• Sonuç bulunamadı

Toplum Ġçin Sanat ve Toplumcu Gerçekçilik

1. BÖLÜM

2.3. SANAT

2.3.2. Toplum Ġçin Sanat ve Toplumcu Gerçekçilik

geliĢimiyle ve toplumculuğun güzellikbilim ülküsüyle birlikte; gerçeğe yakın, tarihsel somut bir yansımasıdır. Rusya’da yeni geliĢmeye baĢlayan kapitalizm,

sınıflar arası mücadelenin çalkantıları içinde; toplumcu devrim hazırlıkları ile bu- nalımlı bir dönemi ve toplumcu gerçekçiliğin ilk yapıtlarını da ortaya çıkarmıĢtır. Bu süreç “Ana” romanı ile ”M.Gorki”, iĢçi sınıfından yana diğer Ģairlerin Ģiirle- rinde “D. Bedni” ile baĢlatılmıĢ; 1917 devrimi sonucunda “Çarlık Rusyası” ndan sonra kurulan Sovyetler Birliği’nde, bütün sanat dallarına yansıtılmıĢtır. Böylece toplumcu gerçekçilik; “Mayakovski, K. Stanislavski, M. Şolohov, A. Deyneka, Eisenstein, D.Şostakoviç” gibi sanatçılarla yaygınlaĢarak uluslararası sanatsal bir akım oluĢturulmuĢtur. Dönemin toplumcu ve anamalcı ülkelerinin önde gelen ilerici ya da devrimci sanatçıları; “H. Barbusse, M. Andersen-Nexö, B. Brecht, L. Aragon, M. Mujmanova, L. Kruczkowski, G. Karaslavov” toplumcu gerçekçidir- ler. Sanatın geçmiĢte oluĢan gerçekçi ve en iyi geleneklerinin mantıksal geliĢme- sinde, insanın yeni bir sanatsal ilerleyiĢ evresi de sayılan toplumcu gerçekçilik; özünde, yaĢamın gerçeklerine bağlılıktır. Bu gerçekler toplumcu bir dünya görü- Ģünün bakıĢ açısından, sanatsal imgelerle dile getirilir. Böyle bir dünya görüĢü, sanatçının yapıtında iĢleyerek yansıttığı olayda; geçmiĢ ile geleceğin tarihsel man- tığını daha iyi kurmasına ve toplumsal geliĢmenin eğilimlerini saptayarak, gerçek- lerden kopmadan onları sanatta yeniden üretmesini de sağlar. DüĢünsel süreçte yaratılan yeni kahramanın soyut tiplemesiyle toplumcu güzellikbilim ülküsü, top- lumsal bilince yansıtılır. (Bilimler Akademisi: 188-189.).

“… İnsan sanat eğitiminin ilk unsurudur, İnsanın kâinattaki varlıklar hakkında sağlıklı yorumlar yapabilmek için aldığı eğitim, gerçek ve kalıcı sanatı ortaya çıkaracaktır… Kuşaktan kuşağa geçen, her ne olursa olsun takdir kazanan sana- tın içinde üretkenlik var demektir ve gerçek sanat öğretileri bu sanattan çıkar…” (Tolstoy: 58.).

Sanatçının imgeleminde kendi yansımasını duyumsayan ve algılayan birey, çağrıĢımları zihninde somutlaĢtırarak benimsediğinde; geleceğin toplumunu kura- cak olan insanın, ilk düĢünsel/soyut örneğini bilinçli bir biçimde yaratacaktır:

“…Onun için, Toplumcu Gerçekçilik, toplumcu eğitimde güçlü bir araçtır… sanatçının yaratıcı çabasını harekete geçirerek, kendi bireysel eğilimleriyle tutarlı bir biçim ve üslubu seçmesine yardımcı olur…” (Bilimler Akademisi: 189.).

Toplumcu gerçekçiliğin ölçütleri arasında; yaĢam gerçeklerine bağlılık ve hal- ka yakınlık, emekçilerin mücadelesiyle yakın bağ kurmak ve emeğin yanında yer almak, toplumcu ve uluslararası insancılık, tarihsel iyimserlik, “biçimcilik” ile “öznelcilik” ve “naturalist (saf gerçekçi) ilkelciliğe” karĢı çıkmak vardır. Aynı zamanda bu ölçütler toplumcu gerçekçiliğe, politik öğretisel ve güzellikbilimsel bir içerik ile kendi geliĢim sürecinde yarattığı sanat yapıtlarının sanatsal biçimine iliĢkin birtakım özgül çizgiler de kazandırmıĢtır. Tarihsel iyimserlik ölçütüyle ilgili bu özgül çizgiler; yaĢamın ileriye doğru geliĢmesinden kıvanç duyma, yeni bir toplumu kuranların önündeki soylu hedef ve yüce tasarılardan sevinç duyma gibi duyguların da kaynağını oluĢturmuĢtur. (Bilimler Akademisi: 189.).

“… Sanat düşünebilen, gerçeği görebilen, toplumu anlayabilen insanların işi- dir…” ( Tolstoy: 63.).

