• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM

1.1. DÜġÜNSEL SÜREÇ

1.1.2. Duyumların Algılanması

Nesnelerin evrende gerçeklik olarak var olmalarından dolayı yansıyan varlıksal

ve ruhsal görüngülerinin, canlıların duyu organlarına dolaysız etkimesinin sonucu oluĢan duyum; aynı zamanda, bilme sürecinde oluĢturulan ön kavramların da bi- çimsel temelidir. DıĢ çevre ile etkileĢim sırasında nesnel varlıklar, insanı çevresel etkenler2 yoluyla etkilemeye baĢladıklarında; kimyasal elektrik akıĢkanlığında insan bedeninde yarattıkları içtepileri, sinir sistemi aracılığıyla beyin kabuğuna da ileterek duyumu baĢlatırlar. Duyum sistemsel olarak beyin kabuğunda ortaya çık- masından ayrıca, her duyum grubu diğerlerinden farklıdır. Örneğin, görsel duyum; dokunma ve iĢitsel olan ile koklama ya da tat alma duyum sistemleri arasında en yüksek sinir etkinliği olmasının yanında, diğerlerine benzer yanı yoktur.3

Bu öz- gül niteliklerinden dolayı duyumlar, nesnelerin öznel yanlarını da yansıtarak; bu öznel yanların, nesnelerin temel niteliği biçiminde algılanmasına neden olurlar 4

(Bilimler Akademisi: 127.).

Duyumların algılanmasında temel kavramlardan olan algı, Tarihsel Antropolo- ji/Ġnsanbilim’in konuları arasında da yer almıĢtır:

“… Dolayısıyla algı, algılanana ilişkin olarak yapılan eylemdir…” (Wulf, 2009: 222.).

2

Kimyasal cevher molekülleri ile ışık ve ses dalgaları, vb.

3

Tat alma, dokunma, renk, vd.

4

Duyumların algılanmasında güdülenmenin ve çağrıĢımın ruhsal durum ile ya- kın bağlılaĢımı, insanın düĢünsel eylemini de yansıtması bakımından önemlidir. Yansıma sırasında öncelik, algılamayı etkileyecek maddi ve tarihsel koĢulların bireyin toplumsal yapısını belirlediği gerçekliğidir. Toplumsal varlık olarak insan- lar yaĢam biçimlerini, ekonomik politikalar ile üstyapı kurumlarında oluĢturaca- ğından; algılamayı kapsayan düĢünsel süreç, güdülenme ve çağrıĢımın ruhsallı- ğında duyumların önemiyle de bütünleĢtirilir.

Ruhbilime iliĢkin araĢtırmalarında, “İ.M.Seçenov”; duyumun, canlıların kendi eylemlerinin koĢullarını seçme ve koĢullara uygun eylemlerde yönlendirici olan ikili bir yapısı olduğunu bulmuĢtur. Aynı konuyu inceleyen “İ.P.Pavlov” ise can- lılarda koĢullara uyarlanma ve davranıĢları etkileyen etmenlerden duyum ile güdü- lenmeyi saptamıĢtır (Boguslavski vd. : 97.) Konuyu pekiĢtiren bir durum çıkarsa- ması olarak, hayvan davranıĢlarında koĢullu yönelme ve ürkme sonucu yönelme- nin yerini insanda bilinçli davranıĢlar almıĢtır. Güdülenme ile güdüleme ya da motivasyon/isteklendirme bu açıdan, Ruhbilimde önemli bir yer tutar.

Tanımlayıcı açıklamalarına bakıldığında ise güdünün, burada bilinçle yakın bağı görülmektedir:

“…İnsanın belirli gerekseme‟ lerini karşılamak için eyleme geçmeyi dürtükle- yen bir bilinçli itilim. Güdü, toplumun istemlerine olan tavrını açığa koyacak bi- çimde, insanın gönüllü eyleminin kesin olarak ortaya konuşudur. Güdüler, insanın eylemlerine ve gördüğü işlere değer biçmede önemli bir rol oynar, çünkü belli bir insan için şu ya da bu eylemin ne gibi bir öznel anlam taşıdığı Güdüler‟ e daya- nır. (Bilimler Akademisi: 197.).

