtan Ģey olarak canlı/insan ile onun yansıttığı tarihsel sürecin yaratıcısının da aynı insan olması nedeniyle; yansıtılan olayın niteliğinden kaynaklanan imgeler, çok çeĢitli biçimlerde oluĢacaktır. Bi-çimsel olan bu ayrımsamaya karĢın yansıtılan olay ve yansıtan arasında, aynı ör-genleniĢten gelen bir içerik özdeĢliği de bulunur (Boguslavski vd. : 89-91.).

Yansımanın iki temel çeĢidi olarak, doğadan insana nesnel yansımanın yanın-da; deneyimlerinden geliĢtirdiği tasarlama yeteneğiyle insanın, bilincinde oluĢtur-duğu imgelemleri diğer insanlara/topluma yansıtması demek olan öznel yansıma-lardır.

Sibernetik biliminin temeli sayılacak bildiriĢim kuramı, nesnel ile öznel yan-sımaların düzenlenmesini kapsayan yanıyla; toplumsal bilincin ve bilinç biçimle-rinin taĢınmasında, aktarım aracı olarak da algılanmıĢtır:

“…Bildirişim kuramı yansıma‟ yla yakından ilgilidir… Bu açıdan bakıldığın-da, insan beyninin, dış dünyadan gelen göreli edimsel Bildirişim‟ i biriktirip süre-ce koyan, olağanüstü karmaşık sibernetik sistem olduğu görülür. Beynin dış dün-yayı yansıtma ve algılama yeteneği, Bildirişim‟ in iletilmesi ve sürece konmasıyla ilgili süreçlerin gelişmesinde bir halkayı oluşturur. Modern Bildirişim kuramında, Lenin‟in duyuma yakın yansıma özelliğinin her maddede içkin olduğu yolundaki tezinin bir somutlaşmasını görmek olanaklıdır…” (Bilimler Akademisi: 52.).

(33)

Canlı ve cansız ortamlarda yansımanın genel özellikleri de vardır: Sinir sistem-lerinin geliĢmiĢ bir durumu olan düĢünsel etkinlikler ile insanı hayvanlardan ayı-ran temel yeteneklerden sayılan emek, dil ve düĢünce bunlardan baĢta gelenleridir. Bilinçte yansımayı içeren iki önemli kavram olarak özne ile nesne, tarihsellik içinde yüksek bir yansıma biçiminde bilincin oluĢumu ve yansımayı ayrıntılarıyla anlatan kavramlardır. Ayrıca, canlıların evrimi ile insan türüne geçiĢte kendine özgü geliĢme gösteren beyinin; yüksek sinir sistemlerini barındıran bir organ ol-ması, bilimsel ve tarihsel gerçekliktir. Bu duruma bağlı olarak sinirsel uyarılmalar sonucunda, insan ile onun hareket yeteneğini eĢgüdümlemede etkin görev üstle-nen beyin; kendi iĢlevselliğinden oluĢan bu yüksek sinir etkinliğiyle, düĢünsel süreçleri de yaratmaktadır. Bu düĢünsel süreçlerin bir toplamı olan bilinç, yansı-manın da bilinen en yüksek biçimleniĢi ve insanın en üst düzeyde düĢünsel ürün-lerindendir (Boguslavski vd. : 91-108.).

Konuya iliĢkin olarak bilinç ve yansıma kavramlarının, birbirleriyle bağını anlatan; insanın, akıl ya da zekâ ile birlikte anlık yetenekleri de burada önemlidir (Bilimler Akademisi: 13-14.). Bireyin beyinsel geliĢimini gösteren bu yetenekler, Ruhbilim konuları arasında önemli bir yer tutar. Görüngülerin evrensel nitelikte bağıntılarından, yansımaları duyumsayan ve algılayan insan; ayrıca yetenekleri ölçüsünde kendini geliĢtirdiği bilimler arasındaki iliĢkileri de kavramıĢ, onlardan yararlanmayı öğrenmiĢtir:

“… Bilimlerin yapısı ile sınıflandırılması, fenomenlerin Evrensel Bağıntısı‟ nın bir yansımasıdır. Böyle bir şey, bilimler arasındaki bağıntı ve ilişkilerin niçin sü-rekli olarak birbirine yaklaştığını, bilimsel bilginin ilerleyişiyle bir arada gittiğini bize açıklar…” ( Bilimler Akademisi: 171-172.).

Matematik kesinleĢtirme ile anlatılmak istendiğinde ise bilinç, anlık yansımala-rın; pratik olarak algılanmasıyla oluĢan zekânın, integralini/ana fonksiyonunu çağ-rıĢtırır. Yansımayı açıklayan bu duruma benzer bir matematiksel anlatım iliĢkisi de bağıntıların, tanım kümesinden değer kümesine yansıtıldığı fonksiyonlardır.