BarıĢtan yana bir dünya için savaĢımda sanatın tarihsel süreçte insanlığa ve toplumlara bilimsel yol göstericiliği, günümüz dünyasının artık vazgeçilmez bir sorunudur. Akılcı bir mantıkla, bilimsel yöntemlerle bu sorunu çözerek bir an ön- ce toplumsal yaĢamda yaygınlaĢtırmak; her sorumlu birey için ivedi ve ertelene- mez bir görev olmalıdır:

“…Herkesin, kişiliğinin serbestçe ve tam gelişmesine olanak veren topluma karşı ödevleri vardır…”18

Uluslararası düzeyde yetkinleĢen iletiĢim teknikleri sayesinde bilimsel sanatsal yaratıların, gecikmesiz ve bireysel izlenebilme olanakları da artmıĢtır. Toplumsal

18

görsellik ve iĢitsellik sorun olmaktan çıkmıĢ gibi gözükse de, biçimlendirilmesi henüz ekonomik bakımdan egemen güçlerin tekelindedir:

“… Sanat faaliyetleri için harcanan para, ömürlerinde belki bir kere bir sanat gösterisi izleyebilen ya da hiç izleyemeyen insanların, ezilen, sömürülen kitlelerin cebinden çıkmaktadır…” (Tolstoy: 71.).

Toplumsal PaylaĢım Siteleri, Özgür Yazılım Hareketi benzeri oluĢumlar, bu en önemli olumsuzlukların aĢılma noktalarını olumlu yönde zorlamaktadır. Sevindi- rici olmakla birlikte yeterli olmayan bu geliĢmeler, toplumsal kültürel değiĢimlere araç olmalarından dolayı, sanatın yeniden tanımlanması ve örgütlenmesinde de önemli bir görevdeĢlik yaratmıĢlardır.

“… Ne var ki, sözde de olsa, insan haklarının tartışıldığı, kölelik düzeninin yıkıldığı 20. yüzyılda insanların sömürülmesi, hele sanatın ağır yükünü üzerlerine yüklenmesi, hak değil şeytânî bir saplantıdır. Eğer uğrunda ömür verilen nice zahmetlere katlanılan, göğüs gerilen sanat, insanı ezmek, sömürmek için kullanı- lırsa, bu durumda sanatın faydasından değil, zararından bahsetmek gerekir…” (Tolstoy: 71.).

Tarihsel süreç içinde, bilim ile ayrıĢımını çoğunlukla tamamlamıĢ olarak sanat; günümüzde, bilimle ve kendi içinde bireĢim dönemindedir. Çağımızın sorunları ile birlikte yeni bir aĢamaya gelmiĢ olan sanatın okullaĢma ve kurumlaĢması, bi- limsellikle eĢit ağırlıktadır. Tarihsel sürecin genel değerlendirilmesi ile böyle bir öngörüye varmak olanaklıdır. Öngörüye destek olan ve göz ardı edilemeyecek önemli bir saptamayı da burada belirtmek gerekir. Sanatın bilimle etkileĢiminde görünenlere eklenecek bir diğer nesnel durum, bu etkileĢimi belirleyen toplumsal ekonomik oluĢumların; çağımızda, bilimsel ve teknolojik geliĢmelerle orantılı olarak hızlanmıĢ olmasıdır. Toplumsal gereksinimlerin artıĢı ile birlikte dolayım- laĢmasına bağlı bu hızlanma, toplumsal bilinç biçimlerinin geliĢimini ve değiĢi- mini de zorlamaktadır. Toplumda üretim-dağıtım-bölüĢüm-teknoloji sorunlarının artıĢıyla ilgili, maddi ve teknik temeldeki bu geliĢmelere bağlı değiĢimler; üstyapı

kurumları sayılan bilinç biçimlerini her zaman ve koĢulda, kesintisiz bir biçimde yeniden belirlemektedir.

Sanatın yeniden tanımlanmasında toplumsal bir olgu olduğunun algılanması gereğini vurgulayan bir araĢtırmacı yazarın düĢünceleri, aynı zamanda toplumsal gerçekçi sanat akımının toplumsal yanıyla bağını da yansıtmaktadır:

“… Sanatın ve sosyal yapının devingen oluşu ve dinamiklerinin de zaman za- man farklı anlamla gelmesi, sanatın nasıl tanımlanabileceğini, tanımlanmış bir sanatın ise nasıl ve ne zaman böyle tanımlandığını anlamamız bakımından önem taşır. Bunu becerebilmek için ise sanata sosyal yapıtaşları arasından bakmak ka- çınılmazdır…” (Erinç: 124.)

Sanat ile birlikte politika ve politik öğretilerin de bu toplumsal değiĢimlerde önemli bir etkisi vardır. Kamu yönetiĢiminin gerçekleĢtiği ve yöneten ile yöneti- lenin karĢılıklı etkileĢimini kitlelere yansıtan politika, toplumsal sınıflaĢma gereği ortaya çıkan bir bilimdir. Politik öğretiler ise bu durumun düĢünsel bir artı ürünü olarak insanlar tarafından, toplumsal bilinç biçimi ve üstyapı kurumuna dönüĢtü- rülmüĢ; sanatla bileĢim içinde, partilerin politik dünya görüĢlerinde yansımasını bulmuĢtur.

Benzer Belgeler