Algılamayı etkileyen diğer bir ruhsal durum olarak çağrıĢım, insanın düĢünsel süreçte yer alan etkinliğinin zorunlu koĢuludur. ÇağrıĢım, nesneler ile özne ara- sında etkileĢimin ilk aĢamasında ortaya çıkan düĢünce ürünlerindendir. Görüngü- ler ile nesnenin karĢılıklı iliĢkisinden yansıyan gerçek bağıntılarının, ruhsallığı ilgilendiren ögeleri arasında kurulan bir bağlantısı olan çağrıĢım; psiĢik/ruhsal

durumun ögelerinden birinin uygun koĢullarda, diğerlerine göre daha fazla önem kazanmasına da neden olur. Bu duruma bağlı olarak çağrıĢım, insan ruhunun te- melinde yer alan en karmaĢık oluĢumlardandır. ÇağrıĢımın, canlıların geliĢmiĢ türlerinde fizyolojik olarak geliĢtirdikleri bir sistem olduğunu bulan Ġ.P.Pavlov; beyin kabuğunun değiĢik bölgeleri arasında kısa devre uyarımla, geçici bir sinir bağlantı yolunun oluĢtuğunu göstermiĢtir (Bilimler Akademisi: 85-86.).

Canlı sistemlerin duyumlarından oluĢan algı, canlıların duyu organlarına do- laysız etkisi olan nesneler ile süreçlerin yapısında bulunan dıĢ özelliklerin; insan beynine özgü, kendi düĢüncesinde yarattığı duyusal bir imgelemidir. Bilmenin önemli bir aĢaması da sayılacak algı, burada duyumlarla bağlılaĢım içinde çeĢitle- nir. Görsel algı, dokunsal ve iĢitsel algı ile birlikte bilmede önem kazanır. Nesne- lerin kendi yapılanmaları içinde değiĢik açılardan değerlendirilmesi, bu sırada anlaĢılır bir imgelemin yaratılmasına da neden olur. Algılar bilme sürecinde daha iĢlevseldir, algıyı iĢlevsellikten alıkoyan önemli bir durum ise yetiĢkinlerde zayıf- layan gözlerin hareketliliğidir. Algılama sonucunda insan, nesnelerin süreçleri ile iliĢkilerini ve onları diğerlerinden ayıran görünüĢ özelliklerini kavrama; ayrıca onların görünemeyen yanlarına benzerlik gösterenlerle birlikte, yeniden üreteceği karmaĢık nesne/modeller yaratma yetilerini de geliĢtirmiĢtir (Bilimler Akademisi: 15.).

Bilme ve algı ile ilgili olarak ayrıca duyusal olanın somut algısı, araĢtırma ko- nusunu; düĢünsel olanın somut algısı ise incelemenin sonucunu yansıtarak, soyut- lamayı kolaylaĢtırır (Bilimler Akademisi: 444-445.).

Toplumun tarihsel anlarına iliĢkin yanılgı ile bireyin, fizyolojik yanlarına bağlı

olan yanılsamalar da algılamanın eksik olması sonucunda oluĢan ve insana zararlı oluĢumlardır. Bilimsel çalıĢmaların bu konuya iliĢkin birbirine yakın kavramlar arasında ayrıntıları belirttiği bilgiler; toplumda hatalı kullanılan kavramlar ile egemen güçlerin bilinçli olarak çarpıttığı kavramlara karĢı toplumsal bilincin uya- ranı niteliğindedir:

“… Yanılgı‟ yı doğrunun bilinçli bir çarpıtılışı olan yanlışlık‟ tan olduğu ka- dar, bireyin doğru olmayan davranışlarından kaynaklanan hatalar‟ dan da ayırt etmek gerekir…

Yanlışlık‟ ı anlamsızlıktan ya da saçmalıktan ayırt etmek gerekir.

Psikolojik ve etik açıdan, isteyerek Yanlışlık ile istenmeyerek Yanlışlık arasın- da bir ayrım yapılır…” ( Bilimler Akademisi: 520-521.)

Tarihsel toplumsal pratiğin kısıtlanmasından dolayı belli anlarda gerçekliğin çarpık algısından oluĢan yanılgı ve insanın fizyolojik durumları nedeniyle gerçek- liklerin tam algılanamayıĢı demek olan yanılsamaları, bireyin yaĢadığı güncel gerçekliklerdendir. Temel bilgilerin ıĢığında çıkarsamalardan bulgulanan bu du- rum için yanılgı, tarihsel anlarda oluĢmasından dolayı olgusal gerçekliklere özgü nesnel bir algılama hatası; yanılsamalar ise bireyin fizyolojik özelliklerinin neden olduğu, öznel algılama hatasıdır. Algılama sorunlarının ayrıntılı incelenmesinden bir çıkarsama olan bu tür bulgular, toplumsal bilinç biçimleri ile iliĢkili olarak bireyin güncel iletiĢim sorunlarının giderilmesine de yardımcı olacaktır.

Yansımaları duyumsayan ve duyumları algılayan birey, deneyimlerden geliĢ- tirdiği belleme yeteneği ile bu bilgileri; bilinçli bir biçimde kullanmak üzere, top- lumsal bilince aktarma ya da yansıtmanın toplumsal sorumluluğunu da yüklenir.

Benzer Belgeler