(34)

yer ve zaman bakımından ayrılıkları, yansıma yasasının belirgin temel özelliğini gösteren yanını örtemez. Çünkü fizikte doğal bilimlere özgü yansımanın, matema-tik/geometri ile bağıntısı kurularak kesinleĢmiĢ açı ve kırılma indisi denklemleri; felsefede toplumsal bilimlere özgü bilinç yansımaları, görece/değiĢen durumların istatistik verilerinden alınan parametrelere göre kurulan olasılık denklemleriyle örtüĢür. Burada ayrık durum, fizikte kesin hesapların belirleyiciliğine karĢın; fel-sefede, istatistiğin olasılık hesaplarına dayalı öngörülerin görece/değiĢken olması-dır:

“ … Karmaşık ve çok yönlü insan ilişkilerine dayalı toplumsal bütün kendi içinde, ekonomik, teknolojik, sosyal, politik ve kültürel alt sistemlere ayrıldığı gibi, bunların her biri kendi içinde ayrıca sistem, yapı ve süreç işleyişlerine sahip-tir. Bu sistemleşme ve yapılaşma toplumsal evrim sürecinde bir yandan kendili-ğinden oluşmakta, diğer yandan insan aklının ürünü olarak tasarlanmaktadır. Toplumsal bütünü oluşturan sistemler, yapılar ve süreçler arasındaki interaktif ve dinamik etkileşim, bir ağ yapılanması oluşturur. Bu nedenle günümüz Bilgi Top-lumunda, mekanik düşüncenin statik noktasal-doğrusal neden sonuç açıklamaları yerine, Kuantum düşüncesi ile uyumlu sosyal bilimlerin ağ etkileşim paradigması devreye girer. Ağ etkileşim paradigması, beyin işleyişini açıklayan sinir ağları modeli ile paralellik gösterir. Fiziğin Kuantum modeli, biyolojinin sinir ağları modeli ile toplum bilimin, toplumsal bütünün entegre ağ etkileşim modeli, farklı alanlarda şekillenen ikinci bilimsel devrimin paralel yansımalarıdır. Ayrıca gerek biyolojik etkileşim ağları; gerekse toplumsal etkileşim ağları, kendi kendini yapı-landıran ve yenileyen (autopoietik) sistemlerdir…” (Erkan, 2012; 125).

Doğa yasalarının mutlak gerçekliği ile toplumsal yasaların görece gerçekliğinin bağının kurulmaya çalıĢıldığı bu açıklamada, günümüzde teknolojik geliĢmelerin toplumsal bilimlere “paradigmal” yansıması iĢlenmiĢtir. Ayrıca belirtmek gere-kirse, sanatla ilgili edebiyat/roman çalıĢmasında ve sibernetiği de yakından ilgi-lendiren bilimsel çalıĢmada; sanatın ve bilimin birbirlerinden ayrı, toplumsal bi-linç biçimlerinden biri oldukları görülememiĢtir. Bu nedenle, Türkiye’de ve tüm dünyada; toplumsal bilinç biçimlerini iĢleyen bilimsel çalıĢmaların yetersizliğini

(35)

somut olarak gösteren böylesine benzer durumların, bu tez çalıĢmasına açık bir veri oluĢturduğu da görülmelidir.

AraĢtırma çalıĢmalarının temelini oluĢturan veriler aynı zamanda, nesnel

yan-sımaların duyumsanması ile baĢlatılan bilimsel çalıĢmaların; düĢünsel süreçte olu-Ģan çağrıĢımlarla donatılarak, inceleme konusunun ayrıntılarıyla algılanmasını sağlayan duyumlarıdır.

1.1.2. Duyumların Algılanması

Nesnelerin evrende gerçeklik olarak var olmalarından dolayı yansıyan varlıksal

ve ruhsal görüngülerinin, canlıların duyu organlarına dolaysız etkimesinin sonucu oluĢan duyum; aynı zamanda, bilme sürecinde oluĢturulan ön kavramların da bi-çimsel temelidir. DıĢ çevre ile etkileĢim sırasında nesnel varlıklar, insanı çevresel etkenler2 yoluyla etkilemeye baĢladıklarında; kimyasal elektrik akıĢkanlığında insan bedeninde yarattıkları içtepileri, sinir sistemi aracılığıyla beyin kabuğuna da ileterek duyumu baĢlatırlar. Duyum sistemsel olarak beyin kabuğunda ortaya çık-masından ayrıca, her duyum grubu diğerlerinden farklıdır. Örneğin, görsel duyum; dokunma ve iĢitsel olan ile koklama ya da tat alma duyum sistemleri arasında en yüksek sinir etkinliği olmasının yanında, diğerlerine benzer yanı yoktur.3

Bu öz-gül niteliklerinden dolayı duyumlar, nesnelerin öznel yanlarını da yansıtarak; bu öznel yanların, nesnelerin temel niteliği biçiminde algılanmasına neden olurlar 4

(Bilimler Akademisi: 127.).

Duyumların algılanmasında temel kavramlardan olan algı, Tarihsel Antropolo-ji/Ġnsanbilim’in konuları arasında da yer almıĢtır:

“… Dolayısıyla algı, algılanana ilişkin olarak yapılan eylemdir…” (Wulf, 2009: 222.).

2

Kimyasal cevher molekülleri ile ışık ve ses dalgaları, vb.

3

Tat alma, dokunma, renk, vd.

4

(36)

Duyumların algılanmasında güdülenmenin ve çağrıĢımın ruhsal durum ile ya-kın bağlılaĢımı, insanın düĢünsel eylemini de yansıtması bakımından önemlidir. Yansıma sırasında öncelik, algılamayı etkileyecek maddi ve tarihsel koĢulların bireyin toplumsal yapısını belirlediği gerçekliğidir. Toplumsal varlık olarak insan-lar yaĢam biçimlerini, ekonomik politikainsan-lar ile üstyapı kuruminsan-larında oluĢturaca-ğından; algılamayı kapsayan düĢünsel süreç, güdülenme ve çağrıĢımın ruhsallı-ğında duyumların önemiyle de bütünleĢtirilir.

Ruhbilime iliĢkin araĢtırmalarında, “İ.M.Seçenov”; duyumun, canlıların kendi eylemlerinin koĢullarını seçme ve koĢullara uygun eylemlerde yönlendirici olan ikili bir yapısı olduğunu bulmuĢtur. Aynı konuyu inceleyen “İ.P.Pavlov” ise can-lılarda koĢullara uyarlanma ve davranıĢları etkileyen etmenlerden duyum ile güdü-lenmeyi saptamıĢtır (Boguslavski vd. : 97.) Konuyu pekiĢtiren bir durum çıkarsa-ması olarak, hayvan davranıĢlarında koĢullu yönelme ve ürkme sonucu yönelme-nin yerini insanda bilinçli davranıĢlar almıĢtır. Güdülenme ile güdüleme ya da motivasyon/isteklendirme bu açıdan, Ruhbilimde önemli bir yer tutar.

Tanımlayıcı açıklamalarına bakıldığında ise güdünün, burada bilinçle yakın bağı görülmektedir:

“…İnsanın belirli gerekseme‟ lerini karşılamak için eyleme geçmeyi dürtükle-yen bir bilinçli itilim. Güdü, toplumun istemlerine olan tavrını açığa koyacak bi-çimde, insanın gönüllü eyleminin kesin olarak ortaya konuşudur. Güdüler, insanın eylemlerine ve gördüğü işlere değer biçmede önemli bir rol oynar, çünkü belli bir insan için şu ya da bu eylemin ne gibi bir öznel anlam taşıdığı Güdüler‟ e daya-nır. (Bilimler Akademisi: 197.).

Algılamayı etkileyen diğer bir ruhsal durum olarak çağrıĢım, insanın düĢünsel süreçte yer alan etkinliğinin zorunlu koĢuludur. ÇağrıĢım, nesneler ile özne ara-sında etkileĢimin ilk aĢamaara-sında ortaya çıkan düĢünce ürünlerindendir. Görüngü-ler ile nesnenin karĢılıklı iliĢkisinden yansıyan gerçek bağıntılarının, ruhsallığı ilgilendiren ögeleri arasında kurulan bir bağlantısı olan çağrıĢım; psiĢik/ruhsal

Referanslar

Benzer Belgeler

Öykü ve fizik muayene ile arı sokmasına bağlı yerel alerjik reaksiyon olarak kabul edilen olgumuzda penis cildi üzerinde arı iğnesinin saptanmaması, ancak ısırık

Düzenli olarak günlük yapılan fiziksel aktivite ve sağlıklı beslenme ile kronik hastalıklara yakalanma riskine karşı alınan en önemli tedbirdir. Bunların yanında

Öte yandan parçanın yani insanın toplumsallığını göz önüne alarak, modern bilim, aydınlanma, ilerleme ve kalkınmayı sorunsallaştıran, küresel kapitalizmin

Ayrıca, İngilizce eğitim veren okullarda eğitim gören çocuk ya da genç, daha anadilini doğru dürüst öğrenmeden ve o dille yazılmış edebi eserleri okumadan yabancı bir dille

özgür fakat bu özgürlüğünü ne siyasete ve ne de menfaate âlet etme­ yen, sadece sübjektif bilimin hükmünü taraf tutmadan ve cesaretle açıklayan bir

Katılımcıların hemen her gün sosyal ağları kullanmaları sonucuna bağlı olarak günde ortalama 2-4 saat arasında bu sosyal ağlarda zaman harcadıkları

Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.s) bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmaktadır: “Kul, kardeşinin yardımında olduğu sürece, Allah da onun yardımcısı olur.”

Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.s) bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmaktadır: “Kul, kardeşinin yardımında olduğu sürece, Allah da onun yardımcısı olur.”